Mehmet akiften yılbaşı mesajı

Mehmet Akiften Yılbaşı Mesajı

mehmet akiften yılbaşı mesajı

Bugün, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 80’inci yıldönümü. 27 Aralık ’da yaşamını kaybeden Milli Şairin Milli Mücadele’ye nasıl katıldığı ilk kez yayımlanan gizli belgede gün yüzüne çıktı. Ayrıca yazığı yılbaşı şiiri de haberimizde

 

İŞTE MEHMET AKİF ERSOY'UY YILBAŞI ŞİİRİ

Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yıl başına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördümki, noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed'e ne Mehmed'e.
Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"
Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.
Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.
Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.
İslâmdır bu vatanın dini, kitabı Kur'an-ı Kerim'dir.
Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.
Kalamaz bu böyle Fatihin, Yavuzun diyarı, Noel kutlamada, geçerek hiristiyanları.

Maziyi düşündüm de, hayran oldum istiklâle Ecdadıma söz verdim, varmak için istikbâle, Çanakkale'de şehidlerim kefensiz yatıyor!..
Sakarya'nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..
Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.
Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.
Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.
Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!
İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.
Ölürüm, şerefimle yatarım, toprak altında.

Mehmet Âkif Ersoy'un bilinmeyenleri

Bugün, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 80’inci yıld27 Aralık ’da yaşamını kaybeden Milli Şairin Milli Mücadele’ye nasıl katıldığı ilk kez yayımlanan gizli belgede gün yüzüne çıktı.

8 Nisan tarihli belgeye göre Ersoy, Milli Mücadele’ye katılması için bizzat Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılırken, bu seyahat Kuvayi Milliye tarafından organize edildi. Doç. Ali Güler tarafından kaleme alınan ‘Bayraklaşan Akif’ adlı kitapta yayımlanan dönemin gizli belgelerinde, Atatürk’ün kod isim kullanan istihbarat elemanlarına yazdığı şifreli mesajların ayrıntılarına yer verildi.

Oğluyla ayrılıyor

Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa imzası ile 8 Nisan günü İstanbul Heyet-i Merkeziye Teşkilatı’ndan Zafer kod isimli istihbarat elemanı Yenibahçeli Şükrü’ye yazılan şifreli telgrafın  son maddesinde, “Burada ulemaya ihtiyaç vardır. Ali Beyle görüşülerek Hoca Fatin, Şair Mehmet Akif Efendilerin ve sair tensip edileceklerin sür’at-i sevkleri” talimatı yer alıyor. Nisan tarihli Mustafa Kemal Paşa imzalı diğer gizli telgraf belgesinde ise Ankara’ya çağrılan Ersoy’un sağlık ve yolculuk durumu İstanbul Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Oğuz Bey kod isimli istihbarat elemanına soruluyor.

İlk kez yayımlanan arşiv belgelerine göre Atatürk tarafından Ankara’ya gelmesi istenen Mehmet Akif, 10 Nisan ’de sabah namazının ardından ailesiyle vedalaşıp 12 yaşındaki oğlu Emin ile birlikte İstanbul’dan ayrılıyor. Çengelköy’den Üsküdar’daki Karacaahmet Mezarlığı’na yürüyerek gelen Ersoy ve 12 yaşındaki oğlu Emin, burada kendilerini bekleyen Trabzon vekili Ali Şükrü Bey ile Kısıklı üzerinden Alemdağ’a ardından da Milli Mücadele yanlılarının toplandığı göz doktoru Esat Paşa’nın ‘Baltacı Çiftliği’ne hareket ediyor. Bir süvari refakatinde atla yola devam eden Ersoy ve oğlu Emin geceyi bir köyde geçirdikten sonra ertesi gün İzmit, Adapazarı arasında bulunan Kuva-i Milliye kafilesine katılıyor. Ersoy ve oğlu, Geyve yakınlarında karşılaştıkları Kuşçubaşı Eşref ve Yenibahçeli Şükrü Bey ile kafileden ayrılarak demiryolundan dekovil ile önce Eskişehir’e, ardından da trenle Ankara’ya hareket ediyor.

Arşiv belgelerine göre Meclis’in açıldığı 23 Nisan’dan bir gün sonra Ankara’ya varan milli şair trenden iner inmez Meclis’in yolunu tutuyor. Meclis koridorunda Ersoy’u gören Mustafa Kemal Paşa “Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz. Şimdi görüşmek kabil olmayacak, ben size gelirim” ifadelerini kullanıyor.

Mezara Tarkan’ın büyük amcası indirdi

Kitapta en çarpıcı bölümlerden birini de Akif’in son yolculuğuna uğurlandığı anlar oluşturuyor. Ersoy’u, mezara şarkıcı Tarkan’ın büyük amcası dönem Askeri Tıbbiye öğrencisi olan Fethi Tevetoğlu ile sınıf arkadaşı Maraşlı Abdullah indiriyor. Edirnekapı Şehitliği’ne getirilen Ersoy, kefenine Türk bayrağı sarıldıktan sonra gömülüyor. Ersoy’un defin işlemi ise Tevetoğlu’nun anılarından şöyle aktarılıyor: “Bütün bir milletin dileği olan bu düşünce ile ebediyet yolcusunu en sevdiği bayrakla sardım ve uğurladım”

‘İhtiyacımız milli mutabakat

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un vefat yıldönümü dolayısıyla yayımladığı mesajında “Mehmet Akif’in İstiklal Marşı ile ortaya koyduğu milli mutabakat iklimine bugün her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var” dedi.

- Başbakan Yıldırım da Mehmet Akif’in, eserleri, şiirleri, destansı mücadelesi ve hayatıyla gelecek nesillere de ilham kaynağı olacağına inandığını bildirdi.

 

 

 

Mehmet Akif Ersoy Yılbaşı şiiri oku, Mehmet Akif&#;in vefatının yılında bilinmeyenler

Mehmet Akif ve Hoş Geldin Yeni Yıl

Bilmediği adresi tarif etmekten mutluluk duyan tipler yüzünden zaman yitiren ve canı sıkılan gruptansanız bu yazı tam size göre. Zamanımızı çalan ve canımızı sıkanlar artık sokakta tesadüfen karşılaştıklarımız değil. Onlar şimdi her yerdeler ve her an karşımızdalar. Onlar kim mi; cahillikleriyle gururlanan ve bu hallerinden zerre utanmayan sosyal medya maymunları ile aynı kuluçkadan çıkmış troller.

Sosyal medya maymunları ve troller, yağmacı, talancı, kan dökücü Moğol sürülerinin yüzyıla evrilmiş torunları misali; dünyaya yayılmışlar, her yerdeler ve her şeyi lekeliyorlar. Çamur atmak, çamura yatmak, güneşi balçıkla sıvamak, iftira etmek, gerçekleri çarpıtmak, yalan söylemek, bilgiçlik taslamak, ikiyüzlü davranmak hep onlarda. Tanımadıkları insanların şakşakçılığını yapmak, okumadıkları kitaplar hakkında yorumda bulunmak, bilmedikleri konu hakkında hüküm vermek, anlamadıkları cümleye takla attırmak, Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’nin külahını Ali’ye giydirmek, başkasının yazısına kendi imzalarını kondurmak, bilmediklerinde sallamak, hakkı ve hukuku takmamak yine onlarda. 

Tacize Uğrayan İsimler

Onların Türkiye’deki uzantılarının bir bölümü Nazım Hikmet ve Can Yücel’in, bir bölümü Yunus Emre ve Mehmet Akif’in veya çok okunup çok sevilen isimlerin arkasına sığınmış. Oysa ne Nazım’ı ne Can Yücel’i ne Yunus’u ne Akif’i ne de diğerlerini bilirler. Bilmediklerini bilmedikleri için cahilliklerini meziyet sanıp kendilerini onların sözcüsü görürler. 

Onlar ki, Nazım’a, Can Yücel’e, Yunus’a ve Akif’e ait olmayan, onlarla bağdaştırılması imkansız olan sözleri, onlarınmış gibi dağıtıma çıkarırlar. Kim olduğunu bilmedikleri ünlülerin sözlerini anlamadan, çoğu kez Türkçe yanlışlarıyla paylaşırlar. Taraf oldukları kesime güç depoladıklarını sanırlar. Algı operasyonunun ilk adımını atarlar.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı şairimiz. Safahat, Mehmet Akif’in yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirlerinin toplandığı eserinin adı. Safahat, evreler, safhalar demek. Safahat’taki şiirler, Mehmet Akif’in fikirlerini, dönemin sosyal sorunlarını, tarihi ve dini konuları içerir.

Âkif’in Ölüm Yıl Dönümü

27 Aralık, Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıl dönümü. 20 Aralık yılında İstanbul’da doğan Mehmet Akif, 63 yaşında, ’da yine İstanbul’da vefat eder. Mehmet Akif’in vefatıyla yılbaşı arasında dört gün vardır.

Son yıllarda, Mehmet Akif’in adı, yeni yıl yaklaştıkça sosyal medyada sıklıkla kullanılır oldu. Mehmet Akif’le yılbaşının ne ilgisi var? Mehmet Akif, yılbaşı partisi mi düzenliyor? Tövbe tövbe… Hiçbiri değil.

Yılbaşı kutlamasına karşı olan bir grubun sosyal medyada paylaştıkları bir şiir var. Kimsenin yılbaşı kutlamasına tepki içerikli yazısına ve şiir paylaşmasına karşı değilim. İsteyen istediğini yazıp çizsin. Kimse kimseye hakaret etmesin, kimse bir başkasının özgürlük alanına dalıp zorbalık yapmasın. Ve kimse halkın gönlünde yer edinmiş isimleri silah olarak kullanıp, çevreye rastgele ateş etmesin. 

“Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!”
diye başlayan uzunca bir şiir, sosyal medyada Mehmet Akif Ersoy’a ait olduğu iddiasıyla dolaşımda. 

Mehmet Akif’in ölüm yıl dönümü ve yeni yıl kutlamaları nedeniyle bu şiir, internette, YouTube, Facebook, Twitter, Whatsapp grupları ve her mecrada karşımıza çıkıyor. İçli sesleriyle, derinden şiiri okuyanlar mı ararsınız, şiiri açıklamaya çalışanları mı…

Mehmet Akif’i bilenler, Safahat okumuşlar, şiirin İstiklâl Marşı şairiyle ilgisi olmadığını ilk mısrada fark ediyor, Safahat’ta böyle bir şiir olmadığını biliyorlar. “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” Bilmeyenden korkacaksın. Bilmediğini bilmeyenden daha çok korkacaksın. 

Bu şiir, yılında internette bir anda yaygınlaşmış. Mehmet Akif’le ilgisi yok, İzmir Sanayi Sitesi Büyük Camii’nde imamlık yapmış Ömer Berber isimli din adamına aitmiş. Şiir ilk kez Hakses Dergisi’nin Aralık tarihli sayısında kullanılmış. 

Bir imamın şiirini Mehmet Akif’e ait olarak dolaşıma sokmaktan sevap umanlar var demek ki! Akif sağ olsaydı, ilk tepkiyi gösterir, bu paylaşımı yapanları “hem yalan söylüyor hem kul hakkını ihlal ediyorsunuz” diye uyarırdı.

Bu şiiri, “Mehmet Akif’in Yılbaşı Mesajı” adıyla haber yapan tv’ler, gazeteler olmuş, bazı yazarlar bile köşelerinde kullanmış. Mehmet Âkif söyledi ya, akan sular duracak! Sanki diğer şiirlerine kulak asıyoruz da bir yeni yıl şiiri eksikti! 

Şiiri, Mehmet Âkif’in adıyla sosyal medyada kullananlara kızmaya ne hakkımız var, diyebilirsiniz. Var, hem de öyle var ki, söz konusu kişi Mehmet Akif Ersoy’sa buna göz yummak, o güzel insanın kemiklerini sızlatır. 

Dostlarının anlatımına göre, Âkif yalandan nefret eden bir inanmış adam. Yalandan medet ummaya tenezzül etmeyen adam. Yalana yaklaşmayan adam, yalandan korkan adam. Onu yalana alet etmek nasıl bir duygu? Bilinçli bir eylem mi, cahil cesareti mi? 

Doğru mu?

Neyzen Tevfik’in kardeşi Ahmet Şefik Kolaylı’nın, meslektaşı, ev arkadaşı ve can dostu olan Mehmet Akif’le ilgili bir anısı:

“Yalan nedir bilmezdi. Her sözü doğru idi. Hiçbir kimse, onun yalan söylediğini görmemiştir. Yalan söyleyenlere de çok kızardı. Her söze karışmaz, her hususta fikrini izhâr etmezdi (belirtmezdi). Fakat söylediği her söz mutlaka doğru idi.
Bir gün birisi ile görüşürken, o zât:
“-Doğru mu?” dedi. Buna o kadar kızdı ki:
“-Bir daha bana bu kelimeyi tekrar etmeyiniz!” diye müthiş itâbda bulundu (azarladı).”

Rahmetli Âkif’in bizim şu halimizden haberi olsaydı ya! Her şeye şüpheyle yaklaşır olduk. Doğruya ulaşmak, bir çuval çürük ceviz içinde tek sağlam cevizi bulmak kadar zorlaştı. Âkif’i bile yalan çukuruna indirmeye kalkıyoruz.

Yalan rüzgârları tepemizde esiyor. Güya irşatçı, yalandan medet umuyor. Yalanla insanlığı doğruya davet ediyor (!) Bir bakın etrafınıza; bir günde kaç yalana maruz kalıyorsunuz? Yalan, doğruyu sollamış!

Akif’i Yâd Etmek

Sosyal medya maymunlarından ve trollerden yakamızı kurtarıp, Akif’i, dostlarının anlattığı şu güzel anılarla yâd edelim. 

Mehmet Âkif, yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlardan hoşlanmazmış. Bir gün, bu özelliklere sahip biri, Taceddin Dergâhı’nda Akif’in “Bülbül” şiirini okumuş. Şair, şiirinin okunuşunu hiç beğenmemiş. O sırada, bu okuyuşu nasıl bulduğunu soran birine Akif’in cevabı şöyle olmuş:
“Bu bülbül bizim Bülbül’e benziyordu ama ne kanadı kaldı, ne kuyruğu.”

“Öyle sanıyorum ki, çocukluğunda Âkif’in terbiyesiyle meşgul olanlar, bir âlimin koyduğu şu kaideyi bilmiyorlardı: “Çocuğa en evvel iki şey öğretmeli: İç sıkıntısına katlanmayı ve haksızlığa tahammül etmeyi!” 
Âkif iç sıkıntısına tahammül ediyordu: Çünkü içi sıkılmıyor, kendisi kendine kâfi geliyordu. Yalnız, dediğim gibi, çocukken, kendisine, “haksızlığa katlanmak” temrinleri (alıştırma) yaptırılmamış olacak ki, havsalası bir türlü haksızlığı almıyordu. Bu fena terbiyeden âsî bir şair çıktı. Ona bazen: “Her cereyanın önünde bir ‘hayır!’ edatısın” diyor, bazen de yüzüne karşı söyleniyordum: 
“Bütün hayatın, Selamünaleyküm kör kadı!
-“Gördüğümü söylemeyeyim mi?”
-“Tabiî ki söyleme Kadı’nın sol gözü körse sağ tarafından bak ve sağlam gözünü gör!”
-“İki gözü de körse?” 
-“O zaman da önüne bak!” 
Fakat bu dimdik alın, önüne bakacak kadar da eğilemiyordu.”

Toplumsal Kabadayı

“Âkif, vitrin-adam değildi. Önünden geçenler onu göremezdi. Âkif’i görmek isteyenler içine girecekti. O, alenen düşünen adamdı. Düşünmekle söylemek arasında mesafe vardır. O, bu mesafeyi kaldırdı: Onun bir şey söylemesi demek, o şeyi alenen düşünmesi demekti. O, içtimâi (toplumsal) kabadayı idi. Kendi fikrinden korkmak, kendi yüzünden korkmak onda yoktu: Ne fikri, ne yüzü, hayat boyunca onun için değişmedi.”

Bir Âkif daha gelmeyecek. Bir toplumsal kabadayımız olsaydı ya! Özü, sözü bir, vefalı, diğerkâm, alçak gönüllü, sade, içten, zalime düşman, haksızlığa eyvallahı olmayan, yaptığını başa kakıp, bedel istemeyen bir toplumsal kabadayı…

Akif, çok hazırcevaptı. Çok söylemezdi. Fakat sırası gelince de söylememezlik etmezdi. İşte bir dostunun anlattıkları:

Tedavi İçin mi?

Eşref Edip anlatıyor:

Âkif, Hilmi, ben, bir gün Tâceddin Dergâhı’nda oturuyorduk. Kapı vuruldu. Baktık, birinin elinde boynunu sarkıtmış bir hindi.
Üstad:
– “Tekkeye kurban geldi!” dedi.
– Salih Efendi selâm söyledi. Bu hindiyi size gönderdi.”
Hindi pek bîçâre, pek bitik bir halde idi. Üstad: 
– “Tedavi için mi?” dedi.
Adamcağız bir şey anlayamadı. Üstad ilâve etti:
– “Oğlum, sen bunu çabuk eve götür de ölmeden Salih Efendi kessin. Korkarım ki yolda can verecek.”
Birkaç hafta sonra Sâlih Efendi bu hatâsını tâmir etmek üzere bir dâvet yaptı. Üstad’a mükellef bir ziyafet verdi.

Mehmet Âkif, cimrilere de çok kızarmış ve cimrilerle asla görüşmezmiş. Şimdi herkes cömert olduğu için bu konudaki anısını yazmaya gerek görmedim.

Âkif, ‘Doğru’nun Yanındaydı

Mehmet Akif, Safahat’ın ikinci kitabı olarak yayımladığı Süleymaniye Kürsüsü’nde adlı eserinde, Japonlardan övgüyle bahseder. Onun övgüsünün temeli doğruluktur. 

“Siz gidin, safvet-i İslâm’ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün, Müslümanlıktaki erkânı siyânette ferîd; Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd. Doğruluk, ahde vefâ, va’de sadâkat, şefkat;
Acizin hakkını i’laya samimi gayret;”

Âkif, güzel adamdı, dosdoğru adamdı, çileli hayat sürdü, çok çekti. İnancından taviz vermedi. Allah rahmet eylesin.

Kıssadan Hisse: Başkasının adını kullanarak yalan söylemek namertlere has özelliktir. En şerefsiz yalancılık ise gerçeğin yarısını söylemektir.

Günün Sözü: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Bu makale kişi tarafından okunmuştur.

Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Mehmet Akif&#;in Sanılan Yılbaşı Şiiri

Yine bir miladi yılın sonuna geldik ve yılbaşı kutlamaları taraftarı ve karşıtı kutuplar arasındaki tartışma tekrar alevlendi.

Yılbaşı kutlamalarının kültürümüzde ve dinimizde yeri olmadığını düşünenler, bir süredir Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmadığı halde kendisine atfedilen bir şiiri “Mehmet Akif Ersoy’dan Yeni Yıl Mesajı” başlığıyla paylaşıp pozisyon kazanmaya çalışıyor. İtirazları haklı olsa da bunun doğru bilgi ve delillerle yapılması çok önemli. İşin üzücü bir yanı da memleketimizde yalnız gençlerin değil, belli köşelerde kalem oynatanların sergiledikleri sığlık.

Önce şiiri aktaralım:

Mehmet Akif Ersoy’dan(!) YENİ YIL MESAJI

Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed’e ne Mehmed’e.

Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin “Noel babası!”

Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.

Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.
Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.

İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı Kerîm’dir.
Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.

Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı,
Noel kutlamada, geçerek hıristiyanları.

Maziyi düşündüm de, hayran oldum istiklâle
Ecdadıma söz verdim, varmak için istikbâle, 

Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!..
Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..

Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.
Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.

Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.
Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!

İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.
Ölürüm, şerefimle yatarım, toprak altında.

Ya Rab! Hidâyet ver kurtulsun bu millete.

Şiiri önce okuyunca Mehmet Akif’in tarzını andırıyor gibi.

Ancak, sadece andırmakla kalıyor.

Esas meseleye gelelim: Şiir Mehmet Akif’e ait değil. Ömer Berber’e ait.  

Öncelikle, neden bu şiirin Mehmet Akif Ersoy’a ait olamayacağına dair gerekçeleri aktaralım:

Şiirin Mehmet Akif’e ait olduğuna dair herhangi bir emare bulunmamaktadır. Başta Safahat olmak üzere Mehmet Akif Ersoy’a ait herhangi bir eserde ya da şiir külliyatında bu şiire rastlanmamıştır.

Şiir dil ve ölçü açılarından Mehmet Akif’in tarzından uzaktır (Aruz vezniyle yazılmamış ve kullanılan kelimeler günümüze daha yakın kelimelerdir. Örneğin; yılbaşı ifadesi Mehmet Akif’in yaşadığı dönemde kullanılmazdı).

Şiirin müellifinin Ömer Berber olduğu iddia edilmektedir.

Mehmet Akif’e ait olduğu bilgisi herhangi bir kaynakta yer almamakta lakin şiir sanal ortamlarda dolanmaktadır.
Mehmet Akif’in yaşadığı dönemi göz önünde bulundurursak, yılbaşı kutlamaları milletin geneline sirayet etmemiş olup, bu tarz bir tepkiyi doğuracak durum oluşmamıştı. Şiir son yılda görünür hale gelmiştir. Daha öncesinde şiirin izine rastlanmamaktadır.

Şiirin gerçek sahibine dönelim: Ömer Berber.

Ömer Berber’e ait olan bu şiir  yılında Hakses Dergisi’nde yayınlanmış.   

webgrid.co.uk‘a açıklama yapan Ömer Berber de “Yılbaşı” isimli şiirin kendisine ait olduğunu ifade etmiş ve Berber şiirin bulunduğu Hakses Dergisi’nin yılı Aralık sayısını da hesabında paylaşmış.

Hâl böyle iken, yılbaşı kutlamaları hakkında mesaj kaygısı güderek Mehmet Akif Ersoy’a, kendisine ait olmayan şiiri atfetme hatasına düşen basın mensupları olmazsa olmaz tabiki.

Takvim Gazetesi “İstiklal Marşı’nın yazarı şair Mehmet Akif Ersoy, İstiklal mücadelesi veren bu milletin zaman içerisinde nasıl çözüldüğünü, benliğinden uzaklaşıp taklitçi batı hayranlığına dönüşen hayatları bu şiirinde anlatıyor” mesajıyla bu yanlışa ortak olmuş.

Köşe yazarlarından ise tahmin edilebileceği üzere Yeni Akit Gazetesi’nden İbrahim Bektaş ve Nurettin Veren bu hataya düşmüş.

İbrahim Bektaş‘ın Yeni Akit’te 30 Aralık günü yayınlanan “Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin “Noel babası!” başlıklı yazısından:

&#;Yapılan onca ikaza kulak tıkayan bu laftan anlamaz takımına, bu defa Merhum Akif’in bir şiiri ile seslenmek istiyorum.
Belki O’nu dinlerler.
İşte o şiir:&#;
Nurettin Veren‘in Yeni Akit’te 28 Aralık günü yayınlanan “Acılarımızı çok çabuk unutup, meydanı tekrar FETÖ’ye kaptırmayalım” başlıklı yazısından:

&#;Yine bugüne benzer, yıl önce yaşamış olduğumuz felaket dolu günlerimizde, büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu dizelerini aynı gaflet içerisindeki, o günün insanlarına bir uyarı olarak söylendiği gibi, bizim de içimizi titretir ve gerilimimizi muhafaza etmemize vesile olur diye, önce kendime, sonra da size faydalı olur düşüncesi ile yazmak istedim.&#;

Mehmet akif’in sanılan yılbaşı şiiri : Yeni yıl mesajı

Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.

Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!

Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.

Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.

Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed’e ne Mehmed’e.

Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye!

Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,

Kiminin maymunu var, kiminin “Noel babası!”

Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.

Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.

Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.

Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.

İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı Kerîm’dir.

Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.

Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı,

Noel kutlamada, geçerek hıristiyanları.

Maziyi düşündüm de, hayran oldum istiklâle

Ecdadıma söz verdim, varmak için istikbâle,

Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!..

Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..

Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.

Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.

Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.

Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!

İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.

Ölürüm, şerefimle yatarım, toprak altında.

Ya Rab! Hidâyet ver kurtulsun bu millete.

Şiiri önce okuyunca Mehmet Akif’in tarzını andırıyor gibi.

Ancak, sadece andırmakla kalıyor.

Esas meseleye gelelim: Şiir Mehmet Akif’e ait değil. Ömer Berber’e ait. 

Öncelikle, neden bu şiirin Mehmet Akif Ersoy’a ait olamayacağına dair gerekçeleri aktaralım:

Şiirin Mehmet Akif’e ait olduğuna dair herhangi bir emare bulunmamaktadır. Başta Safahat olmak üzere Mehmet Akif Ersoy’a ait herhangi bir eserde ya da şiir külliyatında bu şiire rastlanmamıştır.

Şiir dil ve ölçü açılarından Mehmet Akif’in tarzından uzaktır (Aruz vezniyle yazılmamış ve kullanılan kelimeler günümüze daha yakın kelimelerdir. Örneğin; yılbaşı ifadesi Mehmet Akif’in yaşadığı dönemde kullanılmazdı).

Şiirin müellifinin Ömer Berber olduğu iddia edilmektedir.

Mehmet Akif’e ait olduğu bilgisi herhangi bir kaynakta yer almamakta lakin şiir sanal ortamlarda dolanmaktadır.

Mehmet Akif’in yaşadığı dönemi göz önünde bulundurursak, yılbaşı kutlamaları milletin geneline sirayet etmemiş olup, bu tarz bir tepkiyi doğuracak durum oluşmamıştı. Şiir son yılda görünür hale gelmiştir. Daha öncesinde şiirin izine rastlanmamaktadır.

Şiirin gerçek sahibine dönelim: Ömer Berber.

Ömer Berber’e ait olan bu şiir yılında Hakses Dergisi’nde yayınlanmış.  

webgrid.co.uk‘a açıklama yapan Ömer Berber de “Yılbaşı” isimli şiirin kendisine ait olduğunu ifade etmiş ve Berber şiirin bulunduğu Hakses Dergisi’nin yılı Aralık sayısını da hesabında paylaşmış.

nest...

gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede