moğollar hangi dine inanıyor / CENGİZ HAN - TDV İslâm Ansiklopedisi

Moğollar Hangi Dine Inanıyor

moğollar hangi dine inanıyor

Moğol İmparatorluğu&#;nun kurucusu ve ilk hükümdarı olan Cengiz Han Müslüman mıydı?

Değerli kardeşimiz,

Tarihi verilere göre Cengiz Han (ö, /) Müslüman olmamıştır. Hükümdarlığı zamanında Müslümanlara büyük zulümler yapmıştır. Kendisine karşı çıkanları, teslim olmamakta direnenleri çocukları, kabileleri ve şehirleriyle birlikte ortadan kaldırırdı.

Çağdaşı olan İbnü'l-Esîr, Hz. Âdem'den o zamana kadar insanlığın mâruz kaldığı en büyük felâketin "Moğol istilâsı" olduğunu söyler ve "Keşke an­nem beni doğurmasaydı da tüyler ür­pertici zulüm ve katliamları görmesey­dim!" der.

Cengiz Han'ın orduları, istilâ ettikleri İslâm ülkelerinde taş üstünde taş bırakmadılar. Kadın ve çocuklar da­hil herkesi vahşice öldürdüler. Moğol as­kerleri, İslâm kültür ve medeniyetinin en önemli merkezlerini de tahrip etti­ler. Camiler ahır olarak kullanıldı. Hârizmşahlar'ın ülkesi baştan başa vira­neye çevrildi.

XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde meydana gelen bu olaylardan bir asır sonra, bölgeyi gezen seyyahlar, Moğol istilâ ve tahribatının izlerine rastladık­larını söylerler.

Moğollar'ın İslâm kültür ve medeniyet eserlerini tahribe yönelik harekâtı, Cengiz Han'dan sonra Hülâgû ve diğer ahfadı tarafından da devam ettirilmiş, çok sayıda Müslüman katle­dilmiş, cami, medrese ve kütüphaneler yakılıp yıkılmıştır.

Cengiz Han hiçbir dine mensup olmadığı için, insanlar ara­sında dinlerinden dolayı bir ayırım yap­madı. Hangi dine mensup olursa olsun, âlim ve zâhidlere iyi davranır, onları hi­maye ederdi.

(bk. T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Mustafa Kafalı, CENGİZ HAN mad., İstanbul , VII/)

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı? Moğollar kimdir, ne zaman kuruldu, ne zaman yıkıldı?

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı?Moğollar ne zaman kuruldu, nerede kuruldu, Moğollar ne zaman yıkıldı, Moğolları kim durdurdu? Tarih kitaplarında Anadolu ve İslam coğrafyasını yakıp yıkan barbar kabileler olarak tanımlanan Moğollar kimdir? Anadolu topraklarını ne zaman istila ettiler? Moğollar Türk müdür? Moğollar Anadolu'da ne kadar kaldı? Moğollara karşı savaşan Türk devletleri hangileridir? Tüm bu soruların cevapları ve daha birçok detay haberimizde. ’de Moğolların İran istilasını yürütmek için Baycu Noyan tayin edildi. Baycu Noyan, Anadolu’yu Moğollara bağlayarak büyük Han’ın nazarında itibar kazanmak istiyordu. Bu amaçla ’de Erzurum’u kuşatarak ele geçirmiş bu olay üzerine ilkbaharında Kayseri’de toplanan Anadolu Selçuklu ordusunu Sivas-Erzincan arasındaki Kösedağ mevkiinde mağlup etmiş ve Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara her sene yüklü bir miktar vergi ödemek koşulu ile barış yapmak zorunda kalmıştır.

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı, Moğollar ne zaman kuruldu, nerede kuruldu, Moğollar ne zaman yıkıldı, Moğolları kim durdurdu? Moğollar hangi dine mensuptu? Anadolu'da Moğolları kim durdurdu? Moğollarla ilgili bu ve buna benzer birçok konuda cevabı merak edilen sorular bulunuyor. Moğollar tarih kitaplarında ve bilgi platformlarında şöyle tarif edilir: Moğollar Doğu ve Orta Asya kavimlerindendir. Asıl yurtları olan Moğolistan’ın yerli halkıdırlar. Bugün Moğollar, Moğolistan dışında Rusya'ya bağlı; Aga Buryat Özerk Bölgesi, Ustorda Özerk Bölgesi ve Buryat Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Çin ile Moğolistan arasında yer alan İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nin de büyük çoğunluğu Moğol'dur. Tarihte, Asya kıtasının büyük bir kısmına sahip olup yayıldılar. Memleketlerinden çıkıp da geri dönmeyenler, diğer milletler arasında eridiler. Bugün Moğollar, sadece Çin ile Rusya arasındaki Moğolistan’da yaşarlar. Mongoloid tiptedirler. Moğolların dili ise Altay dillerinden olan Moğolcadır.

Moğollar dendiğinde ilk akla gelen liderleri Cengiz Han'dır. Cengiz Han'ın teşkilâtlandırdığı Moğollarda, ahâliye ivgen, boya obop, âile ve en küçük birliklere de aymuğ ve yasun denirdi. Ordu da bu usûle göre teşkilâtlanmıştı. Ulus denilen Moğol kâbile birliklerinin hepsi asker sayılırdı. Kabîleler sefere, kendi çadırları, hayvanları ve kadınları ile bir ordu gibi giderdi. Her kabîle kendini idâre ederdi. Sanat bölükleri, idârî kumanda teşkilâtları yoktu. Silâhlarını kendileri yaparlardı. İşgâl ettikleri ülkeler, merkezî bir devletten idâre edilemeyecek kadar genişledi. Siyâsî ve idârî bakımdan tecrübesiz olan Moğollar, bu yüzden çok zor duruma düştüler. Devlet kadrosunda idâreci ve vergi toplayacak memurları yok denecek kadar azdı.

MOĞOLLAR'IN BÖLÜNMESİYLE OLUŞAN DEVLETLER HANGİLERİDİR?

Cengiz Han'ın soyundan olanlar, Çağatay Hanlığı (), İlhanlılar (), Altınordu (), Şeybani Hanlığı () ve Kırım Hanlığı'nı kurdular. Cengiz Hanın oğulları ve torunlarının hâkimiyeti çok kısa sürdü. Abbâsî halîfeliğinin merkezi Bağdat'ı 'de yıktılar. Suriye dâhil Doğu Akdeniz, Batı Anadolu kıyılarına Avrupa'da Viyana şehri civârına kadar hâkim oldular.

MOĞOLLARI DURDURAN DEVLET HANGİSİDİR?

Tarihin gelmiş geçmiş en barbar kabilelerinden oluştuğu belirtilen Moğolların yenilmezliğini, Mısır Memlûkleri yıktı. Hülâgu Hân'ın ordusunu, Memlûk Sultânı Kutuz ve komutanı Baybars, 'da Ayn Calut'ta büyük bir bozguna uğrattı. Doğu Karadeniz'deki Haçlı kralları ve Kilikya Ermenileri ile de Memlûkler Devletine karşı anlaştılar. Anadolu'da da on üçüncü asrın ortalarından sonra Moğol vâliler söz sâhibi oldu.

MOĞOLLAR NE ZAMAN MÜSLÜMAN OLMAYA BAŞLADI?

On dördüncü asrın başlarında Orta ve Güneybatı Asya'da İslâm ülkelerinde yaşayan Moğollar İslam dinini kabul etmeye başladılar. İlhanlı hükümdârı Gazan Hanın İslâmiyeti kabûl etmesiyle, kumandan, vezir ve askerlerinden pek çoğu müslüman oldu. İslâmiyeti kabûl eden İlhanlılar devlet adamları, bölgedeki ahâliyle kaynaşmayı sağladılar. Mâverâünnehr, Yedisu ve Doğu Türkistan'a hâkim olan Çağatay Hanlığı, on dördüncü asrın sonunda Timur İmparatorluğu'nun hâkimiyetine girdi. Güney Rusya ve Batı Sibirya’daki Cuci sülâlesinden Altın Orda'da Berke Han Müslüman oldu.

On beşinci asrın sonuna kadar bölgeye hâkim olan Altın Orda, Tîmûrlular tarafından yıkıldı. Bir kısım toprakları üzerinde Kazan Hanlığı kuruldu. Cuci sülâlesinden Şeybânî Hanlığı sülâlesinden Kırım Hanlığı, en uzun ömürlü hânedân oldu. Osmanlı Devleti'ne tâbi idiler.

GÜNÜMÜZDE MOĞOLİSTAN'DAKİ SON DURUM

On beşinci asırdan on sekizinci asrın sonuna kadar iktidârda kaldılar. Dış Moğolistan’daki Moğolistan bağımsız, Rusya'ya; İç Moğolistan'daki muhtar idâre de Çin'e bağlıdır. Moğolistan'da yaşayan Moğollar, Buda inancının Lamaizm mezhebine mensuptur. Din adamlarına “lama” adını verirler. Lamalar, tabiblik ve büyücülük de yaparlar. Din merkezleri Tibet'teki Lhasa şehri olup ikinci derecedeki dînî merkezleri Urga'dır. Moğolistan'da, Tengricilik ve Hıristiyanların yanında, çok az da İslâm dînine mensup olanlar vardır.

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı? Moğollar kimdir, ne zaman kuruldu, ne zaman yıkıldı?

MOĞOLLARIN TARİHÇESİ

Moğol kelimesi ilk kez 7. yüzyılın sonlarında Çin’e ait Tang Hanedanı yıllıklarında küçük bir kabile ismi olarak geçmektedir. yılında Cengiz Han’ın büyük dedesi Moğol kabilelerinden Börçiginlere mensup Kabul, bütün Moğolların ilk lideri olarak “Han” unvanını almıştır. Cengiz Han’ın babası Yesügey Bahadır onun torunudur. Moğolların en önemli rakibi , güneyde gittikçe yükselen ve güçlenen, Altın İmparatorluk olarak anılan ve Çin’in kuzeyini hızlı ve parlak bir zaferle zapt eden Jin Hanedanı idi. Kabul Han ve onun halefi Ambakay Han zamanında Moğollar onlarla mücadele edecek kadar kuvvetlenseler de Tatarlar, Çin derebeylerini hoşnut etmek için Ambakay’ı Çin’e teslim ettiler. Ambakay hiç alışılmadık bir şekilde, “tahta eşek şekli” denen bir duruma sokularak çarmıha gerilip infaz edildi. Cengiz Han’ın büyük amacası Kutua, bu hakarete Çin üzerine ve Tatarlara bir dizi saldırı düzenleyerek cevap verdi ve bu akınlar sonunda “Moğol Herkülü” unvanını kazandı. Fakat, yılında, detayları bilinmeyen bir dizi olay sonunda, Kuzey Çin’in hakimi Jin Hanedanı, Moğolları hezimete uğrattı. Moğollar bir süre karmaşa içinde dağıldılar. Sefalet içinde yüzen bu karmaşık haldeki Moğollar’ın içerisindeki önemsiz liderlerden biri olan Yesügey Bahadır, Kabul Han’ın torunu ve Böriçigin kabilesinin en önemli şahsiyeti idi. Yesügey Bahadır’ın en büyük amacı ittifaklar kurarak Moğolları güçlendirmekti. Müttefiklerinden bir tanesi batı komşusu olan Keraitler idi. Keraitler yıldan beri Nasturi Hıristiyan’dı. Hıristiyan Keraitlerin o zamanki lideri Tuğrul idi. Tuğrul, yılında akrabalarının korkusu ile kaçmak zorunda kalmıştı. Moğolların lideri Yesügey, Tuğrula kabilesinin önderliğini yenide ele geçirmesi için yardım etti. Tuğrul ve Yesügey Bahadır anda ile kardeşilik yemini ettikten sonra, daha sonraları Moğolların yeniden ortaya çıkışında olağanüstü önem taşıdığını kanıtlayacak olan bir ittifak kurdular.

Moğollar da Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensup olup, dil yapıları Türkçe gramer ve kelime yapısına benzemektedir. Bu durum, Türklerle ortak bir coğrafyada yaşamalarından dolayı kültürel anlamda etkilenmelerinden kaynaklanmaktadır. İbrahim Kafesoğlu’na göre de her iki milletin belirli bir tarihten sonra, aynı coğrafyada faaliyet göstermeleri ve atlı göçebe kültüre mensup olmaları sebebiyle kültürel ve sosyal benzerlikleri bulunmaktadır. Moğol devleti, teşkilat yapısını büyük ölçüde Uygurlardan almıştır. Ayrıca Uygurca diplomatik dil olarak kullanılmıştır. Moğollar, zamanla Türkleşmiş ve İslamlaşmıştır. Halen Orta Asya’da Cengiz Han ve hanedan üyeleri Türk olarak kabul edilir.

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı? Moğollar kimdir, ne zaman kuruldu, ne zaman yıkıldı?

 

Moğolların ataları olarak kabul edilen topluluk ise proto Moğol olarak kabul edilen Sien piler(3. yüzyıl)’dir. Daha sonra Juan Juanlar bunları takip etmiştir. Moğollar önce Göktürklerin daha sonra da Uygurların hakimiyeti altında yaşamışlardır. yüzyıllarda Kitan ve Karahitaylar adı altında bazı devletler kurmuşlardır. Fakat dünya tarihi sahnesine çıkmaları Timuçin()’in ’da Moğol siyasi birliğini sağlayarak Cengiz(Çingiz) Han ünvanı almasıyla yani yüzyıl başlarında başlamaktadır.

TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI

Moğolların tarih sanhesine çıkışı Temuçin'in tüm kabileleri Moğol siyasi çatısı altında birleştirip 'da Cengiz Han unvanını alması ile gerçekleşti. 'ya kadar yaptığı mücadeleler sonucunda Merkitler'i, Naymanlar'ı, Moğollar'ı, Uygurlar'ı, Keraitler'i, Tatarlar'ı ve diğer küçük kabileleri kendi liderliği altında birleştiren Cengiz Han arasında Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı, Orta Asya'daki Kara Hıtay, Türkistan ve İran'daki Harzemşahlar ile Kafkasya'da Gürcüler, Deşt-i Kıpçak'taki Rus Knezlikleri ve Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine gerçekleştirilen seferler sonucunda gerçekleştirdiği seferlerle Pasifikten Hazar denizine kadar uzanan Moğol İmparatorluğunu kurdu.

Cengiz Han daha hayatta iken kurduğu imparatorluğu dört oğlunun idaresine vermiş ve kaynaklar bunlardan "dört ulus" diye söz etmişlerdir. Kağanlık, büyük han olarak merkez Karakurum’da olmak üzere Ögeday'a bırakılırken Balkaş’ın kuzey ve doğusundaki Tarbagatay, Kara İrtiş ve Uranga bölgelerinin idaresi de ona verilmişti. Çağatay’a eski Kara Hitay İmparatorluğu ve Uygur ülkesinin yer aldığı Türkistan’dan İli, Issık Göl, Çu ve Talas havzaları ile Maveraünnehir’e kadar uzanan topraklar verilmiştir. Cengiz’in en küçük oğlu Tuluy ise Moğol geleneğine göre ailenin koruyucusu “Otçigin” sıfatıyla babadan kalan ilk toprakların mirasçısı olarak, Tula, Yukarı Onon, Yukarı Kerulen arasındaki topraklara sahip olmuştur. Tuluy cesur ve iyi bir asker olmasına ragmen, çok fazla genişleme siyaseti gütmemiş ve kendisini içkiye vererek ’de ölmüştür Güney Sibirya, Kıpçak bozkırları, Harezm ve Kafkasya toprakları büyük oğlu Cuci’ye verilmişti. Aancak Cuci, Cengiz Han ölmeden 6 ay önce öldüğü için idaresi altındaki topraklar onun oğulları Orda ve Batu'ya verildi. Batıda alınacak yeni topraklar da Batu'nun idaresine bırakıldı. arası Batu Han, Moskova ve Kiev’i fetheder ve böylece Rusların “Tatar Boyundurluğu” dediği yaklaşık sene sürecek dönem başlar. Sovyet yönetiminin Rusya’da 80 sene sürdüğü düşünülürse bu muazzam bir süredir. Avrupa’daki Moğol seferlerini planlayan Subutay ile birlikte Batu Han’ın seferleriyle Moğollar Rusya, Ukrayna, Polonya üzerinden Almanya’nın doğusuna, Hırvatistan ve Dalmaçya sahillerine kadar istila etmişler hatta büyük bir Polonya ordusu ille Macar ordusunu yenerek Macaristan topraklarını da ele geçirmişlerdi. Ancak Batu Han Viyana önlerinde iken yılında Ögeday ölünce seferde olan yeni kağanın seçilmesi için ordusuyla Moğolistan’a döner ve Avrupa ancak Moğol İstilasından bu şekilde kurtulur. Bir diğer yoruma göre Doğu Avrupa topraklarının zengin olmaması Moğolların İran ve Çin’de yaptıkları gibi Doğu Avrupada yerleşmemesinin başlıca seafoodplus.info Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Batu, Cengiz Han'ın hakimiyet alameti olarak kendisi için altın busagalı ak orda kurdurmuştu. Üzeri altın kaplama olduğu için, bu otağa altın orda deniliyordu. Böylece babasından dolayı “Cuci Ulusu” olarak anılan Batu Han'ın Altın Ordası imparatorluk parçalandıktan sonra kurulacak olan dört devletten birine temel teşkil etti.

’de Moğolların İran istilasını yürütmek için Baycu Noyan tayin edildi. Baycu Noyan, Anadolu’yu Moğollara bağlayarak büyük Han’ın nazarında itibar kazanmak istiyordu. Bu amaçla ’de Erzurum’u kuşatarak ele geçirmiş bu olay üzerine ilkbaharında Kayseri’de toplanan Anadolu Selçuklu ordusunu Sivas-Erzincan arasındaki Kösedağ mevkiinde mağlup etmiş ve Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara her sene yüklü bir miktar vergi ödemek koşulu ile barış yapmak zorunda kalmıştır.

kurultayında büyük han olan Tuluy’un oğlu Möngke, merkez Karakurum’da büyük han olarak kendisi kalırken kardeşlerinden Kubilay’ı Çin’in tamamının fethi için, Hülâgu’yu ise tam bir kontrol sağlanamayan İran’a “il-han” yani bölgesel han olarak gönderdi. Hülagü, Tebriz'i başkent yaparak Azerbaycan'a yerleşti. ’de İran’da Alamut Kalesi’ni fethedip yerle bir ederek yaklaşık yıldır dehşet saçan Hasan Sabbah’ın İsmailîleri’nin sonunu getirmesinin yanı sıra Bağdat’ı fethederek Abbâsî Hilafetine son verdi.

TARİHTEN SİLİNME SERÜVENLERİ

Möngke'nin ' daki ölümüyle, Moğolların büyük fütühat devri sona erdi. 'taki Ayn Calut savaşında Moğol ordusu, Sultan Baybars komutasındaki Memluk ordusuna yenildi. Möngke'nin ölümüyle Cengiz soyundan gelen yöneticiler arasında bağlar iyice gevşemeye başladı.

' de Batu'nun oğlu Berke ile Hülagü, güçlerini birleştirip topraklarını batıya doğru genişletecek yerde, Azerbaycan ve Kafkasya'daki otlaklar yüzünden bir dizi çarpışmaya girdiler. Berke’nin Mısır Memlukları ve Anadolu Selçukluları ile ittifakı hem de akrabalık tesis edişi Hülagü’nün batıya doğru ilerlemesinin önünü tıkadı.

Aynı tarihte doğuda, Tuluy'un çocukları, Kubilay ve kardeşi Arık Böke arasındaki taht kavgasından çıkan ve dört yıl süren savaş sonucu merkez de sarsıntı içersindeydi. Kubilay bu mücadeleden galip çıkıp kağanlık kendisine geçince başkenti, Karakurum'dan bugünkü Pekin'e taşıdı. Böylece Çağatay Ulusu ve Batu’nun Altın Ordasından sonra Çin'de Çinlilerin Yuan Hanedanı olarak adlandırdığı Kubilay Hanlığı İran'da da Hülagü'nün İlhanlıları olmak üzere iki devlettin daha temelleri atılmış oluyordu.

’te büyük han Kubilay’ın ölümünden sonra imparatorluk parçalanmıştır.

MOĞOLLARIN İMPARATORLARI KİMLERDİR?

Moğol askerleri (Reşidüddin Camiût-Tevarih kitabından)

Moğollar Türk mü? Moğolları kim yıktı? Moğollar kimdir, ne zaman kuruldu, ne zaman yıkıldı?


- Cengiz ( - )


- Ögeday ( - )

Güyük ( - )
Möngke ( - )
Arık Böke ( - )
Kubilay ( - )
Nâibler
Töregene ()
Oğul Keymiş ()

Büyük Han ve Yuan Hanedanı'nın imparatorları

Temûr Olcaytu Han
Kaysan Külük Han
Buyantu Han
Kegen Han
Yesün Temür Han
Arigaba Han
Tok-Temür
Kutugtu Han
seafoodplus.infoçendpar Han
Toğan Temür

MOĞOLLAR TÜRK MÜ?

Cengiz Han, Sibirya’dan Hindistan’a Kore’den Macaristan’a uzanan dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından birinin kurucusudur. Cengiz Han’ın da Türk asıllı olduğunu hatta Kazak olduğunu iddia eden tarihçiler bulunmaktadır. Fakat, Cengiz Han Kara Tatarlara mensup bir Moğol’dur. Temuçin’in babası Moğol reisi Yesugay Bahadır, annesi Houlen Ece’dir. Fakat Cengiz Han’ın mensup olduğu Borçigin/Börtegin sülalesinin kökenine dair araştırmalar hala devam etmektedir. Yine Cengiz Han’ın Türkçe konuştuğunu kabul eden kaynaklar bulunmaktadır.

’te Doğu Moğolistan’da doğan ve Moğolların Kıyat boyuna mensup olan Temuçin küçük yaşta babasını(Tatarların zehirlemesi sonucu) kaybetmiştir. ’li yıllarda etrafındaki kabilelerle mücadele ederek ’da kağan olmuş, yılında bütün rakip ulusları bertaraf etmiş ve ’da topladığı kurultayda büyük Han seçilerek Cengiz ismini alarak Çin fetihlerine başlamıştır. Kuzey Çin ve Pekin, Uygurlar,  Kırgızlar ve Karahitay devletlerini kendisine bağlamıştır.  Ögeday zamanında Cengiz Han’ın torunu Batu Han ise daha çok arasında Avrupa seferlerinde bulunarak Doğu ve Orta Avrupa’yı istila etmiştir. Bu dönemde Viyana önlerine kadar gidilmiş, Hırvatistan önlerinden Macaristan ve Ukrayna yoluyla geri dönülmüştür.

TATARLAR TÜRK MÜ MOĞOL MU?

Cengiz Han, Moğol kabilelerini bir araya toplayınca bu boylardan biri olan Tatarlar’ı da itaat altına almıştır. Dolayısıyla Tatarlar köken itibariyle Moğolların bir boyudur. İslâm kaynaklarında Tatar kavramı daha ziyade Moğollar için kullanılır. Nitekim Memlük tarihçileri, devletlerinin başlıca düşmanı olan İlhanlılar’a Tatar dedikleri gibi Timur için de aynı adı kullanırlar. Bazı kaynaklar, Tatarlar’ın Dokuz Oğuzlar(Toguz Guz) yani Uygurlar’la aynı soydan geldiğini zikrederler. Bunun bir uzantısı olarak günümüzde Tatar kelimesi bir Türk boyunun adı olarak kullanılmakta olup genellikle İdil-Ural bölgesindeki Kazanlılar ve Kırımlılar için kullanılmaktadır.

ÇİN İSTİLASI

İlk olarak Çin’den başlayan Moğol istilası Viyana’ya kadar uzanan bir coğrafyayı kapsamaktadır. Cengiz Han, ‘te Çin seddini geçerek başkent Pekin’i ele geçirmiştir. Hatta Cengiz Han’ın torunu Kubilay yüzyıl sonlarında Çin’in tamamına hakim olarak başkenti Pekin’e taşımıştır. Ünlü İtalyan seyyah Marco Polo’nun da Kubilay’ın yanında yer alarak seferlerine katıldığı kabul edilmektedir.

’de Moğolistan’dan batıya doğru ilerleyen bir kervan, Harezmşahların Otrar valisi İnalcık tarafından durdurularak tüccar ve deveden oluşan kervan yağmalanmıştır. Bunun üzerine Cengiz Han, kervandaki malların iadesini ve katledilen tüccarlar için Otrar valisinin kendisine gönderilmesini istemiştir. Fakat Harezmşah hükümdarı Alaaddin Muhammed elçileri öldürerek karşılık vermiştir. Bunun üzerine Cengiz Han yaklaşık kişilik bir orduyla ’da Harezmşah seferine çıkmıştır. Yani aslında Cengiz Han’ın batı seferi bir intikam gerekçesiyle başlamıştır denilebilir. Bu sefer sonucunda Harezm şehirleri olan Otrar, Buhara, Semerkant ve Hocend şehirleri istila edilmiştir.

Moğollara karşı İslam dünyasında mücadele eden en önemli kahraman Celaleddin Harezmşahtır. Moğollar’ın ’de Hârizm’i istilâ etmeleri ve babası Alâeddin Muhammed’in Hazar denizinde Âbiskûn adalarından birine sığındıktan kısa bir süre sonra ölmesi(Aralık ) sonucu, onun yerine geçmiş ve Moğollarla mücadele ederek onlara bir de mağlubiyet yaşatmıştır. kişilik bir Moğol ordusunu bozguna uğratmış, bunun intikamını almak için Celaleddin üzerine yürüyen Cengiz Han, savaştaki kahramanca mücadelesinden dolayı parmağını ısırarak Celaleddin için: “Böyle bir evlada sahip olan babaya ne mutlu.” demiştir. ’de Yassıçimen Savaşı’nda Alaaddin Keykubad’a yenilen ve önce Gence ardından da Diyarbakır’a gelen Celaleddin, Moğol süvarileri tarafından takip edildiği sırada tırmandığı sarp dağda bir eşkıya tarafından öldürüldü. Ancak halk Celâleddin’in ölümüne inanmamış, hakkında birçok efsane yayılmıştır. Bu ise ölümünden yıllarca sonra bile Moğollar’ın endişe duymalarına sebep olmuştur.

CENGİZ HAN'IN ÖLÜMÜ

Moğolistan, Orta Asya ve Çin’in kuzeyine hakim olan Cengiz Han, ’de bir askeri sefer esnasında 72 yaşında iken ölmüştür. Daha sonra sırasıyla Ögeday ve Mengü Hanlar tahta çıkmıştır. Moğollar Ögeday() zamanında Batu Han’ın seferleriyle Rusya, Ukrayna, Polonya üzerinden Almanya’nın doğusuna kadar istila etmişler hatta Macaristan topraklarını da ele geçirmişlerdir. Fakat ’de Ögeday ölünce han seçimi için Batu, ordularını seferden geri çekmiştir. Böylelikle Batı ve güney Avrupa istiladan kurtulmuştur. Ögeday’den sonra idareyi nâibe sıfatıyla karısı Töregene Hatun ele almıştır(). Daha sonra Güyük Han() tahta çıkmıştır. Fakat Batu ile mücadeleye hazırlandığı sırada ölmüştür. Mengü Han() tahta çıktığında kardeşi Kubilay’ı Çin’e, Hülagu’yu İran seferine göndermiştir. Hülagu öncelikle İsmaililerin kalesi Alamut’u ele geçirerek bu devlete son vermiştir.()

MOĞOLLAR GERÇEKTEN BARBAR BİR KABİLE MİYDİ?

Yaklaşık yıl süren bu istila sonucunda, pek çok şehir tahrib olmuş ve milyonlarca insan da katledilmiştir. Nişabur’da 1 milyon bin, Merv’de 1 milyon bin, Herat’ta 1 milyon bin ve Bağdat’ta bin kişi katledilmiştir. Otrar, Buhara ve Semerkant’ta önemli katliamlar yapılıyor. Belh şehri kuşatması esnasında Cengiz Han’ın öldürülünce bunun intikamı olarak, mescidi ateşe verdiği, mescitlerde bulunan Kur’an metnini yaktırdığı, ’e yakın alim, talebe ve hafızı katlettirdiği, insanı yere gömerek Belh şehrini tahrib ettiği bilinmektedir.() Hülâgû’nun Suriye seferinden() sonra bir Moğol şehzadesi Silvan(Meyyâfârikin)’ı kuşatır. Eyyûbî meliki Kâmil şehri büyük bir cesaretle savunur fakat baş gösteren kıtlık sebebiyle teslim olmak zorunda kalır ve askerleriyle birlikte işkenceyle öldürülür. Anadolu’da da Erzurum, Erzincan ve Kayseri şehirleri savaşılarak ele geçirildiği için halkının çoğu katledilmiş, Süryani tarihçi Ebu’l-Farac’a göre sadece Kayseri’de ’e yakın kişi katledilmiştir.

Arap tarihçisi İbn Esir’de dönem halklarının Moğol korkusuyla ilgili şu rivayet geçer. Bir Moğol, bir adama bekle geleceğim diyor. Adam korkusundan bir yere ayrılamıyor. Moğol bir kılıç bulup geliyor ve adamı oracıkta öldürüyor. Bu hadise, insanların zihnindeki Moğol korkusunu ifade etmesi açısından çarpıcı bir örnektir. Batı dünyasında Moğollara bakışı da Ligeti’nin Bilinmeyen İç Asya’sından takip edebiliriz: “Tatar geliyor! Bunlar insan da değil, kana susamış, merhamet nedir bilmez ve sade öldürmekten, yok etmekten zevk duyan köpek başlı canavarlardı!” Yine İngiliz edebiyatının ilk yazılı eserlerinden olan ve Ortaçağ toplum yapısını anlamamızı sağlayan Canterbury Hikayeleri’nde geçen en uzun hikaye, ünü tüm dünyaya yayılan Cengiz Han’la ilgilidir.

Altın Taçlı Bakire Bir Kızın Cengiz Ülkesinde Rahatça Gezebilmesi Yahut Cengiz Han Yasası

33 defterden oluştuğu, çok hacimli olduğu için bir deve üzerinde taşındığı ve devlet hazinesinde muhafaza edildiği kabul edilen yasalar, ’da Cengiz Han’ın Moğolları teşkilatlandırmasıyla birlikte ortaya çıkmaya başlamıştır. İlerleyen dönemlerde de geliştirilmiştir. Daha çok askerî ve hukukî içerikli olan bu yasalara göre, askerlerin 20 yaş üzerinden seçilmesi, zinanın ölümle cezalandırılması, kasten yalan söyleyenin, casusluk yapanın ve suyu kirletenlerin idam edilmesi, mülkünde çalınmış bir at bulunan kişinin bunu aynı cinsten dokuz at ekleyerek sahibine iade etmesi aksi takdirde çocuklarının alınması ve çocuğu yoksa öldürülmesi gibi hırsızlığı yasaklayan kanunlar da bunlar arasındaydı. Bu yasaların öylesine sert uygulanıyordu ki, “Cengiz ülkesinde bakire bir kız başında altından bir tac ile ülkenin bir ucundan diğer ucuna en ufak bir tacize uğramadan giderdi.” denilirdi.

KÖSEDAĞ SAVAŞI

Yaklaşan Moğol tehlikesinin farkında olan Alaaddin Keykubad, Erzurum ve çevre şehirlerin surlarını tahkim etmiştir. ve ’te Moğollarla Selçuklular arasında elçilik heyetleri gidip gelmiş ve Alaaddin Keykubad Moğollara tabi olmayı kabul etmiştir. Yerine veliaht olarak Rükneddin Kılıçarslan’ı tayin eden Alaaddin Keykubad, bu atamadan kısa bir süre sonra yediği av etinden zehirlenerek 31 Mayıs ’de vefat etmiştir. Bunun üzerine devlet adamları II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i tahta çıkarmışlardır. Bu da sultana bir suikast tertiplendiğini ortaya koymaktadır.

Bu dönemde ’da Baba İshak tarafından çıkarılan, yaklaşık bir buçuk yıl süren ve Erzurum’da Moğollar’a karşı tutulan doğu ordusunun geri çağrılması ile Selçuklu ordusundaki Frenk askerleri tarafından bastırılabilen Babai isyanı Selçukluların zayıflamasına ve Moğolların da bu zayıflığı görmesine sebep olmuştur. Cesaret edip Anadolu’ya saldıramayan Azerbaycan’daki Moğollar, devletin dışarıdan göründüğü kadar güçlü olmadığını görmüşlerdir.

’de Moğolların İran istilasını yürütmek için Baycu Noyan tayin edilmiştir. Noyan, Anadolu’yu Moğollara bağlayarak büyük Han’ın nazarında itibar kazanmak istemiştir. Bu amaçla ’de Erzurum’u kuşatarak ele geçirmiş ve şehir halkını kılıçtan geçirmiştir. Bu olay üzerine ilkbaharında Kayseri’de toplanan Türkiye Selçuklu ordusu önce Sivas’a ardından Sivas-Erzincan arasındaki Kösedağ mevkiine intikal etmiştir. Özellikle tecrübesiz komutanların Moğollar üzerine hücum edilmesi yönündeki telkinleri üzerine savaş Selçuklu kuvvetlerinin saldırısıyla başlamıştır. Hatta bu komutanların: “Bugün Tanrı Moğolların yanında olsa bile onları yeneriz.” diyerek kibirlendiklerini yazmaktadırlar. Fakat 30 veya kişilik Moğol ordusuna karşı kişilik Selçuklu ordusu bu ilk taarruzda ’e yakın kayıp vererek dağılmıştır. Ordu dağılınca Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev geri çekilmiştir.(1 Temmuz )

MOĞOLLARIN ANADOLU'YU İSTİLASI

Savaşı kazanan Baycu Noyan önce Sivas şehrini fidye karşılığında ele geçirmiş ardından Moğollara karşı uzun bir süre direnen Kayseri şehri büyük katliamlarla ele geçirilmiştir. Hatta bu savunmada Ahiliğin Anadolu’daki temsilcisi olarak kabul edilen ve bu sırada tutuklu olan Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı da kahramanca mücadele etmiştir. Fakat Kayseri kalesi düşünce Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı da Moğollar tarafından esir alınanlar arasındadır.

Bu istilalar sonrasında Selçuklu devlet adamlarından Mühezzibuddin Ali’nin girişimleriyle Moğollarla tabilik anlaşması yapılmıştır. Yani Türkiye Selçuklu Devleti Moğollara bağlanmıştır. Antlaşmaya göre kıymetli armağanların yanında Selçuklular Moğollar’a her yıl dirhem(gümüş para, akçe), koyun, sığır, deve vereceklerdi. Bu anlaşma gereği ödenen yıllık vergi ile ’ya kadar ciddi bir Moğol istilası yaşanmamıştır. Fakat ’te Hülagu’nun İran bölgesine gelmesiyle birlikte, buradaki karargahından ayrılarak tekrar Anadolu’ya giren Noyan Anadolu’da ikinci bir Moğol istilası devri başlatmıştır. Fakat Noyan kısa süre sonra Anadolu fetihlerini kendi başarısı olarak gösterdiği gerekçesiyle Hülagu tarafından öldürülmüştür.

MEMLUK SULTANI BAYBARS

Selçuklu devlet yönetiminde yılları arasında fiilen etkili olmuş olan Pervane Muinuddin Süleyman, ’de Memlük sultanı Baybars’ı Anadolu’ya davet etmiştir. Baybars, Filistin yakınlarındaki Ayn Calut mevkiinde Moğol ordusuna ağır bir hezimet vererek Moğolların Batı’ya ilerleyişini durduran devlet adamıdır.() Baybars, sultan olduktan sonra bu zaferin hâtırasını ebedîleştirmek için savaş meydanına “Meşhedü’n-nasr” adlı bir âbide yaptırmıştır ki rivayete göre bu, İslâm tarihindeki ilk âbidedir.

Söz konusu davet üzerine 15 Nisan ’de Elbistan’da da büyük bir Moğol ordusunu mağlub ederek Kayseri’ye gelen Baybars, Selçuklu devlet adamlarının kendisini karşılamamaları ve Süleyman’ın da Tokat’tan gelmemesi üzerine birkaç gün sonra Suriye’ye dönmüştür. Dolayısıyla bir Selçuklu-Memlüklü ittifakı girişimi de böylece sonuçsuz kalmıştır. Baybars’ın peşinden Anadolu’ya giren Abaka() ise, Anadolu Türkmen beylerinden ve ahaliden, bir rivayete göre kişiyi katlederek büyük bir tahribatta bulunmuştur.

Türkçe’yi ilk kez resmî dil ilan ettiren Karamanoğlu Mehmet Bey ve Cimri Hadisesi

Tarihimizde Türkçeyi resmi dil olarak ilan ettiren hükümdar olarak bilinen Mehmet Bey, 15 Mayıs ’de eski sultan II. İzzeddin Keykâvus’un oğlu Alâeddin Siyavuş’u yani bir Selçuklu şehzadesini Konya’da tahta çıkararak Selçuklu iktidarını kendi himayesinde yeniden tesis etmek istemiştir. Bu girişiminde de başarılı olmuş, kendisi de 37 gün süreliğine vezirlik makamına oturmuştur. Törenin ardından kurulan divanda, devlet dairelerinde, sarayda, eğlence toplantılarında, çevgân oynanan seyirlikte hiç kimsenin Türkçe’den başka bir dil konuşmamasına karar verilmiştir. Fakat bu girişim Moğol şehzadesi Kongurtay’ın takibi sonucu Mehmet Bey ve Cimri’nin katliyle engellemiştir. Mehmed Bey Moğollar’a karşı Anadolu’nun istiklâlini savunmuş, hatta bir aralık Moğollar’la savaşıp onları ülkeden çıkarmak için Erzurum’a gitmek istemişse de Kayseri’ye gelen Memlük Hükümdarı Baybars gibi o da destek görmeyerek yalnız bırakılmıştır.

MEVLANA'NIN MOĞOLLARA BAKIŞI

Kösedağ Savaşı sonrası Moğollarla yıllık vergi şartıyla anlaşan Türkiye Selçukluları’nda başkent Konya istilaya uğramamış, Mevlana(ö) da Konya’daki tekkesinde faaliyetlerini sürdürmüştür. Moğollar tarafından hürmet gösterildiği anlaşılan Mevlana’nın bir Moğol ajanı olduğu ve Moğol zulmünü onayladığı şeklinde iddialar bulunmaktadır. Hocası Seyyid Burhaneddin için de, Kayseri işgali sonrası bir Moğol askerinin tekkeye gelerek birkaç dinar vermesinden hareketle benzer iddialarda bulunulmaktadır. Fakat anlaşılan odur ki Moğolların Maveraünnehir ve İran istilalarına da şahit olan bir ulemâ ve mutasavvıf olarak Mevlanâ, Moğollara karşı mücadele etmenin bir fayda vermeyeceğini düşünmüş, Anadolu’nun tahrib edilmesini engellemek istemiş olmalıdır. Ariflerin Menkıbeleri adlı eser, onun Moğol işgali karşısındaki ruh halini anlamak için pek çok rivayet sunar. Örneğin Mevlana’nın keramet göstererek Şam kuşatması esnasında, İslam askerlerinin yanına gelerek onlara yardım ettiği ve Moğol ordusunun bozguna uğratıldığı zikredilir.

Her şeyden önce bir mutasavvıf olan ve zamanın ruhuna uygun hareket eden Mevlana bir dörtlüğünde, “Ben yaşadıkça Kur’an’ın kölesiyim/Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum/Biri benden bundan başkasını naklederse/Ondan da şikayetçiyim o sözden de şikayetçiyim.” diyerek bu tür eleştirilere karşı davacı olduğunu belirtmiştir. Mevlânâ her şeyden önce kendi çağının insanı olup, çağının insanlarının dertlerinden habersiz, Moğollarla işbirliği içerisinde olan bir oportinist olarak görmek ona yapılacak en büyük haksızlıktır.

Alamut’tan iki yıl sonra ’de Bağdat kuşatılmış ve şehir ele geçirilince Abbasi halifesi Mustasım önce aç bırakılmış ardından da hunharca katledilmiştir. Öldürülenlerin sayısıyla ilgili rivayetler, ile 2 milyon arasında değişmektedir. Şehirdeki cesetlerden yayılan kokular Hülâgû’yu birkaç gün içinde gitmeye mecbur etmiştir. Kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı yakılmış, bir bölümü de Dicle nehrine atılmıştır, nehir günlerce mürekkep renginde aktığı bilinmektedir.

İRAN MOĞOLLARI

Kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagu’dur. Moğol Büyük Hanı Mengü’nün yılında kurultay kararı ile kardeşi Hülâgû’yu İran, Irak, Suriye, Mısır, Kafkasya ve Anadolu’yu istila için görevlendirmesi(İlhan yani bölgesel hükümdar olarak) üzerine başkent Tebriz olmak üzere İran’da kurulan() devlet yılından itibaren tam bağımsız olmuştur. İslamiyet de Moğolların İlhanlı devresinde kabul edilmiştir.

Moğollar hangi dine mensuptu ve İslamiyeti Ne Zaman Kabul Ettiler?

Kaynaklar hiçbir dine mensup olmayan Cengiz Han’ın insanlar arasında dininden dolayı bir ayrım yapmadığını, hangi dinden olursa olsun alim, sanatkar ve zahidlere iyi davrandığını belirtirler. Kuruldukları dönemden yüzyılın sonuna kadar geleneksel inançları olan Şamanizm, Hristiyanlık ve özellikle Budizm’i benimseyen Moğollar, Hülagu Han’ın oğlu Ahmet Tekudar() zamanında yılında İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Ahmet Tekudar, Büyük Han olarak seçilmesiyle birlikte Mısır Memlükleriyle anlaşma yoluna gitmiş fakat bu girişimlerinde başarılı olamamıştır. İslamiyet’i kabul etmesine rağmen bu dinin yayılmasında etkili olamamıştır. Bu konuda asıl gayreti, kendisinden 11 yıl sonra Mahmud Gazan Han() yürütmüştür. O, İslamiyet’in İlhanlılarda resmi din olmasını sağlamıştır. Kendisiyle birlikte Moğol askeri de Müslüman olmuştur. Kendi devrinde Budist mabedlerini yıktıran Gazan Han’ın paralarında, “Tanrı’nın gücü ile” yazılıdır. Genellikle pek çok İslâm devletinde görülen bu gelenek Selçuklu’da kelime-i tevhid ve Hz. Peygamber’in Hak Din üzere gönderildiğini ifade eden Tevbe Suresi Ayeti, Osmanlı’da da kelime-i şehadet ve dört halifenin isimlerinin yazılması şeklindedir. Bugünkü Amerikan 1 dolarının üzerinde yazan “In God we trust/Tanrı’ya güveniriz” yazısı da çağımızdaki yansımasıdır.

OSMANLI-MOĞOL İLİŞKİSİ

Tarihçi Neşrî’de geçen bir rivayette, Sultan I. Alaaddin Keykubad() devrinde Tatarlara yani Moğollara karşı bir savaşta Ertuğrul Gazi’nin, “avrat gibi geçip gitmek erlik değildir.” diyerek mağlub olduğunu gördüğü Selçuklulara yardım ettiği ve savaşın kazanılması neticesinde Sultan’ın Ertuğrul’a hilat(yani beylik elbisesi) Ankara yakınlarındaki Karacadağ havalisini yurtluk olarak verdiği belirtilmektedir. Diriliş filminde geçen Ertuğrul’un Moğollarla mücadelesi de belki bu zaferden esinlenmiş olabilir. Nitekim Osmanlı’nın bunun dışında Moğollarla bir mücadelesi bulunmamaktadır. Fakat II. Mesud()’un vefatıyla Anadolu’nun idaresi İlhanlılar tarafından Çobanoğulları’na verilmiş ve Osman Gazi de bu dönemde yarı bağımsız olarak fetihlerini sürdürmüştür. Osman Gazi devrinde İlhanlılar’a bağlı Moğol valilerinin isyanları Osman Gazi’nin Bilecik yöresinde bir uç beyi olarak Bizans kalelerine fetihlerde bulunmasını kolaylaştırmıştır. Orhan Gazi devrinde de İlhanlılar’a tabi olduğu anlaşılan Osmanlılar’da I. Murat’tan itibaren Sultan ünvanı kullanılması, tarihçiler tarafından tam bağımsızlık olarak nitelendirilmiştir.

Yıldırım Bayezid’i Ankara Savaşı’nda hezimete uğratarak Osmanlı Devleti’nin Fetret Devri’ne girmesine sebep olan Timur Moğol mudur?

Bugünkü Moğolistan’ın Keş şehrinin Hoca ılgar köyünde doğan Timur’un köken itibariyle Moğol olduğu fakat Türkleştiği kabul edilmektedir. Barlas boyuna mensup bir Türk Nitekim Özbekler, günümüzde Timur’u kendi ataları olarak göstermekte ve adına anıtlar yaptırmaktadırlar. J. P. Roux ise, Cengiz Han için Moğollaşmış bir Türk, Timur için ise Türkleşmiş bir Moğol demektedir.

yüzyıla kadar yani Rusya’da kurulan Türk hanedanları devri sonlarına kadar, Cengiz Han soyundan gelmek bir itibar ve hükümdarlık için önemlidir. Timur da bunu yaparak Semerkant merkezli devletinde meşruiyet kazanmak için kukla bir hanı tahta oturtup onun adına devleti idare etmek suretiyle bir taraftan Cengiz Han soyunun destekleyicisi tavrını sürdürürken Cengiz Han soyundan bir kadınla evlenerek “Küregen”(han damadı) ünvanını kullanmıştır.

SON OLARAK

Tarihçiler, İslam tarihinde Moğol istilasıyla kıyaslanacak bir felaketin olmadığı hususunda hemfikirdirler. Bu dönemde İslam kültürüne ait eserler yok edilmiş, dini kitaplar hayvanların altına serilmiş ve camiler de ahıra çevrilmiştir. İbn Esir de bu istilayı Hz. Adem’den bu yana insanoğlunun karşılaştığı en büyük felaket olarak nitelendirerek, “Keşke annem beni doğurmasaydı da tüyler ürpertici zulüm ve katliamları görmeseydim.” der. İslam tarihi kaynakları bu istilalardan dolayı Moğollar’ı bir kıyamet alameti olarak görerek, Yecüc-Mecüc olarak da nitelemişlerdir.

Bu istila, pek çok coğrafyada olduğu gibi Anadolu’nun kültürel ve sosyo-ekonomik yapısında da bir travma oluşturmuştur. Bununla birlikte dönemin İslam ülkelerinin Moğollara karşı koymanın gereksizliği şeklinde bir anlayışla ittifak yapmayarak acziyet göstermeleri de bu istilanın İslam dünyasındaki zararını arttırmıştır. Nitekim Ortaçağ İslam medeniyetinin önemli merkezlerinden olan Horasan ve Irak bölgesindeki pek çok şehrin medrese ve kütüphaneleriyle birlikte tahrip edilmesi ve bazı şehirlerin haritadan silinmesine de neden olan bu istila İslam medeniyetinin gelişmesini engellemiştir. İran, Azerbaycan, Irak ve Anadolu yaklaşık yıl boyunca Moğol hakimiyetinde kalmıştır.

Moğol istilası aynı zamanda Türklerin Rumeli’ye geçişini dolaylı olarak geciktirmiştir. Fakat aynı zamanda Türk-İslam tarihi açısından hayırla sonuçlanacak bir sürecin de kapılarını açmıştır. Bu hayırlı olay, Diyar-ı Rum’un yani Anadolu’nun Türk-İslâm yurdu haline gelmesinin ikinci evresidir. Çünkü Moğol istilası önünden kaçan Türkmenler, dervişler, alimler, sanatkarlar ve tüccarlar Anadolu’ya sığınarak Selçuklu Devleti hizmetine girmiştir. Neşrî, bunların sayısını hane olarak verir. Yani yaklaşık civarında Türkmenden bahsedilmektedir.

Bu travma insanların sosyolojik olarak dönemin tarikat yapılarına sığınmaları sonucunu da beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda tasavvufî hareketler hızla yaygınlaşırken aklî ilimler de gerilemiştir. Bu sürecin ’de Togan Temur’un Moğolistan’a çekilmesiyle son bulduğu kabul edilir. İlhanlı, Altınordu ve Çağatay hanlığı gibi Moğol bakiyesi devletler yüzyıldan itibaren yerlerini Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı devletlerine bırakmıştır. Moğol unsurları da zamanla fethettikleri coğrafyaların halklarıyla kaynaşarak yok olmuşlardır. yüzyılda Çin hakimiyetine giren Moğollar, ’de ilk defa bağımsız bir devlet olan Moğolistan Halk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Günümüzde Moğollar, Moğolistan dışında, Rusya, Mançurya, Tibet ve Afganistan’da dağınık olarak yaşamaktadırlar. Böylesine büyük bir istilayı gerçekleştiren Moğolların, günümüzde büyük bir kısmının Çin ve Türkler arasında eridiği ve günümüzde Moğolistan’da yaşayan 3 milyonluk küçük bir devlete sahip oldukları görülmektedir.

Kaynak: Wikipedia, Beyaz Tarih

MoğollarMoğollar KimdirMoğol İstilası ne zaman yaşandıMoğollar Türk müdürKösedağ SavaşıKösedağ Savaşı ne zaman yaşandıMoğollar ne zaman kurulduMoğollar ne zaman yıkıldıMoğol tarihi

Moğollar Türk mü? Moğollar hangi dine mensup? Moğolların kurucusu ve en önemli hükümdarları kimdir?

Moğollar hangi dine aitti? Moğollar Türk mü? en merak edilen konular arasında yer alıyor. Moğolların kurucusu ve en önemli hükümdarları kimdir?

Moğollar, Doğu ve Orta Asya kavimlerindendir. Asıl yurtları olan Moğolistan'ın ve Moğolistan devleti ("Dış Moğolistan") ile sınır paylaşan fakat Çin'e bağlı olan İç Moğolistan bölgesinin yerli halkıdırlar.

Bugün Moğollar, Moğolistan dışında Rusya'ya bağlı; Aga Buryat Özerk Bölgesi, Ustorda Özerk Bölgesi ve Buryat Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Çin'de neredeyse 6 milyon etnik Moğol var, ve bunların 4 milyondan fazlası İç Moğolistan'da yaşar.

Tarihte, Asya kıtasının büyük bir kısmına sahip olup yayıldılar. Memleketlerinden çıkıp da geri dönmeyenler, diğer milletler arasında eridiler. Moğolca konuşurlar.

Cengiz Han'ın teşkilâtlandırdığı Moğollarda, ahâliye ivgen, boya obop, âile ve en küçük birliklere de aymuğ ve yasun denirdi. Ordu da bu usûle göre teşkilâtlanmıştı. Ulus denilen Moğol kâbile birliklerinin hepsi asker sayılırdı. Kabîleler sefere, kendi çadırları, hayvanları ve kadınları ile bir ordu gibi giderdi. Her kabîle kendini idâre ederdi. Sanat bölükleri, idârî kumanda teşkilâtları yoktu. Silâhlarını kendileri yaparlardı. İşgâl ettikleri ülkeler, merkezî bir devletten idâre edilemeyecek kadar genişledi. Siyâsî ve idârî bakımdan tecrübesiz olan Moğollar, bu yüzden çok zor duruma düştüler. Devlet kadrosunda idâreci ve vergi toplayacak memurları yok denecek kadar azdı.

Cengiz Han'ın soyundan olanlar, Çağatay Hanlığı (), İlhanlılar (), Altınordu (), Şeybani Hanlığı () ve Kırım Hanlığı'nı kurdular. Cengiz Hanın oğulları ve torunlarının hâkimiyeti çok kısa sürdü. Abbâsî halîfeliğinin merkezi Bağdat'ı 'de yıktılar. Suriye dâhil Doğu Akdeniz, Batı Anadolu kıyılarına Avrupa'da Viyana şehri civârına kadar hâkim oldular. Moğolların yenilmezliğini, Mısır Memlûkleri yıktı. Hülâgu Hân'ın ordusunu, Memlûk Sultânı Kutuz ve komutanı Baybars, 'ta Ayn Calut'ta büyük bir bozguna uğrattı. Doğu Karadeniz'deki Haçlı kralları ve Kilikya Ermenileri ile de Memlûkler Devletine karşı anlaştılar. Anadolu'da da on üçüncü asrın ortalarından sonra Moğol vâliler söz sâhibi oldu.

asrın başlarında Orta ve Güneybatı Asya'da İslâm ülkelerinde yaşayan Moğollar İslam dinini kabul etmeye başladılar. İlhanlı hükümdârı Gazan Hanın İslâmiyeti kabûl etmesiyle, kumandan, vezir ve askerlerinden pek çoğu müslüman oldu. İslâmiyeti kabûl eden İlhanlılar devlet adamları, bölgedeki ahâliyle kaynaşmayı sağladılar. Mâverâünnehr, Yedisu ve Doğu Türkistan'a hâkim olan Çağatay Hanlığı, on dördüncü asrın sonunda Timur İmparatorluğu'nun hâkimiyetine girdi. Güney Rusya ve Batı Sibirya'daki Cuci sülâlesinden Altın Orda'da Berke Han Müslüman oldu.

On beşinci asrın sonuna kadar bölgeye hâkim olan Altın Orda, Tîmûrlular tarafından yıkıldı. Bir kısım toprakları üzerinde Kazan Hanlığı kuruldu. Cuci sülâlesinden Şeybânî Hanlığı sülâlesinden Kırım Hanlığı, en uzun ömürlü hânedân oldu. Osmanlı Devleti'ne tâbi idiler.

On beşinci asırdan on sekizinci asrın sonuna kadar iktidârda kaldılar. Dış Moğolistan'daki Moğolistan bağımsız, Rusya'ya; İç Moğolistan'daki muhtar idâre de Çin'e bağlıdır. Moğolistan'da yaşayan Moğollar, Buda inancının Lamaizm mezhebine mensuptur. Din adamlarına "lama" adını verirler. Lamalar, tabiblik ve büyücülük de yaparlar. Din merkezleri Tibet'teki Lhasa şehri olup ikinci derecedeki dînî merkezleri Urga'dır. Moğolistan'da, Tengricilik ve Hristiyanların yanında, çok az da İslâm dînine mensup olanlar vardır.

Dilleri Altay dil ailesinden Mançu-Tunguzca, Türkçe ve Korece ile gramer ve kelime bakımından ilişkili bulunan Moğollar'ın menşei (İslâm kaynaklarında Tatarlar) ve VI. yüzyıldan önceki tarihleri oldukça karanlıktır. Moğol adı, kaynaklarda ilk defa VII. yüzyılda T'ang sülâlesi resmî tarihleri Chiu T'angshu ve Hsin T'angshu'da "Mêng-wu" ve "Mêng-wa" şeklinde Proto-Moğol Shih-wei kabile grupları arasında önemsiz küçük bir kabile ismi şeklinde geçer; devlet ve hânedan adı olarak kullanılması Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonra gerçekleşmiştir. Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre Moğol asıllı kabileler, daha milâttan önce II. binyıldan itibaren Türk menşeli kabilelerin doğusunda yer almakta ve Tula nehrinin kaynakları her iki ırk arasında sınır teşkil etmekteydi. Bu dönemde Moğollar, Tula nehrinin kaynaklarından Mançurya'nın batı ve güneybatısına kadar yayılmışlardı. Hunlar'dan itibaren Moğollar ile Türkler arasındaki temasların sıklaştığı görülmektedir. Büyük Hun Devleti'nin yıkılmasının ardından Asya'da ortaya çıkan güç boşluğu, III. yüzyılın başlarından VI. yüzyılın ortalarına kadar Moğol asıllı Hsienpi ve Juanjuanlar tarafından doldurulmuştur. VI. yüzyılın ortalarından itibaren önce Göktürk, daha sonra Uygur hâkimiyetine giren Moğollar bu dönemde Türk kültürü ve devlet geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.

X-XII. yüzyıllarda Moğol asıllı kabileler tarafından Kuzey Çin ile İç Asya'da Curcen, Kitan ve Karahıtaylar gibi devletler kurulmakla birlikte Moğollar'ın dünya tarihinde önemli rol oynaması, ancak XIII. yüzyılın başlarında Timuçin'in kurduğu Moğol İmparatorluğu ile olmuştur. Timuçin, uzun mücadelelerin ardından bütün Moğol aşiretlerini tek bir devlet çatısı altında toplamayı başardı. 'da Cengiz (Çingiz) Han unvanını aldıktan sonra yılına kadar sırasıyla Kırgız, Merkit, Nayman ve Uygurlar'ı idaresine aldı. Moğolistan'a tam anlamıyla hâkim olarak Cebe Noyan vasıtasıyla eski düşmanı Güçlüg'ün (Güçlüğ, Küçlük) yönetimine giren Karahıtay topraklarını ele geçirdi (). Cengiz Han'ın Kuzey Çin'de hüküm süren Kin Devleti'ne karşı başlattığı savaş ise ancak halefi Ögedey zamanında sona erdi (). Cengiz Han yaptığı idarî, içtimaî ve askerî düzenlemelerle kendisine nisbetle Cengizîler diye de anılan Moğollar'ı tarihlerinde ilk defa düzenli bir teşkilâta kavuşturdu ve onları cihan devleti telakkisiyle yeniden yapılandırdı. Moğol yazı kültürü de ilk olarak bu dönemde yaygınlık kazandı.

Karahıtay topraklarının ele geçirilmesi Cengiz Han'ı batıda Hârizmşahlar'a komşu yapmıştı. yılında kişilik bir Moğol kervanının Otrar'da kılıçtan geçirilip mallarının yağmalanması ve gönderilen elçilerin de öldürülmesi üzerine Cengiz Han ertesi yıl güçlü bir orduyla Hârizmşahlar'a karşı sefere çıktı. Sultan Alâeddin Muhammed b. Tekiş, Moğollar'a karşı meydan savaşı vermek yerine ordusunu şehirlere taksim ederek savunma savaşı yapmayı tercih etti. Ancak önce Otrar ve Hucend, ardından Buhara ve Semerkant düştü. Bu durumda mücadelenin imkânsız olduğunu anlayan Alâeddin Muhammed, Horasan üzerinden Mâzenderan'a ve oradan Hazar denizindeki Âbeskûn adasına kaçtı; kısa bir süre sonra da öldü (Şevval / Aralık ). Yerine sultan ilân edilen oğlu Celâleddin Hârizmşah yaklaşık on yıl boyunca Kuzey Hindistan, Irâk-ı Acem ve Azerbaycan'da başarılı bir şekilde mücadele verdiyse de çabaları Moğollar'ı durdurmaya yetmedi. () yıllarında Cebe ve Sübütay kumandasında gerçekleştirilen askerî harekâttan sonra Horasan üzerinden Irâk-ı Acem ve Azerbaycan'a giren Moğol müfrezeleri, Kafkaslar'dan Karadeniz'in kuzeyine geçtikleri zaman gerilerinde virane halinde bir ülke bıraktılar. Bu harekâtı 'de () yağma ve tahrip amaçlı başka seferler takip etti. Nihayet Celâleddin'in son önemli direnişini de () yılında İsfahan şehri önlerinde kıran Moğollar, kendi hâkimiyetlerini tanıyan Fars Atabegleri idaresindeki Güney İran dışında bütün Orta ve Batı İran'ı yağmaladılar. Halkının önemli bir kısmını öldürüp harabeye çevirdikleri ülkeyi birkaç yıl kendi kaderine terkettiler.

Cengiz Han Ağustosunda öldükten sonra da Moğol İmparatorluğu'nun genişlemesi durmadı. Onun halefi Ögedey Han zamanında () Çin'in önemli bir kısmı ile Kore zaptedildiği gibi batıya seferler düzenlemekle görevlendirilen Curmagun, İran ve Azerbaycan'daki Moğol hâkimiyetini daha da güçlendirdi. Ögedey'in oğulları Güyük (Göyük) ve Kada'an başta olmak üzere pek çok şehzadenin katıldığı, Cuci'nin oğlu Batu kumandasındaki bir ordu ciddi bir direnişle karşılaşmadan Doğu ve Orta Avrupa'yı istilâ etti (). () yılında Afganistan'a gönderilen Tair Bahadır kumandasındaki bir ordu da Herat, Sîstan ve Lahor'u ele geçirdi (Cûzcânî, II, ).

XIII. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Moğol İmparatorluğu artık tek bir merkezden yönetilemeyecek kadar büyümüştü. Cuci'nin oğlu Batu, Cengiz Han tarafından yapılan taksimata dayanarak babasının hissesine düşen Deştikıpçak'a hâkim oldu. Ögedey'den sonra idareyi nâibe sıfatıyla karısı Töregene Hatun ele aldı (). Daha sonra tahta çıkan Güyük Han () Batu ile mücadeleye hazırlandığı sırada öldü. Mengü Han () tahta çıktığında kardeşi Kubilay'ı Çin'e gönderirken diğer kardeşi Hülâgû'yu da "ilhan" olarak İran, Irak, Suriye, Mısır, Kafkasya ve Anadolu'ya tayin etti. Başlangıçta idarî zorunlulukların gerektirdiği bu taksimat, hânedan içerisindeki anlaşmazlıkların artmasına paralel olarak Moğol hâkimiyetinin zamanla birbirinden bağımsız parçalara ayrılmasına zemin hazırladı.

Hülâgû'nun () yılında Ceyhun'u geçerek Horasan'a girmesiyle Yakındoğu'da Moğol hâkimiyetinin ikinci devresi başladı. Hülâgû önce 'te () Alamut'u ele geçirip buradaki İsmâilî hâkimiyetine son verdi ve kale halkını tamamen yok etti; iki yıl sonra da Bağdat'a girerek Abbâsî hilâfetini yıktı. Böylece Hazar denizinin güney sahilleri hariç bütün İran'da siyasî birliği yeniden tesis etti. Ardından askerî harekâtı Suriye üzerine yönlendirdi. Ancak Suriye istikametindeki Moğol ilerleyişi ilk defa Memlükler tarafından () yılında Aynicâlût Savaşı ile durduruldu; Abaka () ve Gazân Han () zamanındaki yeni teşebbüsler de başarısız kaldı. Moğol yayılması, batıda Anadolu Selçukluları'nın Kösedağ Savaşı sonucu tâbi devlet konumuna gelmesiyle (/) Bizans sınırlarında sona erdi. Bununla birlikte İran, Azerbaycan, Anadolu ve Irak'ın idaresi yaklaşık bir asır boyunca İlhanlılar'ın hâkimiyetinde kaldı.

Doğu'da Cengiz Han zamanında başlayan Çin istilâsı Ögedey ve Mengü Kağan tarafından devam ettirildi. Kubilay Kağan () çetin savaşların ardından nihayet bütün Çin'i ele geçirdi. yılında başşehrini kendilerinin Hanbalık dedikleri, Çin hükümdarlarının oturduğu Chungtu'ya (İslâm kaynaklarında Çünkdû, Pekin) taşıdı. Kubilay, Sung hânedanına son vererek Yüan hânedanının kurucusu oldu. Ardından Moğol hâkimiyetini Japonya, Çinhindi ve Cava'ya (Java) yaymak için faaliyete geçtiyse de başarılı olamadı. Çin'de hüküm süren Moğollar, Kubilay Kağan'dan itibaren yerli kültürden önemli ölçüde etkilendiler.

XIII. yüzyılın ikinci yarısında merkezî Moğol hâkimiyetinde parçalanmalar oldu. Bu parçalanmayı Cengiz Han'ın torunları arasındaki iç savaşlar takip etti. Abaka, Argun, Gazân ve Olcaytu zamanlarında İlhanlılar, Azerbaycan hâkimiyeti için Kafkaslar'da Altın Orda, Horasan hâkimiyeti için de doğuda Çağataylılar ile mücadeleye girdiler. Bu iki hanlık zaman zaman ciddi istilâ teşebbüsleriyle İlhanlılar'ı daima tehdit altında tuttu. Yakındoğu'da Altın Orda-Memlük ittifakı İlhanlılar'ın dikkatini tek bir tarafa yönlendirmesini önledi. Orta Asya'da ise Ögedey'in torunu Kaydu ile Büyük Han Kubilay arasında şiddetli savaşlar cereyan etti. Gazân Han zamanında İslâmiyet'in kabulüyle () İlhanlılar büyük hanlardan koptu.

Dışarıda tabii yayılma alanlarına ulaşan Moğollar, içeride yerleşik coğrafyaya hâkim olan savaşçı bir göçebe topluluğun karşılaşacağı bütün sorunları kuvvetle yaşadı. Vergi, muhasebe ve maliye alanında belli bir sistemin tesisi uzun zaman aldı ve bu sistem ancak köklü bir bürokrasi geleneğine sahip yerli (Çin, Uygur ve İranlı) unsurların eliyle kurulabildi. Bununla birlikte harabeye çevrilen çok geniş bir coğrafyada istikrarlı bir ekonomik sistemin kurulabilmesi ancak ciddi sorunların çözülmesine bağlı idi. Bu yöndeki bazı gayretlere rağmen Moğol hükümdarları istilânın ortaya çıkardığı köklü sorunları çözmede başarılı olamadılar. Moğol idaresi daha önce etnik, siyasî, idarî, iktisadî ve dinî olarak farklı teşekküllerin elinde bulunan ve istilâ ile harabeye dönen geniş coğrafyada ortak bir sistem kuramadı.

Başlangıçta şamanist olan Moğollar müslüman ve hıristiyan milletlerle ilk defa istilâ sırasında karşı karşıya geldiler. Kendilerini savaş sırasındaki azgınlıklarının tesirine kaptırmadıkları zaman diğer din ve inanç mensuplarına büyük bir hoşgörüyle yaklaşırlardı. Din adamlarının tartışmalarını ilgiyle takip eder, onları vergiden muaf tutar ve ibadetlerini tam bir özgürlük içinde yapmalarına izin verirlerdi. Mengü Han'ın sarayında Budist ve hıristiyan rahipleriyle müslüman din adamları her zaman himaye edilmiştir. Onun devrinde Tibet'in "lama" denilen rahipleri Budizm'in Moğollar arasında yayılmasında etkili oldu. Güyük Han'ın Hıristiyanlık hakkındaki kanaatleri olumluydu ve onun hükümet işlerini iki hıristiyan devlet adamına bırakması yüzünden müslümanlar büyük sıkıntılara mâruz kalmışlardı. Eşi sonradan hıristiyan olan Hülâgû ve Argun Han gibi bazı İlhanlı hükümdarları döneminde de müslümanlar zulüm ve haksızlığa uğramışlardır. Abaka Han ise Avrupa hükümdarlarına elçiler göndererek onları müslümanlar aleyhinde bir ittifaka teşvik etmiştir. Doğuda Kubilay Han Nestûrîliği ve Budizm'i desteklerken İslâmiyet'e şiddetle karşı çıkmıştır. Ancak bu olumsuz şartlara rağmen İslâmiyet istilâcı Moğollar arasında Hıristiyanlık'tan daha fazla kök salmış ve galipler zamanla müslümanların dinini benimsemiştir. Bu hususta Moğol-Türkmen yakınlaşmasının ve İran kültürünün etkisi büyüktür. Moğollar'ın Budist ve hıristiyanlara olduğu gibi Şiîler'e de hoşgörülü davranmaları İran'da Şiîliğin yayılmasını büyük ölçüde etkilemiştir.

Göçebe bir gelenekten gelen Moğollar hükmettikleri coğrafyalarda yerleşik kültürlerin etkisine girmekte gecikmediler. Doğuda Kubilay'ın Moğollar'ı kısa sürede yerli halk tarafından özümlenirken batıda İlhanlılar bürokrasi ve idarî alanda yavaş yavaş İran geleneklerini benimsediler. Cengiz Han'ın ölümünün üzerinden henüz yarım asır geçmeden Berke Han zamanında () İslâmiyet Altın Orda Devleti'nin resmî dini haline geldi. Bunu, İlhanlılar'da Ahmed Teküder devrindeki () başarısız denemenin ardından hânedanın en seçkin siması Gazân Han'ın () İslâm'ı kabulü ve içtimaî, idarî ve iktisadî sahalarda yaptığı reformlar takip etti. Doğudaki büyük han Kubilay Kağan'ın ölümünden () sonra artık akrabalık derecesi oldukça zayıflayan amcazadeleriyle tâbiiyet bağlarını koparan Gazân Han, İran'da bozkır geleneklerinin yanında İslâmî ve İranî temellere dayanan bir devlet düzeni oluşturdu. Halka karşı Moğol emîrleri ve vergi tahsildarlarının yaptığı zulmün önüne geçmek istedi. Gazân'ın çabaları Yakındoğu'da bulunan Moğollar'ın yerleşik kültürle temasını hızlandırdı. Tarihî kaynaklarda Gazân, Olcaytu () ve Ebû Said'in () Moğol yazısının yanı sıra Farsça'yı da bildikleri kaydedilmektedir (Reşîdüddin Fazlullah-ı Hemedânî, II, ; Vassâf, s. ; Abdullah b. Ali el-Kâşânî, s. 17).

Kısa sürmesine rağmen Moğol hâkimiyeti Yakındoğu'da pek çok olumsuz iz bırakmıştır. İstilâ sırasında Mâverâünnehir, İran, Irak ve Anadolu şehirleri büyük zarar görmüş, kaynakların rivayetlerine göre milyonlarca insan öldürülmüştür. Tarihçiler arasındaki yaygın kanaate göre İslâm tarihinde Moğol istilâsı ile mukayese edilebilecek başka bir felâket yoktur. Moğollar İslâm kültür ve medeniyetini çiğneyip tahrip etmişler ve İslâm ülkelerini harabeye çevirmişlerdir. Mescidler ahır haline getirilmiş, mushaf sayfaları hayvanların ayakları altına serilmiş, İslâm kültür mirasına dair kıymetli eserler yakılmış veya nehirlere atılmıştır. Bu istilâyı bizzat yaşamış kişilerle görüşen Ortaçağ'ın en güvenilir tarihçilerinden İbnü'l-Esîr, Tatar istilâsının Hz. Âdem'den beri insanoğlunun mâruz kaldığı en büyük felâket olduğunu ve Buhtunnasr'ın İsrâiloğulları'na yaptığı katliamla Kudüs'teki tahribatın bu korkunç musibetle asla karşılaştırılamayacağını söyler (el-Kâmil, XII, ). Moğol istilâsı Çin, Orta Asya, Yakındoğu ve Doğu Avrupa'nın etnik ve kültürel yapısının yeniden şekillenmesinde önemli rol oynadı. Özellikle Türk dünyasının etnik yapısı kökünden yıkıldı; Uygur, Karluk, Kıpçak gibi Türk kavimleri parçalanıp Moğol topluluklarının alt tabakalarını oluşturdular. Irak bölgesi siyasal ve kültürel üstünlüğünü kaybetti; Memlük Türkleri sayesinde Mısır ve Suriye onun yerini aldı. Moğollar karşısında tutunamayan pek çok Türk boyu İran yaylası üzerinden Anadolu'ya göç etti. Yeni gelen kalabalık kitleler, uçlara doğru çekilip Anadolu'nun Türkleşmesi'nde ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılıp Türkmen beyliklerinin kurulmasında önemli rol oynadı. Türkmen kitlelerinin yanı sıra memleketleri yakılıp yıkılan pek çok İranlı da Anadolu'ya sığınarak Selçuklu Devleti'nin hizmetine girdi. Bu gelişmeler, XIII-XIV. yüzyıllarda Anadolu şehir hayatını İran kültür sahasının tesirlerine sokarken uçlarda da Türkmenler'in etkinliklerini arttırmasına zemin hazırladı. Öte yandan bütün Yakındoğu'da göçebe kültür ağırlık kazandı; Türk-Moğol giyim tarzı Moğol hâkimiyetine girmeyen Suriye ve Mısır gibi ülkelerde dahi taklit edildi. İstilânın meydana getirdiği karanlık tablo toplumun psikolojisini de etkiledi; bu etki insanlarda dünyevî hayattan kaçış şeklinde tezahür etti. Moğollar'ın zulüm ve baskılarına mâruz kalan halkın mistik eğilimleri yoğunlaştı; bu durum İslâm dünyasında aklî ilimlerin gerilemesine yol açarken dinî-tasavvufî hareketlerin güçlenerek gelişmesi için uygun bir zemin hazırladı.

Moğol hâkimiyeti, özellikle ilk yarım asırdaki katliam ve tahrip döneminden sonra Yakındoğu'da bazı olumlu izler de bıraktı. İlhanlı hâkimiyetinin merkezi olan Azerbaycan'da Gazân Han zamanında Ucân ve Şenbigazân, Olcaytu döneminde Rab'ıreşîdî ve Sultâniye gibi yeni yerleşim merkezleri kuruldu. Bunun yanı sıra Tebriz ve Merâga gibi İlhanlı hükümdarlarının devamlı temas halinde bulundukları büyük şehirlerde önemli imar faaliyetleri yürütüldü. İran tarih yazıcılığının en büyük eserleri İlhanlı sarayı ile irtibatta olan tarihçiler ya da bu devletin hizmetinde çalışan bürokratlar tarafından kaleme alındı. İlhanlı vergi ve maliye usulü bu coğrafyada daha sonra kurulan mahallî idareler tarafından aynen benimsendi. Ön Asya'dan Çin'e kadar bütün toprakların bir tek devletin sınırları içerisinde birleştirilmesi, doğu-batı ticaretinin gelişmesi ve Çin kültürünün Yakındoğu'ya taşınması için zemin hazırladı. Bu dönemde pek çok eser Çince'den Farsça'ya çevrildi. Aynı tesirler başta minyatür olmak üzere güzel sanatlar alanında daha belirgin hissedildi. Moğol hükümdarları astronomi ilmine ilgi duydular ve bu yöndeki çalışmaları teşvik ettiler. İslâm dünyasının en büyük rasathânelerinden biri olan Merâga Rasathânesi'nin yanı sıra Tebriz'de de bir rasathâne kuruldu.

İlhanlı Devleti, Ebû Said Han'ın () yılında vefatının ardından ortaya çıkan taht mücadeleleri neticesinde tarihe karıştı. Bu devletin yıkılmasından sonra Yakındoğu coğrafyasında siyasî hâkimiyet Celâyirliler, Karakoyunlular, Muzafferîler ve Horasan Serbedârîleri gibi devletler arasında paylaşıldı. Moğol hâkimiyeti Çin'de Kubilay'ın halefi Temür Ölceytü Kağan'ın () ölümünün ardından önemli bir varlık gösteremedi. Moğollar, batıda olduğu gibi bu coğrafyada da çok geçmeden yerleşik kültürün tesirine kapıldılar. XIV. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Moğol idaresi doğuda artık parçalanmanın eşiğindeydi. Yüan hânedanı, Togan-Temür'ün (Shunti) 10 Eylül 'de Hanbalık'ı terkederek Moğolistan'a çekilmesiyle son buldu.

Yakındoğu'daki Moğol kabileleri İlhanlı Devleti'nin yıkılması üzerine ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. İran coğrafyasında vuku bulan iç savaşlar Moğol bakiyesi kabilelerin gücünü tüketti. Azerbaycan ve Batı İran'da bulunan Moğol bakiyeleri XIV. yüzyılın sonlarına doğru yerlerini Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı gibi Oğuz-Türkmen zümrelerine bırakarak yavaş yavaş tarih sahnesinden çekildi. Bununla birlikte Türkleşme sürecine giren bazı Moğol kabileleri İran, Azerbaycan ve Anadolu coğrafyasında önemli etnik, topografik ve filolojik izler bıraktı. Moğollar'dan Orta Kızılırmak vadisini yurt tutan ve XV. yüzyıl başlarında Timur tarafından Mâverâünnehir'e götürülen Kara Tatarlar dışındaki unsurlar yavaş yavaş yerli halka karışarak kayboldu.

Aynı şekilde XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Altın Orda ve Çağatay devletleri de hızlı bir Türkleşme sürecine girdi. Çağatay Hanlığı 'lerden itibaren Emîr Timur'un nüfuzunu tanımaya başladı. Altın Orda ise yılında Mamay'ın Kulikov sahasında Ruslar'a karşı uğradığı yenilgi ve Toktamış'ın Timur'dan aldığı darbenin ardından iyice zayıfladı. Moğollar XIV. yüzyılın ikinci yarısında Batı Asya, Ortadoğu ve Doğu Avrupa'da Türkleşme sürecine girerken Uzakdoğu coğrafyasında kendilerini Çin kültürünün karşı konulamaz cazibesine teslim ettiler. XV. yüzyıl ortalarına gelindiğinde Altın Orda ve Çağatay devletlerinde Moğol kimliğinden geriye Cengiz Han'a dayanan han şecereleriyle bazı Moğolca kelimelerden başkaca bir şey kalmamıştı.

Moğollar, XVI. yüzyıldan sonra anayurtları olan Moğolistan topraklarında muhtelif kabile ve kabileler federasyonu halinde çok defa birbirleriyle savaşarak yaşamaya devam ettiler. Kuzey Çin'deki Moğollar 'den itibaren Çinliler'in hâkimiyeti altına girdiler. Bu durum 'de Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nin ('den beri Moğolistan Cumhuriyeti) kurulmasına kadar devam etti. Bugün Moğolistan Cumhuriyeti'nin yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Mançurya, Tibet ve Afganistan'da da az miktarda Moğol yaşamaktadır.

İmparatorluğun kurucusu Cengiz Han'ın asıl adı Temuçin'dir. yılında doğan Temuçin, babası Yesügey Bahadır'ı küçük yaşta kaybetti. Yavaş yavaş kabilesini toparlayan Temuçin, Kirayit hükümdarı Tuğrul Han'ın hizmetine girerek hasmı Camoka'yı yendi (). Ancak Tuğrul Han'a sığınan Camoka, Tuğrul Han'ın Temuçin'le arasını açtı. Bunun sonucu olarak çıkan savaşta Temuçin, Kirayitler'i yenerek hükümdarı da öldürdü. Daha sonra diğer bir Moğol kabilesi olan Naymanlar üzerine yürüyerek onları da egemenliği altına aldı. Bu başarılardan sonra 'da toplanan kurultay kendisine Cengiz unvanını verdi.

Karluk ve Uygur Türkleri'ni de egemenliği altına alan Cengiz Han Çin seferi hazırlığına başladı. Bu sırada Çin'de Kin Sülalesi hâkim bulunuyordu. Çin'in vergi isteğini hakaret kabul eden Cengiz Han, Çin Seddi'ni aşarak dört kol hâlinde Çin'i istila etti. Pekin'i alan Moğol orduları Çin Denizi'ne kadar her tarafı yakıp yıktılar (). Karakurum'a dönüşü sırasında Çin'in bütün zenginliklerini beraberinde götüren Cengiz Han daha sonra Karakıtaylar Devleti'ne de son verdi. Batıdaki Harezmşahlar'ın gücünden çekinen Cengiz Han başlangıçta antlaşma yaparak bu devletle dostluk kurdu. Ancak bu dostluk Harezmşahlar'ın uzak görüşlü olmayışları sebebiyle kısa zamanda bozuldu. Karakurum'dan gelen zengin bir Moğol kervanı, Harezmşahlar'ın Otrar Valisi tarafından ele geçirilerek malları gasp edildi, tüccarlar ise Harezmşah Alâaddin'in emriyle öldürüldü. Moğollar bunu protesto için bir elçilik heyeti gönderdiler. Bu defa da Harezmşah Sultanı bu elçilik heyetinin reisini öldürttüğü gibi diğer elçilik heyetinin sakallarını kestirdi. Bu hakaretler karşısında Cengiz Han büyük bir ordu ile Harezm ülkesine yürüdü. Harezmşah Sultanı Alâaddin Muhammed, Cengiz karşısında ağır bir yenilgiye uğradı ve ülkesini kaybetti. Oğlu Celâleddin Harezmşah, İndüs yakınlarında Moğollar'a karşı tekrar bir ordu toplayarak geldiyse de o da tutunamadı ve ülkeyi terk ederek İran içlerine oradan Doğu Anadolu bölgesine geldi. Kıpçak Bozkırı ve İran'ın büyük bir bölümünü fetheden Cengiz Han yılında öldü.

Cengiz Han'dan sonra vasiyeti gereği Kurultay Ögedey'i Cengiz İmparatorluğu'nun başına Kağan seçti. Ögedey'den sonra Küyük, Mengü ve Kubilay Kağanlar işbaşına geçtiler. Bu dönemde Cengiz İmparatorluğu Çin Denizi'nden Baltık Denizi'ne kadar bütün Avrasya kıtasını ele geçirdi. Kubilay Kağan, Çin'deki merkezinden ayrılmadı. Kubilay Han'la beraber imparatorluk dörde ayrıldı ve ayrı ayrı devletler ortaya çıktı.

MoğollarGündemGüncelHaberler

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir