hangi vakitte görülen rüya sahihtir / RÜ'YA-I SÂDIKA | Sorularla İslamiyet

Hangi Vakitte Görülen Rüya Sahihtir

hangi vakitte görülen rüya sahihtir

RÜ&#;YA-I SÂDIKA

Doğru ve görüldüğü gibi çıkan rüya. Buna "rüyâ-ı sâliha" da denir. Bunun zıddı, Kur'ân tabiriyle "edğasü ahlam-karışık düş"dür.

İnsan yaratılışı itibariyle, uyurken uyanıkmış gibi bazı olaylar yaşar. Bunlar ya gündüzleyin uyanık olduğu sırada etkisinde kaldığı hususlar olabilir veya bir hikmete dayalı olarak görülen rüyalardır. Bunlar gerek sadık rüya olsun gerek edğas olsun bu iki çeşit rüya hakkında bilgi vermektedir: "Allah Teâlâ, insanların Levh-i Mahfuz'daki durumlarını bilen bir grup meleği rüya işiyle görevlendirmiştir. Görevli melek Levh-i Mahfuz'dan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline sokarak ilgili insanın rüyasında kalbine yerleştirir; ki o kimse için bir müjde veya uyarı ya da kınama değerinde olsun. Böylece hikmetli, yararlı veya sakındırıcı bir faaliyet gösterilmiş olur. İlgili melek bu gayret içinde iken, şeytan da insana karşı duyduğu kin ve husumetten dolayı onu uyanık iken rahat bırakmak istemediği gibi, uyku âleminde de rahat bırakmak istemez. Ona bir takım hile ve tuzaklar kurmaktan geri durmaz. Şeytan, insanın rüyasını ifsad etmek üzere ya onu gördüğü rüya hususunda yanıltmak ister veya rüyasından gâfil olmasını sağlamaya çalışır.

Rüyalar genel olarak üzere iki kısma ayrılır:

1- Peygamberlerin ve onlara uyan salih mü'minlerin gördükleri rüyalar bu tür rüyalardır. Yusuf (a.s)'ın gördüğü rüya gibi (Yusuf 12/4). Mümin olmayanlar da bu tür rüyaları görebilirler. Yusuf sûresi Ayetinde bildirilen, Firavunun yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği, yedi cılız başağın da yedi olgun başağı yuttuğunu gördüğü rüyasıyla, Hz. Yusuf'un hapishanede iken iki mahpusun gördüğü rüyalar da bu tür rüyalardır (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mâce Terceme ve Şerhi, X, ).

2- Kur'ân-ı Kerim'de, "edğasü ahlam (karmakarışık düşler)" (Yusuf, 12/44) diye bildirilen rüyalardır ki; şeytanın uyuyan kimseyle oynamasından, kişinin arzu ettiği veya etmediği bir şeyi çok konuşmasından veya arzulamasından kaynaklanan rüyalardır. Bu rüyalara itibar edilmez.

Rasûlüllah (s.a.s) Efendimizin rüyaları sadık rüyalardan idi. Aynı zamanda, ona rüyasında vahiy de gelirdi. İlk vahiyler ona "Sâdık Rüyalar" şeklinde gelmiştir. Buhârî'de Hz. Aişe (seafoodplus.info)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle denmektedir:

"Rasûlüllah (s.a.s)'e vahyin ilk gelişi uykuda rüya-ı Sâliha (Sadıka) görmekle olmuştur. Rasûlüllah'ın gördüğü bütün rüyalar sabah aydınlığı gibi apaçık rüyalardı" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, I,10). Rasûlüllah (s.a.s)'ın rüyasında her gördüğü aynen olurdu. Bu durum altı ay devam etmişti. Buhârî, İbn Hanbel, Taberanî ve Bezzaz'ın rivâyet ettikleri bir hadis-i şerifte Rasûlüllah (s.a.s):

"Salih (sâdık) rüya (mü'minin rüyası) peygamberliğin kırk altı cüzünden bir parçadır" buyurmuştur (Maamafih, "elli cüzden", "yetmiş cüzden", "kırk cüzden" diye gelen rivayetler de vardır (es-Suyûtî, Kıtful-Ezhâril-Mütenasira fil-Ahbaril-Mütevatira, Beyrut , s. ). Peygamberlik süresinin yirmi üç yıl devam etmiş bulunmasına göre, vahyin rüya-ı sâdıka olarak gönderildiği altı ay, peygamberlik süresinin kırk altı cüz'ünden bir parça olur.

Rasûlüllah (s.a.s)'e rüyâyı sâdıka olarak vahiy gelmesi ilk altı aydan sonra da kesilmemiştir. Bunun için Ashab-ı Kirâm, Rasûlüllah (s.a.s)'i uykusundan uyandırmaktan çekinirlerdi. Nitekim Buhârî'nin İmrân b. Husayn (r.a)'den rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlü Ekrem, ashabı ile bir gazadan dönerken bir vadide uyuyakalmışlar ve sabah namazını geçirmişlerdi. Kuşluk vakti Ashab uyanmış, Rasûlüllah (s.a.s) uyanmamıştı. İmran b. Husayn der ki: "Rasûlüllah uyuduğu vakit kendiliğinden uyanmadıkça uyandırmazdık. Zira biz uykusu esnasında kendisine (vahiy mi nazil olur, başka bir hal mi arız olur) ne olacağını bilmezdik" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, )

Hadis, tefsir ve siyer kitaplarında Rasûlüllah (s.a.s)'in sâdık rüyalarından bir çokları nakledilmektedir. Bunlar maddî hayatta aynen meydana gelmiştir.

Müslim'in Enes b. Malik'den rivayetine göre Rasûlüllah (s.a.s) şöyle anlatmıştır:

"Bir gece ben uyuyan kimsenin gördüğü şekilde (yani rüyâda) kendimizi Ukbe b. Nâfi'in evinde imişiz gördüm. "Bize İbn Tâb hurmasından hurma getirdiler: Ben bunu, yükselmenin dünyada bizim için, ahirette akıbetin de bizim için olduğuna ve dinimizin tamamlandığına yordum" (Müslim, Rüya, 18).

Yine Müslim'in Ebû Musâ el-Eş'arî'den rivayetine göre de Rasûlüllah (s.a.s) şöyle anlatmıştır:

"Rüyada kendimi Mekke'den hurmalı bir yere hicret ediyorum gördüm. Bu yerin Yemame veya el-Hecer olacağını zannettim. Ama baktım Yesrib şehri imiş. Bu rüyamda kılıç salladığımı da gördüm. Kılıcın başı koptu. Bir de baktım bu, Uhud savaşı gününde mü'minlerin başına gelen musibettir. Sonra onu tekrar salladım ve en güzel şekline döndü. Bir de baktım bu, Allah'ın getirdiği fetih ve mü'minlerin bir yere toplanmasıdır. Bu rüyada bir takım inekler gördüm, Allah'ın yaptıklarının mutlak hayır olduğuna inandım. Baktım ki bunlar, Uhud gününde mü'minlerden bir cemaattir. Ve hayır ise Allah'ın sonradan getirdiği hayırdır ve Allah'ın bize sonradan Bedir gününde getirdiği sıdkın sevabıdır" (Müslim, Rüya, 20).

Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatıyla vahiy, dolayısıyla vahiy olan sâdık rüyalar da kesilmiştir. Ama her mü'mine nasip olabilmesi mümkün olan sâdık rüyalar baki kalmıştır. Bu sâdık rüyalar ilham kabilindendir ve her mü'min bu çeşit rüyaları görebilir. Bunun için Rasûlüllah (s.a.s)

-Nübüvvetten ümmete yalnız mübeşşirat kalmıştır, buyurdu.

-Mübeşşirât nedir, ya Rasûlüllah? diye sorulduğunda;

-Sâlih rüyalardır, buyurdu (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 4/34).

"Kıyamet yaklaşınca (ahir zamanda) mü'minin rüyası yalan çıkmaz" (İbn Mâce, Rüya; 9).

Sadık rüyalar yukarıdaki hadiste bildirildiği gibi sevindirici (mübeşşirat) olduğu gibi, ikaz edici de olabilir.

Abdullah b. Ömer (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlüllah (s.a.s) sağlığında, Ashabdan birisi bir düş gördüğü zaman Resulullaha onu hikaye ederdi. Ben de bir düş görmek ve onu Rasûlüllaha arzetmek isterdim. O sırada ben çok gençtim. Ve Rasûlüllah (s.a.s) zamanının âdeti üzere mescidde uyurdum. Bir kere ben de rüyamda gördüm ki; iki melek beni yakalayıp benimle Cehenneme gittiler. Cehennem kuyu duvarı gibi (taşla) örülmüştü. Onun iki boynuz (gibi iki tarafı) vardı. Burada (Kureyş'ten) kendilerini iyice tanıdığım kimseler vardı. Bunun üzerine ben "Cehennemden Allah'a sığınırım" demeğe başladım. Bu sırada başka bir melek katıldı ve bana "korkma!" dedi. Ben bu rüyamı kardeşim Hafsa'ya anlattım. Hafsa da Rasûlüllah (s.a.s)'e arzetti. Rasûlüllah (s.a.s):

"Abdullah ne iyi adamdır! Fakat gecenin bir kısmında (kalkıp da) namaz kılmayı âdet edinseydi" buyurmuş. Bundan sonra ben gecenin az bir kısmı müstesna olmak üzere uyumadım" (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, IV, ).

Mü'minin göreceği sâdık rüyaların başında, Rasûlüllah (s.a.s)'i rüyasında görmesi gelir. Çünkü, onun rüyada görülmesi kesinlikle sâdıktır. Buhârî, Müslim, Tirmizi, İbn Mâce, İbn Hanbel ve Taberanî'nin rivâyet ettikleri bir hadiste Rasûlü Ekrem (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, Şeytan hiç bir şekilde bana benzer bir surete giremez" (es-Suyuti, Kıtful-Ezharil-Mütenasira, s. ).

Sâdık rüyayı doğru sözlü kişiler görür ve bu kişilerin rüyası Cenab-ı Hakktan bir müjdedir (Müslim, Rüya, 6).

Sâdık rüyalar genellikle seher vakitlerinde görülür (Tirmizi, Rüya, 3; Dârimî, Rüya, 9).

İsmail KAYA

Rüyanın Üç Çeşidi ve Bilmedikleriniz

Rüyaların üç farklı çeşidi vardır. Bunları şöyle açıklayabiliriz: Kimi ilahi, kimi şeytani, kimi de karışık olarak görülebilir.

Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı" (Fetih, 27)

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-buyurdular:

“Rüya üç kısımdır: Birincisi sâlih rüya olup Allah’tan bir müjdedir; ikincisi şeytanın verdiği korku, (vesvese) ve hüzündür; üçüncüsü de kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdir. Kim rüyasında hoşlanmadığı bir şey görürse, onu başkalarına anlatmasın; hemen kalkıp namaz kılsın…” (Buhârî, Ta’bîr, 26; Müslim, Rüyâ, 6)

SÂLİH VE SÂDIK RÜYALAR

İlâhîmevhibelerden biri olan sâdık rüyalar, gaybî hakikatlere vâkıf olmanın yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Zira uyku sırasında maddî âlemle irtibâtı asgarîye inen insanda, rûha âit hisler güçlenir. Ulvî manzaraları perdeleyen nefsâniyet bulutları dağılarak görüş berraklaşır. Bu sûretle rüyalarında gayb âlemini seyretmek, bazı sâlih kullara nasîb olur. Bu keşiflerin doğruluğu ise, uyanıkken müşâhede edilir.

Bir hadîs-i şerîflerinde Peygamber Efendimiz (sav):

“Nübüvvetten geriye sadece mübeşşirât kalmıştır.” buyurunca ashâb-ı kirâm merakla:

“–Mübeşşirât nedir, yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Efendimiz onların bu suâline:

“–Sâdık rüyadır.” diyerek cevap verdiler. (Buhârî, Tâbir, 5; Müslim, Salât, )

Mübeşşirât, ihlâslı mü’minlerin gönüllerinin rüya esnâsında ilâhî müjdelere, ilhamlara ve telkinlere açık hâle gelmesidir. Böyle rüyalar net olarak hatırlanırlar. Bunlar, Cenâb-ı Hak tarafından ya müjde ya da îkaz mâhiyetindedir. Bunları vazifeli bir kısım melekler ümmü’l-kitâb (levh-i mahfuz)’dan telâkkî ederek, Cenâb-ı Hakk’ın emir ve müsâadesi ile, uyuyan insanın rûhuna seyrettirirler. Bu sebeple denilebilir ki sâdık rüyalar, Levh-i Mahfuz’dan istikbâle akseden pırıltılardır.

ŞEYTANÎ RÜYALAR

Şeytanın, insanı korkutmak, rûhu sıkıntıya düşürmek veya mahzun etmek maksadıyla müdâhil olduğu rüyalardır. Yüksek bir yerden düşmek veya insanı tesir altında bırakan kargaşa ve felâket sahneleri görmek gibi. Böyle rüyaların bir esası yoktur.

KARIŞIK, BULANIK YARI VE HATIRLANAN RÜYALAR

Ebû Saîd el-Hudrî (ra)’tan rivâyet edildiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz hoşuna giden bir rüya görünce, (bilsin ki) o, Allah Teâlâ’dandır. Bu sebeple Allâh’a hamdetsin ve o rüyasını anlatsın.”

Çoğunlukla bulanık, yarı hatırlanan, karışık bir rüya gören, gördüğünü kimseye anlatmamalı ve şeytanın îğvâsından Allâh’a sığınmalıdır.

HÂRİCΠBİR TESİRLE GÖRÜLEN RÜYALAR

Kişinin hâl ve hayâline bağlı olarak rüyasına akseden manzaralardır. Meselâ çok tuzlu yemiş olan bir kimsenin rüyada bolca su içmesi veyahut da zihnini fazlaca meşgûl eden bir meselenin rüyasına girmesi gibi. Bunların da tâbiri yoktur. Esassızdırlar.

RÜYANIN MÂHİYETİ

Rüyanın mâhiyeti hakkında ise şunları söylemek mümkündür:

Rüyada görülen varlıkların her biri, lügattaki bir kelime gibidir. Yani rüya, âdeta ayrı bir lisandır. Bu lisanda görülen varlığa atfedilen mânâ, uzak bir alâkaya dayanır. Yani büsbütün mesnedsiz ve sebepsiz değildir. Meselâ yılan, düşmandır. Bu mânâ, Âdem (as)’ın kıssasına dayanır. Onda görülen her hâl ve hareket, düşmana âit bir tavır olarak îzah edilir. Fakat bir yılan dümdüz veya ölü gibi hareketsiz görülürse, yol ile tâbir edilir.

Diğer taraftan, rüya tâbirinde pek çok müessir rol oynar. Günler, mevsimler, rüyanın görüldüğü gece vakti vs. Meselâ kışın görülen rüya geç tahakkuk ederken, sabaha karşı görülen rüya çabuk çıkar. Ancak bu tâbirler her rüya sâhibinin tabiatı farklı olduğundan çoğu kez noksandır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Temmuz

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir