hakem olayı nedir kısaca / HAKEM OLAYI (TAHKİM)-1 - İstiklal Gazetesi

Hakem Olayı Nedir Kısaca

hakem olayı nedir kısaca

HAKEM OLAYI

Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasında meydana gelen Sıffin savaşında daha fazla müslüman kanının akıtılmaması amacıyla düşünülen, Hz. Ali'nin Ebû Musa el-Eş'âriyi Hz. Muaviye'nin ise Amr b. el-Âs hakem olarak tayin ettikleri ve adı geçenlerin H. Ramazan 37/M. Şubat tarihinde ortak bir karara varmak amacıyla biraraya gelip bu konuda hüküm vermek üzere anlaştıkları olayın adı.

Hz. Osman'ın şehid edilmesiyle ortaya çıkan karışıklığın, Hz. Ali'nin halife tayin edilmesiyle nisbeten hafiflediği görülmüş ve müslümanlar çoğunlukla Hz. Ali'ye bey'at etmişlerdi. Hz. Aişe, Zübeyr, Tâlha ve Şam valisi Muaviye, Hz. Ali'ye bey'at etmeyenlerin başında geliyorlardı. Bunların Hz. Ali'ye bey'at etmemelerinde Osman'ın öldürülmesi olayının Hz. Ali taraftarlarınca gerçekleştirildiği görüşü rol oynuyordu. Ancak Hz. Ali bu olaylarla uzaktan yakından bir ilişkisinin olmadığını, hatta zorla, istemediği halde tahdit sonucu halife seçilmiş olduğunu ileri sürülerek kendisine bey'at etmeyenlerin müslümanlar arasına nifak soktuklarını ifade etti. Hattâ daha sonra meydana gelecek olan Cemel vak'asında dahi savaştan eser yokken, gece vakti nifakçıların Hz. Aişe tarafına saldırmaları neticesi savaş çıkmış, Hz. Ali bu savaşta şehid olan Hz. Zübeyr'e; "Ey Zübeyr, hatırlamıyor musun bir gün Ğanemoğulları mahallesinde beraberken Hz. Peygamber (s.a.s)'le karşılaşmıştık. Bize şöyle demişti; "Ey Zübeyr bir gün Ali b. Ebî Talib'le savaşacaksın ve o savaşta sen ona karşı haksız durumda bulunacaksın". Bunun üzerine Hz. Zübeyr, 'Vallahi hatırladım, seninle savaşmayacağım' diyerek savaştan vaz geçmeyi düşünmüş, ancak oğlu Abdullah Onu zorlamıştı (İbnül-Esîr, el-Kâmil Fit-Tarih, terc. Ahmed Ağrakça, III, , ; Ebu'l-Fidâ, el-Muhtasar fî ahbâri'l-Beşer, I, ). Bundan da Hz. Ali'nin bu olayda haklı olduğu ve kendisine beyat edilmesinin gerektiği sonucu çıkmaktadır. Nitekim Hz. Aişe de bu savaştan sonra gerçeği anlayarak Medine'ye evine dönmüştür.

Cemel Vak'asından sonra Hz. Ali, Cerir b. Abdullah el-Becili'yi, kendisine bey'at etmeyen Muaviye'ye beyat almak amacıyla göndermiş ve müslümanların Cemel vak'asındaki durumundan örnekler vererek kan dökülmemesini istemiştir. Muaviye, Cerir'i bir süre oyalayarak Şam halkının görüşlerine başvurdu. Şamlılar Hz. Osman'ın kanını dökenlerle savaşıncaya kadar uyumayacaklarına ve intikam almaya dair yemin etmiş olduklarını söylediler. Diğer taraftan Muaviye Hz. Osman'ın kanlı gömleğini Dimaşk'ta mescide asarak halka teşhir etti. Muâviye, danışmanı Amr b. el-Ass ve Şam ileri gelenleriyle görüşerek Hz. Ali'ye beyat etmeyeceğini söylemiş ve Cerir b. Abdullah'ı geri göndermişti (İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, ).

Cerir, Hz. Ali'ye gelerek olanları anlattı. Muaviye'nin kendisi aleyhine hazırlık yaptığını hatırlatarak Hz. Ali'yi bu konuda uyardı. Bunun üzerine Hz. Ali Medine'deki müslümanları ve onlara tabi olanları toplayarak Muaviye üzerine hareket etti. İki ordu Sıffin ovasında karşılaştılar. Hz. Ali, Beşir b. Amr el-Ensârî, Saîd b. Kâys el-Hemdâni ve Şebes b. Rabî' et-Temimi'yi göndererek itaat etmesini bildirmelerini söyledi. Ancak Muaviye, itaate yanaşmayarak diretti. Hicri 36 yılı zilhicce ayına kadar savaş öncü birlikler ve mübarezeler şeklinde devam etti (İbnü'l-Esîr, a.g.e, III, ; Ebu'l Fida, el-Muhtasar, I,). Haftalarca karşılıklı elçi gönderme şeklinde geçen olaylar Hz. Ali'nin Muaviye'nin beyat etmeyeceğine kanaat getirerek muharrem ayından sonra hakka şu ilanı yaptırmasıyla son buldu: "Mü'minlerin emiri der ki: Hakk'a dönmeniz ve ona yönelmeniz için sizi teşvik etmek istedim. Size, Allah'ın kitabıyla delil getirdim ve ona davet ettim. Siz ise taşkınlıktan, azgınlıktan vazgeçmediniz. Hakk'a icabet etmediniz. Ben de size aynı şekilde ahdimi bozdum. Zira Allah hâinleri sevmez" (İbnu'l-Esir, a.g.e, III, ). Bu ilan sonunda Şam halkı emir ve reislerine sığındılar.

Yüzon gün boyunca devam eden bu bekleyiş, safer ayının dördüncü günü başlayan savaşla son bularak Hz. Ali taraftarlarının saldırısıyla alevlenmişti. Eşter en-Nehâî'nin başarısı Hz. Ati taraftarlarının Muaviye'nin karargâhına kadar varmalarını sağlamış ve beyat edenleri üstün bir duruma geçirmişti. Bu sırada Ammâr b. Yâsir Şehid düşmüş, bunu Veysel el-Karanî izlemişti. Bunların şehid olduğunu duyan Muaviye'nin baş komutanı Amr b. el-Ass, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in "Ammâr âsîler tarafından öldürülecek" (Buhârî, Salât 63; Müslim, Fiten 70, 72, 73; Tirmizî, Menâkıb 34) hadisini hatırlayarak savaştan vazgeçmeyi düşündü. Ancak Muaviye'nin baskısıyla vazgeçti ve Muaviye ona sonlarının kötüye gittiğini, Hz. Ali'nin kendilerini öldüreceğini söyleyerek derhal bir şeyler yapıp Ali safındaki müslümanları durdurmasını söyledi: "Haydi bakalım maharetini göster ey İbnü'l-Ass, yoksa mahvolduk demektir" diyerek Amr'ı önledi. Bunun üzerine Amr da Muaviye askerlerine "Ey nâs! Kimin yanında Mushaf varsa mızrağının ucuna takarak havaya kaldırsın" diye hitab etti (Hasan İbrahim Hasan, Târih'ul-İslâmü's-Siyâsî, I, ). Amr, bu hareketinin Hz. Ali taraftarları üzerinde büyük bir etki göstereceğini biliyordu ve nitekim öyle oldu. Müslümanlar Kur'ân'a karşı gelemezlerdi. Basra kurrâsından Mis'ar b. Fedeki ile el-Eşas b. Kays'ın başkanlığında bir grubun baskısıyla Hz. Ali de savaşı bırakmak zorunda kalmıştı. Hatta tehdit edilerek kendisine şöyle denildi: "Allah'ın kitabına çağrıldığında ona uy, yoksa seni kalabalığa bırakırız veya Osman'a yaptığımız gibi yaparız!"

Bunun üzerine Hz. Ali "Ey Allah'ın kulları: Hakkınızı almaya ve doğru olan işinizi yapmaya devam edin. Zirâ Mu'âviye, Amr bin-Ass, İbni Ebi Muaye, Habib b. Mesleme, ibni Ebi Seher ve Dahak b. Kays dine ve Kur'ân'a sahip ciddi ve samimi insanlar değillerdir. Ben onları sizden daha iyi bilirim" Fakat bu tür konuşmaları bir fayda vermedi. Askerler: "Biz Kur'ân'a karşı kendimizi ortaya atıp meydan okuyamayız, Hz. Ali'nin sözlerini kabul edemeyiz" diyerek savaşmaktan vazgeçtiler (İbnu'l-Esîr a.g.e. , , Doğuştan günümüze büyük İslâm tarihi, II, s. ; İrfan Abdulhamit, İslâm'da itikâdî mezhepler ve Akaid esasları, tıc. M. Saim Yeprem s., 82).

Böylece sulhun akdedilmesi konusunda, Kurrâ ehlinin büyük tesiri olmuştur. Kurrâ ehli, müslümanların arasındaki sorunun çözümünde Kur'ân'ı hakem olarak kabul ve tavsiye ediyorlar, herkesi de bu görüşe göre yönlendirerek Hz. Ali'nin de bu görüşü benimsemesi için ona baskı yapıyorlardı. Sonunda Hz. Ali, Muâviye'ye elçi olarak gönderdiği komutanı Eşter'i geri çağırarak; "yazıklar olsun! Eşter'e söyleyin geri gelsin. Zira fitne çıktı: Artık harbi bırakmaktan başka çare yok" diyerek sulhe ister istemez razı oldu Sonra Muaviye'ye Eş'as b. Kays'ı göndererek ne istediğini öğrenmesini söyledi. Hz. Muâviye gelen elçiye; "Siz ve biz Allah'ın kitabında emrettiği şeye döneceğiz. Sizden, razı olduğunuz bir kişiyi gönderiniz, biz de bir kişi göndeririz ve bu kişilerin Allah'ın Kitabında olan hükümle karar vermelerine, Kitaptan şaşmamalarına dair onlardan söz alırız. daha sonra da anlaştıkları şeye uyarız (İbnü'l-Esîr a.g.e; ), diyerek planını açıkladı. Eş'as bu teklifi alarak dışarıya çıktı ve bazen bizzat kendisi okumak suretiyle bazen de halka verip okutmak suretiyle ilân etmeye başladı. Nihayet Temim oğullarından bir gruba götürdü. Aralarında Urve b. Üdeyye'nin de bulunduğu bu grup, sözkonusu mektubu okuyunca Urve b. Üdeyye "Allah'ın emri dururken tutup ta başka şahısları mı hakem tayin ediyorsunuz? Oysa Allah'tan başka hiç kimsenin hüküm verme yetkisi yoktur" (La hükme illa lillah) dedi.

Hakemlerin seçimi konusunda Muâviyenin tayin edeceği kişi belli idi ki bu Amr b. el-Âs'dan başkası olamazdı. Ancak Hz. Ali taraftarlarından Eş'as ve ona tabi olanlar da "biz Ebû Musa el-Eşâri'ye razıyız" dediler. Bunun üzerine Hz. Ali "siz daha işin başında bana isyan ettiniz, şu an bana karşı gelmeyiniz" diyerek Ebû Musa hakkındaki endişesini açıkladı ve onlara ihtarda bulundu. Hz. Ali'ye göre Ebû Mûsa el-Eş'ârî insanları Muâviye tarafına yönlendirerek kendi sırlarını onlara anlatıyordu Ancak taraftarları Ebû Musa üzerinde direttiler. Hz. Ali de bunların görüşlerine istemeyerek de olsa uymak zorunda kaldı. Hz. Ali'nin bu kanaati ise Hâricilerin ortaya çıkması neticesinde doğrulanmış oluyordu. Onların da yanlış davranışları hem yeni bir sapık fırkanın doğmasına hem de bir çok kimsenin itikadının bozulmasına yol açtı (Taberî III; İbnü'l-Esir a.g.e ). İki taraf, arasında hakem tayini ile ilgili sözleşmeyi yazarak bunun kabul ve tasdikini garanti altına aldılar. Sözleşmenin özeti şöyle idi: "Bismillahirrahmanirrahim". Bu, üzerinde Ali b. Ebi Talib ve Muâviye b. Ebi Süfyan'ın anlaştığı bir metindir, Allah'ın hükmüne ve Kitabına göre hareket edeceğiz. Bizi Allah'ın kitabından başkası birleştiremez. Allah'ın Kitabı baştan sona kadar elimizde olduğundan, onun dirilttiğini biz de diriltir; terkettiğini biz de terkederiz. Her türlü hükmünü kabul ederiz. İki hakem; Ebû Musa Abdullah b. Kays el-Eş'ârî ve Amr b. el-Âs el-Kureyşî, Allah'ın kitabında ne bulurlarsa onunla amel edeceklerdir. Allah'ın kitabında bulamadıklarını, bir araya getirici âdil sünnette arayacaklardır. Ali ve Muâviye, Allah'a karşı ahid ve misak içindedirler. Her biri derler ki: "Ben bu sahifedeki şeye razıyım." Abdullah b. Kays el-Eş'arî ve Amr b. el-Âs, Allah adına yemin etmişlerdir. Karârı Ramazan ayına ertelemişlerdi. Sonra ikisi, bu sayfada olan şey üzerine: bu husuta zulüm ve saptırmak isteyen ve bu sahifede olan şeyi terkeden kimseye karşı şâhitlerin yardımcı olacaklarına dair şehadetlerini yazarlar. Onbeş safer, hicrî "

İki hakem yetkilerini gösteren sahifeleri alarak Ramazan 37 H. (M. )'de bir araya geldiler. Erzuh'ta Dumetü'l-Cendel'de her iki taraftan dörtyüzer kişilik birer grup hakem kararını almak üzere toplantıya katıldı. İki hakem önce niçin toplandıklarını konuşarak karara vardılar. Bunun amacı halkın arasındaki gerginliği azaltmaktı. Önce Amr söz aldı. "Hz. Osman'ın haksız olarak öldürdüğü fikrine katılıyor musun?". Ebû Musa "evet" diyen Amr, el-İsrâ suresi âyette haksız yere insan öldürülemeyeceğini gösteren delilini ileri südü. O halde ey Ebû Musa! Seni Hz. Osman'ın velisi Muâviye'ye karşı çıkaran nedir? O Kureyştendir deyince Amr da Hz. Ali'nin Peygamber (s.a.s.)'in soyundan olduğunu ve damadı olarak Muâviyeden önce geldiğine işaret etti. Bu tür çekişmeler uzun bir süre daha devam etti. Onlar sulhün böyle devam edemeyeceğini, hem Hz. Ali hem de Muâviye'ye bey'at edilmemesi gerektiğine inanarak fikir birliğine vardılar. O halde yeni halife müslümanlar tarafından seçilmeliydi. Şimdi yapılacak iş bu kararlarını müslümanlara bildirmeye gelmişti. Bu kararı cemaate açıklamak üzere Ebû Musa minbere çıktı ve Allah'a hamd ve senadan sonra "Ey nas! Biz ümmetin durumunu düşünüp bir formül bulmakta epey zorlandık. Hem benim, hem de Amr'ın görüşü şudur: Hz. Ali ve Muâviye'yi hilâfetten uzaklaştırmak ve ümmetin kendisinin istediği birisini hafife tayin etmelerini sağlamak gerekir. Bundan dolayı ben, Hz. Ali ve Muâviyeyi hilâfet görevinden alıyorum" dedi. Sıra Amr'a gelince O da minbere çıktı ve şöyle konuştu; "Şüphesiz Ebû Musa'nın söylediklerini duydunuz. O Ali'yi görevden almıştır. Ben de onun yerine Muâviye'yi halife tayin ettim" deyince herkes şaşkınlıktan ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi. Bu karara Ebû Musa derhal itiraz ederek " Sana ne oluyor ki anlaşmaya ihanet ediyorsun, sen facir oldun. Allah seni başarıya ulaştırmasın" diyerek orayı terketti. (İbnü'l-Esîr a.g.e ).

Ebû Musa bu olaydan duyduğu utanç ve üzüntü üzerine insanlardan uzaklaşmak amacıyla Mekke'ye giderek orada yalnız başına yaşamayı tercih etti. Bu olay üzerine müslümanlar dağılmış, Muâviye kendisini meşrü halife ilan ederek İslâm tarihinde çift halife dönemi başlamıştır. Bu durum Hz. Hasan'ın halifeliği kendi rızasıyla vermesine kadar devam etmiştir. Ancak Hz. Ali hiç bir zaman Muâviye'yi meşru halife olarak tanımamış, şehîd edilinceye kadar Şam hariç bütün müslümanlarca halife olarak kabul edilmiştir.

Naci YENGİN

Sıffin Savaşı kısaca özeti, önemi, nedenleri ve sonuçları: Sıffin Savaşı ne zaman oldu?

Hz. Ali’nin ordusuyla beraber kendi üzerine yürüyeceğini haber alan Muaviye de beraberindeki ordu ile birlikte Irak üzerine harekete geçti ve her iki ordu da yılının Mayıs ayında savaşın gerçekleştiği bölgeye ulaştılar.

Fırat boyunda bulunan Sıffin bölgesinde gerçekleşen ve aralıklı olarak 3 ay boyunca süren savaşta yenileceğini anlayan Muaviye; emrindeki askerlere mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını takmalarını emretti. Muaviye’nin emriyle bu sayfaları mızrakların ucuna takan askerler “Savaşı bırakalım ve Allah’ın kitabı aramızda hakem olsun” diye bağırmaya başladılar.

Hz. Ali; her ne kadar savaşı durdurmak istemese de ordusundaki askerlerin bir kısmının bu fikirde olmaması ve hatta savaşı durdurmazsa kendisini öldürüp Muaviye’ye teslim edeceklerini söylemeleri üzerine bu teklifi kabul etmiştir. Hz. Ali tarafından Muaviye’nin teklifinin kabul edilmesiyle gerçekleşen bu olaya İslam tarihinde “Hakem Olayı” adı verilmektedir. Oluşturulan Hakem heyetinde Ebu Musa El-Eş’ari Hz. Ali’yi; Amr İbnul’-as’da Muaviye’yi temsil etmiştir.

Yaşanan bu Hakem Olayının detayları farklı kaynaklarda farklı şekilde anlatılmaktadır. Fakat şu bir gerçektir ki; iki taraf arasındaki sorunu çözmesi beklenen bu yöntem aksine işleri daha karmaşık bir hale getirmiştir. Bu hadiseden sonra Muaviye kendini Suriye’de halife ilan etmiş ve zaten hali hazırda devam eden Harici isyanları şiddetlenerek devam etmiştir.

Sıffin Savaşı Sonuçları

yılında, Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı sonuçları şu şekildedir:

  • Sıffin Savaşı’ndan 4 sene sonra, yılında Hz. Ali, Hariciler tarafından öldürülmüştür.
  • Ali’nin öldürülmesinin ardından halifeliğinin önünde bir engel kalmadığını gören Muaviye, halifeliğini ilan etmiştir.
  • Muaviye’nin halifeliğini ilan etmesiyle birlikte İslam dünyasında Emeviler dönemi başlamıştır.

HAKEM OLAYI (TAHKİM)-1

&#;slam öncesi dönemde Araplarda iki grup aras&#;nda bir anla&#;mazl&#;k ç&#;kt&#;&#;&#;nda hakeme ba&#;vurulurdu. Taraflar da hakemin verece&#;i karara uyarlard&#;. Daha sonra &#;slam, bu tür anla&#;mazl&#;klar&#;n Peygambere getirilmesini istemi&#;ti. S&#;ffin sava&#;&#;nda yap&#;lan ise var olan böyle bir müessesenin uygulanmas&#;yd&#;.

S&#;ffin sava&#;&#;nda Hz. Ali’nin ordusunun Hz. Muaviye ordusuna kar&#;&#; galibiyet elde etmek üzere oldu&#;u anla&#;&#;l&#;nca kar&#;&#; taraf Kur’an sayfalar&#;n&#; m&#;zraklar&#;n&#;n ucuna takarak aralar&#;ndaki sorunu sava&#; yapmadan Kur’an’&#;n hakemli&#;ine ba&#; vurarak çözmek istediklerini söylediler. Her ne kadar Hz. Ali bunun bir sava&#; hilesi oldu&#;unu söylese de taraftarlar&#;n&#; ikna edemedi. Taraftarlar&#;, Kur’an’&#;n hakemli&#;ine nas&#;l itiraz edebilece&#;ini söylediler. Bunun üzerine Hz. Ali üstün bir &#;ekilde sürdürdü&#;ü sava&#;&#; durdurmak ve hakem olay&#;na ba&#;vurmak zorunda kald&#;. Hakemler için sorunu çözmek amac&#;yla alt&#; ayl&#;k bir ate&#;kes ilan edildi. Hz. Ali’nin adamlar&#;, Hz. Ali’yi hakem olay&#;na zorlamakla kalmay&#;p gönderilecek hakemde de belirleyici rol oynad&#;lar. Hz. Ali, Abdullah b. Abbas’&#; kendi hakemi olarak göndermek isterken adamlar&#; kar&#;&#; ç&#;k&#;p onun yerine Ebu Musa el-E&#;ari’yi seçtiler. Hz. Ali, adamlar&#;n&#;n kar&#;&#;na alamad&#;&#;&#;ndan mecburen durumu kabul etmek zorunda kald&#;. &#;&#;te &#;slam tarihini günümüze kadar etkileyen olaylar zinciri de böylece ba&#;lad&#;. Hakem olay&#;, S&#;ffin sava&#;&#;, Hariciler gibi konular hala tart&#;&#;&#;lmakta ve Müslümanlar&#;n f&#;rkalara ayr&#;lmas&#;na yol açmaktad&#;r.   

Abdulaziz ed-Duri tahkim olay&#;n&#; kabilevi ak&#;m ile &#;slami ak&#;m&#;n müccadelesi &#;eklinde izah eder ve &#;öyle der: “S&#;ffin sava&#;&#;nda &#;aml&#;lar&#;n kabilevi ç&#;&#;l&#;klar&#; Ali’nin askerlerini de etkiledi. Onu tahkimi kabule zorlad&#;lar. Sonra da Ebu Musa el-E&#;ari’yi göndermeye zorlad&#;lar. Halbuki o, Ali’den ayr&#;lm&#;&#;t&#;. Ali, Onun yerine Abdullah b. Abbas’&#; önerince el-E&#;’as itiraz ederek; “vallahi bu i&#;te k&#;yamet kopuncaya kadar iki Mudarl&#; hakem olmaz. E&#;er onlar Mudar’dan bir adam gönderirlerse sen de Yemen’den bir adam gönder” diyerek geleneksel kuzeyli – güneyli kap&#;&#;mas&#;n&#; ba&#;latt&#;&#;&#; gibi, kabilecili&#;in boyutlar&#;n&#; da göstermesi aç&#;s&#;ndan ilginçtir. Ali, Yemen’in Kurey&#; taraf&#;ndan aldat&#;labilece&#;ine dikkat çekince el-E&#;’as “Vallahi birisi Yemen’den olup da bizim ho&#;lanmad&#;&#;&#;m&#;z bir &#;eye karar vermesi, bizim ho&#;umuza gitse de iki mudarl&#;’n&#;n karar vermesinden daha güzeldir.” 
Bu Hz. Ali’nin &#;slami yöneli&#;inin anla&#;&#;lmad&#;&#;&#;n&#; göstermektedir. Veya art&#;k &#;artlar ve konjonktürler de&#;i&#;mi&#;, o ilk dönem saf ve temiz &#;slami anlay&#;&#; yerine kabilevi ak&#;m&#;n güçlendi&#;i bir safha aç&#;lm&#;&#;t&#;. Çünkü bir çok Arap kabileleri &#;slam’&#; iyi sindirmeden Müslüman olmu&#;lard&#;. &#;slam bir anlamda bir Arap milli dini halini alm&#;&#;t&#;. Bu dönemin ruhunu iyi anlayan Hz. Muaviye ve ekibi kabilevi dürtüleri çok güzel kullanarak iktidar merdivenlerini t&#;rmanacaklard&#;r. 

Gelelim Hz. Alinin tahkimi kabul etmesi olay&#;na. Hz. Ali tahkimi kabul etmekle kendi halifelik konumunu tart&#;&#;maya açm&#;&#; oldu. Ayr&#;ca Hz. Muaviye’nin de hakl&#; olabilece&#;inin kabulü anlam&#;na geliyordu. Kendini Muaviye ile e&#;it hale getirdi. Asl&#;nda Hz. Ali’nin tahkimi kabul etmesi onun bu tarz yan&#;ltmaya dayal&#; bir siyaseti bilmedi&#;ini göstermektedir. Çünkü ozamana kadar insanlar sadece hakk&#; söylerlerdi. Di&#;erleri ya kabul eder ya da red ederdi. Fakat &#;imdi hakk&#; söylemek de&#;il kitleleri ikna etmeye dayal&#; bir anlay&#;&#; ve siyaset egemen olmu&#;tu. Kitleleri ikna edebilen hakl&#; say&#;l&#;yordu. (Burada hz. Ali’nin bask&#;yla tahkimi kabul etti&#;i itiraz&#; yap&#;labilir. Ama tarihçi için sonuç önemlidir. O da tahkimi kabul etmi&#; olmas&#;d&#;r. Bu i&#;in siyasi sorumlulu&#;u yönetim gücünü üstlenendedir. Siyaset, mazeret kabul etmez.) Bu tav&#;r, onun sonunun ba&#;lang&#;c&#; olmu&#;tur. O tarihe kadar herhangi bir halifelik iddias&#;nda bulunmayan ve tamamiyle Hz. Osman’&#;n katillerini arad&#;&#;&#;n&#; iddia eden Hz. Muaviye’ye halifelik iddias&#;nda bulunma f&#;rsat&#;n&#; vermi&#;tir. Tahkime kadar Hz. Muaviye, Halifeye kar&#;&#; isyankar bir vali konumundayken, &#;imdi Hz. Ali ile e&#;it ko&#;ullarda bir halife aday&#; statüsüne sokulmu&#;tur.

            Hakem olay&#; ile ilgili tart&#;&#;malar ve kaynaklar&#;n s&#;hhati konusuna girsek ve Ebubekir Sifil hocan&#;n söylemlerini kabul etsek bile (ravilerin güvenilirli&#;i hakk&#;nda bir yaz&#; ve itiraz var. Fakat yine de farkl&#; kaynaklardan verdi&#;i bilgiler de olay&#; çok de&#;i&#;tirmiyor.) asl&#;nda bir &#;ey de&#;i&#;miyor. Sonunda hakem olay&#;nda hakemlerin anla&#;t&#;klar&#; konunun d&#;&#;&#;nda bir söylem gerçekle&#;tirdi&#;ini görüyoruz.

seafoodplus.info ( Byte)

HAKEM OLAYI

 

Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarlari arasinda meydana gelen Siffin savasinda daha fazla müslüman kaninin akitilmamasi amaciyla düsünülen, Hz. Ali'nin Ebû Musa el-Es'âriyi Hz. Muaviye'nin ise Amr b. el-Âs hakem olarak tayin ettikleri ve adi geçenlerin H. Ramazan 37/M. Subat tarihinde ortak bir karara varmak amaciyla biraraya gelip bu konuda hüküm vermek üzere anlastiklari olayin seafoodplus.info Osman'in sehid edilmesiyle ortaya çikan karisikligin, Hz. Ali'nin halife tayin edilmesiyle nisbeten hafifledigi görülmüs ve müslümanlar çogunlukla Hz. Ali'ye bey'at etmislerdi. Hz. Aise, Zübeyr, Tâlha ve Sam valisi Muaviye, Hz. Ali'ye bey'at etmeyenlerin basinda geliyorlardi. Bunlarin Hz. Ali'ye bey'at etmemelerinde Osman'in öldürülmesi olayinin Hz. Ali taraftarlarinca gerçeklestirildigi görüsü rol oynuyordu. Ancak Hz. Ali bu olaylarla uzaktan yakindan bir iliskisinin olmadigini, hatta zorla, istemedigi halde tahdit sonucu halife seçilmis oldugunu ileri sürülerek kendisine bey'at etmeyenlerin müslümanlar arasina nifak soktuklarini ifade etti. Hattâ daha sonra meydana gelecek olan Cemel vak'asinda dahi savastan eser yokken, gece vakti nifakçilarin Hz. Aise tarafina saldirmalari neticesi savas çikmis, Hz. Ali bu savasta sehid olan Hz. Zübeyr'e; "Ey Zübeyr, hatirlamiyor musun bir gün Ganemogullari mahallesinde beraberken Hz. Peygamber (s.a.s)'le karsilasmistik. Bize söyle demisti; "Ey Zübeyr bir gün Ali b. Ebî Talib'le savasacaksin ve o savasta sen ona karsi haksiz durumda bulunacaksin". Bunun üzerine Hz. Zübeyr, 'Vallahi hatirladim, seninle savasmayacagim' diyerek savastan vaz geçmeyi düsünmüs, ancak oglu Abdullah Onu zorlamisti (Ibnül-Esîr, el-Kâmil Fit-Tarih, terc. Ahmed Agrakça, III, , ; Ebu'l-Fidâ, el-Muhtasar fî ahbâri'l-Beser, I, ). Bundan da Hz. Ali'nin bu olayda hakli oldugu ve kendisine beyat edilmesinin gerektigi sonucu çikmaktadir. Nitekim Hz. Aise de bu savastan sonra gerçegi anlayarak Medine'ye evine dönmüstüseafoodplus.info Vak'asindan sonra Hz. Ali, Cerir b. Abdullah el-Becili'yi, kendisine bey'at etmeyen Muaviye'ye beyat almak amaciyla göndermis ve müslümanlarin Cemel vak'asindaki durumundan örnekler vererek kan dökülmemesini istemistir. Muaviye, Cerir'i bir süre oyalayarak Sam halkinin görüslerine basvurdu. Samlilar Hz. Osman'in kanini dökenlerle savasincaya kadar uyumayacaklarina ve intikam almaya dair yemin etmis olduklarini söylediler. Diger taraftan Muaviye Hz. Osman'in kanli gömlegini Dimask'ta mescide asarak halka teshir etti. Muâviye, danismani Amr b. el-Ass ve Sam ileri gelenleriyle görüserek Hz. Ali'ye beyat etmeyecegini söylemis ve Cerir b. Abdullah'i geri göndermisti (Ibn Kesîr, el-Bidâye, VII, ).Cerir, Hz. Ali'ye gelerek olanlari anlatti. Muaviye'nin kendisi aleyhine hazirlik yaptigini hatirlatarak Hz. Ali'yi bu konuda uyardi. Bunun üzerine Hz. Ali Medine'deki müslümanlari ve onlara tabi olanlari toplayarak Muaviye üzerine hareket etti. Iki ordu Siffin ovasinda karsilastilar. Hz. Ali, Besir b. Amr el-Ensârî, Saîd b. Kâys el-Hemdâni ve Sebes b. Rabî' et-Temimi'yi göndererek itaat etmesini bildirmelerini söyledi. Ancak Muaviye, itaate yanasmayarak diretti. Hicri 36 yili zilhicce ayina kadar savas öncü birlikler ve mübarezeler seklinde devam etti (Ibnü'l-Esîr, a.g.e, III, ; Ebu'l Fida, el-Muhtasar, I,). Haftalarca karsilikli elçi gönderme seklinde geçen olaylar Hz. Ali'nin Muaviye'nin beyat etmeyecegine kanaat getirerek muharrem ayindan sonra hakka su ilani yaptirmasiyla son buldu: "Mü'minlerin emiri der ki: Hakk'a dönmeniz ve ona yönelmeniz için sizi tesvik etmek istedim. Size, Allah'in kitabiyla delil getirdim ve ona davet ettim. Siz ise taskinliktan, azginliktan vazgeçmediniz. Hakk'a icabet etmediniz. Ben de size ayni sekilde ahdimi bozdum. Zira Allah hâinleri sevmez" (Ibnu'l-Esir, a.g.e, III, ). Bu ilan sonunda Sam halki emir ve reislerine sigindilar.seafoodplus.info ( Byte)Yüzon gün boyunca devam eden bu bekleyis, safer ayinin dördüncü günü baslayan savasla son bularak Hz. Ali taraftarlarinin saldirisiyla alevlenmisti. Ester en-Nehâî'nin basarisi Hz. Ati taraftarlarinin Muaviye'nin karargâhina kadar varmalarini saglamis ve beyat edenleri üstün bir duruma geçirmisti. Bu sirada Ammâr b. Yâsir Sehid düsmüs, bunu Veysel el-Karanî izlemisti. Bunlarin sehid oldugunu duyan Muaviye'nin bas komutani Amr b. el-Ass, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in "Ammâr âsîler tarafindan öldürülecek" (Buhârî, Salât 63; Müslim, Fiten 70, 72, 73; Tirmizî, Menâkib 34) hadisini hatirlayarak savastan vazgeçmeyi düsündü. Ancak Muaviye'nin baskisiyla vazgeçti ve Muaviye ona sonlarinin kötüye gittigini, Hz. Ali'nin kendilerini öldürecegini söyleyerek derhal bir seyler yapip Ali safindaki müslümanlari durdurmasini söyledi: "Haydi bakalim maharetini göster ey Ibnü'l-Ass, yoksa mahvolduk demektir" diyerek Amr'i önledi. Bunun üzerine Amr da Muaviye askerlerine "Ey nâs! Kimin yaninda Mushaf varsa mizraginin ucuna takarak havaya kaldirsin" diye hitab etti (Hasan Ibrahim Hasan, Târih'ul-Islâmü's-Siyâsî, I, ). Amr, bu hareketinin Hz. Ali taraftarlari üzerinde büyük bir etki gösterecegini biliyordu ve nitekim öyle oldu. Müslümanlar Kur'ân'a karsi gelemezlerdi. Basra kurrâsindan Mis'ar b. Fedeki ile el-Esas b. Kays'in baskanliginda bir grubun baskisiyla Hz. Ali de savasi birakmak zorunda kalmisti. Hatta tehdit edilerek kendisine söyle denildi: "Allah'in kitabina çagrildiginda ona uy, yoksa seni kalabaliga birakiriz veya Osman'a yaptigimiz gibi yapariz!"Bunun üzerine Hz. Ali "Ey Allah'in kullari: Hakkinizi almaya ve dogru olan isinizi yapmaya devam edin. Zirâ Mu'âviye, Amr bin-Ass, Ibni Ebi Muaye, Habib b. Mesleme, ibni Ebi Seher ve Dahak b. Kays dine ve Kur'ân'a sahip ciddi ve samimi insanlar degillerdir. Ben onlari sizden daha iyi bilirim" Fakat bu tür konusmalari bir fayda vermedi. Askerler: "Biz Kur'ân'a karsi kendimizi ortaya atip meydan okuyamayiz, Hz. Ali'nin sözlerini kabul edemeyiz" diyerek savasmaktan vazgeçtiler (Ibnu'l-Esîr a.g.e. , , Dogustan günümüze büyük Islâm tarihi, II, s. ; Irfan Abdulhamit, Islâm'da itikâdî mezhepler ve Akaid esaslari, tic. M. Saim Yeprem s., 82).Böylece sulhun akdedilmesi konusunda, Kurrâ ehlinin büyük tesiri olmustur. Kurrâ ehli, müslümanlarin arasindaki sorunun çözümünde Kur'ân'i hakem olarak kabul ve tavsiye ediyorlar, herkesi de bu görüse göre yönlendirerek Hz. Ali'nin de bu görüsü benimsemesi için ona baski yapiyorlardi. Sonunda Hz. Ali, Muâviye'ye elçi olarak gönderdigi komutani Ester'i geri çagirarak; "yaziklar olsun! Ester'e söyleyin geri gelsin. Zira fitne çikti: Artik harbi birakmaktan baska çare yok" diyerek sulhe ister istemez razi oldu Sonra Muaviye'ye Es'as b. Kays'i göndererek ne istedigini ögrenmesini söyledi. Hz. Muâviye gelen elçiye; "Siz ve biz Allah'in kitabinda emrettigi seye dönecegiz. Sizden, razi oldugunuz bir kisiyi gönderiniz, biz de bir kisi göndeririz ve bu kisilerin Allah'in Kitabinda olan hükümle karar vermelerine, Kitaptan sasmamalarina dair onlardan söz aliriz. daha sonra da anlastiklari seye uyariz (Ibnü'l-Esîr a.g.e; ), diyerek planini açikladi. Es'as bu teklifi alarak disariya çikti ve bazen bizzat kendisi okumak suretiyle bazen de halka verip okutmak suretiyle ilân etmeye basladi. Nihayet Temim ogullarindan bir gruba götürdü. Aralarinda Urve b. Üdeyye'nin de bulundugu bu grup, sözkonusu mektubu okuyunca Urve b. Üdeyye "Allah'in emri dururken tutup ta baska sahislari mi hakem tayin ediyorsunuz? Oysa Allah'tan baska hiç kimsenin hüküm verme yetkisi yoktur" (La hükme illa lillah) seafoodplus.infoerin seçimi konusunda Muâviyenin tayin edecegi kisi belli idi ki bu Amr b. el-Âs'dan baskasi olamazdi. Ancak Hz. Ali taraftarlarindan Es'as ve ona tabi olanlar da "biz Ebû Musa el-Esâri'ye raziyiz" dediler. Bunun üzerine Hz. Ali "siz daha isin basinda bana isyan ettiniz, su an bana karsi gelmeyiniz" diyerek Ebû Musa hakkindaki endisesini açikladi ve onlara ihtarda bulundu. Hz. Ali'ye göre Ebû Mûsa el-Es'ârî insanlari Muâviye tarafina yönlendirerek kendi sirlarini onlara anlatiyordu Ancak taraftarlari Ebû Musa üzerinde direttiler. Hz. Ali de bunlarin görüslerine istemeyerek de olsa uymak zorunda kaldi. Hz. Ali'nin bu kanaati ise Hâricilerin ortaya çikmasi neticesinde dogrulanmis oluyordu. Onlarin da yanlis davranislari hem yeni bir sapik firkanin dogmasina hem de bir çok kimsenin itikadinin bozulmasina yol açti (Taberî III; Ibnü'l-Esir a.g.e ). Iki taraf, arasinda hakem tayini ile ilgili sözlesmeyi yazarak bunun kabul ve tasdikini garanti altina aldilar. Sözlesmenin özeti söyle idi: "Bismillahirrahmanirrahim". Bu, üzerinde Ali b. Ebi Talib ve Muâviye b. Ebi Süfyan'in anlastigi bir metindir, Allah'in hükmüne ve Kitabina göre hareket edecegiz. Bizi Allah'in kitabindan baskasi birlestiremez. Allah'in Kitabi bastan sona kadar elimizde oldugundan, onun dirilttigini bir de diriltir; terkettigini biz de terkederiz. Her türlü hükmünü kabul ederiz. Iki hakem; Ebû Musa Abdullah b. Kays el-Es'ârî ve Amr b. el-Âs el-Kureysî, Allah'in kitabinda ne bulurlarsa onunla amel edeceklerdir. Allah'in kitabinda bulamadiklarini, bir araya getirici âdil sünnette arayacaklardir. Ali ve Muâviye, Allah'a karsi ahid ve misak içindedirler. Her biri derler ki: "Ben bu sahifedeki seye raziyim." Abdullah b. Kays el-Es'arî ve Amr b. el-Âs, Allah adina yemin etmislerdir. Karâri Ramazan ayina ertelemislerdi. Sonra ikisi, bu sayfada olan sey üzerine: bu husuta zulüm ve saptirmak isteyen ve bu sahifede olan seyi terkeden kimseye karsi sâhitlerin yardimci olacaklarina dair sehadetlerini yazarlar. Onbes safer, hicrî "Iki hakem yetkilerini gösteren sahifeleri alarak Ramazan 37 H. (M. )'de bir araya geldiler. Erzuh'ta Dumetü'l-Cendel'de her iki taraftan dörtyüzer kisilik birer grup hakem kararini almak üzere toplantiya katildi. Iki hakem önce niçin toplandiklarini konusarak karara vardilar. Bunun amaci halkin arasindaki gerginligi azaltmakti. Önce Amr söz aldi. "Hz. Osman'in haksiz olarak öldürdügü fikrine katiliyor musun?". Ebû Musa "evet" diyen Amr, el-Isrâ suresi âyette haksiz yere insan öldürülemeyecegini gösteren delilini ileri südü. O halde ey Ebû Musa! Seni Hz. Osman'in velisi Muâviye'ye karsi çikaran nedir? O Kureystendir deyince Amr da Hz. Ali'nin Peygamber (s.a.s.)'in soyundan oldugunu ve damadi olarak Muâviyeden önce geldigine isaret etti. Bu türkaliggif ( Byte) çekismeler uzun bir süre daha devam etti. Onlar sulhün böyle devam edemeyecegini, hem Hz. Ali hem de Muâviye'ye bey'at edilmemesi gerektigine inanarak fikir birligine vardilar. O halde yeni halife müslümanlar tarafindan seçilmeliydi. Simdi yapilacak is bu kararlarini müslümanlara bildirmeye gelmisti. Bu karari cemaate açiklamak üzere Ebû Musa minbere çikti ve Allah'a hamd ve senadan sonra "Ey nas! Biz ümmetin durumunu düsünüp bir formül bulmakta epey zorlandik. Hem benim, hem de Amr'in görüsü sudur: Hz. Ali ve Muâviye'yi hilâfetten uzaklastirmak ve ümmetin kendisinin istedigi birisini hafife tayin etmelerini saglamak gerekir. Bundan dolayi ben, Hz. Ali ve Muâviyeyi hilâfet görevinden aliyorum" dedi. Sira Amr'a gelince O da minbere çikti ve söyle konustu; "Süphesiz Ebû Musa'nin söylediklerini duydunuz. O Ali'yi görevden almistir. Ben de onun yerine Muâviye'yi halife tayin ettim" deyince herkes saskinliktan ne yapacagini, ne diyecegini bilemedi. Bu karara Ebû Musa derhal itiraz ederek " Sana ne oluyor ki anlasmaya ihanet ediyorsun, sen facir oldun. Allah seni basariya ulastirmasin" diyerek orayi terketti. (Ibnü'l-Esîr a.g.e ).Ebû Musa bu olaydan duydugu utanç ve üzüntü üzerine insanlardan uzaklasmak amaciyla Mekke'ye giderek orada yalniz basina yasamayi tercih etti. Bu olay üzerine müslümanlar dagilmis, Muâviye kendisini mesrü halife ilan ederek Islâm tarihinde çift halife dönemi baslamistir. Bu durum Hz. Hasan'in elinden halifeligin alinmasina kadar devam etmistir. Ancak Hz. Ali hiç bir zaman Muâviye'yi mesru halife olarak tanimamis, sehîd edilinceye kadar Sam hariç bütün müslümanlarca halife olarak kabul seafoodplus.info YENGIN

by Muhammed Faruk

 

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir