Izmir Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi

• safralarindan kurtulmus ama bagirsaklarini bosaltamamis fakultedir.
  
  kocum okul 4 senelik sen gelmisin senene gencler yetistiriyoruz falan diyosun. okul aile birligi baskani mi saniyosun kendini bilmiyorum ama sana bi abi tavsiyesi mezun olmaya bak aile olmaya degil.

• 3. sınıfta okuyanların yeşillendirmesini istediğim fakülte.

• izmir'in en iyi hukuk fakültesi kadrosuna sahiptir, bununla beraber izmir'in en iyi hukuk fakültesi'dir. fakülte olarak öğrenci dostudur, mağdur etmemek için elinden geleni yapar. tabi bunda dekanımız prof. dr. ayşe havutçu'nun ve idari kadronun çok emeği vardır. 4 yıldır bu okuldayım ve bu okulu seçtiğim için pişman değilim.
  
  akademik kadro için:
  yaşar üniversitesi hukuk fakültesi akademik kadrosu
  
  tam zamanlı hocalarımızın yanında yarı zamanlı olarak fakültemizde ders veren hocalar;
  
  prof. dr. meltem kutlu gürsel - idare hukuku
  prof. dr. oğuz sancakdar - idari yargılama hukuku
  prof. dr. oğuz şimşek - hukuk felsefesi/hukuk sosyolojisi/parlamento hukuku
  yrd. doç. dr. ilknur serdar - eşya hukuku
  yrd. doç. dr. mehmet beşir acabey - miras hukuku
  yrd. doç. dr. yıldırım taylar - vergi genel hukuku
  yrd. doç. dr. hasan karakılıç - rekabet hukuku
  av. çiğdem çiçekçi ercan - marka hukuku
  
  izmir'de bulunan bir hukuk fakültesi olmamıza rağmen en büyük eksiğimiz prof. dr. muhammet özekes.

• yılında girdiğim buhrandan çıkmak üzere olduğuma göre bir çift kelam edicem.
  
  daha önce (bkz: yaşar üniversitesi) başlığına okulun genel işleyişi ile ilgili bir entry bırakmıştım şimdi sıra biraz daha özele inmekte.
  
  öncelikle belirtmekte fayda var ki elimden geldiğince, öğretim üyelerinden bahsedilmesi gereken yerlerde yapılacak olumsuz eleştirilerde kişi ismi geçirmemeye çalışacağım ancak olumlu yönlerden bahsederkense direk isim vermekte bir sakınca görmüyorum.
  
  son olarakta şunu söylemeliyim bu yazı tamamen benim üniversite yaşantımdaki deneyimlere dayanır genel geçer olgular olmayabilir.
  
  herşeyden evvela yaşar üniversitesi hukuk fakültesi ile övünmekten delicesine zevk alır. diğer bir deyişle kendilerini dışarıya pazarlarken ilk öne attıkları fakülte hukuk fakültesidir. şu kadar sayıda profesörümüz var şöyle sanal mahkememiz var böyle amfilerimiz var diye anlatırlar altından girip üstünden çıkarlar. ancak unutulmamalı ki bu bir pazarlamadır ve öyle inanılmaz toz pembelik bir durum söz konusu değildir.
  
  geçen gün (bkz: ersan şen) ile bir söyleşi gerçekleşti okulda bu söyleşi sırasında kendileri " üniversite eğitim yeri değildir öğretim yeridir " şeklinde bir cümle kurdu yani demek istediği burada iyi ahlak edep adab üzerine eğitilmezsiniz akademik anlamda bilgiler öğrenirsiniz. bu cümleden yola çıkarak kendime soruyorum bu 4. senesini yarıladığım fakültede ben hukuk alanında bilgi birikimi yapıp iyi bir öğrenim süreci geçirdim mi ? cevap çoğu alanda evet. peki bu süreç beni meslek yaşantısına yeterince hazırladı mı ? cevap hayır. benim yıllarca en çok dikkatimi çeken ve en rahatsız olduğumu konu verilen öğretimin fazlaca bilimsel veya hocalarımızın bayıldığı kalıbı kullanırsak " doktirinsel " kalıyor. yani bilgiler şahane özellikle bazı hocalar tarafından bu bilgilerin aktarımı da gayet iyi ancak ortak bir nokta var ki bu bilgilerin meslek hayatında ki, gerçek hayattaki izdüşümü bizi yeteri derecede kavratılmıyor.
  
  okulda avukatlarla gerçekleşen söyleşilerde duyulan ve asla sekmeyen cümle " öğreniyorsunuz ama olaylar pratikte öyle değil " veya benim bir ay yanında çalıştığım avukatın bana söylediklerinden biri " çoğu kitabı, anlatılanı boşver gerçekte olaylar çok farklı ".
  
  bu noktada şu görüş kesinlikle doğru "pratikle teorinin birbirini tutmaması, olması gereken düzenin teoride gördüğünüz hemen hemen aynısının pratikte gerçekleşmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor"
  
  eyvallah haklısınız ama mevcut düzen bi değilse ve ben 4 yıl boyunca bu ağır öğrenim sürecini almama rağmen okul bitince yinede sudan çıkmış balığa döneceksem ne anlamı var ?
  
  fakülte bazında sanki herkes akademisyen olacakmış havası mevcut bunu inkar edemeyiz.
  
  öğrendiğimiz bilgiler gerek pekiştirilirken gerek sınanırken ( sınavlarda ) asla ama asla güncele dayandırılmıyor. saçma sapan milyonda bir meydana gelecek örneklerden gereksiz zorlama pratikler ve sınav sorularıyla karşı karşıya kalıyoruz. tabi bu konuda bazı hocaları istisna tutmak gerekir ki bunların başında benim nezdimde (bkz: mustafa ruhan erdem) gelmektedir. özellikle benim alma fırsatım olduğu ceza özel, medya ceza, ceza infaz ve insan hakları dersinde güncel yaşanmakta olan olayları hiç çekinmeden tek tek konuşurdu hatta bir sınavında özgecan cinayetini pratik olay şeklinde sorması muhteşem iyi bir hareketti.
  
  ancak her dersten veya her profesör hocamızdan ayni duyarlılığı görmek mümkün değil. hala onlarca iş kazası adı altında onlarca işçi hayatını kaybederken iş hukuku derslerinde hala yıllık izin konusunu haftalarca konuşmak veya kalkıpta sınavdan deniz-iş ile ilgili soru sormak ne denli mantıklı tartışılır.
  
  bazı derler ise daha teknik diyebiliriz ve böyle durumlarda size dersi anlatacak kişinin bireysel becerisi çok daha ön plana çıkmakta kanımca. bunun için en güzel örnek medeni usul dersi olabilir. ha ben hem ilk dönem hem ikinci dönem kaldım derslerden ancak (bkz: bilgehan yeşilova)'nın ders anlatışı üzerine daha iyisi sanırım okulda yok. gerçekten hem sesini çok iyi kullanır hemde anlattığı konuların meslek hayatındaki izdüşümlerini size çok iyi aktarır ve böylece konuyu kavrayışınız daha kolay olur. ancak sınavları efsane zor oluyor orası ayrı.
  
  gerçi genel itibariyle sınavlarda fazlaca bir zorlama gözlemlenmekte. yani para vardım hurra alayını geçerim gibi bir durum söz konusu değil. hatta çoğu zaman yeterince emek verip özen gösterseniz bile bazı hocaların ego tatminine takılacaksınız kimisi size show yapmak amaçlı önünüze bir sınav kağıdı koyacak ki o sınav kağıdını size vermek yerine bir a4 kağıda 57 puntoyla kocaman " içinizden geçicem ama yine de sizi bu dersten geçirmicem " yazsa daha az canınız yanar.
  
  öğrenci profiline değinecek olursak. öyle bu okuldan zannetmeyin ki bir sınıf dolusu geleceğin aydınları yetişiyor. kesim kesim ayırmak mümkün. kimisi var avukatlık veya hakim savcılık aile geleneği. yanı ana hakim babam hakim veya ana avukat baba avukat yada en azından biri hakim veya avukat hiç bilemedin amca kuzen dayı falan avukat yada hakim/savcı. bu tayfa ile bir olmak zor çünkü bu şans meselesidir o çocuk öyle bir ailede dünyaya gelmiştir sonra bu meslekte ilerlemeyi seçtiği icin geri kalan büyükçe bir kitleden olay önde başlamıştır ki bu durum benim gibi adamları irrite eder ve gaza getirir. bir başka kitle var bu kitle aileden ekonomik durumları ortalamanın üstünde veya çok üstünde olan kesim. bunların kuvvetle muhtemel ki büroları zaten hazırdır. ancak ben bu durumu da fazla garipsemem sadece kendimi daha da gazlamak için kullanırım o kadar. bir de benim gibi olanlar var orta sınıf bir aileden gelen ve belki yetiştiği ailenin statüsünü(!) yukarı çekme ihtimali olan kişiler. burada ben asla avukat/hakim/savcı olmayı statü artışı olarak görmem ancak genel öyle bir algı olduğunu inkar edemeyiz. birde " ben oldumcu " kitle var. bunlar 1. sınıftan kendilerini belli ederler. sosyal medyada koca koca kitapları üst üste koyup fotoğraflarını çekip paylaşırlar altına da "nasıl okunacak ya" , "bir hukuk öğrencisinin dramı" , "hukuk benim boyumu aştı :) " gibi yazılar yazarlar. ama bu kitleyi kesmez bu kitapları ilk sene çantalarında değil sürekli ellerinde taşırlar gereksiz show yaparlar.
  
  ilerleyen senelerde ise şöyle bir muhabbet başlar " gerçek hukukçu olmak ". bir kitle vardır bunlar 3. sınıfın sonlarına doğru aydınlanır ve en sevdiği kitap elif şafak aşk veya hala beyaz futbol izleyip gülen kişiler bir anda birer huku duayeni oluverirler. bu nasıl oluyor ben bilmiyorum ama oluyor işte bir şekilde.
  
  gerçi bu anlattığım kitle çoğu hukuk fakültesinde vardır elbette diye tahmin ediyorum. ufak tefek farklılıklar illa vardır ama benzeşirler.
  
  genel itibariyle fakültede bulunan herhangi bir öğretim üyesi ile bir sorun yaşamadım yada birebir sözlü bir tartışma yaşamadım. ancak bazı asistan hocalar muhteşem iyi niyetliyken neden bir kısmının rajon kesme triplerine sahip olduğunu anlamak imkansız. iki kişi var ikisinede ayni saygı çerçevesi içinde yaklaşıyorsun kimisi bunu farkediyor ve o da sana saygı duyuyor kimisi saygıdan anlamıyor köpek çekmeye kalkıyor. burası biraz insanlığa kalmış artık yapacak bir şey yok.
  
  fakülte sekreterliği tam bir risk bölgesi kimi zaman sanki öz annem gibi cana yakın ve yardımseverler kimi zaman ise ulan dövseydiniz oldu olacak diyebiliyorsun. o yüzden işiniz düşmedikçe risk almaya gerek yok.
  
  her ne kadar son dönemde diğer okullardan gelen öğrencilerle beraber artan nüfusa yer yer cevap veremese bile önceki senelerde amfiler fiziki açıdan yeterliydi.
  
  gelelim bir diğer konuya. hukuk fakültesi topluluğu. 4 sene boyunca rezalet ötesiydi. millet kafasına göre at koşturuyordu. ancak bu sene için değişim söz konusu olacak gibi. geçen senelere kıyasla konuşacak olursak bu sene ki ersan şen söyleşi iyi hareketti. spotlight film gösterimi varmış ve üzerine tartışma bu harekette gayet güzel. böyle giderlerse ve bir gelenek oluşabilirse fakülteden daha farkında bireyler çıkar diye tahmin ediyorum. ancak fasıl için ayrılan enerji ve bütçe tahmin ediyorum ki daha güzel faaliyetlerde değerlendirilebilir veya hukukta kariyeri günü altında yapılmakta olan etkinlik daha nitelikli hale getirilebilir. ancak dediğim gibi önceki senelere kıyasla konuşacak olursak gözle görülür bir farklılık mevcut.
  
  olumlu ve olumsuz yönler elbette her fakültede her üniversitede olacaktır önemli olan zaman içerisinde olumsuzlukları minimalize ederken olumlu yönleri her gecen gün daha da nitelikle ve kaliteli hale getirmeye çalışmaktır. umarım olacaktır umarım rektörü dekanı mütevelli heyeti bunların farkına varacaktır.
  
  umuyorum okulu pazarlama aşamasına gelindiğinde göz boyamak amaçlı yağlayıp balladıkları hukuk fakültesine gerekli özeni gerçekten gösterirler ve kıymet bilirler. ben mezun olur giderim ama benden sonra gelecek insanlar umarım daha iyi bir ortamda eğitim alacaklardır.
  
  haydi sağlıcakla.

• araştırma görevlileri ile ortaya çıkış olan fakülte seafoodplus.info

• bu hafta özel hukuk yüksek lisansına başlayarak ilk defa 'de, bornova kampüsünün inşaatı bile bitmemişken ayak bastığım, 'ten bugüne kadar kısa bir veda ettiğim ve şu an dönüş heyecanı yaşadığım pek kıymetli fakültemdir.
  
  okul hakkında söylenecek çok şey var. fakülte hakkında da, hocalar hakkında da, okulun ortamı hakkında da bitmez, saymaya başladın mı olumlu ve olumsuz bir kamyon dolusu laf sıralayabiliriz ama her ne olursa olsun, nasıl bir yer olursa olsun insan üniversitesini bir başka seviyor, bir başka özlüyor, ben onu anladım. evet, bu okul bize bir üniversite öğrencisi olma duygusunu tam olarak yaşatmadı. evet, okuldan başka her şeye benzeyen binalarımız vardı. evet, spor salonunun bozuk aletlerinin canı cehenneme. evet bazı hocalarımız öyleydi, bazıları böyleydi. evet aynı dersi dört defa alıp, dördüncüsünde birinci denememden farklı birşey yapmadığım halde geçtim, bu da hocaların dengesi ile ilgili şüpheler doğuruyor elbette ama yine de hem okulu, hem fakültemi bir başka seviyorum.
  zaman birçok şeyi değiştirmiş tabii ki. dekan değişmiş (onun bana bir zamanlar söylediğine benzer olarak, üzüldüğümü söyleyemeyeceğim), şeref hoca ayrıldı, sema hocam gitti, bengül hoca izinli, fakülteyi boyuna taşıyorlar sağa sola ama hâlâ o eski tadı yerinde okulumun. en azından para yatırma sırasında uzuuuun bir süre bekledikten ve öğrenci işlerinde ufak çaplı sinirlenmeler yaşadıktan sonra o dadı damaama geldi. ^*
  
  tereddütlerim vardı, ''lisansta olduğu gibi çalışmadan ders geçmek olmaz burada, kıçı kırıp ders çalışmak gerek, oyunlara ve filmlere veda etmek gerek'' diye düşünüyordum ama hem sevdiğim, hem de sevmediğim hocalarımı gördüğüm an aidiyet duygum ağır bastı ve başladım gitti.
  
  tatavayı ve işin sayfalar sayfalar tutacak duygusal kısmını bir kenara bırakırsak, okulumuzun öğretim kadrosu gayet yeterli. kayıplarımız var ama hâlâ yeterli, hatta beklenenden iyi diyebiliriz. eski öğrencilerden birkaçının akademisyen olarak okulda kalmış olduğunu görmem de beni çok mutlu etti. lazım böyle şeyler bir okulda, altyapıdan yetiştirmek önemli. ^*
  
  bu arada, okuldaki onuncu seneme de topu topu bir sene kaldı, sevinçliyim. yukarıda boş konuşan bir arkadaş var, o bunu kendince bir hakaret gibi kullanmıştı, ben ise bir yerde kalıcı olmaktan, o bölgede kök salmaktan keyif alırım. okulu uzatmamın sebebi salak olmam zannetmiş olabilir, ben ise bitirmek gibi bir niyetim olmadığından, sülalem raad olduğundan bitirmedim. kendi eğitim hayatıyla karıştırdı zağar.
  
  kusura bakmayın, akşam akşam kafa zktik biraz. velhasılıkelâm, hani diyordu ya vizontele'de, ''bir yeri seversen orası dünyanın en güzel yeridir. ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir'' diye, işte bizim okul da biraz öyle. bakış açına göre şekilleniyor çoğu şey. bunu, okul boyunca ünal hocanın dersinden nefret edip kitabına çizik dahi atmamış, bilgehan hocanın derslerinde tabletten vice city oynamaktan başka birşey yapmamış (harbi leke bile yok la) lâkin şu an keyifle iş ve icra çalışan ben söylüyorum. bakış açısı önemlidir. kafanızı olumsuzluğa gömerseniz okul neylesin? hoş, dediğim gibi bizim okul vasattır ama iyileştirmek sizin elinizde. ''ben kaçtım siz geride kalanlar geberin'' ile çözülmez hiçbir şey. umarım günün birinde, tembel ve geveze öğrenci olarak adım attığım fakülteme hoca olarak da hizmet eder, tanıdığım tanımadığım bütün öğrenci arkadaşlarım için daha iyisini, daha güzelini sunmak için uğraşırım.
  
  (eski yazdıkların nereye gitti diyen olursa: bu başlık altında epey bir kavga dövüş dönmüştü bir ara, o zamanki girdilerim entry silme etkinliği çerçevesinde tüm girdilerim ile birlikte çöpü boyladı. script ile sildiğim için farketmedim, iş işten geçince aklıma geldi.)

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

Genel bakış

Özellikler

Amfi Tiyatro

Banka

Sinema Salonu

Müzik Stüdyosu

Güvenlik

Sanal Mahkeme

Engelsiz Kampüs

Sağlık Merkezi

Yemekhane

Fotokopi Merkezi

Konferans Salonu

Öğrenci Yurdu

Strateji Oyunları Odası

Radyo Stüdyosu

Spor Salonu

Film Stüdyosu

Dans Salonu

Kafeterya

Bisikletli Kampüs

Kütüphane

Bilgi Teknoloji Transfer Ofisi

Kuluçka Merkezi

Yaşar Üniversitesi Nerede?