atsız kürşad / Loading interface

Atsız Kürşad

atsız kürşad

Source-4

Kürşad Adının Kökeni ve Anakronik Kullanım Örnekleri

8,4K

 

Yılmaz Erdoğan&#;ın yazıp yönettiği yapımı dram filmi Kelebeğin Rüyası yılında geçerken Kürşat adlı &#;kötü&#; olarak addedilebilecek bir karaktere yer vermişti. Benzer şekilde, yılında geçen Netflix yapımı Kulüp adlı dizide antagonist için Kürşat ismi uygun görülmüştü. Ancak bu isimlendirme anakronik hata içeriyordu. Film ve dizinin konu edindiği dönemde Kürşad ismi kullanımda olmayan bir isimdi.

Kürşad ismi, Chie-Shih-Shuai adlı bir Türk prensinin hayat hikâyesinden yola çıkılarak Hüseyin Nihal Atsız tarafından oluşturulmuştur. Çin kaynaklarında geçen bu tarihî şahsiyet, Atsız tarafından “Kür Şad” olarak tanıtılmıştır (Gökçe Kapusuzoğlu (). Tarihî Bir Kişilik Olarak Kür Şad ve Yılı. Gazi Türkiyat. Sf: ).

Atsız, Çince Chieh shê = Chie shih = Cie şı olarak okunan adın Göktürkçesinin Kür Şad olması gerektiğini düşünmüştür.

Nihal Atsız&#;ın Kür Şad isim ve unvanı birleştirilerek isim haline getirdiği Kürşad, yılından itibaren birçok kişi tarafından ad ve soyad olarak kullanılmıştır. Bu dönem öncesinde Kürşad ismi hâliyle tercih edilemiyordu. Tarihte Kürşad ismini taşıyan bir kişinin varlığına dair bir kaynak bulunmuyor.

Atsız, yılında Orhun dergisinde yayımlanan &#;Cihan Tarihinin En Büyük Kahramanı: Kür Şad&#; başlıklı yazısında Kür Şad&#;dan bahsetmişti. Nihal Atsız’ın yılında yayımlanan Bozkurtların Ölümü adlı romanının kahramanının adı Kürşad&#;dır (Ayrıca, Sabahattin Ali de Kür Şad ihtilâlinden esinlenerek kaleme aldığı Esirler adlı oyununda Kürşad karakterine yer vermişti). Atsız, &#;Dönersek kahpeyiz millet yolunda bir azimetten&#; sloganıyla &#;Kür Şad&#; adlı &#;Türkçü Dergi&#; de çıkarmıştı.

 

kur sad dergi

Görsel: seafoodplus.info

 

Atsız&#;ın, &#;Cihan Tarihinin En Büyük Kahramanı: Kür Şad&#; başlıklı makalesi şu şekildeydi:

&#;Yedinci asrın ilk yarısından Gök Türk Kağan sülâlesi arasında şahsî ihtiras ve entrikalar yüzünden devlet parçalanmak tehlikesine maruz kalmış ve nihayet işe Çinin fesadı da karışarak Gök Türk ülkesinin şark kısımları ’da Çinin eline geçmişti. Bu arada Kieli Han da Çinliler için bulunmaz bir nimet olduğundan Kieli Han ile ona tâbi olan bütün Türkleri Çine getirdiler. Parça parça Çine dağıtılarak milliyetlerini unutturmak, çinlileştirmek siyasetini takib ettiler. Kieli Han esareti izzetinefsine yediremeyerek kederinden de öldü. Bunun üzerine esir Türklerden birkaçı da teessürlerinin şiddetinden intihar ettiler.

 

Çinlilerin Türk ırkını kökünden kurutmak üzere aldıkları tedbirleri gören Gök Türk hükümdar sülâlesinden Kür Şad Türk devletini yeniden diriltmek için ’da gizli bir ihtilâl cemiyeti kurdu. 40 Türk bu cemiyete girdi. Türk devletini yeniden kurmak için Çin İmparatorunu öldürmeyi ve Çin sarayında esir bulunan Türk prenslerinden Holuku’yu Türkeline Kağan ilân etmeyi kararlaştırdılar. Geceleri şehri gezmek âdeti olan Çin İmparatorunu sokakta öldüreceklerdi. Fakat ihtilâlin yapılacağı gece hava bozulduğundan İmparator Tay-tsung sarayından dışarı çıkmadı. Kür Şad, ihtilâl gecikirse farkına varılacağından çekinerek geceleyin İmparatorun muhafızlarına saldırdı. Gayet kahramanca ve çok sert bir çarpışma oldu. Türkler azlık olduklarından çekilmeğe mecbur kaldılar. İmparatorun ahırına hücum ederek en iyi atlara binip kaçtılar. Kür Şad bir ırmağı geçerken yakalandı ve öldürüldü. Bu işte dahil olamayan Holuku cenup vilayetlerine sürüldü. Fakat İmparatorluğun merkezindeki bu hareket Çinlileri o kadar korkuttu ki Türkleri çinlileştirmekten filan vazgeçerek onları Sarı Irmağının şimaline nakledip yalnız ismen kendilerine tâbi olmalarıyla iktifaya mecbur kaldılar. Bu suretle ”deki Türk istiklâlinin tohumu atılmış oldu.

 

Tarih, Kür Şad hakkında işte bu kadar söylüyor.

 

Cihan tarihinde, bilhassa Türk tarihinde bir çok kahraman görülmüştür. Bunlardan bazılarının ünü dünyayı tutmuş, kimi büyük fütühat yapmış, kimi şanlı bir müdafaanın kahramanı olmuştur. Fakat bununla beraber tarih en büyük kahramanların bile çok defa ufak tefek kusurlarını kaydetmiştir. Meselâ son asırlarımızın kahramanlarından Fatih, Yavuz ve Kanunî o kadar büyük oldukları halde ne kadar küçüklükler yapmışlardır. Şanlı Fatih’in sırf şehvet için yaptığı ahlaksızlıklar, kahraman Yavuzun şahsî ikbal için işlediği cinayetler ve büyük Kanunî’nin kadınlara âlet olarak düştüğü büyük yanlışlıklar olmasaydı hiç şüphesiz bizim gözümüzde daha büyük insanlar olacaklardı. Yine bazı kahramanlar da gelmiştir ki önceleri büyük yararlılık gösterip milleti yükselttikleri halde sonları fenalığa, sefahate dalmışlar ve iyi namlarıyla birlikte hayatlarını da vererek bunu ödemişlerdir. Kapağan Kağan buna iyi bir örnektir. Kür Şad’a gelince o bunların hiçbirine benzemez. Kür Şad ne büyük ülkeler almış, ne yüksek kanunlar koymuş, ne de yoksul milleti zengin etmiştir. Fakat bununla beraber o cihan tarihinin, hiç şüphesiz birinci kahramanıdır. Tarihin herhangi bir yaprağına sıkışmış birkaç satırlık malûmattan Kür Şad’ın büyük rolünü çıkarabilmek güçtür. Bunun için, büyük şöhretlilerin yanında bazen ünsüzlerin de pek büyük fedakârlıklar yapabileceğini düşünmek lazımdır.

 

Tarih, adını bile bilmediğimiz birçok kahramanlar yetiştirmiş olabilir. Irak cephesinde, tek başına bir İngiliz süvari alayıyla çarpışmak cesaretini gönlünde bulan topal bir Türk piyade neferi gibi bir millete şan verecek erler bulunur. Fakat zaman ve mekân şartlarını da nazarı dikkate alınca bunlardan hiçbirinin Kür Şad’a yetişemeyeceği teslim olunur. Arkasını kendi ordusuna veya ülkesine dayayınca, birkaç misli düşmanla çarpışmak, herkes için olmasa bile, yapılabilecek bir kahramanlıktır. Kendi menfaatini millî menfaatle birleştirerek mevki ve şeref için kabadayılık edecek insanlar da çoktur. Fakat ne mevki ne de şerefi düşünmeden, sırf millet için ve kendi kanı pahasına başkasını tahta çıkarmak üzere çekilen kılıcın sahibine saygı ile baş eğmek lâzımdır. Kür Şad, Kağan sülâlesindendi. Bu büyük kahramanlığı yaptıktan sonra kendisini Kağan oturtmak isteyebilir, kahramanlığa meftun olan Türk milleti de bunu ondan esirgemezdi. Fakat kahramanlık gibi feragatin de timsali olan Kür Şad bunu düşünmedi bile…

 

40 kişiyle, esir bulundukları kuvvetli bir memleketin hükümdarına saldırmak her kahramanın yapacağı işlerden değildir. Düşmanlarla çevrili olan esirlerin kuvvei mâneviyesi hürlerinki gibi sağlam değildir. Böyle olduğu halde bu büyük işe teşebbüs edebilmekle Kür Şad ve onun temsil ettiği 40 Türk, cihan tarihinin en büyük kahramanları olmak hakkını kazanmışlardır. Onların bu hareketine çılgınlık diyecek zavallılar bulunabilir. Çünkü kahramanlıktan nasibi bulunmayanlar ve hiç olmazsa kahramanlığı takdir edecek kadar asil seciyeli olmayanlar için kahramanlık budalalıktır. Fakat mensup bulunduğu milleti kurtarmak için hayatını harcayıp toprağa düşmek, kartal gibi göğe yükselmek demektir ki zahife gibi yerde sürünenler bunun mânâsını anlayamazlar.

 

Millet yolunda ölen Namık Kemal bir kahramandır. Şahsiyetini millî varlık içinde eriten Gök Alp da öyledir. Türkistanda millî şuuru uyandırmak için ölmek kararını veren ve rus makinalısına yürüyen Enver Paşa da belki onlardan daha büyük bir kahramandır. Fakat bunların hiçbiri Kür Şad gibi büyük bir maksatla ve onunki kadar güç şartlar içinde olarak çarpışmamışlardır. Hükümdarlara sokakta suikasd yapan anarşistler görülmüştür. Fakat esir oldukları memleketin sarayına saldıracak fedaîler hiçbir yerde çıkmamıştır. Kür Şad’ın bu hareketi hiçbir netice vermeden sönseydi bile yine o en büyük kahraman sıfatına lâyık olacak ve bu hareketiyle torunları olan biz, bugün Türklere edebî bir şan ve şeref kazandırmış bulunacaktı. Halbuki bu misli görülmeyen kahramanlık Çinlileri o kadar korkuttu ki onlar Çinde esir bulunan bütün Türkleri bir an önce Türkeline göndermekten başka bir şey düşünmediler. Bu suretle, denilebilir ki, Türkleri esaretten kurtaran, Kür Şad’ın kahramanca saldırışı olmasaydı Çinliler, tabii, Türkleri Çin’de alıkoyarak çinlileştirme siyasetinde muvaffak olacaklardı. Ve belki de bugün yer yüzünde büyük Türk milleti bulunmayacaktı. Bir millete ileri atılış gücünü verebilmek için Kür Şad gibi serden geçti yiğitler gerektir. Bu türlü gözünü daldan budaktan sakınmayan erler boşu boşuna ölseler bile milletlerinin ruhuna soktukları duygu ile en müspet neticeyi almış sayılabilir. Çünkü bunlar millet için birer örnek ve birer remiz olurlar.

 

Büyük geçmişinden ilham alan yüksek tahsil gençliğinin, büyüklerimiz için günler yapmasını bütün samimiyetimle alkışlarken, büyük Namık Kemal’le büyük Gök Alp’ın ruhlarına, kendindeki büyüklükten yalnız bir parçasını tevarüs ettirmiş olan en büyük Kür Şad için de ayrı bir gün yapmalarını, biraz daha yaşlı bir arkadaş sıfatıyla, diler ve beklerim. Yüksek tahsil gençliği gibi Namık Kemal ve Gök Alp’ın ruhunu pek çok ve Kür Şad’ın ruhunu biraz sevindiren yüksek duygulu bir kütleden bunu beklemek hakkımızdır.

 

Kür Şad ’da öldü. Beş yıl sonra yani da, onun ölümünün , yılında büyük bir Kür Şad günü için şimdiden hazırlık yapılsa, onun hayatı için bir piyes yazılsa ve büyük adına Üniversite meydanda tek parçalı sade bir taş kırık bir kılıçtan ibaret bir abide dikilse nasıl olur? Üniversite bir bilim ocağıdır. Fakat şunu unutmamalıdır ki bir millette önce kahramanlar yetişir, ondan sonra şâirler delir, âlimlerse daha sonra meydana çıkar. Üniversite bir bilim yeri, Kür Şad’da ömründe ok ve kılıçtan başka bir şey kullanmamış bir asker olabilir. Lâkin şunu da kabul etmek lâzımdır ki arkadaşım Orhan Şaik’in dediği gidi:

En yüksek eserler kılıçla ve düşman kanıyla yazılmış olanlardır.&#;

 

Osman Fikri Sertkaya, &#;Kür Şad Adının Etimolojisi veya Türk Tarihinde Kür Şad Adlı Bir Kişi Var Mıdır?&#; başlıklı makalesinde ( Gazi Türkiyat. Bahar / Sf: ) 40 küsur Türkün Çin sarayını basarak imparatoru esir aldıkları olayın aktarıldığı Çince ve Türkçe kaynaklardan hareketle, Kür Şad kişi adı veya unvanının tarihî kaynaklarda -özellikle Göktürkçe kaynaklarda- geçmediğini; aslında bu adın Nihal Atsız&#;ın Bozkurtların Ölümü adlı romanında roman kahramanının adı olarak ortaya çıktığını aktarmıştı.

 

huseyin nihal atsiz

Hüseyin Nihal Atsız

 

Serkaya&#;nın sunduğu özet şu şekildeydi:

&#;1. Tarihî kaynaklarda, özellikle Göktürkçe kaynaklarda, Kür Şad adlı bir kişi adı ve unvanı geçmez.

 

2. Kür Şad isim ve unvanı Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü adlı romanının kahramanının adı ve unvanıdır.

 

3. Nihal Atsız Çince Chieh shê = Chie shih = Cie şı kelimelerinin Göktürkçesinin Kür Şad olması gerektiğini düşünmüştür. Kür kelimesi Türkiye Türkçesi’ndeki “gür” kelimesidir. Şad kelimesi ise Eski Türkçede kullanılan bir idari unvandır.

 

4. Kür Şad isim ve unvanı ’da ilk kez zikredildiğine göre bu ibare 68 yaşındadır.

 

5. Kür Şad isim ve unvanı Kürşad şeklinde birleştirilerek isim haline getirilmiş, yılından itibaren de kişi adı ve soyadı olarak binlerce kez kullanılmıştır. Bundan sonra da kullanılacaktır. Bu ismi veya soy adını kullananların isim babası da yüzyılın Dede Korkut’u olarak Nihal Atsız olacaktır.

 

6. Nihal Atsız’ın Bozkurtlar adlı romanında kullandığı isimler ’lı yılların bilgilerine göre konulan isimlerdir. Kür Şad bir hayalet kelime yani “Ghost Word” dur. Dîvânü Lugati’t-Türk’ten alınan “elma” kelimesinin eski şekli Almıla’nın doğrusu bana göre Alımla’dır (Sertkaya b: ). Işbara ve Yamtar kelimeleri de Türkçe değil Hintçe- dir. Işbara Hintçede “îşvara = efendi, bey” anlamına gelen bir kelime olup Eski Türkçe’deki karşılığı alp kelimesidir (Sertkaya ). Eski Türkçe’de Yamtar Hintçede yantar “sürücü, süvari” anlamlarına gelmektedir. Eski Türkçe’deki karşılığı ise şalcı şeklinde geçmektedir (Sertkaya ). Meraklıları bu kelimelerle ilgili çalışmalara bakabilir.&#;

 

Sertkaya, Atsız&#;ın tarihte bir kaynakta geçmeyen Kürşad isminin nasıl oluştuğunu kendisine anlattığını şöyle aktarmıştı:

&#;Bu sohbet anlarından birisinde kendisine Kür Şad kelimesinin hangi kaynakta geçtiğini sordum. “Böyle bir kaynak yoktur” diyerek bana özetle şunları söyledi:

 

&#;Senin de bildiğin gibi Shih-pi K’o-han yani Çuluk Kağan’ın iki oğlu vardı. Büyük oğlu T’u-li Tigin, küçük oğlu Cie şı şuay Tigin. Kağan’ın Çinli hatunu tarafından zehirlenerek öldürülmesinden sonra büyük oğlu T’u-li Tigin’in kağan seçilmesi gerekiyordu. Fakat Kurultay Kağan’ın büyük oğlu T’u-li&#;yi değil kardeşini “İl Kağan” unvanı ile kağan seçti. Bundan sonra T’u-li ve kardeşi yılında Çin’e geldi. Hanedandan olanlara da Çin sarayında görevler ve Çince unvanlar verildi. Göktürk tahtının varisi T’u-li Tigin amcası İl Kağan’ın ölümünden bir yıl kadar sonra yılında, 29 yaşında iken, Çin’de öldü.

 

İl Kağan ise yılında Çinliler tarafından mağlup ve esir edildi. kadar Türk de esir edilerek Çin’e getirilip çeşitli bölgelere yerleştirildi. İl Kağan Çin’in esareti altında iken kederden öldü.

 

yılının Nisan ayında Cie şı şuay, T’u-li’nin oğlu Ho-lo-ko (= Türkçesi belki Urku) Tigin’i de yanına alarak Çin sarayını basıp, Çin imparatorunu esir alıp, Göktürkleri esaretten kurtarmak ve ağabeyi T’u-li’nin oğlu Ho-lo-ko&#;yu kağan ilân etmek istedi (Göktürk kağanlarının yılları arasındaki şeceresi için bk. Taşağıl ).

 

Ben Çin kaynaklarında geçen Chieh-shê-shuai = Chie shih shuai = Cie şı şuay adının Türkçesinin ne olabileceğini çok düşündüm. Bir defa kağan çocuğu olmasından yani “Tigin” olmasından dolayı alacağı son idari unvan “Şad” olabilirdi. Geriye bu unvandan önceki ismi tahmin etmek kalıyordu.

 

’te Vilhelm Thomsen’in Göktürk alfabesini çözmesinden sonra kül okunan kelimenin varyantı olarak kür kelimesi düşünülmüştü. Yani bir l ~r alternansı olabilirdi. Bu alternansa göre kül kelimesinin varyantı kür kelimesi idi. Bu kelime Türkiye Türkçesi’nde “gür” şeklinde yaşamaktadır. Bir insanın “saçı, kaşı, bıyığı, sakalı” gür olabilir. “Ses, su” gür olabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu yüzden ben Çince cie kelimesinin Eski Türkçe karşılığının kür kelimesi olduğunu düşündüm ve Çince Cie şı ibaresinin Türkçesinin Kür Şad olabileceği kanaatine vardım. Bu yüzden Bozkurtların Ölümü adlı eserimde roman kahramanının adını Kür Şad olarak koydum. Bana göre de çok yakıştı. Sen Türk Ansiklopedisi’ndeki Kül Tegin ve Kür Şad maddelerini biliyorsun.

 

Burada sana söylediklerimin bir kısmını da bu maddelerde yazmıştım. İstersen bu maddelere bir kez daha bak&#;

 

Bu satırlardan da açıkça anlaşılacağı üzere her hangi bir Göktürkçe kaynakta Kür Şad adı geçmez. Bu isim ve unvan Nihal Atsız tarafından yapılan bir tekliftir. Ancak daha sonraları Bozkurtlar adı altında tek cilt olarak yayımlanan Bozkurtların Ölümü () ve Bozkurtlar Diriliyor () romanları o kadar ikna edici bir üslupla kaleme alınmıştır ki okuyan herkes Türk tarihinde Kür Şad adlı bir Göktürk prensinin yaşadığı kanaatine varmıştır. Burada bir roman kahramanının müşahhas- laşarak sanki Türk tarihinde böyle bir kişi varmış gibi kabul edildiğini de görüyoruz.&#;

 

Nişanyan Adlar Sözlüğü&#;nde ise Kürşad ismi için şu açıklama sunulmuştu:

&#;Yeni Türk adı ()
ETrkür şad &#;yiğit şehzade&#;

Nihal Atsız&#;ın, Çin kaynaklarında geçen bir olaydan hareketle oluşturduğu roman kahramanının adıdır. &#;dan itibaren duyuldu, &#;da yayımlanan BozkurtlarınÖlümü romanıyla üne kavuştu. Kişi adı &#;ten itibaren &#;Ülkücü&#; camiada yaygınlık kazandı.&#;

 

Alparslan Demir, Vaziyet&#;teki 25 Ocak tarihli &#;Cehalet yahut Kötülük: Bir Kulüp Kritiği&#; başlıklı yazısında Kulüp&#;teki anakronik hataya şöyle değinmişti:

&#;Hatırladığım en eski Kürşad, Yılan Hikâyesi () dizisinde Tunca Aydoğan’ın canlandırdığı, ağanın sağ koluydu. Yapım içinde böyle bir Kürşad’ın olmasında bir mesaj kaygısı… Zannetmiyorum. Sorun şurada başlıyor: Kelebeğin Rüyası () filminde de bir Kürşad karakterine rastlıyoruz, bunu da bir dostum iletiyor bana. Bir dönem filmi. Kulüp 2. Sezon’da da en çirkin en aşağılık karakterimiz Kürşad, ilk bölümde hikâyesiyle karşılıyor bizi. Bu da bir dönem dizisi. Ne var bunda? Kürşad, Nihâl Atsız tarafından Chie-shih-shuai adlı tarihî karakterin Türkçeleştirilmiş hâlidir. Atsız’dan önce Kürşad yoktur. Kürşad ifadesinin geçtiği en eski metinde notu var, kesin bildiğimiz ise Yani ’lardan önce birinin adının Kürşad olması pek mümkün değil. Varlık Vergisi ile ilgili sahnede hikâye anlatan karakterimizin adının Kürşad olması da hâliyle imkânsız. Bu ismin niye seçildiği ortada fakat cahilce bir seçim olmuş. Çok değil, biraz kitap karıştıran biri böyle bir hata yapmaz. Anladık, vermek istediğiniz mesajı da diyelim ki kabul ettik. Ama böyle değil, kaliteli yapın yapacağınız işi. Meclis tutanaklarını aç, Atsız’a git, Mecmua&#;ya bir bak hele, Orhun&#;u karıştır, Peyami Safa’ya dokun, ne bileyim olaylarına uzan… Haberleri yok ki. Yani en leş en aşağılık “derin devletin” adamını Türkçü yapalım adı da… Adı da Kürşad olsun! Ne zekâ be kardeşim ne büyük iş! &#;

 

Mustafa Kemal Kaya, Demlik Mecmua’daki “Kulüp” dizisine dair yazısında Kürşad isminin kullanımını şöyle eleştirmişti:

“Dizideki bir başka senaryo hatasına gelecek olursak; hem Matilda’nın ailesinden Varlık Vergisi’ni almaya gelen hem de Kulüp’ün sahibi Orhan Bey ile iyi ilişkiler kuran kişinin adı: Kürşad.

 

Kürşad, orta yaşlarda bir tip olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’de Kürşad isminin kullanımı, Hüseyin Nihal Atsız’ın, Bozkurtların Ölümü romanından sonra yaygınlaşmıştır. Roman yılında yayımlanıyor ama dizideki Kürşad, tahmini olarak ’lu yıllarda doğmuş olması lazım.

 

Ayrıca dizide kısmen dahi iyi rollerde bulunan kişilerin adı İsmet, Orhan, Çelebi iken; nasıl oluyor da ırkçı, Türk dışında tüm halklara düşman olan kişinin adı Kürşad oluyor?”

 

Kürşad İhtilali Üzerine

Türk tarihinin 2. Korkut Atası olan Atsız Ata yılında kaleme aldığı ve yılında devam ettirdiği bir seri romanı ile Türk gençliğinin milli ve vatanperver duygular eşliğinde terbiyesine katkıda bulunmuştur. Bu romanlar, sırasıyla &#;Bozkurtların Ölümü&#; ve &#;Bozkurtlar Diriliyor&#; olarak bilinse de daha sonradan Atsız Hoca&#;nın bilgisi ve onayı dahilinde &#;Bozkurtlar&#; adı ile bir şekilde neşredilmiştir. Romanın baş karakteri olan Kür Şad ilk kez bu şekilde hayatımıza aks etmiştir. Tarih hakkında az buçuk bilgisi olan herkes &#;Kür Şad ve 40 çerisini&#; bilmektedir. Ancak küçük bir soru ve sorun vardır ki; aslında Kür Şad adında biri mi 40 kişiyle Çin Sarayını basmak gibi bir ihtilal girişiminde bulunmuştur? Hemen tarih ışığında, ilmi ölçüde ve zatı şahanelerinizin desturu mukaddesiyle &#;Kür Şad&#; adıyla bildiğimiz askerin kimliğini tahlile meyledelim.

Çin Devleti, Türk Devletine ağır darbeler vururken, yabancı zevcelerin entrikası ve iç karışıkların sonrasında gelen kıtlığın etkisi iyice Türk yurtlarına olumsuz bir etki saçıyordu. Bu gelişmelerin sonucunda Doğu Köktürk Kağanlığı daha fazla dayanamadı. yıllarında bir esaret devresine girildi. 50 yıllık bu acı dolu yıllarda Türklere ait ciddi bir nüfus kendinden çok daha fazla kalabalık Çin nüfusunun içinde asimile edilmek istendi. Buna karşı yer-yer ihtilal girişimleri, ayaklanma teşebbüsleri yada diplomatik istekler cereyan etse biri bizim konumuz olarak diğerlerinden ayrılık arz etmektedir.

Çin kaynakları işaret ediyor ki;

Takvim yaprakları senesini işaret ederken Cie She Shuai adında Çin ordusuna girmiş Türk komutanı Cincheng Sarayı&#;na saldırıda bulundu. Sayıları 40 civarında olan ve kendi kabilesinden topladığı askerlerle bu saldırıya girişen Cie She Shuai sarayda tahribata yol açmıştır. Cie She Shuai olayın öncesinde bir plan hazırlamıştır.

Çin kaynağı &#;Hsin T’ang shu&#; olayı şöyle anlatıyor;

&#;İmparator Jiu cheng Sarayı’nda iken T’u-li’nin kardeşi Cie shê shuai, “Lang ciang” rütbesini almıştı. Cie shê shuai, kendi adamlarıyla suikast plânlayarak kendi adamları ve (ağabeyinin oğlu) He luo gu ile birlikte İmparatoru kuzeye kaçırmayı düşündü. Adamlarına: “duyduğuma göre Yükselen Han (unvanlı prens Li zhi), gece saati arası saray dışına çıkacakmış, saray kapısı açılacakmış. Ben bu fırsatta sarayı basacağım” dedi. O gece şiddetli rüzgar estiği için Yükselen Han (unvanlı prens Li zhi) saraydan çıkmadı. Cie she shuai suikastının açığa çıkmasından endişe ederek merkez otağa doğru ok atarak “öldürün” diye bağırdı. Muhafızlar peş peşe basıp geldiği için Cie she Shuai kaçmak için saray seyisini öldürüp, at kaçırıp, Wei nehrinden geçmek istedi. Ama peşinden gelenler ona yetişerek kellesini aldılar.&#;

Öncelikle şu olay dikkat çeker ki metinlerde ve tüm kaynaklarda &#;Kür Şad&#; adında biri zikredilmemiştir. Öyleyse bu Kür Şad adı nereden çıkmıştır? Şuan bile günlük hayatta bir çok arkadaşımızın, tanıdığımızın adı Kür Şad, hatta bu yazıyı okuyan bile bir çok Kür Şad adlı okurum eminim ki vardır. Bu durumda bizde, sizlere Kür Şad adının kaynağını incelemekle mükellef olduğumuzu söyleyip müsaadenizle bu olayın aslını Nihal Atsız&#; dan nakledeceğiz.

Osman Fikri Sertkaya, Nihal Atsız&#; a soruyor&#;

&#;&#;Bu sohbet anlarından birisinde kendisine Kür Şad kelimesinin hangi kaynakta geçtiğini sordum.

&#;Böyle bir kaynak yoktur&#; diyerek bana özetle şunları söyledi:

&#;Senin de bildiğin gibi Shih-pi K’o-han yani Çuluk Kağan’ın iki oğlu vardı. Büyük oğlu T’u-li Tigin, küçük oğlu Cie şı şuay Tigin. Kağan’ın Çinli hatunu tarafından zehirlenerek öldürülmesinden sonra büyük oğlu T’u-li Tigin’in kağan seçilmesi gerekiyordu. Fakat Kurultay Kağan’ın büyük oğlu T’u-li&#;yi değil kardeşini “İl Kağan” unvanı ile kağan seçti. Bundan sonra T’u-li ve kardeşi yılında Çin’e geldi. Hanedandan olanlara da Çin sarayında görevler ve Çince unvanlar verildi. Göktürk tahtının varisi T’u-li Tigin amcası İl Kağan’ın ölümünden bir yıl kadar sonra yılında, 29 yaşında iken, Çin’de öldü. İl Kağan ise yılında Çinliler tarafından mağlup ve esir edildi. kadar Türk de esir edilerek Çin’e getirilip çeşitli bölgelere yerleştirildi. İl Kağan Çin’in esareti altında iken kederden öldü. yılının Nisan ayında Cie şı şuay, T’u-li’nin oğlu Ho-lo-ko (= Türkçesi belki Urku) Tigin’i de yanına alarak Çin sarayını basıp, Çin imparatorunu esir alıp, Göktürkleri esaretten kurtarmak ve ağabeyi T’u-li’nin oğlu Ho-lo-ko&#;yu kağan ilân etmek istedi (Göktürk kağanlarının yılları arasındaki şeceresi için bk. Taşağıl ). Ben Çin kaynaklarında geçen Chieh-shê-shuai = Chie shih shuai = Cie şı şuay adının Türkçesinin ne olabileceğini çok düşündüm. Bir defa kağan çocuğu olmasından yani “Tigin” olmasından dolayı alacağı son idari unvan “Şad” olabilirdi. Geriye bu unvandan önceki ismi tahmin etmek kalıyordu. ’te Vilhelm Thomsen’in Göktürk alfabesini çözmesinden sonra kül okunan kelimenin varyantı olarak kür kelimesi düşünülmüştü. Yani bir l ~r alternansı olabilirdi. Bu alternansa göre kül kelimesinin varyantı kür kelimesi idi. Bu kelime Türkiye Türkçesi’nde “gür” şeklinde yaşamaktadır. Bir insanın “saçı, kaşı, bıyığı, sakalı” gür olabilir. “Ses, su” gür olabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu yüzden ben Çince cie kelimesinin Eski Türkçe karşılığının kür kelimesi olduğunu düşündüm ve Çince Cie şı ibaresinin Türkçesinin Kür Şad olabileceği kanaatine vardım. Bu yüzden Bozkurtların Ölümü adlı eserimde roman kahramanının adını Kür Şad olarak koydum. Bana göre de çok yakıştı.&#;

Görüldüğü gibi Cie she Shuai adı Nihal Atsız tarafından günümüze kazandırılmıştır. Bu isim Atsız Beğ&#;in romanlarında ve şiirlerinde öylesine heyecan ve coşkuyla ele alınmıştır gönüllerde silinmez izler bırakmıştır. Bu izler toplumsal hayata da yansımıştır ve Atsız&#; ı tanımayanlar bile çocuklarına Kür Şad adını vermiştir. Nitekim bu ad Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanlarının ardından çok bir süre geçmemesine rağmen bugün Türk İllerinin bir çoğunda popüler ve bilinen bir isimdir. Bu ismi taşıyan arkadaşların hepsinin isim babası Hüseyin Nihal Atsız&#; dır&#;

Şimdi Cie she Shuai yani Kür Şad&#;ın çok az bilinen hayatına dair bir kaç ufak bilgi aktaralım. Atalarımızın yazıyla geç tanışmasının cilvesi olarak Çin kaynaklarına muhtacız. Bakalım;

Tzu Ching Tung Chien: [Halkı Yönetmenin Örnekleri]

&#;Önceleri T’u-li Kağan’ın kardeşi Chieh-she-suai ağabeyisiyle birlikte Çin sarayına gelmiş ve kendisine &#;Chung-lang-chiang&#; rütbesi verilmişti. Bu zat çapkın idi ve bundan dolayı da T’u-li Kağan tarafından azarlandı.&#;

Görüldüğü gibi Kür Şad çapkın birisidir. Çin sarayındaki yüksek Çin sosyetesinde hemen her kadını yatağına aldığı söylenir. Öte yandan yaklaşık 40 kadar çerisiyle giriştiği saldırıda 40 askerinin hepsinin kendisi gibi Aşina Hanedanından gelen soylu kimseler olduğu bilinir. Bu da işaret eder ki Kür Şad bu kadar seçici davranmışsa demek ki kurduğu gizli ihtilal cemiyeti çok-çok daha kalabalıktı. Bu durumda akıllara şu sual gelir, &#;Öyleyse niçin daha kalabalık bir orduyla gelip kesin sonuç almadılar?&#;

Bu durumda şu değerlendirme yerinde olacaktır ki Cie she Shuai bu girişimle Çin Kralını öldürmeyi değil, esir etmeyi planlamaktadır. Ayrıca Kral&#;ın oğlu Prens bizdeki &#;tebdil-i kıyafet&#; tarzında bir akşam gezmesine çıkıp halkının nabzını ölçmekte olduğu görünüyor. Öyle olmasa bile Çinli Prens gece bir şekilde dışarı çıkmak durumda kalıyor, bu sebeple kapılar mutlaka açılacak ve ihtilalciler içeri dalacaklar, plan bu istikamette seyrediyor. Çünkü Tzu-chih t’ung-chien’deki Çin metni diyor ki;

&#;Gece yarısı arası, &#;Yükselen han&#; unvanlı (prens) Li zhi’nin saraydan çıkarken saray kapısının açılmasından istifade ederek atla saraya girmeyi ve imparator Tang tai zong’un otağını basarak imparatoru esir almayı planladılar.&#; diyor ve devam ediyor;

&#;Ayın 11’inde Cie she shuai ve diğerleri T’u-li Kağan’ın oğlu He luo gu’yu koruyarak gece yarısı saray kapısının dışında gizlendiler. Şiddetli rüzgara rast geldiği için “Yükselen Han” unvanlı prens (Li zhi) saraydan çıkmadı. Cie she shuai şafağın sökmesine az bir vakit kalmasından endişe ederek askerleriyle saraya hücum etti.&#;

Burada bir ayrıntıda şudur ki dışarı çıkacak olan kişi Kral değil, onun oğlu Prens Li Zhi&#;dir. Kür Şad ve adamları ise olaylar bekledikleri gibi gitmeyince yani fırtına çıktığı için (yağmur kokan gece diye geçer) Prens çıkmayınca beklediler. Beklediler ancak Prens bir türlü çıkmayınca, kapı aralanmayınca ve güneş doğduğunda gizlenemeyip tutuklanacaklarını düşününce ani ve radikal bir kararla hücum emri geldi.

Atsız&#; ın da romanında yorumladığı gibi Kral&#;ı esir ederek ondan fidye alabilir. Bu fidye alış-verişinde esir olan Türklerin eski topraklarının geri verilmesi karşılığında Çin Kral&#;ını teslim etme şartı koyması da kuvvetli bir ihtimaldir. Ancak saraya yapılan hücum sırasında demek ki Kral&#;ın esir edilme olasılığı ortadan kalkınca son çare olarak Çinli Muhafızlara saldırıyorlar. Çin Sarayı bu skandal girişimle sarsılırken bir yandan da takviye alırlar. Kür Şad ve 40 çerisinin saldırısını püskürtmeye gelen destek kuvvet konusunda bir parantez açalım.

Çünkü Kür Şad ve adamlarını bastırmaya gelen &#;Ze Chong Du Wei&#; saray muhafızlarının başının unvanıdır. Genellikle kişilik bir askerî birliğe hükmeder. Bu durumda ciddi anlamda ne kadar kuvvetle geldiğini kesin olarak bilemese de sanırım bu ünvanın anlamı bizde biraz fikir uyandıracaktır&#;

Neticede 40 kişilik ordusundan arta kalan 20 kişiyle ahırı basıp (atlarla gelmişlerdi hatırlarsınız, demek atları öldü ve tüm atlar ölünceye kadar uzun müddet savaştılar) sarayın atlarını kaçırıp canlı kurtulmak üzere coğrafi olarak Çin&#;i ortadan ikiyi ayıran Wei nehrine doğru at teptiler. Ancak burada Çinliler tarafından yakalanıp öldürüldüler&#;

Hakikaten çok ilginç değil mi? Sen kalk 40 kişiyle koskoca Çin Sarayına baskın yap! Saatlerce diren ve tüm sarayı ayağa kaldır. Yetmedi, saraydan 20 atlıyla sağ çıkıp Wei nehrine kadar koca orduyu peşine tak&#; Böyle ilginç hadiseler tarihte çok az zuhur ediyor. Bu hadise ne yazık ki Atsız&#; a kadar bilinmiyordu. Atsız bunu basit bir makale halinde işleyip kenara atsa şuan yalnızca durumla alakadar kişilerce bilinecekti. Oysa Atsız bunu 2 romanda ve bir kaç şiirde çok muazzam bir üslupla işledi ve yeteneği ile bezeyip Türk gençliğinin karşısına sundu. Bu sayede bugün Cie she shuai, Kür Şad adı ile yaşıyor. Kür Şad adı ise Erhan Afyoncunun &#;Tarihin Arka Odası&#; programında laf arasında belirttiği gibi &#;Kür Şad adı isyanın ruhuna daha uygun&#;. dur. Bu bakımdan da gençlerin Amerikan mahsulü sahte kahramanlara yada Moskof tohumu, Latin Amerikan maceraperesti, belki Arap, Yahudi kahramanlarına ve değerlere değil de, milli şuurun temellendirilmesi icabı Türk kahramanlarına özendirilmesi kültürel, tarihi, sosyolojik olarak bir çok açıdan, gençlerin Kür Şad&#;ı beğenmesi, onu sevip ona özenmesi önem teşkil eder. Sözün özü şudur ki Atsız Hoca&#;nın da gayet iyi bildiği üzere Kür Şad, bizlere vatanperverliği, fedakarlığı, cesareti, özgürlüğü simgelemektedir. Siyasal olarak ta Türklerin şu son yıllık fetret devrinde en çok öne çıkarması gereken değerler bunlar değil midir?

El cevap: Kesinlikle evet!

Bu isyanın ardından Türkleri &#;baş belası&#; olarak belirten Çin Devlet adamları Türkleri eski yaşamına, göçebe bozkır yaşantısına bırakmak yönünde karar kılacaktır. Türkler ise bu durumda çok geçmeden İlteriş Yabgu&#;nun önderliğinde tekrar teşkilatlanıp intikam aşkıyla seferler düzenleyecek hatta Çinlileri haraca bağlayacak kadar ileri gidecektirler. Kürşad işte böyle bir olayında tohumunu Wei nehrinin kıyılarında atmıştır ve yalnızca 40 arkadaşıyla sergiledikleri bir kahramanlık örneği ile kendinden sonra gelecek nesillere özgürlük yolunu açmıştırlar. Bu 40 küsür kişinin Türk tarihine bilhassa Asya Türk tarihine katkısı da bu ölçüde azımsanmayacak kadar büyüktür. Bozkurtlar&#; ın ölümü romanın sonunda diyor ya Atsız, &#;Kür Şad ölmüş fakat attan düşmemişti. Ölmüş fakat yenilmemişti.&#;

Son kez sözü üstadına, Atsız Hocaya bırakıyorum ve yazıma son veriyorum. Sabrınız için müteşekkirim.

&#;Kür Şad, tarihimizde alevlerin, ışıkların, mehtapların ve yanardağların yanında gerçi parlamasıyla sönmesi bir olmuş geçici bir şahap gibidir. Fakat o geçici ışık tarihin gidişini değiştirmiş, kısa aydınlığında bize en büyük hakikati görebilecek fırsatı vermiştir. Bu hakikat ezeli ve ebedi kahramanlıktır.
Tarih acayip bir ihtiyardır. Bazılarına tam hakkını verir. Bazı değersizlerden çok bahseder. Bazı büyükleri hiç anmaz. Bazılarından da yalnız bir kaç kelime söyler. Kür Şad bu sonuncularındandır. Onun hakkında bütün bildiğimiz: Türk milletini kurtarmak ve esir olan yeğenini Türk kağanı yapmak için kendisi gibi esir 40 arkadaşıyla birlikte Çin imparatorunun sarayına saldırdığı, fakat pek nispetsiz bir savaştan sonra can ve baş verdiğidir. Bu muhteşem saldırışın, muhteşem kahramanlarını bilip tanısaydık ne hoş olurdu! Adlarını bile bilmediğimiz bu örneksiz fedailer acaba nasıl insanlardı? Kaç yaşlarında idiler? Hangileri hangi savaşlardan arta kalmışlardı? Anaları, babaları yaşıyor mu idi? çocukları var mıydı? Seviyorlar mıydı? Karıları, sevgilileriyle son defa neler konuşmuşlar, neler düşünmüşlerdi? Yazık, hiçbirini bilmiyoruz. Bildiğimiz yalnız şu:
Yanardağ ruhlu, çelik iradeli kahraman Kür Şad… Bozkurt hanedânından yani kağanlar soyundan olduğu halde yeğenini tahta çıkararak Türk milletini diriltmek için kılıca sarılan Kür Şad… Bu nispetsiz çarpışmada zaferi sağlayacak tek yola giderek, yani düşmanın kalbine saldırarak ruh ve irade kuvveti kadar muhakeme gücüne de sahip olduğunu belirten Kür Şad… Başarılamayan bir ihtilâle rağmen düşmanın yüreğine korku ve dehşet salarak ırkı mahvolmaktan kurtaran Kür Şad… Sonra onun 40 şanlı arkadaşı…&#;

Source-2

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir