mustafa kemal çanakkale rütbesi / Mustafa Kemal Atatürk - Vikipedi

Mustafa Kemal Çanakkale Rütbesi

mustafa kemal çanakkale rütbesi

29 Eylül 1913’te Bulgarlarla İstanbul Antlaşması imzalandıktan sonra Mustafa Kemal Bey, 27 Ekim 1913’de Sofya’ya askerî ataşe olarak atandı. Bu göreve 11 Ocak 1914’te verilen ek bir görevle Belgrad ve Çetine askerî ataşeliği de dahil edildi. 1 Mart 1914’te yarbaylığa terfi etti. 28 Temmuz 1914’te I. Dünya Savaşı başladığında askerî ataşe olarak bulunduğu Sofya’da savaşın gelişmelerini yakından takip etti. 1914’te arkadaşı Dr. Tevfik Rüştü (Aras) Bey’e yazdığı bir mektupta savaşın uzun süreceğini, girmekte geç kalınmayacağını ve bundan korkup acele edilmemesi gerektiğini vurguladı. Muhtemelen 1914 Kasım veya Aralık’ında da Salih (Bozok) Bey’e yazdığı bir mektupta Almanların bu savaşı kazanacaklarına kesinlikle inanmadığını belirtti.

Osmanlı Devleti’nin 11 Kasım 1914’te resmen savaşa girmesiyle Sofya’da kalmak istemedi. Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazdı ve aktif bir görev almak arzusunu “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde ateş hatlarında bulunurken, ben Sofya’da ataşemiliterlik yapamam…” sözleriyle ifade etti. Bu mektuptan kısa bir süre sonra Enver Paşa’nın Sarıkamış dönüşü Erzurum’dan Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgraf emri üzerine Tekirdağ’da kuruluş halinde bulunan 19. Fırka Kumandanlığına 20 Ocak 1915’te atandı. 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a geldi. Fırkanın talep edildiği tarzda kuruluşuna zaman kalmadan İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı’nda tehditkâr bir vaziyet almaları üzerine fırkanın sadece 57. Alayı ile 25 Şubat 1915’te Maydos’a hareket etmeleri emrini aldı. Ece Limanı, Seddü’l-Bahir ve Morto Limanı dahil arasındaki sahilin muhafazasını 19. Fırka Kumandanlığı üzerinde kalmak üzere Maydos Mıntıkası Kumandanı olarak üstlendi. İtilaf Devletlerinin 25 Nisan 1915’te Arıburnu, Seddü’l-Bahir ve Kumkale’ye asker çıkarması üzerine inisiyatifini kullanarak fırkasını Kemalyeri’nden harekete geçirdi. Giderek artan düşman kuvvetlerinin ilerlemesini Kocaçimen ve Conkbayırı (Çanak) mevkilerinde verilen savunma savaşlarıyla durdurmayı başardı. 26 Nisan’dan 19 Mayıs’a kadar Arıburnu Cephesi Kumandanı olarak (17 Mayıs 1915’te 19. Fırka Kumandanlığı görevine geri döndü.) saldırı ve savunma savaşlarıyla giderek artan düşman birliklerinin ilerlemelerine fırsat vermedi. Onları kararlı ve sorumluluktan çekinmeyen yüksek komuta yeteneği ile Arıburnu’nun daracık şeridinde kalmaya mahkûm etti. 1 Haziran 1915’te albaylığa terfi etti. Düşmanın hareketlerini Conkbayırı istikametinde ağırlık kazandırması üzerine bölgenin tek komuta altına alınması tavsiyesinde bulundu ve 8 Ağustos 1915’te Anafartalar Grubu Kumandanlığına atandı. 9 Ağustos’ta başlayan ve I. Anafartalar Muharebesi adını alan savaşta emrindeki kuvvetleri Anzaklara karşı harekete geçirdi. Türk askeri üzerindeki mevcut kuşatmayı kaldırarak düşman saldırılarını durdurdu. Kireçtepe ve Azmak arasındaki İngilizleri Tuzla Gölü’ne kadar sürdü.10 Ağustos’ta Conkbayırı’ndaki yoğun çarpışmalar sırasında göğsüne bir şarapnel parçası isabet etti ve göğsündeki saati parçaladı. Bu saati daha sonra V. Ordu Kumandanı Liman von Sanders Paşa’ya hediye etti. 21 Ağustos’ta başlayan II. Anafartalar Muharebesi’nde Kocaçimen ve Cokbayırı’nı ele geçirmek isteyen düşman kuvvetlerinin teşebbüsünü bir daha taarruza cesaret edemeyecek şekilde sonuçsuz bıraktı. Bu arada rahatsızlandı. 10 Aralık’ta Anafartalar Grubu Kumandanlığını Fevzi (Çakmak) Paşa’ya bırakarak cepheden ayrıldı. Çanakkale Savaşlarındaki başarısıyla “İstanbul’u Kurtaran Kumandan”,“Arıburnu ve Anafartalar Kahramanı” olarak anılan ve tarihe mal olan bir isim oldu. Yine onun bu savaşlardaki başarısı İngiliz resmî Tarihçisi Cecil Faber Aspinall-Oglander’in 1929 ve 1932’de yayınlanan iki ciltlik “Military Operations, Gallipoli” adlı eserinin bir yerinde şu takdir sözleriyle kayda geçti: “Tek bir kumandan tarafından sarf edilen gayretin ayrı ayrı üç defa yalnız bir harbin veyahut bütün harekât-ı harbiyenin neticesi üzerine değil, bir milletin mukadderatı üzerine bu derece müessir olduğu tarihte görülmemiştir.”(Bu eser, 21 Mayıs 1932’de İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir George Rusell Clerk tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Çankaya Köşkü’nde İngiliz hükümeti adına ithaflı olarak takdim edilmiş, eseri memnuniyetle kabul eden Mustafa Kemal Paşa, büyükelçiye harekât hakkında kitaptaki haritalar üzerinden açıklamalarda bulunmuştu.) Mustafa Kemal Bey, Çanakkale’den ayrıldıktan sonra bir süre İstanbul’da kaldı ve bazı işlerini yoluna koymak üzere Sofya’ya gitti. Burada iken karargâhı Edirne’de bulunan 16. Kolordu Kumandanlığına atandığını öğrendi. 27 Ocak 1916’da Edirne’ye gelerek kolordunun komutasını ele aldı. Kolordusunun Doğu Cephesi’nde görevlendirilmesi üzerine 11 Mart’ta Edirne’den ayrıldı. 27 Mart’ta karargâh erkânıyla Diyarbakır’a geldi. 1 Nisan’da generalliğe terfi etti. Bitlis ve Muş’u ele geçiren Ruslara karşı iç hat manevrasını uygulayarak bu iki şehri kurtardı ve Rus ordusunu geri çekilmeye mecbur bıraktı. Bu sırada 7 Kasım-25 Aralık 1916 tarihleri arasını kapsayan günlük notlar tuttu. (Daha sonra yaveri Şükrü Tezer’e verdiği bu notlar Atatürk’ün Hatıra Defteri adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı.) 1916 yılı sonlarında izinli olarak İstanbul’a giden Ahmed İzzet Paşa’nın komutasındaki 2.Ordu’ya bir süre vekâlet etti. Şubat 1917’de “Hicaz Kuvve-i Seferiyesi” adı altında kurulacak olan yeni bir orduya komuta etmek emrini alınca Şam’a gitti. Ancak bu ordunun teşkilinden vazgeçilmesi üzerine 7 Mart 1917’de 2. Ordu Kumandanlığına vekâleten atandı. Görevi 16 Mart’ta asalete çevrildi. Bu arada Filistin ve Bağdat üzerine yapılacak seferler için Yıldırım Ordular Grubu adıyla bir ordular grubu teşkil edildi ve başına da Alman General Erich von Falkenhayn getirildi. Mustafa Kemal Paşa da bu gruba dahil olan 7. Ordu Kumandanlığına 5 Temmuz 1917’de atanarak Halep’e geldi. Ancak General Falkenhayn’ın askerlik ve iç politika noktasında takip ettiği usul, tavır ve hareketini beğenmediğinden anlaşmazlığa düştü. Generalin Sina Cephesi’ne bir taarruz planını paylaşmayarak görüşlerini kapsamlı bir rapor haline getirdi. I. Dünya Savaşı’nın önemli belgelerinden biri olan ve siyasî nitelik taşıyan bu raporu hem Başkumandanlık Vekâletine hem de Sadrazam Talat Paşa’ya gönderdi. Görüşlerine önem verilmemesi üzerine 7. Ordu Kumandanlığından çekildi. Merkezi Diyarbakır’da olan 2. Ordu Kumandanlığına tekrar tayin edildiyse de bu görevi de reddetti. 11 Ekim’de izinli olarak İstanbul’a gitmek üzere Halep’ten ayrıldı ve 15 Ekim’de İstanbul’a geldi. 7 Kasım’da Genel Karargâh emrine verildi. Bu arada Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın Veliaht Vahideddin’in Almanya seyahatine ordu temsilcisi olarak katılma önerisini kabul etti. 15 Aralık 1917’de veliaht ve oluşturulan heyetle Almanya’ya gitmek üzere İstanbul’dan hareket etti. Heyet, 19 Aralık’ta Alman Genel Karargâhının bulunduğu Bad Kreuznach’a geldiğinde Kaiser II. Wilhelm, Alman Orduları Başkumandanı Mareşal Paul von Hindenburg ve 7. Ordu Kurmay Başkanı General Erich Ludendorff tarafından karşılandı. Almanya seyahati sırasında Alsas bölgesindeki Güney-Batı Cephesi ve Essen’deki Baron Gustav Krupp von Bohlen’in sahibi olduğu Krupp Fabrikaları ziyaret edildi. 23 Aralık’ta Berlin’e geçildi. Heyet on gün kadar Kaiser Wilhelm’in konuğu olarak Adlon Oteli’nde ağırlandı. 1 Ocak 1918’de İstanbul’a hareket edildi. Mustafa Kemal Paşa heyette askerî müşavir ve tercüman olarak bulunan Albay Naci (Eldeniz) Bey de olduğu halde Vahideddin’in kompartımanında birkaç kez bir araya geldi. Bu toplantılarda Almanya’nın sanıldığı kadar güçlü olmadığını savaşı kaybetme ihtimalinin büyük olduğunu askeri değerlendirmeleriyle ortaya koydu. Almanya hakkında mevcut ve gelişen düşüncelerini Sofya’da kendilerini karşılamaya gelen Büyükelçi Ali Fethi (Okyar) Bey’e “Şuna kesin olarak inandım ve yerinde gördüm ki Almanya savaşı kaybetmiştir. Biz ne yapıp yapıp ayrı bir barış imzalamalı savaştan en az zararla sıyrılmalıyız” sözleriyle açıkladı. Ayrıca 21 gün süren bu seyahat boyunca geleceğin padişahını yakından tanıma fırsatı buldu.

İstanbul’a döndükten sonra böbreklerinden rahatsızlandı. Tedavi olmak için Viyana ve Karlsbad’a gitti. Karlsbad’da iken 30 Haziran-27 Temmuz 1918 tarihleri arasını kapsayan ve geleceğin Türkiye’sinin siyasî ve sosyal inkılâplarının fikri tohumlarına ait düşüncelerinin yer aldığı hatıralarını kaleme aldı. Bu arada V. Mehmed Reşad’ın ölümü üzerine 4 Temmuz 1918’de tahta çıkan VI. Mehmed Vahideddin’in Yaver-i Ekremi Ahmed İzzet Paşa’nın daveti üzerine 2 Ağustos 1918’de Viyana’dan İstanbul’a döndü. Yeni padişah ile dört kez bir araya gelip görüştü. 7 Ağustos 1918’de yeniden Filistin’de bulunan 7. Ordu Kumandanlığına atandı. Nablus’taki karargâhına gelerek komutayı ele aldı. Filistin ve Suriye üzerindeki üstün düşman kuvvetlerine karşı yer yer savaşa devam ederek geri çekilme taktiği ile orduyu yıpratmadan Şam bölgesine intikal ettirdi. Bu arada geri çekilen düzensiz birliklerle Şam bölgesinin savunulamayacağını, Rayak’ın kuzeyinde savunmaya geçilmesini önerdi. Şam’ın 30 Eylül’de düşmesi üzerine önerisi dikkate alındı ve bütün kuvvetlerin Rayak bölgesinde toplanarak kumandası altında yeniden düzenlenmesi emri verildi. 15 Ekim 1918’de Halep’e geldi. Önce Halep’te sonra Halep’in kuzeyinde savunma hattı kurdu. 26 Ekim’de Halep’te taarruza geçen düşmanı püskürttü. Halep’in kuzeyi ile Antakya hattını tutarak Anadolu yolunu kapadı. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve Alman kumandanlarının Suriye Cephesi’nden ayrılmasıyla Adana’ya gelerek Yıldırım Ordular Grubu Kumandanlığını Liman von Sanders Paşa’dan 31 Ekim’de devraldı. Mütarekenin orduya tebliğiyle açık olmayan ve çeşitli yorumlara yol açabilecek noktalarının uygulamadaki muhtemel zararlarını önlemek için yetkilileri uyarmaktan çekinmedi. Ancak kararsızlık ve zaaf içinde olan hükümet bu eleştirilerden rahatsız oldu. Sonunda padişah iradesiyle Yıldırım Ordular Grubu Kumandanlığı 7 Kasım 1918’de kaldırıldı, kendisi de Harbiye Nezareti emrine alındı. Bu haberin 10 Kasım’da tebliği üzerine aynı günün akşamı Adana’dan ayrılarak 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi.

Mustafa Kemal Paşa, I. Dünya Savaşı sırasında başarılı hizmetlerinden dolayı 1 Şubat 1915’te Üçüncü Rütbeden Osmani Nişanı, 23 Mart 1915’te Bulgaristan Hükümeti tarafından Saint Aleksandr Nişanı’nın Komandör Rütbesi, 30 Nisan 1915’te Gümüş İmtiyaz Madalyası, 15 Temmuz 1915’te Harp Madalyası, 1 Eylül 1915’te Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası, 28 Aralık 1915’te Alman Demir Salip Nişanı, 17 Ocak 1916’da Muharebe Altın Liyakat Madalyası, 27 Temmuz 1916’da Avusturya-Macaristan Üçüncü Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası, 12 Aralık 1916’da İkinci Rütbeden Mecidi Nişanı, 1 Şubat 1917’de İkinci Rütbeden Osmani Nişanı, 9 Eylül 1917’de Alman Birinci ve İkinci Demir Salip Nişanları, 9 Eylül 1917’de Avusturya-Macaristan İkinci Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası, 16 Aralık 1917’de Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı, 19 Şubat 1918’de Alman İmparatoru tarafından Kron de Prus Nişanı, 23 Eylül 1918’de Fahri Yaver unvanı ile taltif edildi.

Serpil SÜRMELİ

KAYNAKÇA

Akşam, 28 Mayıs 1932, No:4895.

ATAY, Falih Rıfkı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Sel Yayınları, İstanbul 1955.

AYDEMİR, Şevket, Tek Adam Mustafa Kemal, I, 1881-1919, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987.

BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Türk İstiklâl Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1962.

BORAK, Sadi, Atatürk’ün Özel Mektupları, Kaynak Yayınları, İstanbul 1998.

GÖRGÜLÜ, İsmet, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, Balkan Birinci Dünya ve İstiklal Harbi, TTKB, Ankara 1993.

İĞDEMİR, Uluğ, Atatürk’ün Yaşamı, I, 1881-1918, TTKB, Ankara 1980.

İNAN, Ayşe Afet, Mustafa Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları, TTKB, Ankara 1983.

Lord Kinross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Türkçesi: Necdet Sander, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul 1994.

Lütfi Simavi, Son Osmanlı Sarayında Gördüklerim Sultan Mehmed Reşad Hanın ve Halifenin Sarayında Gördüklerim, Örgün Yayınevi, İstanbul 2004.

MACLEOD, Jenny, Gelibolu’nun Öteki Yüzü, Türkçesi: Sinem Hocaoğlu, Güncel Yayıncılık, İstanbul 2005.

MANGO, Andrew, Atatürk, Türkçesi: Füsun Doruker, Sabah Kitapları, İstanbul 2000.

Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe, Yay. Uluğ İğdemir, TTKB, Ankara 1962.

On Yıllık Savaşın Günlüğü Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın Günlüğü, Haz. İsmet Görgülü, İzzettin Çalışlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1997.

ÖNDER, Mehmet, Atatürk’ün Almanya Gezisi, 15 Aralık1917-4 Ocak 1918, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981.

SANDERS, Liman von, Bir Alman Paşasının Çanakkale ve Filistin Hatıraları, Askeri Tarih Encümeni’nin Cevaplarıyla Türkiye’de Beş Sene, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2007.

ŞAHİN, Enis, Çanakkale Savaşları Kronolojisi (3 Kasım 1914-9 Ocak 1916), Çanakkale, IV, Değişim Yayınları, İstanbul 2008.

Takvim-i Vekayi, 24 Eylül 1334, No:3350.

TETİK, Ahmet, Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’in Raporları (Kasım1913-Kasım 1914), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 1995.

TEZER, Şükrü, Atatürk’ün Hatıra Defteri, TTKB, Ankara 1995.

Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1989.

ÜNAYDIN, Ruşen Eşref, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, Varlık Yayınevi, İstanbul 1954.

VİLLALTA, Jorge Blanco, Atatürk, TTKB, Ankara 1982.

20/06/2023 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/birinci-dunya-savasinda-mustafa-kemal-ataturk/ adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı:39.191

Liman Von Sanders 17 Temmuz 1855-22 Ağustos 1929: 1855’te Stolp/Po­me­ranyan’da bir büyük çiftlik sahibinin oğlu olarak doğan Otto Liman, 1874’te Berlin’de Friedrich-Wilhelm Lisesini bitirdikten sonra orduya katılır. Essen muhafız birliğinde görevlendirilir. 1878-1881’de Harp Akademisinde okur. Hafif süvari alayında, Genelkurmayda ve süvari tugayında görev yapar. 1904’te albay, 1908’de tuğgeneral, 1911’de tümgeneral olur ve Kassel’deki 22. Tümen Komutanlığı’na atanır.

16 Temmuz 1913’te II. Wilhelm’in tahta çıkışının 25. yıldönümünde soyluluk unvanına yükseltilir ve 1906’da ölen karısı Amalie von Sanders’e olan bağlılığından, kendisinin orta sınıfa mensup ismi olan Liman’ın yanına von Sanders soyluluk ismini koyar. Liman von Sanders; Birinci Dünya Savaşı’nın Türk tarihinde ismi sık geçen, Atatürk’ün hem Çanakkale’de hem de Sina-Filistin cephesinde emrinde çalıştığı, bir Alman Tümgenerali iken Türk Mareşali yapılan, Türkiye’ye maliyeti ağır olan bir askerdir.

Liv. Sanders, Balkan Savaşı bozgunundan sonra, Türk ordusunun içinde bulunduğu son derece kötü durumunun düzeltilmesi amacıyla, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın isteği üzerine Türkiye’ye gönderilen Alman İslah Heyeti’nin başkanı olarak 14 Aralık 1913’te İstanbul’a gelir. Anlaşmaya göre, heyet başkanı geniş yetkilere sahip olacak, heyet üyeleri bir üst rütbeye yükseltilecek, Liman Paşa’da korgeneral ve merkezi İstanbul’da bulunan 1. Kolordu Komutanı olacaktı. Ancak Rusya, İngiltere ve Fransa buna itiraz ederler. İmparatorluğun başkentinde oturan büyükelçilerin bir Alman’ın hâkimiyetinde bulunan bir şehirde görev yapmak zorunda kalacaklarını, bunun kabul edilemez olduğunu ileri sürerler.

Osmanlı yönetimi baskılardan kurtulmak için Liman Paşa’ya Edirne’deki 2. Kolordu Komutanlığını önerir. Liman Paşa kabul etmez. Bir çıkış yolu olarak Almanya, rütbesini Alman tümgeneralliğinden korgeneralliğe yükseltir, bunun üzerine Osmanlı yönetimi de Mareşal yapmak zorunda kalır. Rütbesi artık kolordu komutanlığı yapmak için fazla büyüyen Liman Paşa, yeni rütbesi ile Osmanlı Orduları Genel Müfettişi olarak göreve başlar.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlaması üzerine ilan edilen seferberlik düzenlemesiyle oluşturulan, merkezi İstanbul’da bulunan 1. Ordu’nun başına getirilir. 18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı deniz savaşı ve zaferinden sonra, İngiliz ve Fransızların Çanakkale’ye bir kara harekâtı düzenleyeceklerinin anlaşılması üzerine, Liman Paşa’nın ve diğer Almanların istekleri ile Çanakkale’de 5. Ordu kurulmasına karar verilir ve komutanlığına da Liman Paşa atanır. Bu komutanlığa hemen “Evet” diyen Liman Paşa, daha önce kendisine iki kez önerilmiş olan Kafkas cephesindeki 3. Ordu Komutanlığını kabul etmemişti. 26 Mart 1915’te yeni göreviyle Gelibolu’ya gelir. İlk yaptığı iş, Çanakkale kıyılarını savunmakla görevli birliklerin savunma şeklini değiştirmek olur. Daha önce çıkarmaya imkân verilmeyecek şekilde bir düzen alınmışken, Ordu Komutanı Liman Paşa kıyıdaki birlikleri geri çeker ve İngiliz-Fransız kuvvetlerinin çıkarmasına izin veren bir düzen aldırır.

25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale kara savaşları, bu düzen yüzünden 8,5 ay sürer, bedelini de Türk askeri öder. Bunun karşılığında, Almanya’nın Avrupa Batı cephesinde rahatlamasını sağlayacak 500.000 İngiliz, Fransız askeri, Gelibolu Yarımadası’na çekilmiş ve burada tutulmuş olur, Liman Paşa’nın Çanakkale Savaşı’nda Türk için yapmış olduğu tek hayırlı iş 8 Ağustos 1915’te emrini yerine getirmediği için görevden almış olduğu Anafartalar Grup Komutanının yerine Albay Mustafa Kemal’i atamış olmasıdır.

Mustafa Kemal, bu yeni göreviyle, hak ettiği şanı kazanmış, Türk ulusunun gönlüne “Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal”, “Payitahtı Kurtaran Kahraman” olarak girmiş, ulusun yıllardır beklediği millî kahraman olmuştur. Bu da sonrasında Türk ulusuna kurtuluşu sağlamıştır. Bununla beraber Liman Paşa, Atatürk’ün Çanakkale cephesinden 10 Aralık 1915’te, savaş sürerken ayrılmasının da sebebidir. 31 Ekim 1915’te başkomutan vekili Enver Paşa, Anafartalar Grup Karargâhına gelir. Liman Paşa Mustafa Kemal’den Trakya’daki 2. Türk Ordusunun Selanik’e yürümesinin uygun olacağını Enver Paşa’ya söylemesini ister. M. Kemal bu hareket sadece Alman çıkarlarına hizmet edeceği için bunu söylemez. Liman Paşa, M. Kemal’e baskı uygulamaya başlar. Kasım ayında gergin günler yaşanır. Onu Çanakkale’den uzaklaştırmak için her yolu dener. M. Kemal ise Liman Paşa’nın yaptığı baskı ve tahriklere, başka şekillerde karşılık vermemek için hava değişimi ile ayrılmak durumunda kalır.

Liman Paşa 27 Şubat 1918’de Falkanhayn Paşa’nın yerine Sina-Filistin cephesindeki Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atanır. Emrinde üç ordu vardır. Bunlardan 7. Orduya Ağustos 1918’de, Mustafa Kemal Paşa komutan olarak atanır. Atatürk Eylül 1918’de, raporları incelerken bir İngiliz esirin ifadesinden, 19 Eylül akşamı büyük bir taarruza geçileceğini anlar. Ordusuna gereken önlemleri aldırır. Verdiği emrin bir suretini bilgi olarak Liman Paşa’ya gönderir. Ancak Liman Paşa, Atatürk’ün raporlardan çıkarmış olduğu sonucu, ciddiye almaz, gülümseyerek karşılar, diğer iki orduyu uyarmak gereği duymaz. İngiliz ordusu 19 Eylül akşamı, Atatürk’ün tespit ettiği gibi büyük bir taarruza başlar. Hazırlıksız yakalanan Atatürk’ün sağındaki ordu savunamaz, cephesi yarılır, esir düşer. İngiliz süvarileri gerilerdeki von Sanders’in karargâhını dahi basarlar. Durum çok ciddidir, üç ordu yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Atatürk perişan bir durumda çekilmekte olan birlikleri toparlayıp yeni bir savunma hattı oluşturabilmek gayretine düşer. Yetkisi dışında tüm birliklere kuzeye, Halep’e çekilme emri verir, Liman Paşa’nın yetkisini kullanmış olur. Sonrasında Liman Paşa’ya da, bu durum karşısında verilmesi gereken kararın ancak verdiği emirden ibaret olabileceğini açıklar. Liman Paşa da “Karar budur; fakat ben nihayet bir yabancıyım, bu kararı veremem, bunu ancak memleketin sahipleri verebilir.” der ve Atatürk’ün verdiği emrin uygulanmasına devam eder, birlikler Filistin’den Halep’e kadar çekilir. Bu emir sayesinde; dağınık durumda bulunan birlikler toplanarak, Millî Mücadele’de kullanılabilecek asker ve silahın elde bulundurulmasının yanı sıra İngiliz ilerlemesinin Halep’in kuzeyinde durdurulması sağlanır.

Atatürk’ün bu emirle ortaya koyduğu tavır, Çanakkale’de 19. Tümen ile Arıburnu’na çıkan düşmana kendiliğinden taarruz etmesine benzemektedir. O hareketi ile Çanakkale’de yenilgiyi önlemiş, İstanbul’u kurtarmıştı. Bu hareketi ile ise Suriye’de elde kalan son kuvvetler yok olmaktan kurtarılarak, bunlarla Türkiye’nin Suriye sınırını çizmiştir. İlginç rastlantı olarak her iki durumda da bağlı olduğu komutan Liman Paşa idi. Liman Paşa, Atatürk’ün uyarısını ciddiye alıp diğer iki orduya gereken emri vermiş olsaydı, bu büyük bozgun yaşanmayacak, bir ayda 400 km derinliğindeki beş ülkenin bulunduğu bölge terk edilmemiş olacak ve Mondros Ateşkesi’ne gidiş hızlı ve ağır koşullarda olmayacaktı.

30 Ekim 1918 günü Osmanlı devleti Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalar. Aynı gün Sadrazam A. İzzet Paşa, Liman Paşa’ya komutayı Mustafa Kemal Paşa’ya teslim ederek İstanbul’a dönmesini ister. 31 Ekim günü devir teslim yapılır ve Liman Paşa İstanbul’a hareket eder. Alman Hükûmeti, Türkiye’de bulunan bütün Alman subay ve erlerinin dönüş işinin sorumluluğunu kendisine vermiş olduğundan, 1919 Ocak ayı sonuna kadar İstanbul’da kalır.

29 Ocak 1919’da bir grup Almanla birlikte, vapurla İstanbul’dan ayrılır. Vapur 3 Şubat’ta Malta Adası’na uğrar ve buradaki İngilizler, kendisinin savaş esiri olduğunu söyleyerek alıkoyarlar. Ada’da 6,5 ay kalır, bu arada anılarını yazmaya başlar. Ermeni olayları ile ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, 21 Ağustos’ta serbest bırakılır ve Almanya’ya döner. Anıları “Türkiye’de 5 Yıl” adıyla 1920’de Almanya’da, 1921’de de Türkiye’de yayımlanır. 1929 yılında ölmüştür.

İsmet GÖRGÜLÜ

KAYNAKÇA

GÖRGÜLÜ, İsmet, Atatürk’ün Anıları, Bilgi Yayınevi, 1997.

SANDERS, Liman Von, Türkiye’de 5 Yıl, Çev. M. Şevki Yazman, Burçak Yayınevi, 1968.

Türkiye’de Vazife Alan Alman Subaylar (Deutsche Offiziere İnder Türkei), Genelkurmay ATASE Başkanlığı Kütüphanesi No: Yab. Dil 233.

WALLACH, Jehisda L., Bir Askerî Yardımın Anatomisi, Çev. Fahri Çeliker, Genelkurmay Basımevi, 1985.

20/06/2023 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/liman-von-sanders-1855-1929/ adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı:20.090

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır