kavram realizmi kavramcılık adcılık / Tümeller Problemi - Felsefe Hocası

Kavram Realizmi Kavramcılık Adcılık

kavram realizmi kavramcılık adcılık

kaynağı değiştir]

Gerçekçilik-adcılık tartışmasında adcılığın üstünlük kazanması ve güçlenmesi Ockhamlı William sayesinde olmuştur. Ockhamlı William özellikle kavramsal adcılığın temsilcisidir. Adcılık felsefi tartışmalarda gerçekçiliğin karşısına çıkar; bu anlamda Thomas Aquinas'ın kavramsal gerçekçiliğine karşılık Ockhamlı William kavramsal adcılığı öne sürer ve buna göre kavramların gerçeklikle doğrudan bağı kesilir.

Siyasi ve dinî etkileri[değiştir kaynağı değiştir]

Adcılık anlayışı kapsamında özellikle Orta Çağ'da en çok tartışılan konuların başında "Tümeller Tartışması", bu tartışmaya damgasını vuran filozofların başında ise Petrus Abelardus gelir. Nitekim Abelardus, asıl tartışmayı başlatan kişi olarak anılmaktadır. Hocaları Champeauxlu Guillaume ile Compiègneli Roscelinus'un tümeller hakkındaki görüşlerini reddederek bu konuda kendine özgü bir anlayış ortaya koymuştur. Abelardus'tan sonra tümeller sorununa eğilen filozofların en önemlileri ise "Nesneleri gerekmedikçe çoğaltmayınız" sözüyle varlıkbilgisel tutumluluk ilkesini geliştiren Ockhamlı William ile İngiliz filozof Thomas Hobbes sayılabilir.

Adcılığa göre gerçek olan bu dünyadaki tikel varlıklardır. Adların ya da kavramların nesnelerle ilişkileri nedensiz ve rastlantısaldır. Bu şekilde söz konusu tartışmaların ve felsefi eğiliminin günümüzdeki dilbilimsel ve felsefi tartışmalara uzandığı söylenebilir. Bu düşünce ilk olarak Orta Çağ döneminde şekillenmiştir ve din tartışmalarında önemli bir yeri vardır. Nitekim adcılığın tümeller üzerine kurulu Hristiyanlık düşüncesinde sarsıcı etkileri olmuştur. Tümeller sorununa yönelik tartışmaların en iyi görülebileceği yerlerden biri Boethius'un tümellerin varlıkbilgisel değergesi bağlamında Porphyrios'un Isagoge'si üstüne yaptığı ayrıntılı yorumdur.[1]

Adcılık-gerçekçilik tartışması[değiştir kaynağı değiştir]

Tümeller çatışması bütün Orta Çağ boyunca sürmüş ve bu çağın sonlarına doğru önde gelen İngiliz adcılarından Ockhamlı William'ın etkisiyle adcıların (Nominalizm) lehine sonuçlanmıştır. Bu ne anlama gelmektedir? Gerçekten varolanlar, adcıların dedikleri gibi, tümeller değil de tikeller olduğuna ve tümeller, birbirlerine benzeyen tikelleri gösteren işâretlerden başka bir şey olmadıklarına göre, bilgi arayışı tikellere, yani şu tek tek bireylere yönelmeli ve onlardan yola çıkarak geliştirilmelidir. Tikellerin bilgisine ulaşmanın tek yolu ise gözlem ve deney yapmaktır. Böylece gözlem ve deney yöntemi adcılar sâyesinde güvenilir bilginin bir aracı haline getirilmiş veya başka bir deyişle sağlam bir felsefî zemine oturtulmuştur.

Bilgi arayışında yöntem olarak gözlem ve deneyin güçlü bir biçimde gündeme gelişi ve yaygınlaşması, doğa bilimlerinin doğuşunu hızlandırdı. Bir felsefî yaklaşım, yani adcılık, doğa bilimlerinin önündeki en büyük engellerden birini ortadan kaldırmış ve böylece güvenilir bilgi edinme sürecinin yolunu açmıştır. Bu gelişme, bilim tarihinde ve genel olarak bakıldığında düşünce tarihinde gerçekten de çok önemli bir dönüm noktasına gelindiğini gösterir.

Adcılığın, din alanındaki etkisi de olağanüstü olmuştur; çünkü bu etki, din-bilim ayrışmasının gerçekleşmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Ockhamlı William'a göre, sadece şu tek tek bireyler varolduğu için, her türlü bilginin kaynağı deney, yani iç ve dış deney olmalıdır; bu yüzden önermeleri deneylen denetlenemeyen bir rasyonel teolojinin veya ruhun ölümsüzlüğünü kanıtlamak isteyen bir psikolojinin olamayacağı ortadadır; dolayısıyla Tanrı'nın birliği, sonsuzluğu ve hatta varlığı bile akıl yoluyla kesin olarak kanıtlanamaz. Tanrı ile, gerçeği aşan şeylerle ilgili bilgimiz, inanca dayanır veya inanç önermelerinden oluşur. Kutsal Kitap'ın otoritesi ile Kilise Geleneği, bu önermeleri belirlemiştir; ancak bunlar kanıtlanamaz ve kanıtlamalarda kullanılamaz; bunlara sadece inanılır; yani kanıtlanarak değil inanılarak benimsenir.

Öyleyse, adcılık akıl-inanç çatışmasının veya başka bir biçimde ifade edersek bilim-din ve felsefe-din çatışmalarının giderilmesi için en uygun çözümün, bunların yollarının birbirlerinden ayrılması olduğu sonucuna varmış ve böylece düşünce tarihinin en büyük açmazlarından birini gidermek suretiyle özgür inancın ve özgür aklın yollarını açarak, bütün Orta Çağ boyunca nafile yere gerçekleştirilmeye çalışılan akıl-inanç uzlaşmasının epistemolojik açıdan olanaksız olduğunu göstermiştir.

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir