Proluton depot erken doğum

Proluton Depot Erken Doğum

proluton depot erken doğum

Erken Doğum Riskine Karşı Önleminizi Alın

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Bebek sahibi olmak anne ve baba adayları için en heyecanlı bekleyişler arasında yer alıyor. Normalde 40 hafta süren hamilelik sürecinin çeşitli nedenlerden dolayı erken doğumla sonuçlandığı durumlar yaşanabiliyor. Bebeğin sağlığını riske atabilen erken doğumu önlemenin yolu ise hamileliğin ilk günlerinden itibaren düzenli sağlık kontrollerini aksatmamaktan geçiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü uzmanları, hamilelikte takip programı ve önemi hakkında bilgi verdi. 

Kasılmaları gözardı etmeyin 

Anne karnındaki bebeğin hamileliğin 36. Haftası dolmadan dünyaya gelmesi erken doğum olarak tanımlanmaktadır. Erken dönem bebek kayıplarında birinci sırada yer alan erken doğum, gebeliklerin yüzde 8’inde yaşanmaktadır. Akciğerleri tam olarak gelişmeyen erken doğan bebeklerde görme ya da işitme problemi görülme ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden her anne adayının erken doğum belirtileri hakkında bilgi sahibi olması ve belirtilere karşı duyarlı olması önemlidir. Saatte en az 4 kez gerçekleşen kasılmalar erken doğumun en önemli belirtileri arasındadır. Çoğu kez ağrıların eşlik ettiği kasılmalar ağrısız da meydana gelebilmektedir. Bununla birlikte; 

  • Vajinal kanama veya akıntıların çoğalması 
  • Rahimde gerilme hissi
  • Vajinadan aniden bol miktarda sıvı boşalması
  • Adet sancısına benzer kramp tarzında ağrılar 
  • Belirgin bel ağrısı

Düşük yaptıysanız riskiniz daha fazla 

Daha önce bir veya birden fazla erken doğum yapan, erken doğum riskiyle ilgili tedavi gören ya da tekrarlayan düşük yapan anne adaylarının riski daha fazladır. Ayrıca, rahim ağzı problemleri, çoğul gebelik, fetüs sıvısının normalden fazla olması, plasentanın doğum kanalını kapatması, vajinal enfeksiyonlar, kısa sürede aşırı kilo kaybedilmesi, 18 yaşın altında 40 yaşın üstündeki anne adaylarının erken doğum yapma oranı yüksektir. Bunlarla birlikte değiştirilebilir durumlar da bulunmaktadır. Sigara ve alkol tüketilmemesi, ilaç alımlarında doktora başvurulması, uygun egzersizlerin düzenli olarak gerçekleştirilmesi  ve bulaşıcı hastalıklara karşı tedbirli davranmak erken doğum riskini azaltan unsurlar arasındadır. 

Düzenli takip programını aksatmayın 

Gebeliğin ilk günlerinden itibaren düzenli takip ve doktor kontrolü erken doğum riskini azaltmaktadır. Özellikle erken doğum bakımından risk grubunda bulunan anne adaylarının erken doğumu tahmin, tedavi ve korunma programı altında takibi gereklidir. Erken doğum teşhisini koyabilmek için ilk adım doktor muayenesidir. Alınacak sıvı örnekleri, rahim ağzı uzunluğunun ölçülmesi ve rahim ağzının belli bir seviyenin üzerinde açılması gibi bulgularla yapılacak bazı testler erken doğum tanısı için sıklıkla yeterli olabilmektedir. 

Yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan merkezleri tercih edin

Uygun şartlarda erken doğumu durdurarak bebeğin anne karnında büyümesi için zaman kazanmak mümkündür. Erken doğumu engellemede başarı teşhis ve tedavinin erken başlamasıyla doğrudan ilgilidir. Kasılmaların giderilmesi için damar yolu ile sıvı takviyesi yapılmaktadır. Bu müdahalenin yeterli olmadığı durumlarda erken doğumu durdurucu tokoliz denilen ilaç tedavileriyle kasılmaları durdurmaya yönelik farklı ilaçlar kullanılmaktadır. Tokoliz tedavisinde kullanılan ilaçların anne üzerinde yan etkileri bulunabileceği için hastanede doktor gözetiminde yapılması gerekmektedir. Tüm müdahalelere rağmen erken doğumun gerçekleşme ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Doğumun gerçekleştiği hastanede yenidoğan yoğun bakım ünitesi olmadığı durumlarda, gerektiğinde bebeğin yoğun bakım ünitesi bulunan başka bir hastaneye sevki söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle, erken doğum ihtimali olan gebelerin tedavilerinin prematüre doğan bir bebek için uygun yoğun bakım şartlarının bulunduğu bir hastanede yapılması daha uygun olmaktadır.

Erken doğum riski etkili şekilde tedavi edilebilir

Erken doğum, anne karnındaki ve ilk 28 gündeki bebek kayıplarının % 70′ inden sorumludur. Tüm beyin felci % 50’si ve çocukluk çağı körlüklerinin % 30’u erken doğuma bağlıdır. Erken doğumun tüm nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte yüksek risk taşımayan hastalar da erken evrede saptanabilmekte ve engellenebilmektedir. Bunun için gebelik süresinde, erken doğum riskinin belirlenip buna yönelik tedavi uygulanması gerekmektedir. Özellikle rahim uzunluğu ölçümü erken doğum riskinin belirlenmesi açısından son derece önemlidir. Erken doğum öyküsü bulunan gebelerde rahim ağzı uzunluğu ölçümünün erken doğumu tahminde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Rahim uzunluğu ne kadar kısa ise; erken doğum ve rahim içi enfeksiyon ihtimali de o derece artmaktadır.

Erken doğum öyküsü olan hastalara yakın dönemde verilmeye başlanan  progesteron tedavisi  ile erken doğumun anlamlı şekilde azaltılmıştır. Erken doğumun anne ve bebek sağlığı açısından önemli riskler yarattığını söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Doç. Dr. Arda Lembet, erken doğum riskinin belirlenmesi ve alınabilecek önlemler konusunda önemli bilgiler verdi.

Birçok bebek erken doğum sebebiyle 1 yaşına girmeden kaybediliyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımlamasına göre; 20. gebelik haftasından sonra doğumun ister ağrıların başlaması veya suyun gelmesi isterse de başka bir nedenle 37. gebelik haftasından önce gerçekleşmesi “erken doğum” olarak adlandırılır. Dünyada her yıl 13 milyon “prematür bebek” doğmakta ve bunların 1 milyonu henüz 1 yaşına girmeden kaybedilmektedir. Anne karnındaki bebek ve yeni doğan (ilk 28 gün) dönemindeki tüm ölümlerin %80’i erken doğumlardan kaynaklanmaktadır.

Erken doğumu engellemede yeni yaklaşım

Daha evvel yapılan çalışmalar geçmişinde erken doğum öyküsü bulunan gebelerde cervix (rahim ağzı) uzunluğu ölçümünün erken doğumu tahminde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Rahim uzunluğu ne kadar kısa ise; erken doğum ve rahim içi enfeksiyon ihtimali de o derece artmaktadır. Yakın dönemde uygulamaya giren tedavi yaklaşımlarından biri de geçmişinde erken doğum öyküsü olan hastalara progesteron tedavisi verilmesi ile erken doğumun anlamlı şekilde azaltılmasıdır.

Progesteron tedavisi erken doğum riskini azaltır
Temmuz 2011 de yapılan çok merkezli bir çalışmada görülmektedir ki; geçmişinde erken doğum öyküsü bulunmayan ve risk faktörü olmayan 19-24. gebelik  haftasını içeren   grupta rahim uzunluğunun kısa ölçüldüğü durumlarda, vajinal yoldan yapılan progesteron tedavisinin erken doğumu anlamlı şekilde azalttığı gözlenmiştir.

Tüm gebeler rahim uzunluğu ölçümü yaptırmalı
Tüm hamilelik süreçlerinde erken doğumu tahmin ve engellemede izlenecek yol rahim uzunluğu ölçümü ile tarama gerçekleştirmektir. Çünkü erken doğuma giren hastaların yarısında geçmişinde bir risk faktörü bulunmamaktadır.

Erken doğumun getireceği olumsuzluklar
Genel gebe popülasyonunda  sıklığı %12.5’e varan erken doğum, anne karnındaki ve ilk 28 gündeki bebek kayıplarının % 70′ inden sorumludur. Tüm cerebral plasylerin (beyin felci) % 50’si ve çocukluk çağı körlüklerinin % 30’u erken doğuma bağlıdır. Anne, fetüs sağlığı ve genel toplum üzerine olan etkilerinden dolayı erken doğumu erkenden tanımak, tahmin etmek, engellemeye çalışmak azami derecede önemlidir.

Erken doğan bebekleri bekleyen en önemli riskler;

  • Solunum problemleri
  • Beyin içi kanamalar
  • Yeni doğan retinopatisi (körlük)
  • Zeka ve motor fonksiyon bozuklukları
  • Bağırsak problemleri


Bir kadın risk faktörü taşımasa da erken doğum yapabilir mi?

Şu an itibariyle erken doğumun tüm nedenleri maalesef bilinmemektedir. Yüksek risk taşımayan hastalar da erken doğum yapabilmektedirler.  Ancak önceki gebeliklerin erken doğumla sonlanmaması ve gebelik izlemi boyunca tetkik, inceleme ve genel sağlık halinin iyi gittiği durumda bu risk çok daha aşağı çekilmektedir.

Uterin prolapsus Gebelikte nadir görülen bir durum olup, insidansı 10.000-15.000 doğumda 1 dir 1. Uterin proplapsusun esas nedeni mackenrodt veya kardinal bağlar gibi uterusun destekleyici bağlarının yetersizliğidir 4. Birden fazla vajinal doğum yapmış olmak, doğum esnasında forceps veya vakum kullanılması prolapsus için önemli risk faktörleridir. Diğer predispozan faktörler arasında obezite, kollajen doko hastalığı, kronik öksürük, etnik köken ve aile öyküsü sayılabilir 5.

Uterin prolapsus herhangi bir komplikasyon olmaksızın ikinci trimester sonlarında kendiliğinden düzelebilir 6. Bizim vakalarımızda da ikinci trimesterda sırasıyla 27, 26 ve 25. haftalarda prolapsusun gerilediğini gördük.

Literatürde tanımlanan mevcut tedavi seçenekleri; konservatif tedavi, vajinal pesser uygulaması, laparoskopik uterin süspansiyon ve sezaryen sonrası abdominal sakrokolpopeksidir 4,7. 1949 yılında Klawans 7, uterin prolapsusu olan bir hastada Smith- Hodge pesserinin sürekli kullanımını tavsiye etmiştir. Vajinal pesserler kolay erişilebilir ve uygulanabilir olmalarının yanında; vajinal akıntı, koku, mukozal erozyon, vajinada abrazyonlar ve idrar retansiyonu yaygın komplikasyonları arasındadır 8. Bizim pesser uyguladığımız birinci ve ikinci olgumuz idrar retansiyonu ve pelvik ağrı nedeniyle tedaviyi sadece 2 ve 7 gün tolere edebildi.

Daha önce çalışmalarda da etkinliği bildirilen konservatif tedavi jinekolojik hijyeni ve hafif Trendelenburg pozisyonunda yatak istirahatini içermektedir 4,9. Konservatif tedavi başarısız olduğunda veya uzun süreli yatak istirahati mümkün olmadığı durumlarda deneyimli hekimlerce yapılacak laparoskopik uterin süspansiyonu başka bir tedavi seçeneğidir 10. Bizim hastalarımız sakrohisteropeksi ve serklaj gibi operatif seçenekleri reddettikleri için süreçleri konservatif tedavi ile yönettik.

Uterin prolapsusa bağlı olarak servikste kuruluk ve ülserasyon gelişebilir. Bu durum pesser uygulamasıyla önlenebilir. Çalışmamızda pesserin başarısız olduğu durumlarda dexpantenol kremin servikal ödemi azalttığını gözledik.

Gebelikte uterin prolapsusu olan kadınlar, sefalopelvik uyumsuzlukları veya fetal endikasyonlar yoksa vajinal doğum yapabilir; ancak uterin prolapsusun distosiye neden olabileceği akılda tutulmalıdır 11. Ayrıca prolapsus nedeniyle oluşan skar ve ödeme bağlı olarak, doğum esnasında servikal laserasyonlar oluşabilir. Topikal magnezyum solüsyonları servikal distosiyi önlemek için kullanılabilir 6. Bizim birinci olgumuzda distosi görüldü ve doğum sezaryen ile sonlandırıldı. Biz bu olgumuzda magnezyum solüsyonu kullanmadık.

Uterin prolapsus gebelik öncesi ve sonrasında da çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Antepartum komplikasyonları arasında erken doğum, idrar yolu enfeksiyonu, akut idrar retansiyonu ve hatta anne ölümü bulunur. Başlıca intrapartum komplikasyonlar servikal laserasyon, uterin rüptür, fetal ölüm ve maternal morbidite ile uterus alt segmentte yetersiz servikal dilatasyondur. Puerperal enfeksiyona bağlı postpartum kanama ve uterin hassasiyet postpartum pelvik organ prolapsusunun yaygın sonuçlarıdır 11. Bizim hastalarımızın hiçbirinde doğum sonu kanama, servikal laserasyon, puerperal enfeksiyon veya fetal veya maternal morbidite gelişmedi.

Sonuç olarak uterin prolapsus gebelikte nadir görülen bir durum olup, bulgularımız ışığında tedavinin bireysel olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Hidroksiprogesteron kaproat ve dekspantenol krem ile konservatif tedavi, etkili bir tedavi seçeneği olabilir. Ayrıca vajinal pesserin, bu tedaviyi tolere edebilen hastalarda servikal serklaja basit, invazif olmayan bir alternatif olduğunu düşünüyoruz.

PROLUTON DEPOT 500 mg/2ml 1 ampül Klinik Özellikler

4.   KLİNİK ÖZELLİKLER

4.1. Terapötik endikasyonlar

•    Habituel düşük ve düşük tehdidi,

•    San cisim (Corpus luteum) yetmezliğine bağlı kısırlık,

•    Primer ve sekonder amenore.

4.2. Pozoloji ve uygulama şekli

 Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:

•    Düşük

Bugünkü bilimsel verilere göre, erken gebelikte medikal tedavi ancak kesinlikle gerekli ise verilmelidir. Bu durum, PROLUTON DEPOT gibi gebeliğin idamesi için uygulanan hormon preparatlan için de geçerlidir. Dolayısıyla, PROLUTON DEPOT, ancak mutlak bir çocuk arzusu varsa, özellikle corpus luteum yetmezliği ya da düşük öyküsü varlığında uygulanmalıdır.

PROLUTON DEPOT, hem düşük tedavisinde hem de düşük profılaksisinde endikedir, çünkü hormon açığını karşılar, uterus hareketlerini azaltır ve az gelişmiş uterusun gelişimini uyarır.

Bu amaca ulaşmak ve gebeliği sürdürmek için, PROLUTON DEPOT yeterli doz ile uzun süre uygulanmalıdır.

PROLUTON DEPOT, uterus hareketlerini azalttığı için, ölmüş bir embriyonun retansiyonu olasıdır. Bu nedenle, uzun süreli tedavi durumunda uygun muayene ve immünolojik testlerle, gebeliğin devam edip etmediğinin kontrol edilmesi gereklidir.

Habituel düşük

Gebelik saptanır saptanmaz 250 - 500 mg PROLUTON DEPOT, gebeliğin ilk ayları boyunca, (bazı vakalarda ise daha uzun süre) haftada bir intramüsküler (i.m.) olarak uygulanır.

Düşük tehdidi

Kanama kesilinceye kadar tedaviye haftada 2-3 kez 500 mg PROLUTON DEPOT i.m. enjeksiyonu ile başlanır, acilen yatak istirahati tavsiye edilir. Daha sonra, hastanın mobilizasyonuna rağmen şikayetleri ve kanaması kayboluncaya kadar birkaç hafta süreyle, haftada iki kez PROLUTON DEPOT 250 mg i.m. ile tedaviye devam edilir. PROLUTON

DEPOT’un bundan sonra profılaktik olarak verilip verilmemesi gerekliliği olgudan olguya değişir.

Başansız bir düşük tehdidi tedavisinden ve bunu takip eden küretajdan 8-14 gün sonra, PROLUTON DEPOT’un ancak yavaşça gerileyen sürekli etkisine bağlı olarak, nadir olgularda çekilme kanaması oluşabilir. Ancak, bu durumda ek bir önlem gerekmemektedir.

•    San cisim (Corpus luteum) yetmezliğine bağlı infertilite

Siklusun ikinci yarısında bazal vücut sıcaklığında çok kısa süreli bir artış ile karakterize bir durum olan luteal fazın kısa olduğu vakalarda PROLUTON DEPOT, transformasyonu yetersiz olan endometriyumda sekretuvar transformasyona neden olur, böylece nidasyon şansını arttınr.

Bazal vücut sıcaklığının yükselmesinden yaklaşık 3 gün sonra, 250 mg PROLUTON DEPOT i.m. enjeksiyon uygulanmalıdır. Genellikle eşlik eden östrojen açığı da var olduğundan PROLUTON DEPOT ile tedaviye başlamadan önce östrojen ile endometriyal hazırlık yapılmalıdır (ör. 14 gün boyunca). Böylece endometriyumun fizyolojik transformasyonu sağlanabilir.

•    Primer ve sekonder amenore

Sekonder amenorenin hormonal tedavisi, ancak gebeliğin dışlanmasından sonra yapılabilir.

Primer ya da sekonder amenorenin tedavisine başlamadan önce, prolaktin salgılayan bir hipofız tümörünün varlığı dışlanmalıdır. Uzun süre boyunca yüksek doz östrojene maruz kaldığında makroadenomların boyutunda artış ihtimali göz ardı edilmemelidir.

PROLUTON DEPOT ile tedaviye başlamadan önce östrojen ile endometriyal hazırlık i.m. olarak tedaviye başlanır.

Yeterli endojen östrojen seviyelerinin sağlandığı hastalarda, östrojen tedavisini sonlandırma ve siklusun 18. ve 20. günleri arasında i.m. 250 mg PROLUTON DEPOT uygulayarak siklik kanamayı uyarma girişiminde bulunulabilir.

•    Dikkat edilecek husus

Eğer çocuk arzusu yoksa, hormonal olmayan kontrasepsiyon yöntemleri uygulanmalıdır (takvim ve vücut sıcaklığı yöntemi dışında). Tedavi şeması altında yaklaşık 28 günlük düzenli aralıklarla bir çekilme kanaması olmazsa, koruyucu önlemlere rağmen bir gebeliğin oluşmuş olabileceği düşünülmelidir. Ayıncı tanı ile durum netleşinceye kadar tedavi kesilmelidir.

Ancak, çocuk arzu ediliyorsa ve bir gebelik oluşmuşsa, PROLUTON DEPOT’a ancak bir düşük riski varsa devam edilmelidir.

Uygulama şekli:

PROLUTON DEPOT, her zaman derin i.m. enjeksiyon şeklinde, tercihen intragluteal, ya da üst kola uygulanmalıdır. Enjeksiyon son derece yavaş uygulanmalıdır (“bkz. 4.8 İstenmeyen etkiler”). Enjeksiyondan sonra, PROLUTON DEPOT solüsyonunun geri çıkmasını önlemek amacıyla enjeksiyon bölgesi üzerine bir bant yerleştirilmesi önerilmektedir.

Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:

Böbrek yetmezliği:

Böbrek yetmezliğinin ürünün farmakokinetiğini etkilemesi beklenmez.

Karaciğer yetmezliği:

Ciddi karaciğer yetmezliği varlığı veya hikayesi durumunda kullanılmamalıdır.

Pediyatrik popülasyon:

12 yaş altı çocuklarda kullanılmaz.

Geriyatrik popülasyon:

Yaşlılarda kullanılmaz.

4.3. Kontrendikasyonlar

PROLUTON DEPOT, aşağıda belirtilen durumlarda kullanılmamalıdır. PROLUTON DEPOT kullanımı sırasında herhangi biri meydana gelirse preparatın kullanımı derhal kesilmelidir.

•    Hidroksiprogesteron kaproat ya da yardımcı maddelerin herhangi birine karşı aşın duyarlılık

•    Aktif venöz tromboembolik bozukluk

•    Arteriyel ve kardiyovasküler hastalık varlığı ya da öyküsü (ör. Miyokard infarktüsü, serebrovasküler olay, iskemik kalp hastalığı)

•    Vasküler tutulum görülen diabetes mellitus

•    Karaciğer fonksiyon testleri normale dönmediği sürece ciddi hepatik hastalığın varlığı ya da öyküsü

•    Karaciğer tümör varlığı ya da öyküsü (benign ya da malign)

•    Bilinen ya da kuşkulu seks hormonu bağımlı maligniteler

4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri

Aşağıda belirtilen durum ya da risk faktörlerinden herhangi biri varsa ya da kötüleşirse, PROLUTON DEPOT kullanmaya başlamadan ya da devam etmeden önce kişisel bir risk-yarar analizi yapılmalıdır.

Dolaşım bozuklukları

Epidemiyolojik çalışmaların sonuçlan, oral östrojen/progesteron içeren ovülasyon inhibitörlerinin kullanımının artmış tromboembolik hastalık insidansına katkıda bulunduğunu göstermiştir. Bu nedenle, özellikle tromboembolik hastalık öyküsü varlığında tromboemboli riskinin artma olasılığı akılda tutulmalıdır.

Genel olarak, venöz tromboembolizmin (VTE) bilinen risk faktörleri arasında pozitif kişisel ya da aile öyküsü (kardeş ya da ebeveynlerde göreceli olarak erken yaşlarda ebeveynlerde VTE), yaş, obezite, uzamış hareketsizlik, büyük cenahi girişim ya da büyük travmalar yer almaktadır.

Doğum sonrası dönemde artan tromboembolizm riski dikkate alınmalıdır.

Arteriyel ya da venöz trombotik olay belirtileri veya şüphesi varsa tedavi derhal kesilmelidir. Tümörler

PROLUTON DEPOT’nun içerdiği gibi hormonal maddeler kullanan nadir olgularda benign karaciğer tümörleri ve daha da nadiren malign karaciğer tümörleri bildirilmiştir. İzole vakalarda bu tümörler hayatı tehdit eden intraabdominal hemoraj ilere neden olmaktadır.

PROLUTON DEPOT kullanan kadınlarda ciddi üst abdominal ağn, karaciğer büyümesi ya da intraabdominal hemoraji belirtileri oluştuğunda, ayırıcı tanıda karaciğer tümörü düşünülmelidir.

Diğer durumlar

Hastada diyabet mevcutsa sıkı bir medikal denetim gereklidir.

Özellikle kloazma gravidarum öyküsü olan kadınlarda bazen kloazma oluşabilir. Kloazmaya yatkınlığı olan kadınlar, PROLUTON DEPOT kullanırken güneş ışığı ya da ultraviyole ışınlara maruz kalmaktan kaçınmalıdır.

Psişik depresyon öyküsü olan hastalar dikkatle izlenmeli ve depresyon ciddi derecede tekrarlarsa ilaç bırakılmalıdır.

Tıbbi muayene

PROLUTON DEPOT kullanımına başlanması ya da tekrarlanması öncesinde, kontrendikasyonlar ve uyanlar rehberliğinde tam bir tıbbi anamnez alınmalı, fiziksel ve jinekolojik muayene yapılmalıdır. Bu muayeneler PROLUTON DEPOT kullanımı boyunca tekrarlanmalıdır. Bu değerlendirmelerin sıklığı ve şekli olguya göre belirlenmeli ancak, genel olarak kan basıncı kontrolü, meme, karın ve pelvik organlan ve aynı zamanda servikal sitolojiyi içermelidir. Uygun endikasyonlarda gebelik dışlanmalıdır.

4.5 Diğer tıbbi ürünlerle etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

Hidroksiprogestron kaproat, redüksiyon, başlıca CYP3A4 ve CYP3A5 aracılığı ile hidroksilasyon ve sülfatlanmış, glukuronize ve asetilenmiş metabolitleri içeren konjugasyon reaksiyonlan ile geniş ölçüde karaciğerde metabolize edilir. İn vitro analize göre, kaproat grubu metabolizma sırasında muhafaza edilir.

Seks hormonlarının artmış klerensi ile sonuçlanan ilaç etkileşimleri terapötik etkiliğin azalmasına neden olabilir. Bu durum, birçok hepatik enzim uyarıcı ilaçlarla tespit edilmiştir (fenitoin, barbitüratlar, primidon, karbamazepin, rifampisin, okskarbazepin, St. Johns wort, rifabutin gibi); griseofulvin de şüphelidir.

Seks steroidleri diğer ilaçların metabolizması ile etkileşebilir. Dolayısıyla, plazma ve doku konsantrasyonları etkilenebilir (ör. siklosporin).

Not: Potansiyel etkileşimleri belirleyebilmek için eş zamanlı kullanılan ilaçlann Kısa Ürün Bilgisi/Kullanma Talimatı ya da prospektüs bilgisine danışılmalıdır.

Laboratuvar testleri

Progestagen kullanımı, karaciğer, tiroid, adrenal ve renal fonksiyonlann biyokimyasal parametreleri, (taşıyıcı) proteinlerin plazma seviyeleri (ör. kortikosteroid bağlayıcı globulin), lipit/ lipoprotein fraksiyonlan, karbonhidrat metabolizma parametreleri, koagülasyon ve fıbrinoliz parametreleri gibi belirli laboratuar testlerinin sonuçlarını etkileyebilir. Değişiklikler genelde normal laboratuar aralığı içinde kalır.

Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:

Pediyatrik popülasyon: Çocuklarda diğer tıbbi ürünlerle etkileşim çalışması yapılmamıştır.

4.6. Gebelik ve laktasyon

 Genel tavsiye

Gebelik kategorisi D’dir.

Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar / Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)

Eğer çocuk arzusu yoksa hormonal olmayan yöntemlerle (takvim ve vücut sıcaklığı yöntemi dışında) doğum kontrolü sağlanmalıdır. Tedavi şeması altında yaklaşık 28 günlük düzenli aralıklarla bir çekilme kanaması olmazsa, koruyucu önlemlere rağmen bir gebeliğin oluşmuş olabileceği düşünülmelidir. Ayırıcı tanı ile durum netleşinceye kadar tedavi kesilmelidir. Çocuk arzu ediliyorsa ve bir gebelik oluşmuşsa, PROLUTON DEPOT’a ancak bir düşük tehlikesinin bahis konusu olduğu hallerde devam edilir.

Gebelik dönemi

PROLUTON DEPOT’un habitüel düşük ya da düşük tehdidi için kullanıldığı durumlar dışında gebelik olasılığı bertaraf edilmelidir.

Epidemiyolojik çalışmalar, ne gebeliğinden önce seks steroidleri kullanmış kadınların çocuklannda doğumsal kusur riskinde herhangi bir artışı, ne de gebeliğin erken döneminde yanlışlıkla seks steroidleri kullanıldığında oluşan bir teratojenik etkiyi göstermemiştir.

Erken gebelik döneminde kadın seks hormonlarının uygulanması ile malformasyon görülmesi arasındaki olası ilişki son yıllarda tartışma konusu olmuştur. Günümüzdeki bilimsel verilere göre, nedensel bir ilişki olabileceği varsayımı temelsiz kabul edilmektedir. Ancak, seks hormonlan da dahil hiçbir ilacın teratojenik etkisinin olmadığının kesin olarak iddia edilemeyeceği açıkça anlaşılmalıdır. Bu tereddüt, neden belirli endikasyonlarda seks hormonu tedavisine başlamadan önce gebeliğin dışlanmasının istenmesinin sebebidir.

Laktasyon dönemi

Siklik fonksiyonlar laktasyon sırasında genellikle yoktur (özellikle kısa süreli laktasyonda). Bu fizyolojik bir durum olduğundan, PROLUTON DEPOT laktasyon sırasında kullanılmamalıdır.

Hidroksiprogesteron ve metabolitlerinin anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir.

4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler

Bilinmemektedir.

4.8. İstenmeyen etkiler

Sadece progesteron içeren preparatlann kullanımı ile ilişkili en ciddi istenmeyen etkiler “4.4 Özel kullanım uyarıları ve önlemleri” bölümünde listelenmiştir. İlave olarak, aşağıdaki istenmeyen etkiler nedensel ilişki her zaman tespit edilemese de PROLUTON DEPOT kullananlarda bildirilmektedir.

Aşağıdaki tablo MedDRA sistem organ sınıflan (MedDRA SOCs) ile advers reaksiyonlan bildirmektedir. Sıklıklar pazarlama sonrası deneyim ve literatürden alman oranlara dayanmaktadır.

Advers reaksiyonlar, aşağıda sistem-organ sınıfı (MedDRA) ve sıklık derecesine göre listelenmektedir. Sıklık dereceleri şu şekilde tanımlanmaktadır; çok yaygın (>1/10), yaygın (>1/100, <1/10), yaygın olmayan (>1/1.000, <1/100), seyrek (>1/10.000 ila <1/1.000), çok seyrek (<1/10.000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).

Bağışıklık sistemi hastalıkları

Yaygın: Aleıjik cilt reaksiyonu (öm; aleıjik döküntü, aleıjik ürtiker, aleıjik ödem)

Çok seyrek: Anafılaktoid reaksiyon

Solunum, göğüs hastalıkları ve mediastinal hastalıklar

Tecrübe, izole vakalarda yağlı solüsyonlann enjeksiyonu sırasında ya da hemen sonrasında oluşan kısa süreli reaksiyonlardan (ani gelişen öksürük ihtiyacı, paroksismal öksürük, respiratuvar distres) solüsyonun oldukça yavaş enjekte edilerek kaçımlabileceğini göstermiştir.

Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıkları

Yaygın: Enjeksiyon bölgesi reaksiyonu (öm; Enjeksiyon yerinde kızanklık, şişme ve ağrı) Belirli reaksiyonlan ve benzerlerini, ilişkili durumlan tanımlamak için en uygun MedDRA terimi kullanılmıştır.

Şüpheli advers reaksiyonlann raporlanması

Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)’ne bildirmeleri gerekmektedir. (www.titck,gov.tr; e-posta: [email protected]; tel: 0 800 314 00 08; faks:0 312 218 35 99)

4.9. Doz aşımı ve tedavisi

Deney hayvanlannda yapılan akut toksisite çalışmalanna dayalı olarak, doz aşımına bağlı advers etki riski düşük görünmektedir. Doz aşımı durumunda semptomatik tedavi başlatılmalıdır.

Erken Doğum Nedenleri Nelerdir?

erken-dogum

Gebeliğin normal şartlar altında 38 – 40 hafta sürmesi beklenir. Normal doğum için de tüm koşullar uygunsa, bu haftalardaki tahmini tarih verilir. Çünkü anne rahmindeki bebeğin tam olarak organlarının gelişiminin tamamlanması için en az 37 haftalık olması gerekmektedir. Bu bağlamda anne karnındaki bebeğin 36. haftasına henüz gelmeden doğum belirtileri göstermesine E.D.T (Erken Doğum Tehdidi) tanısı adı verilirken. Doğum gerçekleşmesi ise preterm, yani zamanından önce doğum veya erken doğum şeklinde ifade edilir. Vaktinden önce doğan bebeklere ise prematüre bebek (olgunlaşmamış bebek) denir. Tüm gebeliklerin ortalama olarak % 8’i E.D.T (erken doğum) ile sonuçlanmaktadır. Anne adaylarının da gebelikle ilgili en çok endişe duydukları konulardan birisi erken doğumdur. Çünkü erken doğumlar kendi içinde bebek için çok sayıda olası olumsuz durum barındırmaktadır.

Erken doğum neden olur?

  • Anne adayının sahip olduğu enfeksiyonlar ve özellikle de idrar yolu enfeksiyonları,
  • Plasenta ile ilgili komplikasyonlar (plasenta previa, dekolman plasenta),
  • Polihidramnios, yani amniyon suyunun gereğinden fazla olması,
  • Çoğul gebelik,
  • Gebelik döneminde geçirilen cerrahi operasyonlar,
  • Anne adayının gebelikte karın bölgesine darbe alması,
  • Gebelikte yaşanan ciddi travmatik olaylar,
  • Servikal yetmezlik olması,
  • Rahim ya da rahim ağzı ile ilgili yapısal anormallikler erken doğum tehdidini ve riskini arttırdığı için çok önemlidir. 

Erken doğum belirtileri nelerdir?

  • Belli aralıklar oluşan kasılmalar. Bunlar saatte en az 4 kez olursa doğum sancısı demektir. Bu kasılmalar daha gebeliğin 36. haftasına ulaşılmadan Vaktinden başlamışsa erken doğum belirtisidir.
  • Pelviste dolgunluk,
  • Adet sancısına benzeyen kramp tarzı ağrılar,
  • Anne adayı bulunduğu pozisyonu değiştirse de geçmeyen, uzun süreli oluşan bel ağrıları,
  • Vajinal akıntıların artması gibi belirtiler anne adayının hissedebileceği erken doğum belirtilerdir.

Hamilelikte her kasılma erken doğuma işaret eder mi?

Anne adaylarının pek çoğu, hamileliğin belirli dönemlerinde yalancı kasılmalar yaşar ve bunların doğum sancısı olup olmadığı konusunda endişelenir. “Braxton-Hicks Sancılar” adı verilen bu kasılmalar çoğu zaman erken doğum işaretleriyle karıştırılsalar da gayet normaldir ve annenin vücudunu doğuma hazırlamaktadır. Bunlar erken doğumu başlatmaz. Ama emin olabilmek için bu yalancı kasılmalarla, gerçek doğum sancıları arasındaki farkları bilmek çok önemlidir. 

Yalancı doğum sancıları ve gerçek doğum sancıları arasındaki önemli farklar:

  • Kasılmalardaki tutarlılık

Gerçek doğum kasılmaları 30-70 saniye sürmekte ve düzenli aralıklarla hissedilmektedir. Braxton-Hicks kasılmaları ise tutarlı bir düzen izlemez, gelir ve gider.

Gerçek doğum kasılmaları doğum yaklaştıkça daha sık aralıklarla olurken, Braxton-Hicks kasılmalarında aynı devam eder, sıklığı artmaz.

Gerçek kasılmalar, yalancı kasılmalardan daha fazla yoğun olmakta, rahatsızlık vermekteyken, Braxton-Hicks kasılmaları tipik olarak ağrı yapmaz. 

Gerçek doğum sancıları anne adayının karnı boyunca ve alt sırtta hissedilirken, Braxton-Hicks kasılmaları genellikle sadece karnın ön tarafında hissedilir. 

  • Pozisyon değiştirmenin etkisi

Gerçek doğum sancıları yaşanıyorsa anne adayı pozisyonu değiştirse de, hareket etse de, aslında ne yaparsa yapsın ağrılarda hafifleme olmazken, Braxton-Hicks kasılmalarında anne adayını pozisyonunu değiştirdiğinde, hareket ettiğinde kasılmalar hafifler, hatta durur.  

Erken doğum nasıl başlar?

Genelde erken doğum eylemleri yukarıda sıralanan belirtilerle kendini gösterir. Kimi zaman ise bu belirtiler fark edilmeyebilir. O zaman doğumun önceden haber vermediği, ansızın gelip kendi kendine geliştiği söylenebilir. Erken doğum riski sezinleyen doktor bu durumu geciktirmek için tıbbi açıdan mümkün olanları yapar. Ancak anne adayı ya da bebeğin yaşamı tehlikedeyse, hekim o zaman erken doğuma karar verir ve hastanın indüksiyon yani suni sancı veya sezaryen ile doğumu gerçekleşir. Günümüzde hastanelerin pek çoğunun sahip olduğu teknik donanım ve de hekimlerin bu konudaki deneyimi sayesinde pek çok erken doğum vakası bebeğin ve anne adayının yaşamını tehlikeye atmayacak şekilde gerçekleşmesine, bebeğin özel yoğun bakım ünitelerinde gelişiminin tamamlanmasına olanak tanıyabilmektedir.

Erken doğum riskli midir?

Doğumun zamanından önce gerçekleşmesi elbette ki, anne rahminde gerektiği kadar kalamayan bebek için birtakım riskleri de beraberinde getirebilmektedir. Ancak her erken doğum için tüm risklerin ya da aynı olumsuz durumlarının kesinlikle yaşanacağı söylenemez. Tam olarak gelişimini tamamlamadan, yani prematüre olarak doğan bebeklerde akciğerler başta olma üzere tüm vücut organları gelişimini tamamlamadığından bebekte yaşamını devam ettirememe riski vardır. Prematüre bebeklere onlar için özel olarak hazırlanış ve gelişimini tamamlamalarına yardım edecek yoğun bakım yöntemi uygulanmakta ve bebekler belli bir süre yoğun bakım ünitesinde kalmaktadırlar. Bu bakımdan erken doğan bebeklerin gerektiği gibi yoğun bakıma alınmamaları durumunda ölümcül bir risk bulunmaktadır. Tüm dünyada bebek ölümlerinin nedenleri sıralamasında erken doğum ilk sırayı alacak kadar tehlikelidir. 

Erken doğumu önlemek mümkün müdür?

Erken doğum tehlikesini erkenden önceden hissedip önlem almak, doğumu geciktirip erken doğum olasılığını mümkün olduğunca engelleyebilmektedir. Bu daha çok anne adayının yaşadığı basit gibi görünen şikayetleri ve de sıra dışı durumları doktoruyla paylaşması sonucu doktorun erken doğum riskini fark etmesi ile mümkün olabilir. Bu nedenle her gebe kadının mutlaka erken doğum belirtileri hakkında yeterli düzeyde bilgisi olmalı ve de en önemlisi yaşadığı, hissettiği şikayetleri doktoruyla paylaşmalıdır. Özellikle de rutin olarak yapılan gebelik muayenelerinde doktorun dikkati ile çeşitli önlemler alınarak anne adayı erken doğum tehlikesi gösteren belirtilere karşı hassas olarak kendisini ve bebeğini koruyabilir. Bu bağlamda çoğu erken doğum olayının önlenebileceği, doğumun birkaç hafta daha ileri tarihe alınmasının sağlanabileceği söylenebilir. Ancak ne yazık ki, her erken doğum vakası için bu söylenemeyebilir.

Erken doğumu tetikleyen etkenler nelerdir?

Erken doğuma sebep olan etkenleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Anne adayının “çoğul gebelik” adı verilen birden fazla bebek bekliyor olması, 
  • Polihidramniyos, yani fetüsün sıvısının normalden fala olması (rahim normal kapasitesinin üstünde şiştiği için doğum günü gelmediği halde sancılar ve erken doğum olabilir),
  • Membranrübtürü adı verilen, bebeğin suyunun saptanan doğum gününden erken boşalması,
  • Enfeksiyonlar olması (idrar yolları enfeksiyonları, vajinal bölgede oluşan enfeksiyonlar, klamidyalar, anaerob bakteriler, bakteriyelvajinozis, trikomanaslara bağlı vajinit gibi genital sistemi etkileyen bakteriyel enfeksiyonlar),
  • Placentaprevia (plesentanın doğum kanalını kapatması),
  • Anne adayının aşırı zayıf ya da aşırı kilolu olması,
  • Anne adayının gebelikte ateşli hastalıklar geçirmesi,
  • Anne adayının doğumları arasında geçen sürenin kısa olması,
  • Anne adayının çok stresli bir hamilelik süreci geçirmesi,
  • Anne adayının yaşının 18’den küçük olması ya da 35’ten büyük olması,
  • Plesentanın erken ayrılması erken doğuma sebep olan, erken doğumu tetikleyen durumlardır.

Yukarıda sıralanan sebeplerin yanı sıra anne adayının düzensiz ve yetersiz beslenmesi, uzun süre aç kalması, anemi (kansızlık), olumsuz koşullara sahip olan sosyal çevre ve gebelik bilgisi ve bilincinin eksikliği ve sigara, alkol kullanımı da erken doğumu tetikleyen tanılardır.

Hangi anne adayları erken doğum riski altındadır?

Gebeliğin sağlıklı bir şekilde devam etmesi, varsa olası risklerin saf dışı bırakılması ve de doğumun zamanında, sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi anne adayının dahil olduğu pek çok koşula bağlı olmakla birlikte, aynı şekilde gebeliğin başından sonuna kadar doktor kontrollerinin düzenli olarak yapılmasına da bağlıdır. Yani gebelikle ilgili neredeyse tüm riskler ve sorunlar düzenli gebelik takibinde erken dönemde tespit edilebilir ve de tedavisi mümkün olabilir. Bu bakımdan gebe kaldığı ilk dönemden doğuma kadar düzenli bir şekilde anne bebek sağlığı muayenelerinin ihmal edilmediği gebeliklerde düşük ya da erken doğum riski çok sık görülmemektedir. Ancak daha önceden düşük yapmış, erken doğum yaşamış anne adaylarının düşük yapma veya erken doğum riski oldukça fazladır. Bu nedenle daha önceden bu tür sorunlar yaşayan anne adayları mümkün olduğunca dikkatli olmalı, gebelik takibine önem vermeliler. Bunun dışında erken doğum riski az da olsa her gebelikte görülebilmekte ve de çoğunluğu da önlenebilmektedir.

Category: Gebelik ve Doğum28 Comments

Progesteron içerikli hap ve iğneler (progestan, proluton, progynex) düşük yapmayı engelleyebilir mi?

Dr. Kağan Kocatepe'nin youtube kanalında hazırladığı video içeriğinin transkripsiyonu (video sayfanın en aşağılarında)


Progestan, Proluton depot ve diğer progesteron içerikli ilaçlar düşüğü engelliyor mu, bebeğe bir zararı varmı?

Progesteron içerikli ilaçlar hamilelikte en sık kullanılan ilk 10 ilaç arasında muhtemelen en üst sıralardadır.

Düşük önleyici ilaç diye, içinde bile öyle yazar.

Kimlere verilir?

O anda kanaması olan anne adaylarına, daha önce düşük yapmış anne adaylarına ve tüp bebekle hamile kalmış olan anne adaylarına.

Peki bir işe yarar mı?

İşe yarama ihtimali yüksek. Ama şöyle de bir gerçek var ki, sağlıklı bir bebekse eğer ve progesteron kullanılmamışsa bile çok büyük ihtimalle o kanama atağını atlatacaktır zaten.

Eğer sağlıksızsa, ne kadar yüksek dozla biz onu içeride tutmaya çalışırsak çalışalım vücut onu uzaklaştırmak isteyecektir.

Neden? Çünkü düşük olsun, bir an önce anne adayı tekrar hamile kalsın ve sağlıklı doğursun diye.

Bu bir mekanizma, işleyen bir mekanizma ve bu mekanizma sayesinde insanların daha sağlıklı bebekler dünyaya getirmesi amaçlanmış.

Biz bu sürece nasıl müdahale ediyoruz?

İşte progesteron denen ilacı verdiğimiz zaman düşüğü önleyebileceğimizi varsayıyoruz ve tabii ki bu konuda yapılmış olan çalışmalar çok çelişkili birbiriyle.

Kimisi diyor ki: Progesteron etkisiz. Çünkü bebek düşecekse düşecektir.

Kimisi diyor ki: Evet tüp bebekte etkili. Çünkü tüp bebekte tersine işleyen bir süreç var. Rahim içine bebek o tüpteki yolculuğunu yapmadan geldiği için, o 7 günlük yolculuğunu yapmadan rahim içine bebek yerleştirildiği için dışarıdan büyütülüp, o zaman progesteron etkili diyen var.

Kesinlikle etkili diyen var.



Şu bir gerçek ki, biz bu çalışmalardan bağımsız olarak bu 3 durumda: 1- kanama, 2-daha önce düşük yapmış olmak ve 3-tüp bebekle hamile kalmış olmak, bu tür durumlarda sıklıkla progesteron ilacını kullanıyoruz.

Çünkü biliyoruz ki progesteron zaten vücudun doğal olarak ürettiği bir hormon olduğu için bir ilaç kategorisinde değil ve bebeğe hiçbir şekilde bir zararı yok.



İLGİLİ KONULAR:

  • Düşük (Abortus) ve Tekrarlayan Düşükler
  • Vakum Kürtaj: İstenmeyen Gebelik ve Düşük Durumu
  • Düşükle sonuçlanan bir gebelikten sonra yeniden hamile kalmak için ne kadar beklemeliyim?
  • Düşük, hap ve iğnelerle önlenebilir mi?
  • Düşük yaptıran ilaçlar, hap ve iğneler gerçek mi?
  • Gebelikte adet sancısı gibi ağrılar neden olur?
  • Gebeliğin ilk haftalarında kanama neden olur, düşükle sonuçlanır mı?
  • Kürtaj olduktan sonra yeniden hamile kalmak için ne kadar beklenmelidir?
  • Düşük yapmanın sorumlusu kim? Anne adayı mı suçlu?
  • Kürtaj olduktan sonra ilk adet kanaması ne zaman gerçekleşir, aradaki kanamalar adet belirtisi midir?
  • Kimyasal gebelik düşük (abortus) anlamına gelir mi?
  • Progesteron ilaçları (hap, iğne, jel) düşük ve erken doğumu engeller mi? Yan etkileri var mı?
  • Kürtaj (vakumlu) nasıl yapılır, riskli mi, ağrı, kanama, kısırlık yapar mı?
  • Gebelik belirtilerinin kaybolması, azalması veya baştan beri hiç olmaması -bebekte bir sorun var mı?

GEBELİKTE NORMALDIŞI DURUMLAR:


Video: Progesteron içerikli hap ve iğneler ne zaman kullanılır ve düşük önlemede etkililer midir?

Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede