cuma namazı saat kaçta uşak / Hello world! – DESIGNS

Cuma Namazı Saat Kaçta Uşak

cuma namazı saat kaçta uşak

  • Кресло-качалки, Кресла для отдыха, Кресла глайдеры: 5% от суммы заказа, но не менее 900рублей.
  • Натуральный ротанг: 5% от суммы заказа, но не менее 1 000рублей.
  • Журнальные, прикроватные столы, вешалки: 10 % от стоимости заказа, но не менее 900рублей.
  • Тумбы прикроватные, комоды, этажерки: 10 % от стоимости заказа, но не менее 1 200рублей.
  • Шкафы-колонны, ТВ - Тумбы, шкафы-витрины: 10 % от стоимости заказа, но не менее 2 000рублей.
  • Обеденные группы: 10 % от стоимости товара, но не менее 1 500рублей.
  • Стулья: 10 % от стоимости товара, но не менее 500рублей.
  • Диван, кровать: 10 % от стоимости заказа, но не менее 2 500рублей.
  • Подвесные кресла: 5 % от стоимости заказа, но не менее 1 000рублей.

ВАЖНО: Сборка изделий возможна на адресе или на складе по Вашему усмотрению!
За исключением: прикроватных тумб, комодов, этажерок, шкафов, ТВ -Тумб, витрин, обеденных групп, диванов и кроватей, эти категории мебели собираются только по адресу доставки.

Folklor Akademi Dergisi (Folklore Academy Journal) 2018 - 3

3

Cilt 1 / 2018 issn: 2651-253X

Uluslararası Hakemli Dergi International Refereed Journal

Yılda üç sayı çıkar

Three issues in a year

fad

Folklor Akademi Dergisi

Folklore Academy Journal


FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ Folklore Academy Journal

2018 Cilt: 1 Sayı: 3 e-ISSN: 2651-253X


Sahibi/Owner Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği adına Bican Veysel YILDIZ

Baş Editör/Chief Editor Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

Editörler/Editors Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi) Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Üniversitesi) Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi) Dr. Çiğdem AKYÜZ (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi) Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi) Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

Yayın Kurulu/Editorial Board Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi) Dr. Zülfikar BAYRAKTAR (Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi) Dr. Özgür ERGÜN (Kocaeli Üniversitesi) Bican Veysel YILDIZ (Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Birliği) Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

Redaksiyon/Dizgi M. Tekin KOÇKAR Ersin ÇELİK


BU SAYININ HAKEMLERİ Prof. Dr. Feriha AKPINARLI

Hacı Bayram Veli Üniversitesi

Türkiye

Prof. Dr. Tamella ALİYEVA

Muş Alparslan Üniversitesi

Türkiye

Prof. Dr. Işıl ALTUN

Kocaeli Üniversitesi

Türkiye

Prof. Dr. H. Dilek BATİSLAM

Çukurova Üniversitesi

Türkiye

Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA

Russian Academy

Rusya

Prof. Dr. Mehmet Naci ÖNAL

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Türkiye

Doç. Dr. Necdet Yaşar BAYATLI

Bağdat Üniversitesi

Türkiye

Doç. Dr. Ahmet KARAMAN

Afyon Kocatepe Üniversitesi

Türkiye

Dr. İsmail ABALI

Iğdır Üniversitesi

Türkiye

Dr. Ramazan ARI

Iğdır Üniversitesi

Türkiye

Dr. Mine CAN

Kocaeli Üniversitesi

Türkiye

Dr. Zekiye ÇAĞIMLAR

Çukurova Üniversitesi

Türkiye

Dr. Abuzer KALYON

Gazi Üniversitesi

Türkiye

Dr. Derya KARACA

Iğdır Üniversitesi

Türkiye

Dr. Derya ÖZCAN

Uşak Üniversitesi

Türkiye

Dr. Emin ONUŞ

Doğu Akdeniz Ünv.

Kıbrıs

Dr. Erhan SOLMAZ

Uşak Üniversitesi

Türkiye

Dr. Abdulhakim TUĞLUK

Iğdır Üniversitesi

Türkiye

Dr. Gürkan YAVAŞ

Kocaeli Üniversitesi

Türkiye

Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR

Osmangazi Üniversitesi

Türkiye


Tasarım ACT Reklam Ajansı , Eskişehir

Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir elektronik ortamda yayımlanan uluslararası ve hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir. Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın dergide yayımlanan yazıların bir kısmı ya da tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamama hakkına sahiptir.

Folklor Akademi Dergisi IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE, SINDEX ve CITEFACTOR veritabanları tarafından dizinlenmektedir. İletişim www.dergipark.gov.tr/folklor www.folklorakademi.org E-posta: [email protected] ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI DERNEĞİ Bağdat Cad. No:385/B Maltepe-İSTANBUL


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI HALILARI ............................. 1 Hatice Feriha AKPINARLI& Pınar ARSLAN ..................................................................... 1 THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI CARPETS WITH BIRD MOTIF ... 2 ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ İNCELENMESİ ........................... 15 İkbal DARÇIN & Fatma Nur BAŞARAN ........................................................................ 15 INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE SİVRİHİSAR DISTRICT ................ 16 DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE “DELİL” TERİMİ ÜZERİNE ............... 37 Nerin YAYIN ................................................................................................................ 37 THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM ....................................................... 38 PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ AĞITI ARASINDA METİNLERARASILIK ............................................................................. 47 Sefa ÇELİKÖRS ............................................................................................................. 47 INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ” .................................................................................................... 48 ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR İNCELEME ....................................................................................................................... 63 Mahmut DAVULCU ..................................................................................................... 63 A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF ALANYA .............................. 64 KARAÇAY-BALKAR FOLKLORUNDA “ALĞIŞ - ALKIŞ”LAR .................................................. 87 M. Tekin KOÇKAR& Tanzilya M. KHADZHİEVA & Roza KOÇKAR ................................. 87 GOOD WISHING FORMULAE -ALGYSHLA IN KARACHAY-BALKAR FOLKLORE ................... 88 YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNDE BİR MEKÂN OLARAK MEYHANE ........................... 103 Abdullah ACEHAN ..................................................................................................... 103 HOUSING AS A MECHANISM IN TURKISH POETRY IN THE REVOLUTIONARY PERIOD .... 104 GELENEKSEL ASETİN KOREOGRAFİ SANATLARI VE NART DESTANLARI .......................... 137 Zalina Konstantinovna KUSAEVA .............................................................................. 137 TRADITIONAL OSSETIAN CHOREOGRAPHIC ART AND THE NART EPOS .......................... 138


KARAÇAY - BALKARLILARIN FOLKLORUNDA TENGRİ (TEYRİ) KÜLTÜ ............................ 149 Tanzilya KHADZHIEVA ............................................................................................... 149 CULT OF TENGRI (TEYRI) IN THE FOLKLORE OF KARACHAYS AND BALKARIANS ............. 150

KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW YAZARIN POETİK TİPİ ................................................................................................... 163 Ra’no HAKİMJONOVA ............................................................................................... 163 THE WRITER'S "POETIC TYPE" ........................................................................................ 164 DİVAN EDEBİYATI BAHÇESİNDEN ÖRNEKLERLE TÜRLER ............................................... 173 Gülnihal AŞÇI ............................................................................................................ 173


EDİTÖRDEN Saygıdeğer Okur, 2018 yılının üçüncü Folklor Akademi Dergisi (e-ISSN: 2651-253X) ile karşınızdayız. Yeni bir sayı ile sizlerle buluşmaktan mutluluk duyuyoruz. Sosyal ve beşerî bilimlerin her alanında özellikle Türk edebiyatı ve halk bilimi alanında yazılar yayımlamayı hedefleyen, Avrupa dillerinden İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Türkçe ve Türkçenin lehçeleri ve Rusça yayın yapan Uluslararası Folklor Akademi Dergisinin 2018 yılı 3. sayısında, hakemlerimizin onayından geçmiş bir Rusça, bir Özbekçe ve bir kitap değerlendirmesi olmak üzere on bir akademik çalışmayı ilgilerinize sunuyoruz. Folklor Akademi Dergisi’nin bu sayısında yer alan üç makale geleneksel halk sanatları/zanaatları ile ilgili olup “Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme” adlı incelemede, tarihî-kültürel miraslarımızdan ipek dokumacılığının bugünkü durumu Antalya’nın Alanya ilçesinden derlenen bilgiler ışığında, geçmişle mukayeseli bir biçimde ele alınmıştır. Geçmişteki popülerliğini yitiren bu zanaatın, yeni nesle tanıtımı yazının amaçlarındandır. Benzer bir konuyu ela alan “Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik, Renk, Motif ve Kompozisyon Özellikleri Açısından İncelenmesi” adlı çalışmada konu geçmişteki örnekleri ile irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde dokunmuş, şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli dokuma halı örnekleri fotoğraflanarak sahada yapılan detaylı araştırmalarla incelenmiştir. “Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları” adlı çalışmada ise Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde aktüel olarak devam eden halı dokumacılığı, saha araştırması tekniği ile incelenmiştir. Kuş motifinin özellikle Türk mitolojisindeki konumu üzerinden yapılan tasnif ile dört farklı kuş motifi tespit edilmiş ve kompozisyon özellikleri ile ele alınmıştır. “Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil Terimi” adlı çalışmada, Türk tasavvuf edebiyatında özellikle Alevi-Bektaşi şiir geleneğinde “delil” adı ile kaydedilen şiirler ve bu şiirlerin diğerlerinden farklı/özel bir yerde tutulduğu tespit edilmiştir. Divriğili Veli Dede veya Veli Baba’ya ait olduğu belirtilen bu şiirlerde “delil” hem bir tür adı hem de içerik olarak Tanrı’nın tek mürşit olduğu, Alevi-Bektaşi geleneğinin dinamiklerinin ise insan yaşamını düzenleyen rehberler oldukları ortaya konulur. Bu sayımızda yeni Türk edebiyatı alanı ile ilgili iki makale yer almaktadır. “Pınar Kür'ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı'nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık” başlığını taşıyan makalede, ağıt türünün en nitelikli


örneklerinden birisi olarak kabul edilen “Sefil Baykuş” ve “Asılacak Kadın” romanı arasında konu ve karakter bağlamında metinlerarası ilişkiler tespit edilmiş; aynı zamanda farklı iki tür (ağıt ve roman) arasındaki ortak payda, okuyucunun dikkatlerine sunulmuştur. Bu alandaki “Yenileşme Dönemi Türk Şiirinde Bir Mekân Olarak Meyhane” ismini taşıyan diğer makalede yazar, Türk edebiyatında sıklıkla konu edilen bir mekân olan meyhaneyi, farklı perspektifler ışığında yeni Türk edebiyatı şiirlerinden yola çıkarak soyut ve somut göstergelerle değerlendirmeyi amaçlamış; meyhanenin iletişim boyutuna değinerek sosyalleşme aracı olduğu üzerinde durmuştur. “Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış-Alkış”lar” adlı çalışmada yazarlarımız, iyi dilek metinleri üzerinden Karaçay-Balkar halk edebiyatını konu edinmiştir. Çalışmada, doğaçlama olarak oluşturulan ve değişime açık olan söz konusu metinlerin, kelimenin gücüne inanan Karaçay-Balkar toplumu için geleceği “iyi” ile “programlama” işlevi gördüğü ileri sürülmüştür. Karaçay-Balkar folkloruna değinen bir diğer yazı da “Karaçay - Balkarlıların Folklorunda Tengri (Teyri) Kültü” adını taşımaktadır. Bu çalışma, Karaçay - Balkarlıların pagan döneminin dinîmitolojik sistemini, tanrılar tanrısı yüce Teyri’ye (Tengri) ettikleri duaların, söyledikleri ilahilerin ve şarkıların gizemli kapısını okura aralamayı amaçlıyor. “Geleneksel Asetin Koreografi Sanatı ve Nart Destanları” adlı Rusça çalışmada, Osetya “Nart Destanları”nın epik anlatısının yapısındaki dans motifi, Osetya halk koreografi sanatının kült yönü bağlamında değerlendirilmiş; dans koreografisinden yola çıkılarak Oset mitolojisi hakkında veriler tespit edilmiştir. “Yazarın Poetik Tipi” adlı Özbekçe makalede Ulugbek Khamdam’ın “Yaxshiyam sen bor!” hikâyesinin mecazi boyutu, Z. Freyd, E. Fromm ve K.Yung gibi psikanalistlerin eserleri üzerinden ele alınmıştır. Kitap değerlendirmesi bölümünde Prof. Dr. H. Dilek Batislam’ın “Divan Edebiyatı Bahçesinden Örneklerle Türler” adlı çalışması divan şiirinde türlerin adlandırılmasına açıklık getirmeyi amaçlayan, yazara ait daha önce farklı dergi ve kitaplarda yayımlanmış araştırma ve inceleme yazılarından derlenen on sekiz makalenin incelenmesini içerir. Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve kör hakemlik sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası bir dergidir. Keyifle ve ilgiyle okumanızı temenni eder, iyi bir yıl dileriz. Saygılarımızla… Folklor Akademi Dergisi Editör Prof. Dr. Işıl ALTUN


Akpınarlı, H.F. & Arslan, P. (2018). Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 1-14 Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved: 24.07.2018 Kabul / Accepted: 30.10.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI HALILARI Hatice Feriha AKPINARLI*& Pınar ARSLAN** Öz Geçmişten günümüze zengin motif, desen ve kompozisyon özelliğine sahip, her biri birbirinden farklı olan Türk halıları, Anadolu’da birçok merkezde dokunmaya devam etmektedir. Yöre kadınının el maharetiyle dokunan bu halılar Türk halı sanatına dair en güzel örnekleri oluşturmaktadır. Birçok yörede halı dokumacılığı hem bir sanatsal uğraş, hem de geçim kaynağı olarak sürdürülmektedir. Bu yörelerden birisi Antalya Bölgesi’nde yer alan halı dokumacılığı ile ünlü Döşemealtı ilçesidir. Döşemealtı halılarında birden çok motife rastlamak mümkündür. Genellikle soyut anlatımın yer aldığı halılarda kullanılan motifler el, şıngır, deve, akrep, heybe suyu vb.dir. Ancak kimi zaman soyut anlatımın yanı sıra hayvan figürleri de halılarda görülmektedir. Döşemealtı halılarında yer alan ruhu, ölümsüzlüğü, sevinci ve mutluluğu temsil eden kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri veya kuşların uzuvları (kuş ayağı, kuş çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmaktadır. Araştırma kapsamında Döşemealtı yöresinde yapılan alan çalışması sonucunda, hayvan figürünü somut olarak yansıtan kuş motifli halı tekniğiyle dokunmuş ürünler tespit edilmiştir. Kuş motifi Türk kültüründe çok farklı anlamları ve inanışları simgelemektedir. Bu çalışmanın amacı kuş motifinin özellikleri ve kuş motifinin kullanıldığı, 4 farklı motif özelliğine sahip Döşemealtı halısının incelenmesidir. Yapılan çalışma sonucunda; özgürlük, uğur haberci olan kuşlara anlam yüklenerek, halı minder ve yastıklarda motif olarak kullanılmıştır. Kuş türlerinden Döşemealtı bölgesinde yoğun olarak görülen ve yetiştirilen keklik, güvercin türünün halılarda kullanıldığı da tespit edilmiştir. Anahtar Sözcükler: Türk halı sanatı, Döşemealtı halıları, motif, kuş motifi

* Prof. Dr. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,

[email protected] ** Arş. Gör. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,

[email protected]

1


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI CARPETS WITH BIRD MOTIF Abstract Throughout settlements in Anatolia Turkish carpets are still being woven, each standing out in its own way. Those carpets, with an enriched tradition of motif, pattern and composition past to present; and woven by the capable hands of countryside ladies, represent the peak beauty in Turkish carpet art. In many areas carpet weaving lives on both as an artistic preoccupation and a means of living. One such area is the Döşemealtı district of carpet weaving fame, located in the Antalya region. It is possible to come across more than one motif in Döşemealtı carpets. While the expression is mostly abstract with motifs such as hand, millstone, camel, scorpion, saddlebag water etc., animal figures also sometimes join in on the picture. The bird motifs representing immortality, spirit, happiness and joy can be both different bird species or bird parts (beak, foot, eye etc.). Field survey conducted in the Döşemealtı region has been identified products woven with bird motif carpet weaving style, depicting bird motifs in a perceptible manner. Bird motif symbolises many meanings and beliefs in Turkish culture. The aim of this study is to examine the features of bird motif and Döşemealtı carpet that is 4 different motif features with the bird motif is used. As a result of the study birds are freedom, luck, messenger by given meaning has been used carpet, cushion and pillows as motif. It has also been found that species of pigeon and partridge from the bird species, which are seen and grown intensively in the Döşemealtı region were used on carpets. Keywords: Turkish carpet art, Döşemealtı carpets, motif, bird motif

2


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Giriş Kültür, binlerce yıl içerisinde toplumların, halkların arasında oluşan kuvvetli bağın ve birbiri ile etkileşimin sonucunda ortaya çıkan ve toplumun kimliğini meydana getiren bir kavram olarak ifade edilmektedir. Bireylerin duygu, düşünce, inanç, yaşam biçimi, örf, adet, gelenek, görenek, mimari, el sanatları vb. çok yönlü maddi ve manevi unsurlar kültürün zaman içerisinde şekillenmesine yardımcı olurken, geçmişten geleceğe aktarılmasında da önem taşımaktadır (Tanrıkulu, 2014: 473). Toplumlar arası kültürel içerik olan inançların, duyguların, düşüncelerin iletilmesinde semboller en etkili iletişim aracı olma rolünü üstlenmektedir. Sosyal ve kültürel değerlerin oluşumunda ve yapılanmasında kültürel semboller ait olduğu topluma özgün bir değer katmaktadır. Sanattan mimariye, felsefeden dine tüm alanları kapsayan semboller, anlatımın somut yerine soyut olarak ifade edilmesidir. Zengin ve derin bir anlama sahip semboller, yaşamın her alanında özellikle icra edilen sanat çalışmalarında kendine yer bulmuş ve o dönemin toplumsal yapı ve olaylarını sözlü anlatım yerine simgelerle, işaretlerle anlatmasına olanak veren farklı bir iletişim türü olmuştur (Alp, 2009: 3). Dokuyucular özenle işlediği motiflerde, kendi yaşamlarından bir parçayı kelimelerle anlatmak yerine sembolleri kullanmışlardır. Dokuyucunun kendi el emeği, göz nuru ile ilmek ilmek dokuduğu halı sanatında kullanılan semboller dikkat çekmektedir. Duygu, düşünce, hüzün, sevinci yansıtan motiflerin her biri kendi içinde özgün ve özel bir hayat hikâyesini içermektedir. Aynı zamanda toplumsal yaşamı konu alan motifler yaşanmışlıkların en somut özelliklerini de taşımaktadır. M.Ö. V-III. yüzyıllara tarihlendirilen dünyanın bilinen ilk havlı dokuması olan Pazırık halısından bu yana Anadolu’da üretilen halılarda sembol ve motifler çok yönlü olarak işlenmiş ve işlenmektedir (Akpınarlı, 2000: 20; Özkeçeci, 2004: 117). Türk halı sanatı incelendiğinde; ilk örnekten günümüze kadar hayvan figürlerinin benimsendiği görülmektedir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde hayvan figürleri ve hayvan uzuvları halı vd. dokumalarda sembol ve motif olarak yerini almıştır. Osmanlı döneminde 15. yüzyıla kadar nadir kullanılan hayvan figürleri; İslam inancının etkisiyle 15. yüzyıldan itibaren yerini tamamen bitkisel ve soyut bezemelere bırakmıştır (Güney ve Güney, 2000:

3


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

54; Akpınarlı, 2011: 24). Halılarda genellikle bitkisel, geometrik, figürlü, sembolik, nesneli ve yazılı olmak üzere çeşitli bezemeler yer almaktadır. Halılarda figürlü bezemelerde hayvan figürlerine yoğun olarak yer verilmiştir. Figürlü bezemeler grubunda yer alan kuş motifine kültürler arası farklı yaşam tarzlarından, geleneklerden, göreneklerden beslenerek, kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kuşların uçma özelliği evrenin sınırötesini aşan ruhları simgelemektedir. İnançla bağdaştırılan kuşlar sır saklayan özellikleri “Küçük bir kuştan aldım haberi” deyişi ile vurgulanırken, aynı zamanda bilgelik, zeki ve çevik düşünceyi sembolize etmektedir (Wilkinson, 2009: 58). Hz. Muhammed’in siyah bir kumaştan ibaret olan en ünlü sancağı, kartal, şahin, atmaca, tavşancıl vb. anlamına gelen Ukab adını taşımaktadır. Kuş motifini figürsel ifadesi yerine soyut bir anlam taşıyarak sembolize eden önemli bir örnektir (Özkeçeci ve Özkeçeci, 2007: 113-114). Kuş motifinin yer aldığı halılardan birisi de Antalya Döşemealtı yöresinde görülmektedir. Bu araştırmanın genel amacı; kuş motifinin genel özellikleri ve kuş motifli Döşemealtı halılarının özellikleridir. Araştırmada tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, alan çalışması sonucunda ulaşılabilen farklı özelliğe sahip 4 adet kuş motifli Döşemealtı halısıdır. Yörede yapılan incelemede kuş motiflerinin özellikleri güvercin ve keklik kuşlarının kullanılması ile ilgili dokuyuculardan fazla bilgi alınamamıştır. Sadece yörede yoğun yetişen kuş örnekleri olduğundan motif olarak dokunduğu belirtilmiştir. Kuş Motifinin Özellikleri Orta Asya Türk inancında, ölünün ruhunun “kuş gibi göğe uçtuğuna” inanılmaktadır. Asyalılar kutsal hayvan saydıkları kuşların yardımıyla doğduklarını ve öldüklerinde ise ruhlarını göğe yükselttiklerini ve tekrar onların yardımıyla yeniden doğduklarına inanmaktadır. Kuşun onlara her zaman eşlik eden kutsal bir hayvan olduğunu kabul etmektedirler (Deniz, 2000: 186; Ateş, 2012: 156).

4


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 1: Kuş motiflerinden örnekler (Durul, 1987: 31)

Kuş motifi birçok anlama gelmektedir. Bazı toplumlarda uğuru, bazılarında ise uğursuzluğu simgelemektedir. Örneğin, baykuş, karga gibi kuşlar uğursuz sayılırken, güvercin, bülbül gibi kuşlar uğurlu sayılmaktadır. Aynı zamanda mutluluğu, sevgiyi, gücü ve dayanıklılığı da simgelemektedir (Erbek, 1987: 55 ; Akpınarlı, 2007: 18). Özellikle kutsal kitaplarda yer alan “Nuh Tufanı”nda; tufan bittikten sonra Nuh’un gemiden bir güvercin uçurması ve ağzında bir zeytin dalı ile dönen güvercinin suların geri çekildiğini müjdelemesi anlatılmaktadır (Türe, 2004: 82). “Kuşlar genel olarak, göklerin, ruhsal yükselmenin, yüksek şuur hallerine geçişi, ortamdaki yükselişi, dünyasallıktan uzaklaşmanın, hafifliğin, semaviliğin, ruhların, ruhsal unsurların, ruhsal tesirlerin, sezgi ve ilhamın, reenkarnasyonun, ruhun ebediliğinin, Gök ile Yer arasındaki irtibat ve aracılığın sembolleri olarak da kullanılmıştır.” (Salt, 2006: 228). İrtibat ve aracılığın sembolü olan kuşlar, Altay ve Türk destanlarında Tanrı’nın elçisi olarak bahsedilmiştir. “Bir Han’ın erkek çocuğu olmuyor. Kayın ağacına konmuş bir kuş Han’a, senin bir oğlun olacak, diye haber veriyor… Han’ın bir oğlu oluyor.” Burada kuş Tanrı’nın elçisi olarak ifade edilmiştir (Ögel, 1995: 548). Eski topluluklarda ve kabilelerde ise kuşlar yüksek seviyenin sembolü olarak sayılmaktadır. Buna göre; Yakut Türklerinin Şamanları kendi ruhlarını birer hayvanla temsil etmektedirler. Şamanlar ne kadar olgunlaşırsa ruhları da o kadar kusursuzlaşmakta, ve daha iyi mertebedeki hayvanlarda görünmektedir. Yakut şamanlarına göre kartal en yüksek ruhları taşıyan hayvandır. Bu nedenle yüksek seviyedeki Türk topluluğunu yansıtan kuş sembolü Altay ve Yakut kabileleri ile Oğuz boylarında yaygın olarak kullanılmıştır (Ögel, 1993: 47).

5


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Döşemealtı Bölgesi ve Dokunan Halıların Özellikleri Döşemealtı, Türkiye'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olma özelliğine sahiptir. Antalya ile Döşemealtı ilçesine bağlı Kovanlık Köyü'nün 2.5 - 3 km kuzeydoğusunda ovanın bitip Toros dağlarının ilk yükseltilerinin başladığı Roma dönemine ait Romalılar tarafından döşeme taşlarla yapılan 2.5- 3 m genişliği olan bir yoldur. Bu döşeme taşlarla yapılan yolun altında kalan köylere yöre halkı tarafından Döşeme'nin altında kalan köyler denilmiş ve zaman içinde bugünkü ismi olan Döşemealtı ismine dönüşmüştür (Anonim, 2012: 268) Şirin (1994) çalışmasında Kovanlık ve Aşağıoba köylerinde yaşayan topluluğun Karakoyunlu yörüklerinden oluştuğunu belirtmektedir (Şirin, 1994: 12). Yirmi üç köye sahip olan bu yörede, 1960'lı yıllara dek Karakoyunlu aşiretinin 17. yüzyıldan beri kışlak olarak seçtiği Kovanlık ve Aşağıoba köylerinde konar göçer karakterli küçük boyutlu canlı renklerin yer aldığı söz konusu halılar dokunmaktadır. Aynı zamanda bu halılar başlangıçta Kovanlık Köyü'nde dokunduğu için Kovanlık Halıları olarak bilinir. 1960'dan sonra Antalya'da turizmin gelişmesi sonucu Kovanlık halıları Döşemealtı'nın diğer köylerinde dokunmaya başlamışlardır. Böylece turizm amaçlı yazılan rehber kitaplarında Kovanlık halıları Döşemealtı halısı adıyla anılmıştır (Seyirci, 1992: 404). Döşemealtı halılarında kullanılan malzeme yündür. Koyun kırkıldıktan sonra yün elyafı önce yıkanmaktadır. Yıkanan yün elyafı tarama işleminden sonra eğrilerek iplik haline getirilmektedir. İplikler yörede bulunan bitkilerden elde edilen boyarmaddelerle boyanmaktadır. Döşemealtı halılarında kırmızı, mavi, lacivert, bordo, yeşil, siyah, beyaz gibi renkler yer alırken, zemin rengi genellikle kırmızı, mavi, bordo, lacivert tercih edilmektedir (Kaştan, 2007: 171-172 ; Aldoğan, 1981: 16-17).

6


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 2: 19. Yüzyıl Döşemealtı Halı Örnekleri (TEDHK, 2006)

Döşemealtı halılarındaki motife yanış, motifleri birbirinden ayıran kuşaklara da su denilmektedir. Arap (çırakman), el, şıngır, deve, akrep, heybe suyu, bıçak ucu, tutmaç top, mektup, mersin yaprağı topu, yantır, kocasu, bulanık su, çetene, çingilli, yastık yanışı, aklı su, böcü (koyun gözü), nacaklı su, albay suyu, küçük toplu su ve kırmızı toplu su Döşemealtı halılarında kullanılan motiflerdendir (Deniz ve Aydın, 2012: 430). Halılarda kullanılan bordürler ise kocasu, develi su, tutmaç suyu, çetene, nacaklı su, küçük toplu su, albay suyu, aklı su, bulanık su, kırmızı toplu su ve çingillidir. Bordürlerin içerisinde deve, testere dişli yaprak, çiçek, yantır, mersin yaprağı topu, şıngır, koyun gözü ve bıçak ucu vb. motifler yer almaktadır (Aldoğan, 1981). Kuşlu Döşemealtı Halılarının Özellikleri Türk halılarında kimi zaman mitolojik bir anlatımla anka kuşu olarak, kimi zaman sembolik bir anlatımla kartal, kumru, güvercin, sülün, kaz, ördek, turna, keklik, bülbül vb. çeşitli türleri yer aldığı kuş motifi figüratif bezemeler olarak karşımıza çıkmaktadır (Akpınarlı ve Üner, 2017). Döşemealtı halılarında yer alan kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri ile kuşların uzuvları (kuş ayağı ,kuş çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmıştır. Karakoyunlu yörüklerinden olan Döşemealtı yöresi halkı konar göçer yaşamın etkilerini ürettikleri halılarında motif olarak işlemişlerdir. Uğur saydığı, avlandığı, haberci olarak kullandığı kuşları, özellikle yörede önemli olan keklik, güvercin vb. motif olarak halı minder ve yastıklarında kullanmışlardır.

7


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 3: Keklik Kafesi (Akpınarlı vd., 2014: 91).

Yörede yapılan araştırmada saptanmış olan 4 kuş motifli halının özellikleri şöyledir; Döşemealtı halı örneği 1; minder amacıyla dokunmuştur. Halının etrafını çevreleyen lacivert, beyaz, açık kırmızı, yeşil renklerde su yolu ve çiçek motiflerinden oluşan zemininde siyah rengin hakim olduğu bir kalın bordür ve beyaz, açık kırmızı renkli düz-kesik çizgilerden oluşan bir ince bordür bulunmaktadır. Halının zemini 3 parçaya bölünmüştür. Sol ve sağ tarafta yer alan dikdörtgenler aynı motif ve kompozisyon özelliğine sahip ve eşit ölçüdedir. Dikdörtgenlerin zeminlerinde beyaz renk hakim, yeşil ve beyaz renkli artı motifleri üst üste 4 sıra halinde sıralanmıştır. Halının ortasında yer alan dikdörtgen diğerlerine nazaran daha geniş ölçüdedir. Bu dikdörtgenin zemini açık kırmızı ve yeşil renklerden oluşmakta ve ortasında siyah-beyaz renkli tasvir edilmiş bir keklik motifi göze çarpmaktadır. Ayrıca zeminde göz motifleri ile birleştirilmiş dört yön motifi, kırık çizgiler ve çiçekler yer almaktadır. Keklik Akdeniz bölgesinde evlerde yetiştirilen ve uğur sayılan bir hayvan özelliğindedir. Akdeniz bölgesinde yapılan alan çalışmalarında (Kahramanmaraş, Antalya, Burdur) keklik kafeslerinin evlerde bulunduğu, ava çıkan kişilerin keklik yakalayarak besledikleri tespit edilmiştir. Bu nedenle halılarda uğur sayılan bu keklik figürü işlenmiştir.

8


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 4: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 1

Döşemealtı halı örneği 2; yastık amacıyla dokunmuştur. Halının etrafını çevreleyen yeşil rengin hakim olduğu bir kalın bordür ile kırmızı kontürlü lacivert üçgenlerden oluşan ve zemini hardal renginde olan bir ince bordür bulunmaktadır. Halının zemininde hardal renk hakimdir ve siyah, kahverengi, gri, sarı ve kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir edilmiş iki güvercin motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi raportlama tekniği kullanıldığından, halının yarısında güvercinin üstüne yerleştirilen çiçekler ile önüne yerleştirilmiş vazodaki çiçekler, halının diğer yarısında tam tersi olacak şekilde aynı motifler yer almaktadır. Halılarda yer alan, iyi talih, mutluluk, sevinç ve haberciliği sembolize eden güvercinler bulundukları yere geri dönme becerileri ve dış güzellikleri ile de bilinmektedir (Yılmaz ve Boz, 2012: 49). Yön bulma yeteneği ve hızları sayesinde Türkmen boylarında ve Osmanlı döneminde haberleşme amacıyla posta güvercinleri yetiştirilmişse de, günümüzde hobi olarak güvercin yetiştiriciliği devam etmektedir (Özer, 2015: 183).

9


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 5: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 2

Döşemealtı halı örneği 3; minder amacıyla dokunmuştur. Halının etrafını çevreleyen koyu kahverengi kalın bordür, beyaz renkli ince bordür, daire içinde yıldız, üçgen ve göz motiflerinden oluşan zemininde yeşil, lacivert renklerin hakim olduğu bir kalın bordür ve zemininde beyaz rengin hakim olduğu su yolu şeklinde dolaşan çiçek motiflerinden oluşan bir ince bordür bulunmaktadır. Halının zemininde kırmızı renk hakimdir ve krem, koyu kahverengi, lacivert, beyaz ve yeşil renklerden oluşan ve tasvir edilmiş dört keklik motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna ve ters simetri raportlama tekniği kullanılmıştır. Halının dörtte birinde yer alan keklik motifi ayna simetrisi ve ters simetrisi alınarak raportlanmıştır. Ayrıca zeminde beyaz-mavi renkli çiçek motifleri ile krem, koyu kahverengi, lacivert renkli vazolar yer almaktadır.

10


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 6: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 3

Döşemealtı halı örneği 4; minder amacıyla dokunmuştur. Halının etrafını çevreleyen daire içinde yıldız, üçgen, göz motiflerinden oluşan ve zemininde lacivert, açık mavi, açık kırmızı, koyu kahverengi renklerin kullanıldığı kalın bordür ile beyaz, kırmızı renkli ince bordür bulunmaktadır. Halının zemininde yeşil renk hakimdir ve krem, beyaz, koyu kahverengi ve kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir edilmiş iki keklik motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi raportlama tekniği kullanılmıştır. Ayrıca halının zemininde yüzeyde dağınık halde yerleştirilmiş farklı büyüklükte yıldız motifleri, çiçek motifleri ve iki kekliğin ortasında vazoda çiçek motifi yer almaktadır.

11


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 7: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 4

Sonuç Kuş motifi kültürden kültüre farklı anlam özelliklerine sahip olmaktadır. Bazı toplumlarda kuş sembolü inançla ilişkilendirilmiş ve bu sembole kutsal kitaplarda ruh ile bütünleştirilerek yer verilmiştir. Aynı zamanda kuşlar mutluluğu, sevgiyi, gücü, bilgeliği ve dayanıklılığı da sembolize etmişlerdir. Araştırma kapsamında 4 farklı motif özelliğine sahip Döşemealtı halı örneğini incelenmiştir. İncelenen örnekler kullanım açısından değerlendirildiğinde; halıların 3’ü minder halısı, 1’i yastık halısı olarak dokunmuştur. Kullanılan motif özellikleri açısından değerlendirildiğinde, Akdeniz bölgesindeki doğa güzelliğini yansıtan bitkisel bezemeler bordür ve zemin boşluklarında kullanılmıştır. 2 örnekte Döşemealtı halılarında kullanılan boncuk ve yıldız motiflerinden oluşan bordür yer almıştır (Şekil 5 ve 6). Konar göçer yaşamdan günümüzde yerleşik düzene geçmiş Döşemealtı halkı dost, postacı, uğur saydıkları hayvanları günlük kullanım eşyaları olan yastık ve minderlere işlemişlerdir. Özellikle Döşemealtı halılarında sıklıkla kullanılan soyut anlatım yerine figürsel olarak ifade edilen kuş figürleri (keklik, güvercin) bulunmaktadır. Halıların kompozisyonu genellikle ayna simetrisi şeklinde raportlanmıştır. Renk açısından değerlendirildiğinde ise lacivert, yeşil, beyaz, kırmızı ve krem renkler yoğun olarak halılarda tercih edilmiştir.

12


Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Kaynaklar AKPINARLI, H. F. (2000). “Motiflerin Dili”. Motif Dergisi, S. 23, 20-21. AKPINARLI, H. F. (2007). “Türk Kilimlerinde Kullanılan Geometrik Bezemelerin Form İsim ve Kompozisyon Açısından Değerlendirilmesi”, II. Uluslararası Romanya'da Türk Kültürün İzleri Sempozyumu. 11-23, Romanya. AKPINARLI, H. F. (2011). “Osmanlı Dokumalarında Kuş Motifinin İncelenmesi”, Osmanlı Sanatı, Mimarisi ve Edebiyatına Bakış 18. CIEPO Sempozyumu. 23-35, Edirne. AKPINARLI, H. F vd. (2014). Kahramanmaraş El Sanatları. Ankara: Hangar Marka İletişim Reklam Hizmetleri Yayıncılık Ltd. Şti. AKPINARLI, H. F. ve ÜNER, İ. (2017). “İç Anadolu Bölgesi Halılarında Görülen Figüratif Sembol ve Motifler”. SDÜ ART-E Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, C. 10, S. 20, 630-651. ALDOĞAN, A. (1981). “Döşemealtı Halıları”. Sanat Dünyamız, S. 23, 16-17. ALP, K. Ö. (2009). Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş. Ankara: Eflatun Yayınevi. ANONİM. (2012). Dünden Bugüne Antalya I. Cilt. Antalya: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. ATEŞ, M. (2012). Mitolojiler ve Semboller “Ana Tanrıça ve Doğurganlık”. İstanbul: Milenyum Yayınları. DENİZ, B. (2000). Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygılar. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı. DENİZ, B ve AYDIN, Ö. (2012). Döşemealtı Halıları. Dünden bugüne Antalya II. Cilt. Antalya: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. DURUL, Y. (1987). Anadolu Kilimlerinden Örnekler 2. İstanbul: Ak Yayınları. ERBEK, G. (1987). Anatolian Motifs from Çatalhoyuk to the Present. İstanbul. GÜNEY, K. Z ve GÜNEY, A. Nihan. (2000). Osmanlı Süsleme Sanatı. Ankara: SFN Ltd. Şti. KAŞTAN, Yüksel. (2007). “Antalya Yöresi'nde Döşemealtı Halılarının Dünü ve Bugünü”, I. Uluslararası Türk El Dokumaları Kongresi. 170-177, Konya. ÖGEL, B. (1993). Türk Mitolojisi I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ÖGEL, B. (1995). Türk Mitolojisi II. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ÖZER, S. (2015). “Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Posta Güvercinleri”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 2, 167-188. ÖZKEÇECİ, İ. (2004). Zamanı Aşanlar IX. Yüzyıla Kadar Türk Sanatı. İstanbul: Güzel Sanatlar Matbaası. ÖZKEÇECİ, İ ve ÖZKEÇECİ, Ş. B. (2007). Türk Sanatında Tezhip. İstanbul: Seçil Ofset. SALT, A. (2006). Neo-spiritüalist Yaklaşımlarla Ezoterik Bilgilerin Işığında Semboller. İstanbul: Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık Hizmetleri A. Ş.

13


Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

SEYİRCİ, M. (1992). “Antalya'daki Karakoyunlu Aşireti ve Dokumaları”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi. Ankara. ŞİRİN, N. (1994). Döşemealtı Halıları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. TANRIKULU, M. (2014).. “Türkiye Coğrafyasında Genel Kültür, Alt Kültür ve Mozaik Kültür”, TÜCAUM VIII. Coğrafya Sempozyumu. 473-480, Ankara. TEDHK. (2006). Türk El Dokuması Halılar Katolog 4. Ankara: Semih Ofset Ltd. Şti. TÜRE, A. (2004). Arkeoloji, Antropoloji ve Folklor Açısından Takılar ve Süs Taşlarında Sembollerin Dili. İstanbul: Goldaş Kültür Yayınları. WILKINSON, K. (2010). Semboller ve İşaretler. (Çev.: Seda Toksoy), İstanbul: Alfa Yayınları. YILMAZ, O ve BOZ, A. (2012). “Tarihten Günümüze Türkiye'de Güvercin (Columba Livia) Yetiştiriciliği”. Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, C .9, S. 1, 45-51.

14


Darçın, İ. & Başaran, F.N. (2018). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı: 3, 15-36 Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved: 15.09.2018 Kabul / Accepted: 07.11.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ İNCELENMESİ İkbal DARÇIN* & Fatma Nur BAŞARAN**

Öz Maddi kültür değerlerimiz içerisinde yer alan dokumacılık, en eski el sanatları arasında yer almaktadır. Dokuma, Anadolu kadınlarının üzüntülerini, aşklarını, sevinçlerini, mutluluklarını yansıtan, bulunduğu yörede yaşayan insanların kültür ve yaşam biçimleri hakkında bilgi veren, geçmişten günümüze ayna tutan önemli bir unsurdur. Çabuk yıpranan bir yapıya sahip olması, korunamaması ve yeterince araştırılamaması gibi nedenlerden dolayı pek çok dokuma örneği günümüze ulaşamamış veya eski önemini yitirmeye başlamıştır. Maddi kültür değerlerimizin yaşatılması ve yok olmaya yüz tutmuş dokumaların gelecek nesillere aktarılması için yapılmış olan bu çalışmada, Sivrihisar ilçesinde dokunmuş, şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli dokuma örnekleri konu alınmıştır. Sahada detaylı olarak incelenen ve kayıt altına alınan Sivrihisar düz dokuma örnekleri teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri bakımından incelenmiş, orijinal fotoğraflarla desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Dokuma, kirkitli dokuma, Eskişehir, Sivrihisar, motif, kompozisyon

* Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Tekstil Tasarımı Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi,

[email protected] ** Doç. Dr. AHBV Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Tekstil Tasarımı Bölümü, [email protected]

15


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE SİVRİHİSAR DISTRICT Abstract Weaving, among our material culture values, remains one of the oldest handicrafts. Weaving is an important element that reflects the sadness, love, joy and happiness of Anatolian women, gives information about the cultures and lifestyles of the people living in that region, mirroring from past to present. Many weaving examples have not reached the present day or have lost their former importance because of the fact that it has a fastwearing structure, it cannot be preserved and it cannot be researched enough. In this study, which was done in order to keep our meterial cultural values alive and to hand almostextinct weavings down to the future generations, plain weavings samples that were weaved in Sivrihisar town and protected under Sivrihisar Municipality and Zaimağa Mansion were covered. Sivrihisar plain weaving samples, which were analysed and recorded in detail in the field, were analysed in terms of technic, color, motif and composition characteristics and, supported with original photographs. Keywords: Weave, kirkitli weave, Eskişehir, Sivrihisar, motif, composition

16


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

1.Giriş Ulusların geçmişlerini geleceğe bağlayan en önemli unsurlardan biri kültürel değerlerdir. Yurdumuzda maddi kültür ürünleri arasında bulunan dokumalar çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle düz kirkitli dokuma ürünleri, yaşanan mekanlarda yalıtım ve süsleme malzemesi olarak en çok kullanılan ürünler olmuştur. Düz kirkitli dokumalar; koyunyünü, keçi kılı, deve yünü, pamuk ve bazen bunların arasında keten, ipek, sırma ipliklerden oluşan atkı, desen iplikleri, çözgüler arasından geçirildikten sonra sıkıştırmak amacıyla kemikten, demirden veya tahtadan yapılmış kirkit adı verilen aletin kullanılmasıyla oluşturulan dokumalardır (Onuk ve Akpınarlı, 1998, s.32; Onuk ve Akpınarlı, 2003, s.17). Çoğunlukla, çadır, ev, saray, cami tabanlarına, eşyaların üzerine, kapı ve pencere önlerine serilerek kullanılmışlardır. Düz kirkitli dokuma tekniklerden biri olan kilim, atkı ipliğinin önlü arkalı çift sıra halinde duran çözgü iplikleri arasından bir alt-bir üst geçirilerek, çözgü ipliklerinin atkılar tarafından tamamen gizlendiği dokuma türüdür (Akpolat, 2011, s.28). Cicim, dokunduğunda yüzü ve tersi farklı görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında yüzeyde süsleme yapmak amacıyla desen ipliği kullanarak dikey tezgâhlarda üretilen dokumalardır (Konuk, 2015, s.14). Zili tekniği, üç veya daha fazla iplik sistemiyle (Ergüder, 2009, s.42), dokuma yüzeyinde düz veya verev hat etkisi oluşturan bir tekniktir. Sumak ise desen alanları içinde, ayrı renkteki desen ipliklerinin çözgü çiftlerine devamlı olarak sarılması ile oluşan dokumalardır (Asker, 2009, s.20). Düz kirkitli dokumalar, yurdumuzun pek çok yöresinde yüzyıllardır süregelen bir gelenek ve korunması gereken kültürel değerlerdir. Bu yörelerden biri olan Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde dokumacılık faaliyetleri tamamen bitmiştir. Geçmişten günümüze ulaşan düz dokuma örneklerinin de giderek azaldığı dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerinin teknik, renk, motif ve kompozisyon özelliklerinin incelenerek belgelenmesi amaçlanmıştır.

17


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

2. Materyal ve Yöntem Bu araştırmanın amacı; el dokumacılığının güzel örneklerinden birini oluşturan, Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerini teknik, motif, renk, kompozisyon özellikleri açısından inceleyerek belgelemek ve literatüre kazandırmaktır. Bu amaç doğrultusundan çalışmada belgesel tarama ve alan araştırması kapsamında betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Dokuma örnekleri detaylı görsellerle belgelenmiş ve motif çizimleri yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Sivrihisar ilçesinde bulunan 44 adet düz dokuma örneği oluşturmuştur. 3. Bulgular Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinin ne zaman kurulduğu bilinmemekle birlikte tarihte çeşitli isimlerle anılmıştır. Etiler devrinde Sallpa, Yunan ve Roma devrinde Spalya, klasik devirde Abrustula, Bizanslılar devrinde Jüstinyanus, Kazvini devrinde Sibrihisar, Seferihisar ve en son Sivrihisar olmuştur (Özalp, 1960, s.7). İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey batısında yer almaktadır. Doğusunda Günyüzü ve Ankara, batısında Mahmudiye ve Çifteler, kuzeyinde Mihallıççık, güneyinde Emirdağ (Afyon) ve Çeltik (Konya) ilçeleri yer almaktadır (Altın, 2014, s.16). Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Halkın %80’i tarım ve hayvancılıkla, geri kalanı ise el sanatları ve ticaretle uğraşmaktadır (Aytekin, 2013, s.4). Yöre halkı geçmiş yıllarda kendi ihtiyacını karşılamak için evlerinde kurdukları tezgâhlarda ürettikleri yöreye özgü dokumaları, malzemelerini saklama ve taşımada kullanmışlar veya yer yaygısı, seccade vb. olarak değerlendirmişlerdir (Çolak ve Başaran, 2017, s.144). Sivrihisar’da 13-14. yy. ve 18-19. yy’da dokunmuş halı ve kilimlerin çoğu İstanbul Sultanahmet Halı ve Kilim Müzesi (Keskin, 2001, s.140) ve Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir (Çolak ve Başaran, 2017, s.143). Araştırmaya konu olan örnekler ise ilçe merkezinde Zaimağa Konağı’nda koruma altına alınan örneklerdir.

18


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

3.1. Sivrihisar Düz Dokumalarının Araç-Gereç Özellikleri Günümüzde yörede dokumacılık faaliyetleri bulunmamakla birlikte, araştırma kapsamında geçmişte bu sanat ile uğraşan dokuyucu ve yakınları ile görüşmeler yapılmış ve yöreye özgü özellikler saptanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda yöreden elde edilen bilgilere göre, Sivrihisar düz dokumaları ıstar tezgahlarda üretilmiştir. Tezgah, iki yanda bulunan iki adet yanlama, üst takım, alt takım, gücü dalı, vargel, burgu, taban kazığı ve sargı çubuğundan oluşmuştur. Boyutları genellikle 250x190 cm olan tezgahların yapımında gürgen ya da çam ağacı kullanılmıştır. Dokuma yapılırken iplikleri sıkıştırmak için kullanılan yardımcı araçlara yörede “kirket” adı verilmiştir. İncelenen örneklerde genellikle yün ipliğinin kullanıldığı tespit edilmiştir. İğ ile geleneksel yöntemlerle eğrilen iplikler, o dönemlerde doğal ve toz boyalarla renklendirilmiştir. Az da olsa çözgüsünde pamuk ipliği kullanılan örneklere de rastlanmıştır. 3.2. Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik Özellikleri Sivrihisar yöresinde incelenen 35 adet kilim, 4 adet zili ve 5 adet cicim tekniğiyle üretilmiş dokumaların boyutları, saçak uzunlukları, dokuma sıklıkları ve iplik özellikleri çeşitlilik göstermektedir. Yörede tespit edilen düz dokumalar tekniklerine göre gruplandırılarak, her bir grubun kendi içinde ağırlıklı ortalamaları alınmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Sivrihisar Yöresinde İncelenen Düz Dokumaların Teknik Özellikleri Ortalama Değerler/ Dokuma Teknikleri

Kilim

Boyut Χ̅ f

Saçak Χ̅

%

İplik Özellikleri

Dokuma Sıklığı Χ̅

En (cm )

Boy (cm )

Uzunluk (cm)

Çözg ü (adet)

Atkı (adet)

315

6

4

10

Çözgü

3 5

79, 55

156

Pam uk Yün

Zili

4

103

140

12

3

12

Yün

Cicim

5

9,0 9 11, 36

110

146

9

5

8

Yün

%2 0 %8 0 %1 00 %1 00

Atkı

Bezeme

Yü n

%1 00

Yü n

%1 00

Yü n Yü n

%1 00 %1 00

Yü n Yü n

%1 00 %1 00

N=44

19


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Tablo 1 incelendiğinde; Sivrihisar yöresinde incelenen kilim dokumaların ortalama en ölçüsü 156 cm, boy ölçüsü 315 cm, ortalama saçak uzunlukları 6, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 40 olduğu tespit edilmiştir. İncelenen toplam 35 kilim örneğinin 28 adedinde yün, 7 adedinde pamuk çözgü ipliği kullanılmıştır. Atkı ve bezeme iplikleri %100 yün ipliğidir. Zili dokumaların ortalama en ölçüsü 103 cm, boy ölçüsü 140 cm, ortalama saçak uzunlukları 12 cm, 1 cm2’deki dokuma sıklıkları 3x12’dir. Çözgü, atkı ve bezeme ipliklerinde %100 yün ipliği kullanılmıştır. Cicim dokumaların ise ortalama en ölçüsü 110 cm, boy ölçüsü 146 cm, ortalama saçak uzunlukları 9 cm, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 5x8 adet olduğu tespit edilmiştir. Çözgü, atkı ve bezeme iplikleri %100 yündür. Sivrihisar düz dokumalarının çoğunlukla kilim tekniği ile dokundukları tespit edilmiştir. Kilim tekniğinin yanı sıra yöredeki düz dokumalarda zili ve cicim tekniği ile üretilmiş örneklere de rastlanmıştır. Hatta bazı örneklerde ikiden fazla tekniğin bir arada kullanıldığı da gözlenmiştir. Sivrihisar kilimlerinde eğri atkılı, konturlu ve iliksiz kilim teknikleriyle dokunmuş 33 adet dokuma örneği incelenmiştir. 4 adet kilim dokuma örneğinin içerisinde genellikle su şeklinde cicim tekniği de yer almaktadır. Aynı uygulamaya zili tekniğiyle dokunmuş bazı örneklerin bordür kısımlarında da rastlanmaktadır. Benzer olarak literatürde, Sivrihisar yöresinde büyük boyutlu kilimlerin dışında cicim, sumak ve zili tekniğiyle dokunmuş seccade boyu yaygı ve yastık yüzlerinin tespit edildiği bilgisine de rastlanmaktadır (Çolak ve Başaran, 2017, s.146).

20


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Fotoğraf 1. Kilim, zili ve cicim örnekleri

3.3. Sivrihisar Düz Dokumalarının Renk, Motif ve Kompozisyon Özellikleri Anadolu’da dokunan düz kirkitli dokumaların büyük kısmı desenlidir, çok az kısmı motifsiz üretilmiştir. Bu dokumalar üzerinde yer alan her bir motif yöresel farklılıklar göstermekle birlikte, bir anlama sahip olmuş ve dokuyucusunun iç dünyasını, mesajlarını veya geleneksel yapısını yansıtan ifadeler taşımıştır. Bilimsel araştırmalarla tespit edilen örneklerin daha iyi açıklanabilmesi için motifler bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Sivrihisar düz dokumalarında kullanılan motifler de bu sınıflandırmaya göre değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Bezemeler Kullanılan Bezemeler

f

%

Geometrik Bezeme

44

30,35

Bitkisel Bezeme

9

6,20

Figürlü Bezeme

23

15,86

Sembolik Bezeme

39

26,90

Nesneli Bezeme

30

20,69

Toplam

145

100,00

N=44

21


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Sivrihisar düz dokuma örneklerinde en çok geometrik motiflerin kullanıldığı tespit edilmiştir. Bilindiği gibi geometrik motifler kirkitli dokumacılıkta teknik olarak en kolay uygulanabilen bezemelerdir. Bitkisel, figürlü ve nesneli bezemelere de rastlanan yöre örneklerinde sembolik motiflerin de oldukça fazla kullanıldığı dikkat çekmektedir. Bazıları, her yörede rastlanan ortak anlam ve çizgilere sahip olmakla birlikte, incelenen dokumalarda kullanılan motifler ve yöreye özgü özellikleri aşağıda belirtilmiştir. Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Motifler BEZEMELER VE MOTİFLER

MOTİF ÖZELLİKLERİ

Geometrik Bezemeler

Zili tekniği ile dokunan motif, iç içe geçmiş iki kare ve kareleri çevreleyen sekiz köşeli yıldızdan oluşmaktadır. Yörede Halil İbrahim bereketini simgelemektedir. Sivrihisar’da genellikle dokumaların göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde Türkmen yıldızı motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Kirman-Türkmen gülü-Türkmen yıldızı motifi ve çizimi Bitkisel Bezemeler

Kavak motifi ve çizimi Figürlü Bezemeler

Kurt izi motifi ve çizimi

22

Motifte her iki yanda bulunan uzantılara parmak, ortadaki boşluğa göl, tepedeki çıkıntıya çuka veya takke adı verilmektedir. Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 9 adedinde kavak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Yörede bu motife sıkça rastlanmaktadır. Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 10 adedinde kurt izi motifi yer almaktadır.


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Yörede ortadaki motife dombay göbeği adı verilmektedir. Dombay yörede büyükbaş hayvanlardan olan mandaya verilen isimdir. Sivrihisar dokumalarının bordüründe genellikle cicim tekniği ile yer almaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 9 adedinde dört ayak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Dört ayak motifi ve çizimi

Tam sarı ayak motifi yörede zincir olarak bilinmektedir. Sivrihisar dokumalarının bordür süslemelerinde yer almaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde tam sarı ayak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Tam sarı ayak motifi ve çizimi

Konturlu kilim tekniği ile oluşturulan motif, düşmanlık ve kötülüğü simgelemektedir. Bordürde kullanıldığında düşmanın tehlikesiz ve zararsız, orta göbekte kullanıldığında ise düşmanın zararlı ve tehlikeli olduğu anlatılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 2 adedinde ejderha motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Ejderha motifi ve çizimi

Eğri ayak motifi yörede yarım çoban iliği motifinin kareler içine alınmasıyla yapılmaktadır. Sivrihisar dokumalarının bordüründe kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde eğri ayak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Eğri ayak motifi ve çizimi

23


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Motif yörede gücü simgelemektedir. Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde koçbaşı motifi yer almaktadır.

Koçbaşı motifi ve çizimi

Boynuzlu motifi ve çizimi Sembolik Bezemeler

Yörede motife boynuzlu adı verilmektedir. Sağda ve solda bulunan çıkıntılara boynuz, orta kısma parmak, üçleme şekline de filiz adı verilmektedir. Sivrihisar dokumalarında bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 7 adedinde boynuzlu motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Tek kavak motifinin iç içe geçirilmesinden oluşmaktadır. Her bir kavak motifi farklı renklerde olabileceği gibi, bazılarında iki rengin dönüşümlü olarak kullanılmasından da oluşturulabilmektedir. Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 7 adedinde göl motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Göl motifi ve çizimi Motif, Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde çift ay motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Çift ay motifi ve çizimi

24


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Yarım gagak su motifi ve çizimi

Gagak yörede ördek anlamına gelmektedir. Sivrihisar dokumalarında bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 13 adedinde yarım gagak su motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Kilim tekniği ile oluşturulan motif, yörede kadını simgelemektedir. Genellikle dokumaların göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 5 adedinde eli belinde motifi yer almaktadır.

Eli belinde motifi ve çizimi

Karı boşatan motifi ve çizimi

Motife ait hikayenin Sivrihisar’dan çıktığı rivayet edilmektedir. Bir dokuyucu, gençlik yıllarında motifi oluşturmak için günlerce uğraştığı halde bir türlü başarılı olamamıştır. Bunun üzerine kocası: “Bu basit motifi yapamayan kadını ben ne yapayım” diyerek karısını boşamıştır. Motifin adı bu olaydan sonra karı boşatan olarak kalmıştır. Yörede hemen hemen tüm zili dokumalarda bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır. Sapan ya da Y harfine benzemektedir. İncelenen 44 adet dokumanın 10 adedinde karı boşatan motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Sivrihisar dokumalarında kenar suyu olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 8 adedinde sığır sidiği motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sığır sidiği motifi ve çizimi

25


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Tüm dokumalarda sıkça rastlanmaktadır. Keskin çizgilerle S harfi eksenindedir. Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 7 adedinde çoban iliği motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Çoban iliği motifi ve çizimi Eli belinde motifinin ters olarak birleştirilmesinden ve içine kavak, bödelek (kavuk) motiflerinin oturtulmasından oluşturulmuş bileşik bir motiftir. Genellikle yörede kilim dokumaların göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4 adedinde çift eli belinde motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Çift eli belinde motifi ve çizimi Sivrihisar dokumalarının bordüründe kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 5 adedinde yedi bela motifinin cicim tekniği ile uygulandığı tespit edilmiştir.

Yedi bela motifi ve çizimi Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarına konturlu kilim tekniği ile uygulanmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 1 adedinde topluluk motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Topluluk motifi ve çizimi Yöre dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 1 adedinde iyilik-kötülük ve gece-gündüz motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. İyilik-kötülük ve gece-gündüz motifi ve çizimi

26


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 2 adedinde sevdim dolaştı motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Sevdim dolaştı motifi ve çizimi Nesneli Bezemeler

Motif tanrıya ulaşmayı ve insanların birbirlerine yardım ederek iyiliğe, doğruluğa birlikte ilerlemelerini simgelemektedir. Sivrihisar’da bordürden sonra orta göbeğe başlamadan önce kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 16 adedinde merdivenli motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Merdivenli motifi ve çizimi

Ayna motifi ve çizimi

Oğuzların Kınık Boyu’ndan gelen kilim motifidir. Ailede birlik, beraberlik, dostluk ve dayanışmayı simgelemektedir. İçinde kavak motifi bulunduğundan, yörede motife kavaklı ayna da denmektedir. Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında konturlu kilim tekniği ile kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 13 adedinde ayna motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde kayık motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Kayık motifi ve çizimi

Yörede özellikle seccade olarak dokunan düz dokumalarda mihrap süslemesi olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 1 adedinde mihrap motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Mihrap ve çizimi

27


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Yeni gelinlere “sülaleniz geniş, çocuklarınız bol ve sağlıklı, aileniz dallı budaklı olsun ve genişlesin” dileğiyle gül budağı motifinin kullanıldığı cicim dokumalar verilmektedir. Genellikle dokumalarının göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4 adedinde gül budağı motifine rastlanmıştır.

Gül budağı motifi ve çizimi

Bıçağın tırtıklı kısmına benzediğinden bu isim verilmiştir. Genellikle bordür süslemelerinde, konturlu kilim tekniği ile kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 10 adedinde bıçak sırtı motifi yer almaktadır. Bıçak sırtı motifi ve çizimi

Kavuk motifi ve çizimi

Tek olarak ya da diğer motiflerle birleştirilerek kullanılan motif konturlu kilim tekniği ile oluşturulmuştur. Bazı köylerde bödelek olarak bilinmektedir. Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek kısmında kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 5 adedinde kavuk motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Gagak yörede ördek anlamına gelmektedir. Ayna motifine çift boynuz eklenerek oluşturulmaktadır. Sivrihisar kilim dokumalarının orta göbeğinde kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4 adedinde çift gagaklı ayna motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Çift gagaklı ayna motifi ve çizimi

28


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Sivrihisar dokumalarında orta göbekte kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4 adedinde nazarlık motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Nazarlık motifi ve çizimi

Sivrihisar dokumalarında geometrik bezemelerden en çok düz çizgi, bitkisel bezemelerden kavak, figürlü bezemelerden kurt izi, sembolik bezemelerden yarım gagak suyu, nesneli bezemelerden en çok merdivenli motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Dokumaların genel renk ağırlığı kırmızıdır. Kırmızı dışında pek çok renge de rastlanmakta, özellikle aynı renk tonlarının birlikte kullanıldığı dikkat çekmektedir. Sivrihisar düz dokumalarının kompozisyon değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 4’de verilmiştir.

özellikleri

Tablo 4. Sivrihisar Düz Dokumalarının Kompozisyon Özellikleri Kullanılan Bezemeler

f

%

Bütün Yüzeye Yayılan

15

34,09

Dikey

11

25,00

Yatay

18

40,91

Toplam

44

100,00

N=44 İncelenen Sivrihisar düz dokumalarında dikey ve bütün yüzeye yayılan kompozisyonlara rastlanmakla birlikte, çoğunluğunun yatay kompozisyona sahip olduğu tespit edilmiştir.

29


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Fotoğraf 2. Yatay, dikey ve bütün yüzeye yayılan kompozisyon örnekleri

Araştırma kapsamında yöreden ve literatür taramasından elde edilen bilgiler doğrultusunda, Sivrihisar dokumalarından bazı örneklerin kompozisyonları nedeniyle özel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.

30

DOKUMALAR

ÖZELLİKLERİ

Beş Bacalı

Beş bacalı kilim geçmişte ve günümüzde Sivrihisar’ın en tipik ve en tanınmış dokuma örneği olmuştur. “Genellikle Karaburhan, Sarıkavak, Dümrek ve Zey köylerinde dokunmuştur. Tasavvuftaki beş merhaleyi ve insan ruhundaki arındırmayı temsil etmektedir” (Altın, 2014, s.349). İncelenen örnekler arasında sadece 2 adet beş bacalı kilim tespit edilebilmiştir.


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Çubuklu Pala

Diğer dokumalardan artan iplikleri değerlendirmek amacıyla veya özel olarak renk renk boyanmış ipliklerle, genellikle 0,5 cm eninde yatay şeritler şeklinde üretilmiş dokuma örnekleridir. Yörede bu şeritlere çubuk adı verilmektedir. İncelenen dokumalar arasında 8 adet tespit edilen çubuklu kilimlerin bazılarında cicim motiflerine de rastlanmaktadır.

31


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Bacalı

Üretiminde cicim tekniği kullanılmakla birlikte genel olarak “Bacalı kilim” olarak anılan örnek, yöre halkı tarafından Sivrihisar Kalesi’ne atfedilmektedir. Bacalı kilimin tarihçesi yörede ikamet eden Fadime Tokkaya tarafından aktarılmıştır: “Kale Bizanslılar tarafından kuşatılmış, günlerce işgal altında kalmış ama ele geçirilememiştir. Bunun üzerine bir Türk kızının kasıtlı olarak düşmana esir düşmesine karar verilmiştir. Kıza belli simge ve işaretler öğretilmiştir. Her simge ve işarete belli anlamlar verilmiş ve bu simgeleri kullanarak kalenin planını kilime dokuması istenmiştir. Dokunan kilimlerden birinin kale dışına çıkacağı umulmuştur. Böylece kilimin desenlerinden nerede oklu, nerede atlı askerlerin bulunduğu öğrenilecek, bu plana göre saldırı düzenlenecektir. Kale çevresinde gezinirken düşmana esir düşen genç kız hemen tezgahını hazırlamış, kilim dokuyacağını söyleyerek askerlerden ip istemiştir. Kalenin planını simge ve işaretlerle anlatan desenleri kilimine dokumuştur. Bir şekilde kilimi ele geçiren Türkler simge ve işaretleri çözümleyerek saldırı planı hazırlamış ve kaleyi fethetmiştir. Yörede sadece 1 örneği tespit edilebilmiştir.

32


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

4.Sonuçlar ve Tartışma Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinde gerçekleştirilen saha araştırması sonucunda yöre dokumacılığının günümüzde ne yazık ki sürdürülmediği, ancak eski dokuma örneklerinin koruma altına alındığı tespit edilmiştir. İncelenen 44 dokuma örneği kilim, cicim ve zili teknikleri ile dokunmuş ve genellikle yaygı olarak kullanılmıştır. Dokumaların ilme ve atkı ipliklerinin tamamı yündür. Çoğunluğu yün olan çözgü ipliklerinde az sayıda pamuk kullanımına da rastlanmıştır. 3 farklı kompozisyon şeması belirlenen örneklerde ağırlıklı olarak geometrik ve sembolik bezemelerin yer aldığı ve bazı motiflerin yöresel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir. Anadolu toprakları üzerinde yerleşen çeşitli uygarlıklar ve yaşanan tarihsel olaylar, kültürel ürünlere de çeşitlilik ve zenginlik kazandırmıştır. Sivrihisar yöresinde tespit edilen bacalı kilim gibi yurdumuzun pek çok yöresinde üretilen bu değerler, ihtiyacı karşıladığı gibi topluluklar arasındaki haberleşmenin kısıtlı olduğu zamanlarda mesaj iletme aracı olarak da kullanılmıştır. Var oldukları dönemlerden beslenmiş, üzerlerine yeni değerler eklenerek devam etmiş ve kültürel miras özelliği kazanmışlardır. Günümüzde ise ileri teknoloji ürünlerinin haberleşme, ulaşım, sanayi vb. kavramları tamamen değiştirdiği, ülkeler arasındaki sınırları bile kaldırarak, özde yüzyıllardır yaşatılan bu değerleri de ne yazık ki olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Teknoloji sayesinde geçmişte varlığından bile haberdar olunamayan topluluk kültürleri, internet aracılığı ile bir diğerini etkiler hale gelmiştir. Olumlu ya da olumsuz yönde değişim yaşandığı gibi bazı değerler tamamen terk edilmiştir. Artık neredeyse hiçbir genç kız nişanlısına mendil işlememekte/çorap örmemekte, kaynanasına mesajını oyasıyla iletmemekte, geleneksel dokumalarını üretmemekte ve yeni kuracağı evinde kullanmayı tercih etmemektedir. Bu tür geleneksel ürünler modern yaşam alanlarına, inşa edilen devasa akıllı evlere yakışır bulunmamakta ve modası geçmiş olarak değerlendirilmektedir. Eskiden göçlerle yaşatılan, zenginleştirilen, olumlu yönde etkileşen bu değerler ve orijinal örnekleri günümüzde yaşanan büyük göçler nedeniyle de tehlike altındadır. Tüm dünya üzerinde yaşanan bu teknolojik gelişmelerin insan hayatını kolaylaştırdığı, değer ve kalite kattığı savunulsa da pek çok açıdan

33


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

çevresel ve kültürel erozyonu da beraberinde getirmektedir. Geçmişte büyük ihtiyaçlara ilaç olarak üretilen kültürel ürünler artık üretilmedikleri gibi, günlük yaşamda yerini alamadıkça ne yazık ki eski örnekleriyle bir bir yok olmaktadır. Bu yüzden toplumsal bilinçle geliştirilen projeler, müze, vakıf gibi oluşumlarla bu örneklerin koruma altına alınması umut vericidir. Sivrihisar Belediyesi de kendi yöresine ait dokuma örneklerini aynı amaçla bir araya toplamış ve geçmişe bir anlamda sahip çıkmıştır. Söz konusu örneklerin aynı zamanda bilimsel çalışmalarla incelenerek literatüre kazandırılması, geleceğe aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

34


Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Kaynaklar Akpolat, C. (2011). Erzurum ve Çevresi Günümüz Dokumacılığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. Altın, T. (2014). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi (Merkez) Folkloru. Eskişehir: Karaca Medya Yayınları. Asker, Z. (2009). Şırnak Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van. Aytekin, O. (2013). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Kapaklıkaya Evi Restorasyon Önerisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Çolak, A., Başaran F.N. (2017). “Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde Bulunan Sivrihisar Kilimlerinin Renk, Motif Ve Kompozisyon Açısından İncelenmesi”. V. Uluslararası Halk Kültürü ve Sanat Etkinlikleri Sempozyum Bildiri Kitabı. s:141-154. (12-14 Ekim). KahramankazanAnkara. Ergüder, A. A. (2009). Kars Yöresi Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. Keskin, O. (2001). Bütün Yönleriyle Sivrihisar. İstanbul: Bayrak Matbaası. Konuk, D. (2015). Karaman Müzesinde Bulunan Kirkitli Dokumaların Teknik ve Desen Özellikleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Onuk, T., Akpınarlı, H. F., Ortaç, S., Alp, Ö. (1998). İçel El Sanatları. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Onuk, T., Akpınarlı, H. F. (2003). Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri. Türkiye: Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. Özalp, T. (1960). Sivrihisar Tarihi. Eskişehir: Tam-İş Matbaası Kaynak Kişiler İrfan BAKAR, Halk Eğitim Merkezi Müdürü, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017) Meriç OKUR, Kültür ve Sosyal Hizmetler Müdürü, 50 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 11.05.2018) Seda SAKARYA, Sivrihisar Belediyesi’nde Görevli, 27 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 11.05.2018) Fadime TOKKAYA, Ev Hanımı, 41 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017) Emine BARIŞ, Ev Hanımı, 77 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017) Raziye GÜMÜŞTEKİN, Ev Hanımı, 75 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017) Nazlı ALTIN, Ev Hanımı, 52 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)

35


İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

36


Yayın, N.(2018) Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine, Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 37-46. Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved: 12.11.2018 Kabul / Accepted: 18.12.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE “DELİL” TERİMİ ÜZERİNE Nerin YAYIN* Öz “Veli” mahlası, şairler arasında yaygın kullanılmakla birlikte Divriğili Veli Dede ve Veli Baba olarak bilinen iki farklı “Veli” mahlaslı şairin, cönklerinde bazı şiirlerini “delil” olarak adlandırdıkları görülmüştür. “Delil”, bilinen anlamı ile içerdiği kanıt, şahit vb. kelimelerin ötesinde edebî bir terim olarak “rehber-mürşit” anlamı da taşır. Türk tasavvuf edebiyatında sıklıkla kullanılan şiir türlerinin yanında özellikle Divriğili Veli Dede veya Veli Baba’nın (Birebir aynı şiiri oluşturmaları aynı kişi olduklarını düşündürmektedir.) AleviBektaşi geleneğinde şiirlerini “delil” adı ile kaydettikleri tespit edilmiştir. “Delil” adını verdikleri şiirler incelendiğinde ise bu terim ile Allah’a ulaşmada rehbere-mürşide ihtiyaç olduğu vurgusunun ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun yanı sıra diğer şiirlerin herhangi bir tanımlama yapılmadan sunulmasına rağmen sadece “delil” olarak isimlendirilen şiirlerde bu durumun görülmesinin, bu şiirlerin diğerlerinden özel bir yerde tutulmak istendiği şeklinde yorumlanması mümkündür. Anahtar kelimeler: Delil, Şathiye, Nutuk, Nefes, Cem Ayini, Kanıt, Rehber, Yol.

* Prof. Dr., Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi.

37


Nerin Yayın

THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM Abstract The “Veli” penname was widely used among poets, but two poets who were known as Divriğili Veli Dede and Veli Baba, they called some of their poems as “evidence”. “Delil” also means mentor-guide as a literary term beyond words its known meaning, witness, proof ect. In addition to the types of poetry commonly used in Turkish mystic literature, Divriğili Veli Dede or Veli Baba (Suggesting that they are the same person who create the same poem one by one.) In Alevi-Bektashi tradition, it was seen that they recorded their poems under the name of “evidence”. When the poems they call “evidence” are examined, it is seen that the emphasis is on the need for a mentor-guide via reaching the God. Although the other poems are written without any definition, this is seen only in the poems called “evidence”. It is possible to interpret these poems as desiring to be kept in a special place. Keywords: Evidence, Shathiye, Nutuk, Nefes, Cem Rituals, Proof, Mentor, Way.

38


Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

Arapça “delâlet” fiilinden gelen ve “kılavuzluk, iz-işaret, belirtmek” anlamlarına geldiği belirtilen “delil” (Parlatır, 2014: 320), İslam Ansiklopedisi’nin aynı adlı maddesinde “yol göstermek-irşad etmek” “delil”inde “yol gösteren-kılavuz-rehber, doğru yola ve doğru sonuca götüren, göstererek haber veren” (Yavuz, 1994: 136-138); Ethem Cebecioğlu’nun “Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü”nde ise “işaret, iz, rehber-yol gösteren, delil, şeyh” olarak açıklanmakta; Alevi ve Bektaşi cemlerinde dergâhın meydanında yanar halde bulunan mumların yakıldığı tek muma da “delil” dendiğini, bu ince uzun mumum içindeki fitilini dışı yumak şeklinde iple sarılı ve bir ucunun sürekli dışarı çıkarılmış vaziyette durduğu belirtilmektedir (Cebecioğlu, 2009: 46). Doğan Kaya’nın “Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü”nde yer almayan “delil” terimi Türkçe Sözlükte de benzer anlamıyla “delil-kanıt ve rehber-kılavuz, iz-yol, insanı doğruya götürecek iz” şeklinde açıklanmaktadır (1988: 350). En bilinen anlamıyla “delil”, “kanıt-ispat etmeye yarayan kişi, nesne, olay vb” ve bu bağlamda “şahit” anlamına gelmektedir. Özellikle hukuk alanında sıkça kullanılan “delil” terimi ile ilgili pek çok deyim, söylem herkesçe bilinmektedir: “delil toplamak”, “delil göstermek”, “delil bulunmadığı yani suçu ispat edilmediği sürece herkes masumdur” gibi… Tasavvufi anlamda ise delil en çok “rehber-kılavuz” olarak kullanılagelmiş; bu bağlamda “Delilsiz cennete girilmez” şeklindeki bir söylem dilimize yerleşmekte gecikmemiştir. “Deli”nin “çok güçlü, karşı konulmaz derecede güçlü, kuvvetli” anlamından hareketle bu söylemin “Delisiz cennete girilmez” şeklinde de kullanıldığını hatırlatarak “delil”in “uyarı-ikaz, işaret” anlamında kullanılması da söz konusudur: İnsanın rüyasında gördüğü herhangi bir olay-kişi-nesne ve bunun gibi daha sonraki günlerde yapması gerekenleri bir işaret, bu yolda bir uyarı olarak kabul etmesinde davranışlarını hatta sosyal ilişkilerini bile buna göre düzenlemesi gibi… İbrahim Aslanoğlu’nun; 1. İğdecikli Veli (Sivas) 2. Divriğili Veli (Sivas; şiirlerini Veli adayla yazmaktadır) (33 no’lu cönk) 3. “Şarkışla’nın Kılıçkil Köyü’nden Âşık Veli ki aslen Ağa köyünden olup uzun müddet şiirlerini “Veli” adıyla yazmıştır.” (Aslanoğlu, 1984: 11-12)

39


Nerin Yayın

şeklinde açıkladığı, “Veli” adını kullanan pek çok aşığın bulunması, bu durumun ise tasavvufta şeyhe bağlılığın esas olduğu, bu bağlamda aynı adın veya mahlasın kullanılmasının, onun şiirlerine nazire söylenmesinin veya yazılmasının da bu bağlılık içinde değerlendirilmesi gerektiği (Köprülü 1976, 125) görüşünün hareket noktası teşkil edeceğini, bu noktada “velî” sözcüğünün “Cenab-ı Hakk’a yakınlık derecesini kazanmış olan seçkin kulu Allah’ın dostu ve sevgili kulu bir çocuğun sorumluluğunu üstüne alan ve velayet hakkına sahip olan kimse, sahip (ki genelde başka kelimelerle birlikte kullanılır), imanlı kullarının dostu olan onlara yardım eden insanlara başarı nasip eden-sıkıntılarını gideren-Allah” (ki Esma-i Hüsna’dan biridir) anlamlarında kullanıldığını (Parlatır, 2014: 1791) belirtmek istiyoruz. 2007 yılında Sivas’ta sunduğumuz Divriğili Veli Dede’nin şiirleri ile ilgili hazırlıklar sırasında Divriği’nin Aydoğan köyünde yaşayan ve Pir Sultan Abdal, Kul Mustafa, Sadık, Nesimi, Noksani, Derviş Ali, Şah Hatayi, Virani, Kul Himmet, Derviş Mehmet gibi âşıkların şiirlerinin de yer aldığı Hasan Yalıncaklı’da bulunan 33 no.lu cönkte 210 numarasıyla kayıtlı olan şiirin “delil” olarak verildiğini, bu adlandırmanın Cemal Şener’in hazırladığı ve Alevi törenleri ile Abdal Musa, Sultan Hamza Baba, Veli Baba, Hacı Bektaş Veli’nin şiirlerinin de yer aldığı yüksek lisans tezinde de söz konusu olduğunu, adı geçen tezde yer alan ve Veli Baba’ya ait olan 522, 527, 52 no.lu şiirlerde de görüldüğünü tespit ettik. “Delil” diye tanımlanan ve elimizde bulunan dört şiirden Divriğili Veli Dede’ye ait olup 33/8 koduyla ve 210 numarasıyla kayıtlı olan şiir ile Veli Baba’ya ait olup 522 numarayla kayıtlı “şathiye” türündeki şiirler birbirinin aynıdır. Şiirin: 522-210 VELÎ DELİL Bir derde düş oldum tabip ararken Tabibi buldum ki derdi benden çok Her derdin tabibi seni bilirdim Ne hikmet ki senin derdin benden çok

40


Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

Dertli olan düşünmesin boşuna Çok iş gelir er olanın başına Tevekkül eyledim Hakk’ın işine Her derdi kuluna reva görmüş Hakk Yerin göğün temelini kurunca Ağlamaya gülmeye o dem verince Tabipler tabibi dertli olunca Besbelli ki bu âlemde dertsiz yok Derdi çok vermişsin ne idi suçum Eğer dertli ise dert ehline açın Ehl-i beyte gam yoldaş olduğum için Âşık isen dertli sinen oda yok VELİ’m eyder işim ah u zar ise Hakk bize yardımcı Ali olursa Bu âlemde bir muradın kalırsa Kerbela’da İmam Hüseyin’e bak şeklindeki dizelerinden de anlaşılacağı üzere (belli belirsiz bir samimiyet söz konusu olsa da) Allah’ın varlığı ve birliği mutlak varlığın sadece O olduğu, her derdin çaresinin O’na inanmakla bulunacağı belirtilmektedir.

41


Nerin Yayın

Veli Baba’ya ait olan ve adı geçen tezde 527 numarada kayıtlı olan; 527 VELİ DELİL Canım kurban olsun Ali evladına Âşıkları esir edip coşturur Kırım tilkileri kırılsın ölsün Şeytan gibi birbirini şaşırır Şeytan’dan işitir Ali’yi bilmez Hallak-ı âlemde doluyu bilmez Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi bilmez Üstad Firavun yoldan şaşırır Bizim müşkülümüzü mürşid halleder Efendimiz yolsuzları yollu eder Biz ednayız âşıklardan belleder Sultanı seven gaflete düşürür Hakkı bilen halka Allah’ı fark eder Ezel kör gelenler yine kör gider Padişahlar tacı tahtı terk eder Her aşığı efendisine düşürür

42


Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

VELİ’m der ki Hakk halk eyledi âlemi Cebrail Hakk’dan getirdi selamı Şeytanınan çalınan kalemi Ahirette yine şeydan şaşırır şeklindeki şiir ise bir “nefes” olup “Hz. Ali’ye bağlılık”, “Hacı Bektaş Veli sevgisi”, “Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin rehber-mürşit-kılavuz-yol gösterici olduğu” gibi unsurların yer aldığı “Allah’ın tek yaratıcı, mutlak varlık olduğu” inancı ile son bulmaktadır. Sözü geçen tezde 528 numarada kayıtlı olan ve ilk yedi dörtlüğünü aşağıya aldığımız şiir ise bir “devriye”dir: 528 VELİ DELİL Bir kişi Allah’ın emrin bilmese Seçilip geriye kalmak görünür Kurulsa da tekebbürlük eylese Ahirinden imansız olmak görünür Eğer ki dünya için aşarsa İblis’e uyup doğru yolundan şaşarsa İki musahibin biri düşerse Anın nasibini bulmak görünür Birinde düşüne ya bir hal olur İkide düşüne sinem yol olur Üçünde düşüne hayli kal olur Ana hayli zaman kalmak görünür

43


Nerin Yayın

Dördünde düşenin işi zar olur Beşinde düşenin işi zor olur Altıda düşenin nuru nar olur Onu yoluyanan bulmak görünür Yedide düşenin gözü yaş olur Sekizde düşenin işi şaş olur Dokuzda düşenin yazı kış olur Onu küll-i Kuraniye etmek görünür Onunda düşende ağlar gülünmez On birinde düşen yol gelemez On ikide düşenin derdine dermen bulunmaz Bir mürşid bir buyruk bulmak görünür Arar mürşidi de buyruğu bulur Aman Mürvet der de darına durur Erenler yerden gökten kuvvetli olur Yüz üstü düşüp de gelmek görünür satırlarından da anlaşılacağı üzere şiir, insanın bu dünyadaki hayatının evreleri ve bu evrelerin her birinde nelerle karşılaşacağı işlenmektedir. Bu şiirin de diğerleri gibi “Allah’ın tek yaratıcı ve mutlak varlık olduğu, onun emirlerine uymamanın başına iyi şeyler getirmeyeceği, tek rehber-tek mürşidin Allah olduğu” inancıyla son bulmakta olduğunu belirttikten ve hepsinin “delil” şeklinde adlandırıldığını bir kere daha hatırlattıktan sonra diyebiliriz ki:

44


Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

1. Türü ne olursa olsun gerek Divriğili Veli Dede gerekse Veli Baba şiirlerini “delil” diye tanımlayarak Allah’ın varlığı ve birliğini, O’nun tek yaratıcı, tek ve mutlak varlık olduğunu, 2. Bu dünyanın, bu âlemin Allah’ın büyüklüğü ve tek yaratıcı olduğunun en büyük delili, en büyük şahidi olduğunu, 3. Tüm Müslümanlar için Allah’a ulaşmanın, onun inayetini kazanmanın Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli’yi rehber-mürşit olarak kabul etmekle mümkün olacağını, 4. Tek mürşidin, tek rehberin ise sadece Allah olduğunu, O’na ulaşmak için emirlerini kılavuz-rehber edinmek gerektiğini vurgulamak ve bu konuya dikkati çekmek istemişlerdir. Bu bağlamda “DELİL” hem bilinen “şahit-kanıt” hem de tasavvuftaki “mürşit-rehber-kılavuz” anlamlarında kullanılmış; Allah’ın varlığı-birliği-tek yaratıcı olduğu “delil” teriminin her iki anlamı üzerinden hareket ederek belirtilmiştir. Asıl mühim nokta ise gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın şiirlerinin hiçbirine herhangi bir tanımlama yapmazken sadece örnek olarak verdiğimiz şiirlere “delil” adını vererek bunların diğer nefes-devriye ve şathiyelerden daha önemli bir yere oturttuğunu göstermek istemiş olmasıdır. Bir başka ifadeyle bu şiirlerin verdikleri mesajlar ve içerdikleri bağlamında “nutuk”, birer “öğreti” değerinde olduğu, söz konusu şiirlerin her birinin aslında birer rehber”, birer “kılavuz” gibi değerlendirildiği ortadadır. Gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın aynı olan şiirlerinin birbiriyle tamamen örtüşmesini ise nazirecilik ve mürşide bağlılık geleneğinden çok aynı adı taşıyan pek çok şairin bu bağlamda Veli adını taşıyan birden fazla şairin bulunduğunu dikkate alarak “karışmış olabileceği” şeklinde açıklamak istiyoruz. Kaynaklar ASLANOĞLU, İ. (1984). İbrahim Âşık Veli, Hayatı-Kişiliği-Deyişleri, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, MFAD Yayınları: 33, Halk Edebiyatı Dizisi: 8, ss: 11-12. CEBECİOĞLU, E. (2009). “Delil”, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, İstanbul: Ağar Kitabevi Yayını s: 46.

45


Nerin Yayın

KAYA, D. (2007). Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Ankara: Akçağ Yayınları. KÖPRÜLÜ, M. F. (1976). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları No: 118. PARLATIR, İ. (2014). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü”, (7. Baskı), Ankara: Yargı Yayınevi. ŞENER, C. (1995). Alevi Törenleri, Abdal Musa, Veli Baba Sultan, Hacı Bektaş Veli, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi. Türkçe Sözlük, (1988). Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TDK Yayınları, C. 1, s: 350. YAVUZ, Y. Ş. (1994). “Delil”, İslam Ansiklopedisi, C. 9, Türkiye Diyanet Vakfı. YAYIN, N. (2017). “Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinde Konu, Şekil ve Tür”, Osmanlılar Döneminde Sivas Sempozyumu, 21-25 Mayıs 2017, Sivas.

46


Çelikörs, S. (2018). Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinleraraslılık. Uluslarası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 47-62. Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved: 17.09.2018 Kabul / Accepted: 08.12.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ AĞITI ARASINDA METİNLERARASILIK Sefa ÇELİKÖRS* Öz

Metinlerarası ilişki, farklı eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan kullanılması ya da kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Bu kuramdan yararlanılarak oluşturulan eserlerden biri de Pınar Kür’ün Asılacak Kadın adlı eseridir. Roman metinlerarası ilişkiler yönünden irdelenebilecek türden bakış açılarına elverişlidir. Adı geçen eserde yazar, 19. yüzyıl halk şairlerinden biri olan Kağızmanlı Hıfzı’nın “Sefil Baykuş” ağıtından metinlerarası bağlamda faydalanmıştır. Söz konusu romanda Sefil Baykuş ağıtının trajedisi, romanın kahramanı Melek üzerinden aktarılır. Bu çalışmada Asılacak Kadın adlı roman, metinlerarasılık bağlamında incelenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Metinlerarasılık.

* Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi,

[email protected].

47


Sefa Çelikörs

INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ” Abstract Intertextual relationship, taking different common denominator in the works, replacing the direct use of the same events or heroes, is a theory based on the kept alive through other characters. One benefit of this theory is the work of works created from the original She later also to women. This novel are such that can be analyzed in terms of intertextual relations. Name the author of the work, which is one of the 19th century folk poet Kağızman Hıfzı's "Sefil Baykuş" has benefited from a lament intertextual context. Owl lament the tragedy of miserable novel, the hero of the novel are transmitted on an angel. This study will be examined in the context of intertextuality from the original novel to women. Keywords: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Intertextuality.

48


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Giriş Metinlerarasılık

“Yeniliği ne olursa olsun, öyleyse bir metin alıntı, alıntıların bir karışımıdır.” Jean Claude Vareille. Metinlerarasılık kavramı Julia Kristeva tarafından ortaya atılmıştır. Bu kavram bir ya da birkaç gösterge dizgesinin bir başkasıyla transpozisyonu yani yeniden konumlandırılması anlamına gelmektedir. 1 Metinlerarasılık Kubilay Aktulum’a göre yeniden yazma işlemidir. Öte yandan metinlerarası ilişki alıntı ve gönderge, gizli alıntı (aşırma), anıştırma, yansılama, alaya dönüştürüm ve öykünme gibi yöntemlerle kurulmaktadır.2 Metinlerarasılık, başka bir eserden bir olaya, yargıya; Julia Kristeva’nın bir sözüyle ifade etmek gerekirse “Bir göstergeler dizgesinin başka bir dizgeye geçişi” olarak tanımlanabilir. “Bir kültür ortamının içinde doğan metin, kendinden önceki metinlerin evreninde dolaştığı gibi kendisinden sonraki metinler için de -kısmen veya tamamen- bir malzeme mahiyetindedir. Örtülü veya açık göndermelerle metinler arasında yakınlık, benzerlik, karşıtlık, öykünme biçiminde değişik biçim ve boyutlarda ilişkinin kurulmasına aracılık eder.” 3 Diğer bir deyişle metinlerarası ilişki, farklı eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan kullanılması ya da kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Çoğu yazarın kullandığı kural koyucu Tanrı, metindeki varlığını yitirmeye başlar ve ölür. Geriye ise çok sesli bir dil olan, metin kalır. Çok sesli dil, birçok metnin tek bir metinde yer almasının sonucudur. “Metinlerarasılık, bir anlatım biçimi olarak ele alındığında, sadece postmodern kurgunun bir anlatım biçimi olarak kabul edilemez. Gerçekçi 1 Victoria R. Holbrook, Aşkın Okunmaz Kıyıları, İletişim Yay., İst. 1998, s. 63-64. 2

Bakınız: Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara, 1999.

3

Sevim Nilay Işıksalan, “Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/ Orhan Pamuk”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, 2007, s. 429.

49


Sefa Çelikörs

edebiyat ve modern edebiyat da bu anlatım biçimini kullanmıştır. Onların metinlerarasılık ilkesini kullanım biçimi, daha çok kaynak ve köken araştırmalarına yönelik olmuştur. Postmodern yazarlar, metinlerarasılık ilkesini çok daha fonksiyonel ve ayırt edici işlevler için kullanmıştır. Böylece, çizgisel bir kurgu izleyen klasik yazı yazma biçimleri yeni bir anlayışla düzenlenmiştir.”4 Edebi metinlerin kaynağını besleyen; destanlar, şiirler, hikâyeler, sonrasında romanlar varlıklarını her daim sürdürmüşler; günümüzde de şiir, destan, hikâye ve romanlar, kurgu anlamında bazı metinlerin içinde, tek bir metin olarak çok sesli bir dile dönüştürülmüştür. Bu tür yapıtları oluşturmada da metinlerarasılığın katkısı yadsınamaz. “Metinlerarasılık, üstkurmacanın bir türevidir. Yazma eyleminin odak noktaya yerleştiği üstkurmaca metinlerde, roman kişileri, sürekli metinler üretmektedir. Yazar, içbükey aynalarda olduğu gibi iç içe geçmiş metinleri sürekli kurgulamaktadır.” 5 Yıldız Ecevit’in bu anlatısını göz önünde tutarsak, iç içe geçmiş metinlerin sürekli kurgu halinde olması, metinlerarası ilişkilerde alıntılama ve diğer yöntemlerle (kolaj, pastiş, vb.) mümkün olan bir durumdur. Bu tür metinlerde geçen, yapıtın özündeki ontolojik katmanlar ya da karakterlerindeki ilginç yanlar, bir başka metnin içerisinde gönderme yapılıp konu edinilebilir. “Önceleri, metinler, çoğunlukça tarihe, yazara, yazarın psikolojisine, ereklerine göre ele alınıyordu. Ancak sonradan söylemlerin iç içe geçtikleri, yapıtların üst üste gelerek birbirleriyle karıştıkları, her yazınsal metnin aslında “çoksesli” özellikte olduğu, metnin ve anlamın büyük ölçüde önceki metinlerden gelen kesitlerin iç içe geçmelerine bağlı olarak üretildiği savı ileri sürülerek yeni bir metin tanımı ve anlayışı ortaya konur.” 6 Bu noktada William Shakespeare’in Kral Lear adlı eserindeki Kral Lear karakterinin kendinden sonraki metinlere kurgu bağlamında yol gösterdiği söylenebilir. Örneğin Turgenyev bu eserden yola çıkıp Bozkırda Bir Kral Lear adlı uzun bir öykü kaleme alır ve bu öyküsünde adından da anlaşıldığı üzere Shakespeare’in eserindeki karaktere benzer bir karakter kurgular.

4 Dilek Yalçın-Çelik, “Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları”, Akçağ Yay.,

Ankara, 2005, s. 47. 5

Yıldız Ecevit, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İletişim Yay., İstanbul, 2001, s. 110.

6

Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara, 1999, s.7.

50


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Metinlerarasılık kuramında kullanılan kavramlardan birisi “Yansılama” (Parodi)’dır. Yansılama bir metnin biçimi ya da içeriği bakımından birtakım değiştirmelerin olduğu ve yeni bir metne uyarlandığı eserlerdir. Başka bir ifadeyle: “…Soylu bir metnin biçeminin sıradan bir konuya uyarlanmasıdır. Yazarların yansılama yöntemine başvurmalarındaki amaç, destansı söylemlerle alay etmektir.” 7 Parodi Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğünde ise şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bir edebiyat eserinin, gülünç bir şekilde, zekice ve doğan bir espri çerçevesinde taklit edilmesi. Başka bir deyişle, taklit etmek suretiyle meşhur bir eseri ve sanatkârını alaya alıp kusurlarını açığa vurarak komik duruma düşürmek; bir nevi onu olumsuz yönde eleştirmektir.”8 Metinlerarasılık yönteminde yer bulan bir başka kavram “alıntı”dır. Jacopsan, alıntıyı, “bir sözce içinde sözce, bir ileti, bir sözce üzerine sözce” olarak tanımlar. “Bu tür dış sözler söylemlerimizde geniş yer tutar. Başkalarını alıntılarız, geçmişte kendimize ait sözlerimizi alıntılarız, kimi deneyimlerimizi böylelikle öz-alıntılar biçiminde sunarız.” 9 Alıntı metinlerarasılık kavramında en belirgin ve somut olan unsurdur. Çünkü bir başka metinden alınan alıntı, olduğu gibi aktarılır. Yazarlar kendi oluşturdukları metinlere bir başka metinde yer alan söz, diyalog, şiir, gibi unsurları olduğu gibi aktararak metinlerarası “alıntı” yapar. “Gizli Alıntı” ise metinlerarasılık yönteminde kullanılan kavramlardan bir diğeridir. Bu konuda Kubilay Aktulum “Metinlerarası İlişkiler” adlı eserinde bu konuya şöyle değinmektedir: “Ayraçlar ya da italik yazı ile belirtilen, metinlerarasının en açık ve en sık başvurulan biçimi olan alıntının karşısına, kapalı metinlerarası diye anılabilecek “gizli alıntı”yı, bir başka deyişle, “aşırma”yı yerleştirebiliriz. Gerçekten de gizli alıntı, bir sözcenin ayraçlar ya da italik yazı kullanılmadan, sözcenin geldiği yapıt ya da yazarın adı belirtilmeden yapılan alıntıdır.” 10 “Gizli alıntı” yapılınca okur, bu durumu anlamakta zorluk çekebilir. Bu kavram herhangi bir belirti ya da alıntının gösterilmeden yapılması durumundan kaynaklanır. 7

Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s. 22.

8 Turan Karataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Sütun Yay., İstn, 2011, s. 465. 9 Metinlerarası İlişkiler, s. 94. 10

Metinlerarası İlişkiler, s. 103.

51


Sefa Çelikörs

Bir diğer kavram ise “Anıştırma”dır. Anıştırma da metinlerarası ilişkilerde anlaşılması zor olan yöntemlerden bir diğeridir. Bunu ayırt etmek diğer unsurlara göre daha meşakkatlidir. Metinlerarasılığın çok kullanılan biçimlerinden birisi olan anıştırma, “…anıştırılan metin ile (yani gönderge metin, ancak kapalı bir gönderge), anıştırma yapan metin arasında bir “söyleşim”i işin içerisine sokar. Kavramın kavranması için, bir sözce ile yansılarını gönderdiği bir başka sözce arasında belli bir algılamayı zorunlu kılama unsuru vardır.”11 Metinlerarasılıkta varlık bulan tekniklerden bir diğeri de Pastiş’tir. Pastiş, daha önce var olan bir metnin söylem özellikleri dikkate alınarak yeni bir roman meydana getirilirken; romanın üslubunun taklit edilmesidir. Metinlerarasılığın diğer kavramlarından birisi de Kolâj’dır. Kolâj, “kes yap” manasını taşır. Fotoğraf, gazete kâğıdı gibi nesnelerin yapıştırılması, bazen de boya ile karıştırılarak uygulanan nesne üzerinde yeni bir resim yaratma tekniğidir. Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş Ağıtı Asılacak Kadın romanının ilk baskısı 1979 yılında yapılır. Kitap işlediği konu bakımından farklı tepkilere yol açtığı için bir müddet sonra mahkeme kararıyla yasaklanıp toplatılır; yasağın kaldırılmasıyla da tekrar raflardaki yerini alır. Sinemaya da aktarılan Asılacak Kadın romanı yıllar önce işlenen bir yalı cinayeti olayının haberi ile başlar: “Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meşgul eden ve halk arasında ‘Yalı Cinayeti’ olarak adlandırılan dava dün sonuçlanmış ve sanıklardan Melek Ebruzade idama, suç ortağı Yalçın Özveren ise ömür boyu hapse mahkûm olmuşlardır.”12 Asılacak Kadın Romanı üç bölümden meydana gelmektedir. İlk bölümde bir kadın düşmanı olan Hâkim, ikinci bölümde Melek, üçüncü bölümde ise Yalçın karakteri konuşmaktadır. Çalıştığı yalıda küçük yaşta, ev sahibi tarafından hayat kadınlığı yaptırılan Melek; ona âşık olan Yalçın’ın ev sahibini öldürmesiyle bütün suçun Melek’in üzerinde kalması ve Melek’in idama, Yalçın’ın ise müebbet hapse doğru giden öyküsü işlenmektedir. Eserde dikkat çeken bir husus vardır. Bu, Melek’in dilinden düşürmediği bir 11

Metinlerarası İlişkiler, s. 108-109.

12

Pınar Kür, Asılacak Kadın, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1979, s.7.

52


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

ağıtın varlığı ve okuyucunun ruhuna işleyen bir acının olması hususudur. Bu ağıt halk edebiyatının önemli şairlerinden birisi olan Kağızmanlı Hıfzı’ya (ö. 1918) ait bir şiirdir. Kağızmanlı Hıfzı, amcasının kızı olan Suna’nın mezarı başında Sefil Baykuş adlı bir ağıt yazmıştır. Daha sonra bestelenen bu ağıt, yukarıda da belirtildiği gibi Melek’in dilinden hiç düşmeyecektir. (Kağızmanlı Hıfzı çok genç yaşta Ermeniler tarafından şehit edilmiştir.) Asılacak Kadın Romanında Sefil Baykuş Ağıtına Açık Gönderme Açık göndermeler, metinlerarasılıkta en çok kullanılan yöntemlerden birisidir. Bu yöntemde, bir metnin içerisine; bir başka metinden alınan alıntılar yerleştirilir. Diğer metnin bazı bölümlerine açık bir şekilde göndermeler yapılır. “Bu biçimde yapılan göndermeler, okuru alıntı yapılan metne yönlendirdiği için daha zengin okumalar yapılmasına olanak sağlar.”13 Bu tür metinlerarasılıklar genellikle alıntılama yöntemiyle doğrudan yapılmaktadır. “…alıntı, yazarın kendi metnini biçem, konu, tema, imgesel ve simgesel anlatım gibi açılardan desteklemek için başvurduğu bir yöntemdir.”14 Asılacak Kadın romanı içerisinde devamlı Sefil Baykuş ağıtına açık bir şekilde göndermeler yapılır. Ağıt, roman içerisinde bir ses olarak manolya ağacının altında başkişinin benliğine çok ötelerden seslenir. Bu ses, bütün olarak değil, parça parça, kahramanın çocukken dedesinden öğrendiği bir türkü olarak ara ara anımsanır. En başta kahraman bu sesin nereden geldiğinin merakıyla iç dünyasında oyalanır. Sesi düşündükçe, ağıtın dörtlükleri diline dolanır: “te bebecikken ihtiyar hem söyler hem ağlar Azad eyleseler uçamaz mısın Kırılmış kolların kanadın hani. Kim o ihtiyar bir türlü çıkaramam gözüm görmüyo aklım ermiyo sırf gönlüm duyuyo…” (s.67). Ağıtı gönlüyle, vicdanıyla duyan başkişi, zaman zaman bu türküyü hatırlar ve sürekli geçmişe, dedesinin hayallerine sarılır: “gitmiş beni üvey ağamın hayın anamın eline bırakıp gitmiş bilemen türküsünü duyarım ihtiyar çatlak sesini duyarım”. (s.113-114). 13

Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s.14.

14

Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s.18.

53


Sefa Çelikörs

Roman kahramanı Melek, roman boyunca birçok kötü olayın etkisinde kalır. Hayat kadını sıfatını almasının yanında, cinayetle suçlanması kahramanın sonu olur. Dolayısıyla haksız yere asılacak olan kahraman, kendisine sahip çıkacak bir aile kimliğinden yoksundur. Bu noktada kahramanın sığınabileceği tek yer, onu ruh-beden çatışmasından uzakta tutan büyülü türküdür: “… ihtiyar anlatır durur kim ki o ihtiyar Kırık mı kanadın kolların hani Yeller mi savurdu küllerin hani Azad eyleseler Kırık mı kanadın kolların Küllerin Yeller mi savurdu… “nerde geliyo bu ses hep geliyo hep geliyo, içerimi yakıyo yaktığınan kavuruyo bu türkü çatlamış bir erkek sesi iyicene kocalmış kim peki o ihtiyar sevmek sevmek dedikleri… Küllerin hani küllerin hani Kolların hani” (s.64). Bu türkü henüz on beş yaşında ölen Suna adında bir genç kızın acısıyla söylenmiştir. Melek’te Suna gibi henüz on beş yaşlarındadır. Küçük yaşında erkeklerin cinsel objesi kimliğine dönüştürülmüş; yaşayan bir ölü haline getirilmiştir. Romandaki ses unsuru oldukça önemlidir. Ses; bir uyarılış, çağrılış, yenilenme, dikkat çekme, özellikle de maceraya davettir. Kendi içinden başka bir ben yaratma ya da ona bağlanıp onunla bütünleşme; tek bir benlik yaratmaktır. Romanda bir anda ötelerden bir ses, bir ağıt metnin içinde yer bulur ve kahraman, sese doğru giderek geçmişine varır. Kağızmanlı Hıfzı’nın özelde Sefil Baykuş için kaleme aldığı bu türkü, simgesel düzeyde açmazda bulunan, varlık-yokluk ekseninde çırpınan kişi ya da varlıkların geneline seslenir. Pınar Kür’de Hıfzı’nın bu sesine romanında yabancı kalmaz, onun çağrısına Melek üzerinden cevap verir: “…uzaktan bi türküdür gelir aklıma neyin nesidir bi doğru dürüst

54


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

toparlayamam işittiğim ses hep o ihtiyarın çatlamış sesi “ecel tuzağını açamaz mısın açıp da içinden kaçamaz mısın ninni balam ninni kalma uykusuz hem garip hem çıplak hem aç hem susuz” (s.89). Roman içerisinde açık bir alıntı şeklinde yer alan ağıt, sese göndermeler yapar. Bu açık göndermenin en temel amacı, şiirin trajedisiyle Melek’in ruh halinin benzerliğidir. Yazar metne en uygun alıntıyı şiirle göstermiştir. Çünkü başkişi Melek, ait olduğu yalıdan kaçamayan tutsak bir kadın konumundadır. Yapıtlar Arası Gönderme Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş Yapıtlar arası göndermeler metinlerde sık kullanılan unsurlardan birisidir. Bu gönderme kurgusal metinler içinde, bir başka metne yapılan göndermelerden meydana gelir. Yapılan göndermelerde metnin ana konusunun korunması önemlidir. Çünkü amaç o metinden yola çıkarak, yeni bir edebi metin (ya da kurgu) oluşturmaktır. Muhlise Coşkun Ögeyik yapıtlar arası gönderme hususu hakkında şöyle demektedir: “Eserler arası göndermeler, eserlerin ana kurguları kullanılarak, bir başka kurgu oluşturma ve güncelleme biçiminde de olabilir.”15 Asılacak Kadın adlı roman, söz konusu metnin ana konusuna sadık kalmış, şiirin ana teması olan ölüm duygusunu, henüz yaşarken ölen başkişi Melek’in benliğine yerleştirmiştir. Bu yerleştiriş bir çağrı niteliğinde hayat bulmuştur. Ana teması ölüm acısı olan Sefil Baykuş ağıtı, Asılacak Kadın romanında Melek’in kurtuluş sesi olur. Romanda olay örgüsü, dış dünyaya algılarını kapayarak kendi ben’ine yönelen kahramanın, ötelerden gelen sesin ontolojik derinliğini anlamlandırma çabasıyla şekillenir. Bu ontolojik bağ, ölüm olgusuyla iç içedir. Ötelerden gelen bu ses, Kağızmanlı Hıfzı’nın ağıt türünde yazdığı şiirle tek bir benliğe bürünür:

15 Muhlise Coşkun Ögeyik, Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi, Arı Yay., Ankara, 2008, s.56.

55


Sefa Çelikörs

“… Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın Ver bana tutayım ellerin hani Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin” (s.111). Başkişi Melek kaderi yazılmış şiirin özünü değiştirmez, ölüme, idama doğru gitse de şiirin sesinde ne bir azalma sözlerinde ne bir eksilme olur: “Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s.115). Romanın içine sinen bu acılı ağıt ya da anlatıcının ifadesiyle türkü, kahramanı kendisine çağırır ve ona yeni bir dünyanın eşiğine kadar eşlik eder. Kahramanın dilinden düşürmediği bu ağıt, bu melodi, Kars’ın Kağızman ilçesinde bir türkü ve ağıt olarak bilinir. Kağızmanlı Hıfzı’ya ait olan bu türkünün kaynağı, romanda açıkça belirtilmez ama okuyucuya sezdirilir: “…türkü peşimi bırakmaz fikrimden hiç çıkmaz..."(s.114). Romanda metoforik işleve sahip olan ağıt, bir bakıma kurguyu üstlenici konumdadır. Ağıt kahramanın zihninde uyanan vicdanının sesidir. Kendi iç dünyasına, bilinçaltına inen kahraman, ruhsal yönden bir değişimdönüşüm evresinin eşiğinde bulur kendisini. Burada ağıt kahramanın maceraya çağrılışının işlendiği bölüm olarak sezilir. Bu ağıt, hem romanda hem de şiirde arayış içinde bulunan kahramanların duygu dünyalarını şekillendiren ortak bir simgedir: “O ihtiyar sade ağacın altında değil kimi geceler de gelir daha düşüme bile dalmadan kapar gözlerimi Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın Ver bana tutayım ellerin hani Ellerin hani Ellerin hani…” (s.89). “işte bi de bi ihtiyar varıdı kimdi ki o da nerelere gitti beni geride koyup sesi çatlak kucağı yumuşacıkdı sıcak bir türküdür çağırır hem söyler

56


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

hem ağlar kulağımdan gitmez gene de bi türlü doğrusunu bilemem.”( s.103104.) Romanda sesin işlevi yadsınamayacak derecede önemlidir. Kurguda insanın, iç dünyasına sığındığı vakit, yaşadığı birtakım olayların ruh ve bedenine uygun çağrışımı nasıl ortaya çıkardığıyla karşı karşıya kalırız. Yazar, varlığı bedeninde hayat bulmayan kahramana, bir ölüye yazılmış ağıt armağan etmiştir. Melek’in iç sesi bir bakıma bu armağana kulak verir: “Dedem o benim öldü gitti lakin çağırdığı türkü peşimi bırakmaz fikrimden hiç çıkmaz..." (s.114). Kağızmanlı Hıfzı da genç yaşta ölen amcasının kızı Suna’nın mezarının başına gelerek, onun acısı ve ölümünün gerçekliği karşısında hissettiği duygularla bu ağıtı yakar. Şiiri yazan şair için bu ağıt acının paylaşımı olmuş; romanda ise bir oyalama evresi oluşturup olayı çıkmaza sürüklemiştir. Bu çıkmazın sonunda ölüme giden yolun görevinin ağıta yüklendiği görülür. Ağıtta, yalnızca ölen kişiye söyleyiş yönlendirilirken, romanda kahraman, kendi kendine yönlendirir. Üstelik bu sesten diğer roman kahramanları mahrumdur. Yalnızca Melek bu çağrışımın sesini duymaktadır: “Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s.115). Melek, Hüsrev Bey’in eve getirdiği adam tarafından tecavüz uğradıktan sonra tamamen içine kapanır. Çünkü geri dönüp gidecek ya da sığınacak bir aile şefkatinden mahrumdur. Zamanla Melek her şeye itaat edip, susmayı tercih eden birisi olur. Düşmüş olduğu durum, onu kendi iç dünyasına kapatır ve zamanla bilinci ona ötelerden bir ses getirir. Bu ses, kimse tarafından duyulmaz: “…kim demişise bu türküyü türkü müdür nini midir hep uykuma dalmadan gelir kim demişise doğru demiş tam benim için demiş önüm dalım kapalı tanrım bilir ezelden kapalimişı yerim yurdum gidecek yerim kalmamış ağacın altına uzanmış bu türküyü çözecem diye fikrimi yorar dururum.”(s.90). Kahramanın ötelerden gelen sesi, metinlerarasılığın alıntı yaparak gönderme yapması dışında, şiirin kaderini, romana uydurmuştur. Bu devrede

57


Sefa Çelikörs

kadercilik kavramıyla karşı karşıya kalırız. Melek, kendi iç dünyasıyla çatışma içerisinde kalır. Kaderini; şiirin kaderi ile ölümsüz kılmak ister. Kahraman bu sese öylesine kapılmıştır ki, işlemediği cinayeti bile itiraf edememiş, o an bile itaat eden, kabullenen kölelik sıfatından kendini çekememiştir. Şiirin kadercilik katmanı; Ölen kişinin geri dönmeyeceği, aranacağı, acısının dinmeyeceği, mezarı başında ona acıyla haykıran seslerin var olacağı, sözleriyle kaldırmaya çalışan kişilerin olacağı ama ölünün asla geri dönemeyeceğidir. Melek’in iç sesi ona ötelerden ağıt yakmaktadır. Döneceği bir aile şefkatinden mahrum olması, yoksul bir hayat sürmesi, zamanla asıl kendi benini unutturur ona. Çünkü gerçek Melek, cinselliğin kölesi olduktan sonra bir mezara düşmüş gibidir. O yüzden içinden gelen ses, mezar başında ona haykıran bir diğer benidir. Burada yaşayan ve yaşamayan iki ölünün, okurun karşısına çıkarılması bir metinlerarasılık örneğidir. Romanda Kağızmanlı Hıfzı’dan, şiirin adından, türkünün ağıt olduğundan bahsedilmediği gibi ağıtı yakılan Suna’dan da romanda bahsedilmez. Yalnızca bir yerde türkü içinde adı geçer: “Hüsrev bey takkesini entarisini giyinip yatağına yattıktan sonra döşeğimde yakalar beni Kocaldın mı on beş yılın sunası Yok mudur takatin hallerin hani Sen de deden gibi tez uyandın Dedengibidedengibidedengibidedengibi” (s.114). Ağıtta geçen “Deden gibi” ifadesi açıkça Melek üzerindeki baskıyı gösterir. Çünkü Melek bu türküyü dedesinden öğrenmiştir. Cinsel istismara uğradığı yaşı ise Suna’nın öldüğü yaşlardır.(Suna genç yaşta tutulduğu hastalıktan ölür.) Burada yapılan alıntı: Ölüme çağrışımdır. Romanın sonunda mahkeme Melek’i asmaya karar verir. Yani romanın sonunda Melek’in içindeki ses, asıl sahibine kavuşur. Çünkü Melek’in sonu da bir ağıta dönüşür: “…kendiri boynuma geçirip sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s.115).

58


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

“ak çarşaflar örttüler üstüne türküsü bitti lakin ömrüm kendirin ucunda bitti bitecek o türkü bitmeyecek.” (s.114). Her iki metnin ortak noktası ise çaresizliktir. Şiir de kaybolan, öncesinde var olup daha sonra hiç derecesinde görülmeyen bir kişi aranır. Romanda ise bu durum aynı gibidir. Melek, cinsel istismardan sonra elleri, kolları, dilleri bağlanan bir ölüye döner. Yani içsel âleminden, ölü bedenine seslenir. Başkişi, roman boyunca bütün algılarını kapatıp, kendisinden başka kimsenin duymadığı sese odaklanır. Bu ses ölüm karşısında duyulan, insanlığın ortak acısıdır. Melek karakterini şu şekilde ikiye ayırmak mümkündür: Birisi yıllar öncesine kilitlenmiş küçücük, tertemiz bir kız… Diğeri ise büyümesine rağmen cinselliğin kölesi altında ezilen asıl kadın… Ötelere gizlenmiş küçüklüğü karşında, büyük olmasına rağmen, küçüklüğü kendisinden daha olgundur. Çünkü sözü edilen ve hitap eden odur. Melek’in o zamanki hali özgürlüğü, yaşadığı anı ise tutsaklığıdır. Bu sebepten ötelerdeki sesi ona bir ağıtla seslenir: “…lakin köyden ne kalabilmiş ki aklımda bi ırak türkü sesi bi de bi ağaç bozkırın ortasında … Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın Ver bana tutayım ellerin hani Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin” O ağacın da ak çiçekleri vardı ya bununkiler gibi kocaman kocaman değil pul pul dökülmüş ak yapracıklar kar gibi üstüme başıma yağmış ihtiyar pulları saçımdan ayıklar Vah yetimim benim vah. Vah benim biçare yerim kızım. Dedesinin yetim kızı… dede dede dede tamam işte o ihtiyarın adı dede.” (s.111). Böylelikle “Sefil Baykuş” ağıtı Melek’in geçmişiyle şimdiki anını birbirine yakınlaştıran bir köprü mahiyetindedir. Şiir de Kağızmanlı Hıfzı toprağın içindekine seslenir. Romanda ise mezar başından seslenen Melek’in iç sesiyle bütünleşen geçmişidir. Mezarda olan ise Melek’in o an ki ruhani halidir ve böylelikle şiirin temel konusu olan ölüm, manevi anlamda romana işlenmiş olur. Şiirin en gerçek anlamı olan ölüm ise Melek’in mahkeme salonunda haksız yere atılan suçlamayı reddetmeyip sonuna kadar susmasıyla

59


Sefa Çelikörs

gerçekleşir. Melek, idam edilerek ötesinden seslenen kendisine kavuşur. Böylelikle metinlerarasılık, roman ve şiirdeki en ortak nokta olan acı ve ölümü, ağıtın sesinde birleştirir. Sonuç Asılacak Kadın adlı romanda metaforik bir işleve sahip olan ağıt, bir bakıma kurguyu üstlenici bir rol oynamıştır. Kendi iç dünyasına açılan kahraman kendisini ruhsal yönden bir değişim-dönüşüm evresinin eşiğinde bulur. Ağıt kahramanın maceraya çağrılışını imler. Kahramanı maceraya çağıran ses, bir ölümün yokluğunda duyulan acıdır. Başkişinin idamına kadar giden yolda bu sesin çağrısı hiç dinmez. Alıntılama yöntemiyle, başka metinlerden yapılan alıntılar, edebi eserlerde çok sesli bir dil yaratır. Metinlerarasılık yöntemi, böylelikle okurlara zengin bir anlatım dağarcığı oluşturur. Asılacak Kadın romanı da, Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş ağıtından aldığı alıntılarla okura ilginç ve dopdolu bir metin sunar. Gerek açık bir şekilde yapılan bu gönderme, gerekse yapıtlar arası olarak bir şiirden bir romana yapılan bu göndermeler, birisi yaşarken ölen Melek’in bir diğeri ise hastalıktan ölen Suna’nın ortak trajedisinin bir ürünüdür.

60


Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Kaynaklar ASLAN, E.. (2011). Türk Halk Edebiyatı. Ankara: Maya Akademi. AKTULUM, K.. (1999). Metinlerarası İlişki. Ankara: Öteki Yay. BULUT, F. (2018). ‘Metinlerarasılık’ Kavramının Kuramsal Çerçevesi: Edebî Eleştiri Dergisi, Cilt II, Sayı 1, s.1-19. ECEVİT, Y. (2001). Türk Romanında Postmodern Açılımlar. İstanbul: İletişim Yayınları. COŞKUN ÖGEYİK, M. (2008). Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi. Ankara: Arı Yay. ÇOBAN, A. (2004). Edebiyatta Üslûp Üzerine. Ankara: Akçağ Yay. HOLBROOK, V. R. (1998), Aşkın Okunmaz Kıyıları. İstanbul: İletişim Yay. Işıksalan, S. N. (2007). Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/ Orhan Pamuk, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı:2, s: 419-466. KARATAŞ, Turan. (2011). Ansiklopedik Edebiyat Terimleri. İstanbul: Sütun Yay. KÜR, P.. (1979). Asılacak Kadın. İstanbul: Bilgi Yayınevi. YİĞİT, Ş. N.. (2010). “Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk -Dili ve Edebiyat Ana Bilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı. YALÇIN Ç., D.. (2005). Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları. Ankara: Akçağ Yayınları.

61


Sefa ร elikรถrs

62


Davulcu, M. (2018) Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme, Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 63-.86 Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved: 28.09.2018 Kabul / Accepted: 02.12.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR İNCELEME Mahmut DAVULCU * Öz Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere dönüştürülmesine kadar geçen bütün aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında son derece kadim bir meslek ve sanattır. İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip çeşidi olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi olarak karşımıza çıkar. Asya’nın en eski askeri ve ticari ulaşım yoluna modern araştırmacılarca İpek Yolu isminin verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı önemden kaynaklanmış olmalıdır. Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının derinliklerine uzanan bu sanatın günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline bağlı olan Alanya’dır. Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim koşullarına sahip bir coğrafyadır. İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal yaşamı ve yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup, ipek ve ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir. Makale çalışması Alanya’da çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen alan araştırması ve inceleme gezilerinde elde edilen bilgilerin literatür kaynakları ile desteklenmesi yolu ile hazırlanmış olup yörede mevcut ipek ve ipekböceği kültürünün halkbilimsel açıdan tasviri ve analizini içermektedir. Anahtar kelimeler: Alanya, folklor, el sanatı, ipek, ipek böceği, ipekçilik, somut olmayan kültürel miras.

* Halk Kültürü Araştırmacısı (Sanat Tarihçi), KTB, Antalya, [email protected]

63


Mahmut Davulcu

A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF ALANYA Abstract Silkworm, whose leaves are the only food source of silkworm, is used as an auxiliary agricultural arm, covering all stages from the cultivation of mulberry tree to the production of raw silk and even into various products, but it is actually an extremely ancient profession and art. Silk is a very valuable raw material that can be easily dyed, soft and durable. The name of the Silk Road by modern researchers should be the result of the importance of silk in terms of humanity and civilization. This art is deeply rooted and the roots of the Asian continent for thousands of years alive today one of the major centers of Alanya, which is linked to the territory of Turkey is Antalya province. Alanya is a geography with suitable climatic conditions for the cultivation of silkworm. Silkworm and silk weaving The traditional culture, social life and local economy of Alanya occupied a significant place in the past, and the importance of silk and silkworm is still partially continuing. The article study was prepared by supporting the information obtained in the field research and study visits on various dates in Alanya with the literature sources and includes the folklore description and analysis of the silk and silkworm culture in the region. Keywords: Alanya, folklore, handicraft, silk, silkworm, sericulture, intangible cultural heritage.

64


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

1. Giriş “İpek böcekleri tarafından salgılanan, glisin ve alanin amino asitleri bakımından zengin ve antiparalel beta yaprakları şeklinde düzenlenmiş birden fazla polipeptit zincirinden oluşan, molekül ağırlığı 350000 Dalton kadar olan, kozayı oluşturan fibroin ve serisin proteinlerini içeren ipliksi madde” (Karol-Suludere-Ayvalı, 1998) olarak tanımlanan ipek, kültür tarihimiz açısından oldukça önemli unsurlardan birisidir. Halil İnalcık (İnalcık, 2008), ipeğin medeniyet tarihinde, servetin, siyasal ve sosyal prestij ve egemenliğin sembolü, kıtalararası iletişim ve ticaretin konusu, sanat üsluplarının yayılışı için temel madde olduğunu yazar. Asya’nın en eski askeri ve ticari ulaşım yoluna modern araştırmacılarca “İpek Yolu” isminin verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı önemden kaynaklanmış olmalıdır1. İpekböcekçiliği, ipeğin yegâne besin kaynağı olan dutun yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine kadar geçen bütün aşamaları içeren bir uğraştır (Günbulut, 2013a:1). İpekböcekçiliği yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında başlıbaşına bir meslek ve sanattır.

Fotoğraf-1: İpek kozaları

1

“İpek Yolu” ismi ilk kez, Alman coğrafyacı ve jeolog Baron F. Von Richthofen 1877 yılında yayınladığı "Çin" adlı eserinde kullanmıştır (Toprak, 2008:2).

65


Mahmut Davulcu

İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip çeşidi olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi olarak karşımıza çıkar (Karacadağlı Çalık, 2017: 27). İpekböceğinden elde edilen ipliğin kesiksiz yapısı onu pamuk, keten ve yünden elde edilen iplerden daha güçlü ve kolay dokunabilir kılmıştır (Atav-Namırtı, 2011:113). İpek hem sıcak hem de soğuk ağır iklim koşullarına uygun bir özelliğe sahiptir. Bakteri, küf ve mantar oluşmasını engeller. İpeğin parlak görünümü ve yumuşaklığının yanı sıra hava dolaşımını sağlamada da etkisi bilinir. Ayrıca ıslaklık hissi vermeden yüksek oranda nem çekme özelliğine sahiptir (Yurtoğlu, 2017:182). Günümüzde ipekböceği kozasından elde edilen ham ipek; ipekli kumaş, ipek halı, ameliyat ipi ve paraşüt ipi, hediyelik eşya, askeri çelik yelek imalatı gibi değişik birçok alanda kullanılmaktadır (Başkaya,2013:269). Ülkemizde ipek ve ipekböcekçiliğinin tarihsel olarak gerek ekonomik ve gerekse kültürel açıdan önem taşımış olduğu bölgelerden birisi de Alanya’dır. Yöre ipekböcekçiliği için oldukça uygun şartlara sahip bir coğrafyadır. Kuzeyinde Toros dağları ve güneyinde Akdeniz’in yer aldığı küçük bir karstik yarımada üzerinde kurulu bulunan Alanya, sahip olduğu coğrafi konum nedeniyle tarih boyunca Akdeniz ticaretinde rol almış bir yerleşim yeridir. Kilikya ile Pamphylia sınırında, Antalya körfezinde yer alan kent tarihi süreç boyunca önce Korakesion ve daha sonra Kalon Oros isimleri ile anılmıştır. Selçuklu Türklerinin 13. yüzyılda şehri fethetmesiyle birlikte şehrin fatihi olan Sultan Alâeddin Keykubad’ın ismine nispetle onun kenti manasında kullanılan Ala’iyye adını almıştır (Bozkuş, 2016:2010). Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölge oldukça dağlık ve ormanlıktır. En önemli geçim kaynakları turizm, tarım ve kısmen hayvancılıktır. 2. Yöntem Betimsel nitelikli makale çalışmamızın çıkış noktasını ve en önemli amacını Alanya yöresinde ipek ve ipekböcekçiliği etrafında teşekkül etmiş olan kültürel yapının incelenmesi ve günümüzdeki durumunun tespiti olarak özetleyebiliriz. Makale, araştırma evrenimizi de teşkil eden ve Antalya ili sınırları içerisinde yer alan Alanya’da gerçekleştirilen saha araştırmalarında elde edilen bilgi ve bulguların yanı sıra mevcut literatür ve arşiv belgelerinin

66


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

değerlendirilmesi sonucu kaleme alınmıştır. Gerçekleştirdiğimiz araştırmalarda halkbilime özgü tekniklerle gözlem, görüşme, katılımlı gözlem ve görüntü ile belgeleme tekniklerinden yararlanılmıştır. İpekböcekçiliğinin tarihsel geçmişi, icra tekniği, elde edilen ürünler ve günümüzdeki durumu makale bünyesinde ele alınan başlıca konulardır.

Fotoğraf-2: Etnofotografik belgeleme-Alanya

3. İpek ve İpekböcekçiliği İpek elde etmek amacıyla kullanılan tırtıl türü kelebekgillerden olan ve dut ağacının yaprağıyla beslenen Bombyx Mori L’dir (Atav-Namırtı, 2011:112). Bombyx Mori L cinsi ipekböceği birçok ipek böceği türü içinde en iyi ipek üreten, kultive edilmiş en özel cinsidir. Bu cinse ait ipek kozalarından 1500 metre ve hatta daha uzun ipek tel çekilebilmektedir (İmer, 2005:7). Günümüzde dünyada yaklaşık 70 ülke ipek üretmekte olup dünyanın en büyük üpek kozası üreticisi ülke Çin’dir (Atav-Namırtı, 2011:113).

67


Mahmut Davulcu

Fotoğraf-3: İpekböcekleri-Alanya (Aysun Ç. Davulcu Arşivi)

Yazılı kaynaklar ve arkeolojik verilere göre Çin’de keşfedilen ipek ve ipekböcekçiliği uzun süre Çin coğrafyasının dışına çıkamamış, ilerleyen yüzyıllarda Türkistan, İran ve Anadolu coğrafyası üzerinden batıya doğru yayılmıştır2. Türklerin ipekle ilgisi henüz İç Asya’da yaşarken başlamıştır. İpek kelimesi Türkçedir (Koraş, 2018:172). Martti Räsänen, Türkçe'nin çeşitli lehçelerinde yibek, yipek, yifek, cifek, çipek, jibek gibi telaffuzlarla söylenen ipek kelimesinin “ip” kökünden türetildiğini yazar (Bozkurt, 2000:361). Gerek Orhun abidelerinde ve gerekse Divanü Lügati't-Türk’te ipekle ilgili kelimelerin zenginliğinin yanı sıra ipeğin aldatıcı cazibesine de dikkat çekilir (Bozkurt, 2000:362). Selçuklular Anadolu topraklarını fethettikten sonra ipek üretimini burada da geliştirdiler. I.Alaeddin Keykubad'ın Venedikliler'le yaptığı ticari antlaşmalardaki ihraç malları arasında ham ve işlenmiş ipek de zikredilir; bunlar "Türkiye ipekleri" (seta Turchia) adıyla tanınmaktaydı (Bozkurt, 2000:362). Osmanlılar gerek ipekböcekçiliği, gerek ipek dokumacılığı ve gerekse ipek ticaretini geliştirmek için büyük çabalar sarfetmişlerdir (İnalcık, 2000:362-365). İpekböceği, yaşadığı ortamdaki sıcaklık ve nem koşullarına hassasiyet gösteren bir canlıdır. Onun fizyolojik faaliyetlerini tam olarak yerine getirebilmesi için gelişim evrelerinde (Nisan- Haziran döneminde) 20İpeğin Çinlilerden daha önce Türk halkları tarafından keşfedildiği ve üretildiği yönünde çalışmalar da bulunmaktadır (İmer, 2005: 28). 2

68


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

28°C‟lik ideal ortam sıcaklığı, %70-85 arasıda değişen nispi nem oranlarına ihtiyaç vardır (Özgür, 1996: 97). Yumurta, larva (tırtıl), krizalit (pupa) ve kelebek aşamaları ipekböceğinin hayatındaki dönemlerdir. Kelebek aşamasına gelen ipekböceği kozasını delerek dışarı çıkacak ve bu döngü devam edecektir. İpekböceği yetiştirilmesi sırasında erkek işgücünün yanı sıra kadın iş gücü de yoğun bir şekilde karşımıza çıkar. Büyük bir yatırım istemeyen, uzun zaman gerektirmeyen, yardımcı bir iş koludur. Ülkemizde ipekböcekçiliği yardımcı bir tarımsal faaliyet olarak gerçekleştirilen, aile fertlerinin emeklerinin değerlendirilmesinde ve kırsal bölgelerde gizli işsizliğin önlenmesinde işlev gören bir faaliyettir (Atav-Namırtı, 2011:117). İpekböceğinin yetiştirilmesi oldukça kolay getirisi ise oldukça yüksektir. Türkiye, ipek böceği yetiştiriciliği açısından oldukça elverişli şartlara ve iklim koşullarına sahip olmakla birlikte günümüzde ipek böcekçiliği çeşitli nedenlerden dolayı büyük ölçüde terk edilmiştir (Atav-Namırtı, 2011:118). 4. Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim koşullarına sahip bir coğrafyadır 3 . Aynı şekilde yaprakları ipekböceğinin yegâne gıdasını teşkil eden dut ağacı da bu bölgede kolayca yetiştirilebilmektedir. İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı bu yörede geçmişten günümüze gelen geleneksel bir uğraştır. Alanya’da ipekböcekçiliğinin tarihsel gelişiminde İpek yolu büyük bir önem taşımıştır (Zaimoğlu, 2012:170). Yörede ipekböcekçiliğinin ne zaman başladığını kesin olarak söylemek mümkün değildir. Marino Sanudo 1300’lü yılların başında Antalya4 ve Alanya limanlarından diğer bir çok malla birlikte ipeğin de ihraç edildiğini yazar (Bozkuş, 2016:210, 216). 16. yüzyılda Osmanlılar ile İran arasında gerçekleşen savaşların ipek ticaretini etkilemesiyle Anadolu’da ipekböcekçiliğinin yavaş yavaş yayılmasına koşut bir şekilde bu bölgede de Türkiye’de ipekböcekçiliğinin Akdeniz iklimi ve geçiş bölgelerinde yapılabildiği bir vakıadır (Özgür, 1996: 100). 4 13. yüzyılın ikinci yarısında İlhanlı veziri Reşidüddin’e Selçuklu Anadolu’sundan gönderilen armağanlar arasında bir tür ipekli olan “kemha-i Antalî” (Antalya kemhası) de bulunmaktaydı (Oğuz, 2004). 3

69


Mahmut Davulcu

ipekböcekçiliğinin başladığını ve yaygınlaştığını söylemek yerinde olacaktır. İnalcık, Alanya’yı Osmanlı döneminde karşımıza çıkan önemli üretim merkezlerinden birisi olarak zikreder (İnalcık, 2000:364). Katip Çelebi, 17. yüzyılın ortalarında Alanya’da elde edilen mahsüller arasında ipeği de sayar (Gönüllü, 2003:10). 1630’lu yıllarda Alanya’da ipek üretimi ve mekikli dokumacılık yapıldığına dair bilgiler bulunmaktadır (Moğol, 1992:95-96; Günbulut, 2013a:29; Karacadağlı Çalık, 2017:39). 1814-15 yıllarına ait kayıtlarda Antalya’daki ipek üreticileri arasında Alaiyeli olduğu anlaşılan bazı gayrimüslimler de (Alaiyeli Dimitri kefere, Alaiyeli Yani kefere, Alaiyeli Tormuş kefere, Alaiyeli Yorgi kefere, Alaiyeli Arslan kefere) zikredilmiştir (Moğol, 1992:98; Günbulut, 2013a:31). 19. yüzyıla ait bir kayıtta Alaiye sancağına bağlı Oba nahiyesinde ibrişim bağı tarım alanı olarak bir kayıt bulunmaktadır. Sancakta ise toplam 1032 adet dut ağacı kayıtlıdır. İpek yetiştiriciliği için önemi tartışmasız olan dut ağaçlarının kayıtlı olduğu yerler Oba nahiyesinde 532, Alaiye merkezde 131, Şeyh nahiyesinde 277, Sedire nahiyesinde 92 adettir (Karagedik, 2005: 65; Özkan, 2011:99). 1844-45 yıllarına ait kayıtlara göre Alaiye Kazası Merkezinde yaşayan Müslüman ahali arasında ipek dokumacılığı ile ilintili (kazzaz, çulhalık) iki hane mevcuttur (Karagedik, 2012:216). 20. yüzyılın başlarında Alanya’da pamuk ekimi ve pamuklu dokumacılığın yanı sıra ipekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı da oldukça gelişmişti. Dokumacılık büyük ölçüde evlerde kurulu el tezgâhlarında sürdürülüyor, üretilen mendil, çorap, elbiselik kumaşlar daha çok yerel ihtiyaçları karşılamak üzere tüketiliyordu. Dokumaların bir kısmı da Anadolu’ya ihraç ediliyordu (Gürboğa, 2008:173). 1906 yılına ait kayıtlara göre 500 kıyye yerli ipek kozası ve 9900 kıyye ecnebi kozası üretilmiştir (Gönüllü, 2003:24). 1869, 1899, 1910 yılı kayıtları yörede ipekli dokumalar yapılmakta olduğunu gösterir (Gönüllü, 2003:24, 59). 1914 yılı kayıtlarına göre Alanya’dan 47 harar ipek kozası ihraç edilmiştir (Gönüllü, 2003:61). Cumhuriyet döneminde ipekçiliğin gelişmesi için önemli adımlar atılmıştır. 1930 yılında elde dilen koza miktarı 54.00 kilodur (Gönüllü, 2003:99). 1933 yılında tüm Antalya bölgesinde açılan 2225 kutu ipekböceği yumurtasından 900’ü Alanya’da kullanılmıştır ki bu oldukça yüksek bir rakamdır. 1935 yılında ise Alanya’da açılan ipekböceği yumurtası kutusu 1250’ye yükselmiştir (Günbulut, 2013a:34). 1938 yılına ait belgelere göre Alanya’da ortak bir koza pazarı yoktur. Kaymakamlık tarafından girişimde bulunulduğu halde halkın pazara koza getirmemesi nedeniyle bu

70


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

fikirden vazgeçilmiştir. Üreticiye ipekböceği tohumunu satan tüccar, mahsulü geri satın almaktadır. Bu şekilde çalışan 6 tane tüccar vardır. Her birinin ayrı ihnakları ve koza satış yerleri bulunmaktadır (Günbulut, 2013a:39). 1938 yılında Alanya’da ipekböcekçiliği okulu kurulmuştur (Günbulut, 2013b). Benzer şekilde ipek dokumacılığı Cumhuriyetten sonra da devam etmiştir. Dokunan ipekli bezlerden gömleklik bez, yatak çarşafı ve ipek kuşak imal edilmekte ve Anadolu’nun bir çok bölgesine gönderilmekteydi (Gönüllü, 2003:99-100). Antalya Valiliği tarafından 1938 yılında hazırlanan bir raporda “Alanya’da şöhret almış ipekli dokumacılıktan başka hiçbir sanat/zanaat yoktur” denilerek ipek dokumacılığının önemi vurgulanmıştır (Güçlü, 2012:465). Yakın zamanlara kadar hemen her evde bir tezgah olduğu ve tezgahlarda ipekli dokumalar yapıldığı bir vakıadır (Karacadağlı Çalık, 2017:29). Türkiye’de ipekböcekçiliğinin yoğun olduğu yörelerde kooperatifler açan Kozabirlik5, 1984 yılında Alanya’da da bir kooperatif tesis edilmesini sağlamıştır (Günbulut, 2013a:10). Günümüzde Alanya’da ipekböcekçiliği -geçmişe göre azalmış olmakla birlikte- bilhassa kırsal kesimde ve evlerde küçük aile işletmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. Yaklaşık 250 hane ipekböceği üreticisi olup bu uğraş Sapadere, Uzunöz, Dereköy, Fakırcalı, Tırılar, Şıhlar, Gözüküçüklü, Gümüşkavak, Yalçı, Dim Öteköy, Dim Taşbaşı, Dim Bucak, Dim Alacami ve Kuzyaka gibi yerleşim yerlerinde karşımıza çıkmaktadır.

5

Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi korumak amacıyla 1940 yılında Bursa’da kurulan Kozabirlik (Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) 2010 yılı rakamları ile 3.254 ortağa sahiptir ve Bursa, Bilecik, Adapazarı, Mihalgazi ve Alanya’da bulunan 5 kooperatifi ile hizmet vermektedir. Bünyesinde Tohum Üretim İşletmesi ve Koza Çekim Tesisi de barındıran Kozabirlik Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi koruyarak teşvik etmek suretiyle sektörde önemli bir işlevi yerine getirmektedir (Başkaya Top, 2011:2, 7).

71


Mahmut Davulcu

KÖY SAYISI

YIL 2017 2016 2015 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992 1991 Tablo-1: ipekböcekçiliği6

6

31 33 33 25 25 24 24 24 25 24 24 24 24 27 24 24 34 35 35 33 35 20 46 35 55 45 52 TUİK

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/

72

HANE SAYISI

verilerine

246 262 286 313 334 369 392 378 437 425 446 466 532 601 586 590 510 720 800 796 800 1.200 988 1.200 1.210 1.050 2.335 göre

AÇILAN TOHUM KUTUSU SAYISI 454 462 (Adet) 507 513 503 545 625 629 706 706 677 636 695 734 736 714 617 677 800 1.060 900 857 943 1.210 1.500 1.170 2.600

1991-2017

yılları

YAŞ İPEK KOZASI (Ton) 13,386 13,108 14,971 16,521 15,282 20,050 20,764 18,954 20,846 20,313 22,990 20,430 22,734 23,662 29,006 22,865 13,532 14,883 24,480 31,735 25,480 26,727 26,000 35,000 45,000 35,000 78,000 arasında

Alanya’da


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

5. Alanya İpekböcekçiliği Mektebi Alanya’yı da kapsayan Antalya İlinin 1940’lı yıllara kadar Türkiye’nin önemli ipekçilik merkezlerinden birisi olduğunu görürüz (Deniz, 2015:320). Antalya’da ipekböcekçiliği ile ilgili ilk eğitim müessesi 1928 yılında Yenikapı mahallesinde kurulmuştur (Aydın, 2012:180). “Antalya Böcekçilik ve İpekçilik Mektebi” adıyla kurulan bu okulun 7 sorumluluk sahası Hatay’dan Antalya’ya kadar olan bölgeyi ve Göller bölgesini kapsamaktaydı (Deniz, 2015:320). Her yaştan, her meslekten vatandaşın katıldığı mektepte böcekçilik ve tohumculuk hakkında teorik ve uygulamalı dersler gerçekleştirilmiştir. Mekteple beraber yürütülen derslerin yanı sıra köylere, okullara, kışlalara giderek vatandaşlara da böcekçilikle ilgili kurslar ve konferanslar verilmiştir (Günbulut, 2013a:1). 1938 yılında ise bu defa Alanya’da İpekböcekçiliği Mektebi tesis edilmiştir. Okul geleneksel usullerle üretim yapan yöre halkının ipekböcekçiliği konusunda daha bilinçli ve modern yöntemlerle üretim yapabilmesi ve üretimin arttırılması amacıyla kurulmuştu ve Bursa’dan görevlendirilen Kontrolör Galip Canatay’la eğitime başlamıştı (Aydın, 2012:181; Günbulut, 2013a:1,53). Okul müdürü ise İbrahim Tevfik Yılmazer’dir (Günbulut, 2013a:1, 53). Öğrencilere ders verilen mektep binası böcek beslemeye uygun olmadığı için ayrıca bir de böcekhane kiralanmıştır (Aydın, 2012:181). Bu okulda 35 kadın ve 101 erkek öğrenci eğitim almış ve eğitim sürecini başarıyla tamamlayan 75 öğrenci mezun edilerek kendilerine İpekböcekçiliği Mektebi Şehadetnamesi verilmiştir (Günbulut, 2013a:91). Kursa katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu Tokuş, Güçoğlu, Doğru, Azakoğlu, Salor gibi Alanya’nın köklü ailelerinden oluşmakta idi (Günbulut, 2013a:70). Kurslar ilkbaharda her mıntıkada ipekböceği tohumu kuluçkaya konulduğu tarihten başlayarak üç ay devam etmiş, bu süre zarfında öğrencilere günde iki saat olmak üzere teorik ve gerektiği kadar uygulamalı dersler verilmişti (Günbulut, 2013a:85). Okul müdürleri gerekli hallerde böcekçilikle uğraşan yakın köyleri de gezerek konferanslar ve besleme usullerini göstermek suretiyle de halkı aydınlatmaktaydı (Günbulut, 2013a:93). 7

Türkiye’de ipekböcekçiliğini ıslah etmek ve geliştirmek amacıyla kurulan ilk eğitim kurumu Bursa’da 1888 yılında çalışmalarına başlayan “Harir Darü’t-Talimi” isimli okuldur (Altun, 2013:56).

73


Mahmut Davulcu

6. Alanya Yöresinde İpeğin Üretim Aşamaları İpekböcekçiliği kapalı mekânlarda gerçekleştirilen bir uğraştır. İpekböceklerinin yetiştirildiği bu mekânlar genellikle evlerin içerisinde yer alan çeşitli oda ve bölümlerdir. Yörede ipekböceğinin beslendiği mekân “böcek odası/böcü odası” olarak tabir edilir. Nadiren bu iş için hususi olarak inşa edilmiş yapılar da karşımıza çıkabilmektedir. Bu mekânların temizliği, aydınlatılması, ısıtılması, serinletilmesi, nem oranının düzenlenmesi ve havalandırılması büyük önem ve ihtimam ister. Havadaki ani sıcaklık değişimleri böcekleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu mekânların içerisinde ahşap malzemeden meydana getirilen raf, makat veya kerevet adı verilen ahşap tezgâhlar böceklerin yetiştirildiği alanlardır. Türkiye’de ipekböceğinin beslenmesi ilkbahar ve sonbaharda yapılabilmekle birlikte Alanya yöresinde bu işlem daima ilkbaharda gerçekleştirilmektedir. İpekböceklerinin yetiştirilme zamanı, dut yapraklarının büyüme mevsimine denk gelecek şekilde ayarlanmıştır. Buna göre böcek üretimi nisan ve mayıs ayları arasında gerçekleştirilir. Alanya yöresinde ipekböceği yetiştirilmesi “böcü dutmak”, “ipek böcüsü dutmak” şeklinde ifade edilir. İpeğin elde edilme süreci yaklaşık kırk günlük bir süreçtir. Bu süreç yumurtaların çatlayarak larvaların meydana gelmesi ile başlar. Yumurtalar doğal olarak oldukça küçüktür, yaklaşık 2000 yumurta 1 gr. kadar ağırlığa sahiptir. Günümüzde yumurtalar Kozabirlik’ten temin edilmektedir. Kozabirlik’ten temin edilen ipekböceği yumurtaları temiz bir beze sarılarak çatlaması için sıcak bir yerde muhafaza edilir. Böceğin yumurtadan çıkışı “inficar” olarak adlandırılmaktadır. Gönüllü (1998:18). 20. yüzyılın ortalarında Alanya’da ipekböceğinin inficarı şu şekilde tasvir etmektedir: “Alanya halkı, Mart 9’dan yani Sultan Nevruz’dan (21 Mart) sonra ipek tüccarlarından yeterli miktarda (yarım kutu, bir kutu vs.) ipekböceği tohumu alırlar. Eve gelen tohum, temiz bir kumaş parçası üzerine dökülür. Ayrıca bu tohumun içine yedi adet buğday tanesi konur. Tohum paketini evin hanımı koynuna yerleştirir. Bunun yanında evin beyi de bu paketi ilk Cuma günü, cebine katarak camiye götürür ve onunla birlikte Cuma namazı kılar. Tohum eve geldiği zaman tekrar koyundaki yerini alır. Burada 7-8 gün durur. Bu süre zarfında tohum ağarmaya başlar. Bunun üzerine paket, koyundan çıkarılır ve içine bez serilmiş bir bakır sahana açılarak yerleştirilir. Tohum ince bir tül ile örtülür. Bunun üstüne de dut yaprağı (dut pürü) konur. Tohumdan çıkan ipek böceği (ipek böcüsü) dut yaprağına gelir.”

74


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

Yumurtadan çıkan böcekler kalbur tepsilere alınarak tütün büyüklüğünde ince kıyılmış dut yaprakları ile beslenmeye başlanır. İpekböceğinin yegâne beslenme kaynağı dut yaprağıdır ve yörede “dut pürü” olarak adlandırılır. Yumurtadan ilk çıktığında siyah ya da kahverengi olan larvaların ilerleyen aşamalarda renkleri açılacaktır. Hızla büyüyen böcekler gelişme aşamaları sırasında üç ya da dört kere gömlek değiştirir. Böceklerin gömlek değiştirmesi Alanya yöresinde “uyku” olarak adlandırılır (Karacadağlı Çalık, 2017:29). Uyku devresinde hareketsiz kalan böcek bu dönemi tamamlayınca gömlek değiştirerek beslenmeye devam eder. Olgunlaşan ve koza örme aşamasına gelen böceklerin üzerine yeşil yapraklı çalı dalları konur. Bu dallar Alanya’da “şah” olarak isimlendirilmektedir (Gönüllü, 1998:18; Karacadağlı Çalık, 2017:29). Çalıya çıkan ve koza pamuğu adı verilen bir miktar ipek salgılayarak kendisini çalıya sağlamca tutturan tırtıl kozasını örmeye başlar. Tırtılın kozasını tamamlaması yaklaşık olarak üç gün sürer. Kozayı örmesinden sonra kozanın içerisinde bulunan böceğin öldürülmesi gerekmektedir. Bu işlem “koza boğdurma” olarak adlandırılır. Bu amaçla güneşte veya sıcak su buharında ısı ile öldürme işlemi gerçekleştirilir. Güneşte öldürme metodu ürün kaybına neden olabildiği için günümüzde pek tercih edilmemektedir. Sıcak buhara maruz bırakılan kozalar daha sonra kurutulur. Boğdurma işlemi gerçekleştirilen kozalara “kuru koza”, boğdurma işleminden geçirilmeyen kozalara ise “yaş koza” adı verilmektedir. Kozadan ip elde edilmesi “koza çekme” ya da “ip çekme” olarak adlandırılmaktadır. Yörede bu işlem tümüyle geleneksel yöntem ve tekniklerle gerçekleştirilmiştir. Koza çekme büyük bir ustalık ve deneyim isteyen bir işlemdir. Kozadan ip çekmek için en az üç kişi gerekir. Geçmişte koza çekiminin akrabaların ve komşuların da katıldığı bir imece şeklinde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (Gönüllü, 1998:19). Kurutulan kozalardan ip elde etmek amacıyla sıcak su kullanılır. Evlerin altında bahçelerde büyük kazanlarda su ısıtılır kozalar sıcak suya konur ve çömçe ile karıştırılır. Yumuşayan ve uç vermeye başlayan kozalardan bir süpürge ile bu uçlar çekilir, iğ adı verilen gereçlerle bükülür. Daha sonra ılgıdır adı verilen aletle ılgıdırlanır ve kelefe haline getirilir. Ilgıdırda kelefe (çile) halinde toplanan ipek güneşte kurutulur ve katkısız sabun rendesi ile pişirilir ve asılarak kurutulur8. Daha sonra eleme ve çark (çıkrık) adı verilen gereçlerle makara Bu işlemden geçirilmeyen yani pişirilmeyen ipekle yapılan dokumaya çiğ dokuma, pişirilen ipekle gerçekleştirilen dokumaya ise bişik dokuma adı verilmektedir. 8

75


Mahmut Davulcu

haline getirilir. Makaradan geçirilirken ipek tellerine büküm verilmiş olur. Büküm ipliğin kıvrılmasıdır ki bükümün hasarsız ve doğru olması kumaşın kalitesini etkileyen faktörlerden birisidir (Karacadağlı Çalık, 2017:32). Kozanın kazanda kalan posasına güğül adı verilir (Aydın, 2012:198). Güğül atılmaz ve değerlendirilir. Kazanda sabun ve küllü su ile tekrar pişirilen güğün kurutulduktan sonta kirmanla eğrilir (Gönüllü, 1998a:19). Buna “güğül bükümü” adı verilir.

Fotoğraf-4: İpek kozaları

Fotoğraf-5/6: Çile haline getirilmiş olan ipek-Alanya

76


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

Fotoğraf-7: İplik halindeki ipek-Alanya

Kozadan ip çekmenin bir diğer yolu ise “mancınık” 9 olarak adlandırılan tertibatı kullanmaktır. Mancınık daha çok küçük ticari işletmelerde yer almıştır. İpek kozalarının kaynatılarak yumuşatıldığı ocak kısmı ile ipeğin sarıldığı ve elle çalışan çıkrık bölümünden oluşan ilkel bir tertibattır. Kazanda ısıtılan ve kaynama noktasına yakın bir ısıya getirilen suya kozalar atılır, kazanda sıcak suyun etkisiyle kozalar uç vermeye başlar, kozalara süpürge ile vurularak toplanan bu uçlar (kamçıbaşı) çıkrığa aktarılır ve ipek liflerine dönüştürülür. Çile (kelefe) haline getirilen ham ipek sabunlu suda yıkanır ve asılarak kurutulur. Daha sonra çıkrıktan geçirilerek bükülür. 7. Alanya Yöresinde İpekten Elde Edilen Ürünler, Kullanımı ve İşlevi 7.1. İpek Dokumacılığı ve İpek Dokuma Ürünler Yakın zamanlara kadar Alanya halkı kozadan elde ettiği ipeği kendi işleyerek elde ettiği ürünleri günlük hayatında kullanmıştır (Gönüllü, 1998a:20). Günümüzde Alanya yöresinde ipek dokumacılığı büyük ölçüde Hisariçinde bulunan bazı evlerdeki basit el aletleri ve geleneksel dokuma tezgâhları marifetiyle gerçekleştirilmektedir. Bu üretim büyük ölçüde Alanya Belediyesi’nin desteğiyle devam ettirilmektedir. Kırsal kesimde de çalışan tezgâhlara tesadüf etmek mümkündür. Dokumacılığa ilişkin faaliyetlerde kadın iş gücü ön plandadır. 9

Ülkemizde tarihsel olarak insan gücü ve motor gücü ile çalıştırılan mancınıklar kullanılmıştır. İnsan gücü ile hareket ettirilen mancınıklar da elle ve ayakla çalıştırılanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir.

77


Mahmut Davulcu

Fotoğraf-8: Çulfalık tezgâhları-Alanya

Fotoğraf-9/10: Çulfalık tezgâhında dokuma yapılması-Alanya

78


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

Yörede icra edilen ipek dokuma tekniği mekikli dokumadır. Bu kapsamda bezayağı örgüsü karşımıza çıkar. Dokumacılık yörede “curfalık” olarak adlandırılan ve ahşaptan imal edilmiş olan mekiği elde atılan, kamçısız, basit yüksek tezgâhlarda gerçekleştirilir. Dokumaların hem çözgüsü (çözün) hem de atkısı (atın) ipektir. Mekik, kirman (tengirek), masura, makas, çıkrık ve çözgü dolabı dokumacılıkta kullanılan diğer aletlerdir. Günlük hayatta özellikle geleneksel giyim kuşamda ipekli dokuma ve kumaşlar karşımıza çıkar. Trablus (Alaiye) kuşağı, ipek fular, ipek şal, alaca kumaşı (gelinlik, mendil, göynek-gömlek, pijama, bohça, yastık kılıfı, yatak takımı, cibinlik, iç çamaşırı) yörede gerçekleştirilmiş olan başlıca ipek dokumalardır (Aydın-Çatalkaya, 2014; Karacadağlı Çalık, 2017:33). En bilinen ipek dokuma ürün ise Alanya kuşağıdır. Dikdörtgen formundaki kuşakların çözgüsü genellikle beyaz ipekten hazırlanmıştır. Genişliği yaklaşık 20 cm ve uzunluğu da üç metre kadardır. Tek renkli veya çok renkli olabilmektedir (Aydın, 2012:185). Ali Rıza Gönüllü (1998a:20-21), kuşakları ipek kuşak ve gügül kuşak olmak üzere iki ana gruba ayırır ve ipek kuşakların da kendi içinde ak ve ala kuşak olmak üzere ikiye ayrıldığını yazar. 7.2. Alanya Yöresinde İpek Kozasından Çiçek ve Dekoratif Ürün Yapımı Günümüzde Alanya’da ipek kozalarının çeşitli şekil ve boyutlarda kesilmesiyle elde edilen parçaların boyanması ve birleştirilmesi sonucu çeşitli dekoratif ürünler (dekoratif ev eşyaları, çiçekli panolar, aksesuarlar, yaka çiçekleri ve takılar) meydana getirilmektedir. Kozadan üretilen çiçekler “kozak çiçeği” olarak da adlandırıır. Çiçek modelleri canlı çiçeklere bakılarak çıkartılır. Begonvil, portakal çiçeği, kır çiçeği, gelincik, dağ lalesi, sümbül ve nergis en yaygın modellerdir. Üretim amacıyla ipek kozasının dışında çiçek sap ve dallarını yapmak için çiçek teli, kurdela, çeşitli ipler ve yapıştırıcı da kullanılır.

79


Mahmut Davulcu

Fotoğraf-11: Çeşitli şekillerde kesilmiş olan kozalar-Alanya

Sözlü kültürde koza çiçeği yapımcılığının Alanya’da başlaması ve yaygınlaşması konusunda yaklaşık bir asır önce Japonya veya Çin’den gelen ve Alanya iskelesine yanaşan bir gemi ile bir bağ kurulmaktadır.

Fotoğraf-12/13: İpek kosasından yapılmış olan çiçek örnekleri-Alanya

Kozalar jilet maket bıçağı ya da nakış makası ile enine, boyuna ya da verev olmak üzere üç farklı şekilde kesilerek hazırlanmaktadır. Daha sonra

80


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

koza parçaları meydana getirilecek çiçeğe göre uygun renkte ve çeşitli boya maddeleri ile boyanmaktadır. Bu amaçla doğal boyalar ya da viktorya kumaş boyası kullanılmaktadır. Doğal boyama amacıyla Soğan kabuğu, nar kabuğu, vişne, çay suyu, ceviz yaprağı, ceviz kabuğu gibi maddelerden yararlanılır. Son olarak alacağı form veya tasarlanan kompozisyona göre dikilerek ya da iplikle bağlanarak birleştirilmektedir (Zaimoğlu, 2012:173). 7.3. İpek İple Oya Örücülüğü Oyalar renkli ipliklerle, tığ, mekik, iğne, firkete aracılığı ile örülen; iki veya üç boyutlu olabilen ince dantelalardır. Alanya yöresinde oya yapımcılığında kullanılan hammaddelerden birisi de ipektir (Karacadağlı Çalık, 2017:60). Yörede ipek iplik kullanılarak meydana getirilen oyalar geleneksel kıyafetlerden çeyiz eşyasına ve ev içi aksesuarlara kadar birçok alanda karşımıza çıkabilmektedir. 8. Sonuç ve Değerlendirme Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere dönüştürülmesine kadar geçen bütün aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında son derece kadim bir meslek ve sanattır. Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının derinliklerine uzanan bu sanatın günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline bağlı olan Alanya’dır. Ortaçağ’da bir korsan merkezi iken Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından fethedilen ve Türkiye Selçukluları Devletinin kışlık başkenti haline getirilen Alanya sahip olduğu zengin kültürel mirasla ilgi uyandırmaktadır. İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal yaşamı ve yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup, ipek ve ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir. Geçmişte ipekböcekçiliğinin bir kazanç kapısı olmasının yanı sıra ipek üretimi yapan ailelerin elde ettikleri ürününün bir kısmını da kendi günlük ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kullandıkları bir vakıadır. İpek kumaşlar Alanya geleneksel giyim-kuşamında önemli bir yer tutar (Avcı, 2010). İpekböcekçiliği yöre mimarisinde de karşılığını bulmuş, konutu oluşturan mekanlar böcek üretimine uygun olarak biçimlendirilmiştir. Alanya Hisariçinde yer alan bazı evlerde ipek

81


Mahmut Davulcu

dokuma için kullanılan odalar yer almaktadır (Kapancı, 2008:40). İpek, yörede maddi kültürün yanı sıra gelenekler10 ve sözlü kültürde de karşımıza çıkan bir unsurdur11. Yöreye ait bir bilmece ipekböceğini konu alır: Nesnedir nesne Bülbül kafeste Yem yemez su içmez Böyle bir nesne (İpekböceği) (Gönüllü, 1998b:26). Günümüzde önemli bir turizm merkezi olan ve belki de Akdeniz bölgesinin en münbit topraklarına sahip olan Alanya, her yıl yüzbinlerce turisti ağırlamaktadır. Gerek ipekböcekçiliğinin ve gerekse ipekten elde edilen çeşitli ürünlerin kültür turizminin geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi açısından büyük bir potansiyel taşıdığı ortadadır. Hâlihazırda yöre turizminde kültürel, hediyelik ve turistik eşya olarak işlev gören ipekli dokuma, ipekli giyim eşyası, ipek kozalarından elde edilen dekoratif ürün ve aksesuarlar sağlam bir altyapı ve organizasyonla güçlendirilerek Alanya ipeği bir marka haline dönüştürülebilir. Hiç kuşkusuz suni ipek ve sentetik iplik kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte eski pazarını kaybetmesine rağmen ipek halen tercih edilen ve severek kullanılan bir üründür. Ayrıca çok fazla yatırım ve sermaye gerektirmeyen ipekböcekçiliğinin tarım alanlarının ve alternatif gelir kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde gelir sağlayarak işsizliğin önlenmesi ve köyden kente göçü engellemesi gibi işlevleri de bulunmaktadır (Taşkaya Top, 2011). Alanya Belediye Başkanlığı “Dut Ağacından Dokuma Tezgâhına” isimli bir proje yürüterek bu mirasa güçlü bir destek vermiştir. Belediye ayrıca 2012 yılından itibaren “İpekböcekçiliği”, ”İpek Dokuma”, “İpek Kozasından Çiçek Yapımı” ve “İpek İğne Oyası” gibi kurslar açmıştır. Aynı şekilde Belediye tarafından Alanya’da ipek kültürünü konu alan sergiler gerçekleştirilmiştir. Alanya’da Hüseyin Azakoğlu Kent Müzesi, Alanya Belediyesi Ömürlü- Kemal Atlı Kültür Evi, Geleneksel El Sanatları merkezi olarak değerlendirilen Sandık Emini Kayhanlar Evi ve Alanya Arkeoloji Müzesi Alanya’da geçmişte meydana getirilmiş ipek dokuma örneklerinin 10

Alanya yöresi evlenme geleneklerinde düğün evine odun getiren develere ipek mendil ve bürüncük gömlekler bağlanması şeklinde bir uygulama bulunmaktaydı (Hacıhamdioğlu, 1996:159). 11 İpek, Antalya yöresi halk hekimliğinde de kullanımı olan bir üründür. Türk Akdeniz Dergisinde 1937 yılında yayımlanan bir yazıda konuya ilişkin şu bilgi bulunmaktadır: “Yürümeye başlarken sık sık düşen küçük çocuğun düşmemesi için bacakları ince bir ipekle bağlanır, ön tarafına bir parça ekmek konur, arka tarafında bir köpek getirilir, ona çocuğun iki bacağı arasındaki ipek kopartılır ve bu ekmek yedirilirmiş.” (Kayalı, 197:16).

82


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

muhafaza edildiği ve sergilendiği en önemli mekânlardır.

İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığının Alanya’nın zengin kültürel dünyasında bir renk olarak yaşatılması son derece önemlidir. Bunun yanı sıra ipekböcekçiliği konusunda gerçekleştirilecek olan yeni koruma ve geliştirme (ürün tasarımı, tanıtım ve pazarlama) çalışmalarının gerek Alanya ve gerekse Türkiye ekonomisine önemli bir girdi sağlayacağı da aşikârdır. Kaynaklar ALTUN, D. (2013). XIX. Yüzyılda Bursa’da İpek Böcekçiliği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ANONİM (2012), Dünden Bugüne Antalya, I-II, Antalya: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları. ATASOY, N. (2001). İpek Osmanlı Dokuma Sanatı, İstanbul: TEB İletişim ve Yayıncılık. ATAV, R.; NAMIRTI, O. (2011). “İpek Liflerinin Dünü ve Bugünü”, Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Bilimleri ve Tasarımı Dergisi, 1(3), 112-119. AVCI, Z. (2010). Alanya Baş Süslemeleri ve Giyim Özelliklerinin Araştırılarak Turistik Bebek Üzerinde Simgeleştirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. AYDIN, Ö. (2011). “Alanya İpek Çeyiz Dokumaları”, Uluslararası İpek Böcekçiliği ve İpekli Dokumalar Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, 25-28 Ekim 2011, Alanya. AYDIN, Ö. (2012). "Alanya İpekli Dokumaları", Alanya XII. Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, 180198. AYDIN, Ö.; ÇATALKAYA, E. (2014). “Akdeniz Bölgesi Mekikli Dokumaların Atlas Çalışması”, ART-E Dergisi, Teke Yöresi Kültürel Değerleri Özel Sayısı, 96-117. BARIŞTA, Ö. (1992). “Alanya ve Çevresinin Dokumaları”, II. Alanya Tarih Ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 25-26 Nisan 1992, Alanya. BAŞKAYA, Z. (2013). “Gelişimi ve Dağılışı Bakımından Türkiye İpekböcekçiliğinde Bilecik İlinin Yeri, Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Doğu Coğrafya Dergisi, 18 (30), 257-286. BOZKURT, N. (2000). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22, 361-362. BOZKUŞ, M.A. (2016). “Ortaçağ Alanya’sında Ticaret ve Ticari Yollar”, Phaselis Disiplinlerarası Akdeniz Araştırmaları Dergisi, 2, 209-223 DALSAR, F. (1960). Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları. DAVULCU, M.; TOKAT, M.; YÖRÜR, S. (2015). Antalya’da Yaşayan Geleneksel Meslek, Sanat ve Zanaatlar-The Living Traditional Professions, Arts and Handicrafts of Antalya, Antalya: Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.

83


Mahmut Davulcu

DENİZ, M. (2009). Cumhuriyet’ in İlk Yıllarında Antalya Şehrinde Eğitim (1923-1950), Doktora Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. DENİZ, M. (2015). “Kapatılan Antalya İpekböcekçiliği Mektebi ve Antalya’da İpekçilik”, Türk ve İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (2), 319-327. EMECEN, F. (1991). “Antalya”, İslam Ansiklopedisi, c.3, İstanbul: TDV Yayınları, 232-236. GENÇ, F. (1995). İpekböceği Yetiştirme Teknikleri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. GÖNÜLLÜ, A.R. (1998a). “Alanya’da İpek Dokumacılığı”, 1. Antalya Yöresi El Sanatları Sempozyumu Bildirileri, 16 Ekim 1998, Antalya: Antalya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları, 18-21. GÖNÜLLÜ, A.R. (1998b). Alanya Folklorundan Derlemeler, Antalya: Derya Ofset Matbaacılık. GÖNÜLLÜ, A.R. (2003). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alanya (1908-1938), İstanbul: Marmara Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. GÖNÜLLÜ, A.R. (2008). Demokrat Parti Dönemi’nde Antalya (1950-1960), Doktora Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. GÖNÜLLÜ, A.R. (2010). Cumhuriyet Döneminde Antalya (1923-1960), İstanbul: Tarihçi Kitabevi. GÜÇLÜ, M. (1997). XX.Yüzyılın İkinci Yarısında Antalya, Antalya: ATSO Kültür Yayınları. GÜÇLÜ, M. (2012). "Cumhuriyetin 15. Yılında Alanya Kazası", Alanya XII. Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, 458-471. GÜNBULUT, A. (2013a). Cumhuriyet Döneminde Antalya’da İpekböcekçiliği Eğitimi (1926-1960), Yüksek Lisans Tezi, Antalya: Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü. GÜNBULUT, A. (2013b). Alanya İpekböcekçiliği Mektebi, Alanya: Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Yayınları. GÜRBOĞA, N. (2008). “Osmanlı Taşrasında Belediye İdaresi: Alanya Belediyesi (1914-1915)”, ÇTTAD, VII (16-17), 165-185. HACIHAMDİOĞLU, T. (1996). “Alanya’da Aratma Geleneği”, Alanya Tarih ve Kültür Seminerleri, Alanya: Alanya Belediyesi Yayınları, 159-160. HACIHAMDİOĞLU, T. (2009). Alanya Ağzından Esintiler, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları. İMER, Z. (2005). “Miladi Dönem Öncesi Orta Asya’da İpek”, Bilig, 32, 1-32. İNALCIK, H. (2000). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22, 362-365. İNALCIK, H. (2008). Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. KAPANCI, M. (2008). Alanya Kaleiçi Evleri, Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

84


Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme

KARACADAĞLI ÇALIK, S.G. (2017). Alanya’da Yaşayan El Sanatları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü. KARAGEDİK, N. (2006). “XIX. Yüzyıl Ortalarında Alaiye Merkezde İskan Nüfus Ve Mesleki Yaşam1844 Tarihli Temetuat Defterlerine Göre”, IV.Alanya Tarih Ve Kültür Seminerleri, Alanya: ALSAV Yayınları. KARAGEDİK, N. (2012). "19. Yüzyıl Ortalarında Alaiye Sancağında Reaya’nın Kaza Ekonomisindeki Durumu (Temettuat Defterlerine Göre)", Alanya XII. Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, 208-229. KAROL, S.; SULUDERE, Z.; AYVALI, C. (1998). Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDK Yayınları. KAYALI, K.K. (1937). “Antalya Folkloru-Doğum ve Çocuk Büyütme Hakkında”, Türk Akdeniz Dergisi, 2, 15-17. KORAŞ, H. (2018). “İpek Kelimesi, Kökeni Üzerine Tartışmalar Ve Kavram Alanı”, Uluslararası Medeniyet Çalışmaları Dergisi, III (1), 171-179. MERÇİL, E. (2000). Türkiye Selçukluları’nda Meslekler, Ankara: TTK Yayınları. MOĞOL, H. (1992). “Antalya’da İpek Üretimi”, Türk Dünya Araştırmaları, s.79, 96. OĞUZ, B. (2004). Türkiye Halkının Kültür Kökenleri-4 (Dokuma ve Giyim Teknikleri), İstanbul: Anadolu Aydınlanma Vakfı Yayınları. ÖZGÜR, M. (1996). “Türkiye’de İpekböcekçiliği”, A.Ü. DTCF. Coğrafya Araştırmaları Dergisi, 12, 95-106. ÖZKAN, S.H. (2011). “XVI. Yüzyıl Alaiye Sancağında Dokuma Ve Tekstil Sanayisinde Kullanılan Ürünlerin Üretimi”, ARIŞ Halı, Düz Dokuma, Kumaş, Giyim, Kuşam Ve İşleme Sanatları Dergisi, 4 (5), 96-101. SEYİRCİ, M. (1991). “Alanya’da Dokumacılık”, 1.Alanya Tarih ve Kültür Semineri, 16 Şubat 1991, Alanya Kaygusuz Abdal ve Çevre Kültürü Araştırma Derneği, Alanya. SEYİRCİ, M. (1993). “Alanya Dokumaları”, Alanya 1. Tarih Ve Kültür Semineri, 81-86, Alanya. SÖYLEMEZOĞLU, F. (1995). Antalya İlinde Üretilen İpekböceği (Bombyx Mori) Kozalarının Koza Kalitesi ve Kozalardan Çekilen İpek Liflerinin Bazı Teknolojik Özellikleri Üzerine Bir Araştırma, Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. SYDYKOVA, G. (2009). Türkiye’deki İpekli Tekstil Ürünleri ve Sanayisi’nin Dünü ve Bugününün Saptanması ve Karşılaştırılması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ŞAHAN, Ü. (2011). İpekböcekçiliği, Bursa: Dora Yayınları. TAŞKAYA TOP, B. (2011). “Türkiye’de İpekböcekçiliği Pazarlamasında Kozabirlik’in Rolü”, TEPGE Bakış, 13, 1-8. TOPRAK, A. (2008). Doğu-Batı Kültürel Etkileşiminde İpekyolu (Başlangıçtan Göktürk Dönemi Sonuna Kadar), Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

85


Mahmut Davulcu

YURTOĞLU, N. (2017). “Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de İpek Böcekçiliği (1923-1950)”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XVII (34), 159-189. ZAİMOĞLU, Ö. (2012). “Alanya Koza Çiçekçiliği ve Yaşayan Bir Usta: Belgüzar Afyoncu”, Alanya XII.Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, 170-179. http://www.kozabirlik.com.tr/ Alanya Halk Kültürü Alan Araştırması Derleme Notları, 2013 Alanya Halk Kültürü Alan Araştırması Derleme Notları, 2014 Alanya Halk Kültürü Alan Araştırması Derleme Notları, 2016

86


Koçkar, M.T. Khadzhieva, T. M. Koçkar, R. (2018). Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış – Alkış”lar. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 87-102. Makale Bilgisi / Article Info Geliş / Recieved:09.12.2018 Kabul / Accepted: 27.12.2018 Araştırma Makalesi/Research Article

KARAÇAY-BALKAR FOLKLORUNDA “ALĞIŞ - ALKIŞ”LAR M. Tekin KOÇKAR*& Tanzilya M. KHADZHİEVA** & Roza KOÇKAR*** Öz Bu makale, Karaçay-Balkarlıların sözlü Edebiyatının en popüler ve en sevilen türlerinden birisi olan “alğış”larla ilgilidir. Alğış metinleri, Karaçay-Balkarlıların dini inançlarını, hayatlarını, yaratıcı kültürünü yansıtır. Eskiler, en önemsiz işe bile Alğış ile başlardı. Kelimenin gücüne çok inanan Karaçay-Balkarlılarda, iyi dilekler günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçasıydı. Doğada doğaçlama vardı ve bu da söz söyleme sanatında önemli sayıda seçeneklerinin var olmasına yol açtı. Alğış'ın ana işlevlerinden biri, üzerinde durulduğu kişiye mutlak bir iyilik getirmesi arzusudur. Alğışların çoğunda, dileklerin metinleri, bireyin veya bir topluluğun müreffeh, ideal geleceği için “programlama” yapmayı amaçlar. Anahtar kelimeler: Alğış-Alkış, doğaçlama, takvimsel törenler, Teyri, topluluk, ninniler, Ozay, Tepena

* Öğretim Görevlisi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Halkbilim Araştırma ve Uygulama Merkezi (HAMER),

[email protected] ** Prof. Dr., A. M. Gorkiy Institute of World Literature of RAS, Candidate of Philological Sciences,

[email protected] *** Öğretim Görevlisi, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected]

87


M. Tekin Koçkar & Tanzilya M. Khadzhieva & Roza Koçkar

GOOD WISHING FORMULAE -ALGYSHLA IN KARACHAYBALKAR FOLKLORE Abstract The report is devoted to one of the most popular genres of Karachay-Balkar oral poetry – good wishing formula algysh. Texts of algyshes reflect religious ideas, everyday life and culture of their creators. Ancient people believed in the strength of the word to such a degree that they began every business even small and quite insignificant one with algysh, that is why good wishing formulae became an essential part of their everyday life. They were of an improvisational character due to this reason they existed in many variants. One of the main functions of algysh is wishing absolute good to the person they are addressed. Most algyshes textually «programm» wealthy, ideal future of a certain person or the whole community. Keywords: Good wishing formulae algysh, improvisation, calendar rituels, Teyri, community, cradle-song, Ozay, Tepena.

БЛАГОПОЖЕЛАНИЯ – АЛГЫШЛА В ФОЛЬКЛОРЕ КАРАЧАЕВЦЕВ И БАЛКАРЦЕВ Аннотация Настоящая статья посвящена одному из популярных и любимых жанров устной поэзии карачаевцев и балкарцев – алгышу-благопожеланию. В текстах алгышей отражены религиозные воззрения, быт, культура их создателей. Древние настолько верили в силу слова, что даже самое незначительное дело начинали с алгыша, поэтому благопожелания были неотъемлемой частью их быта. Они носили импровизационный характер, что обусловило бытование их в значительном числе вариантов. Одна из основных функций алгыша – пожелание абсолютного блага тому, кому он адресуются. В большинстве алгышей тексты пожеланий как бы «программируют» благополучное, идеальное будущее отдельного человека или общины. Ключевые слова: Алгыши-благопожелания, импровизация, календарные обряды, Тейри, община, колыбельные, Озай, Тепена.

88


Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış - Alkış”lar

Giriş “Alkış” (hayırdua) ya da “kargış” (beddua, ilenç), kişilerin iyilik ya da kötülüklerinin otorite sayılan güçlerden talep edildiği dilek bildiren kalıplaşmış sözlerdir (Terzioğlu, 2007: 34). Karaçay-Balkarlılarda da Türkçe konuşan diğer halklarda olduğu gibi sözlü edebiyatın küçük türlerinden olan “alğış (alkış)” ve “karğış (kargış)”lar çokça bulunmaktadır1. Karaçay- Balkar alğışları iki gruba ayrılır: törensel (dini, takvimsel, üretim ve aile-gündelik törenlerle ilgili olanlar) alğışlar ve törensel olmayan (gündelik ve yaşamın farklı durumlarında söylenen) alğışlar. Algış'ın ritüel uygulamada ve günlük yaşamda yaygın kullanımı, kelimenin sihirli gücüne olan inançtan kaynaklanmaktadır. Karaçay-Balkar halkı, sözün gücüne çok inan inanmaktadır. Öyle ki, her hangi biri kötü bir kehanette bulunduğu zaman şöyle söylerler: Aman auz açma (Ağzını kötüye açma)2. Aile ve ev dileklerinde geleneksel kelimeler şunlardı: Bu üyden alğış ketmesin,

Bu evden alğış gitmesin

Karğış bu üyge cetmesin,

Karğış bu eve girmesin,

Amanla aythan kibik Allah etmesin! Allah kötülerin söylediği gibi yapmasın (KMF, 1994:393). Karaçay ve Balkarlıların alğış ve karğış üzerine söyledikleri atasözleri de bulunmaktadır: “Altın ornuna algış al - Altın yerine alğış al” “Kuru stolga algış aytılmaz - Boş masaya alğış söylenmez” “Ertden alğış çaçılır, İngir karğış çaçılır - Sabah alğış dağıtılır, akşam karğış dağıtılır” “Kargış tüzge ceter - Karğış bozkıra yetişir” “Kargış cürügen cerde bereket bolmaz - Karğış söylenen yerde bereket 1 Karaçay-Balkar dilinde "algış" kelimesinin çeşitli anlamları vardır: 1. Dilek, şükran, nimet; 2. Dua, sihir (yılan

Alğışı (yılandan korunma), nazar alğışı (nazardan koruma), v.b.); 3. Alğış metinleri (Alğış sözleri); 4. Yemekte, kadeh tokuşturmada veya düğün, toplantıda boza, şerbet içme geleneğinde alğış (ayak alğış).

89


M. Tekin Koçkar & Tanzilya M. Khadzhieva & Roza Koçkar

olmaz” (Aliylanı, 1963: 317)

Tören alğışlarını yaratıcı, doğaçlama yeteneği güçlü insanlar oluştururlar. Bunlara “alğışçıla” denir. Bir tören sırasında, alğışı genellikle o töreni yöneten kişi olan “töreçi” söyler. Her iyi dileğin arkasından “Amin!” denilir. O yüzden alğışlarda onlara da “aminciler” denilir. Algışçıla algış etsinle,

Alğışçıla alğış etsin,

Aminçle: “Amin”, desinle,

Aminciler amin desin,

Alğışları kabıl bolsun! 1994: 382, 387).

Alğışları kabul olsun! (KMF,

Alğışlar genellikle yüksek bir recitative ses tonuyla telaffuz edilir. Bazı tören algışları ise sadece sözle söylenmezler, şarkı olarak da söylenir. Gündelik alğışlar genellikle doğaçlamadır ve bu da çok sayıda alğış biçiminin oluşmasına yol açmaktadır Alğışların amacı sosyo-normatif, iletişimsel ve ritüel-büyülü bir işlevi gerçekleştirmektir. İslamiyet öncesi pagan dönemlerde KaraçayBalkarlılarda alğışların ilk iki işlev türü yaşamın günlük, geleneksel-görgüsel yönüne hizmet ederken, alğışların ritüel-büyü işlevi ise törenlerin geleneksel sözel bileşeni olarak gerçekleştirilir. Böylece, birçok kült alğışlar ve ilahi şarkılarda, alğışın adanmış olduğu tanrıya karşı büyük bir dilek ve iyi dileklerin bir araya geldiği ilahi tezahüratların başında, sunulan armağanın işlevi baskın bir işlev kazanırdı. Bu sözlü metinler, armağanın maddi nesneleri (kurbanlık hayvan, ritüel yiyecek, vb.) ile birlikte, topluluk (cinsiyet, aile, birey) ve tanrı (ya da koruyucu kutsal) arasında hediye alışverişi sürecine katılmıştır. Bu alğış türleri armağanın fonksiyonuna ek olarak, koruyucu bir koruma fonksiyonu da gerçekleştirmekteydi. Karaçay-Balkar törenlerinin sözel kısmının bir analizi olan arkaik alğışların büyük bir çoğunluğu içinde rica, ilahi bir komplo taşıyorsa da her durumda mutlak iyilik ve esenlik arzusunu ifade ettiklerini göstermektedir. Hemen hemen tüm tören alğışlarına ritüel ve büyülü eylemler eşlik eder. Örneğin, takvim törenlerinden biri olan ilkbahar doğa yenilenme kutlaması, gök gürültüsü töreni, Balkar ve Karaçay'da geniş bir biçimde kutlanır. Bu kutlamada çocuklar ev ev dolaşırlar ve alğış şarkıları söylerler.

90


Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış - Alkış”lar

Bu ayıng - Totur ayıng,

Bu ay Totur ayı

Üyüngde bolsun ballı mayıng,

Evinde ballı yağın olsun

Cazgı kününg bolsun sanga ogurlu! Bahar günün olsun sana uğurlu!2 (KMF, 1994: 404). Bütün topluluk ibadet yerlerinde tören ayini düzenlerler. Kurban hayvanının etinin kaynatıldığı ateşin etrafında dönen tören katılımcıları 3 , Teyri (Tengri-Tanrı) ve doğurganlık tanrısı Çoppa, şimşek tanrısı Şıbla ve yıldırım tanrısı Eliya onuruna şarkı söylerlerdi: Onlara göre, gelecekteki hasadın bolluğu ve zenginliği bu tanrılara bağlıydı. Tören sırasında, ateşin üzerinden atlarlardı. Bir kap içerisinde suya ilkbaharın yeni çıkan çimlerini karıştırarak birbirlerinin üzerine dökerlerdi. İlk gök gürültüsü gibi doğa olayları yaşam güçleri kültüyle ilişkilendirilirdi. Cankoz (Kardelen) çiçeği de bu kült ile ilişkilendirilmekteydi. Balkarya'da ilkbaharda yapılan özel bir tören vardı. Yaşlı kadınlar ve çocuklar, kardelen toplarlardı. Onları su ile karıştırır ve bir şarkı ile köyün etrafında yürürledi. Köyde her avluda, sahipleri ve hayvanlarına bu suyu serpiştirirlerdi. Evde genç gelin varsa onu üzerine su ile kardelen saçarak alğışlar söylerlerdi: Kırdık kibik üylegin, çoğalasın Malıng, cılıng kaynasın,

Kırlardaki Hayvanların,

çimenler yılın

gibi

bereketli

olsun Sabiylering cankoz kibik cıltırasınla! Çocuklarınız kardelen gibi hep açsınlar! (a.g.e: 1994: 386). Bu alğışta “Çocuklarınız kardelen gibi hep açsınlar” sözünün anlamı Karaçay ve Balkarlılar arasında kardelen çiçeğinin canlılığın, mutluluğun ve zenginliğin bir sembolü olduğunun belirtisidir. XX. yüzyıla kadar Karaçay ve Balkarlılarda yılbaşı, ilkbaharda Mart 2

Totur Ayı, Karaçay ve Balkarlıların eski takviminde ilkbahar ayıdır. 1 – 10 Nisan günlerine denk gelir. Mitolojide başarılı av, kurt ve çobanların koruyucusu Totur (Aziz Fyodor) adına adanmaştır. Mart, Toturnu al ayı ve Nisan sonu Toturnu art ayıdır.

3

Karaçay-Balkarlılar, dünyanın pek çok halkı gibi, ateşi bir temizlik, iyileştirme, koruyucu ve canlandırma gücü olduğuna inanırlar (Daha ayrıntı için Bakınız: Frazer 1980: 676-721; Çursin 1902 ve diğerleri)

91


M. Tekin Koçkar & Tanzilya M. Khadzhieva & Roza Koçkar

ayında (İlkbahar ekinoks günü) kutlanırdı. Yılbaşı tarımsal işlerin başlangıcı ile aynı zamana denk gelirdi ve bu nedenle yeni yılın ilk toplantısı büyük bir ulusal bayramdı. O gün için çeşitli içecekler ve özel ritüel yiyecekler hazırlanırdı (Shamanov, 1971: 113). Bayram başlangıcından önce, toplumdaki yaşlılar, ibadet biçiminde dileklerini dile getirmekteydiler: Cazıbız cauunlu bolsun,

İlkbaharımız yağmurlu olsun

Küzübüz künlü bolsun,

Güzümüz güneşli olsun

Acalıbız sabır bolsun!

Ecelimiz sabırlı olsun

Istauuatla mallı bolsunla,

Ahırlar hayvanlı olsun

Batmanla ballı bolsunla,

Kovanlar balla dolsun

Küfle mirzeuden tolsunla,

Küpler darıdan dolsun

Azıgıbız mol bolsun,

Azımız çok olsun

Cılıbız nasıblı bolsun! 1994: 404).

Yılımız nasiple dolsun (KMF,

Bundan sonra at yarışı, geleneksel sporlar, oyunlar, geleneksel danslar vb. çeşitli oyunlar oynanırdı. Kahkahalar ve esprilerle, keçi kostümü giyen (teke kültü, gyapçi kültü) birisi tarafından yönetilen gençler evleri dolaşır, söyledikleri geleneksel alğışlar, iyi dilek- şarkıları “Ozay” ve “Güppe” için ödül talep ederlerdi. Bu bahar şarkılarının genellikle geleneksel başlangıcı şöyleydi: Ozay, Ozay!

Ozay, Ozay!

Kelgenbiz sizge,

Geldik biz size

Berigiz bizge!

Укладка щебня

Стоимость от: 90р

Укладка песка

Стоимость от: 18р

Укладка асфальтового скола

Стоимость от: 45р

Укладка битого кирпича

Стоимость от: 45р

Уборка и вывоз снега в Химках

Стоимость от: 30р

Рытье котлованов в Химках

Стоимость от: 100р

Расчистка участков и корчевка в Химках

Стоимость от: 1500р

Вывоз мусора в Химках

Стоимость от: 1000р

Благоустройство территорий в Химках

Стоимость от: 80р

Асфальтирование

Стоимость от: 650р

Укладка асфальтовой крошки

Стоимость от: 400р

Orta Asya’da İslâm: Temsilden Fobiye C.1

An Outlook on International Relations from Islamic Perspective This study questions the prevalent position of exclusionist paradigm and the transformation of the notions and practices in International Relations (IR). Despite the efforts of the post-positivist critics, the discipline is still characterised by hegemonic and even racist feature of the exclusionist paradigm. As some argued, IR is mainly perceived as a self-referential Western and the Anglo-Saxon discipline designates its founding texts, its relevant actors, and its main concerns within the jealously biased self-interest-based boundaries of its own structure. Western-dominated and the self-referential structure of the discipline continues since the establishment of IR discipline after the first quarter of 20th century. This study aimed at shifting the Western focused IR theory by questioning whether generating a non-western particularly Islamic criticism to the discipline is possible or not. The Peace of Westphalia which is widely accepted as both a founding myth and milestone in IR is a starting point to understand why IR is still perceived as a Western discipline. The Peace of Westphalia has a great importance to depict both the origins of the basic concepts of IR and general view of the IR studies. Furthermore, we try to shed light on the effects of the Enlightenment as a project that has fundamentally changed all the social and political structures. The legacies of the Enlightenment have shaped international relations in in several ways. For example, assumptions of the mainstream IR theories are based on enlightenment thinking. It is widely accepted that any given set of dichotomies such as subject/ object, man/woman, fact/value, domestic/foreign and belief in progress and universalist claims are the legacies of the enlightenment. Although IR discipline has a centennial history, the IR is affected by the legacies of the enlightenment. The dominant positivist tendency in IR studies is a very clear sign of this effect. From the beginning of 1990’s IR studies has tended to flourish in order to escape from the Anglo-Saxon pattern which have highly dominated the IR studies from the very beginning of the early years of the discipline. However, it is not possible to argue that all the endeavours that aim to enrich the content and quantity of the IR studies have succeeded in changing the character of the Anglo-Saxon discipline. This study aims to examine the probability of an alternative Islamic perspective on IR studies and to respond whether there is a new route for IR from Islamic thinking. Therefore, basic assumptions of Islam on human, human nature, state, war and cooperation in international relations are emphasized. Although there has been a relative richness in IR theory with the contributions of the Post-positivism, it is not easy to argue that Islam or Islamic issues have been sufficiently dealt with in IR studies. Islam which is derived from the word “slm” meaning peace is a religion of peace. Nevertheless, it is still common usage to address Islam with the Dar Al-Harb and the concept of Jihad. Islam is generally perceived as being irrational, unscientific by the Western intellectuals or scholars while comparing or justifying their own beliefs. Thus, we acknowledge that there is a lack of ethical sensitivity and failure to exercise proper judgement in IR studies considering Islam. To put it clearly, the message of Islam is for the entire humankind and Allah is the God of the entire world and the Prophet Muhammad is a messenger for all human being. Islam unites the entire human race under one banner without any kind of discrimination. All people are descendants of Adam and Eve and they are all equal in any respect. According to Islam, man is not a wolf to man (homo homini lupus). Among humanity, there is no absolute other in İslam. Qur'an declares that the absolute other of humanity is Satan. Satan refused to respect Adam and defied Allah’s command to prostrate in front of humanity in the form of Adam. There lie the origins of the struggle between good and evil in the world, not between human beings in reality. Islam aims to set free all humanity from all rules and rulers, from all inner, internal and external threats, and to provide guarantee of life, happiness and victory for all human beings who keep struggling for the good cause. Therefore, Islam rejects any political reason or authority and any social fabric which are designed to seize or surrender humanity in the name of evils under different names including those who call themselves as Muslims. Islam accepts only humanity as the successor of Allah in the world.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir