limon östrojen / RAKİBİ ANCAK KENDİSİ OLABİLİR: LİMON

Limon Östrojen

limon östrojen

Kara çay içenlerde Parkinson hastalığı riski azalıyor mu?

 

Uzak doğu ülkelerinden Singapur’da, 45-75 yaşları arasında 63.257  kişide yüzyüze anket yöntemi ile yürütülen bir çalışmada, kara çay içilmesi ile Parkinson hastalığı riskinin azaldığı sonucuna varılmış. Çalışmaya katılan kişilerin tükettikleri gıdalar ve miktarları ayrı ayrı kaydedilmiş, bilgisayar programlarında yapılan değerlendirmelerde kara çay haricinde hiç bir gıdanın Parkinson hastalığında olumlu bir yararı tespit edilememiş. Herhalde Çinlilerin beslenmesinde “bakla” yer almıyor; çünkü bakla taşıdığı levo-dopa maddesi nedeniyle Parkinson hastalarında yararlı olduğu biliniyor. Çayın kafein içeriğinin başlıca etkenlerden bir olduğu, alınan kafein miktarı arttıkça Parkinson hastalığı riskinin azaldığı sonucuna varılmış. Tabi bu durumda sadece kara çay değil, kafein içeren kahvenin de bu bakımdan yararlı olduğu görülüyor. Ancak daha ilginç bir bulgu, yüksek kafein tüketiminin yanı sıra kara çay da birlikte tüketiliyorsa etki önemli ölçüde artıyor.     

 

Araştırıcılar bu koruyucu etkinin muhtemelen östrojene bağlı yolak ile ilişkili olduğunu düşünüyorlar. Çünkü, kara çay içenlerde kan östrojen seviyesi yeşil çay içenlere göre daha yüksek seviyede bulunmuş. Bu durumu destekleyen bir başka bulgu da östrojen hormonu daha yüksek seviyede olan kadınların erkeklere oranla daha seyrek olarak Parkinson hastalığına yakalanması. Uzak doğuda yeşil çayın daha fazla tercih edildiğini biliyoruz, ve sürekli olarak da yeşil çayın kara çaya göre çok daha yararlı olduğunu gösteren çalışmalar yayınlanıyor. Dolayısıyla bu sonuç oldukça ilginç. Yeşil çayın kafein içermesine karşılık Parkinson hastalığında herhangi bir olumlu rolü belirlenememiş.

Tabi bu bulgular geriye dönük bir sorgulamanın sonuçları, sadece bir yol gösterici ve fikir verici bilgiler. Buna bakıpta kahve ve kara çayın miktarını abartırsanız bu defa kafein bağımlılığına bağlı sorunlar (kafein intoksikasyonu), kabızlık, tansiyon, mide asit salgısını artıracağından gastrit, uykusuzluk vb. bir sürü sorunla karşılaşabilirsiniz. Her şey kararınca kullanıldığında yararlıdır.

 

Limon suyu böbrek taşı oluşmasını engelliyor

 

Böbrek taşı oluşması (ürolitiyaz), böbrekte meydana gelen ve taş oluşumuna yol açan etkenler ile önleyen etkenler arasındaki bir dengesizlik sonucu sonucu meydana gelen karmaşık bir olay. Kişide yatkınlık varsa bundan kaçınılması zor. Taş oluşumunu engelleyici ilaçların tüm vak’alarda tam bir etkinliğinden söz etmek mümkün değil, kaldı ki uzun süre kullanımda bazı yan etkiler söz konusu olabilmekte.

 

Yeni yayımlanan bir deneysel çalışmada limon suyunun sıçanlarda kalsiyum okzalat kristalleri oluşumu üzerindeki etkisi incelenmiş. Sıçanlarda böbrek taşı oluşturmak üzere verilen ajanlar ile birlikte 10 gün süre ile farklı derişimlerde limon suyu (yüzde 100, yüzde 75 ve yüzde elli) da verilmiş. Süre sonunda deney hayvanlarının böbreklerinde yapılan incelemede, limon suyu verilmeyen sıçanların böbreklerinde geniş alanlarda kalsiyum okzalat kristalleri oluşumu gözlenirken, yüzde 100 ve yüzde 75 derişimde limon suyu verilen hayvanlarda kalsiyum okzalat taşı oluşumuna rastlanmadığı gözlenmiş.

 

Kanımca, bu deneyin sonucu böbrek taşı oluşumuna yatkın kişiler için yararlı olabilir. Tabii miktarı abartmadan. Deneyde sıçanlara uygulanan miktardan yaptığım hesaba göre her gün bir fincan saf limon suyu yeterli gibi görülüyor.


Lahana ve limon kabuğundaki sır nedir?

İnsanımız kendine iyi gelen besinlerin önemini bilmiyor. Nerede zararlı besin varsa onu tüketiyor: Cipsler, makarnalar, kızartmalar. Oysa birçok insanın az yediği besinler gençliğin ve sağlığın kaynağını barındırıyor, hücreleri koruyor. Yüksek miktardaki koruma sistemi yaratan maddeler bulunduran bazı bitki ve sebzeler ciltte ve bedende yenilenme yaratıyor.

Yeşillerin anası
Yıpranmış hücrelerin yenilenmesini sağlayan besinlerden biri lahana. Aslında bu sebzeyi yeşil besinlerin anası olarak da adlandırabiliriz. Son zamanları moda besin olan "Brüksel lahanası"nın yerine yüze yüz yerli olan yeşil lahanamıza itibarını geri verebiliriz. Eski Romalılar'da hekimler lahana ile tedavi edip, birçok hastalığı onunla gideriyorlardı. Eski kitaplarda lahanayı göklere çıkaran metinler var. Hatta o günden bu zamana kadar gelen bir de atasözleri var: "Evinin bahçesine lahana eken her hane sahibi, aktar dükkânım var diyebilir!". İşte lahananın sağlığa etkisi sayısız... Aynı zamanda yaşlanmayı önleyici mineral olarak kabul edilen selenyum da içeriyor. Bu madde sağlıklı bir cilt verir. Gençleşmek için tüketilmesi gereken besinler arasında yer alan lahanayı mutlaka tüketmelisiniz.

Doğal östrojenler
Tabiatın gücündeki yüksek koruma etkisi bunlarla sınırlı değil. Bitkilerde büyümeyi ve gelişmeyi hızlandıran "östrojen hormonu"na benzeyen hormonlar da var! Bir araştırmaya göre, kırsal yerlerde hayvan çiftliği olanlar bazı yonca türlerinin etkisini fark etmiş. Bu yoncayı yiyen atların tüyleri çok parlak bir hale gelmiş. Bazı otlar da koyunların doğurganlığını artırmış. İşte bu bitkilerdeki östrojenin varlığının küçük bir örneği.

Östrojen üreten bedenlerin sağlıklı bir cilt ve parlak bir görünümleri olduğunu unutmayalım. Bu nedenle soya fasulyesi, soğan, kuru fasulye, bezelye, mercimek, brüksel lahanası, zeytinyağı, ay çiçek yağı, susam, sarımsak, pirinç, ketentohumu, yerfıstığı, armut ve ahududu ve böğürtlenin evinizde özel bir yeri olsun!

Bu yağ kilo aldırmıyor!
Yer fıstığı hakkında pek çok bilimsel çalışma yapılmış. Kalorisi yüksek olarak bilinir ama yanlış. Yerfıstığında hesaplanan kaloriden çok daha azı var. Çünkü bu besin tüketildiğinde yağların hepsi emilmiyor barsaklardan. Kilo aldırmamasının nedeni de bolca bitkisel lif içermesi. Bu bitkisel lifler özellikle ardından bolca su alındığında bu suyu sünger gibi emip, kitle etkisi ile barsak hareketlerini hızlandırıyorlar. Her gün bir avuç kabuklu fıstık tüketin.

Limon kabuğu ile sıkı cilt
Cildi sıkıştırıcı özelliği olan limon, bol su içerdiği için toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor. Cildin pürüzsüz ve sıkı bir görünüme kavuşmasını sağlıyor. O nedenle çaylara sıktığınız limonların kabuğunu atmayın, yiyin. Her gün bir çeyrek limon kabuğu yemek, sıkı bir cildin anahtarıdır.

Hücre koruyucu maddeler içeriyor ve böylelikle yaşlılığın doğrudan hücrelerde durdurulmasını sağlıyor yeşil çay, artık günlük bir içecek olarak işte evde yanınızda mutlaka bulunsun.

Bitkisel ekstreler, güçlü ve etkili bakım yaratıyorlar. Çünkü bitkilerde yüksek miktardaki koruma sistemi yaratan maddeler bulunuyor. Yıpranmış hücrelere koruma sağlıyorlar. Örneğin gül ya da orkide gibi çiçeklerde bu koruma etkileri çok yüksek. O nedenle her zaman yüzünüzü gül suyu ile temizlemenizi öneriyorum. Hem temizler hem onarır gül bitkisi.

Bu arada iyi bir cilt için bazı besinleri yememeniz gerekiyor! Makarna ve patatesteki fazla miktarda karbonhidrat cildi bozuyor. Karbonhidratı azaltalım, protein ağırlıklı besinleri daha fazla yiyelim. Çünkü cildi sorunlu ve yaşlı görünüme sahip olan kadınlar protein alımında sorun yaşayanlardır. Protein, vücutta teker teker aminoasitlere dönüşür. Bunu sonucunda kolajen lifleri, elastik lifleri ve hormonlar oluşur.

Doğadan pratik notlar: Son zamanlarda herkesin mikroplarla savaştığı şu dönemde doğa eczanesinin en önemli baharatı tarçın. İnanılmaz olarak bazı bakterilerin çoğalmasını önlüyor. Boğazınızda yanma varsa, hemen mutfakta üretebileceğiniz önemli bir "ilaç. Bir çorba kaşığı balın içine, bir çay kaşığı tarçını ilave edin ve için.

Besininiz ilacınız, doğa dostunuz olsun.

Herbalist Tarkan Güveloğlu
Mahmure.com Uzmanı
www.herbalisttarkan.com
0216 414 97 16

False

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir