Kolorektal kanserler (kalın bağırsak ve rektum) erkek ve kadınların en sık görülen kanserlerden biridir. Görülme sıklığı %6 civarındadır. Geçtiğimiz on yıl içinde kalın barsak kanserlerin tanı ve tedavisinde çok önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bu gelişmeler sayesinde hem hastaların yaşam süreleri belirgin şekilde uzamış, hem de yaşam kalitesi yükseltilmiştir. Şunu bilmek gerekir ki; erken davranıldığı taktirde kolorektal kanserler tedavi edilebilir kanserlerdir. Uygun ve erken tedaviyle hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür!
Aşağıdaki belirtilerin bazılarının varlığı kalın barsakta kanser şüphesini akla getirmelidir.
Kalın barsak kanserlerinin teşhisi için bazen tek başına doktor muayenesi ve bazen ilave olarak endoskopi ile incelenmesi (kolonoskopi veya rektosigmoidoskopi) yeterli olmaktadır. Ancak hastalığın yayılımın derecesinin anlaşılmasında veya tedavi sonrası takibi için çeşitli laboratuvar tetkikleri veya ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, MR, pozitron emisyon tomografi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri de kullanılmaktadır. Kalın barsak kanseri olan hastaların yaklaşık yarısı doktora başvurduklarında hastalık belli bir evreyi geçmiştir. Yani hastalık kalın barsakla sınırlı kalmamış, lenf bezlerine ya da karaciğer veya akciğer gibi uzak organlara sıçramıştır. Oysa hastalık erken evrede saptandığında tedavi sonuçları son derece iyidir. Bu sebeple yukarıda saydığımız risk faktörlerine sahip kişilerin yanı sıra hiçbir yakınması olmayan tamamen sağlıklı bireyler de bu nedenle belli aralıklarla kontrollerden geçmelidirler. Tarama hastanın risk faktörleri de göz önünde tutularak bir takım dışkıda gizli kan testi, karın tomografisi, sigmoidoskopi veya kolonoskopi ile yapılır. Hiçbir risk faktörü bulunmayan kişilerde kolorektal kanserler için taramaya 50 yaşından sonra başlamak gerekir.
Hayır yoktur! Ancak kolorektal kanserlerin en önemli belirtilerinden biri dışkılama esnasında kan gelmesidir. Ne yazık ki kanama yakınması olan hastaların çoğu bunun nedeninin hemoroid olduğunu düşünür! Oysa makattan kan gelmesinin bir diğer nedeni de kalın barsak kanserleridir. Üstelik bu şekilde kanama yakınması olan bir hastada muayenede hemoroid saptanmış olsa bile, aynı zamanda kalın barsak kanseri de olabileceği mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle 50 yaşın üzerindeki hastalarda, klinik şüphe olmasa da, hemoroid tedavisine başlamadan önce kolonoskopi mutlaka yapılmalıdır.
Kalın barsak kanserlerinin tedavisinde kullanılan ana tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahinin yanında kemoterapi ve radyoterapi de (ışın tedavisi) yardımcı veya tamamlayıcı tedavi yöntemleri olarak kullanılır. Cerrahi tedavide amaç, hastalığın yayılma olasılığı olan lenf bezlerini de içerecek şekilde tüm kanserli dokunun temiz cerrahi sınırlarla birlikte çıkarılmasıdır. Kalın barsağın son bölümleri dışındaki kanserlerde tümörlü bölümün çıkarılmasını takiben barsağın geride kalan kısımları birbirine birleştirilir. Hasta bu ameliyatlar sonrası büyük abdestini her zamanki gibi makat yolu ile yapmaya devam eder. Ancak rektum olarak adlandırdığımız kalın barsağın son 10 cm’sindeki tümörlerde durum biraz farklıdır. Burada beslenme biraz sıkıntılı olduğundan bazen koruyucu amaçlı geçici ileostomi (ince barsağın karın dışına ağızlaştırılması) yapılabilir. Birbirine dikilen sağlam dokuların iyileştiğine kanaat getirilince (genellikle ay sonra) ikinci bir ameliyatla ileostomi kapatılır ve hasta normal yoldan tuvaletini yapmaya devam eder. Ancak eğer tümör çok aşağılardaysa, sfinkter dediğimiz dışkılamamızı kontrol eden kasları da tutmuşsa; bu durumda hastalıklı kısımla beraber anüs de çıkarılır ve hasta tuvaletini ömür boyu kolostomisi (kalın barsağın karına ağızlaştırılması) yoluyla yapmak zorunda kalır. Ancak günümüzdeki teknolojik ilerlemelerin ışığında kolostomiye mahkum olan hasta sayısı son derece azalmıştır. Ameliyat sonrasında ise, çıkarılan parçanın patolojik analizine göre hastalara kemoterapi veya radyoterapi gibi ek tedaviler uygulanır. Rektum tümörlerinde eğer ameliyat öncesindeki tetkiklerde tümörün çok ileri bir evrede olduğu anlaşılırsa ameliyattan önce de radyoterapi veya kemoterapi vermekteyiz (neoadjuvan kemo-radyoterapi). Bu uygulama özellikle son 10 cm’deki tümörlerde geçerlidir.
Kalın barsak tümörlerinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri de bu bölge ameliyatların laparoskopik olarak yapılabilmesidir. Kolorektal tümörlerin laparoskopik yöntemlerle onkolojik prensiplere sadık kalınarak güvenli bir şekilde tedavi edilebileceği son yıllardaki birçok çalışmada gösterilmiştir. Bu yöntemle hastalar ameliyat sonrası hastanede daha kısa süre yatar, çok daha az ağrı duyar ve daha kısa sürede aktif hayatlarına geri dönerler.
Kolorektal kanserler en sık karaciğere metastaz yaparlar. Karaciğer metastazlarında kemoterapi de yarar sağlamakla birlikte en iyi sonuçlar ameliyatla elde edilmektedir. Karaciğerdeki metastazlar ya ilk ameliyat esnasında ya da birkaç aylık bir kemoterapi sonrasında ikinci bir ameliyatla çıkarılabilir. Bu hastaların yaklaşık % 15’inde akciğer metastazları da oluşur. Ancak bu hastaların ancak çok küçük bir kısmında ameliyatla tedavi sağlamak mümkün olur.
Bağırsak yapısının korunması ve gıdaların bağırsaklarda sağlıklı emilimi için mukus denilen sümüksü sıvı salgılanır. Bu salgının varlığı normal ve gereklidir. Ancak bu sıvı normal salgılanma seviyesinde iken gaitada görünecek kadar fazla değildir.
Dışkıda Mukus Neden Olur?
Bağırsakların iyi şekilde çalışması ve besinlerin emilimi için belli bir oranda mukus salgılanır. Bu salgı gayet normal ve sağlıklıdır. Ancak normalde gaitada mukus pek görülmez. Eğer gaitada normalden fazla mukus ya da sümüksü kan olduğu gözlenirse bu bir hastalığın habercisi olabilir. Böyle bir durumun ciddiye alınarak tıbbi yardım alınması, tahlil yaptırılması doğru olacaktır.
Gaitada mukus ve sümüksü kan görülmesine neden olan hastalıklar şunlar olabilir:
- Bazı bağırsak enfeksiyonları,
- Bazı bakterilerin bağırsakta yerleşmesi ve enfeksiyona neden olması,
- Bazı mantarlar,
- Bazı virüsler,
- Salmonella, shigella, yersinia gibi bazı bağırsak parazitlerinin varlığı,
- İBS, yani irritabl bağırsak sendromu durumu,
- Kabızlık
- Hemoroit
- Kistik fibroz
- Anüs blgesinde oluşan çatlaklar
- Rektum kanseri
- Bazı zehirlenme durumları
- Bazı besin alerjileri
Gaitada görülen mukus ve sümüksü kan bu hastalıkların belirtisi olabilir ancak başlangıçta telaş edilmemesi doğru olacaktır. Çünkü bazen hayat düzeninde yapılan değişiklikler, tüketilen her zamankinden farklı besinler, hava değişimi, grip gibi basit enfeksiyonlar da bu sonuca neden olabilir.
Dışkıda Mukus ve Sümüksü Kan Neyin Belirtisi Olabilir?
Dışkıda mukus görülmesi bağırsaklarda bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmaların etkisi ile gerçekleşmiş olabilir. Kabızlık, basur gibi problemler nedeniyle hatta rektum kanseri nedeniyle de dışkıda mukus ortaya çıkabilir.
Ancak beslenme düzeninin değişmesi, hava değişimi gibi basit nedenlerle de mukus ve sümüksü kan görülebileceğinden telaş edilmemelidir. Zaten sağlıklı her insanın bağırsaklarında mukus salgılandığı için düşük miktarda görülen mukus çok normal bir durum olarak da değerlendirilebilir.
Yine de bir gaita tahlili yaptırmakta ve doktor muayenesinde fayda olacağından tıbbi yardım almak doğru olacaktır.
Dışkıda Mukus Görüldüğünde Uygulanacak Tedaviler
Öncelikle mukusun nedeni tam olarak anlaşılmalıdır. Gaita tahlili ile bir hastalık tespit edilirse hastalığa uygun tedavi de doktor tarafından belirlenecektir.
Mukus görülmesi basit sebeplerden kaynaklanıyorsa doktor tarafından uygun bir diyet belirlenebilir. Ayrıca hastanın psikolojik ve fiziksel olarak rahatlaması halinde şikayetler ortadan kalkabilir.
Genellikle şikayetler birbirine eşlik eder ancak sadece biri ile karşılaştığımız da olmaktadır. Üçünün beraber olduğu durumlarda temel sorun akıntıdır, akıntı kötü kokulu olduğu için ortaya çıkan pis konu rahatsız eder bunun yanı sıra yine bu akıntının içeriği deriyi rahatsız edici maddeler olduğu için tahrişe bağlı kaşıntı olur. Tabi ki sadece birinin olması da sık rastlanır mesela sadece kaşınma olabilir.
Kıl kurdu
Mayasıl
Mantar
Siğil (Kondilom)
Fistül hastalığı
Bölgenin aşırı temizlenmesi
Yeterince temizlenmemesi
Baharatlar
Mayalı içecekler
Aşırı kilo
Fazla terleme (makatta terleme)
Dış basur
Makat çatlağı
Talk pudrası kullanmak
Bütün hastalıklarda olduğu gibi öncelikle sebebi tespit etmek için muayene ve anoskop muayenesi yaptırılmalı, sebep bulunabilirse ortadan kaldırılmalıdır, hemoroid veya çatlak vs gibi hastalık varsa asıl hastalık tedavi edilmelidir. Yenilen gıdalara seçilmelidir.
Şikayetleri ortadan kaldırmak için bu soruna özel geliştirilmiş Pruzon Merhem kullanılmalıdır. Kaşıntının sebebi aşırı terleme ise Botox enjeksiyonu yapılır. Kaşıntının sebebi kıl kurduysa Kontil tablet ya da kontil süspansiyon kullanılır. Kilo verilmelidir. Aşırı terleme varsa botox yaptırılmalıdır. Temizliğe özen gösterilmeli ama temizlikte sadece su kullanılmalı, sabun vs asla kullanılmamalıdır.
Pudra kullanılmamalıdır. Siğil varsa en kısa sürede radyo frekansla yok ettirilmelidir (bulaşıcı olduğu için kesinlikle uzun süre bekletilmemelidir). Mayasıl varsa Pruzon Merhem kullanılmalıdır. Mantar hastalığı teşhisi çok sık konsa da bunların çoğu yanlış teşhistir çünkü bu bölgede mantar üreme şansı azdır ama seyrek görülse de Oceral, travogen benzeri mantar kremleri kullanılmalıdır.
Makatında kötü koku şikayetiyle polikliniğe baş vuran hastaların azımsanmayacak bir kısmı kafaya taktığı için olmayan kokuyu alır, bu hastalığa kakosmi denir, tedavisi en problemli olanlar bunlardır, hastaya kokunun olmadığını anlatmak diğer hastalıkların tedavisinden daha zordur.
Gelelim diğer sebeplere
Dışkı kaçırma veya kaçırma, genellikle bölge ameliyatlarının bir yan etkisidir. Ameliyatsız bir şekilde yağ dolgusu ile başarıyla tedavi edilebilmektedir. Dışkı kaçağının kişinin kendisinden alınan yağ dokusuyla tedavisi Türkiye’de ilk defa Proktoloji Uzmanı Op. Dr. Atilla KAYA tarafından yapılmıştır.
Taharetlenirken veya kağıtla silerken yeterli temizlik yapılmayıp dışkı bırakılması
Fazla terleme, bölgenin ter içeriğinde protein olduğu için kokuşur.
Makat çatlağı; çatlaktan olan kanama veya akıntı kokuya sebep olabilir.
Basur, büyük memeler varsa havalanma azalır bu da sebep olabilir.
Fistül, sürekli devam eden akıntı kokuya neden olabilir ama standart her hastada görülmez.
Anal dermatit, sürekli nemlilik olur koku da eşlik edebilir
Kondilon, makat siğili, aşırı salgı olabilir.
Anüs apsesi boşaltması sonrası.
Anüs kanseri, sürekli kanama ve salgı olur bunlar da kokuya neden olur.
Diğer hastalıklar
Crhon, soliter rektal ülser, paget hastalığı, kriptit (bunların Türkçesi yok), mantarlar, bağırsak sarkması.
Kakosmi tedavisinde en etkili uygulama hipnoterapidir.
Ameliyat sonrası görülen dışkı kaçağı dolguyla düzeltilir.
Fissür için botox enjeksiyonu yapılır.
Diğer hastalıklar da bilimsel veriler çevresinde uygun yöntemlerle tedavi edilir, bunun sonunda kokuyla ilgili sorun da biter.
Yukarıda yazılan hastalıkların neredeyse hepsi diğer şikayetler yanı sıra akıntıya da neden olurlar ancak akıntının varlığı en çok fistül tam adıyla peri anal fistül hastalığını akla getirir. En sık ve belirgin sebep fistül olduğu için fistülü biraz daha ayrıntılı ele alalım.
Fistül makatın yanında bir delik olması durumudur. En sık sebep anüs apsesidir. Erken dönemde uygun şekilde boşaltılmayan apseler fistüle dönüşürler.
Diğer sebepler;
Çatlak
Basur
Kondilom
Kanser
Mayasıl
Bağırsak sarkması
Anüs yetersizliği
Anüste genişleme
Aşırı terleme
En sık sebep olan fistülün tek tedavisi ameliyattır. Fistülektomi, seton ve lazer yöntemleriyle tedavi edilir. Değişik tipleri vardır, ameliyat seçimi fistülün tipine göre seçilir. Özellikle komplike olan tiplerin tedavisi ciddi tecrübe gerektirir.
Yukarıda sayılan diğer hastalıklara bağlı akıntılar yine o hastalığın tedavisiyle son bulur.
Yukarıdaki sebeplerin çoğu sayılabilir, özetle sebepler görülme sıklığı sırasına göre şöyle sıralayabiliriz.
Anal dermatit
Fazla terleme
Fistül
Fissür
Kondilom
Hemoroid (basur)
Dışkı kaçırma
Anal dermatit (mayasıl); ilaç kullanılır, en etkili ilacı Pruzon Merhemdir.
Fazla terleme; en etkili hatta tek tedavisi botox enjeksiyonudur.
Fistül; cerrahi olarak alınır
Fissür; botox enjeksiyonu veya LİS ameliyatı yapılır
Kondilom (siğil); En kolay tedavisi radyo frekanstır, bulaşıcı olduğu için en kısa sürede tedavisi yapılmalıdır.
4. Derece hemoroid; iç basurların bağırsak yapısından kaynaklanan bir ıslaklıktır, hemoroidler alındığında düzelir.
Dışkı kaçırma; burada da bağırsak salgısı ıslaklık yapar.
Tüm bu hastalıkların teşhis ve tedavilerinden asıl sorumlu branş proktoloji bölümü, uzmanı da proktoloji uzmanı diğer deyimle proktologdur. Proktoloji uzmanı az sayıda olduğu için her hastane veya klinikte olmayabilmetedir. Yaşanılan şehirde veya gidilen hastanede proktoloji bölümü ve uzmanı yoksa bu durumda genel cerrahi uzmanına muayene olunabilir.
seafoodplus.info
seafoodplus.info