atatürkün çocuk sevgisi ile ilgili şiir / Atatürk ?ün Çocuk Sevgisi İle İlgili Şiir, Yazı ve Anıları

Atatürkün Çocuk Sevgisi Ile Ilgili Şiir

atatürkün çocuk sevgisi ile ilgili şiir

ATATÜRK’ÜN ÇOCUK SEVGİSİ İLE İLGİLİ BİR ANISI

Anasayfa/ŞİİRLER/A harfli siirler/ATATÜRK’ÜN ÇOCUK SEVGİSİ İLE İLGİLİ BİR ANISI

1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars
2Kişi oy verdi
Ortalama puan: 5,
Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
Loading

editor 23 Ocak A harfli siirler, Anekdotlar1, görüldü.

ATATÜRK’ÜN ÇOCUK SEVGİSİ İLE İLGİLİ BİR ANISI

Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.

Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk’ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:
&#; Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın?
Çocuk:
&#; Bir şeyim yok efendim.
Çocuk arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi.
Atatürk:
&#; Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum.
Küçük çocuk, o vakit yaşlı gözlerini Atatürk’e çevirdi:
&#; Atam, seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum. Atatürk oradaki çocuklara baktı:
&#; Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.

EtiketanekdotAtatürk

Sitemizin orta öğretim seviyesinde bir eğitim sitesi olduğunu lütfen unutmayınız! Lütfen şiir ve yazılarda hata veya yanlışlık olduğunu düşünüyorsanız bildiriniz Yazı, şiir ve yorumlarınızda ziyaretçilerimizin yaş grubunu düşünerek seviyeli ve dikkatli olunuz. Telif haklarına dair sınırlamalara mutlaka uyunuz. Alıntılarda muhakkak kaynak gösteriniz. Emeğe saygılı ve genç beyinlere faydalı olmaya gayret ediniz. Sayfamızı ziyaret ettiğiniz için teşekkürler

göz atmak isterseniz

KARANLIK BENDEN KORKTU

KARANLIK BENDEN KORKTU Ben aydınlığım, çağdaşım, medeniyetim. Geleceğe yönelik güzel duygular içindeyim. Yeni yıllar, yüzyıllar, …

Atam büyük liderdi
Çocukları severdi
Çocuklar bir ülkenin
Geleceğidir derdi.

Bazen çocuklaşırdı
Oynar şakalaşırdı
Eğer fırsat bulursa
Onlarla yarışırdı.

Çoktu çocuk sevgisi 
Hiç bitmezdi ilgisi. 
Sevimli çocuk Ülkü 
Olmuştu sevgilisi.

Her gün sizlerin yanı başındaydı.

Bakın, Ülkü’yü kendi elleriyle sallıyor vapurdaki salıncakta

salıyor ortalığa..

Sizlerleydi çocuklar.

Sizler ki kalbini sevgiyle dolduranlarsınız .

  • Atatürk Çocuk Olmuş

    Çocuk Bayramı'nda
    Gelmiş katılmış aramıza,
    Atatürk çocuk olmuş bakın:
    Sallanıyor salıncakta!

    Gülüyor gözlerinin içi,
    Gülüyor, 
    Gökler, denizler kadar mavi.
    Diyor ki: "Çocuklar, ben verdim size
    Bayramların en güzelini".

    "Dilerim, yurdumun çocukları, 
    Tüm çocukları dünyanın
    Gülüp oynasınlar bugünkü gibi;
    Acıda, sevinçte kardeş olsunlar
    Çınlasın yeryüzünde barış türküleri".

    Aziz SİVASLIOĞLU

    ATATÜRK'ÜN ÇOCUK SEVGİSİ

    Atatürk’ ün çacuk sevgisi 
    Bence sevgilerin en yücesi 
    Hep severdi çocukları
    Sevgi ile kucaklardı onları

    Onun eseriydi 23 Nisan 
    Atasıyla gurur duyuyor insan
    Tüm dünya onu sevmeli
    Önünde saygı ile eğilmeli

    Hiç bir ulusun yokki böyle lideri
    Türk milleti onunla hep övünmeli
    Çocuklar zaten onun göz bebeği
    İşte ATAMIN çocuk sevgisi 

    Su Demir 


  • Çocuk denildiği zaman farklı tanımlar yapabiliriz. Çocukluk hepimizin bir dönem yaşadığı ama yaşarken belki de farkında olamadığımız, bundan mada doğum ile yetişkinlik arasındaki dönem olmanın ötesinde bir anlama da sahiptir.

    Çocukları hiç bir zaman gözümüzde küçük görmemeliyiz ve onları hiç bir zaman hafife almamalıyız. Çünkü çocuklar millet hayatı için en mühim unsurdurlar. Çocuk olabilmek, çocuk kalabilmek: Yeni, yaratıcı, meraklı, araştırıcı olmanın eşiğinde durmaktır belki, “içimizdeki çocuk kavramı” Kitap okunarak çocuk olunmaz. Çocukluk bir karakterdir. Elbette, bir ölçüde edinilebilir, insan çocukluğu keşfedebilir, ona ulaşmaya çabalayabilir ancak çocuk, özgürlük ister, bağımsızlık. Ruh bağımsızlığına erişemeyenler çocuk olamazlar. Boynu bükük, bağımlılığı alışkanlıklarla yaşayan insanlar haline gelirler.

    Milletlerin yok olma yada bozulma, çocuklarını yabancı ellere ve yabancı kültürlerle terketmemeye ve onların özlerini korumaya bağlıdır. Bu doğrultuda çağımıza adını altın harflerle yazdıran Önderimiz Atatürk, ölümünden bu yana her yönüyle araştırılmış, fakat çocuklara karşı olan sevgisini ne yazık ki pek az bahsedilmektedir, oysa O, çocuklar hakkında öğrenilmesi, tanınması gereken daha çok yönlü bir liderdir. Atamız çocuk konusunda büyük bir hassasiyet göstermiştir. Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun “çocuk” diye seslenmiştir. Onun sözlüğünde çocuk sevgi demekti, etrafında hep çocukları görmek istemiştir; çocuk onun gözünde saflığı ve dürüstlüğü, temizliği temsil etmiştir. Sabiha Gökçen, Ata’nın bu özelliğini, bir konuşmasında şöyle anlatmıştır:

    Bizim yetişmemizde ise dikkat ettiği hususlar, yalan söylemememiz, dürüst ve ciddî olmamız, dedikodu yapmamamız ve başkalarını çekiştirmememizi, insanlarla ilişkilerimizin temelinin saygı ve sevgiye dayanmasını isterdi.

    Yine aynı şekilde, Hasan Rıza Soyak Atatürk ün bu özelliğini anılarında şöyle anlatır:

    Çocukluk ne güzel şey.. deyip şunları ekler: Çocuklar ne güzel, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? İkiyüzlü olmamaları, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları. Çocukluk günlerinden söz ederken Çankaya’da yakınlarına ‘Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince, bunun bir kuruşunu kitaba ayırırdım. Eğer, böyle olmasaydı, bu yaptıklarımı yapamazdım’ demişti. 

    Küçük Ülkü

    O’nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Bütün Türk çocukları onun öz yavruları gibiydi. Atatürk, çocukların riyakârlık bilmeden bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Son yıllarını da çok sevdiği bir çocukla geçirdi. Küçük Ülkü’yü tanımıştı. Ülkü, her zaman Atatürk’ün yanında bulunurdu. O kadar ki bazen misafirlerin yanında kucağına otururdu. Artık kimse küçük kıza kızmıyor, üstelik içten gelen bir sevgi ile küçük kızı seviyorlardı. Ülkü, çok sevimli bir kızdı. Uzaktan Atatürk’ü görünce sevinçle koşar, Atatürk’ün kucağına fırlardı. Atatürk, her zamanki tatlı sesiyle küçük kıza neşeli şeyler söyler onun kalbini elde etmeye çalışırdı. Ülkü, onun bir parçası gibiydi. Nereye gitse yanında götürürdü. Küçük kız, hasta olduğu zaman doktorlarla beraber muayene eder, hastalığı hakkında geniş bilgi alırdı. Ülkü, bir defa tifo olmuştu. Doktorlar tifo geçici olduğu için hastanın yanına sokmak istemiyorlardı. Atatürk, hiç birini dinlemezdi. Hasta, Dolmabahçe’de yattığı için her gün Florya’dan Ülkü’yü yoklamaya giderdi, bulaşıcı bir hastalık olmasına rağmen onun yanında uzun uzun kalırdı. Ülkü’nün dışındaki manevi çocukları (Makbule, Afet İnan, Sabiha, Ülkü, Rukiye, Nebile, Abdurrahim, Afife, Zehra ve Mustafa) fakat bunların arsında Ülkü, Atatürk’ün çocuk sevgisinin bir simgesi olmuştu.

    O VE ÇOCUKLAR

    (Şiirinden bir alıntı)

    O da bir çocuktu, çocuklar

    Salıncakta sallanacak kadar çocuk

    Çocukluk yaşında değil

    Elli yaşında çocuktu, çocuklar!

    Bir gün cephede, bir gün Meclis’te,

    Ve bir gün devletin başındaydı

    ama çocuklar

    Her gün sizlerin yanı başındaydı.

    Bakın, Ülkü’yü kendi elleriyle sallıyor vapurdaki salıncakta

    O mutlu, Ülkü mutlu, vapur mutlu

    Gözleri ışıl ışıl Ve o da atlıyor salıncağa

    Tutamıyor içindeki çocuğu

    salıyor ortalığa..

    Çocuklar,

    büyüklerle büyük olurdu o, sizlerle siz

    küçük değil, büyük işlerin adamıydı,

    biraz da sizlerle büyük oldu o

    En büyük işi büyüklerle değildi

    Sizlerleydi çocuklar.

    Sizi sevdikçe mutlu olurdu

    Sizlerle birlikteyken neşeli

    Sizler şanslı çocuklarsınız

    Çocuklar!

    Yalnızlığını sizler giderdiniz onun

    Sizler ki kalbini sevgiyle dolduranlarsınız .

    Atatürk çocuklarla olduğu zaman hep çocuk gibi kendini hissetmişti ve Cumhuriyetin de çocuk kalmasını istedi. İnsanlar gibi ülkeleri de çocuk olabilirler; yaşlı, yorgun kültürler olabilir, ağır, yavaş devinen. Ben ülkemin hep çocuk olduğunu düşündüm. Cumhuriyet ruhu, Atatürk’ün ona kazandırmaya çalıştığı ruh, heyecanlı, meraklı, araştırıcı bir çocuk ruhuydu: Bilimde, sanatta, düşüncede kendini gösteren, ona giydirilmeye çalışılan özgürlüğü kısıtlayıcı giysiyi parçalayıp; yaşama kendi açısından bakabilme cesaretini taşıyan olgun çocuk ruhu.

    Atatürk’ün çocuklara karşı beslemiş olduğu sevgiyi ne yazık ki keşfedemedik. Atatürk törenlerde, yorgun, heyecansız, düşüncelerle dolu, çocukluğunu yitirmiş, yılgın insanlarca yıpratıldı; ondaki coşku ve heyecan yorumlanamadı. Bayat yorumlarla Atatürk, düzleştirilmeye, yaşlandırılmaya çalışıldı, çoğu kez bilinçsizce. Onu, ona yakışacak biçimde anmayı, yorumlamayı bilemedik. Atatürk’ü sadece İstiklal Harbi ve devrimleriyle ilgili bir fenomen olarak göstermeye çalışıldı. Oysa o insanın en ileri büyüklüğü çocuklara verdiği değerde tecelli etmiştir. Başka ülkelerin de millî kahramanları olmuştur ama, çocuklarla ilgili bir fenomen başka hiç bir ülkeden çıkmamıştır. Bizim yeteri kadar ilgi göstermediğimiz bir konudur bu. Hakkında yazılmış binlerce kitap içinde bu konuda yazılmış kitap sayısı ancak birkaçını gösterebiliyoruz. Maalesef Türk Dünyası da bu konular üzerinde pek çok durmadılar, Makedonya Türk şiirinde sanatçılarımız Atatürk’e karşı duydukları sevgiyi ancak şiir mısralarında yaşatabilmişlerdir.

    “Ne mutlu bana Atatürk’ün hastalığına tutulmuşum”

    Makedonya Türk Şiirinde Atatürk söz konusu olunca şairlerimizin çoğu Atatürk`ün cesaret, adalet, inkılap, kültür genişliği ve benzer özelliklerinin farkında olarak kabiliyetleri dahilinde, Atatürk ` le ilgili şiir yazdıklarını görüyoruz. Atatürk kavramına her şair değişik açıdan yaklaşmış, ona olan bağlılık, saygı ve sevgisini kendi ifade tarzına göre anlatmaya çalışmışlar ve kendi kabiliyetleri dahilinde kelimeler vasıtasıyla resimli tasvirlerini yapmaya gayret etmişlerdir. Makedonya Türk Şiirinde Atatürkle ilgili ilk şiir yılında İlhami Emin tarafından yazılmış ve Türkiye`de yayınlanan “Varlık” edebi dergisinde iktibas edilmiştir. 

    Makedonya Türk Çocuk edebiyatı her ne kadar gelişmiş olsa bile sanatçılar onu ancak birkaç şiiriyle dile getirmeye çalıştılar fakat Atamıza karşı olan sevgimiz hem küçükler hem de yetişkinler tarafından çok sevildiğini herkes biliyor. Bunu en iyi Çeltikçi’li rahmetli Hüseyin Köprülü (Malik Üska) Atatürk’e çok büyük sevgi ve saygı besleyen bir kişi idi. O’nun çok büyük bir Türk milliyetçisi olduğunu biliyorduk. Tahsili olmayan Hüseyin Amcanın, insanımızda her zaman var olan arifane sezişi ile Atatürk’ün Türk milletine yaptığı hizmetlerin farkında idi. Oğlu Ahmet’in naklettiğine göre, Hüseyin Amca hasta olduğunda doktorların “siroz” teşhisi koymalarını sevinçle karşılamış. “Ne mutlu bana Atatürk’ün hastalığına tutulmuşum” diyerek Atatürk’le aynı hastalığı paylaşmanın gururunu yaşamış.

    Bir Makedonyalı Türkünün Atasına ne kadar sevgi dolu bir bağ olduğunun en güzel bir kanıttır. Oysa Atamız ne yazık ki, içinde taşıdığı çocuk ruhuna uygun yorumlanamadı. Kültürün çocuk ruhunu harekete geçiren oyun ruhu, bilim, sanat ve düşünceyle sağlanabilirdi. Bilim insanı olabilmenin, gerçekleri keşfetme başarısının oyun oynamayı seven, düş gücü son derece gelişmiş bir çocuk ruhu ile sağlanabileceğini anlayamamıştık. Yoksul, düzensiz bir yaşamda insanlar çocuk olamıyor, çocuk kalamıyor, çok çabuk büyüyor. Çocukluğunu yaşayamamış, çocukluğa hasret insanların çoğunlukta olduğu bir kültürde, doğmaları sorgulayabilen, yaratıcı olma özgürlüğüne, özerkliğine sahip insanlar yetişemiyor. Yaşamı bir kocaman yük sayan, gergin, kaygılı insanların umutsuz çözüm arayışları egemen olmaya başlıyor kültüre. 

    Bugünün küçükleri yarının büyükleridir’

    Atatürk çocukları çok severdi. Onun dilinde çocuk sevgi demekti. Sevdiklerine hangi yaşta olursa olsunlar “çocuk” diye seslenirdi. Ona göre çocuklar saflığı temsil ederdi ve etrafında sürekli çocuk görmek isterdi. Çocuklar O’na neşe veriyordu.

    Evet, Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü, peki ya ondan sonra gelenlerin, her fırsatta “Atam İzindeyiz!“ diyenlerin çocuk sevgisi nasıldı? Atatürk’ten sonra gelen hiç bir cumhurbaşkanı, başbakan veya bir asker bir çocuğu elinden tutup da resim sergisi gezmeye götürmedi. Hiç bir cumhurbaşkanı veya başbakan çocuğu protokol sırasının en önüne oturtmadı. Hiçbir başbakan bir çocuğu salıncakta sallamadı. Bir çocuğu taşıttan kendi elleriyle indirmedi. Bir yabancı konukla birlikteyken yanına çocuk almadı. Bir yetişkini dinlerken gösterdiği ciddiyetle dinlemedi. Onlarla birlikte denize girmedi, objektiflere poz vermedi. Onlarla gezintilere çıkmadı. Onlara el öptürtmemezlik yapmadı. ‘Bugünün küçükleri yarının büyükleridir’ diyen, Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. Atatürk çocukları ülkenin geleceği olarak görüyor, onlara çok güveniyordu. Çocuklara söz hakkı verilmesini ve iyi eğitilmelerini istiyordu. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bu ülkenin anne babaları ve öğretmenleri bile örnek almıyor ki başkalarına örnek gösterilebilsin. Çünkü onlar da işin farkında değiller.

    Bütün bunlar bir yana, ’den itibaren Türkiye`de veya tüm dünyada bile yetişkin, insan – çocuk insan dostluğu, arkadaşlığı diye bir şey kalmadı. Ancak bu alanda eşsiz bir örnek olarak sadece ulu önderimiz Atatürk`ü gösterebiliriz. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bugün maalesef çok az kişiler örnek alıyor…

    Atatürk’ün hayatı incelendiğinde savaş yıllarının en kötü koşullarında dahi çocuklarla yakından ilgilendiği ve birçok çocuğu koruması altına aldığı görülür. Mustafa Kemal’in o zorlu savaş yıllarında, insanların açlıktan sarsıldığı günlerde dahi geleceğimiz olan çocuklarla yakından ilgilendiğini; birçoğunu koruması altına aldığını, yakın çevresinden de görürüz. Sonraki yıllarda, Kurtuluş Savaşı’nın yetim çocuklarının sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlarının karşılanması için, günün şartlarına uygun bir çalışma içine girilmiştir. Memleketin çocuklarını korumayı üzerine alan Çocuk Esirgeme Kurumu’na vatandaş yardıma mecburdur sözleriyle, konunun ehemmiyetine dikkat çeken Mustafa Kemal Atatürk; yurt gezilerinde bakıma ve korumaya muhtaç çocukların kaldıkları yurtları gezerek onlara hediyeler dağıtmıştır. Atatürk, bu konuda hassas olunması gerektiğini, himayesine aldığı manevi evlatlarla (Makbule, Afet İnan, Sabiha, Ülkü, Rukiye, Nebile, Abdurrahim, Afife, Zehra ve Mustafa) göstermiştir. 

    Atatürk, çocuklara olan sevgisinin en büyük tecellisi olarak, 23 Nisan ’de TBMM’yi açmış, bu mutlu ve önemli günü Cumhuriyetimizin geleceği ve teminatı olan çocuklarımıza Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı adıyla armağan etmiştir. Dünyada ilk kez bizim ülkemizde, bir çocuk bayramı kutlanmaya başlanmıştır. Bu bayram daha sonra, UNESCO’nun, yılını çocuk yılı ilan etmesiyle bütün dünya çocuklarının, Türkiye çocuklarının öncülüğünde kutladı.

    Atatürk’ün dinine bağlılığından kaynaklanan samimi vicdanı, onu ülkedeki her konuya eğilmesini ve duyarlı olmasını sağlamıştır. Bunun en güzel örneği de, kimsesiz, öksüz ve yetimlere karşı duyduğu sorumluk duygusudur. Osmanlı devletinin yıllardır bir çok cephede giriştiği savaşlar, özellikle de Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı, çok asker kaybedilmesine ve neticede de bir çok çocuğun yetim ve kimsesiz kalmasına neden olmuştur. Savaşın getirdiği sosyal bunalımlar, büyük şehirlere göçü başlatmış; böylece bu sosyal yara büyümeye başlamıştır. Bu duruma bir çare bulmak için halkın ve devletin girişimleriyle çözüm aranmaya başlanmış; önce yetim evleri, sonra da İstanbul da Himaye-i Eftal Cemiyeti kurulmuştur. TBMM hükümeti de Mustafa Kemal’in öncülüğünde 30 Haziran de bugünkü adı Çocuk Esirgeme Kurumu olan kurumun açılmasına öncülük etmiştir.

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir