makattan beyaz sümüksü sıvı gelmesi / Makatta akıntı sorunu! | Kadınlar Kulübü - Kadın Sitesi

Makattan Beyaz Sümüksü Sıvı Gelmesi

makattan beyaz sümüksü sıvı gelmesi

Makattan sümüksü sıvı gelmesi

makattan sıvı gelmesi makattan sümüksü sıvı gelmesi dışkıdan sümüksü akıntı akıntı gelmesinin nedenleri
makattan sümüksü sıvı gelmesi, kan gelmesi, akıntı, madde gelmesi, akıntı gelmesi



Ruhsal bozukluk yaşatan bir hastalığa değiniyoruz bu yazımızda Melek'ler. Makattan sümüksü sıvı yada kan gelmesinin nedenleri ve tedavileri nelerdir; buyrun öğrenelim.

seafoodplus.info



Sindirim sistemini ilgilendiren hastalıkların stres ve psikiyatrik durum ile bağlantısı:
a- Irritabl bağırsak sendromu ( spastik kolit, membranoz kolit):
Yurtdışında yapılan çalışmalara göre nüfusun ortalama olarak % 15 inde görülmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha fazla görülmektedir. Daha çok yasları arasında görülmekteyse de yakınmalar erişkinliğe geçiş ya da erken erişkinlik döneminde başlamaktadır.
Belirtiler:
1-Disk ilama ile rahatlayan karın ağrıları ya da dışkının kıvam ve miktarında değişiklikler.
2- Aşağıdakilerden en az 2 sinin varlığı ile birlikte olan dışkıda bozulma
a- Dışkılama aralıklarında değişme ( haftada üçten az ya da günde üçten çok)
b- Dışkı seklinde değişme ( gecen zamanın % 25 inden fazlasında ya çok sulu ya da çok katı yoğunlukta diski olması)
c- Dışkının bağırsaktan geçişinde değişiklik (Gecen surenin % 25 inde varolan acele disk ilama isteği ya da tam olarak dışkılama ihtiyacını giderememe hissi.)
d- Dışkı ile birlikte mukus ( sümüksü sıvı) gelmesi.
3- Aşırı bir gaz hissi ya da karında gerginlik hissinin olması.
Rahatsızlık fazla miktarda işgünü kayıplarına yol açmaktadıseafoodplus.infoarda ayrıca baş, sırt, kas, alt karın ağrıları ve boğazda yanma, cilt döküntüleri, aşırı adet sancıları, çarpıntılar,derin nefes alıp verme, kaygılar, sersemlik hissi, idrar yaparken sancı, halsizlik, terleme, yineleyen idrar yapma ihtiyacı ,avuç terlemeleri hissedebilmektedirler.
Rahatsızlıkta bağırsağın hareket sistemine ait işlev bozukluğu on planda düşünülmektedir. Bu durumda normalde dakikada 6 olan bağırsak ritmi 3 e inmiştir.
Vakaların yarısından çoğunda çevresel stres etkenlerinin mide- bağırsak belirtilerini tetiklediği bildirilmiştir.
Bu stres etkenlerinin de erkeklerde mesleki ; kadınlarda ailesel kökenli olduğu belirlenmiştir. Bu kişilerde küçük yasta anne-baba kaybı, cinsel-fiziksel taciz gibi travma tik olaylara daha çok rastlanmıştır. Bu kişilere verilen değerlendirme ölçeklerine göre depresyon, kaygı, kisilerarasi duyarlılık, somatizasyon ve düşmanlık puanları yüksek çıkmış, başka bir ölçekte de histeri, hipokondriazis ve depresyon puanları yüksek çıkmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre rahatsızlıktan etkilenen bireylerin % 22 sinde hayatları boyunca bir duygu-durum bozukluğuna (depresif bozukluklar , mani gibi) rastlanmıştır. Hastalığın aktif döneminde % 15 oranında majör depresyon saptanmıştır.
Rahatsızlığın seyri:
yıl sure aralığı ile yapılan bir değerlendirmede hastaların % 85 inin kısa surede belirgin olarak daha iyileştiği, % 67 sinin ise uzun bir sure şikayetsiz kaldığı gösterilmiştir. Tedavide iyi gidisi gösteren işaretler arasında erkek cinsiyet, hastalığın başlangıç suresinin çok uzun olmaması, kabızlığın önde gelen yakınma olması, şikayetlerin ani bir mide-bağırsak düzensizliği ile başlaması sayılabilir.
Tedavi:
Bu rahatsızlıkta psikiyatrik sorunların da ( depresif bozukluklar gibi) daha fazla görülmesi nedeniyle uygulanan tedaviler sadece duygusal duruma değil, sindirim yakınmalarına da olumlu etki yapmaktadır. Gevşeme eğitiminin verilmesi ve bilişsel tedaviler ile genel gerilim düzeyinin azaltılması da sindirim sistemine ait yakınmaların tedavisine yardımcı olmaktadır. Stresle uygun bahsetme yollarının sağlanması ana hedeflerdendir.
b- Pektik ülser:
Mide ve on iki parmak bağırsağının besinlerle temas eden, iç yüzlerinde meydana gelen harabiyetlerdir. Bu zedelenmelerin boyutları genellikle 1 seafoodplus.info ufaktır.
Rahatsızlığın sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu kesimlerde daha çok gözlendiği saptanmıştır. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla ve kentsel yerleşim alanlarında daha çok görüldüğü gözlenmiştir. Orta yas üzerinde (45 yas sonrası) daha çok görülmektedir.
Oluş sebepleri:
Mide asidi ve sindirim enzimlerinin zararlı etkilerinden, mide duvarının korunmasını sağlayan sistemin bozulması, bikarbonat ve mu kus denen koruyucu sıvıların azalması veya ölen mide iç yüzeyi hücrelerinin sürekli yenilenmesine dayanan sistemin yetersiz çalışması gibi vücudun kendine ait sebepler rahatsızlığa yol açan etkenlerdir. Olaydan sorumlu diş etkenler arasında ise Helicobacter pylori denen bir mikroorganizma, ayrıca çeşitli ağrı kesici-romatizma ilaçları gibi mideye zararlı ilaçlar, büyük yanıklar ve stres on planda gelmektedir.
Mide ülserinde midenin salgıladığı asit miktarı normalden az iken; on iki parmak bağırsağı ülserlerinde asit üretimi artmıştır.
Stresli hayat koşulları ile peptik ülser arasında yakın ilişki saptanmıştır. Bu durum hem hastalığın erken , hem tekrarlayarak uzamış evrelerinde ve karin boşluğuna yırtılıp açılma hallerinde görülmektedir. Savaşlar ve çatışmalar esnasında askerlerde yoğunluk kazanmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre stresler ile mide asit salgılanması ve mide hareketleri artmakta,bikarbonat salgısı ise azalmakta, hastalığa zemin hazırlamaktadır. Kişinin hedeflerini gerçekleştirmek konusunda uzun sureli olarak yasadığı hayal kırıklıkları yine de ülser başlangıcı ve tekrarlamasında etkili olduğu görülmüştür.
Peptik ülser yakınmaları:
Karin bölgesinde yanma seklinde keskin ağrı, genellikle yemeklerden saat sonra başlamaktadır. Ağrı besin ya da antiasit denilen ilaçlarla azalmaktadır. Bu yakınmalar nedeniyle uykusuzluk , zayıflama, bulantı, hazımsızlık, şişkinlik görülebilmektedir. Bazen kanama görülebilmekte, bu dışkıda belirlenebilmekte, ileri dönemlerde kansızlığa yol açabilmektedir. Teşhis endoskopi ve rontgen tahlilleri ile konabilmektedir. Tedavi edilmeyen vakalarda mide- oniki parmak bağırsağı delinmeleri oluşup, acil cerrahi girişim gerekmekte, bu evrede de ameliyat edilmezse peritonit (karin zari iltihabi) ile olum görülebilmektedir.
Tedavi:
Mide ic yuzune zararli etkenlerin kesilmesi ( ağrı kesici-romatizma ilaçları,sigara gibi) ,psikososyal sorunlarin giderilmesi, varsa baska vucutsal hastaliklarin tedavisi ve H. pylori adli mikroorganizmaya karsı tedavi uygulanmaktadıseafoodplus.infoerapi ile hastanın kendini, çevresini ve hayatı algılayışı olumlu bir yöne çevrilmekte, streslere karsı savunmaları güçlendirilmekte ve dengeli ortamı oluşturulması hedeflenmektedir.
c- İltihabı bağırsak hastalıkları:
Bu gruba Crohn hastalığı ve ulseratif kolit girmektedir. Amerika’da yapılan araştırmalara göre Crohn hastalığı yüz bin kişide ; ulseratif kolit ise yüz bin kişide arasında görülmektedir. Rahatsızlıklar kadınlarda ve genç erişkinlerde daha çok görülmektedir.
Crohn hastalığı ağızdan anüse dek sindirim sisteminin herhangi bir bölümünü tutabilmekte , iç yüzeyde ülserler, diş yüzeyden Apseler , delinmeler, diğer organlara yapışmalar yapabilmektedir. Ulserztif kolit ise başlıca bağırsağın iç yüzeyinde görülmektedir. Her iki rahatsızlık ta da ishal, karnin sağ alt kısmında kramp seklinde ağrı, kilo kaybı ile seyretmektedir. Ulseratif kolitte makattan kanama görülebilmektedir.
Hastaların % 10 kadarında ayrıca bağırsak dişi organlarda da belirtiler ( ateş, kansızlık, eklem sertlikleri- arterit,karaciğer hastalıkları, deride iltihabı döküntüler) gelişseafoodplus.infotif kolitlilerde ileri donemde bağırsak kanseri gelişebilmektedir.
Hastaların daha çok obsesif- kompulsif , bağımlı, narsistik tipte kişilik yapıları vardır. Kişiler duygusal acıdan olgun olmayıseafoodplus.infoılmalara çok duyarlı ve belirgin bağımlılık gereksinimleri olan , sürekli çevreden istekleri olan,çevrelerinden gelen mesajları reddedilme olarak algılayıp, duyarlılık gösteren kişilerdir. Bu kişilerdeki önemli ayrılıklar hastalığın şiddetini arttırabilir.
Hastalıkta depresyon ve kaygı artmıştıseafoodplus.info artış hastalığın şiddeti ile doğru orantılı olarak artmaktadır.
Hastaların 2/3 ünde en az bir kez operasyon seafoodplus.infotif kolitlilerin 1/5 inde tüm kalın bağırsağın çıkarılması ameliyatına gidildiği gözlenmiştir.
Tedavi:
Hastada gerekli cerrahi girişimlerin yapılması, damardan beslenme, iltihabı durumla mücadele için uygun ilaç tedavileri yanında psikiyatrik tedavi ( gelişebilecek depresyon , psikoz ve su-yüz denge bozuklukları nedeniyle delirium denen durum nedeniyle) uygulamak gerekmektedir.

Kolorektal (Kolon ve Rektum) Kanserler

Kolorektal kanserler (kalın bağırsak ve rektum) erkek ve kadınların en sık görülen kanserlerden biridir. Görülme sıklığı %6 civarındadır. Geçtiğimiz on yıl içinde kalın barsak kanserlerin tanı ve tedavisinde çok önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bu gelişmeler sayesinde hem hastaların yaşam süreleri belirgin  şekilde uzamış,  hem de yaşam kalitesi yükseltilmiştir. Şunu bilmek gerekir ki; erken davranıldığı taktirde kolorektal kanserler tedavi edilebilir kanserlerdir. Uygun ve erken tedaviyle hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür!

Kolorektal kanserlerin belirtileri nelerdir ?

Aşağıdaki belirtilerin bazılarının varlığı kalın barsakta kanser şüphesini akla getirmelidir.

  • Kanlı dışkılama
  • Kansızlığa bağlı halsizlik, çabuk yorulma ve nefes darlığı gibi şikayetler
  • Dışkılama alışkanlığında değişiklik, dışkı çapında azalma
  • Kabızlık-ishal periodları
  • Dışkılama sonrası tam olarak rahatlayamama
  • Dışkılama sonrası sümüksü bir akıntı gelmesi
  • Karın ağrısı, karında şişlik
  • İleri durumlarda bulantı, kusmalar

Kimlerde daha sık görülür?

  • Kalın barsak kanserinin görülme sıklığı  ülkeden ülkeye değişmektedir. Gelişmiş ülkelerde daha fazla görülürken, az gelişmiş ülkelerde oran daha düşüktür. Şehirde yaşayanlarda kırsal kesimlerde yaşayanlara göre hastalığa yakalanma riski daha fazladır.
  • Beslenme şekliyle doğrudan ilişkilidir. Aşırı et tüketenlerde daha yaygın görülür.
  • Alkol, sigara kullananlarda ve az egzersiz yapanlarda daha sık rastlanır.
  • Görülme sıklığı yaşla artar, 60 yaşından sonra % ’lere çıkar.
  • Polipler; Kolorektal kanser gelişimi açısından en önemli risk faktörü hastanın kalın barsağında polip bulunmasıdır.
  • Ailede kanser varlığı; Babası, annesi veya kardeşi gibi yakın akrabalarında kalın barsak kanseri bulunan kişilerde hastalığın görülme sıklığı artar. Benzer şekilde ailesel polipozis koli (FAP) gibi kalıtsal kalın barsak hastalığı bulunanlarda da  risk belirgin  olarak yüksektir.
  • İltihabi barsak hastalıkları; Uzun süreli Ülseratif kolit veya Chron hastalığında da belli bir kolorektal kanser riski vardır.
  • Rahim, yumurtalık veya meme kanseri gibi başka organlarında da kanser olanlarda kolorektal kanser görülme oranının arttığı bilinmektedir.

Kolorektal kanserler nasıl teşhis edilir?

Kalın barsak kanserlerinin teşhisi için bazen tek başına doktor muayenesi ve bazen ilave olarak endoskopi ile incelenmesi (kolonoskopi veya rektosigmoidoskopi) yeterli olmaktadır. Ancak hastalığın yayılımın derecesinin  anlaşılmasında veya tedavi sonrası takibi için çeşitli laboratuvar tetkikleri veya  ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, MR, pozitron emisyon tomografi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri de kullanılmaktadır. Kalın barsak kanseri olan hastaların yaklaşık yarısı doktora başvurduklarında hastalık belli bir evreyi geçmiştir. Yani hastalık kalın barsakla sınırlı kalmamış, lenf bezlerine ya da   karaciğer veya akciğer gibi uzak organlara sıçramıştır. Oysa hastalık erken evrede saptandığında tedavi sonuçları son derece iyidir. Bu sebeple yukarıda saydığımız risk faktörlerine sahip kişilerin yanı sıra hiçbir yakınması olmayan tamamen sağlıklı bireyler de bu nedenle belli aralıklarla kontrollerden geçmelidirler. Tarama hastanın risk faktörleri de göz önünde tutularak  bir takım dışkıda gizli kan testi, karın tomografisi, sigmoidoskopi veya kolonoskopi ile yapılır. Hiçbir risk faktörü bulunmayan kişilerde kolorektal kanserler için taramaya 50 yaşından sonra başlamak gerekir.

Hemoroid (Basur) ile kolon kanseri arasında bir ilişki var mıdır?

Hayır yoktur! Ancak kolorektal kanserlerin en önemli belirtilerinden biri dışkılama esnasında kan gelmesidir. Ne yazık ki kanama yakınması olan hastaların çoğu bunun nedeninin hemoroid  olduğunu düşünür! Oysa makattan kan gelmesinin bir diğer nedeni de kalın barsak kanserleridir. Üstelik bu şekilde kanama yakınması olan bir hastada muayenede hemoroid saptanmış olsa bile,  aynı zamanda kalın barsak kanseri de olabileceği mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle 50 yaşın üzerindeki hastalarda, klinik şüphe olmasa da, hemoroid tedavisine başlamadan önce kolonoskopi mutlaka yapılmalıdır.

Tedavi yöntemleri nelerdir?

Kalın barsak kanserlerinin tedavisinde kullanılan ana tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahinin yanında kemoterapi ve radyoterapi de (ışın tedavisi) yardımcı veya tamamlayıcı tedavi yöntemleri olarak kullanılır. Cerrahi tedavide amaç, hastalığın yayılma olasılığı olan lenf bezlerini de içerecek şekilde tüm kanserli dokunun temiz cerrahi sınırlarla birlikte çıkarılmasıdır. Kalın barsağın son bölümleri dışındaki kanserlerde tümörlü bölümün çıkarılmasını takiben barsağın geride kalan kısımları birbirine birleştirilir. Hasta bu ameliyatlar sonrası büyük abdestini her zamanki gibi makat yolu ile yapmaya devam eder. Ancak rektum olarak adlandırdığımız kalın barsağın son 10 cm’sindeki tümörlerde durum biraz farklıdır. Burada beslenme biraz sıkıntılı olduğundan bazen koruyucu amaçlı geçici ileostomi (ince barsağın karın dışına ağızlaştırılması) yapılabilir. Birbirine dikilen sağlam dokuların iyileştiğine kanaat getirilince (genellikle ay sonra) ikinci bir ameliyatla ileostomi kapatılır ve hasta normal yoldan tuvaletini yapmaya devam eder. Ancak eğer tümör çok aşağılardaysa, sfinkter dediğimiz dışkılamamızı kontrol eden kasları da tutmuşsa; bu durumda hastalıklı kısımla beraber anüs de çıkarılır ve hasta tuvaletini ömür boyu kolostomisi (kalın barsağın karına ağızlaştırılması) yoluyla yapmak zorunda kalır. Ancak günümüzdeki teknolojik ilerlemelerin ışığında kolostomiye mahkum olan hasta sayısı son derece azalmıştır. Ameliyat sonrasında ise, çıkarılan parçanın patolojik analizine göre hastalara kemoterapi veya radyoterapi gibi ek tedaviler uygulanır. Rektum tümörlerinde eğer ameliyat öncesindeki tetkiklerde tümörün çok ileri bir evrede olduğu anlaşılırsa ameliyattan önce de radyoterapi veya kemoterapi vermekteyiz (neoadjuvan kemo-radyoterapi). Bu uygulama özellikle son 10 cm’deki tümörlerde geçerlidir.

Kolorektal kanserlerde laparoskopik yöntemler uygun bir tedavi yöntemi midir?

Kalın barsak tümörlerinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri de bu bölge ameliyatların laparoskopik olarak yapılabilmesidir. Kolorektal tümörlerin laparoskopik yöntemlerle onkolojik prensiplere sadık kalınarak  güvenli bir şekilde tedavi edilebileceği son yıllardaki birçok çalışmada gösterilmiştir. Bu yöntemle  hastalar ameliyat sonrası hastanede daha kısa süre yatar, çok daha az ağrı duyar ve daha kısa sürede aktif hayatlarına geri dönerler.

Hastalık başka yerlere sıçrarsa ne yapılır?

Kolorektal kanserler en sık karaciğere metastaz yaparlar. Karaciğer metastazlarında kemoterapi de yarar sağlamakla birlikte en iyi sonuçlar ameliyatla elde edilmektedir. Karaciğerdeki metastazlar ya ilk ameliyat esnasında ya da birkaç aylık bir kemoterapi sonrasında ikinci bir ameliyatla çıkarılabilir. Bu hastaların yaklaşık % 15’inde akciğer metastazları da oluşur. Ancak bu hastaların ancak çok küçük bir kısmında ameliyatla tedavi sağlamak mümkün olur.

Dışkıda Mukus Neden Olur? Dışkıda Mukus Ve S&#;m&#;ks&#; Kan Neyin Belirtisi Olabilir?

Bağırsak yapısının korunması ve gıdaların bağırsaklarda sağlıklı emilimi için mukus denilen sümüksü sıvı salgılanır. Bu salgının varlığı normal ve gereklidir. Ancak bu sıvı normal salgılanma seviyesinde iken gaitada görünecek kadar fazla değildir. 

Dışkıda Mukus Neden Olur?

Bağırsakların iyi şekilde çalışması ve besinlerin emilimi için belli bir oranda mukus salgılanır. Bu salgı gayet normal ve sağlıklıdır. Ancak normalde gaitada mukus pek görülmez. Eğer gaitada normalden fazla mukus ya da sümüksü kan olduğu gözlenirse bu bir hastalığın habercisi olabilir. Böyle bir durumun ciddiye alınarak tıbbi yardım alınması, tahlil yaptırılması doğru olacaktır. 

Gaitada mukus ve sümüksü kan görülmesine neden olan hastalıklar şunlar olabilir:

 - Bazı bağırsak enfeksiyonları,

 - Bazı bakterilerin bağırsakta yerleşmesi ve enfeksiyona neden olması,

 - Bazı mantarlar,

 - Bazı virüsler,

 - Salmonella, shigella, yersinia gibi bazı bağırsak parazitlerinin varlığı,

 - İBS, yani irritabl bağırsak sendromu durumu,

 - Kabızlık

 - Hemoroit

 - Kistik fibroz

 - Anüs blgesinde oluşan çatlaklar

 - Rektum kanseri

 - Bazı zehirlenme durumları

 - Bazı besin alerjileri

 Gaitada görülen mukus ve sümüksü kan bu hastalıkların belirtisi olabilir ancak başlangıçta telaş edilmemesi doğru olacaktır. Çünkü bazen hayat düzeninde yapılan değişiklikler, tüketilen her zamankinden farklı besinler, hava değişimi, grip gibi basit enfeksiyonlar da bu sonuca neden olabilir. 

Dışkıda Mukus ve Sümüksü Kan Neyin Belirtisi Olabilir?

Dışkıda mukus görülmesi bağırsaklarda bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmaların etkisi ile gerçekleşmiş olabilir. Kabızlık, basur gibi problemler nedeniyle hatta rektum kanseri nedeniyle de dışkıda mukus ortaya çıkabilir. 

 Ancak beslenme düzeninin değişmesi, hava değişimi gibi basit nedenlerle de mukus ve sümüksü kan görülebileceğinden telaş edilmemelidir. Zaten sağlıklı her insanın bağırsaklarında mukus salgılandığı için düşük miktarda görülen mukus çok normal bir durum olarak da değerlendirilebilir.

 Yine de bir gaita tahlili yaptırmakta ve doktor muayenesinde fayda olacağından tıbbi yardım almak doğru olacaktır. 

Dışkıda Mukus Görüldüğünde Uygulanacak Tedaviler

 Öncelikle mukusun nedeni tam olarak anlaşılmalıdır. Gaita tahlili ile bir hastalık tespit edilirse hastalığa uygun tedavi de doktor tarafından belirlenecektir. 

 Mukus görülmesi basit sebeplerden kaynaklanıyorsa doktor tarafından uygun bir diyet belirlenebilir. Ayrıca hastanın psikolojik ve fiziksel olarak rahatlaması halinde şikayetler ortadan kalkabilir. 

Makattan Sümüksü Akıntı Gelmesi Nedenleri

Mukus, bağırsaklarınız tarafından doğal olarak üretilen kaygan, sümüksü bir maddedir. Dışkının bağırsaklarda kaygan bir şekilde hareket etmesine yardımcı olurken, bağırsak duvarını aşındırıcı atıklardan koruyabilir. Dahası, kolon duvarlarından sıvı kaybını önlemeye yardımcı olarak nemli tutar. Ancak, üretilen mukus miktarı fazla olduğunda makattan gelebilir ve bu bir şeylerin yolunda gitmediğinin işareti olabilir.

Makaleye Genel Bakış

Makattan Gelen Sümüksü Sıvının Ne Olduğunu Anlamak

Burun delikleriniz dışında vücudunuzdaki başka bölgelerde de doğal olarak mukus olduğunu biliyor muydunuz? Sümüksü bir madde olan mukus, doğal olarak bağırsaklarda da üretilir ve aslında birden fazla önemli amaca hizmet eder. Bunlardan bazıları, dışkıyı kayganlaştırarak hareketini kolaylaştırmak, sert kıvamlı atıklardan bağırsak duvarını korumak, kolon duvarından sıvı kaybını önlemek ve bölgeyi nemli tutmaktır. Herhangi bir nedenden dolayı bağırsaklardaki mukus üretimi arttığında makattan dışarı sızabilir. Rektal akıntı olarak tanımlanan bu durum, halk arasında makattan sümüksü akıntı veya sıvı gelmesi olarak adlandırılır.

Rektal akıntısı olan çoğu insan, iç çamaşırında veya taharet esnasında jöle benzeri sümüksü sıvıyı fark eder. Ayrıca, sık tuvalete gitme dürtüsü duyabilir, yalnızca mukus veya çok az dışkıyla birlikte mukus boşaltımı yapabilirler. Bunlarla birlikte, sorunun altta yatan nedenine bağlı olarak, anal kaşıntı, makatta ağrı, ishal, kabızlık, kanama ve karın ağrısı gibi rahatsız edici başka durumları deneyimleyebilirler. Beyaz veya sarı akıntı enfeksiyon olduğu anlamına gelebilirken pembe veya kırmızı renk kanama olduğunu gösterebilir. Peki ama tüm bunların perde arkasında ne var?

Makattan sümüksü akıntı gelmesinin hemoroid (basur), gıda kaynaklı enfeksiyonlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, inflamatuar bağırsak hastalığı, irritabl bağırsak sendromu (huzursuz bağırsak sendromu), anal fistül ve anal apse gibi pek çok nedeni olabilir.  Aşağıda, bu olası senaryoları tartışıyoruz ve ayrıca rahatsızlığınızla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının hangi bölümüne gitmeniz gerektiğine değiniyoruz.

İnflamatuar Bağırsak Hastalığı (İBH)

Kısaca İBH olarak adlandırılan bu rahatsızlık, bağırsakların iltihaplanması durumuyla karakterize hastalıkları tanımlar. Bağırsakların iltihaplanması aşırı mukusa neden olabilir. En yaygın iki İBH, crohn hastalığı ve ülseratif kolittir.

Crohn hastalığı genellikle ince bağırsakla ilişkilidir ancak bazen kolonu da (kalın bağırsak) etkilediği görülür. Kolonu etkileyen kişilerde anüsten kan, irin veya mukus akıntısı gelmesi mümkündür. Anti-inflamatuar ilaçlar ana tedavidir.

Ülseratif kolit ise bağırsakları etkileyen ayrı bir inflamatuar durumdur. Genellikle alt bağırsakları ve rektumu etkiler. Karın ağrısına, idrar kaçırmaya ve anüsten kan ve mukus akıntısına neden olabilen iltihaplanmayla karakterizedir.

Bilim insanları İBH&#;nin neden olduğunu tam olarak çözebilmiş değiller. Ancak, birkaç olası nedenden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. Bunlardan bazıları, genetik faktörler, sık olarak çok yağlı yemekleri tüketmek, stres, anormal bağışıklık tepkileri ve antibiyotikler, doğum kontrol hapları gibi ilaçların yan etkileridir.

Hemoroid (Basur)

Hemoroid veya yaygın bilinen diğer ismiyle basur, anüs ve rektal bölgedeki damarların şişmesi ile karakterize çok yaygın görülen anorektal tıbbi bir durumdur. Kabızlık, hamilelik, uygun olmayan beslenme alışkanlıkları veya bağırsak hareketleri sırasında zorlanma nedeniyle oluşabilir.

Basurun yaygın belirtileri arasında, makat bölgesinde kaşıntı, rahatsızlık hissi, ağrı, kanama, şişlik ve rektal akıntıdır. Aloe vera, hindistan cevizi yağı, çobançantası bitkisi, ılık banyo, sarımsak ve çay ağacı yağı gibi geleneksel ev çözümleri basura iyi gelebilirken, özellikle ilerlemiş vakalarda bir uzmandan yardım almak gereklidir.

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE)

Makattan sümüksü sıvı gelmesine neden olabilecek CYBE&#;ler genellikle ters ilişkinin sonucunda bulaşır. Ancak, normal cinsellik sonrasında genital bölgedeki enfeksiyonun anal bölgeye yayılması da mümkündür. Bu hastalıklardan bazıları, bel soğukluğu, klamidya, frengi, insan papilloma virüsü (HPV) ve uçuk virüsü olan herpes simpleks virüsü tip 2&#;dir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar oldukça rahatsız edici olmasına rağmen büyük çoğunluğunun günümüz modern tıbbında tedavisi kolaydır. Başka birinden CYBE kapmış olduğunuzu düşünüyorsanız kısa zaman içinde doktorunuzdan randevu alarak gerekli tedavi adımlarını izleyin.

Gıda Kaynaklı Enfeksiyonlar

Halk arasında gıda zehirlenmesi olarak bilinen besin kaynaklı hastalıklar, birçok farklı bakteri, virüs ve parazit türünün neden olabileceği enfeksiyonlardır. Bulantı, kusma, ishal gibi yaygın semptomlarına ek olarak makattan sümüksü akıntı gelmesine neden olabilir. Salmonella, nörovirüs, şigelloz, enterik kampilobakteriyoz, campylobacter, entamoeba ve e. coli yaygın enfeksiyonlardan bazılarıdır.

Gıda kaynaklı enfeksiyonların büyük çoğunluğu kendi kendine geçer ancak bazı durumlarda antibiyotik tedavisi gerekebilir. Bununla birlikte, kusma ve ishalin neden olduğu su kaybını telafi etmek için iyileşme sürecinde bol su içmek önemlidir.

İrritabl Bağırsak Sendromu (Huzursuz Bağırsak Sendromu)

Toplumun %10&#;undan fazlasını etkileyen bu hastalık kalın bağırsağın kronik bir bozukluğudur. Kısaca IBS olarak tanımlanan huzursuz bağırsak sendromu ishal, gaz, karın krampları, şişkinlik ve bazen kabızlıkla el ele gider.

IBS&#;nin bilinen kesin bir nedeni yoktur. Uzmanlar, stresin ve bazı yiyeceklerin etken rol oynadığını düşünüyor. Yaşam tarzı değişiklikleri, probiyotikler ve bazı ilaçlar durumu kontrol altına alabilir.

Anal Apse ve Anal Fistül

Anal apseler içi irinle dolu enfekte doku keseleridir ve genellikle enfekte anal bezlerin içinde gelişirler. Rektal akıntı, şişlik, kabızlık, anal bölgede ağrı yaygın belirtileridir. Tedavi edilmezse enfeksiyon çevre dokulara yayılabilir ve bazı durumlarda enfekte apse ile derideki bir açıklık arasında tünel oluşturabilir. Bu duruma anal fistül denir.

Her iki durumunda evde tedavisi mümkün değildir. Bu nedenle, doktorunuzdan randevu alarak gerekli tedavi adımlarını izlemeniz şarttır.

Yukarıda sayılanlara ek olarak, rektal akıntının daha az görülen diğer nedenleri arasında, proktit, rektal prolapsus ve oldukça nadir görülen anal kanserdir.

Makatta Akıntı İçin Hangi Doktora Gidilir?

Rektal akıntı, genellikle altta yatan bir durumun varlığına işaret ettiği için endişeye neden olabilir. Ancak soğuk kanlılığınızı yitirmeniz için neden yok. Günümüz modern tıbbında bu tür rahatsızlıkların teşhisi ve tedavisi kolaydır. Öncelikle, genel cerrahi veya eğer mümkünse proktoloji bölümünden randevu alınız. Proktoloji, kalın bağırsak, rektum ve makat bölgesi hastalıkları ile ilgilenen tıp dalıdır. Doktorunuz, birkaç sorunun ardından fiziksel muayene yapabilir ve ardından bazı testleri yaptırmanızı isteyebilir. Sorunun kaynağını belirledikten sonra uygun tedavi aşamasına geçecektir.

Makat Akıntısı NedenleriMakatta Kaşıntı ve AkıntıMakattan Sıvı Gelmesi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir