mescidi haram anlamı / Mescid-I Haram - Türkçe Bilgi

Mescidi Haram Anlamı

mescidi haram anlamı

Mescidi Haram Ne Demek?

Tarih: 21 &#;ubat Hac ve Umre Terimleri

Mescidil Haram ne demek? Mescidi Haram neresidir? Mescidi Haram Kuran'da geçiyor mu? Yeryüzündeki ilk mescid hangisidir? Mescidi Haram'ın mimari tarihçesi nedir? İslam'da Mescidil Haram'ın önemi ve fazileti nedir? Mescidi Haram'da yapılan ibadetin fazileti nedir? Mescidil Haram ile ilgili kısaca bilgiler

Kur'ân-ı Kerîm’de on beş yerde "el-mescidü'lharâm" tabiriyle geçmektedir.

Mekke’de Kâbe'yi kuşatan ve ibadet için kullanılan alanın yanı sıra Mekke veya Mekke Haremi kastedilir. İslâm öncesinde Mekke şehir planı Kâbe merkezli olarak gerçekleştirilmiş, siyasî ve İçtimaî hayatın bütün fonksiyonlarının yerine getirildiği bir merkez olarak Kâbe'nin bulunduğu alana geçişi sağlayan kapılar konulmuştu.

  • Yeryüzünde Bilinen İlk Mescid

Yeryüzünde bilinen ilk mescid olan Mescid-i Harâm, Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve Hz. Ebû Bekir -radıyallâhu anh- zamanında herhangi bir değişikliğe uğramadan kullanılmaya devam edildi. Hz. Ömer -radıyallâhu anh- döneminde çevresindeki bazı evler istimlâk edilerek büyük oranda genişletildi ve etrafı göğüs hizasında bir duvarla çevrildi.

Hz. Osman -radıyallâhu anh- zamanında yeniden genişletilen ve m2’lik bir alana ulaşan Mescid-i Harâm'a ilk revak bu genişletmede yapıldı. Bundan sonra birçok kere gerçekleştirilen genişletmelerde Mescid-i Harâm'ın merkezindeki Kâbe’nin yer aldığı açık avlu korunmuş ve bütün faaliyetlerde Kâbe’nin merkezde bulunmasına özen gösterilmiştir. Mescid-i Harâm, Abbâsî halifelerinden Muktedir-Billâh zamanında ’de gerçekleştirilen ıslahat ve genişletme sonunda m2’lik bir alana, kapı sayısı da on dokuza ulaştı.

  • Mescidil Haram'ın Kısaca Mimari Tarihçesi

Abbâsîler’den Suûdîler zamanına kadar gerçekleştirilen faaliyetler Mescid-i Harâm’ın iç düzenlemesiyle ilgili olup bu alan ve yapı korunmuş, Mescid-i Harâm mimari açıdan kesin şeklini Osmanlı padi-şahlarından II. Selim ve III. Murad zamanında almıştır. 'da klasik dönem Osmanlı mimari üslûbuna göre düzenlenen Harem-i Şerif'in eski düz ahşap çatısı yerine çok sayıda konik kubbe inşa edildi. Bu sırada avlunun açık bir alan olması özelliği korunurken ikinci bir avluya bir dizi revakla geçen küçük çaplı müzehhep alemli kubbeler kullanıldı. Harem-i Şerifin doğu duvarı başta olmak üzere çeşitli yerleri hüsn-i hat örnekleriyle tezyin edildi. Avlunun ve iç kısma geçilen ilk direklerin üst taraflarına her beş direkte Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ismi gelecek şekilde istifler yapıldı ve kapıları üzerine Mescid-i Harâm'la ilgili âyetler hakkedildi. Kanûnî Sultan Süleyman zamanında başlanan tavaf alanı (metâf) ile ana kapıların bulunduğu yerlerin mermerle döşenmesi işi III. Murad () zamanında tamamlandı.

’te başlatılan ve Safâ ile Merve arasındaki sa'y yolunun da (mes'â) Mescid-i Harâm'a birleştirildiği genişletmede iç avlu kısmı üç katlı olarak tasarlanmış ve minareler dışında Harem-i Şerif'in OsmanlIlar zamanındaki yapısı korunarak ilâve edilen kısım ona bitiştirilmiştir. yılına kadar dört merhalede tamamlanan bu imardan sonra Mescid-i Harâm'ın alanı m2'ye ulaşmıştır. 'de başlatılıp 'te tamamlanan genişletme sırasın-da, Kâbe merkezli mimari üslûbu korunan Mescid-i Harâm'ın iki katı ile damının toplam alanına mescid dışındaki avlunun da ilâve edilmesiyle genel alanı m2'ye ulaşmış, aynı anda yaklaşık 1 milyon kişinin namaz kılmasına zemin hazırlanmıştır. Toplam doksan beş girişi olan Mescid-i Harâm’ın yeni şeklinde Osmanlı klasik dönem mimari özelliklerini taşıyan sütun başlıkları ile mukarnas, kemer, korniş, destek ve tavan tezyinatının yerini ağırlıklı olarak Kuzey Afrika ve Endülüs üslûbu almış, sadece OsmanlI dönemi revakları muhafaza edilmiştir.

  • İslam Dünyasinde Minare İlk Kimler Tarafından Yapılmıştır?

İslâm dünyasında minare ilk defa Emevîler döneminden itibaren cami ve mescidlere eklenmişse de Mescid-i Harâm'a bu dönemde minare yapıldığı hususu belirgin değildir. Abbâsîler döneminde Mescid-i Harâm’ın dört adet minaresi bulunuyordu ve başmüezzin bâbülumre minaresinde ezan okumaya başlar, diğer üç minaredeki müezzinler onu takip ederdi. Daha sonra başmüezzin zemzem kubbesinin üzerinde ezan okumaya başladı ve diğer minarelerdeki müezzinler onu takip ettiler. Memlükler minare sayısını beşe çıkardılar. Osmanlı döneminde Harem-i Şerif’in minarelerinin sayısı tavaf sayısıyla eşitlenerek yediye çıkarıldı.

Emevîler dönemine kadar hutbeler Hatîm'in üzerinden okunuyordu. Bu dönemden itibaren Makâm-ı İbrâhim'in yanma konulan minber hutbelerde kullanılmaya başlandı. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından hediye edilen muhteşem mermer minberin, 'te önce bulunduğu yerden 7 m. doğuya alınması ve daha sonra da kaldırılmasıyla hutbeler seyyar minberler üzerinden okunmaya başlamıştır. Bundan sonra metâf alanında sadece camekân mahfazası içinde Makam-ı îbrâhim kalmış, XX. yüzyılın başlarında çekilen fotoğraflarda görülen mezheplere ait makamlar (Mâkamât-ı erbaa), zemzem binası, Bâbüsselâm ve biri muvakkithane, diğeri kütüphane olarak kullanılan iki kubbe kaldırılmıştır.

  • İslam'da Mescidi Haram'ın Önemi ve Fazileti

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yeryüzünde bilinen ilk mescidin Mescid-i Harâm olduğu şeklindeki Kur'ân âyetine (Âl-i İmrân 3/96) vurgu yaptıktan sonra (Buhârî, "Enbiyâ", 10, 40; Müslim, "Mesâcid", ) yeryüzün-de ziyaret edilmeye değer üç mescidden birinin Mescid-i Harâm olduğunu (diğerleri Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ), bundan dolayı burada yapılan ibadetin diğer mescidlerde yapılandan daha faziletli sayıldığını bildirmiştir (Buhârî, "Fazlü’s-salât fî mescidi Mekke ve'l-Medîne”, 1; Müslim, "Hac”, ). Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mescid-i Nebevîde kılınan namazın Mescid-i Harâm hariç diğer yerlerde kılınan namazlardan bin kat, Mescid-i Harâm'da kılınan namazın ise Mescid-i Nebevîde kılınandan yüz kat daha faziletli olduğunu haber vermiştir (Müsned, IV,5; Heysemî, IV,4). Bunları destekleyen bir diğer hadiste de Mescid-i Harâm'da kılman namazın başka mescidlerde kılanan namazdan yüz bin defa daha faziletli olduğu haber verilmiştir (îbn Mâce, "İkâme", ; Heysemî, IV,7).

Kaynak: Diyanet

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KIBLE NEDEN MESCİD - İ AKSA’DAN KÂBE’YE DÖNDÜ?

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan

Mescid-i Haram Nedir? Hakkında Kısaca Bilgi

Mescid-i Haram Nedir? Mescid-i Haram Hakkında Kısaca Bilgi (TDK), Mescid-i Haram nedir, Mescid-i Haram nasıl yazılır tdk, Mescid-i Haram anlamı tdk, Mescid-i Haram Hakkında Kısaca Bilgi,Terimleri Sözlüğü

Sizlere bu yazımızda &#;Mescid-i Haram &#; kelimesi hakkında bilgi vereceğiz. 

Mescid-i Haram  kelimesinin anlamı:

Mescid-i Haram Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Terimi Olarak Mescid-i Haram:
Mekke&#;de ortasında Kâbe&#;nin bulunduğu Cami-i Şmonash.pw arasında Harem-i Şerif de denir. Yer yüzünde ilk yapılan mesciddir (Müslim, Mesâcid, 1).Mescid-i Haram&#;da kılınan namaz diğer mescidlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha fazla sevaptır.

Mescid-i Haram Genel Türkçe Terimi Olarak Mescid-i Haram:
Kâbe&#;nin de içinde bulunduğu en büyük ibadet yeri.

Mescid-i Haram Hac ve Umre Terimi Olarak Mescid-i Haram:
Mekke&#;de ortasında Kâ&#;be&#;nin bulunduğu Cami-i Şmonash.pw arasında Harem-i Şerif de denir. Yer yüzünde ilk yapılan mesciddir (Müslim, Mesâcid, 1).Mescid-i Haram&#;da kılınan namaz diğer mescidlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha fazla sevaptır (İbn Mâce, Salat,).

Zıt Anlamlı Kelimeler İçin Tıklayınız

Terimler Sözlüğü İçin Tıklayınız

Nasıl Yazılır Kelimeleri İçin Tıklayınız

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız

Deyimlerin Anlamı ve Cümle İçinde Kullanımları İçin Tıklayınız

Mescid-i Haram Hakkında Bilgi, Mescid-i Haram nasıl yazılır tdk, Mescid-i Haram nedir

Mescid-İ Har&#;m nedir, ne demek? Mescid-İ Har&#;m ne anlama geliyor?

Kur’&#;n-ı Ker&#;m’de on beş yerde ge&#;en (M

Mescid-i Harâm yeryüzünde bilinen en eski mesciddir (Âl-i İmrân 3/96). Hz. Peygamber İslâmiyet'i tebliğ için zaman zaman Mescid-i Harâm'ı kullanmış, yapılan baskılara rağmen Hacerülesved ile Rüknülyemânî arasında namaz kılmıştır. Hz. Ömer'in İslâmiyet'i kabul etmesinden sonra müslümanların Mescid-i Harâm'da açıkça namaz kılmaya başladıkları bildirilmektedir (İbn Hişâm, I, ). Kur'an'da, Mescid-i Harâm'ın ziyaret edilmesini engellemenin ve halkını oradan çıkarmanın Allah katında büyük günah olduğu belirtilir (el-Bakara 2/). Mekke'nin fethi üzerine Resûl-i Ekrem meşhur fetih konuşmasını Mescid-i Harâm'da yapmış ve oraya sığınanların emniyette olacağını bildirmiştir.

İslâm öncesi dönemde Kusay b. Kilâb (ö. dolayları) Mekkeliler'i Kâbe merkez olmak üzere Mekke ve çevresine yerleştirmiş, evlerin arasından Kâbe'nin bulunduğu alana geçişi sağlayan kapılar yapılmıştır. Kâbe'yi kuşatan bu alan siyasî ve içtimaî hayatın bütün fonksiyonlarının yerine getirildiği bir merkezdi (Cevâd Ali, IV, 46). Hz. Peygamber'in amcası Abbas Mescid-i Harâm'ın sikāye (hacılara su temini) ve imâre (asayiş ve onarım) görevlerini üstlenmişti. Kureyş kabilesi de toplanma yerleri olan Mescid-i Harâm'a saygı gösteriyordu (Abdülhay el-Kettânî, I, ).

Resûl-i Ekrem ve Hz. Ebû Bekir zamanında Mescid-i Harâm'da herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Hz. Ömer döneminde ise çevresindeki bazı evler istimlâk edilerek büyük oranda genişletilmiş ve m2'lik bir alan haline getirilmiş, etrafı göğüs hizasında bir duvarla çevrilmiştir (17/). Hz. Osman devrindeki genişletmeyle alanı m2'ye ulaşan Mescid-i Harâm'a ilk revakın bu sırada yapıldığı kaydedilmektedir (Zerkeşî, s. 39). Abdullah b. Zübeyr'in Hicaz hâkimiyeti sırasında () onun tarafından başlatılıp Emevî Halifesi Abdülmelik zamanında sürdürülen ve I. Velîd döneminde tamamlanan (91/) ilâvelerle birlikte Mescid-i Harâm'ın alanı m2'ye ulaşmıştır. Bu genişletme esnasında merkezinde Kâbe'nin yer aldığı avlu açık olarak korunmuş, Mısır ve Şam'dan getirilen mermer sütunların üstüne kemer inşa edilip Harem-i şerif'in üstü sâc ağacından düz bir çatıyla ve ahşap kısmı yaldızlanan bir tavanla örtülmüş, üzerlerine bazı tezyinatın yapıldığı sütunların başlıklarına altın kaplama levhalar ve kesme taşlarla yenilenen çevre duvarına pencereler konulmuş, Abdullah b. Zübeyr'in zeminine kum döktürüp taş döşeterek tesviye ettirdiği tavaf alanı (metâf) başta olmak üzere Mescid-i Harâm'ın çeşitli yerlerine mermer döşenmiştir.

Emevîler'in Mekke valisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî'nin zemzemle Rüknülhacerülesved arasında yaptırdığı mermer çeşme Abbâsîler'in ilk Mekke valisi Dâvûd b. Ali tarafından yıktırıldı. Abbâsî Halifesi Ebû Ca'fer el-Mansûr, Mescid-i Harâm'ın ihtiyacı karşılayamaması sebebiyle Mekke Valisi Ziyâd b. Ubeydullah el-Hârisî'den mescidin genişletilmesini istedi (/). Kuzey tarafındaki evler istimlâk edilip Mescid-i Harâm genişletildi. Ayrıca bir revak ve kuzeybatı köşesinde Umre kapısının yanına bir minare ilâve edildi. Mescid-i Harâm mermerle kaplandı ve ilk defa bir minber konuldu. () yılında tamamlanan bu imar faaliyetlerine dair kitâbe Benî Cehm kapısı üzerine yerleştirildi. Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh 'te () hac için Mekke'ye geldiğinde Kâbe'nin Mescid-i Harâm'ın ortasında yer almadığını görünce Kâbe'yi merkeze alacak şekilde bir genişletme daha yapılmasını emretti. 'de () başlayan çalışmalar Mehdî-Billâh'ın vefatından sonra oğlu Hâdî-İlelhak zamanında tamamlandı (/). Bu genişletme sırasında Harem-i şerif'e yüksekliği 4,8 m. ve çevresi 1,44 m. olan sütun konuldu, bunların üstüne ahşap bir tavan yapıldı (Ezrakī, II, 81). Bâbüsselâm, Bâbü Ali ve Bâbülvedâ'nın yanına mescidin kuzeydoğu, güneydoğu ve güneybatı köşelerine birer minare ilâve edildi, kapı sayısı da on dokuza çıkarıldı (Abdüllatîf b. Abdullah b. Dehîş, s. ). Mescid-i Harâm'ın kuzeydoğusunda Zemzem Kuyusu'nun önünde su dağıtılan sikāye ile içerisinde çeşitli malzeme ve eşyanın saklandığı yapının üzerine birer kubbe de Mehdî zamanında yaptırıldı (a.g.e., s. 64). Çeşitli dönemlerde tamir gören bu iki yapı Mescid-i Harâm'ın ilk fotoğraflarında görülmektedir. Kubbetü's-sikāye'de, bazı önemli günlerde makām-ı İbrâhim'de teşhir edilen Zeyd b. Sâbit mushafı ile diğer mushaf ve kitapların muhafaza edildiği bir dolap bulunmaktaydı (İbn Battûta, I, ). Harem-i şerif'in kuzeyinde olup Emevî ve ilk Abbâsî halifelerinin ikametine ayrılan, Velîd zamanındaki genişletmede mescid alanının ortasında kalan Dârünnedve, Halife Mu'tazıd-Billâh devrinde sütunlar eklenerek mescide dahil edildi (/). 'da () Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh zamanında Bâb-ı İbrâhim'in Harem'e dahil edildiği genişletmeden sonra m2 olan Mescid-i Harâm'ın alanı (Abdüllatîf b. Abdullah b. Dehîş, s. 65), Suûdî hükümetinin yılında gerçekleştirdiği genişletmeye kadar önemli bir değişikliğe uğramadı. 'de Evliya Çelebi ve 'da Muhammed Lebîb el-Betenûnî'nin verdiği bilgiler ve yapılan tasvirler bu hususu teyit etmektedir. 'de () Mescid-i Harâm'ın yakınında çıkan bir yangın ve ardından sel felâketi Harem-i şerif'in kuzey ve batı taraflarındaki sütuna büyük hasar vermişti. Memlük Sultanı el-Melikü'n-Nâsır Ferec döneminde 'te () başlayan ve malzemenin önemli kısmının Hindistan ve Anadolu'dan getirilmesinden dolayı yaklaşık dört yıl süren bir çalışmayla Mescid-i Harâm'ın yanan bölümü bütünüyle yenilendi. Bu sırada makām-ı İbrâhim'in üzerine yontma ince taştan dört sütun üstüne ahşap bir kubbe yapılmış ve etrafı demir şebekelerle çevrilmişti.

Mekke'yi basan sellerin Mescid-i Harâm'a ve Kâbe'ye zarar vermesini önlemek için Hz. Ömer zamanından itibaren çeşitli tedbirler alındı, Kanûnî Sultan Süleyman devrinde Mescid-i Harâm'ın kapılarının eşikleri taş basamaklarla yükseltildi (Evliya Çelebi, IX, ). Kanûnî Sultan Süleyman döneminde gerçekleştirilen tamirlerle (/, /, /) Mescid-i Harâm'ın direk ve revakları büyük oranda yenilendi, kapıları onarıldı. Metâfın taş döşemeleri değiştirildi, birkaç minaresi ve mezheplere ait makamlar yeniden inşa edildi. Ayrıca muhtelif renkte taşlarla kakma tezyinatı olan ve kubbesiyle yüksekliği 12 metreyi bulan bir minber eklendi.

Osmanlı devrinde Mescid-i Harâm mimari açıdan kesin şeklini II. Selim ve III. Murad zamanında almıştır. () yılında klasik dönem Osmanlı mimari üslûbuna göre düzenlenen Harem-i şerif'in eski düz ahşap çatısı yerine çok sayıda mahrûtî kubbe inşa edildi. İstanbul ve Mısır'da hazırlanan malzemenin dışında dinar harcanan bu çalışmalarda avlunun açık bir alan olması özelliği korunurken ikinci bir iç avluya bir dizi revakla geçen küçük çaplı müzehhep alemli kubbeler kullanıldı. Harem-i şerif'in doğu duvarı başta olmak üzere çeşitli yerleri hüsn-i hat örnekleriyle tezyin edildi. Avlunun ve iç kısma geçilen ilk direklerin üst taraflarına her beş direkte Hz. Peygamber'in ismi gelecek şekilde istifler yapıldı ve kapıları üzerine Mescid-i Harâm ile ilgili âyetler hakkedildi. Kanûnî Sultan Süleyman devrinde başlanan, metâf ile ana kapıların bulunduğu yerlerin mermerle döşenmesi işi III. Murad zamanında () tamamlandı.

'de () I. Ahmed Kâbe'nin altın oluğunu yeniledi ve Zemzem Kuyusu'nun giriş kısmına demir bir kafes yaptırdı. IV. Murad, 'da () büyük bir sel sonucu bazı taşları yerinden oynayan Kâbe'yi kısa zamanda tamir ettirdi. IV. Mehmed mescidin yedi minaresini onarttı, metâfın sahasını genişleterek buraya yontma taş döşetti, Safâ ve Merve arasına kandiller koydurdu. II. Mustafa zamanında () Hacerülesved'in mahfazası, Kâbe tavanını tutan direkleri ve yüzeye inen merdiveni yenilendi. III. Ahmed metâfın döşemelerini değiştirtti, I. Mahmud yeni avizeler ve şamdanlar gönderdi. I. Abdülhamid makām-ı İbrâhim, makām-ı Şâfiî, Umre kapısındaki minare ve Kâbe'de tamirler yaptırdı. Bu sırada metâftan sonra namaz kılınan alanlar yeniden planlandı. Sultan Abdülmecid, Harem içinde kandil asılması için dört tarafa eşit aralıklarla hurma şeklinde direkler diktirdi. Kubbe altlarına, iç ve dış bölümlere sayısı 'i aşan kandiller astırdı. Onun döneminde mescidin eskiyen kısımları, Hacerülesved'in gümüş mahfazası ve Kâbe'nin altın oluğu yenilendi, Hicr'i çevreleyen duvar onarıldı. 'da Sultan Mehmed Reşad mescidin genel bir tamirinin yapılmasını, selden zarar gören sütunların değiştirilmesini istedi. Ancak I. Dünya Savaşı yüzünden bu imar işi yarım kaldı. Haremeyn'in idaresi Suûd ailesine geçince başlangıçta birtakım tamirler yapıldı ve zemzemin sebilleri birkaç defa yenilendi.

'te başlatılan ve Safâ ile Merve arasındaki sa'y yolunun da (mes'â) Mescid-i Harâm'a katıldığı genişletmede iç avlu kısmı üç katlı olarak tasarlanmış ve minareler dışında Harem'in Osmanlılar zamanındaki yapısı korunarak ilâve edilen kısım ona bitiştirilmiştir. yılına kadar dört merhalede tamamlanan bu imardan sonra mescidin m2 olan alanı m2'ye ulaşmıştır. Sa'y yolu üzerindeki yapı m. uzunluğunda ve 20 m. genişliğinde olup dıştan altmış beş kemeri bulunmaktadır. İki katlı bu yapının kemer kavisine kadar 11,75 m. olan alt kısmı zemin katı, 8,5 m. olan yukarı kısmı üst katı teşkil eder. Kral Fehd b. Abdülazîz döneminde 'de başlatılıp 'te bitirilen genişletme sırasında ise mescidin batı ve güney köşeleri arasındaki duvara dayanan yeni bir blok ilâve edilmiştir. Bu yapı öncekinin mimari üslûbuna uygun biçimde planlanmıştır. Ana girişi ortada olan yeni binanın iki yanında da birer döner merdiven vardır. Önceki yapının köşelere gelen kısmında birer kubbe yer alırken yeni binanın ortalarında bırakılan boşluk yan yana üç kubbe ile kapatılmıştır. Bu imarla birlikte Mescid-i Harâm'ın iki katı ile damının toplam alanı m2'ye ulaşmış, mescid dışındaki m2'lik açık avlunun da dahil edilmesiyle oluşan m2'lik mekânda yaklaşık kişinin namaz kılmasına imkân hazırlanmıştır.

Toplam doksan beş girişi bulunan mescidin her biri m2'lik bir alan kaplayan döner merdivenlerinin ve minare kaidelerinin dış yüzeyleri renkli mermerle kaplanmıştır. Yeknesaklığı gidermek için altta ve üstte boydan boya devam eden kuşaklarda kapı ve pencere kemerlerinde açık renk üzerine kabartma tezyinata yer verilmiştir. Sütun başlıkları, mukarnas, kemer, korniş, destek ve tavan tezyinatında Kuzey Afrika ve Endülüs üslûbu ağırlıktadır. Kemer aralarında çoğunlukla kıvrık dal ve yaprak motifleri arasında yuvarlak çerçeve içinde kûfî hatla lafza-i celâl bulunmaktadır.

Muâviye b. Ebû Süfyân'dan önce Mescid-i Harâm'da halife ve valiler Kâbe'nin önünde Hatîm'in üzerine çıkıp hutbe okuyorlardı. Muâviye döneminde Şam'dan getirilen üç basamaklı bir minber makām-ı İbrâhim'in sağ tarafına konularak hutbelerde kullanılmaya başlandı. Abbâsî halifeleri, Memlük ve Osmanlı sultanları Mescid-i Harâm'a çeşitli minberler hediye ettiler. Fıkıh mezheplerinin ortaya çıkışından sonra farklı mezhep mensupları kendilerine ayrılan yerlerde cemaatle namaz kıldılar. Mescid-i Harâm'a V. (XI.) yüzyılda konulmaya başlandığı tahmin edilen dört Sünnî mezheple (bk. MAKĀMÂT-ı ERBAA) Zeydî mezhebi imamlarına ayrılmış beş adet makam vardı. Dârünnedve'nin yerinde ise günümüzde müezzin mahfili olarak kullanılan yerde Hanefîler'in makamı bulunmakta olup bunun üst katı müezzinlere tahsis edilmişti. 'da () Zeydîler'in makamı kaldırıp Mescid-i Harâm içindeki faaliyetleri yasaklanmıştır (Necmeddin İbn Fehd, III, ).

Mescid-i Harâm'ın XX. yüzyılın başlarında çekilen ilk fotoğraflarında mezheplere ait makamlar, makām-ı İbrâhim, minber, zemzem binası, Bâbüsselâm ve biri muvakkithâne, diğeri kütüphane olarak kullanılan iki kubbe (kubbeteyn) görünmektedir. Suud hükümeti mezheplere ait makamlarla Bâbüsselâm'ı kaldırmıştır. Kâbe'ye 20 m. kadar mesafedeki zemzem binası, önünde oluşan büyük kalabalık sebebiyle kaldırılıp su tevzii yer altına alınmış ve girişi eski bina ile aynı hizada Safâ tarafındaki revakların hemen önüne çekilmiştir. Kadınlar ve erkekler için iki ayrı mekân şeklinde planlanan m2'lik bu bölüme merdivenlerle inilmektedir. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından hediye edilen muhteşem minber 'te bulunduğu yerden 7 m. doğuya kaydırılmış, ardından kaldırılarak cuma ve bayram hutbeleri daha küçük seyyar minberler üzerinden okunmaya başlanmıştır. Böylece metâf alanında sadece camekân mahfazası içinde makām-ı İbrâhim kalmıştır.

Hz. Ömer zamanında meşalelerle aydınlatılan Mescid-i Harâm'a Emevî Halifesi Muâviye'den itibaren kandiller konulmuş, Abbâsî Halifesi Me'mûn devrinde bunlara fenerler ilâve edilmiş, Hârûnürreşîd döneminden itibaren şamdan ve avize kullanımı yaygınlaşmıştır. III. (IX.) yüzyılda sayıları 'e ulaşan kandil ve şamdanlara ramazan ayında ve hac mevsiminde sekiz adet avize ekleniyordu (Ezrakī, II, ; Fâkihî, II, ). Özel günlerde Mescid-i Harâm'ın kokulanıp tütsülenmesi için konulan buhurdanlıklar aydınlatmada kullanılan araçlarla bir bütünlük arzediyordu.

Bilhassa hac mevsimlerinde dünya müslümanları için toplantı ve buluşma yeri ve ilim merkezi olma özelliğini asırlardır koruyan Mescid-i Harâm'da tarihi boyunca günün her saatinde büyük bir hareketlilik yaşanmıştır. Mekke'de birçok medrese bulunmakla birlikte Mescid-i Harâm'ın eğitim ve öğretim hayatında ayrı bir yeri olmuştur. Evliya Çelebi Harem-i şerif'in etrafında, aralarında Kayıtbay Medresesi gibi Mescid-i Harâm'a bakan ve hac mevsimlerinde ribât olarak kullanılan kırk adet medrese bulunduğunu kaydeder (Seyahatnâme, IX, ). Tarih boyunca Harem-i şerif'in harimiyle avlu ve revaklarında çeşitli ders halkaları kurulmuş, hac mevsimlerinde İslâm dünyasının her tarafından gelen âlimler bu derslere katılmaya özen göstermiştir. Burada yapılan ilmî müzakere ve tartışmalar İslâmî ilimlerin oluşumuna önemli katkılar sağlamıştır. Mescid-i Harâm'daki ilim halkalarının başlangıçtaki temsilcileri arasında Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Atâ b. Ebû Rebâh, Tâvûs b. Keysân, Mücâhid b. Cebr, İkrime el-Berberî gibi aynı zamanda fetva mercii olan şahıslarla hadis alanında Mekke'de ilk telifi gerçekleştirmiş olan İbn Cüreyc zikredilebilir. Hac mevsimlerinde İslâm dünyasının çeşitli yerlerinden gelen âlimlere Mescid-i Harâm'da fetva sorulması bir gelenekti.

Bir saldırıya uğramadıkça Mescid-i Harâm'da silâhlı çatışmaya girişmeyi yasaklayan âyete dayanarak (el-Bakara 2/) Harem-i şerif'in siyasî amaçlar için kullanılması uygun bulunmamıştır. Ancak bunun dikkate alınmadığı, Mescid-i Harâm'ın dinî ve ilmî fonksiyonunun yanında siyasî hayatta da önemli rol oynadığı, siyasî mücadele ve çatışmalara sahne kılındığı görülmüştür. Hâris b. Ebû Hâle'nin Mescid-i Harâm'da öldürülen ilk müslüman olduğu bildirilir (İbn Hacer, I, ). Muâviye b. Ebû Süfyân'ın, oğlu Yezîd için veliahtlık biatını burada aldığı (İbn Abdürabbih, V, ), halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zübeyr'in Harem-i şerif'i kendisine karargâh edindiği, Abdullah b. Zübeyr tarafından tutuklanan Muhammed b. Hanefiyye'nin, kendisini hapisten kurtaran Haşebiyye birliğini Mescid-i Harâm dahilinde savaşmamaları yönünde uyardığı (Taberî, VI, ) bilinmektedir. 'de () Karmatîler Mescid-i Harâm'da büyük bir yağma ve katliam gerçekleştirmiştir.

Abbâsîler döneminde Mescid-i Harâm'ın bakım ve onarımıyla burada yürütülen dinî hizmetlerin, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin masrafları Bağdat'ta kurulan Dîvânü'n-nafakāt'tan karşılanmıştır. Ayrıca Hârûnürreşîd'den itibaren Mescid-i Harâm'a yapılacak her türlü masraf için Mısır, Suriye ve Anadolu gibi bölgelerde vakıflar tahsis edilmiş, zamanla ortadan kalkan bazı vakıfların yerine yenileri kurulmuştur.

Hz. Peygamber'in Mescid-i Harâm'a müezzin tayin ettiği Ebû Mahzûre'den sonra oğlu ve torunları bu görevi yüzyıllarca sürdürmüştür. Kıraat ilminde büyük otorite olan Bezzî Mescid-i Harâm'da kırk yıl müezzinlik yapmıştı. Muâviye'den itibaren Mescid-i Harâm için özel görevliler tayin edilip tahsisat ayrılmaya başlanmıştır (Ezrakī, I, ; II, 99).

Resûl-i Ekrem zamanından Osmanlılar'a kadar Mescid-i Harâm'ın idaresi Mekke veya Haremeyn valileri yahut onların görevlendirdiği Mekke kadısı veya muhtesipleri tarafından üstlenilmiş, Mekke Osmanlı idaresine geçince Harem-i şerif'in işlerine vali adına onun tayin ettiği nâibülharem bakmaya başlamıştır. Osmanlı padişahlarının Mekke'deki temsilcisi olan şeyhülharem de Mescid-i Harâm'ın yönetimine katılırdı. Tanzimat'tan sonra yapılan düzenlemelerle birlikte Mescid-i Harâm'ın işleri Mekke emîriyle iş birliği halinde bulunan Mekke müftüsü, şeyhülharem ve Harem-i şerif müdürü eliyle yürütülmüştür.

Mescid-i Harâm'ın mânevî değeri ve fazileti hakkında çeşitli rivayetler nakledilmiştir. Hz. Peygamber, yeryüzünde ilk mescidin (Buhârî, "Enbiyâʾ", 10, 40; Müslim, "Mesâcid", ) ve ziyaret edilmeye değer en önemli üç mescidden birinin Mescid-i Harâm olduğunu (diğerleri Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ), bundan dolayı burada yapılan ibadetin diğer mescidlerde yapılandan daha faziletli sayıldığını bildirmiştir (Buhârî, "Fażlü'ṣ-ṣalât fî mescidi Mekke ve'l-Medîne", 1; Müslim, "Ḥac", , ). Mescidlerin en faziletlisi Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre Mescid-i Harâm'dır; Mâlikîler'e göre ise Mescid-i Harâm Mescid-i Nebevî'den sonra gelir. Müşriklerin Mescid-i Harâm'a yaklaşmasını meneden âyetin (et-Tevbe 9/28) kapsamı konusunda fıkıh âlimleri farklı görüşler ileri sürer. Hanefîler bu yasağın müşrik Araplar'la sınırlı olduğunu savunurken (Cessâs, III, ) Mâlikîler, Hanbelîler ve Şâfiîler âyetteki yasağın bütün gayri müslimleri kapsadığını belirtmişlerdir. Ayrıca Kâbe hakkında da özel fıkhî hükümler vardır (bk. HAREM; KÂBE).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

Beytül Haram nerede? Beytül Haram ne demek?

Kabe-i Muazzama'nın etrafının bir ismidir. Kafirlerin yaklaşmaları men' edildiği, onlara haram olduğu için bu isimle anılır. Peki, Beytül Haram nerede? Beytül Haram ne demek? İşte detaylar haberimizde

Mescid-i Haram, Mekke'de Kâbe'nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescit. Hürmetli Mescid anlamına gelen bu ifade Kur'an'da 16 ayette yer almaktadır. Kabe-i Muazzama'nın etrafının bir ismidir. Kafirlerin yaklaşmaları men' edildiği, onlara haram olduğu için bu isimle anılır.

Kabe-i Muazzama'nın etrafının bir ismi. Kafirlerin yaklaşmaları men' edildiği, onlara haram olduğu için bu isimle anılır.

Beytü'l-Haram ifadesi Kur'an-ı Kerîm'de iki defa zikredilir. Bunlardan birinde: "Ey iman edenler! Rablerinin lütuf ve rızasını arzu ederek Beytü'l-Haram'a doğru gelenlere saygısızlık etmeyin. " (el-Mâide, 5/2) buyurularak, değil Beytü'l-Haram'a, oraya gelenlere bile saygısızlık edilmemesi emredilir. İkinci ayette "Allah Kâbe'yi, O Beytü'l-Haram'ı insanlar için bir kıyam yeri kılmıştır." (el-Mâide, 5/97) buyurulur.

Beytu'l-Haram Allah'ın insanlar için bir hayat kaynağı kıldığı, İslâm'ın şiar ve prensiplerini haykıracakları ve özellikle hac mevsiminde bütün İslâm düşmanlarına karşı tavırlarını ortaya koyacakları bir mekân kılmıştır. Beytu'l-Haram müslümanların yılda bir kez toplanıp bütün problem ve dertlerini görüşecekleri mukaddes yerdir.

Mescid-i Haram, Mekke'de Kâbe'nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescit. Hürmetli Mescid anlamına gelen bu ifade Kur'an'da 16 ayette yer almaktadır.

Mescid-i Haram'ın ortasında bulunan Kâbe'nin doğu köşesine işaret taşı olarak farklı renk ve özelliğe sahip olan "Kara Taş" anlamına gelen Hacer-ül Esved yerleştirilmiş ve gümüş bir çerçeveyle çevrilmiştir. Bu taşın İbrahim Peygamber'den günümüze kadar gelen bir hatıra olduğu kabul edilir. Bu nedenle de tüm Müslümanlar için çok değerlidir.

Kâbe, İbrahim Peygamber ve İsmail Peygamber'den sonra birçok değişikliklere maruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da bütünüyle yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki haline ulaşmıştır. Şu anda Kâbe, Mescid-i Haram ile birlikte toplam m² metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.

Ayrıca kişilik kapasitesi ile şu anda var olan en büyük camidir.

Mescidi AksaKabeGündemGüncelHaberler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.