sabırla ilgili hadisler kısa / Sabır ile İlgili Hadisler - Peygamberimizin Sabır Hadisleri | İslam ve İhsan

Sabırla Ilgili Hadisler Kısa

sabırla ilgili hadisler kısa

Sabır ile İlgili Hadisler ve Ayetler Nelerdir?&#;

Haberin Devamı

Yusuf Suresi, ayet: (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi'dir." 

Kehf Suresi, ayet: Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim. 

Kehf Suresi, ayet: "Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." 

Taha Suresi, ayet: Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin. 

Mearic Suresi, 5. ayet: Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret. 

İnsan Suresi, ayet: Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. 

Nisa Suresi, ayet: İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 

En'am Suresi, ayet: Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi. 

Araf Suresi, ayet: Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir" dedi. 

Araf Suresi, ayet: Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğulları'na olan o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik. 

Enfal Suresi, ayet: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. 

Yunus Suresi, ayet: Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. 

Hud Suresi, ayet: Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. 

Hud Suresi, ayet: Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir. 

Hud Suresi, ayet: Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. 

Yusuf Suresi, ayet: "Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?" dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz." 

Ra'd Suresi, ayet: Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. 

Ra'd Suresi, ayet: "Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." 

İbrahim Suresi, 5. ayet: Andolsun Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. 

İbrahim Suresi, ayet: "Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler." 

İbrahim Suresi, ayet: Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: "Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur." 

Nahl Suresi, ayet: Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. 

Nahl Suresi, ayet: Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. 

Nahl Suresi, ayet: Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. 

Nahl Suresi, ayet: Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır. 

Nahl Suresi, ayet: Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. 

Kehf Suresi, ayet: Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. 

Kehf Suresi, ayet: Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin." 

Kehf Suresi, ayet: (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" 

Kehf Suresi, ayet: (Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi. 

Kehf Suresi, ayet: Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" 

Kehf Suresi, ayet: Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" 

Enbiya Suresi, ayet: İsmail, İdris ve Zü'l-Kifl, hepsi sabredenlerdendi. 

Hac Suresi, ayet: Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. 

Mü'minun Suresi, ayet: "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir." 

Furkan Suresi, ayet: Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir. 

Furkan Suresi, ayet: İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. 

Kasas Suresi, ayet: İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. 

Kasas Suresi, ayet: Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler. 

Ankebut Suresi, ayet: Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. 

Rum Suresi, ayet: Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. 

Lokman Suresi, ayet: "Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma'rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. 

Lokman Suresi, ayet: Görmüyor musun ki, size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için, gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten ayetler vardır. 

Secde Suresi, ayet: Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar Bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı. 

Ahzab Suresi, ayet: Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. 

Sebe Suresi, ayet: Onlar ise: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. 

Saffat Suresi, ayet: Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın." 

Sad Suresi, ayet: Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud'u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah'a) yönelen biriydi. 

Sad Suresi, ayet: "Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma." Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. 

Zümer Suresi, ayet: De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir." 

Mü'min Suresi, ayet: Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et. 

Mü'min Suresi, ayet: Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize döndürülecekler. 

Fussilet Suresi, ayet: Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. 

Fussilet Suresi, ayet: Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz. 

Şura Suresi, ayet: Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır. 

Ahkaf Suresi, ayet: Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? 

Muhammed Suresi, ayet: Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). 

Hucurat Suresi, 5. ayet: Eğer gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. 

Kaf Suresi, ayet: Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et. 

Tur Suresi, ayet: "Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." 

Tur Suresi, ayet: Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et. 

Kamer Suresi, ayet: Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. 

Kalem Suresi, ayet: Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu. 

Müzzemmil Suresi, ayet: Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl. 

Müddesir Suresi, 7. ayet: Rabbin için sabret. 

İnsan Suresi, ayet: Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. 

Beled Suresi, ayet: Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. 

Asr Suresi, 3. ayet: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. 

Sabır ile İlgili Hadisler ve Ayetler Nelerdir

Secde ile İlgili Hadisler  

  • Ebu Malik el-Eş'arl'nin naklettiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: " Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır " (M Müslim, Taharet, 1) 
  • Enes b. Malik (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve 'Allah'tan kork ve sabret. ' dedi. Kadın, "Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!" diye cevap verdi. Hz. Peygamber'i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber'in (sav) kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber'in yanına girdi ve); "Seni tanıyamadım." dedi. Peygamber Efendimiz de, 'Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.' buyurdu. (Bl Buhart, Cenfüz, 31; M Müslim, Cenaiz, 1 5) 
  • Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır." (M Müslim, Birr, ) 
  • İbn Ömer'den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur." (İM İbn Mace, Fiten 23; HM İbn Hanbel, II, 44) 
  • Ebu Sald el-Hudrl'den nakledildiğine göre, ensardan bazı kimseler Resulullah'tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resulü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu: " Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir." (M Müslim, Zekat, ) 
  • Ebû Yahyâ Suheyb b. Sinân’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: "Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur." (M Müslim, Zühd, 64) 
  • Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: Peygamber’in hastalığı ağırlaşıp da hayli sıkıntıya düşmeye başlayınca, Fâtıma (ra): –Vah babacığım, sıkıntın ne kadar da büyük, dedi. Bunun üzerine Resûlullah: –Bu günden sonra artık baban için sıkıntı yoktur, buyurdu. Peygamber ebediyete göçünce Hz. Fâtıma: –Babacığım, Allah’ın davetine icabet ettin. Vah babacığım, varacağın yer Firdevs bahçesidir. Babacığım, derdimizi artık Cebrail’e yanacağız, dedi. Peygamber defnedilince de Hz. Fâtıma: –Resûlullah’ın üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu, dedi. (B Buhârî, Megâzî, 84) 
  • Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mümin bir kulumun dünyada sevdiği dostunu aldığım zaman, o kimse (sabrederse ve) Allah’tan ecir beklerse onun karşılığı cennettir.” (B Buhârî, Rikâk, 6) 
  • Hz. Âişe’den (ra) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’a veba hastalığını sormuş, Allah Resûlü de ona şöyle cevap vermiştir: " Veba, Allah Teâlâ’nın dilediği topluluğa gönderdiği bir çeşit azaptı. Allah, onu Müminler için rahmet kıldı. Veba hastalığına yakalanan, sabredip ecrini umarak ve başına Allah’ın yazdığından başka hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek memleketinde kalan kimse, şehit sevabına nail olur. " (B Buhârî, Tıb, 31) 
  • Enes’in (ra) Resûlulah’tan şöyle işittiği nakledilmiştir: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.” (B Buhârî, Merdâ, 7) 
  • Atâ b. Ebû Rebâh’tan rivayet edilmiştir: İbn Abbâs (ra) bana: –Cennetlik bir kadını sana göstereyim mi, dedi. Ben de: –Evet, (göster) dedim. O: –İşte şu siyahî kadındır. Bu kadın Peygamber’e geldi ve: –Saram tutuyor ve bedenim açılıyor, benim için Allah’a dua etsen, dedi. Peygamber : –İster sabret, cennetlik ol; istersen, sana afiyet vermesi için Allah’a dua edeyim, dedi. Bunun üzerine kadın: –Öyleyse sabredeyim, fakat bedenim açılıyor. Hiç değilse bedenimin açılmaması için dua buyur, dedi. Peygamber de onun için dua etti. (B Buhârî, Merdâ, 6; M Müslim, Birr, 54) 
  • Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle demiştir: "Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefâret kılar." (B, B Buhârî, Merdâ, 1; M Müslim, Birr, 50) Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Allah hayrını dilediği kimseye, –günahlarına kefâret olsun diye– musibet verir. (B Buhârî, Merdâ, 1) 
  • Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: "Allah Teâlâ, bir kulunun iyiliğini dilerse onun cezasını dünyada verir. Eğer bir kulunun kötülüğünü dilerse günahı karşılığı onu dünyada cezalandırmaz; kıyamet gününde cezasını tam olarak verir." Yine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Mükâfatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teâlâ bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim hâline razı olursa Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse gazaba uğrar." (T Tirmizî, Zühd, 56) 
  • Süleymân b. Surad’dan (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle diyor: Peygamber ile birlikte oturuyordum. İki adam birbirine sövüp hakaret ediyordu. Birisinin yüzü kıpkırmızı olmuş ve boyun damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlullah şöyle dedi: Ben bir söz biliyorum ki eğer bu kişi onu söylerse üzerindeki hâl ondan gider; eğer, “Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.)” derse üzerindeki hâl ondan sıyrılır, dedi. Adama, Peygamber , “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” dedi, diye söylediler. (B Buhârî, Bed’ü’l-halk, 11; M Müslim, Birr, ) 
  • Ebû Yahyâ Üseyd b. Hudayr (ra) anlatıyor: –Ey Allah’ın Resûlü, filan kimseyi vali tayin ettiğiniz gibi, beni de vali tayin etmez misin, dedi. Peygamber : –Siz benden sonra adam kayırma gibi durumlarla karşılaşacaksınız, bana (âhirette) havuz başında kavuşuncaya kadar sabredin, buyurdu. (B Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 8; M Müslim, İmâre, 48) 

Sabır ile İlgili Hadisler - Peygamberimizin Sabır Hadisleri

Sabır ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin (s.a.v.) sabır ile ilgili hadis-i şerifleri

Peygamberimizin (s.a.v.) sabır konusu hakkındaki bazı hadisleri.

SABIR HAKKINDA HADİSLER

Atâ b. Ebû Rebâh’tan (r.a.) rivayet edilmiştir:

İbn Abbâs bana:

“–Cennetlik bir kadını sana göstereyim mi?” dedi. Ben de:

“–Evet, (göster)” dedim. O:

“–İşte şu siyahî kadındır.” Bu kadın Peygamber’e geldi ve:

“–Saram tutuyor ve bedenim açılıyor, benim için Allah’a dua etsen.” dedi. Peygamber:

“–İster sabret, cennetlik ol; istersen, sana afiyet vermesi için Allah’a dua edeyim.” dedi. Bunun üzerine kadın:

Öyleyse sabredeyim, fakat bedenim açılıyor. Hiç değilse bedeniminaçılmaması için dua buyur. dedi. Peygamber de onun için dua etti. (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)

***

Ebû Mâlik el-Eş’arî’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır” (Müslim, Tahâret, 1)

***

Hz. Enes’in (r.a.) Resûlulah’tan (s.a.v.) şöyle işittiği nakledilmiştir:

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.” (B Buhârî, Merdâ, 7)

***

Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:

“Hz. Peygamber bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve ‘Allah’tan kork ve sabret.’ dedi. Kadın, “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye cevap verdi. Hz. Peygamber’i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber’in kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber’in yanına girdi ve); “Seni tanıyamadım.” dedi. Peygamber Efendimiz de, ‘Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.’ buyurdu. (Buhârî, Cenâiz, 31; Müslim, Cenâiz, 15)

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır.” (Müslim, Birr, )

***

İbn Ömer’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.” (İbn Mâce, Fiten 23; İbn Hanbel, II, 44)

***

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle diyor:

Ensardan bazı kimseler Resûlullah’tan (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resûlü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu: “Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.” (Müslim, Zekât, )

***

Ebû Yahyâ Suheyb b. Sinân’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: 

"Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur." (M Müslim, Zühd, 64)

İslam ve İhsan

Peygamberimizin Hayatından Sabır Örnekleri

Sabır İle İlgili Ayetler ve Hadisler

PAYLAŞ:                

Aşağıda sabır ile ilgili hadisler ve ayetler kısaca olarak ele alacağız.

Sabır, İslam dininde tavsiye edilen bir değerdir. Sabredenlerin mükafatlandırılacağından söz edilmektedir. Kur&#;an-ı Kerim&#;de Allah&#;ın sabredenlerle birlikte olduğu bildirilmektedir. Müslümanlar, her işlerini sabırlı olarak yağmak zorundadır. Sabretmek bazı şeylere tahammül etmek demektir.

Bununla beraber Allah&#;tan bekler ve Allah&#;tan isteyerek hareket etmek ve Allah ile beraber hareket etmek sabretmenin bir gereği olarak ortaya konmaktadır. Peygamber (a.s.)&#;ın hayatında da sabretmek önemli bir noktada bulunmaktadır. Peygaber (a.s.), hayatının her alanında sabrederek İslam adına başarılar kazanmıştır. Fetihler hızlanmış, İslam kısa sürede devlet haline gelmiştir.

Sabır ile ilgili hadisler ve ayetler şu şekildedir:

Cerir bin Abdullah (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez!”

Buhari 13/, Müslim, Tirmizi

-&#; Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah&#;a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.&#;

&#; &#;Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.&#;

 

Sual: Sabrın önemi nedir? Neye sabretmek daha çok sevaptır?
CEVAP
Sabır üç çeşittir. En önemlisi günah işlememeye sabırdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, 3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene , ibadet yapmaya sabredene , günah işlememeye sabredene ise, derece ihsan edilir.) [Ebuşşeyh]

Musa aleyhisselam, Hızır aleyhisselama, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sorunca, o da, (Günah işlememeye sabretmek sayesinde) diye cevap verdi.

Kur’an-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor. Üç âyet meali şöyledir:
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.) [Zümer 10]

(Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara ]

(Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!) [Ahkaf 35]

Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.) [Deylemi]

(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]

(Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.) [Hakim]

(Allahü teâlâ, sabredeni sever.) [Taberani]

(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]

(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]

(Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.) [Taberani]

(Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar.) [Ebuşşeyh]

(Kıt kanaat geçinecek kadar az rızka sabredenlere müjdeler olsun.) [Deylemi]

(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]

(Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.) [Taberani]

Sabır hazinedir
Sabretmek, kurtuluşa, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Bunun için atalarımız, (Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır), (Sabır selamettir), (Sabırla koruk helva olur) demişlerdir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.

Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Çünkü, (İman nedir?) diye sorulduğunda Peygamber efendimiz, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemi)

Sabrın büyüklüğü ve fazileti sebebiyle Kur'an-ı kerimde yetmişten fazla yerde sabır ve sabredenlere verilecek sevaplar bildiriliyor. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Sabredenlerin mükafatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.) [Nahl 96]

(Allah sabredenleri sever.) [Al-i İmran ]

(Eyyubü, [mal ve canına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, hep Allah’a yönelir, Ona sığınırdı.) [Sad 44]

(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarış edin!) [seafoodplus.info ]

Sabrın fazileti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır nimetine kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.) [seafoodplus.info]

(Eğer sabır insan olsaydı, çok kerim ve cömert olurdu.) [Taberani]

(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.) [Tirmizi]

(İbadetin başı sabırdır.) [Hakim]

(Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Deylemi]

(Hak teâlâ, sabırlı ve ihlaslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar.) [Taberani]

(En hayırlı vasıta sabırdır.) [Hakim-i Tirmizi]

(Allahü teâlânın yardımı, kulun sabrı ile beraberdir.) [Ebu Nuaym]

(Bozuk bir işi düzeltemezseniz, sabredin! Allahü teâlâ onu düzeltir.) [Beyheki]

(Oruç sabrın, sabır da, imanın yarısıdır.) [Ebu Nuaym]

(Aşkını gizleyip, namusunu koruyarak sabreden, Cennete girer.) [İbni Asakir]

(İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür.) [Beyheki]

Kimde şu üç şey varsa
Sual:
Başımıza gelen belalara sıkıntılara sabretmek mi lazım, günahlarımıza kefaret oluyorlar mı?
CEVAP
Şakik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükafatını bilen, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara karşılık verilecek nimetleri hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara katlanmışlar, hatta o acıları duymamışlar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı seven, Ondan gelen belaların acısını hiç duymaz. Bir değil, yetmiş kılıç darbesi alsa yine duymaz) buyuruyor. Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hazret-i Yusuf’un güzelliğine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha önemlisi de Mısır’ın ileri gelen kadınları, Hazret-i Yusuf’un güzel cemaline bakarak, ellerini kestiler, fakat acısını duymadılar. (Yusuf suresi 31)

Bela, musibet, günahlara kefarettir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla beraber Allah bir çoğunu da affeder, musibete uğratmaz.) [Şura 30]

Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)

Gelen bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz. Bir kimse başına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru dürüst ibadet edemez. Kim Allah’tan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına erer. Her hayra sabırla ulaşılır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kimde şu üç şey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.) [Deylemi]

Demek ki, belaların nimet olması, o belaya sabretmeye ve Allahü teâlânın gönderdiği kazaya razı olmaya bağlıdır. Bela gelince feryat eden, önüne gelene Rabbini şikayet eden, nimetten mahrum kalır, azaba layık olur. Belaya sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükafata nail olur, sızlanan da cezaya.) [İ. Ahmed]

(Derdini açıklayan sabretmiş olmaz.) [seafoodplus.infoi]

(Uğradığı belayı gizleyenin günahları affolur.) [Taberani]

(Sıkıntılı iken on defa "Hasbiyallahü la ilahe illahü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azim"okuyanın Allahü teâlâ sıkıntısını giderir.) [Şir’a]

Dostluk alameti, dostun [Allah’ın] belasına sabretmektedir. Sabredildiği takdirde belanın nimet olduğu bilinince, belanın daha iyi olacağı zannedilmemelidir. Asla bela istenmez.

Hoşlanmadığımız şey belki bizim için hayırlıdır
Sual:
Bir yakınımız ölüyor, başımıza kaza geliyor. Sabretmemek günah mıdır?
CEVAP
Dünya mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sabretmekten başka çaresi yoktur. Üç sabır çok sevgilidir: Taate sabır, günah işlememeye sabır, bela ve mihnete sabır.

Çocuğunun ölmesi, malının elden çıkması ve göz, kulak gibi uzuvlarının görmemesi ve işitmemesi gibi insanın isteği ile ilgisi olmayan musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay, hafif gelsin!) [Tirmizi]

Biri, "Ey Allah’ın Resulü, malım gitti, param gitti, vücudum hasta oldu" dedi. Ona buyurdu ki:
(Malı gitmeyen, parası bitmeyen ve hasta olmayanda hayır yoktur. Çünkü Allahü teâlânın sevdiği kul, belaya maruz kalır.) [Ebu Davud]

İbni Mübarek hazretleri buyurdu ki:
Musibet birdir. Musibetin geldiği kişi, feryat eder, ağlar, sızlarsa, iki olur. Biri musibetin kendisidir, diğeri sevabın gitmesi. İkincisi öncekinden daha büyüktür. Sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez.

Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki:
"Musibete sabretmeyip feryat eden, Allahü teâlâya isyan etmiş olur. Ağlamak, sızlamak, bela ve musibeti geri çevirmez."

Kul, her anda nefsinin hoşuna giden veya gitmeyen bir işten ayrı değildir. Her iki halde de sabra muhtaçtır. Mal, nimet, makam, sıhhat ve buna benzer şeylerde kendini tutmayıp, bu nimetlere dalar ve kalbini bunlara bağlarsa ve bu halde durursa, onda nimetlere aşırı derecede dalmak ve haddi aşmak meydana gelir. (Herkes mihnete katlanır, ama sıddıklar hariç, afiyette sabreden pek azdır) demişlerdir. Eshab-ı kiram, "Mihnet ve sıkıntı içerisinde bulunduğumuz zamanlar sabretmek, bugün içerisinde bulunduğumuz nimet ve zenginliklere sabretmekten kolay idi" dediler. Bunun için Allahü teâlâ, (Mal ve çocuklarınız ancak imtihan içindir) buyurdu. Nimete sabır, kalbi ona bağlamamak, ona sevinmemektir.

İyi ameller işlemek gibi, kendi isteği ile olan şeylerde de sabra ihtiyaç vardır. Çünkü ibadetlerin namaz gibi bir kısmı tembellikten, zekat gibi bazısı cimrilikten, hac gibi bazısı da her ikisinden dolayı zor gelir ve sabırsız yapılamaz. Her iyi amelin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyaç vardır. Başında olan, niyeti ihlasla yapmak, riyayı kalbinden çıkarmaktır. Bunlar ise zordur. Taat esnasında sabretmek ise, şart ve edeplerini hiçbir şeyle karıştırmamaktır. Mesela namazda ise, hiçbir tarafına bakmamalı, hiçbir şey düşünmemelidir. İbadetten sonraki sabır da, yaptığını izhar etmekten, söylemekten kaçınmak ve bununla ucubdan sabreylemektir.

Günahlara gelince, sabretmeksizin el çekmek imkansızdır. Şehvet ne kadar kuvvetli ve günah işlemek ne kadar kolay olursa, o günahı işlememeye sabretmek o kadar zor olur. Bunun için dil ile işlenen günahlara sabretmek daha zordur. Çünkü dilin hareketi kolaydır. Hele çok konuşursa, âdet haline gelir. Dil ucuna gelip, kendini başkalarına beğendirecek bir kelimeye sabretmek zor olur.

İnsanların eliyle veya diliyle eziyet etmeleri gibi, kendi isteğiyle olmayan, fakat karşılık vermesi isteğiyle olan şeylerde, karşılık vermemek için veya karşılık verirken haddi aşmamakta da sabretmeye ihtiyaç vardır.

Eshab-ı kiram, "Biz insanların sıkıntısına katlanmadığımız imanı, iman saymazdık" buyuruyor. Allahü teâlâ Peygamber efendimize, (Onların eziyetlerine aldırma ve tevekkül et) buyuruyor. (Ahzab 48)

Mukadder olan şey başa gelir, eğer sabredilirse ecri görülür. Sabredilmez, bağırılırsa, günaha girilir ve huzursuz olunur. Sıkıntı her ne kadar çok acı ise de, sabredilir ise, nimet olacağı bildirilmiştir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara ]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mümin, rüzgarla sallanan buğday başağı gibi düşüp kalkar. Doğru durmak isteyince yıkılır. Facir ise, çam ağacı gibi, kesilene kadar, hep başı dik durur.) [Buhari]

(Üç gün hasta yatan mümin, yeni doğmuş gibi günahtan temiz olur.) [Ebuşşeyh]

(Vahşi hayvan gibi hastalanmamak ve üzülmemek mi istiyorsunuz?) [Beyheki]

(40 gün içinde, mümine, bir üzüntü, bir hastalık veya korku yahut malına zarar gelir) ve (Müminde 3 şeyden biri bulunur: Kıllet, illet ve zillet.) (seafoodplus.info) [Kıllet; fakirlik, İllet; hastalık, Zillet; itibarsızlık]

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Firavun yıl yaşamıştı. Bir kere başı ağrımamış, ateşi olmamıştı. Bir kere başı ağrısaydı, herkesin kendine tapınmasını istemesi hatırına gelmezdi.) [seafoodplus.info]

Sıkıntıya katlanmak
Sual:
Geçim darlığı ve huzursuzluk gibi maddi ve manevi sıkıntılar, günahların çokluğundan mı ileri gelir?
CEVAP
Günahlardan tevbe etmeli ve her zaman iyilik etmeye çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nerede ve ne halde olursan ol, Allah’tan kork ve her kötülüğün akabinde bir iyilik et ki, onu yok etsin!) [Tirmizi]

Günahları yok etmek için tevbe etmek ve her zaman iyilik etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Şüphesiz iyilikler, kötülükleri yok eder) buyurulmaktadır. (Hud,)

Her hastalık zıddı ile tedavi edilir. Günah sebebi ile kararan kalb, iyilik nuru ile temizlenir. Dünyalıktan gelen her sıkıntı, müslümanın kalbini dünyadan soğutur ve nefret ettirir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öyle günahlar vardır ki, onları ancak geçim hususunda çekilen sıkıntılar yok eder.) [Hatib]

Gerek geçim sıkıntısı, gerekse başka sıkıntılar için güzelce sabretmelidir. Sabretmemek bir şeyi halletmediği gibi, kızıp sağı solu kırıp geçirmek daha büyük zararlara sebep olur. Bir müminin ayağına bir diken batsa veya bir çay bardağı kırılsa, günahlarına kefaret olur. Onun için bütün sıkıntılara, üzüntülere katlanmak büyük nimet olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kulun günahı çoğalır da, onu yok edecek güzel ameli bulunmazsa, ona sıkıntılar gelir ve günahlarına kefaret olur.) [İ. Ahmed]

Malınızın kaybolması, evladınıza bir zarar gelmesi de günahlarınıza kefaret olur.

Yusuf aleyhisselam, zindanda iken, kendisini ziyarete gelen Cebrail aleyhisselama, babasının halini sordu. Cebrail aleyhisselam, (Baban senin hasretinden, yüz çocuk kaybeden annenin üzüntüsü gibi acı çekmektedir) dedi. Babasının bu acıya katlanmasının mükafatını sordu. (Baban yüz şehit sevabı almıştır) dedi.

Kötü huylara sabretmeli
Sual:
Huysuz bir kocaya da dinin emrettiği şekilde mi davranmalıdır?
CEVAP
Zalime de, mazluma da dinin emrettiği şekilde hareket edilir. İyilik eden, hanımını üzmeyen kocanın nesine sabredilir? Kadın huysuz olursa, kocası sabreder, kocası huysuz olursa hanımı sabreder. Bu imtihanda sabreden çok sevap alır. Kötülük eden, kendine eder.

Mazlumların, sabredenlerin yardımcısı Allah’tır. Allahü teâlâ, kimsenin hakkını kimsede koymaz. Sabredenlere sayısız mükafat verir.

Karı-koca birbirinin kötü huylarına sabretmelidir! Hadis-i şerifte, (Hanımın kötü huyuna sabreden erkek, Eyyube sabrından dolayı verilen sevap gibi ecre, kocasının kötü huylarına sabreden kadın da, Âsiyeye verilen sevaba kavuşur) buyuruldu. [seafoodplus.info]

Kur'an-ı kerimde de, Allahü teâlânın sabredenlerle beraber olacağı ve sabredenlerin mükafatlarının hesapsız verileceği bildirilmiştir. (Enfal 46, Zümer 10)

İyi insan, yalnız başkalarına kötülük etmeyen kimse demek değildir. Başkalarından gelen kötülüklere de güzel sabreden kimsedir.

Sual: (Sıkıntılarını başka insanlara şikayet eden bir kimse sabretmiş olmaz) buyuruluyor. Peki şikayet maksadıyla değil de paylaşmak ve rahatlamak maksadıyla yakınlarına anlatmak sabra aykırı mıdır?
CEVAP
Maksat şikayet değilse caiz olur, fakat bu paylaşmaktan maksat acıklı hâlini anlatmaktır, şikayettir, bak başıma neler geldi diyorsun ve Allah’ı kula şikayet ediyorsun. Ama, bizzat şikayet gibi olmaz tabii.

Sual: Başa gelen sıkıntıları anlatmak günah mıdır?
CEVAP
Allah’tan şikayet maksadı yoksa, kaderde bu da varmış diyerek başa gelen sıkıntıları anlatmak günah değildir.

Sual: Sigarasızlığa sabreden cihad sevabına kavuşur mu?
CEVAP
Nefsiyle mücadele eden, cihad-ı ekber sevabı kazanır.

Sual: Kızım felçli. Bakmaya gücümüz kalmadı. Ne yapalım?
CEVAP
Her şey Allah’tandır. Sabretmekten başka çare yoktur. Allahü teâlâ sabredenle beraberdir. Sabredenlerin gideceği yer Cennettir.

Sual: Nezleye sabredilse sevap alınmaz mı?
CEVAP
Her zahmete sabreden sevap kazanır.

Sual: Silsile-i aliyyeden büyük zatların fakirlik ve sıkıntı içinde yaşayanları olduğunu okuyoruz. Allah sevdiği zatlara niye nimet vermiyor da, bela ve sıkıntı gönderiyor?
CEVAP
Kâfirler, (Allah, dostlarına niçin bela gönderiyor da, nimet vermiyor) dediler. Resulullah için de şöyle demişlerdi:
(Bu ne biçim Peygamber; [bizim gibi] yiyip içiyor, çarşıda, sokakta geziyor! Kendisiyle birlikte [cehennemden korkutan] ikaz eden bir melek de indirilmeli, yahut kendisine bir hazine veya yiyeceği [geçimini rahatça sağlayacağı] bir bahçe [çiftlik] verilmeliydi.) [Furkan ]

Bela gelmesi onların şanına leke getirmez. Aksine derecelerinin yükselmelerine sebep olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (En şiddetli bela, enbiya, evliya ve benzerlerine gelir.) [Tirmizi]

Sual: Eş dost, konu komşu sıkıntı veriyor. Onlardan uzaklaşıp kenara çekilmek iyi değil midir?
CEVAP
Toplumda görevlerimiz vardır. Kenara çekilmek vazifeden kaçmak gibi olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnsanların arasına karışıp da, onlardan gelen sıkıntılara sabreden mümin, kenara çekilip onlardan gelecek sıkıntılara sabretmek sevabından mahrum kalan müminden daha üstündür.) [Tirmizi, İ. Mace, Ahmed, Beyheki]

Dertler günahları siler
Sual:
Bir kimsenin başına dert bela gelse, hastalansa, fakat sabretmese, yine günahları affolur mu?
CEVAP
Evet günahları affolur. Musibetlere, elemlere, belalara sevap olmaz. Bunlara sabretmeye sevap verilir. Fakat, bunlara sabr edilmese de, günahların affına sebep olurlar. (S. Ebediyye) Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Mümin hastalanıp iyileşince, hastalığı günahlarına kefaret olur.) [Taberani]

(Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.) [Ebu Nuaym]

(Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir.) [Hakim]

(Baş ağrısı veya herhangi bir hastalığı sebebiyle, müminin Uhud dağı kadar günahı olsa da, hepsi affolur.) [Taberani]

(Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helaki için kâfi gelirdi.) [seafoodplus.info]

Belanın gelişi
Sual:
Başımıza gelen belayı nasıl karşılamak gerekir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dostlara dünya sıkıntılarının ve belaların gelmesi, bunların günahlarının affolması için kefârettir. Yalvararak, ağlayarak ve sığınarak, kırık kalb ile Allahü teâlâdan af ve afiyet dilemelidir. Duanın kabul olunduğu anlaşılıncaya ve fitneler kalmayıncaya kadar, böyle dua etmelidir. Dostlarınız ve iyiliğinizi isteyen sevenleriniz de, sizin için dua etmekte iseler de, dertlinin kendisinin yalvarması daha yerinde olur. İlaç almak ve perhiz yapmak, hastaya lâzımdır. Başkalarının yapacağı, olsa olsa, ona yardımcı olmaktır.

Sözün doğrusu şudur ki, sevgiliden [Allahü teâlâdan] gelen her şeyi, gülerek, sevinerek karşılamak lazımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hatta, kendi nefsinin böyle isteklerinden daha tatlı olmalıdır. Seven böyle olmazsa, sevgisi tam olmaz. Hatta, seviyorum demesi, yalancılık olur. (c. 2, m. 75 )

Kalıtsal hastalıklar
Sual:
Bazı hastalıklar kalıtsaldır. Neden günahsız bir çocuk, babasının cezasını çekiyor?
CEVAP
İrsî [kalıtsal] olan hastalıkların bulaşacağı, yüzde yüz kesin değildir. Bir babanın üç çocuğu olur, birine geçer, ötekine geçmeyebilir.

Adamın biri, komşusunun devesinden kendi devesine hastalık geçti diye şikayette bulunur. Peygamber efendimiz, (Komşunun devesine hastalık kimden bulaştı?) diye sorar. Yani, hastalık muhakkak bulaşacak diye bir şey yoktur, komşu deveden geçebileceği gibi, kendiliğinden veya başka sebeple de hasta olmuş olabilir.

Mutlaka, çocuğa hastalık babasından geçiyor denirse, peki babaya bu hastalık nereden geldi? Ona da babasından ona da onun babasından diyemezsiniz. O zaman bu Hazret-i Âdem’e kadar gider. Bu irsî hastalıkların hepsinin Hazret-i Âdem’den geldiğini kabul etmiş olursunuz. Bu ilmi olmadığı gibi tam hurafe olur. Herkes Hazret-i Âdem’den geldiğine göre, hastalığı olmayan insanlar da vardır.

İkinci ve en önemli husus da, Peygamber efendimiz, (Her hastalığın bir ilacı mutlaka vardır. Allahü teâlâ devasız dert yaratmadı) buyuruyor; ama tıp bunun devasını bulamadıysa, suçu babanıza veya başkalarına yüklemeye hakkınız olamaz. Allahü teâlânın, bildirdiği kurallara uyan kolay kolay hasta olmaz. Hasta olursa, onun da çaresini yaratmıştır.

Ana babanın günahını da, çocuğu çekmez. Bir âyet-i kerime meali:
(Kimse kimsenin günahının cezasını çekmez.) [İsra 15]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Veled-i zina, babasının günahını çekmez. Hiç kimse, diğerinin günahını çekmez.) [Hakim]

Her şeyi sebeplerle yaratmak Allahü teâlânın âdetidir. Hastalık, kimine bir başkasından, kimine de kalıtım yoluyla geçer. Kimi kendi ihmalinden dolayı hasta olur, kimi anadan sakat olarak doğar, bir başkası da, deprem veya trafik kazası sonucu sakat kalabilir. Bunların hepsi birer sebeptir. Böyle olmasında bir çok hikmetler vardır. Birkaçı şöyledir:
1- Bir insanın hastalıklı dünyaya gelmesi, belki onun hakkında daha iyidir. Bir âyet-i kerime meali:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara ]

Allahü teâlâ, kudsi hadislerde buyuruyor ki:
(Mümin başına gelen işten, hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun için iyidir.) [İbni Şahin]

(Kiminin imanı ancak zenginlikle salah bulur. Eğer o fakir olsaydı, küfre girerdi. Kimi de, ancak fakirlikle salah bulur, [doğru, iyi yolda olur], eğer zengin olsaydı, küfre düşerdi. Kiminin imanı da, ancak sıhhatte olması ile tamam olur. Eğer hastalansa, küfre girerdi. Kiminin imanı hastalıkla olgunlaşır. Eğer sıhhatte olsaydı küfre sürüklenirdi.) [Hatib]

2- Bela ve sıkıntılar, günahların affına sebep olur. Bir hadis-i şerif meali:
(Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken bile, günahlarına kefaret olur.) [Buhari]

3- Günahlarımızın cezasını bu dünyada çekmek, büyük bir nimettir. Dünya azapları, ahiret azapları yanında hiç kalır. Ahiret azaplarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder. Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ, bir kuluna hayır murat edince, günahlarının cezasını dünyada verir. Şer murat edince, günahlarının cezasını kıyamete bırakır.) [Tirmizi]

4- Üç beş günlük dünyada çekilen sıkıntılar, ahirette büyük ve sonsuz nimetler verilmesine sebep olur. Hazret-i Ömer buyurdu ki:
Bana bir bela gelirse, üç türlü sevinirim:
Birincisi, belayı Allahü teâlâ göndermiştir. Sevgilinin gönderdiği her şey tatlı olur.
İkincisi, Allahü teâlâya, bundan daha büyük bela göndermediği için şükrederim.
Üçüncüsü, Allahü teâlâ, insanlara boş yere, faydasız bir şey göndermez. Belaya karşılık, ahirette nimetler ihsan eder. Dünya belaları az, ahiretin nimetleri ise sonsuz olduğu için, gelen belalara sevinirim. (seafoodplus.infoları)

Sonsuz Cennet nimetleri yanında, bu dünyada birkaç senelik sıkıntının hiç lafı olmaz. Bin sene de olsa, sonsuz yanında, denizde damla bile değildir. İmam-ı Gazali hazretleri, (Bütün dünya, gökyüzü dahil, buğday tanesi dolu olsa, bir serçeye deseler ki, her sene bir tane yiyeceksin, o buğdaylar biter, sonsuzun yanında hesabı bile olmaz) buyuruyor.

5- Bu dünya imtihan yeridir. Allahü teâlâ, çeşitli nimetler vererek kullarını imtihan ettiği gibi, bela ve musibetlerle de imtihan eder. Bir âyet-i kerime meali:
(And olsun, sizi biraz korku, biraz açlık, mal, can ve mahsulün eksilmesiyle imtihan edeceğiz. Ey Habibim, sabredenlere [ihsanımı] müjdele!) [Bekara ]

6- Bu dünyada sıkıntı çekmeyen, Cennet nimetlerinin kıymetini bilemez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada, birkaç gün dert, bela çekmeselerdi, Cennetin lezzetlerinin kıymetini anlamazlardı ve ebedi nimetlerin kıymetini bilmezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz. Acı çekmeyen, rahatlığın kıymetini bilmez. Dünyada bunlara elem vermek, sanki daimi lezzetleri arttırmak içindir.

7- Her gün insanın karşılaştığı her şey, Allahü teâlânın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz. Kulluk böyle olur. Kul isek, böyle olmalıyız. Böyle olmamak, kulluğu kabul etmemek ve sahibine karşı gelmek olur. Allahü teâlâ, hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!) [Taberani]

Sabr-ı cemil
Sual: Sabr-ı cemil ne demektir?
CEVAP
Sabr-ı cemil, başa gelen belaya, en güzel şekilde, feryat etmeden, insanlara şikâyet etmeden sabretmek demektir. İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, (Sabır, kazaya rıza göstermekten dolayı değil de, başka maksatlarla olursa, buna sabr-ı cemil denmez) buyuruyor. Bir hadis-i kudsî:
(Kimin bedenine, evladına veya malına bir musibet gelir de, o da sabr-ı cemil gösterirse, Kıyamette ona hesap sormaya hayâ ederim.) [Hâkim]

Sabır ve dua silahı
Sual: (Müminin silâhı, sabır ve duadır)
hadisindeki sabır ve dua, silah olarak nasıl kullanılır?
CEVAP
Silah,
daha çok savunma aracıdır. Dua ve sabırla kötü şeyler önlendiği gibi, iyi şeyler de ele geçer. Sıkıntılı şeylerden kurtulmak için,rahat ibadet edebilmek ve haramlardan kaçmak için, sabrederek dua etmek gerekir. Her ikisine de birkaç örnek verelim:

Sabır silahının faydaları
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak, sabırsız ele geçmez. Resulullah efendimize (İman nedir?) diye sorulduğunda, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemi)

Sabır acı ise de, meyvesi tatlıdır. Beş âyet-i kerime meali:
(Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilir.) [Zümer 10]

(Sabredenlere [ihsanımı] müjdele!) [Bekara ]

(Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara ]

(Allah sabredenleri sever.) [Âl-i. İmran ]

(En güzel şekilde sabret!) [Mearic 5]

Birkaç hadis-i şerif meali:
(Sabreden kuldan Allah razı olur.) [Deylemi]

(Sabırlı ve ihlâslılar, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [Taberani]

(En faziletli amel, sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]

(Sevmediklerinize sabretmedikçe, sevdiklerinize kavuşamazsınız.) [İ. Maverdi]

(Sabır üç çeşittir:
1- Belaya sabır,
2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır,
3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene , ibadet yapmaya sabredene , günah işlememeye sabredene ise derece ihsan edilir.)
[Ebu-ş-şeyh]

Dua silahının faydaları
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kaza-i muallâkı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız dua değiştirir.) [Hâkim]

(Kader tedbirle değişmez; ama kabul olan dua, bela gelirken korur.) [Taberani]

(Dua 70 türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.) [Tirmizi]

(Dua belayı önler.) [Deylemi]

(Dua edenin, ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür yahut ahirette mükâfatını bulur.) [Deylemi]

Sabır istemek gerekir
Sual:
(Allah’tan sabır istenmez, çünkü sabır istemek, bela istemek demektir. Buna herkesin gücü yetmez) deniyor. Sabır istemek kötü müdür?
CEVAP
Hayır, kötü değildir. Biz bela ve musibet istemiyoruz. (Başımıza bela ve musibet gelirse, bunlara karşı sabırlı olmamızı nasip et!) diye dua ediyoruz. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin!) [Bekara 45]

(Ey iman edenler, sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin! Elbette Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara ]

Görüldüğü gibi Allahü teâlâ, (Sabırla yardım isteyin) buyuruyor. Allahü teala ile beraber olmak için sabır istemek ve sabır ehli olmak ne büyük nimettir.

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ, sabır isteyeni sabırlı kılar.) [Tirmizî]

Peygamber efendimiz de, şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbî, beni çok şükreden ve çok sabredenlerden eyle!) [Bezzar] (Demek ki sabreden kul olmayı istemek gerekiyor.)

(Ya Rabbî, sıhhat, âfiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine razı olanlardan eyle!) [Taberanî]

(Allah’tan bela mı istiyorsun, önce âfiyet iste!) hadis-i şerifi, diğer hadis-i şeriflere aykırı değildir. O kimse, (Ya Rabbî, vereceğin belaya sabır ver!) diyormuş. (Ya Rabbî bela verme, bela gelirse sabrını da ver!) diye dua etmenin mahzuru olmaz.

Sabır istemek gerekir
Sual:
(Sabır istemek, bela istemektir) deniyor. Sabır istenmez mi?
CEVAP
(Yâ Rabbî, vereceğin belaya sabır ver!) demeden, sabır istemenin mahzuru olmaz. Bir âyet-i kerime meali:
(Ey Rabbimiz, bize çok sabır ver, Müslüman olarak canımızı al!) [Araf ]

Allahü teâlâ, Musa aleyhisselamdan sonra, İsrail oğullarına birçok peygamber gönderdi, fakat zaman geçtikçe azgınlaşan İsrail oğulları, Tevrat’ın hükümlerini değiştirdiler, peygamberlerini dinlemediler, ahlâkları tamamen bozuldu. Calut isimli kâfir bir hükümdar, İsrail oğullarını vatanlarından sürüp çıkardı. Daha sonra, Talut isimli bir hükümdar, ordusuyla gelip Calut’un üzerine yürüdü. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında, “Rabbimiz! Bize sabır ver, sebatımızı, cesaretimizi artır, inkâr eden millete karşı bize yardım et” dediler.) [Bekara ]

Talut’un ordusunda bulunan Davud aleyhisselam, Calut’u öldürdü. Talut’un ölümünden sonra, Davud aleyhisselam İsrail oğullarının hükümdarı oldu.

Davud aleyhisselamın da bulunduğu ordudaki Müslümanlar, (Yâ Rabbî, bize sabır ver) diye dua etmişlerdir.

Musibetlere sabretmek, yüksek derecedir.

Sabır nedir?
Sual: Sabrın önemi bildiriliyor, amaneye sabredeceğiz?
CEVAP
Herkes sabır denince belaya sabrı anlar. Daha önemlileri de vardır. Sabır üçtür:
1- Bela gelince, 2- İbadet ederken 3- Günah işlememek için. Bunlara sabredilirse, çok nimetlere kavuşulur. Bir hadis-i şerifte, (Belaya sabredene , ibadet yapmaya sabredene , günah işlememeye sabredene ise derece ihsan edilir) buyuruldu. (Ebu-ş-şeyh)

Birkaç örnekle açıklayalım:
1- Belaya sabır hakkında bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ buyurdu ki: “Bedenine, evladına veya malına bir musibet gelen, sabr-ı cemille karşılarsa, Kıyamette ona hesap sormaya hayâ ederim.”) [Hâkim]

2- Belaya sabra göre, ibadete sabır daha zor olduğu için, sevabı da daha fazladır. Mesela, bir ay aç, susuz durarak ve başka ihtiyaçları da terk ederek oruç tutmak, herkese kolay değildir. Çok kimse bu sabrı gösteremiyor. Abdest almak, sabah uykudan uyanıp kalkmak, günde beş vakit namaz kılmak çok kimseye zor geldiği için, bu sabrı gösteremiyorlar.

3- Günah işlememeye sabır, ibadet işlemeye sabretmekten daha zor olduğu için sevabı da daha çoktur. İnsan ibadete sabredip yapabilir, fakat günaha sabır zordur. Mesela hemen gıybete girer. Çok kimse gıybet günahından kurtulamaz, yani sabredemeyip gıybet eder. Çoğu insan, kibrin büyük günah olduğunu bildiği hâlde, kendisinin küçük düşmesine rıza gösteremez. Herkesin kendisini övmesini ister.

Çok kimse kadınların açık gezmesinin, boyanıp, koku sürünüp dışarıya çıkmalarının günah olduğunu bildiği hâlde, dayanamaz, bu günahı işler. Çoğu kadın, namaz, oruç ve diğer ibadetleri yapmaya sabır gösterdiği hâlde, kapalı gezmeye sabredemez. Günah işlememeye sabır, onun için çok kıymetlidir. Bir günahtan kaçmak birçok ibadet etmekten üstündür. Bir hadis-i şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır. (Rıyad-un-nasıhin)

Büyük küçük her çeşit günahtan çok sakınmalı. Namaz kılmayanın da, günahtan sakınması imkânsız denecek kadar zordur. Kur’an-ı kerimde, namazı doğru kılmanın, her çeşit kötülüğü, günahı önleyeceği bildiriliyor. Namazı doğru kılarak, günahlardan sakınmaya çalışmalıyız.

Hastalıktan şikâyet
Sual:
Hastalığa veya başa gelen belaya sabretmeyip bunları başkasına anlatınca, sevabdan mahrum mu kalınır?
CEVAP
Sabredilmezse, sabretme sevabından mahrum kalınır.
Musibetlere, hastalığa sevab olmaz. Bunlara sabredilirse sevab verilir, fakat sabredilmese de, günahların affına sebep olur. Sabredilir, kimseye şikâyet edilmezse, o zaman sabır sevabına da kavuşulur. (S. Ebediyye)

Sual: Allahü teâlâ, her şeye kadirdir. İman edenlere, hem dünyada, hem de ahirette nimetler, lezzetler verseydi ve dünyada verdiği lezzetler, ahirette, bunların elem çekmesine sebep olmasaydı, daha iyi olmaz mı idi?
CEVAP
Bu konuda Mektûbât kitabında buyuruluyor ki:
“İnsanlar, dünyada, birkaç gün dert, bela çekmeselerdi, Cennetin lezzetlerinin kıymetini anlamazlardı ve ebedî nimetlerin kıymetini bilmezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz. Acı çekmeyen, rahatlığın kıymetini bilmez. Dünyada bunlara elem vermek, sanki daimî lezzetleri arttırmak içindir. Bu elemler, bir nimet olup, cahil halkı denemek için, büyüklere verilen nimetler, elem olarak gösterilmektedir. Yabancılara elem şeklinde gösterilen, dostlar için nimettir.

Belalar, sıkıntılar, cahil için sıkıntı ise de, bu büyüklere, sevdiklerinden gelen her şey, tatlı olmaktadır. Nimetlerden lezzet aldıkları gibi, belalardan da lezzet duyarlar. Hatta, bela sadece sevgilinin arzusu olup, kendi istekleri karışmadığı için, daha tatlı gelir. Nimetlerde bu lezzet bulunamaz. Dünyada dert ve bela olmasaydı, bunların gözünde, dünyanın hiç değeri olmazdı.

O hâlde, Allahü teâlânın dostları, dünyada da, ahirette de lezzetli ve sevinçlidir. Dertlerden aldıkları lezzetler, ahiret lezzetlerinin azalmasına sebep olmaz. Ahiret lezzetlerini gideren, cahillerin aradıkları lezzetlerdir.

Bu dünya, imtihan yeridir. Burada hak, batıl ile; haklı, haksız ile karışıktır. Burada, dostlarına sıkıntılar, belalar vermeseydi, yalnız düşmanlarına verseydi, dost, düşmandan ayrılır, belli olurdu. İmtihanın faydası kalmazdı. Hâlbuki, gayba iman etmek lazımdır. Dünyanın ve ahiretin bütün saadetleri, görmeden inanmaya bağlıdır.

Allahü teâlâ, dostlarını mihnet ve bela içinde göstererek, düşmanlarının gözünden sakladı. Dünya, imtihan yeri oldu. Dostları, görünüşte belada, hakikatte ise, zevk ve lezzettedir.

Allahü teâlâ her şeye kadirdir. Dostlarına hem dünyada, hem de ahirette rahatlık verebilir. Fakat, âdeti böyle değildir. Kudretini, hikmeti ve âdeti altına gizlemeyi sever. İşlerini, yaratmasını, sebepler altında gizlemiştir. O hâlde, dünya ahiretin aksi olduğundan, dostların, ahiret nimetlerine kavuşmak için, dünyada sıkıntı çekmeleri lazımdır.”

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir