Klostrofobi ekşi

Klostrofobi Ekşi

klostrofobi ekşi

kolostrofobi ep

  • 28.12.2008 tarihinde çıkması kesinleşmiş kolera ep'si.tracklist'i osu busu şusu yayınlandığı tarihte verilecekmiş.melankolia.com.tr'den ulaşılabilinir.inziva albümünden sonra merakla, heyecanla beklediğim bir ep.
    ep kapağı için (bkz: http://img211.imageshack.us/…=kolostrofobiepdh3.jpg)

  • tracklist şöyledir:
    1-sen nasıl bir insansın?
    2-şekerpare
    3-şermin
    4-vitrindeki manken (geberik gelin)

  • kolera'nın ayben'e diss attığı "şekerpare" adlı şarkıyı barındıran albüm. bunun dışında sanırım "şermin" adlı parçada da göndermeler mevcut.

  • kolera'nın "inziva"ya çekilmesinin bir işe yaradığının göstergesidir. daha sert ve "diss" içerikli olmuştur.

    özellikle "hep ekşisin o tatlı yüzünden bize de ver" mısrasıyla nedense ayben yerine sözlüğe diss atıyormuş gibi gelir.

  • kolera'nın ilk solo ep'si.

    adından da anlaşılacağı gibi kolera klostrofobi'yi kolostrofobi'ye çevirmiş ve şarkılarında yine herkese giydirmiştir.

  • Araba Sürme Korkusu

    Araba Korkusu Nedir?

    Araç kullanma korkusu (Araba korkusu), mevcut ruhsal bozukluklar özgül fobiler altında durumsal bir fobi türüdür. Araç kullanma uyarıcısı ile karşı karşıya kalınca güçlü ve sürekliliği olan bir korkudur. Araba sürme korkusuna sahip olan kişiler, korkularının aşırı olduğunu kabul etmektedirler.

    Çoğu zaman onunla yaşamaya razı olunan veya tercih edilen bir korku tipidir.  Bu korkunun aşılmasına dönük olarak yüzleştirme büyük bir öneme sahiptir. Konu üzerinde yürütülen psikoterapi seanslarında terapist ve danışanın aynı araç içerisinde olduğu terapi seansları uygulanması gerekebilir. Günümüz gelişen teknolojisiyle birlikte bu yüzleştirme artık daha kolay ve uygulanabilir bir hale gelmiş durumdadır.

    Sürüş korkusu bir araç kazasından sonra gelişebileceğini ve bir travma sonrası stres bozukluğunun bir parçası olabileceği unutulmamalıdır.

    Bu korku, agorafobi, panik bozuklukları veya sosyal fobi gibi, farklı anksiyete bozukluklarına evrilebilir. Dolayısıyla, bu konu bir ruh sağlığı uzmanıyla değerlendirmesi ile bulunur.

     

    İnsanlar neden araba kullanmaktan korkar?

    Araba sürme korkusu veya sıkıntısı çeşitli nedenlerle ortaya çıksa da, daha yaygın nedenlerden birinin, araba sürerken panik atak geçirme korkusu olduğunu söylenebilir.

    diğer bazı nedenler şunları içerir:

    • geçmiş araba kazaları deneyimleri
    • kaybolmak
    • yoğun trafikte seyahat etmek
    • televizyonda kötü bir araba kazası izlemek
    • tanıdığınız birinin kaza geçirmesi
    • sürüş becerilerinize güven eksikliği

    Semptomlar neler?

    Ek olarak, genellikle genel anksiyete semptomlarına benzeyen aşağıdaki semptomlardan herhangi birini hissedebilir veya yaşayabilirsiniz:

    • genellikle aşırı, ısrarcı ve mantıksız olan panik ve korku
    • arabadan uzaklaşmak için güçlü istek
    • terli avuçlar
    • yönelim bozukluğu
    • bilinç bulanıklığı, konfüzyon
    • nefes darlığı
    • baş dönmesi
    • kalp atışı hızlı
    • hızlı nefes alma

    Araba Sürme Korkusu Nasıl Ortaya Çıkar

    Araç kullanma korkusu bir araç kazasından sonra gelişebileceğini ve bir travma sonrası stres bozukluğunun bir parçası olabileceği unutulmamalıdır. Bu korku, agorafobi, panik bozuklukları veya sosyal fobi gibi, farklı anksiyete bozukluklarına evrilebilir. Dolayısıyla, bu konu bir ruh sağlığı uzmanıyla değerlendirmesi ile bulunur. Sürüş korkusu olan birinin diğer tip fobilere sahip olması sıklıkla rastlanılan bir durumdur. En temel olanı olarak sayılabilecek olan kapalı alan korkusu toplum içerisinde en yaygın tip bir fobi türüdür ve diğer birçok fobi bu fobinin birer türevidir. Kapalı alan korkusunun araç içerisinde yaşanan bir türevi olarak karşımıza araba korkusu çıkar. Kişinin kendisinin bir alandan hızlıca çıkamayacağını hissederek panik atak hissine kapıldığı alanlar bu korku tipi için aday alanlardır. Sürüş korkusuna sahip kişilerin bu korkudan sıyrılıp artık sürekli olarak rahat bir şekilde araba sürmelerinin temin edilmesinin yolu genellikle kişinin arabanın kontrolünü kaybetmeyeceğini keşfetmesine bağlı bir süreçtir. Araba sürme korkusu birçok insanın günlük hayatını önemli açılardan olumsuz etkileyen bir problemdir. Arabalarla ve araba sürmeyle ilgili çok farklı korku çeşitleri var, fakat bunların hepsi tedavi edilebilir korkulardır. Araba sürme korkunuzdan sonsuza dek kurtulmak da mümkündür.

     

    Araba Korkusu Tedavisi

    Bir terapist, psikoterapi, ilaç tedavisi, destek grupları veya üçünün bir kombinasyonunu içerebilen sürüş fobisi için çeşitli tedavi seçenekleri önerecektir. Psikoterapi, genellikle şiddetli sürüş kaygısı veya fobi için ilk savunma hattıdır. Birkaç yöntem fobileri tedavi edebilir, ancak bazıları diğerlerinden daha fazla tavsiye edilir.

    Sanal Gerçeklikle terapi yöntemi kullanılarak kişinin sürüş korkusu uyaranı ile yüzleştirilmesi ofis ortamında, aşamalı ve kontrollü olarak sağlanabilmektedir. Bu sayede bu fobinin temel tetikleyici unsurları ortaya çıkarılmaya çalışılarak bunlar üzerine yoğunlaşılır

     

    Sürüş Korkusu ve Sanal Gerçeklikle Çalışılması

    Araba sürme korkusu özellikle kadınlarda karşılaşılan bir kaygı bozukluğudur. Genellikle de bu korku ile kaçınmak suretiyle yaşandığını görülür ama en çok da araç kullanma ihtiyacı olanların kadınlar olduğunu söylenebilir. 2016 yılından bu yana bilişsel davranışçı temelli sanal gerçeklik terapisi yöntemi ile birçok kişide önemli başarılar sağlayabildik.

    Sürüş korkusuna son vermek için son yıllarda uygulanan ve başarılı sonuçlar elde edilen sanal gerçeklikle maruz bırakma yöntemi ile kişi aşamalı olarak korkusuna maruz bırakılarak bu duygu durumunu ortaya çıkaran etmenlerin neler olduğu anlaşılmaya çalışılır. Buna yönelik olarak yürütülen ödev ve telkin uygulamalarıyla kişinin bu fobisi ortadan kaldırılmaya çalışılır. 

    Hakkımda

     

     

    klostrofobi

  • asansöre ne zaman binilse geyiği yapılan bir hadise

  • karayollarındaki tünellerde de yaşanır.
    marmaris'e giderken ki, 3 km'lik tünel bu tür fobisi olanlar için gaz pedalının tabana yapışmasını gerektirir.

  • (bkz: kapalı alan fobisi)

  • (bkz: klostrohobi)

  • normal vaktinden gec dogan insanlarin cocukluktan kalma hastaligi. sonradan oldugu da soylenir ama ben inanmam.

  • klostrofik bir hatunla sinemaya gidemezsiniz, her daim merdiven kullanmak durumunda kalırsınız, kalabalık yerlerde dolasamazsınız, ortalama buyuklukteki bir salondan küçük bir yere her girdiğinizde hatun cıyaklar mı şimdi diye düşünmeniz gerekir.

    klostrofobinin nedeninin cocugun zor bir dogum sonucu dunyaya gelmesi olduguna dair bir tez de vardır.

  • (bkz: agorafobi)

  • mezarda ilk gece.

  • cok kotu bir sey bu ya...
    kimseye derdini anlatamazsın, arabada daralırsın, sinemada biletleri koridor kenarı istersin, ucakta boguluyor gibi olursun. kimseye belli etmemeye calısırsın ama nefesin daralır sankı duvarlar ustune dusuyor gibi olur ve hep orda kapalı kalmanın dusuncesı seni yer bitirir resmen. *

  • sahip olan insanların boğazda yapılan tünelden nasıl geçeceklerini merak ettiğim korku türü.

  • uçakta olabilecek kötü şeyler

  • ucaktan cok korkan bir turkun azerbaycana gitmek uzere ucaga binmesi, azerbaycana inildiigini anons eden pilotun "dusuyoruz" demesi, malum insanin gotunun 3,5 atmasi.

    daha sonra azeri turkcesinde inmek yerine dusmek kullanildigini ogrenmesi.

  • 12-13 saatlik münih-los angeles yolculuğunun 5. saatinden itibaren bastıran gaz sancısı.

  • ayrılmak istemediğin yerden "hızlıca" uzaklaşmak.. o sıcak 33'lük birayı içerken kanadın tam dibinde..

  • (bkz: 4 8 15 16 23 42)*

  • sevişecek emmanuelle bulamamak.

    (bkz: tek derdimiz bu olsun)

  • uçağın uçması bide emniyet kemerinin kilitli vaziyette takılı kalması ve elbette hava boşlukları

  • (bkz: klostrofobi)si olan bir insan için tuvaleti kullanmak zorunda kalmak, tuvalete girmeye cesaret edemeyince sancılar içinde sızar kalır, uyanıp da caanım istanbul'u gördüğünüze duble sevinirsiniz.

  • gunlerce suren uykusuzlugun uzerine yorgunlugun da eklenmesiyle harap bitap du$mu$ bir bunyenin 9 saatlik surecek yolculuga ba$lamasi. "lan ucakta vururum kafayi simdi uyurum" umutlariyla ucaga binmesi ve akabinde ucak motorunun beyin siken bir tonla vinlamasi. akabinde cildiracak yer aranmasi.

  • ortada oturmak ve 2 tarafınızda amerikalı zenci bodyguard boyutlarında azman* insanın yer alması..

  • tokyo-paris aktarmalı seferini yaparken dünyanın en alçıcı insanının yanınıza oturması.

  • Panik Atakla Başa Çıkmak

    5f0185d73993c__panik-atakla-basa-cikmak.jpg
    05.07.2020

    Christian Jarrett

    Panik atak, bedende ve zihinde panik ya da korku olarak kendini belli eden düzenli bir yanlış alarm verme halidir. Bunun farkında olmak, onu kontrol altına almanın birinci aşamasıdır.

    Bilinmesi gerekenler

    Evrimsel gelişim bedenimizi, tehlike karşısında kendimizi koruyabilmek adına acil durum tepkileriyle donatmıştır. Örneğin; kaslarımıza daha fazla kan akışı hissederiz, görüşümüz daralır, nefes alışımız hızlanır ve sindirim sistemimiz çalışmayı durdurur. Beden, savaş ya da kaç olmak üzere iki komuta göre hareket etmeye alışkındır. Bu değişimler hayat kurtarıcı olabilir, fakat eğer ortada bir tehdit yokken bedenimiz yanlış alarm veriyor ve savaş ya da kaç komutları harekete geçiyorsa o zaman yaşadığımız şeyi “panik atak” olarak tanımlayabiliriz. Yıllarca anksiyete içerisinde yaşamış olan İngiliz asıllı yazar ve film yapımcısı Jon Ronson bu durumu uçurum kenarında parmaklarla asılı kalmaya benzetiyor.

    Yüzde 15-30’umuz bunu hayatlarımız boyunca bir kere yaşadık ya da yaşayacağız ve eğer zaten daha önce böyle bir deneyiminiz olduysa bunun çok korkutucu olabileceğini de biliyorsunuzdur. Hissettiklerinizin yoğunluğu sizi öldüğünüze, deliriyor olduğunuza ya da kontrolü tamamen kaybettiğinize dair düşüncelere götürebilir. Kalp hızla çarpar ve elleriniz ya da tüm vücudunuz titremeye başlar. Ağzınız kuruyabilir, mideniz bulanabilir, başınız dönebilir ya da terleyebilirsiniz. Sıklıkla içinizde sizi bunaltacak derecede yoğun bir kaçma isteği duyarsınız.

    Bazı insanlar için tetikleyici oldukça belirgindir. Örneğin klostrofobisi olan bir kişinin aşırı kalabalık bir trende bir atak yaşayabileceğini tahmin edebiliriz. Başkaları için ise panik nereden geldiği belli olmaksızın kendini gösterebilir, bazen nefes darlığı ya da başka bedensel duyumsamalar eşliğinde. Zihin bu duyguları katastrofik bir şekilde yanlış değerlendirdiğinde, beynin hayatta kalma reflekslerini aktive edebilir. Bu durum bir sarmala dönüşebilir, rahatsızlık verici fizyolojik duyumsamalar daha fazla alarm ve korku tepkilerini tetikler. Bütün bu süre birkaç dakikadan başlayıp bir saatten fazla vakit alabilir. Genellikle, panik düşüşe geçmeden önce ilk on dakikasında ulaşabileceği en şiddetli noktaya ulaşır.

    https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f018737d6029__panik-atakla-basa-cikmak-3.jpg

    İlk panik epizodu ne kadar yoğun ve rahatsız edici duygular uyandırırsa, daha sonraki dönemde panik bozukluk -devam eden ataklar ve onlara karşı korku- yaşama riskiniz o kadar fazla olacaktır. Dolayısıyla bir panik atak anında ne yapacağınızı bilmek o anki stresinizi azaltmanın yanı sıra aynı zamanda daha uzun vadede ruh sağlığınızı sürdürme konusunda size yardımcı olacaktır.

    Ne yapmalıyız?

     

    Panik döngüsünü anlamak

    Paniğin kontrolü altındayken, beden birbiriyle bağlantılı üç reaksiyon gösterir: yıkıcı düşünceler (örn.; “Nefes alamıyorum, öleceğim.”); fiziksel semptomlar (örn.; artan kalp atış hızı); ve kaçmak için güçlü bir dürtü. Bu reaksiyonlar tipik olarak kendi kendini yenileyebilen bir döngü içerisinde etkilerini arttırlar. Korkuyu daha da besleyen korkutucu düşünceler bedensel semptomları arttırır ve kaçma dürtüsünü oluşturur.

    Panik sonucu ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler (Örn.; hızla atan kalp ve terleyen avuç içleri) otonom sinir sistemi olarak bilinen beyin sapının merkezindeki savaş ya da kaç komutlarıyla ortaya çıkarlar. Otonom sinir sistemi birbiriyle zıt kutuplu iki temel bölümden oluşur: sempatik sinir sistemi ve parasempatik sistem. Sempatik sinir sistemi, adrenalin ya da diğer hormonların salınımıyla savaş ya da kaç tepkilerini ortaya çıkarır. Parasempatik sistem ise bedeni sakinleştirir ve genellikle kendinizi rahatlamış hissediyorken aktive olur.

    Panik döngüsünü kırmanın ilk yolu bedeninizde stresle ilişkili semptomları değerlendirme biçiminizi değiştirmektir. Örneğin, kalbiniz hızla çarpıyor ve elleriniz terliyorsa otonom sinir sisteminizdeki dengeyi yeniden sağlamalı ve parasempatik sistemi rahatlatarak onun etkisini arttırmasına izin vermelisiniz. Bazı insanlar için, savaş ya da kaç tepkisinin basit fizyolojisini öğrenmek kendi reaksiyonlarını daha az korkutucu hale getirmek ve panik epizodunun daha şiddetli bir hal almasını engellemeleri için yeterli oluyor. 

    https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f01887e349d1__panik-atakla-basa-cikmak-14.jpg

    Şema terapist ve kognitif terapist Asle Hoffart’a göre; “Normal ya da tehlikeli olmayan kaygı semptomları kalp krizi gibi korkutucu durumlarla sonuçlanacak diye düşündüğümüz için genellikle panik ataklar ortaya çıkıyor ve ciddi bir hal alıyor.” “Fakat kaygı semptomlar tehlikeli değildir, aksine size yardım etmeyi amaçlayan alarm tepkilerinin bir parçasıdır.” Londra Psikiyatri Enstitüsü Fahri Profesörü Kevin Gournay ise “33 yıldır çok sayıda panik hastası gördüm. Her biri oldukça fazla panik epizotlarına maruz kalmışlardı. Fakat panik atak sırasında hayatını kaybeden hiçbir hastamı hatırlayamam” diyor. 

    Yıkıcı düşünceleri gözlemleyin ve onlara meydan okuyun

    Endişelerini gidermeye çalışmak yeterli değilse, panik hissi artıyorken kendi düşüncelerinize meydan okumayı deneyebilirsiniz. Boston Üniversitesi Fahri Profesörü David Barlow ve çalışma arkadaşı Bethany Harris korkutucu düşünceleri fark etmeyi ve onları başka düşüncelerle yer değiştirmeyi öneriyor. Bir yıkıcı düşünce olarak “Buradan hemen çık yoksa öleceksin” düşüncesini farz edelim. Bu düşünceyi “Muhtemelen şuan biraz stres altındasın fakat bu strese verdiğin doğal bir duygusal tepki ve birazdan sona erecek” şeklinde daha rasyonel bir düşünceyle yer değiştirelim.

    Bedeninize ve çevrenize ses verin

    Bir sonraki aşama olarak, nefes alışınızı kontrol etmek de dahil olmak üzere bedeninizi rahatlatmak için bazı teknikler kullanabilirsiniz. Panik atak anındaki hızlı ve derin nefes alma hali yaygın bir durumdur ve hipervantilasyona- kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması sonucu baş dönmesi ve el ve ayaklarda karıncalanma hissi oluşması- sebep olabilir. Bütün bunlar atağın şiddetini arttırabilir. Barlow Harris’e göre; “Nefes alışımızı dakikada on nefese kadar yavaşlatmayı öğrenebildiğimiz takdirde, bu semptomlar minimum düzeye indirilebilir.” 

    Bekleyip atağın ortasında onları ortadan kaldırmaya çalışmak yerine yararımıza olacak nefes alma tekniklerini denemek daha çok işe yarayabilir. 2010 yılında yapılan bir çalışma panik bozukluğu olan kişilere hipervantilasyonun etkileri ve nefes alışı kontrol etmenin önemini öğretmeyi amaçlıyordu. Dört hafta boyunca her gün, gönüllü kişiler günde 15 dakikadan fazla zamanlarını daha yavaş ve derin olmayan şekilde nefes almaya çalışarak geçiriyordu. Bu sırada bazı medikal araçlar sayesinde kanlarındaki karbondioksit oranının nasıl daha az düzeyde seyrettiğini gözlemleyebiliyorlardı. Bütün bu çalışma sürecinde ve bir hafta sonrasında, bu kişilerin panikle ilişkili semptomları azalmış ve buna ek olarak duygularının ve negatif durumların üzerindeki kontrollerine karşı olan hisleri pozitif yönde bir artış göstermişti.

    https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f0189a21dc68__panik-atakla-basa-cikmak-21.jpg

    Bedeninizi sakinleştirmek ve kontrol hakkındaki hislerinizi iyileştirmek için bir başka teknik de “topraklandırma” olarak adlandırılır. Bunun birçok farklı versiyonu vardır fakat en popüler olanı “mindfulness” temelli 5-4-3-2-1 tekniğidir: Görebildiğiniz beş farklı şeye, hissedebildiğiniz dört farklı şeye, duyabildiğiniz üç farklı şeye, kokusunu alabildiğiniz iki farklı şeye ve tadını alabileceğiniz bir şeye dikkatinizi verir ve onları not alırsınız. Bu egzersizin temel amacı sizi rahatlatmak, ana odaklamak ve zihninizde birbiriyle yarışan negatif düşünceleri durdurmaktır.

    Olduğunuz yerde kalın ve yaptığınız şeye devam edin

    Atağın yaşandığı yerden kaçma isteğinizi durdurmak ve belki de geri dönmeye hazır hissetmek en önemli aşamadır. “Eğer fiziksel ya da ruhsal olarak bazı yerlerden, aktivitelerden ya da panikle ilişkilendirdiğiniz kişilerden kaçıyorsanız, bunlar sizin için birer problem haline gelmeye daha meyillidir” diyor klinik psikolog Joanna Arch. Kaçma dürtüsüne karşı koyamamak ve aynı durumdan uzak durmaya çalışmak uzun vadede korku sahibi olma ve ileriki ataklardan kaçınma riskinizi arttırır.

    Fakat, eğer panik epizodundan kaçmak yerine orada kalırsanız, bununla ilişkilendirdiğiniz fizyolojik duyumsamaların aslında hayatınızı tehdit edici ya da tehlikeli olmadığını öğreneceksiniz. Bu durum sizin savaş ya da kaç tepkinizin sizin kontrolünüz dışında ve gereksiz bir şekilde aktive olması ihtimalini azaltacaktır. Arch’ın dediğine göre; eğer bir panik ya da sonrasında yaptığınız şeyle meşgul olmaya devam ederseniz -tehlikeli olmadığı sürece- panik atakların sizin için bir problem haline gelme ihtimali daha az olur. 

    Unutmayın ki, “panik atak birkaç dakikadan fazla sürmeden ortadan kalkacak normal bir reaksiyondur” diye ekliyor Barlow ve Harris.

     

    Temel Noktalar

    Panik atağı yatıştırmak için dört adım:
    1.Bedenin acil durumlara karşı verdiği stres tepkisi olan “savaş ya da kaç” (fight or flight) hakkında bilgi edinin.
    2.Yıkıcı düşüncelerinizi daha rasyonel olanlarda değiştirin.
    3.Nefes alma egzersizleri ya da topraklandırma ile kendinizi rahatlatın/gevşetin.
    4.Durumdan kaçma dürtünüze karşı koyun ve yapmakta olduğunuz şeye devam edin. 

    Bunların dışında, panik atak yaşama riskinizi azaltmak için hayat tarzınızda bazı değişiklikler yapabilirsiniz:
    •Kafein tüketiminizi azaltın. Kaygı problemi yaşamaya yatkın kişilerde, çok fazla kafein problemlere sebep olabilir. Normalden fazla kafein tüketimi de paniğe benzer semptomlar yaratabilir.
    •Düzenli egzersiz yapın. Daha fazla düzenli egzersiz yapan kaygılı kişilerin paniğin fiziksel semptomlarına daha az hassasiyeti olduğuna dair kanıtlar bulunmakta. Egzersizin kişilerde duyumsamalara -paniğe sebep olan hızlı kalp atışı gibi- karşı aşinalığı arttırdığı düşünülüyor.

    Yukarıdaki dört aşama kişilere panik ataklarını kendileri yönetebilmeleri için bazı yöntemler sunuyor. Pek çok kişi için, bunlar rahatsızlık duygusunun azalması ve paniğin uzun vadede bir problem haline gelmesini durdurmak için yeterli oluyor. Fakat bazı kişiler, problemlerinin devam ettiğini ve bir uzmandan yardım almaları gerektiğini görecektir.

    Eğer bir uzman başka olası sebeplerin varlığına karar vermişse, kişiye hafif yatıştırıcılar ya da antidepresanlardan oluşan bir ilaç tedavisi uygulayabilir. Bu ilaçlar, adrenalin hormonunun etkilerini bloke ederek bedenin savaş ya da kaç tepkisini azaltacaktır. Alternatif olarak, uzman kişiyi bir psikolojik danışmana ya da başka bir terapiste yönlendirmeyi seçebilir. Bu terapistler kişiye bazı rahatlama tekniklerini ve baş etme stratejilerini öğrenmede yardımcı olurlar. Eğer sıkıntınız hala devam ediyorsa, doktorunuzla tedavi prosedürleri hakkında konuşmalı ve size en iyi gelen yaklaşımı bulmalısınız.

    Kaygıyı yönetmeye dair yaygın olan yaklaşımların aksine, bazı profesyoneller hem kişisel rahatlama tekniklerinin hem de ilaç kullanımlarının birlikte kullanımının panik semptomlarının geçmesi konusunda faydalı olduğunu düşünüyor. Korkunun pek çok çeşidinde olduğu gibi, kaçınma davranışı da uzun vadede rahatsızlıkların oluşma ihtimalini arttırabilir. “Bazen, yıkıcı düşüncelere ve imgelere çok katı bir şekilde karşı koymak ve onları baskılamak durumu çok daha kötü hale getirebilir” diyor Asle.

    https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f0189e97d9bb__panik-atakla-basa-cikmak-151.jpg
    Paniği bastırmayı amaçlayan herhangi bir teknikle ilgili olası bir problemi; “Geçici olarak bir rahatlama yaşarken, panikle ilgili temel bir hatalı atıfı sürekli kılıyor olabilirsiniz. Bir şeyden kaçınırken ya da onu uzaklaştırmaya çalışırken, sempatik sinir sisteminin aktivasyonu tehlikeli olabilir. Bu durum korkuyu öğrenmeye yol açar ve beynin korkuyu öğrenmeden sorumlu bölgesi olan amigdalayı gelecekteki kaygı ataklarına karşı daha hassas ve reaktif olması için eğitir” olarak açıklıyor Nick Wignall.

    Wignall’in bu konudaki yaklaşımı danışanlarına bedenin stres tepkisi ile ilgili temel bir psikoeğitim vermekten geçiyor. Daha sonra ise onları panik semptomlarına dikkat vermeyi ve onları yok saymak yerine alarma geçirici ve rahatsızlık verici olanları tanımlamaya yönlendiriyor. “Basit anlamda bu durum mindfulness tekniğine ek olarak bedensel uyarılara bağlı maruz bırakma terapisini içeriyor” diyor Wignall. “Neler olup bittiğini gözlemleyin ve onu deneyimlemeye istekli olun. Bir şeyin yalnızca kötü hissettiriyor olması onun tehlikeli olduğu anlamına gelmez. Paniği deneyimlemeye dair isteklilik, beyninize onun tehlikeli olmadığını öğretmenizin tek yolu.”

    Asle de aynı şekilde katılıyor ve diyor ki; “Düşüncelerinizi ve duygularınızı gözlemlemeye çalışın, onların her hâlükârda yatışacağını bilerek gelişmelerine izin verin.”

    “Kabullenme”

    Birbiriyle yarışan ve panik yaratan düşünceleri kabullenmeyi öğrenmek söylendiği kadar kolay değil. Buna dair önemli bir yaklaşımı psikoterapinin bir dalı olan “Kabul ve Kararlılık Terapisi” sunuyor. Arch diyor ki; “Tıpkı panik atakta olduğu gibi, insan beyni korktuğunda panik atağın gelişmesinin sebeplerine ve bununla ilgili ne yapılacağına odaklanır. Bunu kendimize hatırlatmamız gerekir. -Öleceğim. Şu anda olan şey son derece korkunç ve tehlikeli- ya da -Buna daha fazla dayanamam. Bunu durdurmalıyım.” 

    Bu düşünceler aslında zihnin korkuya karşı verdiği tepkiler. Sizin göreviniz ise bunları basitçe fark etmek, olduğu gibi görmek ve yapıyor olduğunuz şeye devam etmek. Buna mizahla bile karşılık verebileceğinizi söylüyor Arch. “Teşekkürler sevgili beynim, bu tam da şu an duymaya ihtiyacım olan şeydi. Daha sonra bunu bir deneyime dönüştürün: Kendime yalnızca korkuyor olduğumu hatırlatacağım ve daha önce panik semptomları yaşadığım fakat üstesinden gelebildiğim zamanları hatırlayacağım. Şu anda benim için önemli olan işi yapmaya devam edeceğim.”

    Burada bahsedilmesi gereken önemli bir nokta şudur ki; panik ataklar ve panik bozukluk, astım ya da kalp rahatsızlıkları gibi başka sağlık problemlerini kötüleştirebilir. Örneğin, stres ve panik semptomları bazı kişilerde astım ataklarını körükleyebilir ve dolayısıyla daha yoğun bir kaygıya yol açabilir. Panik atağın kalp krizine sebep olma ihtimali oldukça düşük olmakla birlikte, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi panikle ilişkili semptomlar kalp krizinin göstergeleri olabilir. Kalple ilgili rahatsızlığı olduğuna dair teşhis konmuş kişiler panik bozukluğu geliştirme konusunda daha riskli durumdadırlar. Bu durum astım hastaları için de geçerlidir. Altta yatan başka sağlık problemleriniz varsa ve panikle ilişkili semptomlardan kaygılanıyorsanız, profesyonel bir sağlık çalışanından yardım almalısınız.

    Psikologlar panik bozukluğu ve altta yatan başka sağlık problemleri olan kişiler için yaklaşımlar geliştirdi. Kalp hastası olup panik bozukluğu olan kişiler için PATCHD ya da “komorbid kalp hastalığıyla panik bozukluğun tedavisi” olarak bilinen yaklaşım içerisinde psikoeğitim, midfulness temelli rahatlama teknikleri, tedbirli bir şekilde bedensel duyumsamalara maruz bırakma ve acil durumlarda uygulanabilecek aksiyon planlarını barındırıyor. Ön kanıtların gösterdiklerine göre, bu yaklaşım hastaların kaygısını ve yanlış alarm durumlarında hastaneye gidip acil müdahale isteme durumlarını azaltıyor. PATCHD programının üreticileri yine de daha fazla araştırmanın yapılması gerektiği konusunda uyarılarını yapıyorlar. Fakat bu üretken yaklaşım panik bozukluğu ile yaşayan kişilere zorlu sağlık sorunları olsa dahi rahatlamanın mümkün olduğuna dair umut veriyor.

    Kaynak: https://psyche.co/guides/how-to-manage-the-effects-of-a-panic-attack-in-four-steps

    Çeviri: YONCA KANBUROĞLU

     

    sözlükçülerin en büyük korkuları

  • bilinç altına yerleşen şeylerdir. kıyafetimden içeri hamam böceği girmesi en büyük korkularımdandır. o an hayvan ölene kadar kendimi yerden yere çarpabilirim. bilincimi kaybedebilirim. işin sonunda aguu aguu diye gezmek var.

  • düdüklü tencerenin patlaması
    kulağımın soğuktan donarak düşmesi
    uyurken kulağımdan, burnumdan böcek girmesi.

  • kalabalık içinde hapşırırken sümük fırlaması yada sümüklerin baloncuk olması.

  • deprem, enkaz altında kalmak, nefessiz kalmak, boğulmak. beni çekip vursalar korkmam ama dar ve sıkışık bir kutuya koysalar kendi kendime korkudan ölebilirim.

    (bkz: klostrofobi)
    (bkz: panik atak)

  • tabletin hassas, parmakların birer dombili olduğu gerçeğinden yola çıkarak, tabletten facebooka girildiği zaman yanlışlıkla beğene veya arkadaş olarak ekleye tıklayacağını düşünerek tanımadığı/ tanıdığı halde eklemediği/ eklediği halde konuşmadığı insanların profillerine bakmamak.

    (bkz: derdini sikeyim butonu)

  • rüzgar.

    rüzgardan çok korkuyorum çünkü zayıfım 35 kiloyum yaş 21. her rüzgar çıktığında dedeme sarılıp ağlıyom peder geliyor diyor yine rüzgardan mı korkuyosun piç diyor ve dövüyor beni ama napim balon gibi uççam diye ödüm kopuyo, komşunun bi kızı varmış nurcan diye onu rüzgar alıp götürmüş küçükken mardin'e kadar uçmuş valla annem dediydi o günden beri korkuyorum.

  • annemi kaybetmekten çok korkuyorum.

  • löpçük gibi sıçtıktan sonra suların kesik olduğunu farketmek. gel de çık işin içinden.

  • kardeşimin başına kötü bir şey gelmesi ve elimden bir şey gelmemesi.

  • kapalı alan korkusu, uçak fobisi, yatakta akrep ya da yılan ile uyanmak, bir gece ansızın eksi dandik sitenin kapatılması, trafik kazası, bilardo oynarken vuruş yapan adamın arkasında durup hayalara sopa gelmesi, halısada taşşaklara top çarpması, tırnağı yanlış kesip günlerce acı içinde dolaşmak, dirseği en olmadık yere çarpmak, çatı arasında dolaşırken ayağa giren paslı çivi, çakmağı 15 saniye yakıp size veren arkadaş, kanepeye uzandığımda karşı koltuktan yüzüme bakan kumanda, en olmadık yerde gelen tuvalet ihtiyacı, otobüse bindiğimde cüzdanın evde olduğunu fark etmek, dolapta duran algida kabından çıkan yaprak sarma, ve bunun gibi irili ufaklı korkulardır.

  • AVM ve Asansörlerde İsteğiniz Dışında Sunulan Müzik: Muzak

    Kafe, avm, asansör vb. yerlerde isteğiniz dışında sürekli olarak bir müziğe maruz kalıyorsunuz. Buna "muzak" deniyor ve bu yazıda "muzak"ın tarihsel gelişimini ele alıyoruz.

    özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, çeşitli toplumsal mekânlarda, insanlara istemleri dışında sunulan, hattâ empoze edilen müzik şeklinde de tanımlayabileceğimiz muzak, aynı zamanda tanımındaki amacı uygulamak için 1930’lu yıllarda kurulmuş olan bir firmanın da adıdır.

    kurumsal oluşumunun ötesinde muzak, bir tür olarak, insanların fiziksel ve zihinsel süreçlerini tetikleyen, metabolik yapılarına müdahale imkânı sağlayan ve bu özelliğiyle müziğin ‘eğlendirici’ kimliğinden öte ‘fonksiyonel’ yanını vurgulayan bir mantalitedir. muzak olgusunda maruz kalan kişinin karakteristik ve psikolojik yapısından ziyade, kullanılan seslerin ve müziğin sunum biçimleri ile bulunulan ortamın genel özellikleri, amaçlanan etkiler için birincil düzeyde göz önüne alınması gereken kriterlerdir. 

    yakın tarih boyunca müziğin muzak bağlamında fonksiyonelliği

    1871 ilâ 1914 yılları arasında gerçekleşen 2. endüstri devrimi bilim, teknik ve sosyal yaşam gibi alanlarda köklü değişimlere sebep olurken, bir yandan da tarihî (birçok önemli olay gibi) kendisinden önce ve sonra olmak üzere ikiye bölmüştür. “müzik ve çalışma alanlarındaki kullanım şekli” benzeri bir alt başlıkla bu bölünmeyi incelersek, endüstri devrimi öncesinde iş alanlarında müziğin sıklıkla işçiler tarafından, iş stresinden arınmak ve ağır şartları daha dayanılır kılmak adına icra edildiğini görürüz; bununla birlikte bazı işverenlerin ‘altlarında’ çalıştırdıkları işçilerin her türlü ağır şarta dayanmalarını sağlamak adına çalışma alanlarına müzisyenler, hattâ küçük orkestralar getirttikleri realitesine de rastlayabiliriz. endüstri devrimiyle beraber ağır iş makinelerinin çalışma sahalarına dâhil edilmesi, müziğin artık “rahatlatıcı unsur” olarak kullanılamamasına ve böylelikle yalnızca makine sesleriyle donatılmış alanlar yaratılmasına sebep olmuştur.

    endüstri devrimiyle beraber gelişen teknoloji özellikle amerika birleşik devletleri’nde mimari açıdan binaların daha da yükselmesini sağlamış, bu gelişmeye paralel olarak da yüksek katlara ulaşmak amacıyla binalarda asansör kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. a.b.d.’nin coğrafi yapısı itibariyle geniş düzlüklere sahip olan bir konumda olması, asansör gibi oldukça küçük ve hareket eden odacıkların halk tarafından garipsenmesine hattâ kendisinden korkulan bir makine hâline dönüşmesine de sebep olmuştur. bu küçük ve dar odacıkların bunaltıcı etkisi halk arasında psikolojik bir rahatsızlık olan klostrofobi’nin ortaya çıkmasını tetiklemiştir. 1930’lu yıllara gelindiğinde a.b.d. ordusundan emekli general george owen squier’in ortaya attığı muzak fikri tam da bu klostrofobik etkiyi ortadan kaldırmak amacıyla düzenlenmiş bir müzik sunumu olarak karşımıza çıkmaktadır.

    muzak ve tarihsel gelişimi içerisinde dönüşen çalışma stratejileri

    general squier’in asansör kullanımındaki olumsuz etkileri indirgemek adına kurduğu muzak şirketi, başlangıç fikrini edward ballamy’nin looking backward (1888) isimli kitabında geçen musical telephone adlı objenin üzerine temellendirmiştir. kitapta bu obje sabahları insanları uyandırmak, geceleri ise rahatça uyumalarını sağlamak için dizayn edilmiş bir alet olarak tasvir edilmektedir. muzak firması da musical telephone gibi zamana ve mekâna göre belirlenmiş, belli bir fonksiyonu olan bir müzik üretimi önermesiyle audio art tarihine ekleyebileceğimiz bir konumda yer almıştır.

    background music

    kuruluşuyla beraber muzak, gerek banka, restoran ve fabrika gibi toplumsal alanlarda gerekse de asansör gibi bireyin tek başına bulunduğu yerlerde kişiyi sakinleştirecek, üretimini arttıracak ve tehlikeden uzakmış hissini yaratacak, mekâna göre dizayn edilmiş “müzik paketleri” sunmuştur. background music’in ürünleri şeklinde görebileceğimiz bu paketler genellikle bilindik popüler parçaların basitleştirilmiş hâlleri (sıklıkla enstrümantal versiyonları) ya da oldukça yumuşak ve düşük şiddetli sesler bütünü kullanılarak “kişiye ‘tanıdıklık’ izlenimi vermeye çalışırlar” . bu bağlamda background music, bünyesinde bulunan yapıtların dikkat çekici tüm özelliklerinden arındırıldığı (örneğin bakır üflemeliler, vokal partileri ya da perküsyon bölümlerinin dahil edilmediği / çıkarıldığı), arka planda fark edilmeden kalma özelliğine sahip; bununla birlikte tanıdık melodilerin yeniden sunumu mantalitesiyle yabancı mekânların bilindik kılınarak tehdit unsurunun yok edildiği bir biçim şeklinde tanımlanabilir. muzak’ın background music biçimiyle herhangi bir kişiyi tetikleyebilmesi için: keskin bir algı açıklığına, eğitimli bir kulağa ya da müziğin dikkatli bir biçimde dinlenilmesi edimine gerek yoktur; yalnızca farkında olunmasa bile duymak yeterlidir.

    yukarıda bahsedilen özellikleriyle muzak / background music, uygulanmaya başladıktan sonra yalnızca asansörlerde kullanılmayıp, tıpkı endüstri devrimi öncesinde olduğu gibi birtakım çalışma alanlarında da denenmiştir. özellikle 2. dünya savaşı’nda silah fabrikalarındaki ağır çalışma şartlarını nötrlemek adına müzik kullanımı sadece müziğin direkt sunumuyla kalmamış, sunum şekli ve dozajıyla ilgili de çeşitli uygulamalar denenmiştir. 15 dakikalık bir background music sunumunun ardından çalınan müziğin içindeki gerilimlere ve zirve noktalarına göre 30 saniyeden 15 dakikaya kadar değişebilen bir sessizliğin takip ettiği döngü olan stimulus progression’un, yapılan araştırmalar sonucunda hata oranını azaltıp, moral ve üretim gücünü arttırdığı tesbit edilmiştir. muzak firması da stimulus progression özelliğini anlaşmalı olduğu birçok yerde denemiş ve olumlu sonuçlar aldıklarını kendi tarihlerini anlattıkları belgelerde göstermişlerdir.

    çalışma alanlarıyla beraber üretim ve tüketim sahalarının da değişim göstermesi, günümüzde çokça görebileceğimiz alışveriş merkezlerinin kurulmasına sebep olmuştur. 1980’li yıllara kadar havaalanları, tren garları ve yeni trend olan alışveriş merkezlerinde sıkça karşılaşılabilen muzak, bu mekânların çok kimlikli / kimliksizliklerine denk düşebilecek şekilde hazırladığı programlarla müziğin mekânı güçlendiren / dönüştüren tarafını oldukça iyi bir şekilde kullanmıştır.

    foreground music

    1980’li yıllardan sonra çalışma stratejisini değiştiren firma, müziğin arka plânda kalması fikrinden vazgeçip, herkesin rahatça duyabileceği / algılayabileceği bir ses seviyesinde sunumu yolunu tercih etmiş ve ortaya background music ile aynı amaca hizmet eden; ama farklı sunum modellerine sahip olan foreground music tanımını ortaya koymuştur. gittikçe kalabalıklaşan mekânlarda daha önceki paketlerin yüksek gürültüden dolayı işe yaramamaya başlaması, firmanın yapıtların orijinal biçimlerinin, orijinal icracıları tarafından kaydedilmiş hâllerini, gerekli ses seviyesinde (sıklıkla yüksek) yeniden sunmasını gerektirmiştir. kısaca foreground music yapıtların hiç değiştirilmeden kullanılan, orjinal biçimleridir.

    yeni sunum biçimiyle muzak, özellikle alışveriş merkezlerinde, genel toplu alanlardan ziyade ticari kuruluşların kendi mağazalarında karşımıza çıkmaktadır. artık aynı alışveriş merkezinde bulunan iki ayrı mağazanın içerisinde çalan müzik, mağazanın ve hedef kitlesinin kimliğini yansıtmakta ve hatların yumuşatılarak tavırların nötrleştirilmesi fikrinden tamamen uzaklaşan bir karaktere bürünmektedir. foreground music bağlamında muzak, bu şekliyle hem mağazaları hem de insanları birbirlerinden ayıran bir ses duvarı da oluşturarak mimari öğelerden öte duysal elemanlardan kurulu bir mekân algısı da önermektedir.

    foreground music, günümüzde mağaza ve markaları temsil eder hâle gelerek, tüketicinin markayı kullanırken nasıl hissedeceğini önceden empoze eden bir özelliğe de kavuşmuştur. işte bu özelliğiyle muzak, 1980’lerden itibaren müzik ya da mal satışından öte duygu pazarlaması stratejisini geliştirerek, baskın güçlerin insanlar üzerinde kontrol yaratmaları sürecinde oldukça önemli bir yere sahip olmuştur.

    KAYNAĞI GÖR

    nest...

    gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede