Peygamber Efendimiz ne zaman ve nerede vefat etti? Peygamberimizin kabri nerededir? Mekke'de mi, Medine'de mi? Hz. Muhammed (s.a.v.) Fil Vak‘ası’ndan 50 veya 55 gün sonra 20 Nisan Pazartesi günü (et-Taķvîmü’l-Arabî, s. ) Adnânîler’in ana yurdu kabul edilen Mekke’de dünyaya geldi.
Peygamber Efendimiz'in kabri nerededir? Yeşil kubbenin altında ne var? Peygamber efendimiz (SAV)'in mübarek kabrinin yanında kimler yatıyor? İşte Peygamber efendimizin vefatı ile ilgili bilinmesi gereken tüm detaylar
Hicretin senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü. Milâdî 8 Haziran günü vefat etti. Peygamber Efendimizin (s.a.v) doğduğu dünyaya teşrif ettiği yer: Mekke- i Mükerreme
Peygamber Efendimizin (s.a.v) vefat ettiği ve kabrinin bulunduğu yer ise: Medine-i Münevvere 'de Ravza-i Mutahhara'dadır (Peygamberimizin (s.a.v) içinde kabrinin bulunduğu yerin ismidir).
Hz. Muhammed, İslam dininin peygamberi olarak kabul edilir ve Müslümanların en kutsal kişilerinden biridir. Onun hayatı, öğretileri ve liderliği İslam inancında büyük bir yere sahiptir. Pek çok Müslüman, onun kabrini ziyaret etmek istemekte ve bu kabrin nerede olduğunu merak etmektedir. Bu makalede, Hz. Muhammed'in kabri hakkında detaylı bilgiler sunulacaktır.
Hz. Muhammed, Mekke'de doğmuş ve burada büyümüştür. yılında, Hira Mağarası'nda gerçekleşen olay sonrası peygamberliği kabul etmiştir. İslam dinini yaymak için mücadele etmiş ve Medine'ye hicret etmiştir. Burada birçok savaşa liderlik etmiş ve İslam devletini kurmuştur. yılında, Medine'de hayatını kaybetmiştir.
Hz. Muhammed'in ölümünden sonra, kabri Medine'de bulunuyordu ve burası müminler için önemli bir ziyaret noktası haline geldi. İlk başta, kabri basit bir yapı ile çevriliydi. Ancak zaman içinde, İslam dünyası genişledi ve kabir daha büyük bir yapıya taşındı. 7. yüzyılın sonunda, Abbasiler tarafından bugünkü haline getirildi.
Hz. Muhammed'in kabri, Medine şehrinde bulunmaktadır. Mescid-i Nebevi adı verilen caminin içinde yer almaktadır. Cami, Peygamberimizin vefat ettiği evin yakınlarında yer almaktadır. Günümüzde cami, dünyanın en büyük camilerinden biridir ve her yıl milyonlarca Müslüman tarafından ziyaret edilmektedir.
Hz. Muhammed'in kabri, Müslümanlar için büyük bir öneme sahiptir. Kabir, İslam dininin tarihi ve kültürü için önemli bir yerdir. Müslümanlar, burada Peygamberimizin ruhani varlığına ve öğretilerine saygılarını sunmakta ve dualar etmektedir.
Son günlerde gazetelerde ve internette Hazret-i Peygamber’e ait olduğu söylenen kabir resimleri dolaşıyor. yazılan yorumlarda bunu görmekten duydukları büyük hazzı ifade edenler bile var. Hatta bunu poster şeklinde büyütüp duvara asanlar bile olmuş. Bu resimlerin, kabr-i şerif ile hiç alâkası yoktur. Bunlardan biri Osman Gazi’ye, diğeri de Mevlana Celâleddin Rumî’ye aittir. Hayret verici olan, bu kadar meşhur kabirlerin tanınmamasıdır.
Hazret-i Peygamber’in kabri, iç içe iki duvarla çevrili ve üzeri örtülü bir türbenin içindedir. Kapısı yoktur. İçeri girilmesi mümkün değildir. Resmi de yoktur. Eski kaynaklarda anlatıldığına göre, etrafı taş dizili toprak kabirdir. Yapıldığında hafif bombeli ise de, zaman içinde düzleşmiştir.
Üç dost bir arada
İslâm tarihinde ilk yapılan türbe, Hazret-i Peygamber’in medfun olduğu ve Hücre-i Muattara da denilen türbedir. Hazret-i Peygamber, çok sevdiği zevcesi Âişe’nin odasında vefat etti. “Peygamberler vefat ettiği yere defnolunur” buyurduğu için buraya gömüldü. Hazret-i Âişe, babası Hazret-i Ebu Bekr’i buraya defnettirdi. Hazret-i Ömer vefat ederken buraya gömülmek için Âişe’den izin istedi. “Ömer’i kendime tercih ederim” diyerek izin verdi. O gömülünce, nâamahrem olduğu için araya perde çekerek 57 senesindeki vefatına kadar burada yaşadı. Vefat ettiğinde, buraya defnedilemedi. Zira odada tek kişilik bir kabir yeri vardı. Burası da “İsa Mesih yeryüzüne indikten sonra vefat ettiği zaman, benim yanıma gömülür” hadis-i şerifi gereği İsa Peygamber’e ayrılmıştır.
Bu oda, 3 m. yüksekliğinde, kerpiçle hurma dallarından yapılmıştı. Biri garb, öteki şimal tarafında iki kapısı vardı. Garb kapısı, bugün Ravda-i Mutahhara tarafındadır. Halife Hazret-i Ömer, hicretin senesinde, Mescid-i Nebevî’yi genişletirken, Hücre-i Saadet’in etrafına kısa bir taş duvar çevirdi. 73 senesinde vefat eden Halife Abdullah bin Zübeyr, teyzesinin odası etrafındaki bu duvarı yıkıp, siyah taş ile yeniden sağlam yaptırdı. Bu duvarın üstü açıktı. Şimal tarafında bir kapısı vardı. Hazret-i Hasen, 49 senesinde vefat edince, vasiyeti gereğince, Hazret-i Hüseyn, kardeşinin cenazesini [bugün Eyüp Sultan türbesinde yapıldığı gibi] Hücre-i Saadet kapısına getirip, dua ve istigâse edeceği zaman, buraya defn edeceklerini sanarak, içeri sokmasını istemeyenler oldu. Gürültüyü önlemek için, içeri sokulmayıp, Cennetü’l-Bakî’a defnedildi. İleride böyle haller olmaması için, duvarın ve odanın bu kapısını duvarla örüp kapattılar.
Hazret-i Peygamber'e ait olduğu iddia edilen resim. Altta Konya'daki Mevlana türbesi
Emevî Halifesi Velîd, daha evvel Medine vâlisi iken, duvarı yükseltti ve üzerini küçük bir kubbe ile örttü. Üç kabir, dışarıdan görülemez ve içeri girilemez oldu. Ömer bin Abdülaziz, Medine vâlisi iken, 88 senesinde, Halife Velîd’in emri ile Mescid-i Saadet’i genişletirken, zevcât-ı tâhirâtın odalarını yıktırdı. Kabrin etrafına ikinci bir duvar yaptırdı. Bu duvar beş köşeli idi. Hiç kapısı yoktu.
Irak’ta Zengîlerin idare ettiği Atabekler devletinin veziri ve Salâhaddin Eyyûbî’nin amcazâdesi Cemaleddin İsfehânî, / senesinde, Hücre-i Saadet’in dış duvarı etrafına sandal ve abanoz ağaçlarından bir parmaklık yaptırdı. Parmaklık, mescidin tavanına kadar yüksekti. O sene Mısır’dan gönderilen, üzerinde kırmızı ipekle Yasîn sûresi yazılı beyaz ipek settâre (perde), şebeke etrafına asıldı. Fakat şebeke yangında yandı. /’da demirden yapılıp yeşile boyandı. Bu parmaklığa Şebeke-i Saadet denir. Bunun kıble tarafına Muvâcehe-i Saadet, şark tarafına Kadem-i Saadet, garb tarafına Ravda-i Mutahhara ve şimâl tarafına Hücre-i Fâtıma denir. Mescid-i Nebevî’nin ortasında, yani Ravda-i Mutahhara’da, kıbleye dönen kimsenin sol tarafında Hücre-i Saadet, sağ omuzu tarafında ise, Minber-i Şerîf bulunur.
Yeşil kubbe
/’de Şebeke-i Saadet’in bulunduğu yer ile dış duvarlarının arasına ve bu yerin dışına mermer döşendi. Mermerler, zaman zaman değiştirildi. Son olarak Sultan Abdülmecid döşetti. Haçlılar, bir ara Hazret-i Peygamber’in na’şını kaçırmak için tünel kazdıklarından, Nureddin Zengî, kabrin etrafına hendek kazdırıp kurşun döktürttü.
Hücre-i Saadet’in beş köşeli duvarları yapılırken üzerlerine bir de küçük kubbe yapılmıştı. Bu kubbeye Kubbetü’n-Nûr denir. Osmanlı padişahlarının gönderdikleri Kisve-i Şerîfe, bu kubbe üzerine örtülürdü. Kubbetü’n-Nûr üzerine gelen, Mescid-i Saadet’in büyük yeşil ikinci kubbesine Kubbetü’l-Hadrâ denir. Mısır Memlûk Sultanı Salih Kalavûn tarafından / senesinde kurşundan yaptırılmıştır. Şebeke-i Saadet denilen parmaklığın dış tarafına örtülen kisve, Kubbetü'l-Hadrâ altındaki kemerlere asılırdı.
Şebeke-i Saadet’in şark, garb, şimal taraflarında birer kapısı vardır. Şebeke-i Saadet içine harem-i şerîf ağalarından başka kimse giremezdi. Duvarların içine ise, hiç kimse giremez. Çünki kapıları ve pencereleri yoktur. Yalnız kubbe ortasında ufak bir delik olup, tel kafes ile kapalıdır. Bu deliğin hizasında olarak, Kubbetü'l-Hadrâ’ya da bir delik açılmıştır. Bu kubbe / senesine kadar kurşun renginde idi. Sultan II. Mahmud’un emri ile yeşile boyandı. Ağalar, belli zamanlarda hücreyi süpürüp yıkar; suları âşıklar içer, çıkan tozlar da teberrüken dağıtılırdı. Şebeke içinde, 70 kandilden başka, Hazret-i Peygamber’in başında büyük, diğer dostlarının başında iki küçük altın yanardı. Ziyaret, şebeke önünden yapılır.
Mescid-i Nebevî’nin son binâsı, Mısır Memlûk Sultanı Eşref Kayıtbay tarafından / senesinde yaptırıldı. Osmanlı Sultanları tarafından tamir ve tezyîn edildi. Bugünki bina Sultan Abdülmecid’den kalmadır ().
Peygamber Efendimizin mezarı nerede, sorusunun yanıtı merak seafoodplus.infober Efendimiz'in hayatı sadece Müslümanların değil tüm dünyanın merak ettiği konulardan birisidir. Peygamber Efendimiz kimdir? Peygamber Efendimizin hayatı nedir? Peygamber Efendimiz hadisleri nelerdir? Yanıtı haberimizde
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), yılında Mekke'de doğdu. Mekke'nin ve Arabistan'ın en nüfuslu kabilesi olan Kureyş'in, Benihaşim (Haşimoğulları) boyundandır. Babası Kureyş kabilesinin lideri ve Mekke yöneticisi olan Abdülmuttalip'in oğlu Abdullah, annesi ise yine aynı kabilenin Zühre boyundan Vehb bin Abd Menaf'ın kızı Amine idi. Süt annesinin ismi ise Halime'dir.
Muhammed ( y. - 8 Haziran ), Arap sosyal, dinî ve siyasî lider ve İslam'ın kurucusuydu. Arabistan'ın tamamını alarak Müslüman hakimiyetindeki tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece Kur'an'ın yanı sıra öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslamî dinî inancın temelini oluşturmuştur. Müslümanlar tarafından Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan; Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır.
Muhammed ( - 8 Haziran ), Arap sosyal, dinî ve siyasî lider ve İslam'ın kurucusuydu. Arabistan'ın tamamını alarak Müslüman hakimiyetindeki tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece Kur'an'ın yanı sıra öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslamî dinî inancın temelini oluşturmuştur. Müslümanlar tarafından Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan;Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır.
MS civarında Arap şehri Mekke'de doğan Muhammed, hayatının ilk yıllarında hem öksüz hem yetim kalınca amcası Ebu Talib'in koruması altında büyüdü. Kırk yaşında, düzenli olarak bazı geceler inzivaya çekildiği Hira mağarasındayken Cebrail'in kendisine gelerek Allah'ın ilk vahyini ilettiğini duyurdu. Aldığını iddia ettiği vahiylerle birlikte üç yıl sonra İslam'daki diğer peygamberlere benzer şekilde,"tevhit" inancını açık bir şekilde ilan ederek insanları Allah'a teslimiyete ve kabul edilen tek yola, yani dine, davet etmeye başladı.
Başlarda Muhammed kendisine az sayıda destekçi buldu ve kimi Mekkeli kabilelerin düşmanlıklarıyla karşı karşıya kaldı. Kendisine ve kendi inancını benimseyenlere yapılan eziyetten kaçmak için ilk önce bazı Müslümanları Habeşistan'a gönderdi, 'de ise destekçileriyle birlikte Medine'ye göç etti. Hicret adı verilen bu olay, daha sonradan Hicrî takvim olarak da bilinen İslamî takvimin başlangıcı kabul edildi. Medine'ye geldiğinde Muhammed, Medine Sözleşmesi ile birlikte kabileleri tek bir çatı altında topladı. Mekkeli kabileler ile aralıklarla sekiz yıl süren çatışmaların ardından bir Müslüman ordusu kurarak 'da Mekke'yi ele geçirdi. 'de Veda Haccı'nı tamamladıktan birkaç ay sonra hastalandı ve öldü. Ölümünden önce Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmının İslam'ı benimseme süreci tamamlanmıştı.
İslam'a göre, Muhammed'in ölümüne kadar Allah tarafından vahyedilen tüm ayetler, dinin temeli olarak kabul edilen Kur'an'ı oluşturdu. Kur'an'ın yanı sıra; Muhammed'in hayatı, uygulamaları ve sözleri de Müslümanlar tarafından kabul görerek İslam hukukuna kaynak teşkil etti.
seafoodplus.infoed, Veda Haccı'ndan sonra Medine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir.
Hz. Muhammedin Peygamber oluşu, kırk yaşlarında senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı. Hz Muhammed'in de 40 yaşlarında kalbinde oluşan yalnızlık duygusu, Hira dağındaki bir mağaraya çekilip, günlerce ibadetle uğraşmasına vesile olmuştur. Orada Allah'ın kudretini ve azametini düşünüp, ibadet yapıyordu. Hz Muhammed burada Allah tarafından kendisine verilecek olan büyük görevine hazırlanıyordu. Burada olduğu zamanlarda kulağına gelen ''Sen Allah'ın elçisisin.'' sözlerine rağmen, etrafında kimseleri göremiyordu. Kendisine verilecek olan görevin başlangıcında, sadık rüyalar görmeye başladı. Onun için bu süre altı ay boyunca devam etti.
Hz Muhammed'e ilk vahiy gelişiYine Hira dağında ibadet yaptığı Ramazan ayının Kadir gecesinde, bir sesin kendisini adıyla çağırdığını işitti. Etrafına baktıysa da kimseleri göremedi. Etrafı nurla kaplanmıştı. Bu esnada kendisi de bayılmıştı. Kendine geldiği anda karşısında Cebrail'i gördü. Vahiy meleği Cebrail kendisine:'' Oku'' diye seslendi. ''''Ben okuma bilmem'' dese de, Cebrail üç kez ''Oku'' dedikten sonra, Hz Muhammed ''el-Alak'' suresinin beş ayetini okudu. Cebrail'in ardından bu ayetleri tekrarlayan Hz Muhammed, heyecanla evine gitmek üzere yola çıktı. Yolda ''Ya Muhammed, Sen Allah'ın elçisisin. Ben de Cibril'im'' diyen Cebrail'i gördü. Evine vardığında bu olanları heyecan içinde eşi Hz Hatice'ye anlattı. Hz Hatice kendisine,''Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk seni utandırmaz. Sen akrabanı gözetir, işini göremeyen aciz kişilerin yardımına koşarsın. Fakire verir, kazandırırsın. Misafiri ağırlar, hak yolunda meydana gelen olaylarda halka yardım edersin..'' sözleriyle destek seafoodplus.info oğlu Varaka'nın sözleriVaraka İbrani dilini ve önceki dinleri iyi bilen Haniflerdendi. Hz Hatice bu olanlardan sonra Hz Muhammed'i Varaka'ya götürdü. Peygamberimizi dinleyen Varaka; '' Ya Muhammed sana müjdeler olsun. Allah'a yemin ederim sen Hz İsa'nın söylediği son Peygambersin. Gördüğün melekte Allah'ın Musa'ya gönderdiği Cibril'dir. Sana yardımcı olmak için genç olmayı isterdim. Lakin her Peygamber kavmi tarafından eziyete uğrar..'' Bundan kısa bir süre sonra Varaka ölmüştüseafoodplus.infok ve Rasullukİlk vahiy sonrasında kısa bir süre herhangi bir şey olmadı. Peygamberimiz yine Hira dağından ibadetten dönerken yine bir ses duydu. Başını kaldırıp baktığında, daha önce Hira dağındaki mağarada gördüğü meleği gördü. Korkuyla evine doğru gitti. Evine vardığında Cebrail kendisine el-Müddessir suresine ait ilk ayetleri getirdi.''Ey örtüsüne bürünmüş kalk, insanları azap ile korkut. Rabb'ının adını yücelt. Elbiseni temiz tutarak, kötü şeyleri terk et.'' (el-Müddessir suresi, )Gelen ilk vahiy ile Hz Muhammed Nebi olmuş, başkalarına dini tebliğ etmek için görevlendirilmemiştir. Bu gelen ikinci vahiyle kendisine ''Risalet' verilmiştir. Hak dinini tebliğ etmek için görevlendirilmiştir. Burada açık davet emredilmemişseafoodplus.info Muhammed peygamberlik yaptığı 23 yılın 13 yılını Mekke'de, 10 yılını Medine'de geçirmiştir. ve yılları arasındaki döneme Mekke dönemi, ve yıllarındaki döneme de Medine dönemi adı verilir.
"Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yandır."(Ebû Davûd, Zekat, 45)
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." (Buhârî, Tevhîd, 2; Müslim, Fedâil, 66)
"Allah'tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun!" (Müslim, Hibe, 13)
"Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur" (İbn Hanbel, 5/)
"Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizî, Birr, 58)
"İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur." (İbn Mâce, Fiten 23; İbn Hanbel, II, 44)
"Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir." (Tayâlisî, Müsned, II, 11; İbn Hanbel, IV, 90)
"Kişinin, Müslüman kardeşini küçük görmesi kötülük olarak kendisine yeter." (Müslim, Birr, 32)
"Hoş gör ki, hoş görülesin." (İbn Hanbel, 1/)
"Nerede olursan ol, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!" (Tirmizî, Birr, 55)
"Kendisi cehennem ateşine ve cehennem ateşi de kendisine haram olan kişiyi size bildireyim mi? Cana yakın, yumuşak huylu, kolaylaştırıcı kimse." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 45)
"Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer." (Müslim, Birr, 66)
"Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girmek isterse Allah'a ve âhirete inanırken ölüm kendisine erişsin. İnsanların kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa, o da onlara öyle davransın." (Müslim, İmâre, 46)
Peygamber efendimizin kabri, Medine'dedir. İslam dünyasının kutsal şehirlerinden biri olan Medine'nin içerisinde Yeşil Türbe bulunuyor. Yeşil Türbe'nin altında Hz. Muhammed'in kabri yer alıyor. Bu türbenin önünde altın parmaklıklar bulunuyor. Parmaklıklı bölüme ise "Şebeke-i Saadet" deniliyor. Bu bölüme sadece hizmetleri gerçekleştiren kişiler girebiliyor.
Bunların yanı sıra Peygamber efendimizin kabrine "ravza-i mutahhara" deniliyor. Aynı zamanda kabrin yer aldığı bölüm "Riyazul Cenne" olarak biliniyor. Riyazul Cenne kelime anlamıyla cennet bahçeleri anlamına geliyor.
seafoodplus.info - Gündem
\"Benim mescidimde aralıksız 40 vakit namaz kılan kimse için, cehennemden ve azaptan kurtuluş beratı yazılır. O kimse, nifaktan da uzak kalır.\" (Ahmed-Taberanî)
Cenâb-ı Hakk\'ın Kâbe-i Muazzama\'yı ziyaret etmeğe, hac yapmağa muvaffak ettiği kimselerin, Medine-i Münevvere\'ye gidip Resûl-i Ekrem Efendimizin kabr-i saadetlerini ziyaret etmeleri haccın en son sünnetidir.
Bu ziyaret, mendub ibâdetlerin en faziletlisi ve en yükseği kabûl edilmektedir. Önce hac
farîzasını hakkıyla yerine getirip tevbe ve istiğfarlarla günahlardan tam temizlenmeli, sonra Resûl-i Ekrem hazretlerinin ziyaretine gitmelidir. Önce ziyaret, sonra hac yapılması da mümkündür, fakat faziletli olan, hacdan sonra ziyaretin yapılmasıdır.
Resûlüllah Efendimizin kabr-i saâdetlerini ziyaret etmek, ziyaret eden için bir şeref ve saadettir. Hacı orada kalbini nebevî nurlarla doldurur, Muhammedî bereket ve rahmet, onu çepeçevre kuşatır, kalbi rikkat bulur.
Resûlüllah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde:
\"Kabrimi ziyaret edene kıyâmet gününde şefaatim vâcib olur\" buyurmuşlardır.
Diğer bir hadiste de şöyle buyurulur:
\"Kim Beytullah\'ı ziyaret eder de beni ziyaret etmezse, bana cefâ etmiş olur.\"
Bu hadîs-i şerîfler muvacehesinde, hacca giden kimselerin büyük bir mânia karşısında
kalmadıkça, Peygamberimizin kabr-i saâdetlerini ziyaret etmesi lâzım geldiğini söyleyebiliriz.
Medine-i Münevvere\'ye giden bir kimse, Peygamber Efendimizin kabr-i saâdetlerini ve
Mescid-i Nebevî\'yi ziyaret etmek niyetinde olmalıdırlar. Bu itibarla yolda sık sık salât ü selâm okumalıdır. Medine\'de kalınan yer müsaid ise, Mescid-i Nebevî\'ye gitmeden evvel gusledip temiz ve yeni elbiselerini giymek, koku sürünmek güzeldir. Mütevazi bir halde yürünerek Mescid-i Nebevî\'ye gelinir.
Mescid-i saâdete Selâm veya Cibrîl kapısından girilir.
Mescid-i Nebevî\'ye giren kimse evvelâ minber-i saâdetin yanında iki rek\'at tahiyyetü\'l mescid namazı kılmaya gayret eder. Mümkün olmazsa Mescid-i saadetin herhangi bir yerinde kılar. Peygamberimizin kabri ile minberi arasına, hadîs-i şerîf\'te, Cennet bahçelerinden bir bahçe tâbiri kullanılmıştır. Bu bakımdan burada kılınan namaz çok faziletlidir.
Namazdan sonra Resûl-i Ekrem (A.S.M.) Efendimizin kabr-i saâdetlerinin bulunduğu yere gidilir. Kemâl-i hurmet ve edeble iki-üç metre kalıncaya kadar kabr-i saâdete yaklaşılır.
Ve Resûl-i Ekrem Hazretlerine selâm verilir. Başkaları tarafından Resûlüllah Efendimize iletilen selâmlar da Fahr-i Âlem Efendimize arzedilir.
Rivayetlerde Resûlüllah Efendimizin yapılan salâvat ve kendisine verilen selâmlara muttali\' olduğu, ümmetini yaptıkları amel ve sîmalarıyla bizzat tanıdığı kaydedilmektedir.
Resûlüllah Efendimizin kabri başında kendisine şu şekilde selâm verilir:
Esselâmü aleyke eyyühe\'n-nebiyyü ve rahmetu\'llahi ve berekatühû. Esselâmü aleyke ya seyyidî yâ Resûlâllah.
Esselâmü aleyke yâ Habîballah (1).
Resûlüllah Efendimizin kabri başında iken bağırılıp çağırılmaz, gürültü edilmez, kabr-i şerîfin parmaklıklarına asılınmaz, kabr-i saâdete doğru kendinden geçerek secde edilmez.
Selâmdan sonra şu salâvat 70 kere okunabilir:
Sallâllahü aleyke ya Resûlâllah.
Sonra devamla:
Ci\'tüke müstağfiren min zenbî müsteşfian bike ilâ rabbî (2) duası okunur. Bundan sonra bir Âyete\'l-Kürsî ile 11 İhlâs-ı şerîf okunarak başta Peygamberimiz olmak üzere orda yatan bütün zevâtın ve ehl-i îmanın ruhlarına bağışlanır.
Resûlüllah Efendimizi bu şekilde ziyaretten sonra birkaç adım sağa doğru giderek Hz. Ebu
Bekir\'in kabirlerinin başına gelinir. Ona hitaben:
Esselâmü aleyke yâ halîfete resûlillâh. Esselâmü aleyke yâ sâhıbe resûlillâh. Enîsehû fi\'l-ğâr, refîkahu fi\'l-esfâr ve emînehû ale\'l-esrâr cezakellahu hayran.. (3) diyerek selâm ve hürmetler sunulur.
Sonra birkaç adım daha yürünür. Hazret-i Ömer\'in kabri başına gelinir. Ona da:
Esselâmü aleyke yâ Emîre\'l-mü\'minîn, yâ nâsıra\'l-müslimîn. Esselâmü aleyke yâ müşettetü şemele\'l-müşrikîn. Cezakellahü teâlâ hayra\'l-cezâ (4) diye selâm ve hürmetler sunulur.
Bundan sonra mümkünse tekrar Resûlüllah\'ın kabri başına gelinir. Orada bol bol salâvat getirilir, dua ve niyazlarda bulunulur. Bilhassa şu kısacak duayı ezberleyerek dilden düşürmemek lâzımdır:
\"Yâ Rabbi! Es\'elüke en tec\'ale tevbetenâ tevbeten nasûha bi-câhi Muhammedin sallâllahü aleyhi ve sellem\" (5).
Daha sonra ziyaretçi Ashabdan Ebû Lübâbe Hazretlerinin kendini bağladığı direğin yanına
gelerek kerâhet vakti dışında, burada bol bol nâfile namazlar kılar ve dualar eder. Burada yapılan duaların kabûl edileceği umulur.
Daha sonra Üstüvâne-i Âişe denilen direğin yanına varılır ve orada da namaz kılınıp, salât ü selâmda ve dualarda bulunulur. Bu direk, Hz. Âişe validemizin Resûlüllah Efendimizin Mescid-i Nebevîde en çok namaz kıldığını haber verdiği direktir.
Bundan sonra Mescidden çıkılır ve Bakı\' kabristanına gidilir. Orada yatan Sahâbe ve İslâm büyükleri ziyaret edilir.
Ziyaretçinin Medine\'de bir hafta kalması müstahsendir. Bu arada namazları Mescid-i
Nebevî\'de kılar. Mescid-i Kuba, Mescid-i Cuma, Mescid-i Hâtif, Mescid-i Kıbleteyn gibi ziyaret yerlerine giderek ziyaretlerde bulunur.
Medine-i Münevvere\'den memleketine dönmek isteyenler, bir kere daha Mescid-i Nebevî\'ye uğrar, iki rek\'at namaz kılar. Sonra kabr-i saâdeti tekrar ziyaret ederek Medine\'den ayrılır.