selçuklunun son padişahı kimdir / Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi

Selçuklunun Son Padişahı Kimdir

selçuklunun son padişahı kimdir

Son yıllarda yeniden yükselişe geçen milliyetçilik ile birlikte kısmen de olsa bir geri dönüşün başladığından söz edebiliriz. Bu geri dönüşün anlamı ise geçmişin araştırılması olarak algılanması yeterlidir ki, popüler kültür ürünlerinden bağımsız olarak gerçekleştiğinde, önem taşıyan bir konu haline geliyor geçmiş ve tarih. Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Anadolu Selçuklu Devleti olarak ikiye ayıracağımız Selçuklu Sultanları listesinde hem Büyük Selçuklu Sultanları hem de Anadolu Selçuklu Hükümdarları yer alacak. Böylece Selçuklu Sultanları sırasıyla kimlerdi?” sorusunun yanıtı da ortaya çıkmış olacak.

Büyük Selçuklu Sultanları

Selçuklu Sultanları

Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun bağımsız kuruluş tarihi olarak geçse de, devletin kuruluş aşamalarının yılına dek uzandığını söyleyebiliriz. Devletin resmi tarihe göre kurucusu Tuğrul Bey’dir. Ancak Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’i yetiştiren Selçuk Bey’in ismi devletin ismi haline geldi. Bunun sebebi ise Selçuk Bey’in budununu, halkını birleştirmek için büyük mücadeleler vermesidir.

O halde artık sultanlarımızın isimlerini vermeye başlayalım.

Selçuk Bey

Asıl adı Selçuk bin Dukak olan Selçuk Bey, yılında dünyaya geldi. Tuğrul Bey ve Çağrı Bey’i yanına alarak onları nitelikli bir şekilde yetiştirdi ve bu sayede temeli sağlam bir devletin varlığını sağladı.

Selçuk Bey, kayıtlara göre hayatını kaybetti.

Tuğrul Bey

Asıl adı Tuğrul bin Mikail olan Tuğrul Bey’in unvanları arasında; Ruknedein, Abutalip, Bey ve Sultan yer alıyor. yılında doğan Sultan yılında vefat etti.

Devleti yaklaşık 34 yıl boyunca yönetti.

Alp Arslan Bey

Alp Arslan’ın asıl adı Muhammed bin Davud Çağrı. Çağrı Bey’in oğlu olan Alp Arslan Bey, Adudeddevle Ebu Şuça ve Sultan unvanlarına sahip.

Melikşah

Sultanın asıl adı Hasan. Unvanları arasında; Sultan Celalü&#;ldevle ve&#;d-din Müizzuddin Ebu&#;l Feth Melikşah var.

Kendisi Alp Arslan’ın oğlu.


I. Mahmud

I. Mahmud’un unvanları; Nasireddin, Abulkasem ve Sultan.

Sultan’ın hükümdarlık yılları ise – yıllarını kapsıyor.

Berkyaruk

Ebu Muzaffer Rükneddin unvanı ile tanıdığımız Sultan’ın asıl adı Muhammad Berkyaruk bin Melikşah. Berkyaruk, devleti – yılları arasında yönetti.

II. Melikşah

II. Melikşah’ın asıl adı ise Muizzeddin Melikşah. Kendisi, Muizziddin, Ebulfeth ve Sultan unvanlarına sahip.

Muhammed Tapar

Giyaseddin, Ebuşucca ve Sultan unvanlarına sahip olan Muhammed Tapar, yılında doğdu. Devleti – yılları arasında yönetti.

Sencer

Tahta geçince Sencer ismini alan Ahmed’in unvanları arasında Muizziddin, Ebulhareth ve Sultan yer alıyor.

Anadolu Selçuklu Sultanları

Selçuklu Sultanları

Kutalmışoğlu Süleyman Şah

Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin kurucusudur. Alparslan&#;la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak etmiştir. Anadolu&#;daki fetih ordusu, Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit&#;e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün Orta Anadolu&#;yu fethetti. &#;te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik&#;e yerleşti.

Ebu&#;l-Kasım

Hanedanın kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah&#;ın ölümünden sonraki fetret döneminde 6 yıllık bir süre boyunca Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin yönetimini eline geçirmiştir.

I. Kılıç Arslan

yılında Anadolu Selçuklu Devletinde devam eden fetret devrine son vererek İznik tahtına sahip oldu. İznik şehrini îmarı için faaliyetler başlatarak, şehrin savunmasını güçlendirdi.  senesinde Malatya şehrini kuşattı. Malatya kalesi düşmek üzereyken, Haçlı ordusunun batıdan Anadolu&#;ya girdiği öğrenilince, kuşatma kaldırıldı. Sultan Kılıç Arslan hızla Batı Anadolu&#;ya yönelerek ordusuyla Haçlıların karşısına çıktı.

I. Melikşah (Şahinşah)

Babası I. Kılıç Arslan’ın öldüğü savaşta Melikşah Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan&#;a götürüldü. Melikşah yılına kadar esir kaldı ve bu 3 yıl boyunca Anadolu&#;da büyük bir kargaşa vardı. Bizanslılar, kaybettikleri Batı Anadolu topraklarını tekrar ele geçirmeye başladılar. Anadolu Selçukluları Anadolu&#;nun içlerine doğru geri çekildiler. Melikşah yılında serbest kalıp Konya&#;da Anadolu Selçuklu tahtına oturdu ama Selçukluların Anadolu&#;daki toprak kayıplarını önleyemedi.

I. Rükneddin Mesud

I. Rükneddin Mesud en uzun süre hüküm sürmüş Anadolu Selçuklu Sultanıdır. I. Rükneddin Mesud, bir süre Danişmendlilerin denetimi altında kaldı. &#;de Danişmendli Mehmed Bey’in ölümünün ardından Anadolu Selçuklularının Anadolu&#;daki üstünlüğünü yeniden kurdu.

Batı kaynakları, târihte ilk defâ onun devrinde Anadolu‘dan Türkiye adıyla bahsettiler.

Kılıç Arslan

Kılıç Arslan melik olarak bulunduğu Elbistan&#;dan Konya&#;ya gelerek tahta geçti. Ancak bu taht kavgalarını fırsat bilen Anadolu&#;daki diğer gruplar Anadolu Selçuklularına karşı bazı ittifaklar kurdular. II. Kılıç Arslan devleti ayakta tutabilmek için önce Bizans İmparatorluğu&#;yla barış yapmanın yollarını aradı ve İstanbul&#;a giderek bir antlaşma yaptı. Batı sınırını güvence altına alan II. Kılıç Arslan Anadolu&#;ya yöneldi. Kardeşi Şahin Şah ile Danişmendlilerin birleşik ordusunu yendi.

&#;da Miryakefalon Savaşı&#;nda Bizans ordusunu pusuya düşürdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu, Türklerin Anadolu’da Bizans karşısında Malazgirt&#;ten sonraki en büyük zaferdi. 

I. Gıyaseddin Keyhüsrev

İki değişik dönemde tahta çıkmıştır. II. Kılıç Arslan &#;de ölünce I. Gıyaseddin Keyhüsrev diğer kardeşlerine üstün gelerek tahta çıktı. Ama &#;da tahtını ağabeyi II. Süleyman Şah&#;a bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı. II. Süleyman Şah, &#;te öldüğünde yerine bir süre II. Süleyman Şah&#;ın çocuk yaştaki oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Ama 8 aylık bir süre içinde yeğenine üstün gelen I. Gıyaseddin Keyhüsrev ’de ikinci kez tekrar tahta çıktı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev Karadeniz&#;deki ticaret yollarını kesen Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine bir sefer düzenleyerek bu yolu yeniden Türklere açtı. Daha sonra önemli dış ticaret limanı olan Antalya&#;yı topraklarına kattı.

II. Rükneddin Süleyman Şah

Süleymanşah, Anadolu&#;da sarsılmış olan Türk birliğini yeniden kurmak maksadıyla kardeşlerinin elinde bulunan Amasya, Niksar ve Elbistan&#;ı itaat altına aldı. Bu mücadelelerden faydalanan Bizans imparatoru doğrudan doğruya olmasa bile Karadeniz sahillerinde harekete geçti. Süleyman Şah bu gelişmeleri önleyerek imparator ile antlaşma yaptıktan sonra Torosların kuzeyine akınlara başlamış olan ve bazı kaleleri zabteden Kilikya Ermeni kralı II. Leon&#;u mağlûp ederek onları Toroslar&#;ın güneyine çekilmeğe mecbur etti. Bizans imparatorunu haraca bağladıktan ve Ermeni krallığını cezalandırdıktan sonra Doğu Anadolu&#;ya yönelerek Malatya&#;yı aldı. Diğer taraftan Erzincan Mengücükoğulları ile Artukoğullarını kendisine bağladı.

III. Kılıç Arslan

Sekiz ay gibi kısa bir süre sultanlık yapmıştır. Babasının &#;te ölümü üzerine çocuk yaşta Konya&#; da tahta çıktı. Tahta çıktığı sırada Dördüncü Haçlı seferi İstanbul&#;u ele geçirmiş ve İstanbul&#;da Latin İmparatorluğu&#;nu kurmuştu. Babası tarafından tahttan indirilmiş olan amcası I. Gıyaseddin Keyhüsrev Türkmenlerin desteğiyle III. Kılıç Arslan&#;ı tahttan inmeye zorladı. Danişmendli Türkmenleri Isparta Kalesini aldılar. yılında I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahtı ele geçirdi. III. Kılıç Arslan ve maiyetini Gevele Kalesinde yaşamaya mecbur bıraktı. III. Kılıç Arslan orada öldürüldü.

I. İzzeddin Keykavus

Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev&#;in ölümü üzerine &#;de tahta çıktı. Önce kendisine karşı ayaklanan kardeşi I. Alaeddin Keykubad’ı etkisiz hale getiren I. İzzeddin Keykavus, böylece iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra bütün dikkatini Anadolu&#;da ticaretin canlandırılmasına verdi. Kıbrıs Krallığı’yla bir anlaşma yaparak iki ülke arasındaki ticareti serbest hale getirdi. Kuzey ticaret yolunu açmak için Sinop&#;u Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan aldı. Daha sonra, güney ticaret yolunu engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü.

I. Alaeddin Keykubat

Saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır. ’te Tokat meliki (valisi) tayin edilerek devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu. Yeniden inşa edilen ve sağlam surlarla çevrilen şehre Sultan’ın ismine izafeten Alâiye (Alanya) ismi verildi. Alaeddin Keykubad bu kentte bir tersane ve tophane kurdurdu ve kentin kalesini yeniden yaptırdı. Sultan Alaeddin, Trabzon Rum İmparatorluğunun gücünü kırmak için Sinop’ta bir donanma inşa ettirdi. Moğol tehlikesini gören Alaeddin Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Bu sağlamlaştırma esnasında Ahlat fethedildi.

Ancak bu fetih, Eyyubîlerle arasının bozulmasına yol açtı

II. Gıyaseddin Keyhüsrev

II. Gıyaseddin Keyhüsrev I. Alaeddin Keykubad&#;ın büyük oğludur. Babasının kendisinden küçük olan kardeşi İzzeddin Kılıç Arslan&#;ı veliahtlığa atamasına karşın, babasının ölümü üzerine Sadeddin Köpek önderliğindeki bazı emirlerin desteğiyle Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. Kardeşinin tarafını tutan Harzem emirlerine karşı mücadeleye girişti. &#;da Diyarbakır Anadolu Selçuklularının eline geçti. Moğolların önünden kaçarak Anadolu&#;ya sığınan göçebe Türkmenler, Anadolu&#;daki yerleşik devlet düzeni içinde yeni sorunlar oluşmaya başladı. Bu koşullarda Baba İshak&#;ın başlattığı Babai ayaklanması bastırıldı. Ama devletin gücünü önemli ölçüde sarstı.

II. İzzeddin Keykavus

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu&#;nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.

II. Alaeddin Keykubad

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu&#;nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.

II. İzzeddin Keykavus Kızılırmak nehrinin batısında hüküm sürdü. IV. Kılıç Arslan ve II. Alaeddin Keykubad da Kızılırmak&#;ın doğusunda hüküm sürdüler. yılında Moğol kumandanı Baycu Noyan tekrar Anadolu&#;ya bir sefer yaptı. Aksaray yakınlarında II. İzzeddin Keykavus&#;un ordusunu yenilgiye uğrattı ve böylece Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girmiş oldu. Üçlü iktidar dönemi II. Alaeddin Keykubad&#;ın &#;da bilinmeyen nedenlerle ölümüne kadar devam etti.

IV. Kılıç Arslan yılları arasında tek başına hüküm sürdü. yılında Konya’yı yeniden ele geçirdi. Silifke&#;yi Ermenilerden, Sinop&#;u ise kumandanı Muinüddin Pervane tarafından Trabzon Rum Devleti&#;nden aldı. IV. Kılıç Arslan yılında bir ziyafet sırasında Moğollar tarafından beklenmedik bir şekilde idam edildi ve Konya&#;da Sultanlar Türbesine gömüldü. Yerine çocuk yaştaki oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev Moğolların kuklası olarak sultan ilan edildi.

IV. Kılıç Arslan

II. İzzeddin Keykavus babasının yerine tahta geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan&#;ı Moğol Hanı Güyük&#;ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan&#;a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan&#;dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan &#;de Sivas&#;ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı.

IV. Kılıç Arslan yılları arasında tek başına hüküm sürdü. yılında Konya’yı yeniden ele geçirdi. Silifke&#;yi Ermenilerden, Sinop&#;u ise kumandanı Muinüddin Pervane tarafından Trabzon Rum Devleti&#;nden aldı. IV. Kılıç Arslan yılında bir ziyafet sırasında Moğollar tarafından idam edildi.

III. Gıyaseddin Keyhüsrev

Tahta çıktığında artık Anadolu Selçuklu Devleti tamamen Moğolların egemenliği altına girmişti. yılında Memlük sultanı Baybars Anadolu&#;yu istila etti ve Selçukluları kendine bağladı. Ancak Memlükler uzun süre Anadolu&#;da kalmadılar ve egemenlik tekrar Moğolların eline geçti. III. Gıyaseddin Keyhüsrev yılında Moğollar tarafından idam edildi. Artık son derece zayıflamış olan Anadolu Selçuklu tahtına amcasının oğlu II. Gıyaseddin Mesud geçti.

III. Alaeddin Keykubad

II. İzzeddin Keykavus&#;un torunudur. Kösedağ Savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti Moğolların hâkimiyetine girdi. Moğollar Selçuklu Sultanlarını sıkı bir denetim altında tutuyordu. III. Alaeddin Keykubad zamanında Anadolu&#;da bir takım karışıklıklar olunca Moğollar, O&#;nu da tahttan indirip yerine tekrar II. Gıyaseddin Mesud&#;u geçirdiler. III. Alaeddin Keykubad tahttan indirildikten sonra Tebriz&#;e gönderilip yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Fakat eşinin Moğol hanedanından olması sebebiyle hayatı bağışlandı. III. Alaeddin Keykubad yanında görevli bulunanlardan birine ağır sözler söylediği için o kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. III. Alaeddin Keykubad tahtta iken, Osman Gazi&#;ye, yaptığı fetihlerden dolayı Beylik unvanı verdi. Osman Gazi&#;ye Beylik unvanının verildiği tarihi Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.

II. Gıyaseddin Mesud

II. Gıyaseddin Mesud II. İzzeddin Keykavus&#;un oğludur. Anadolu Selçuklu Devleti&#;nin Moğolların egemenliği altında hüküm sürdüğü bu dönemde dört defa tahta çıkmış her seferinde kardeşinin oğlu olan III. Alaeddin Keykubad&#;la yer değiştirmiştir. yılında, son sultan II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.

Konu dikkatinizi çektiyse Listelist&#;te konuyla ilgili diğer önerilerimize bakabilirsiniz:

Çocuk Yaşta Tahta Geçen Dünyayı Titreten İsimlere Kadar: Sırasıyla Osmanlı Padişahları

20 Osmanlı Padişahı ve Ölüm Nedenleri

Osmanlı&#;da Yemek Kültürü

Anadolu Selçuklu Devleti

    Anadolu Selçuklu Devleti, Selçuklular tarafından Anadolu da kurulan bir Türk devletidir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi Malazgirt Savaşından sonra daha da hızlanmış ve Türk akıncıları Anadolu’da ilerlemeyi sürdürmüştür. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah (I. Süleyman Şah) ise Anadolu’daki fetihleri daha da batıya yayarak ’te İznik’i Bizans’tan alarak başkent yapmış ve Anadolu Selçuklu devletini resmen kurmuştur. İznik in başkent yapılmasıyla temelleri atılan devletin hükmü, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu hükümdarını tahttan indirdikleri ’e kadar sürmüştür.

  • Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu () ve Süleyman Şah Dönemi

    Selçukluların Anadolu’ya yapılan akınlarla kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti, aslında Türklerin Anadolu da Malazgirt Meydan Muharebesi ile kazandıkları başarının en büyük sonucudur. Anadolu Selçuklu Devleti, Oğuz Türklerinin Üçoklu Kınık boyuna mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah tarafından Anadolu’da kurulmuştur.

    Malazgirt Zaferiyle Anadolu’nun kapılarını Türklere sonuna kadar açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine Anadolu’yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi. Bu kumandanlardan biri olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey’in oğlu Arslan Yabgu’nun torunu olup, Anadolu’daki fetih hareketinden sonra Antakya’dan Anadolu ya girdi. yılında Konya ve havalisini mahalli Rum despotlarından alarak, fetihlere devam ederek İznik önlerine kadar geldi. Sadece 3 yıl içinde km’lik bir hat üzerinde ilerleyerek senesinde İznik’i fethetti ve burayı emrindeki kuvvetlerin merkezi yaptı. Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu.

    Süleyman Şah, Bizans’ın kendi içindeki ve merkezi tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgedeki hâkimiyetini güçlendirdi. İznik’e yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu’ya gelen Türkmenlerin birleşmesini temin edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine zemin hazırladı. Özellikle Anadolu’nun genel hali olan huzursuzluk ve güvensiz ortam altında Bizans’ın zulmüyle ezilen yerli halk, böylece Süleyman Şah’ın hoşgörüsü ve insani idaresiyle huzura kavuştu. Bölge halkına gösterilen bu iyi niyet de devletin sağlam temeller üzerine kurulmasını sağladı. Önce Süleyman Şah’ın idaresine giren halk zamanla kendi kendine Müslümanlığı kabul etti. Yeni yurt arayan Türkmenlerin bölgeye gelmeleriyle bu grupları örgütleyen Süleyman Şah, özellikle Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanan Ermenilere engel olmak için harekete geçti. yılında Çukurova üzerine yürüyen Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi hakimiyeti altına aldı. yılında da Hıristiyanların elinde bulunan Antakya’yı aldı. ’da Suriye Selçuklu meliki Tutuş’la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında öldü. Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın yanına gönderildi. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra başsız kalan Anadolu Selçuklu Devleti bir süre İznik vekili olan Ebu’l-Kasım tarafından yönetildi. yılında Selçuklu hükümdarı olan Melikşah’ın ölümünden sonra ise şehzadelerden biri olan Kılıç Arslan İran’dan kaçarak İznik’e geldi ve Anadolu Selçuklu tahtına oturdu. 

  • I. Kılıç Arslan Dönemi

    Kılıç Arslan tahta çıkar çıkmaz devleti teşkilatlandırdı. Öncelikle başsız kalan devletin başkenti olan İznik’i bayındır hale getirdi. Devlet yönetimindeki otoriteyi de eline aldıktan sonra zaman kaybetmeden akınlara başladı. Öncelikle, Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizans Devletini bu bölgeden uzaklaştırdı. Batı sınırını biraz olsun rahatlattıktan sonra doğuya yönelen I. Kılıç Arslan yılında Malatya’yı kuşattı; fakat Haçlı ordusunun Anadolu’ya girdiğini haber alan Kılıç Arslan hemen kuşatmayı kaldırarak merkeze döndü. Avrupa’daki soyluların, derebeylerin, prenslerin ve şövalyelerin oluşturduğu bu Haçlı ordusu Anadolu Selçuklu Devletinin payitahtı olan İznik’i ele geçirince devletin yeni başkenti Konya oldu. Haçlı birlikleri ilerlemeye devam ettikçe sayıca fazla olmalarına rağmen Kılıç Arslan büyük bir soğuk kanlılıkla güzergahı izledi ve gerek gece baskınlarıyla gerekse Türk Akıncılarının uyguladığı Vur-Kaç taktiği ile düşman birliklerini adeta imha etti. Haçlılara karşı alınan bu zaferden sonra Bizans ile antlaşma imzaladı ve doğu seferlerine hız kazandırıldı. senesinde Malatya’yı ele geçiren I. Kılıç Arslan ardından Musul’u da ele geçirmeyi başardı. Fakat bu başarılı yolculuk Habur Nehri’nde son buldu. I. Kılıç Arslan, Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan’ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenildi ve nehre düşüp boğuldu. I. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra oğlu Musul valisi Şehinşah da Emir Çavlı tarafından esir edilerek İsfehan’a götürüldü.

    Hükümdarın savaşta ölmesi ve oğlunun esir düşmesi Anadolu Selçuklu Devletini derinden sarstı. Bu güç kaybı ise devletin etrafındaki eli tetikte bekleyen düşmanlar yani Bizanslılar için bulunmaz bir fırsattı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini istila etmeye başladılar. Hükümdarsız kalan devlet birlikleri bu istilacılara direnemeyerek Anadolu içlerine kaçmak zorunda kaldı.

    yılında ise esaretten kurtulan Şehinşah, Konya’ya gelerek tahta geçti. Şehinşah ve Kayseri emiri Hasan Beyin bütün gayretlerine rağmen Bizans birliklerinin önünden kaçan Türklerin Anadolu içlerine çekilmeleri durdurulamadı. Bu başarısızlıklar sonucunda yılında Danişmentliler Şehinşah’ı tahtan indirerek yerine Şehzade Mesud’u sultan ilan ettiler.

  • II. Mesud Dönemi

    Sultan Mesud, tahta çıktığı andan itibaren Danişmentlilerin devlet üzerindeki etkisini kaldırmaya ve durdurulamayan Bizans ilerlemesini dizginlemeye çalıştı. yılında batıda ilerleyen Bizans üzerine sefere çıktı ve ardından devletin doğu topraklarındaki hakimiyetini güçlendirmeye çalıştı. Anadolu Selçuklu Devletini yıkmak isteyen Bizans, İmparator Manuel komutasında bir birliği devletin başkenti olan Konya üzerine gönderdi. Bu tehlikeli durumu haber alan Sultan Mesud’un oğlu II. Kılıç Arslan Aksaray’da bir ordu hazırlayarak Konya önlerine varmak üzere olan Bizans birliklerinin önünü kesti ve geleneksel Türk savaş taktikleriyle önce bölerek sonra parçalayarak Bizans birliklerini senesinde büyük bir yenilgiye uğrattı.

    Bizans’ın bu ağır yenilgisinden sonra toparlanan Anadolu Selçuklu güçleri, Anadolu’ya giriş yapan Haçlı güçlerini de adeta kılıçtan geçirdi. Haçlılara karşı alınan bu başarılı sonuçlar devletin güçlü ve yükseliş devrini geri getirdi. Devletin genel politikası olan adalet ve hoşgörü sebebiyle Bizans tebaası olan halk Türk idaresine bağlandı. Devletin yükseliş devrinin mimarı olan Sultan Mesud, birçok eser de yaptırdıktan sonra kırk yıl süren saltanatında yılında vefat etti. Yerine Bizanslılara karşı Konya’yı savunan oğlu II. Kılıç Arslan geçti. 

  • II. Kılıç Arslan Dönemi

    II. Kılıç Arslan da babasının yolundan giderek devletin sınırlarını genişletmeye çalıştı. Doğu seferine çıkarak devletin hakimiyet alanını Fırat sınırına kadar genişletti. II. Kılıç Arslan, Bizanslılar ve topladıkları yardımcı kuvvetlerle yaptığı 17 Eylül Miryokefalon (Düzbel/Karamukbeli) Meydan Muharebesini kazanarak Anadolu’nun bir Türk yurdu olarak kalacağını bütün dünyaya göstermiş oldu. Daha sonra Batı bölgesine Türk Akıncılarını gönderdi. yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi. Denizli ve Antalya kuşatıldı. Danişment arazisi ve Çukurova ele geçirildi.

    Kazanılan başarılar ve zaferler siyasi birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahate çekildi. Sahip olduğu toprakları 11 oğlu arasında paylaştırdı. Kendisi Konya’da büyük Sultan olarak hükümdarlık sürmeye devam etti. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethetmesiyle birlikte III. Haçlı Seferi başladı. Şehzadelerin Haçlı ordusuna karşı koymaları bu birlikleri yavaşlattı ve Anadolu içlerine ilerledikçe Haçlı ordusu imha edildi; ancak bu birliklerin bir kısmı Filistin’e ulaşmayı başardı. Sultan II. Kılıç Arslan Konya’da vefat etti. Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat kardeşleri bu taht varisini kabul etmeyince kardeşler arasında taht kavgaları başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, yılında Konya’yı ele geçirdi ve saltanatını ilan etti. 

  • Rükneddin Süleyman Şah Dönemi

    Rükneddin Süleyman Şah, Birliği sağladıktan sonra Bizans’ı tekrar vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tacizlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum’a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücekliler’den aldığı yardımla, Erzurum’dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz yılında vefat etti. Konya’da Künbedhane’ye defnedildi. Yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan’ın yerine, tekrar Türkiye Selçuklu Sultanı oldu

  • Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi

    Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için Bizanslılar ve Ermenilerle mücadele etti. Dördüncü Haçlı Seferleriyle () İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Bizans hanedanı Anadolu’ya kaçıp, İznik ve Trabzon’da iki devlet kurdu. Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar. Gıyaseddin Keyhüsrev ticaret yolunu açmak için, yılında sefere çıktı. Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı. Ertesi sene Akdeniz sahillerine inerek Antalya’yı fethetti. Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu’daki birçok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı. Gıyaseddin Keyhüsrev, Bizans ordusu ile senesinde Alaşehir’de yapılan muharebede dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti

  • İzzeddin Keykavus Dönemi

    İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesiyle uğraşmak zorunda kaldı. Daha çok iktisadi meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, yılında Viranşehir’de vefat etti. Sivas’ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alaeddin Keykubad geçti.

  • Alaeddin Keykubad Dönemi

    Sultan Alaeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en parlak devri olarak geçti. Anadolu’nun emniyeti için başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine hudutlarda tedbirler aldı. Bu hamleleri yaparken fetihleri de sürdürmeyi ihmal etmedi. Askeri ve ticari önemi büyük olan Kolonas kalesini kuşatma altına aldı. yılında bu kuşatmayı kazanarak kaleyi fethetti. Bu kaleyi fetheden sultanın ismine uyarak “Alaiye” denildi. Moğol tehlikesine karşı tahkim ve askeri önlemler alan devlet, aynı zamanda diplomatik yola da başvurdu. Moğol, Ögedey Kağan’a elçi gönderip barış yaptı. 

  • Yassı Çemen Savaşı ()

    Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubat ile Harzemşahlılar hükümdarı Celalettin Harezm arasında giderek arta düşmanlık, Ahlat Kalesi meselesi ile tehdit içeren mektuplaşmalarla hat safhaya ulaştı. Bunun üzerine Sultan Keykubat, ordusunun başına geçerek düşman haline Harzemşah tehdidini de ortadan kaldırmak için Erzincan üzerine sefere çıktı. Selçuklu taarruzuna hazırlıklı olan Celalettin Harezm, Selçuklu Ordusunu Erzincan yakınlarındaki Yassı Çemen Ovasında karşıladı. Harzemşahlılar, her ne kadar güçlü bir devlet geçmişleri olsa da Moğol İstilalarıyla oldukça zayıflamışlardı. Üstelik Türk ve Müslüman olan Anadolu Selçukluları ile savaşmaktan kaçınıyorlardı. Anadolu Selçuklu Devleti ise en parlak dönemini yaşıyordu Anadolu’nun büyük kısmına hakim durumdaydı. yılında meydana gelen Yassı Çemen savaşı sonunda ağır bir yenilgiye uğrayan Harzemşah hükümdarı yenilgiden sonra hem düşman askerlerinden hem de kendi askerlerinden kaçmak zorunda kaldı. Beraberinde kendisine bağlı birkaç asker alabilen Celaleddin Harezm, savaş meydanından kaçabilse de kaçış yolunda yolunu kesen atlı hırsızlar tarafından öldürüldü.

  • Yassı Çemen Savaşının Sonucu

    Yassı Çemen Savaşı neticesinde Harzemşah Devleti tamamen yıkılmış ve Anadolu Selçuklu Devleti, sınırlarını Ahlat, Bitlis, Van, Malazgirt ve Tiflis’e kadar genişletmiştir; ancak aynı zamanda bu savaş Harzemşahlıları İç Asya’dan koparıp Anadolu’ya sürükleyen Moğollar ile karşı karşıya gelmelerine sebep olmuştur. Çünkü Harzemşahlıların ortadan kalkmasıyla Yassı Çemen Savaşından 13 yıl sonra gerçekleşen Kösedağ Savaşı ile Moğollar Anadolu’ya girerek Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılma sürecine girmesine sebep olmuştur. Alaeddin Keykubad, saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini Moğol istila ve zulmünden korumuştur. Alaeddin Keykubad, 1 Haziran tarihinde Kayseri’de vefat etmiş yerine İzzeddin Kılıç Arslan’ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçmiştir.

  • Kösedağ Savaşı ve Moğol İstilası (3 Temmuz )

    Moğollar, Anadolu Selçuklularının içine düştüğü bu zor durumdan istifade ederek Anadolu içlerine doğru sefere çıkmak üzere İran’da bulunan Moğol ordularının komutanı Baycu Noyan’ı başa getirdiler. Baycu Noyan, Kafkasya’daki Gürcü ve Ermeni kuvvetlerinin desteğini de kazanarak Anadolu Selçuklularının üzerine sefer hazırlıklarına başladı. Babai İsyanından sonra patlak veren Baba İshak isyanını fırsat görerek senesinde Erzurum’a ilk saldırısını gerçekleştirdi. Büyük zulümler ve katliamlar yaparak savunmasız Müslüman halkın mallarını alınca Anadolu Selçukluları 80 bin kişilik bir orduyla Sivas’a karargah kurup Baycu Noyan’ın taarruzunu karşılamaya hazırlandı. Baycu Noyan, bunu haber alınca seferini sonuçlandırmak için ordularını Sivas’a doğru yürüttü. Gıyaseddin Keyhüsrev, babası Alaeddin Keykubat kadar tecrübeli ve kudretli bir hükümdar değildi. Yeteri kadar savaş tecrübesi olmaması sebebiyle önemli kararları ordu komutanlarının kararlarıyla verebiliyordu. Moğolların harekete geçtiğini öğrenince komutanlarına danışarak ikmal imkanları sebebiyle Sivas’da yerleşip buradan savunma yapmaları gerektiği görüşünü aldı. Ordu komutanlarının tavsiyelerine değil devlet erkanında görevli siyasilerin tavsiyelerine itibar eden Gıyaseddin Keyhüsrev, ordusunu Sivas’ın 80 km kadar doğusuna ilerleterek Kösedağ mevkiinde sulak ve otlak bir alana yerleşti. Bu alan askeri teknikler açısından oldukça tehlikeli bir coğrafyaydı. Moğol taarruzlarına karşı savunma hatları nizami değildi ve düzen bozabilecek taarruzlara karşı yeteri kadar güvenli bir bölge niteliği taşımıyordu.

    Keyhüsrev Han, geçitler ve stratejik noktalardaki hazırlıklarını tamamlayıp savunma yapar halde Moğol ordusunu beklemeye başladı. Ancak ordusunun gücüne güvenen ve zafere kesin gözüyle bakan devlet erkanı, kendisine taarruz etmeyi tavsiye ve telkin edince, yeterli savaş tecrübesi bulunmayan Sultan, tedbir ve askeri nizam kurallarını çiğneyerek düşmanı taarruz ederek karşılamaya karar verdi. Moğol ordularının taarruzuna savunarak değil taarruzla karşılık veren Selçuklu ordusu, Moğol ordusunun kadim Türk Savaş Taktiği olan Turan Taktiğini (Kurt Kapanı) kullanarak geri çekilmesiyle Moğol öncü güçlerinin peşinden gitmeye başladılar. Bu stratejik bir hamleydi ve Kösedağ Savaşı’nın sonucunu etkileyecek ilk hata olmuştu.

    Daha önce hiç savaş yönetmemiş olan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, öncü kuvvetlerin bozguna uğratılmasını mağlubiyet zannederek otağını ve hazinelerini bile yanına almadan geri çekildi. Oysa ordu yenilmemişti ve halen savaşa devam etmekteydi. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kaçışından ordusu henüz haberdar olmamıştı. Selçuklu ordusu hava kararana kadar Moğol ordusu ile çarpışmaya devam etti. Hava kararınca geri dönen Selçuklu ordusu, Sultan’ın kaçtığını ancak günün sonunda öğrenebildi. Bunun üzerine askerlerde otağlarını bırakarak ani şekilde cepheyi terk edip geri döndüler. Gün aydınlandığında Selçuklu askerlerinin ortada olmadığını ve çadırlarını terk ettiğini gören Moğollar, önce bu durumun bir hile olduğunu sanıp iki gün boyunca taarruz etmediler. Nihayetinde sonuç almak isteyen Moğollar, çadırların bulunduğu alana kadar ilerlediğinde Selçuklu ordusunun tamamen geri çekildiğini şaşkınlıkla gördüler. Selçuklular için utanç verici, Moğollar içinse kolay kazanılan bu savaş sonrasında Erzincan, Sivas ve Kayseri’ye kadar ilerlediler (3 Temmuz ).

     Utanç verici bir mağlubiyete dönüşen Kösedağ Savaşından sonra Anadolu içlerine kadar ilerleyen Moğollar, istila ettikleri şehirleri yağmalayıp halk üzerinde büyük zulümler uyguladılar. Tam anlamıyla bir basiretsizlik sergileyen Gıyaseddin Keyhüsrev’in veziri Mühezzibüddin Ali, Moğol Başkumandanı Baycu Noyan’la görüşerek daha fazla ilerlememesi için tavsiyeler, hediyeler ve siyasi eylemlerde bulunarak Moğolların daha fazla ilerlemesine engel oldu. Kösedağ Savaşı neticesinde nihayetinde sulh yapılmış ancak Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara ağır vergiler ödemeye mahkum olmuştu.

  • Anadolu Selçuklu Devletinin Çöküşü

    Tahta geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in (), Moğollara Kösedağ savaşında (Temmuz ) yenilmesiyle birlikte devlet yıkılma dönemine girdi. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti. ’da Kızılırmak ve hudut olmak üzere devletin ikiye ayrılması, ’de Karamanlıların isyan ederek Konya üzerine yürümeleri, ’da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, ’deki Mısır Memlük Sultanı Baybars’ın Hatıroğlu’nu desteklemek için Anadolu’ya girip Kayseri’ye kadar gelmesi Karamanoğlu Mehmet Bey’in ’de Konya’ya yeni bir sultan tahta çıkartma girişimiyle Cimri hadisesi gibi çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantılar meydana gelmesi devleti iyice çöküş sürecine soktu. Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beylerinin ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü. Çökmekte olan devletin yıkıntıları üzerinde çeşitli Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanları, beylikler yer kurmaya başladı. Bu beyliklerden, Bizans sınırında kurulan Osmanlı Beyliğinin, Batı Hıristiyan alemine açık olan stratejik konumu, bu beyliğin o yönde sürekli genişlemesine imkan verdi. Ayrıca bu konumsal avantaj Osmanlı Beyliğinin dar ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine göre dostça, bazen de baskı yaparak, bütün Anadolu’yu kendi idaresinde toplamasını, Yüzyılın başlarına kadar üç kıtaya hakim olmasını sağladı. Anadolu da Moğol kökenli bir devlet olan İlhanlıların istilalarıyla birlikte devlet iyice güç kaybetti. Son temsilci hükümdar olan II. Mesut Han’ın ölümünden sonra veliahtı kalmayan devlet Anadolu Selçuklu Devleti yılında resmen yıkıldı. Anadolu Selçuklu toprakları üzerinde Moğollar, haçlı istilası hareketi sonucunda korkunç katliam, yıkım ve dehşet olaylarıyla bölgeyi işgal etiller. Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başladı ve Haçlıların ve Moğolların açtığı yaralar kapanmaya başladı.

  • Anadolu Selçuklu Devletinde Devlet Yapısı, Kültür ve Medeniyet

    Anadolu Selçuklularında devlet toprakları hanedanın ortak mülküydü. Sultan ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırıyordu ve şehzadeler yönetimleri altındaki bölgelerde yarı bağımsız hareket ediyorlardı. Bu, Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki taht kavgalarının ve şehzadelerin ayaklanmalarının önemli nedenlerinden biriydi. I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu geleneğe son vermişti ve merkezi yapıyı güçlendirmişti. Sultan unvanıyla anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı. Merkezi devlet işleri Divan-ı Ali (Büyük Divan) adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Bu kurula vezirler başkanlık ederdi. Vezirden sonraki en yüksek devlet görevi, Niyabet-i saltanatlık makamıydı. Bu makama atanan saltanat naibi, yokluğunda sultana vekalet ederdi. Öbür yüksek devlet görevlilerinden müstevfi, maliye işlerini yürütürdü. Pervane, divanın yaptığı atamalara ve dirliklerin (İktaların) dağıtım işlerine bakardı. Yazışmaları tuğracı yürütür, hukuk işlerine Emir-i dad bakar askerlik işleriyle beylerbeyi ilgilenirdi. Askeri davalara ise Kadı-i leşker bakardı.

    Vilayetlerin yönetiminden sorumlu kişiye subaşı denirdi. Bir tür vali sayılan subaşı, kentin düzenini sağlar ve bölgedeki askerlere komutanlık ederlerdi. Ayrıca melik denen şehzadelerin yönettiği vilayetler bulunuyordu. Melikler doğrudan sultana bağlıydılar ve vilayet merkezinde Büyük Divan’a benzer bir divan kurarlardı. Anadolu Selçukluları, Bizans sınırlarına bir tür sabit öncü kuvvet olarak Türkmen boylarını yerleştirmişlerdi. Bu boyların beyleri sınır bölgelerinde, uçbeyliği denen yarı bağımsız beylikler kurmuşlardı. Anadolu Selçuklularında devletin malı olan topraklar üçe ayrılırdı. Bunlara; dirlik, vakıf ve mülk denilirdi. Sultan dirlikleri, kendisi için asker besleyip yetiştirmeleri için Türkmen beylerine ve komutanlara verilirdi. Mülk adı verilen topraklar ise, üstün hizmetlerde bulunanlara aynı şekilde Sultan tarafından verilirdi. Vakıf arazileri ise, han, hamam, medrese gibi kurumların giderlerinin karşılanması için ayrılmış topraklardı. Selçuklu ordusunun asıl gücü, beylerinin komutasında savaşa katılan Türkmenlere dayanıyordu. Dirlik sahiplerinin kendilerine verilen topraklarda besledikleri Tımarlı Sipahiler subaşıların buyruğunda savaşa katılırdı. Yapısı çeşitli olan Kapıkulu askerleri ise, devlet tarafından çocuk yaşta alınıp eğitilen Müslüman Türkler, diğer Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşuyordu.

    Anadolu Selçuklular döneminde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde imarethaneler kurulmuştu. Buralarda yoksul halka, öğrencilere ve yoksullara parasız yemek verilirdi. Başlıca eğitim kurumları medreselerdi. Başta Konya, Sivas, Tokat ve Amasya olmak üzere birçok kentte medreseler kurulmuştu. Darüşşifa denen hastaneler daha çok Divriği, Sivas, Tokat, Amasra, Kayseri, Konya ve Kastamonu gibi kent merkezlerinde yoğunlaşmışlardı. Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yollar üzerinde han ve kervansaray denen konaklama yerleri vardı. Ulaşım ve ticaretin gelişmesine bağlı olarak bu tür konaklama yerlerinin sayısı gittikçe arttı. Bu kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdı. Anadolu Selçukluları ticarete ve yol güvenliğine büyük önem verirlerdi. Kervan yolarlının güvenliğinin sağlanmasına bağlı olarak Anadolu da ticaret çok gelişmişti. Karadeniz ve Akdeniz’deki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna gelmişti. Ticareti güvence altına alan devlet, karada haydutların, denizde korsanların saldırısına uğrayarak malları yağmalanan tüccarların zararlarını karşılıyordu. Gerek yolculukları sırasında, gerekse kervansaray ve hanlarda konakladıklarında tüccar ve yolcuların güvenliği ve ihtiyaçları karşılanıyordu. Anadolu Selçuklularında özellikle dokumacılık çok gelişmişti. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çıkarılan demir, bakır, gümüş gibi madenler işletiliyordu. Selçuklu devletinde edebiyat ve düşünce alanında da büyük gelişmeler oldu. Necmeddin İshak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Celaleddin Rumi gibi bilgin ve yazarlar yetişti.

    Anadolu Selçukluları ülkenin pek çok yerinde cami, han, kervansaray, imarethane, köprü, çeşme ve medreseler yaptırdılar. Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camisi (), Anadolu Selçuklu mimarisinin özellikleri taşıyan en önemli örneklerden biridir. Ağaç direkler üzerine kurulan içi çini, mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslenen bu tip camilerin başka örneklerinde vardır. Anadolu Selçuklu Sultanları adına yaptırılan kervansaraylar “Sultan Han” ya da “Han” olarak adlandırılırdı. Hanlar çok büyük boyutlu yapılardı, bu yapılar devrin hükümdarının ihtişamını yansıtıyorlardı. Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında, Konya’da Alaeddin Camii, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Beyşehir’de Kubadabad Sarayı, Niğde’de Alaeddin Camii, Ankara’da Aslanhane Camisi, Kayseri’de Huand Hatun Camii ve Külliyesi, Afyonkarahisar’da Ulucami, Erzurum’da Çifte Minareli Medrese, Sivas’da Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehir’deki Melik Gazi Kümbeti, Ahlat’da Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile Nevşehir’de (Tuzluköy camii, Kızılkaya camii) diğer yapılar (Nevşehir Kalesi vb.), Çankırı’da Taşmescid gösterilebilir.

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler


  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ




izmir escort

antalya escort

izmir escort

antalya escort

izmir escort

bursa escort

porno izle

brazzers porno

istanbul escort

instagram ucuz takipçi

instagram takipci kasma

takipçi satın al

escort istanbul

escort bayan

instagram takipçi satın alma

takipçi satın al ucuz

instagram takipçi satın al

takipçi satın alma

porno

porno

smm panel türkiye

instagram takipçi

takipçi instagram

Escort Adana

escort istanbul

escort istanbul

smm panel

instagram takipçi hilesi

takipçi satın al

escort

izmir escort

porno video

porno izle

bornova escort

istanbul escort


monash.pw internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright - Tüm Hakları Saklıdır.

AnasayfaKünyeİletişim

Zerrin Günal Öden

Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçuklu Devleti, Sultan, II. Gıyaseddin Mesud, II. İzzeddin Keykavus

yılında on bir yaşında Türkiye Selçuklu tahtına çıkan H. İzzeddin Keykavus'un saltanat yılları kardeşleriyle mücadele İçinde geçti. özellikle kardeşi Kılıç Arslan'ın faaliyetleri karşısında ülkesini terk etmek zorunda kalan H. İzeddin, ömrünü 17 yıl sürecek olan bir gurbet hayati ile noktaladı.

yılında İstanbul'da latin hâkimiyeti sona ermiş, VIII. Mikhail Palaiologos () yeniden İstanbul'da Bizans tahtına kavuşmuştu. Daha önce Konya'ya giderek Keykavus tarafından iyi karşılanmış olan Mikhail, bu kez yanına gelen Keykavus'a hayli itibar gösterecektir[1].

II. İzeddin Keykavus, 27 yaşında iken yılı kışında annesi, karısı, çocukları Gıyaseddin Mesud ve Rükneddin Geyûmers, Ali Bahadır ve Uğurlu gibi yakın adamları[2], Hıristiyan dayılan Kir Haye ve Kir Kedid, bazı emirler ve maiyyeti ile birlikte Antalya'dan bir gemiye binerek İstanbul'a gitti. Selçuklu sultanini çok büyük bir itibarla misafir eden imparator, onun İstanbul'da istediği gibi yaşamasına, muhafızlarıyla dolaşmasına ve hükümdarlara mahsus kırmızı ayakkabı giymesine izin verdi. Onun Bizans'a sığınmasından bir süre sonra yanında bulunan Türkler, şehir hayatinin kendilerine uygun olmadığı gerekçesiyle taşrada ikamet etmeli istediler. Bu talep üzerine imparator Mikhail, Dobruca'yı onlara malikane olarak verdiği gibi, II. İzeddin'e Selçuklu tahtım ele geçirebilmesi için yardim vaadinde de bulundu[3]. Nitekim, Sari Saltuk önderliğinde Türkmen ailesinin Üsküdar yoluyla İstanbul'a gelişi sultan İzeddin'in Selçuklu tahtını elde etme ümidini daha da kuvvetlendirdi[4].

Ancak İstanbul'da yaşanan bu dostluk havası fazla uzun sürmedi. Yakındoğu siyasetindeki değişim konusunda İlhanlı hükümdarı Hülagu'nun baskısı imparatorluk merkezinde hissedilmeye başladı. Böylece imparator, Selçuklu sultanına karşı dostane siyasetini değiştirdi[5]. Keykavus, planlarını gerçekleştirmek için Sarı Saltuk Türkmenleri ile kendi hassa askerleri kumandanı Ali Bahadır'm yardımına güvenmekteydi. Ama sultanın bu düşüncesi ve adamları ile birlikte imparatoru öldürerek tahtını ele geçirmek istemesi, onun imparator tarafından ailesi ile birlikte Enez kalesine hapsedilmesine yol açtı (). imparator, sultanın ileri gelen emirlerini de Ayasofya'ya getirerek, orada Hıristiyanlığı kabule zorladı. Hıristiyanlığı kabul etmeyerek direnen Emir Âhur Uğurlu zehirlendi[6], Ali Bahadır katledildi. Geri kalan askerlerin çoğu Hıristiyanlığı kabul ederek Bizans ordusundaki Türkopoller sınıfına katıldılar[7], imparatorun bu davranışı gerçekte İlhanlı hükümdarı Hülagu'dan çekinerek ona yaranmak amacından kaynaklanmaktaydı. Zira sultan İzeddin, Bizans tahtını ele geçirecek bir durumda değildi[8]. Ancak sultanın Enez'deki hapis hayan uzun sürmedi, / yılında Altınorda Hanı Berke Han'ın gönderdiği kuvvetler tarafından kurtarılarak Kırım'a götürüldü[9]. Burada kendisine verilen iktâda / yılına kadar yaşayan sultan İzzeddin,hayatının sonuna kadar Selçuklu tahtını yeniden ele geçirme ümidini kaybetmedi. Hatta çocuklarını da bu amaç için yetiştirdi[10]. Gerçekten de oğullarından II. Mesud, babasının hayalini gerçekleştirerek Selçuklu tahtına çıkarken, ayni zamanda Selçuklu saltanatının son temsilcisi de olacaktır.

II. Mesud, babasıyla birlikte Kırım'a kaçmıştı. Sultan İzeddin'in diğer oğlu İstanbul'da kalmış ve Hıristiyanlığı kabul ederek Melik Konstantin adını almıştı. Sultanin İstanbul'da kalan ve Hıristiyan olan bir de kızı bulunuyordu[11].

II. İzeddin Keykavus'un oğullarından ilk önce Melik Siyavuş (Alaeddin- Cimri) Selçuklu 'tahtı İçin mücadele etti. Sultan İzeddin'in ölümünden sonra büyük oğlu ve veliahdı Giyaseddin Mesud'a diğer kardeşleri ve emirler biat ederek, Selçuklu tahtım ele geçirmek üzere Anadolu'ya geçmeye karar verdiler, öte yandan, İzeddin'in oğullarından Rükneddin Geyûmers Karadeniz'i aşarak Amasya taraflarına gelmiş, ancak yakalanarak Kastamonu kalesine hapsedilmiştir. Daha sonra bu şehzade Cobanoğulları'ndan Muzaffereddin Yavlak Arslan tarafından Sinop'a gelen II. Mesud'a teslim edilmiş. Giyaseddin Mesud, Kastamonu beyi Yavlak Arslan'm yardımıyla Selçuklu tali tını ele geçirmeyi başarmıştır () [12].

Bizans tarihçisi Pachymeres[13], eserinde Melek Masour (Melik Masur) adli bir Selçuklu şehzadesinden bahseder. Melik Masur'un II. Mesud ya da kardeşi Rükneddin Kılıç Arslan olduğu şeklinde görüşler mevcut olduğu gibi, bir başka görüşe göre II. İzeddin Keykavus'un Mansur adında başka bir oğludur. [14]

Pachymeres'in Masur hakkında yazdıkları şöyle: "Melek Masour, tahtından olan babası II. İzeddin Keykavus ile ayni kaderi paylaşarak onunla birlikte Enez'den Kırım'a gitmişti. Babasının ölümünden sonra Karadeniz'i aşarak Kastamonu (Thymaenam) 'ya geldi. Moğol hakanı Argun Han'a hediyeler sunarak, onun teveccühünü kazanmayı başardı. Böylece Melek Masour, babasının geçmişte sahip olduğu yerlere hakim oldu. Bölgenin Türk emirlerini kendi rızalarıyla ve zor kullanarak itaat altına aidi. Amourious (Muzaffereddin Yavlak Arslan) ise Mogollar ile görüşerek, onlardan askeri yardim temin etti ve Masoıır'a karşı mukavemete başladı. Bu durum karşısında Masour,karısı ve maiyyeti ile birlikte kaçmaya mecbur kalarak, Bizans imparatorundan sığınma talebinde bulundu. Masour, ilk önce Ereğli (Karadeniz Ereğlisi)'ye oradan da İstanbul'a geldi. Fakat bu sırada Nif'te bulunan imparator, Masour'dan yanına gelmesini istedi. Bunun üzerine Masour, karısını[15] İstanbul'da bırakarak, imparator'un emrindeki bir memurun refakatinde Nif'e doğru yola çıktı. Ancak yari yolda Edremit'te iken imparatorun yanına gitmesinin hiçbir olumlu netice vermeyeceğini anladı. Bu sebeple ülkesine geri döndü ve hatta eski gücünü fazlasıyla elde etti () [16]. Bu gelişmeler karşısında Amourios, Masour'a karşı mukavemetin boşuna ve tehlikeli olacağını düşünerek, beraberinde yedi oğlu ve hediyeler ile birlikte

Masour'un huzuruna giderek itaatini arzetti. Fakat Masour, hediyeleri kabul etmesine rağmen, eski kinini hatırlayarak onu ve ailesini hemen orada öldürttü. Amouiros (M. Yavlak Arslan) Masour'un ayaklan önüne düşerek yuvarlandı". Pachymeres'in eserini neşredenler tarafından düzenlenen kronolojiye göre M. Yavlak Arslan yılında öldürülmüştür[17]. Aksarayı[18] ise onun ölümünü / yılı olayları içinde kaydetmektedir. Pachymeres, Amourios'un ölümünden sonraki olayları da şöyle hikâye eder: "Melek Masour tarafından ailesi kılıçtan geçirilen Ali Bey, intikam almaya karar verdi. Bunun için birçok Türkle birleşerek bir asi gibi Masour'un topraklarını tahrip etmeye başladı. Masour, Ali'ye karşı harekete geçti. Fakat ikisi arasında yapılan teke tek mücadelede Ali Bey, atından düşen Melek Masour'u kılıcıyla öldürdü. Bu olay Amourionlu Ali'nin şöhret ve itibarını arttırdı. Ali bundan sonra ismine ek olarak babasının adıyla anılmaya başladı". Yine eserin kronoloji cetvelinden bu olayın yılına tarihlendiğini görüyoruz[19]. Görüldüğü gibi Pachymeres, açık bir şekilde Melek Masour'un Ali Bey tarafından öldürüldüğünü yazmaktadır. Ancak O. Turan[20], bu cümleyi melik Mesud, muharebede sultan İzzeddin’in oğlunu öldürünce, Umur (Amur)'un cesareti arttı" şeklinde aktarmaktadır. Bu hüküm bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olmalıdır. O. Turan, burada adı geçen Melek Masour'u melik Mesud olarak kabul ediyor ve onun II. İzzeddin’in oğlunu öldürünce Umur'un cesareti arttı diyor. Burada, neden Umur'un cesareti artsın? sorusu akla gelmektedir. Üstelik O. Turan, Melek Masour'u melik Mesud olarak kabul ettiğinden, Pachymeres'in kayıtlarını da peşinen kabul etmiş sayılmalıdır. Yani Umur'un oğlu Ali tarafından öldürülen şahıs melik Mesud'dur. Zira Pachymeres’e göre, II. İzzeddin’in oğlu melik Mesud, Ali tarafından öldürülünce Ali'nin bu sebeple itibar ve cesareti artmıştır. Öte yandan, O. Turan'ın bu konuda yani Melik Masour'un kimliği hususunda değişik değerlendirmeler yaptığında görüyoruz. O, aynı şahsı (yani Masour) Mesud'un kardeşi Feramurz olarak kabul eder ve onun atından düşerek öldüğünü, bu durumda melik Feramurz’un İstanbul'da kalan oğlu Alaeddin Keykubad'ın Anadolu'ya gelerek sultan Mesud'un yerine geçtiğini yazar. Bu yorum karşısında şu soru akla gelmektedir. Ölen kişi Mesud değil, Feramurz ise neden sultanlığa Feramurz'un oğlu davet edilsin? Zira o sırada Selçuklu tahtında Mesud bulunmaktadır.

O. Turan'a göre[21], II. Gıyaseddin Mesud'un birinci saltanat! yılları arasındadır. yılları arasında Selçuklu tahtı boş kalmıştır. yıllarında Feramurz'un oğlu III. Alaeddin Keykubad. Selçuklu tahtında yer alır ve yıllarında II. Mesud ikinci defa Selçuklu sultanlığı yapar. Dolayısıyla müellif, II. Mesud'un Selçuklu saltanatına iki defa geçtiğini, özellikle yerli kaynaklara dayanarak ileri sürerken, onun bu konuda yine de devam eden şüphelerinin zaman İçinde kendisini ayni konuda değişik yorumlar yapmaya itmiş görünmektedir. Nitekim o. Turan, Melik Masur hakkındaki fikrini üçüncü kez değiştirmiştir. Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar[22] adlı çalışmasında II. İzeddin Keykavus'un Mesud, Geyûmers, Feamurz, Siyavüş ve Kılıç Arslan olmak üzere beş oğlunun yani sıra bir de İstanbul'da kalarak Hıristiyan olan melik Konstantin adında bir oğlunun olduğunu belirttikten sonra, yukarıda bahsedilen iddi- asının aksine (yani Pachymeres'de adi geçen Masour'un melik Feramurz olduğu görüşü), bu kişinin Kılıç Arslan olduğunu yazar, o. Turan'a göre "Siyavüş, henüz biraderi Mesud tahta çıkmadan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'e karşı cenupta Karamanlı Türkmenlerle harekete geçtiği gibi. Kılıç Arslan da şimalde Kastamonu Iravalisindeki Türkmenlerle sultan Mesud'a karşı şiddetli bir mücadeleye girişti (/) ve neticede Kılıç Arslan ile birlikte Türkmenler müthiş bir mağlubiyete uğradılar. Bu hususta tafsilat veren Aksatayı, bu şehzadenin akıbetinden bahsetmez''. Müellif, “Pachymeres, adını vermeden (aksine isim verilmektedir: Masour) melik unvanıyla bir şehzadenin Kastamonu havalisindeki Türkmenlerin başı bulunan Umur tarafından mağlup edilerek İstanbul'a gidip birçok maceralar geçirdiğini yazarken, "İzeddin Keykavus'un yine melik unvanıyla zikrettiği bir şehzadesinin de sultan Mesud tarafından öldürüldüğünü söyler ki, bunun Kılıç Arslan o İması iktiza eder" kanaatindedir. Halbuki Pachymeres'in eserinde melik unvanlı bir şehzadenin sultan Mesud tarafından öldürüldüğü kaydı yoktur. O. Turan, bu şehzadenin melik Feramurz iddiasından herhalde Müneccimbaşı'nm eserinde yer alan bilgilere dayanarak vazgeçmiş olmalıdır. Zira müellif, Muneccimbaşı[23]nın "Feramurz'un Bizans imparatorunun hapsinde öldüğünü, oğlu Keykubad’ın /'da imparator tarafından İlhanlı hükümdarına gönderildiğini ve bu suretle amcası Mesud'un yerine Selçuklu tahtına geçirildiğini" yazdığını belirterek, "bununla beraber bu malumatın kaynağı ve mezkûr melik olduğu henüz meçhul kalmaktadır" demektedir.

Gerçekten de, Pachymeres'de adı geçen Melek Masour'un kimliğini doğru ve kesin olarak tespit etmek, bu konudaki kaynak yetersizliğinden meydana gelen zorluğa rağmen, Selçuklu saltanat şeceresini[24] tam ve doğru olarak düzenleme hususunda oldukça önem taşımaktadır. P. Wittek, C. Cahen gibi batılılı araştırmacılar[25], bu şahsın Mesud olduğu görüşündedirler. İslâm kaynaklarında bunu teyid edecek bir bilgi ise bulunmamakta, günümüzde yukarıda belirtildiği gibi, konu şimdilik şüpheli bir görüşle açıklanmak tadır.

Dönemin olaylarını yakından takip eden bir başka Bizanslı tarihçi de N. Gregoras'dır. O, Roma Tarih[26] adlı eserinde isim vermeden Melekus adında birinden bahseder ve şöyle devam eder. "Melekus imparatorun yanına gitmekten vazgeçerek, Türklerin yanına döndü. Onlardan babasından kalan sultanlığın kendisine verilmesini talep etti. Bundan sonra çok yaşamadı öldü. Bazı katiller tarafından düzenlenen suikast neticesinde öldürüldü. Bundan sonra Türklerin talihi ters döndü, ülke parçalandı. Hattâ, birçok sıradan ve soylu kişiler bile etrafına adam toplayarak haydutluk yapmaya başladılar. Silahları sadece ok ve yaydı. Bunlar dar geçitleri tutarak Roma şehirlerini sık sık taciz ettiler". N. Gregoras'ın eserinin Bonnae neşrinin II. cildinde verilen nodarda[27], Gregoras'ın yukarıda anlatılan kayıtlarına şu açıklama getirilmektedir. "Pacymeres, Amourio (Yavlak Arslan)'yu Konya sultanının oğlu Meleco'nun öldürdüğünü anlatır. Halis (Ali) Türkleri etrafına topladı ve Melec'i savaşta öldürdü. Bundan sonra Ali'nin -ki o zaman Amurii ismini kendi adına ilâve etmişti- gücü artmıştı ve Roma bölgelerini akınlarla taciz etmeye başladı. Aynı eserde verilen bir başka notta, şu açıklamaya yer verilir: "Konya Sultanı Meleco tarafından öldürülen Amur'un oğullarından sadece Ali (Halis) yaşamıştır. Buna da Amurius adı verilmiştir. Bu Amur tarafından Melecus öldürülmüştür"[28].

Pachymeres ve Gregoras'ın eserlerinde adı geçen Melek Masour ya da Melecus'un II. Mesud olabileceği görüşünden yola çıkarsak, onun Selçuklu tahtına sadece bir defa çıktığını ve / yılında öldüğünü kabul etmemiz gerekir. Olayları Aksarayî'ye dayanarak değerlendiren O. Turan[29],komi ile ilgili şu bilgileri aktarır. ” yılında Argun Han'ın ölümüyle meydana gelen Moğol taht kavgaları Anadolu'da da karışıklık yaratmıştı. Nitekim, II. İzzeddin Keykavvıs'un oğullarından Rükneddin Kılıç Arslan, kardeşi II. Mesud'a karşı ayaklandı". II. Mesud belki de bu isyan karşısında Bizans'a gitmeyi planlamış olmalıdır. Fakat onun bu teşebbüsünden Pachymeres'den başka bir kaynakta bahsedilmemektedir. "Geyhatu ( ) İlhanlı hükümdarı olduktan sonra Anadolu'daki karışıklığa son vermek amacıyla Konya'ya geldiğinde (/) II. Mesud, Kastamonu ucuna giderek kardeşine karşı mücadeleye girişti. Geyhatu, Karaman, Eşref ve Menteşe Beylikleri üzerine seferler düzenledikten sonra Rükneddin Kılıç Arslan üzerine de bir ordu şevketti. Bu ordunun başında II. Mesud bulunuyordu. II. Mesud’un başında bulunduğu Selçuk-Moğol ordusu, Kılıç Arslan- Yavlak Arslan kuvvetleri karşısında önce yenilerek geri çekilmiş ve beraberindekileri kurtararak Osmancık'a çekilmişlerdir. M. Yavlak Arslan bu çarpışma sırasında ölmüştür. Selçuk-Moğol ordusu Kastamonu Beyi nin ölmesine rağmen bu şehri işgal etmemişlerdir". O. Turan'a göre bu durumdan galip ile mağlup arasında fazla bir fark olmadığı anlaşılmalıdır.

Pachymeres'in Masour'un Bizans'a gidiş-gelişi ile akıbeti hakkında verdiği bilgiler dışında Masour ile II. Mesud arasında Bizans ve Doğu kaynaklarında birbirine paralellik gösteren olaylar mevcuttur. Bunların birincisi, Mesud’un babasıyla birlikte Enez'den Kırım’a gitmesi ve oradan Kastamonu’ya geçişi ile Selçuklu tahtına oturması, İkincisi ise, Çobanoğlu M. Yavlak Arslan'ın Mesud ile yaptığı mücadele neticesinde öldürülmesidir. M. Yavlak Arslan'ın ölümü, Pachymeres'in kaydettiğine göre mücadeleden vazgeçerek itaat etmek için Mesud’un huzuruna geldiği sırada, Aksarayî'ye göre ise Mesud’un başında bulunduğu Selçuk-Moğol ordusunun ani baskınıyla meydana gelen çarpışmalar sırasında gerçekleşmiştir. Her ne şekilde olursa olsun M. Yavlak Arslan'ın ölümü II. Mesud ile alâkalıdır. Bu bakımdan Pachymeres'de adı geçen Masour'un II. Mesud olması oldukça muhtemel görünmektedir. Ayrıca II. Mesud, II. İzzeddin Keykavus'un İstanbul'da bulunduğu sırada yanında bulunan oğludur. Öteki oğulları Feramurz, Siyavüş ve Kılıç Arslan Kırım'da geçirdiği hayatında ikinci evliliğinden olmuştur. II. Mesud, herhalde Bizans'ı tanıması sebebiyle zor anında, kardeşlerinin de bulunduğu İstanbul'a gitmek istemiştir. Öte yandan, daha önce belirttiğimiz gibi O. Turan, Melik Masour’un Feramurz olduğu görüşünden vazgeçip, onun Kılıç Arslan olduğu kanısını vurgulamışa. Fakat bu durumda, Yavlak Arslan'ın oğlu Ali'nin neden babasının intikamını almak uğruna aynı amaç İçin savaşmış olan Kılıç Arslan'ı öldürdüğü ve neden müttefikini öldürünce itibar ve cesaretinin arttığı sorusu akla gelmektedir. Yavlak Arslan'ın ölümüne sebep olan kişi Mesud ise, ona karşı mücadele edip, öldürmesi daha mantıklı değil midir? Nitekim Bizanslı tarihçiler Pachymeres ve Gregoras'a göre de boyle olmuştur.

Aksaray'yi[30] göre II. Mesud, Moğol emiri Baltu'nun isyanında (/) zorunlu olarak taraf olunca, tahttan indirilerek Gazan Han'ın yanına gönderilmiş, Hemedan'a sürülerek, perişan bir hayat sürmüştür. Yerine yeğeni (amcası Feramurz'un oğlu) Alaeddin Keykubad getirildi. Ancak hemen sonra / yılında Sülemiş'in İsyanı başgösterdi. Bu isyan sırasında İlhan'a sadık kalan Alaeddin Keykubad, onun huzuruna gitmiş ve Hülagu'nıın kızı ile evlendirilmiştir. III. Alaeddin Keykubad, Gazan Han'ın ikinci Şam seferinden sonra (/) Anadolu'ya döndü. Daha sonra hakkındaki şikayetler üzerine hükümdarlıktan azledilerek İsfahan'a gönderilen Alaeddin Keykubad, çok geçmeden orada adamlarından biri tarafından öldürüldü. yılı sonu yılı başında () Selçuklu tahtı Hemedan'da bulunan II. Mesud'a verildi. Mesud, yine eskisi gibi varlığı ile yokluğu bir şekilde silik bir hayat geçirdi. / yılında sultan Mesud, Anadolu ilhanlı emiri Abuşka ile birlikte Cahıoğlu'nu kuşattıkları sırada Gazan Han'ın ölüm haberi geldi ve kuşatma kaldırıldı. Gazan Han'ın vefat tarihli yılı Şevvali/Mayıs 13O3'dür. Aksarayı, II. Mesud'un vefat tarihini vermez, fakat Olcaytu Han'ın cülûsu sırasında hasta olan II. Mesud'un. bir yıl kadar bu hastalıkla mücadele ettikten sonra vefat ettiğini kaydeder.

O. Turan[31], Selçuklu hanedanının İnkırazı üzerinde bir araştırma yapılmadığı İçin bugüne kadar sultan Mesud'un ölümüne dair Niğdeli Kadı Ahmed[32]in verdiği / yılının münakaşasız kabul edildiğini ve Selçuklu hanedanının sonu da bu tarih sayıldığını ifade etmektedir. Ona göre bu çağdaş müellif, II. Mesud'un ölüm tarihini vermekle birlikte tabutunun Simre'ye götürülüp kızkardeşinin yanına defnolunduğunu sandığını tereddütle ifade etmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, sadece Aksarayi'nın verdiği bilgilere dayanarak II. Mesud’un saltanat yılları ve akıbeti hakkında ve sadece Kadı Ahmed'in verdiği tarihine dayanarak, hayli karışık bir manzara arzeden bu dönem içinde Selçuklu saltanatının sonunu kesin olarak tayin etmek oldukça iddialı ve belki de yanlış sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Zira bu konuda ortaya şüpheli bir sonuç çıkmaktadır. Yani yerli kaynaklara itibar edersek II. Mesud'u iki defa Selçuklu tahtında görüyoruz ve yılına kadar takip edebiliyoruz. Bizans kaynaklarına bakarsak, II. Mesud’un hayatı / yılında sona ermiştir.

Diğer kaynaklarda ise II. Mesud hakkında kesin verilere ulaşmak pek mümkün görünmüyor. Ancak bazı kaynaklarda II. Mesud ve III. Alaeddin Keykubad hakkında verilen tarihleri gözden geçirirsek, yine de tarihi ile çelişen bazı bilgilerin mevcut olduğunu görmekteyiz.

II. Mesud’un vefat tarihini / yılı olarak veren tek kaynak olan el-veled-üş-şefik adlı eserinde Niğdeli Kadı Ahmed[33]'in kaydettiğine göre, III. Alaeddin Keykubad /[34] yılında ilk defa Mesud’un yokluğunda ve hattâ kendi babasının vefan dolayısıyla çektiği acı henüz taze iken tahta geçmiştir. / yılı sonu / yılı başında yine Mesud’un yokluğunda ikinci defa saltanata geçen Alaeddin Keykubad, kendi emirlerinin entrikaları sonucu / yılında tekrar tahttan indirilerek İsfahan'a gönderildi. Onun tahtta kalış süresi "şarap üzerinde köpüğün durması kadar" olarak değerlendirilmiştir. Kadı Ahmed'e göre sultan Mesud Selçuklu saltanatının sonuncu sultanıdır.

Öte yandan Ahmed bin Mahmud'un Seiçuknâme[35]'sine göre II. Mesud, / tarihinde ölmüştür. Yerine kardeşinin oğlu Keykubad b. Feramurz, Gazan Han fermanı ile Selçuklu tahtına geçmiştir.

Anonim Sclçuknâmei[36]de ise II. Mesud’un akibetinden söz edilmeden / tarihinde âlemin birbirine karıştığı, herkesin kendi başına emir olduğu, düzen kalmadığı ifade edilerek, Alaeddin bin Feramurz'un / tarihinde Konya tahtına oturduğu kaydedilmektedir.

Cennâbî[37] de konu ile ilgili olarak şu bilgileri verir: II. Mesud zamanında Anadolu'daki Selçuklu hâkimiyeti sarsılmıştı. Bu durumdan faydalanan her emir bir bölgeyi istilâ etti. Sultan Gıyaseddin Mesud ise fakir bir duruma düştü. Hattâ alacaklıların ondan sürekli olarak paralarını istemelerinden dolayı zehir içerek öldüğü söylenir. Cennâbî, II. Mesud ölünce yerine Feramurz'un oğlu Alaeddin Keykubad'ın Selçuklu tahtına geçtiğini yazarken II. Mesud'un vefat tarihini vermez. Alaeddin Keykubad'ın ise / yılı civarında öldüğünü beyan eder. Cennâbi'nin, Alaeddin Keykubad'ın II. Mesud'un ölümü üzerine tahta geçtiği kaydından II. Mesud'un sadece bir defa Selçuklu tahtında bulunduğu anlaşılıyor. Ayrıca, Cennâbî, Selçukluların son hükümdarının Alaeddin'in oğlu Gıyaseddin (Gıyaseddin III. Mesud ?) olduğunun söylendiğini kaydederek, zorba ve zalim biri olan Gıyaseddin’in kendisine karşı ayaklanan emirler tarafından öldürüldüğünü yazar. Hükümdarlığı kısa sürdüğü için hiç tanınmayan bir hükümdardır.

Mehmed Neşrî[38] ise eserinde sultan Mesud'un /'den sonra öldüğünü ve bazılarının dediğine göre Mehmed Hudabende Olcaytu Han zamanında kendi nefsini depelediğini, ondan sonra devletin yıkıldığını, bunlar için hutbe ve sikke kalmadığını kaydederek, /'de Gıyaseddin Mesud, Malatya ve Sivas ve Harput sultanı iken kardeşinin oğlu Keykubad bin Feramurz bin Keykavus'un bilâd-ı Konya ve sevâhil ve Engûrîyye sultanı olduğunu yazmaktadır. Ona göre, Osman Gazi, bunların zamanında sultan Alaeddin Keykubad bin Feramurz'dan kılıç kuşanmıştır. Ayrıca Neşrî, Osman Gazi'nin Âl-i Selçuk'tan idrâk ettiği kişinin Mesud bin Keykubad bin Feramurz ibn-i Keykavus olduğunu ve buna dahi sultan Alaeddin denildiğini, bunun da sultan Alaeddin-i sâni olduğunu kaydetmektedir. Eğer Neşrî'ye itibar edecek olursak, burada ortaya bir III. Mesud çıkmaktadır ki, bu Alaeddin Keykubad'ın oğludur. Öte yandan İ. Artuk[39], /tarihli Bulgurlu (Uluborlu)'da basılmış bir sikkenin III. Gıyaseddin Mesud'a ait olduğunu yazmaktadır.

Sonuç olarak, kaynakların yetersizliğine rağmen, Türkiye Selçuklu saltanatının sonunu tayin etmesi bakımından önem kazanan II. Mesud'tın vefat tarihi olarak yaygın bir biçimde kabul edilmiş olan tarihine şüpheyle yaklaşmanın gerekliliği ve II. Mesud'tın Selçuklu tahtına belki de sadece bir defa geçtiğinin, daha kuvvetli bir olasılık olması sebebiyle Selçuklu saltanat şeceresinin yeniden gözden geçirilmesinin yerinde olacağı ifade edilebilir. Buna göre, Selçuklu saltanat kronolojisi ve şeceresinin şu şekilde düzenlenebileceği kanaatindeyim:

II. Mesud'un saltanatı /

Selçuklu tahtının boş kalması //98

III. Alaeddin Keykubad'ın saltanatı //

III. Mesud (III. Alaeddin Keykubad'ın oğlu)'un saltanatı???

Dipnotlar

  1. O. Turan. Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul , s. ; monash.pw, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara s monash.pw, Keykavus mad.. İA, VI. S
  2. EMerçil, "Bizans'ta Selçuklu Hanedan Mensuplan", XI. Türk Tarih Kongresinden ayn basını, Ankara s. not 31
  3. monash.pwas. fiyzantina Historia. I. (CSHB). EdLShopen, Bonnae , S; Aksarayi. Musâmeretü'¡-ahbar, n؛r.. o. Turan, Ankara , S.7O; ibn Bibi, Tevârih-İ Â1-İ Selçuk, Yazıcioglu Ali trc., n,r.. monash.pwa. ikiden , S; monash.pw, Türkiye Tarihi, S; monash.pw Iran Mogollan, Ankara , s
  4. monash.pw (Türkiye Tarihi, S ve not 47)'a gore, San Saltuk Türkmenleri / I'de Sinop'tan gemilerle Dobruca'ya geçmiştir. monash.pw, monash.pw, ”Yazijioglu 'Ali on the Christian Turks of the Dobruja", BOAS, XIV ()s; monash.pwçü. a.g.m., S
  5. monash.pw Türkiye Tarihi, S; monash.pw. (a.g.e., S not 69) BizanslI tarihci Pachymeres’in imparator Mikhail in Tatarları düşünerek izzeddin'e yardim edemediğini ve boş ümidlerle İstanbul'da tuttuğunu kaydettiğini de belirtmektedir
  6. monash.pw (Türkiye Tarihi', S not 71), Uğurlunun gözlerine mil çekildiğini yazar
  7. monash.pwas, 1. s AksarayI, S; ibn Bibi, s; monash.pw Türkiye Tarihi, s
  8. Ibni Bibi, s; AksarayI, s; monash.pwas, I. S.1O1; monash.pw Türkiye Tarihi, s ; monash.pw, Keykavus mad., İA, S
  9. Aksarayi. S; monash.pwas, I. S; monash.pw, Keykavus mad.. İA, S; monash.pwçü, a.g.m., s
  10. monash.pw, Keykavus mad., İA, s; Hammer. Deıieti Osmaniyye Tarihi, I. trc., M Ata, İstanbul , s). Berke Han’ın sultan izzeddin'e Sulcad ve Sudak nahiyelerini malikane olarak verdiğini ve kızını onunla evlendirdiğini yazarak, sultanin ilk karısını Karaferye’de imparatorun hükmü alttnda bıraktığını, burada hâlâ "Ana Kapısı” denüen bir yer olduğunu, sultanin bu ilk karısının şehir kapışına yakm bir kalede, sultan Izzeddin’in öldüğüne dair aldığı yalan bir liaber üzerine kendini kaleden a tip öldürdüğünü yazmaktadır (/); bkz., monash.pw, a.g.m., SO.
  11. monash.pw Keykarus mad., ¡A S
  12. ibni Bîbî, el-Evâmii'ü 'I -'Alaiyye fi'l-Umûri'l-Alâ iyye, haz. monash.pw, tıpkıbasım, Ankara , s; Sultan Veled Divani na gore (Divan-I Sultan Veled, nşr. F. Nafiz Uzluk. , s. 49, 53, ) II. Mesud'uıı Konya'ya gelişi 25 Rehiulahir /13 Ağustos 'dir. Ayr. bk. o. Turan, Türkiye Tarihi, s. monash.pw, Resmi Vesikalar, S.1O; monash.pwin'in vefatI zerine Alunorda hükümdarı Mengu Timur, sultanin oğlu Mesud'u Uey annesi Orbay Hatun ile Moğol adeti gereği elendirmek istemiş, Mesud bu teklifi kabul etmeyerek Anadolu'ya geçmiştir. Bu konuda bkz., Cennabî, el-'Aylemü'z-zâhir fi ahvâli'1-evâil ve'1-evâhir (Anadolu Selçukluları ile ilgili kısmının tenkidi¡ metin neşri)(monash.pw tezi), haz. Muharrem Kesik, İstanbul , S, ١’٩ monash.pw, Altmorda Hanhğinın Kuruluş ,'e Yükseliş Devirleri, İstanbul , S; monash.pwçet, Kastamonu, İstanbul s
  13. monash.pweres, De Michaele et Andronico Palaeologis,II. monash.pw (CSHB), , s; monash.pw, monash.pwıı, Türkiye Tarihi. S
  14. monash.pwıı Türkiye Tarihi, S; monash.pwıı, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul , S; YYucel, Çobanoğullan Candaroğullan Beylikleri, Ankara , S; monash.pw, a.g.m., S; monash.pwıı, "Questions d'Histoire de la Prosince de Kastamonu au XHIe siecle". SAD, III. Ankara S; monash.pwiadou, "Pachymeres on the Amourioi of Kastamonu", Byzantine and Modern Greek Studies3., Oxford S
  15. Masour'un İstanbul’da bıraktığı karısı bir sure sonra yanma gönderilmiş, fakat kızı İstanbul'da kalmıştır. II. Andronikos onu bir rehine olarak alıkoymuş, daha sonra melik ishak ile evlendirmeyi planlamıştır. Melik ishak, bir görüşe gore (monash.pw a.g.m.. S) muhtemelen Karasili bir Türk e miridir. Bir diger görüşe gore ise (monash.pw, History of the Byzantine and Greek Empire (from MLVII ،o MCCCCLIII), Edinburg and London , S.5O2) Selçuklu sultanlan neslinden gelmekteydi, o. Bizans'ın yardımıyla Selçuklu lahtma oturmak ve bu amaç İçin sultan Mesud'un luzi ile evlenmek niyetindeydi. Bizans imparatoru II. Andronikos, II. ؛zzeddin'in oğlu melik Konstandn’i II. Mesud'un kızı ile birlikte Biga'ya gönderdi ve burada ishak üe evlendirdi. Aynca ishak'a Biga prefectligini (valilik) verdi (). Melik İshak'ın Katalanlar, Turkopoller ve Bizans ile olan tehlilteli ilişkileri onun Katalanlar eliyle öldürülmesine sebep olmuştur (). öte yandan melik ishak ile evlenen Selçuklu hanedan üyesinin II. Mesud'un kızı olduğunun açık bir şekilde belirtilmesi, II. Mesud'un İstanbul’a geldiğinin bir işareti de sayılabilir. Bu konuda bkz., Pachymeres, II, S , ; monash.pw a.g.m., s; monash.pwt, "Une fa mille turcue au service de Byzance: Les Melikes", Bvzantinische Zeitschrift, 49/2 () s
  16. monash.pwikos tarihleri arasında Anadolu'da bulunuyordu, o, ilk once Sakarya istihkamlarını teftiş etmek amacıyla Bitinya bölgesine gitmiş, daha sonra İznik ve Ulııbat'ı ziyaret ederek Nife gelmiştir. Bu şehirde de iki yıl kalmıştır, bkz. monash.pw, Constantinople and the Latin , S; monash.pwiadou, a.g.m.. S Bu bakımdan Masour'un Bizans imparatorunun yanma gitme teşebbüsü tarihinde gerçekleşmiş olmalıdır. Muralt (Essai de Chronographie Byzantine () S). Melik Masoud olarak kaydettiği bu şahsı yılı olaylan İçinde zikrederek bu tarihte Karadeniz Ereglisi'nde bulunduğunu belirtiyor.
  17. Pachymeres, II, s
  18. Aksarayî, s
  19. Pachymeres, II, s,
  20. monash.pw, Türkiye Tarihi, s
  21. monash.pw Türkiye Tarihi, SO
  22. monash.pw Resmi Vesikalar, s
  23. bkz. monash.pw Müneccimbaşı ya gore Anadolu Selçukluları, ؛; Ali öngül. Müneccimbaşı Ahmed Dede Efendinin Câmiü'd-Düveli'nin Tenkitli Metin Neşri ١٠<- Tercümesi (Selçuklular ve Anadolu Beylikleri), İstanbul (Basılmamış doktora tezi), ؛; monash.pwçü, a.g.m.,
  24. Belli başlı bazı araştırmalara gore Selçuklu saltanatının son yıllan şöyle sıralanmaktadır;
  25. monash.pw Zambaur, Manuel de Genealo^ie et de Chronologie pour l'histoira del'islam, Hano'Te , S
  26. ILGıyaseddin Mesud (I. defa)
  27. III. Alaeddin Keykubad (I. defa)
  28. II. Mesud (II. defa)
  29. III. Keykubad (II. defa)
  30. II. Mesud (III. defa)
  31. III. Keykubad (III. defa)
  32. II. Mesud (IV. defa). 'de vefat etti
  33. III. Keykubad (IV. defa)
  34. III. Gıyaseddin Mesud (III. Keykubad'm oğlu)
  35. HalU Edhem, Düvel-1 islamiyye, İstanbul , S
  36. / II. Gıyaseddin Mesud
  37. //monash.pwin Keykubad
  38. //II.Gıyaseddin Mesud (II. defa)
  39. monash.pwth. İslâm Deliederi Tarifli (kronoloji le soykütüğü elkitabı), çmonash.pwçil- monash.pwşirli, İstanbul , S
  40. / Gıyaseddin monash.pw (ilk hükümdarlığı)
  41. / IIIAlaeddin Keykubad (ilk hükümdarlığı)
  42. / monash.pw (ikinci hükümdarlığı)
  43. / monash.pwad (ikinci hükümdarlığı)
  44. / ILMesud (üçüncü hükümdarlığı)
  45. / monash.pwad (üçüncü hükümdarlığı)
  46. / monash.pw (dördüncü hükümdarlığı)
  47. / monash.pwad (dördüncü hükümdarlığı)
  48. / Gıyaseddin IILMesud
  49. monash.pw, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi. İstanbul , SO
  50. II.Gıyaseddin Mesud (monash.pw)
  51. Selçuklu tahtnnn boş kalması
  52. monash.pwin Keykubad
  53. II.Gıyaseddin Mesud (monash.pw)
  54. V.Kılıç Arslan
  55. monash.pw, a.g.m., s, ; monash.pw, OsmanlIlardan Önce Anadolu'da Türkler, monash.pw, İstanbul , s; monash.pw, a.g.m., s
  56. monash.pwas, II, s
  57. monash.pwas, II, s not /13
  58. monash.pwas, II, s.l not /1
  59. Aksarayî, s; monash.pw, Türkiye Tarihi, s; Y.Yücel, a.g.e., s; monash.pwçet (Kastamonu, s), isyan eden Rükneddin Kılıç Arslan'ın atabeyi olan Şahoğlu İbrahim Bey in Kastamonu’da Muzaffereddin mahallesinde Yavlak Arslan'ı basarak öldürdüğüne dair bir riı-âyeti nakletmektedir
  60. Aksarayi, s , ; F.Sûmeı. "Anadolu'da Mogollar". SAD, I, Ankara s, ; monash.pw (a.g.e., S ve not 33)'e gore „.Mesud takriben / tarihindeki ölümüne kadar hakimiyeti ؟ok defa araya uğramıştır. bkz., monash.pw Kitabeler. İstanbul , S.1O ve not 12; monash.pw, Türkiye Tarihi, S, ,
  61. monash.pw, Türkiye Tarihi, S; F.Sümer (a.g.m., S ve not 65)'e gore sultan monash.pw'u son Selçuklu hükümdarı olarak kabul etmek yerindedir
  62. (Niğdeli) Kadı Ahmed. el-Veled üş-şefik, Fatih ktp., No Vb
  63. Kadı Ahmed, ١٦b, a-b
  64. monash.pwı (Siras Şehri, İstanbul , s), Alaeddin Keykubad'ın / tarihli Erzincan'da Gazan Mahrnud Han adına kesilmiş bir sikkesinin dikkate alınarak, onun cûlûsunu olarak kabul etüklerini belirtirler. monash.pw, monash.pw, a.g.e., s
  65. Ahmed bin Mahrnud, Selçuk-nâme, I. monash.pwçil, İstanbul , s
  66. Tarih-i Âl-i Selçuk der Anadolu, Anadolu Selçukluları Devleti Talihi, III, yay. ve trk.çev., monash.pw, Ankara , s Hamdullah Kanini (Tarih-i Güzide, nşr. Abd el-Hûseyn Ne١âi, Tahran , s) de II. Mesud’un /’de Anadolu'da bulunmadığını ve kardeşinin (Alaeddin Keykubad) saltanata geçtiğini zikreder
  67. Cennâbî, ١٦42a, s
  68. Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihan-nümâ, Neşrî Tarihî, I, yay.F.R.Uııat-M.A.Köymen, Ankara , s
  69. monash.pw, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslâmî Sikkeler Kataloğu
  70. Eserinde verdiği bilgiler hakkında ؟ogn kez kaynak göstermediği İ؟in değerlendirmeleri ihtiyatla karşılanan H.Hüsameddin (Amasya Tarihi, III, s),e göre, monash.pw’ıın İlanımı ve Taceddin Alıunbaş’ın annesi Tokat’ta Ahmed Paşa Camii ve Sümbül Baba tekkesi kapılan üzerinde bnlnnan kitabelerden anlaşıldığı üzere Mnineddin Süleyman Pervane nin kızı idi ve adi ildiliond liatnndn. monash.pwçarşılı (Kitabeler. S.H) ise Sümbül Baba zaviyesinde bnlnnan kitabede ILMesud'tm hanımının isminin yazılı olmadığını, sadece Mnineddin Pervanenin kızı oldngnnnn belirtildiğini, Ahmed Paşa mescidinde ise bn hanim lıakkıııda "fi eyyâm-1 meleketü’l-mnazzama" tabirinin knllaıııldıgını belirtmektedir
  71. Taceddin Altınbaş ve oğnllan hakkında bkz., H.Hüsameddin, Amasya Tarihi, II. S III. S ve not 9. 23vd.. 83; monash.pw. "Sultan Altnııbaş", TOEM, XV/11 (88). S.3O5 vd.
  72. Zambanr (S), melik Konstantin’in ölümünü / olarak gösterir. Ancak melik Konstantin, kardeşi monash.pw'nn kızmı melik ishak ile evlendirmek üzere Biga'ya götürmüştür (). Dalla sonra Bizans ordusunda knrnlan Türkopol birliğinin başında Trakya'ya geçen Konstantin’in göre١’i, Katalan- Türk ittifakım tozmaktı. Fakat çok geçmeden o da bn ittifak İçinde yer alarak Bizans’a yüz çevirdi. yılında Katalanlardan aynlarak beraberinde atlı ve piyade ile birlikte Sirp krali Stephan Milntin ( )’nin hizmetine girdi. Ancak Sırp kralı belki bir tedbir olarak onnn bütün atlanma ve silahlanma el koymuştur. Pachymeres, II, S; monash.pwas, I, S, ; The Catalan Chronicle ofFranciscode Moncado, trans. monash.pwdez, Texas , s,; monash.pwçü, a.g.m., S not Melik Konstantin hakkında bundan sonra bilgi edinemiyomz. Fakat Pachymeres (II, S), melik İshak’ın Katalanlar tarafından ismini vermediği bir kardeşiyle birlikte katledildiğini yazarken. Hammer (I, ) ayni esere dayanarak bu ismi Konstantin olarak zikretmektedir. Melik Konstantin neslinden gelenlerin en son temsilcisi olan "Matilieu Asanés Pal ologue Raoul Melikes" I’de ölmüştür. Bu konuda bkz. monash.pw "La descendance chrétienne de la dynastie Seldjouk en Macédoine", Echos d'Orient, 37/ (). ; monash.pw, "Yazijiogln", s; V.I^urent. a.g.m., s
  73. monash.pw (Keykavus mad., /A. S), bu kızın İstanbul’da kalarak Hıristiyan olduğunu kaynak göstermeden belirtmektedir
  74. Zambaur (s), bu kızın Karamanoglu Mehmed Bey ile evlendiğini kaydeder
  75. Aziz b. Erdeşir-İ Esteabadinin Bezm u Rezm (Çev. Mürsel öztürk. Ankara S) adil eserine göre Kadi Burhaneddin Ahmed’iıı nesli babasının annesi tarafından II. izzeddin Keykavus’a. dolayısıyla Selçuklu lıanedanma bağlanmaktadır. monash.pw, İ.H. Uzunçarşılı. Kitabeler, S not 1, 2; monash.pw. "Sivas ve Kayseri hükümdarı Kadi Burhaneddin Ahmed"Belleten,XXXII/ Ankara s; Y. Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, Eratna Devleti, Kadi Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Muttahharten ١’e Erzincan Emirliği, II. Ankara s ve not 27,

Şekil ve Tablolar

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır