diyanet maun suresi tefsiri / Maûn Suresi Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı

Diyanet Maun Suresi Tefsiri

diyanet maun suresi tefsiri

4. Yazıklar olsun şöyle namaz kılanlara ki,

5. Onlar namazlarını gafletle kılar, ona gereken önemi vermezler.

6. Yaptıkları ibâdetleri gösteriş için yaparlar.

7. Her türlü yardım ve iyiliğe de engel olurlar.


İkinci olarak tasvir edilen insan, birincisi gibi açıktan dini, hesap ve cezayı yalanlamasa da, iman henüz kalbine tam yerleşmemiştir. İbadetlerindeki hal ve tavrı bunun açık tezâhürüdür. Burada onun namaz ve zekât hususunda sergilediği gâfil, riyâkâr ve engelleyici tavır üzerinde durulur:

Birincisi; bu kimseler namaz kılarlar, fakat namazlarından gafildirler. Ona gereken ehemmiyeti vermezler. Bu gaflet ve dikkatsizliği şöyle izah edebiliriz:

  Onlar namazın önemini kavrayamadıkları için onu gereği gibi ciddî bir vazîfe olarak yapmazlar.

  Kılınıp kılınmadığına aldırmazlar.

  Vaktine dikkat etmezler, vaktin geçip geçmediğine aldırmayıp geciktirirler.

  Namazın terkinden endişe ve rahatsızlık duymazlar.

  Kıldıkları vakit de, Allah için hâlis niyetle kılmayıp dünyevî birtakım maksatlar için kılarlar

  İnsanlarla beraber bulunduklarında namaz kıldıkları hâlde, yalnız kaldıklarında kılmazlar; kılsalar bile Hakk’ın huzûrunda imiş gibi bir huşû ve tâzim içinde değil, gösterişle kılarlar.” (seafoodplus.infoılı, Hak Dîni, VIII, )

Onlar hakkında başka bir âyet-i kerîmede: “Onlar namaza tembel tembel gelirler” (Tevbe 9/54) buyrulur.

Ağırdan alarak namazı son vaktine kadar geciktirmek ve zoraki kalkarak vazîfe savar gibi hemen farzını kılıvermek, Allah muhâfaza buyursun, insanı münafıklığa götüren kötü bir haslettir.

Alâ b. Abdurrahmân anlatıyor:

Bir öğleden sonra Enes bin Mâlik’in yanına gitmiştik. Enes, biz varınca hemen kalkarak ikindi namazını kıldı. Namazını bitirince kendisine namazı erken kıldığını söyledik. O da niçin böyle erken kıldığını anlatarak şöyle dedi:

Resûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu işittim:

“O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! O münafıkların namazıdır! Onlardan biri oturur, oturur, tam güneş sararıp batmaya yüz tutunca, şeytanın iki boynuzu arasına girince kalkar, kuşun yem toplaması gibi hızlıca dört defâ yatıp kalkar, namazda Allah’ı da pek az zikreder.” (Müslim, Mesâcid ; Muvatta, Kur’ân-ı Kerîm 46)

Çünkü onların niyeti, Allah rızâsı için ibâdet etmek, namaz kılmak değil, gösteriş yapmaktır. Zâhiren müslümanlarla beraber bulunmaktır. Onlardan gelecek menfaatin devamını sağlamak, bir zarar ihtimali varsa ona da engel olmaktır. Nitekim Hz. Mevlânâ, gösteriş için yapılan amellerin bir fayda sağlamayacağını, Hz. Ömer zamanında Medine’de vuku bulan bir yangın felâketini sözkonusu ederek şöyle anlatır:

Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Medine’de bir yangın oldu. Ateş taş­ları bile kuru odun gibi yakıyordu. Binaları, evleri saran ateş, kuşların yuvalarını, hatta havada uçarken ka­natlarını bile tutuşturuyordu. Şehrin yarısı alevlerle sarıldı, su bile bu ateşten korktu da şaşırıp kaldı. Bazı akıllı kişiler, ateşe, kovalarla su ve sirke döküyorlardı. Ateş ise inadına artıyordu. Sanki ona gayb âleminden, ötelerden yar­dım geliyordu. Halk koşarak Hz. Ömer’e geldiler. “Bu yangın su ile sönmüyor” dedi­ler. Hz. Ömer buyurdu ki:

“- O ateş Allah’ın ayetlerinden, işaretlerindendir. Sizin hasisliklerinizin bir alevidir. Suyu bırakın, yoksullara ekmek dağıtın, eğer benim soyumdan iseniz, hasislikten vazgeçin.” Halk, Hz. Ömer’e:

“- Bizim kapılarımız açıktır. Biz cömert kişileriz, iyilikten, yardım etmekten hoşlanırız” dediler. Hz. Ömer buyurdu ki:

“- Siz verdiğiniz ekmeği, Allah rızâsı için değil de, gösteriş için veriyorsunuz. Geleneğe, göreneğe uyarak iyilik elinizi açıyorsunuz. Siz, övünmek için, gösteriş için verdiniz; Allah’tan çekinerek, korka­rak vermediniz.”

Bu kıssayı nakleden Mevlânâ (k.s.) öğüt olarak der ki:

“Allah’ın ihsan ettiği malı nefsine uymuş kötü kişilere vermek, yol ke­sen eşkiyanın eline kılıç vermek gibidir. Din ehlini, kin ehlinden ayır, Allah’a dost olanı ara, bul; onunla düş, kalk. Herkes kendi huyunda olanlara iyilik eder, yardımda bulunur; kötü kişi de, böylece bir iş yaptım sanır.” (Mevlânâ, Mesnevî, beyitler)

Şâir Nâbî der ki:

“Ne belâdır bu riyâ  bâşına halkın ki eder

Mübtelâsın iki âlemde safâdan mahrûm.”

Hz. Ömer, vâlilerine şöyle nasihat ederdi:

“Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dînini korumuş olur, kim de onu yerine getirmeyip yitirirse, dînini de kısa zamanda yitirir.” (Muvatta, Vukûtu’s-Salât 6)

İkincisi; o riyâkâr münafık tip zekât, sadaka ve diğer yardımlar hususunda da ihmâlkârdır. Hesaba ve cezaya inancı olmadığı veya son derece zayıf olduğu için bu tür emirlere gereken ihtimamı göstermez. Mesuliyetini yerine getirmez. Her türlü hayra ve iyiliğe mâni olur.

  Âyette geçen اَلْمَاعُونَ  (mâ‘ûn) kelimesi çok şümullüdür. “Zekât, sadaka, diğer mâlî mesuliyetler, insanların kendi aralarında ödünç alıp verdikleri eşyalar” gibi mânalar ifade eder. Dolayısıyla bu kelime farz olan zekâttan başlayarak, insanın ödünç olarak verdiği elek, kova ve iğneye kadar her şeye şâmildir. Bundan hareketle “mâûn”u, “kendisinde insanlar için fayda bulunan küçük ve az bir şey” olarak tarif etmek mümkündür. Bu mânada zekât da “mâûn”dur. Çünkü o da çok olan maldan, yoksullara verilen küçük bir paydır. Diğer taraftan umûmî ihtiyaç eşyaları da “mâûn”dur. Bunlar, gerektiğinde alınmasında bir mahzur olmayan, zengin olsa da fakir olsa da insanın ihtiyaç duyduğu eşyalardır. Bu tür eşyaları ödünç vermekte bile cimrilik gösteren kişi, gerçekten ahlâken çok seviyesiz bir davranış yapmış olur. Zira bunlar ödünç verildiğinde onda bir eksiklik meydana gelmeyeceği âşikârdır. Hâsılı, âhirete inanmayan, yaptığı iyiliklerin karşılığını orada fazlasıyla bulacağına imanı olmayan bir kimsenin, bırakalım Allah yolunda candan, maldan geçmeyi, başkalarına böyle en küçük bir fedakârlığı bile göstermeyecek kadar küçük kalpli olduğu belirtilir. İmansızlık ve aşırı cimrilik göstergesi olan bu davranışlar kınanır. Böyle yapanlar ikaz edilir; hesap, ceza ve cehennem azabıyla uyarılırlar.

Bu sebepledir ki, ashâb-ı kirâm, küçük ve önemsiz gibi görülen yardımlardan bile müstağnî kalmazlar, dâimâ birbirlerine infâk etmeye çalışırlardı. İbn Mes’ûd (r.a.) şöyle buyurur:

“Biz, Resûlullah (s.a.s.) zamanında  kova, tencere gibi eşyâları ödünç olarak vermeyi insanlara yardım cümlesinden sayardık.” (Ebû Dâvûd, Zekât 32/)

Şimdi Mâûn sûresinde zikredilen yalanlamaya mukabil ispat; merhametsizlik ve cimriliğe mukabil cömertçe verip çok hayır yapma; namazdan gaflete mukabil namaza devam; gösterişe mukabil tam bir ihlas ve samiyet; en küçük bir yardımı bile engellemeye mukabil kurban ve fedakârlıkla sadaka verip yoksulları doyurma gibi yüksek dinî vazife ve faziletler öğretilip teşvik edilmek üzere Kevser sûresi geliyor:

MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Maun Suresi, Kur'an-ı Kerim'de yer alan suredir ve 7 ayetten oluşur. Mekke devrinin ilk yıllarında nazil olduğu kabul edilen Maun Suresi adını son ayetindeki ''Maun'' kelimesinden almıştır. Bir diğer adı ise Eraeytellezi olarak bilinir. Surede, Allah'ın (C.C) nimetlerini ve hesap gününü inkâr eden nankör ile amellerini gösteriş için yapan riyakar olmak üzere iki tip insandan söz edilmiştir. Maun Suresi Arapça yazılışı, Türkçe anlamı, meali ve faziletlerine dair detaylara haberimizde yer verdik. İşte, Maun Suresi Eraeytellezi duası Türkçe anlamı, Arapça yazılışı ve Diyanet meali!

MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri
MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri
MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri
MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri
MAUN SURESİ OKUNUŞU, Maun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri
SON DAKİKA

Maun Suresi T&#;rk&#;e, Arap&#;a Okunuşu Ve Anlamı: Maun Duası Faziletleri Ve Faydaları (Tefsir Ve Diyanet Meali Dinle)

Maun Suresi yoksul ve ezilen Müslümanlar için indirilen bir suredir, anlamı da bu doğrultudadır. Zekat vermeyen, yardımsever olmayan kişiler için bir uyarı anlamını taşımaktadır. Yoksulları doyurmak gerektiğini, yetimleri korumak gerektiğini anlatır.

İslamiyet’in yalan olduğunu söyleyen kişilerin bulunduğunu söyleyen Maun Suresi, namaz kılarken gösteriş yapanları da anlatmaktadır. Allah’ın her şeyi bildiğini, güçlü ve kudretli olduğunu anlatmaktadır. Allah’ın sevgisini kazanmak için doğru yolda ilerlenmesi gerektiğini gösterir.

Maun Suresi Arapça Okunuşu

  1. Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
  2. Eraeytellezî yukezzibu bi’d-dîn.
  3. Fezâlike’l-lezî yedu’ul-yetîm.
  4. Ve lâ yehuddu alâ ta’âmi’l-miskîn.
  5. Feveylun lil-musallîn.
  6. Ellezînehum an salâtihim sâhûn.
  7. Ellezînehum yurâûn.
  8. Ve yemne’ûne’l-mâ’ûn.

    MAUN SURESİ DİNLE

Maun Suresi Türkçe Okunuşu:

-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1- Din gününü yalanlayanı gördün mü?

2- İşte o, yetimi itip kakar.

3- Yoksulu doyurmayı teşvik etmez.

4- Şu namaz kılanların vay haline!

5- Onlar namazlarından gafildirler.

6- Onlar gösteriş yaparlar.

7- Ve onlar en küçük bir yardımı da engellerler.

Maun Duası Faziletleri ve Faydaları

Maun Duası 41 kez okunursa Hz. Muhammed’i rüyasında görebilir.

Zor zamanlarda okumak işlerin kolaylaşmasını sağlar.

Sıkıntılardan kurtulmayı sağlar.

Kötü kişilerin emellerine ulaşmasını engeller.

Konuşmaya başlamadan önce okunursa, konuşma değer görür.

Evde eşyaların kırılmaması için işlere başlanmadan önce 3 kez okunması gerekir.

Saygı duyulmak istenen kişilerin okunması gerekir.

Çevresinde bir sorun olmamasına rağmen sevilmeyen kişilerin okuması halinde, çok sevilen biri olurlar.

Eğer sureyi okuyarak zekat verilirse, Allah o kişinin günahlarını affeder.

Allah’a yakın olmayı sağlar.

Kalbi temizler ve kötü işlerden uzak durulmasına yardım eder.

Gösterişten uzak durulmasına yardımcı olur.

Yetim, yoksul, yaşlı ve düşkün kişilere yardım edilerek okunması gerekir.

Maun Suresi Neden İndirilmiştir?

Dünya’da her insanın imtihanı farklıdır, bu sebeple kimsenin hayatı kimseninkine denk değildir. Müslümanlar arasında da zenginler ve yoksullar bulunuyordu. Zenginlerin zor durumdaki kişilere zekat vermemesi, yardım etmemesi ve açları doyurmaması sebebiyle Maun Suresi indirilmiştir.

Maun Suresi Ne İçin Okunmalıdır?

Maun Suresi; yoksulların, düşkünlerin, zor durumdaki insanların haklarını korumak için indirilmiştir. Bu sebeple zor durumda kalan her Müslüman Maun Suresini okuyarak Allah’tan yardım isteyebilir. Rızkın artması, kazanç elde etmek, borçlardan kurtulmak amacıyla okunabilir.

Maun Suresi, kötü niyetli ve gösterişli kimselerden korunmaya yardımcı olur. İbadetlerini Allah için yapmadığı halde kendisini büyük gören kişilerin gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaktadır. Kalbinde temizlenme olması istenen kişiler için okunabilmektedir.

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Ma&#;n Suresi - . Ayet Tefsiri

Ayet


  • فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّٖينَۙ

    ﴿٤﴾

  • اَلَّذٖينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ

    ﴿٥﴾

  • اَلَّذٖينَ هُمْ يُرَٓاؤُ۫نَۙ

    ﴿٦﴾

  • وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ

    ﴿٧﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾4﴿

Vay haline o namaz kılanların ki,

﴾5﴿

Onlar namazlarının &#;z&#;nden uzaktırlar.

﴾6﴿

Onlar halka g&#;steriş yaparlar.

﴾7﴿

Hayra da engel olurlar.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Yukarıda insanlara karşı insanlık görevini yerine getirmeyenler kınanmıştı; burada ise Allah’a karşı gerçek anlamda kulluk görevlerini yerine getirmeyenler eleştirilmektedir.

Burada namaz kılmalarına rağmen kınananların olumsuz tutumlarına üç örnek sıralanmıştır: a) Namazlarının özünden uzak olmaları, b) İbadetlerinde halka gösteriş yapmaları, c) Hayra engel olmaları. “Namazlarının özünden uzaktırlar” diye çevirdiğimiz cümlede geçen sâhûn kelimesinin sözlük anlamı “unutanlar” olup bu bağlamda, “namazlarını vaktinde kılmayanlar” şeklinde yorumlayanlar bulunmuşsa da Taberî, bizim de meâlde esas aldığımız yorumunda sâhûn kelimesini, “namazı ciddiye almayanlar, başka şeylerle meşgul olmayı namaz kılmaya tercih edenler” şeklinde anlamanın daha isabetli olduğunu, bunun vaktinde kılınmaması veya büsbütün terkedilmesiyle ilgili yorumu da kapsadığını belirtmiştir (XXX, ). Bir kimsenin namazı ciddiye almamasının, namaz kılıyor görünse bile onun özünden uzak kalmasının önemli bir sebebi, 6. âyette riyâ kavramıyla ifade edilen “halka gösteriş yapma” eğilimidir. Riyâ, özellikle dinî davranışlarla ilgili bir terim olup “bir kimsenin, kendisinde bulunmayan dinî ve ahlâkî bir meziyeti, bir erdemi varmış gibi göstermesi, iyilik yapıyormuş gibi görünmesine rağmen yaptıklarıyla –iyiliğin din ve ahlâktaki karşılığından öte– maddî veya manevî bir çıkar amaçlaması” anlamına gelir. İşte âyette bu tutum eleştirilmektedir.

“Hayır” diye çevirdiğimiz son âyetteki mâûn kelimesini Taberî, “insanın yararına olan her şey” şeklinde tanımlar ve kelimenin “zekât, diğer malî yükümlülükler, insanların kendi aralarında birbirine yararlandırmadıkları nimetler, hak, ödünç, mal” gibi anlamlarla açıklandığına dair görüşler naklettikten sonra kendisi mâûn kelimesinin bu bağlamda insanlara iyilik, hayır, nimetlerin paylaşılması gibi anlamları kuşatan genel bir ifade olduğunu belirtir (XXX, ). Bu sebeple biz de meâlde mâûnu geniş bir kavram olan “hayır” kelimesiyle ifade etmeyi uygun bulduk.

Sûrede dikkati çeken önemli bir nokta şudur: İbadetlerde şekil şartları da vazgeçilmez olmakla birlikte, en az şekil kadar özen gösterilmesi gereken husus, imanla birlikte niyet, ihlâs, huşû, takvâ gibi kavramlarla ifade edilen öz ve içeriktir. Kur’an’a göre ibadetlerde niyet ve ihlâs, tevhid ilkesinin ibadetteki yansımasıdır (meselâ bk. Fâtiha 1/5; Âl-i İmrân 3/64). Bunu Hz. Peygamber, “Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek” şeklinde belirtmiştir (Buhârî, “Îmân”, 37). İşte âyetlerde, “Vay haline o namaz kılanlara ki, onlar namazlarının özünden uzaktırlar; halka gösteriş yaparlar” meâlindeki eleştiriyle verilmek istenen mesaj budur.

Sûrede dikkati çeken diğer önemli bir nokta da Allah’a gönülden ibadet etmekle yardımlaşma ve dayanışmanın dindarlıkta birbirinden ayrılmazlığının vurgulanmış olmasıdır. Buna göre gerçekten dine inanan ve âhiret sorumluluğu taşıyan insan hem Allah’a hem de yaratılmışlara karşı ödevlerinin bilincinde olup bunları tam bir ihlâs ve samimiyetle yerine getiren, kendisi iyilikler yaptığı gibi herkesin de iyilik yapmasına ön ayak olan, yardımlaşma ve dayanışmanın önünü tıkayan değil, aksine gelişip yaygınlaşmasına, bireyselliği aşarak toplumsal ve kurumsal bir yapı kazanmasına katkıda bulunan insandır. İslâm’ın hâkim kılmak istediği gerçek ahlâk ve üstün insanlık işte budur.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa

Ma&#;n Suresi Ayet Listesi

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir