mehmet zararsızoğlu hakkında yorumlar / Mehmet Zararsızoğlu – MuTLuTeSaDüFLeR

Mehmet Zararsızoğlu Hakkında Yorumlar

mehmet zararsızoğlu hakkında yorumlar

Aile dizilimi ve psikoloji

Dijital bir platformda yayınlanan "Zeytin Ağacı" dizisi karakterleri aracılığıyla aile dizilimi terapisini gündeme getirdi. Psikolog ve öğretim görevlisi Belgin Altop hayatımda çok değer verdiğim bir dostum. Sohbetlerimizde bize zaman asla yetmiyor. Yarım kalan konularımızı bir sonraki buluşmada konuşuruz diye ayrılıyoruz. Belgin ile "Zeytin Ağacı" dizisi hakkında konuşurken Zaman Bey'in aile dizilimi seanslarını ona sordum. Atalardan gelen travmaların grup çalışmaları ile iyileşmesi mümkün müydü? Bu terapi ne kadar gerçek olabilirdi? Belgin demez mi Boğaziçi Üniversitesi'nde aile diziliminin babası Bert Hellinger ile üç gün workshop yaptık. Her zaman merak ettiklerimi işin uzmanından dinlemeyi tercih ederim. Sadece dizide bahsi geçti diye de kendi bakış açımla bir yazı yazmak hiç bana göre değil. Her şeyin vaktini beklediğine ve doğru zamanda bana geldiğine inanırım. Aradığım hazine tam gözümün önündeymiş meğer.

"Zeytin Ağacı" dizisi sonrasında herkes aile dizilimini konuşmaya başladı. O kadar bilgi paylaşılmaya başlandı ki hangisi doğru hangisi yanlış ayırt edemez olduk. Uzman psikolog olarak sana sormak istiyorum. Aile dizilimi nedir?

Sevgili Yeşim, bu konularda bana söz hakkı verdiğin için her şeyden önce çok teşekkür ederim. Her zamanki gibi, gündemin yakından takipçisi, doğru ve güvenilir bilgilere ulaşma konusunda çok özenlisin. Aile dizilimi veya aile dizilimi kavramlarının kökeninde "psychogeneology" yani "psikosoybilim" kavramı yatar. Psikosoybilim, psikolojik sıkıntılar nedeniyle acı çeken fakat acısının kaynağı sadece kendi hayatlarının olaylarında bulunamayan kişilerin geçmişlerinin araştırılması ve oralarda kuşaklar boyunca aktarılan ve tekrarlanan travmaların fark edilmesiyle ortaya çıkan ve psikoloji alanında yeni bir alan keşfeden bir bilimdir.

Aile diziliminin başlangıç noktası nasıl? Kimin aklına gelmiş ve nasıl hayat pratiğine dökülmüş?

Psikosoybilimin isim annesi Anne Ancelin Schüttzenberger'dir. Psikodrama alanında L. Moreno ve daha sonra Elisabeth Kubler Ross'un öğrencileri olmuştur. Ayrıca alanımızda söz sahibi bilim insanlarından Carl Rogers, Margaret Mead ve Elizabeth Bateson ile de çalışmaları olmuştur.

Bugün özellikle Avrupa ve Amerika'da ve ülkemizde neredeyse moda haline gelmesi biraz daha sonrasında özellikle bir alman psikoterapist olan Anton Hellinger'in (Bert Hellinger olarak tanınır) 'Aile Konstelasyonları ve Sistemik Konstelasyonları' olgularını ortaya koymasıyla olmuştur. Dikkat edersen metod veya yöntem demedim, çünkü Bert Hellinger bu olgunun yöntem veya metod olarak değil, bir 'fenomenolojik olgu' olarak bilinmesinin ve uygulanmasının önemle üstünde durmuştur. B: Hellinger'in özgeçmişini araştırdığımızda (kısaca üstünde durmak isterim) öncelikle bir Katolik rahip olduğunu ve yıllarca Afrika'da çeşitli kabilelerle misyonerlik çalışması yaptığını ve onlarla çalışırken onların bakış açılarından çok etkilendiğini ve Avrupa'ya geri dönüp psikoloji eğitimi aldığını, psikoterapist olduğunu ve psikosoybilimden etkilenerek ve / veya yararlanarak bir "Fenomenolojik Yaklaşım" olarak sistemik aile konstelasyonları çalışmalarını geliştirip uyguladığını görüyoruz.

Aslında birinin aklına aile dizilimi diye bir şey gelmesinden daha çok, farkındalığı yüksek kişilerin, bilimsel bir bakış açısıyla; Psikosoybilim yaklaşımıyla insan psikolojisine ve travma çözümlemelerine yeni bir yaklaşım geliştirdiğini görüyoruz. Birçok arkadaşımız belki bu yaklaşımı 'fazla ruhani veya bilimsellik dışı' görüyor olabilir. Ancak bu noktada 'genetik ve epigenetik' kavramlarını gündeme getirmeliyiz diye düşünüyorum.

Epigenetik nedir?

Genetik kodun kendisinin değişmesinden çok, gen ifadesinin değişmesinden dolayı canlılarda yaşanan değişimi inceler epigenetik bilimi.

Çeşitli mekanizmalar (ki bu sohbette o ayrıntılara girmeye gerek duymuyorum) aracılığıyla gen ifadesinin değişmesi direkt olarak çevresel koşullardan etkilenir ve kişinin DNA dizilimi değişmese de epigenomu değişebilir.

Epigenetik mekanizmalar aracılığıyla anne-babalar yaşadıkları çevrenin etkilerini çocuklarına ve hatta birkaç nesil sonraki torunlarına bile aktarabilmektedirler.

Belginciğim, aile dizilimi tek başına bir terapi yöntemi midir? Kimler aile dizilimi yaptırabilir?

Aile dizilimi / açılımı tek başına bir terapötik yaklaşım olabilir, ancak her birey eşit derecede karşılaştığı olgularla baş edecek durumda olamayabiliyor. Yorumlamaları her zaman sağlıklı olamayabiliyor. Travma çözüldü sanırken kendi iç dünyasında yeni 'hayalet travmalar' geliştirebiliyor. Bu durumlarda onun yanında bir süre yürüyebilecek, ona doğru soruları sorup kendi için doğru yanıtları bulabilmesine destek olabilecek bir psikolog / psikoterapistin desteğine ihtiyaç duyabiliyor. Dikkat edersen, ona yol gösterecek demiyorum! Kişinin kendi doğrularını bulup ortaya çıkarmasına destek olabilmek ve onu bir terapiste / psikoloğa / psikolojik danışmana bağımlı kalmadan özgür bırakabilmek ve objektifliğimizi korumak son derece önemli!

Her zaman danışanlarıma dediğim şudur: Ayakkabılarınızı bağlayabildiğinizde giyin onları ve yolunuzda yürüyün. Yeni bir ayakkabı, farklı bir bağlama şekliyle karşılaşır ve zorlanırsanız bizler yine yanınızda oluruz. Ancak lütfen 'travma hayaletlerinize' ve / veya kişilere bağımlı ve endeksli yaşamayın.

Kimler aile dizilimi çalışması yaptırabilir sorusuna gelince Gündelik yaşamını, kişilerle ilişkilerini etkileyen bazı düşünce, duygu, davranış şekillerinin nedenlerini kendi yaşamında ne kadar uğraşırsa uğraşsın bulamamış olan bireylere önerebileceğimiz bir yaklaşımdır bu 'fenomenolojik yaklaşım'

Bir-iki nesil geriye gittiğimizde bazen ailesel bazen de toplumsal olgulara / olaylara rastlıyoruz TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) yaratmakta olan Düğüm noktasına ulaşıldığında (ki bu hipnozda da geçerlidir), birey sanki özgürleşiyor ve o rahatlama duygusuyla birlikte travmanın etkisinden uzaklaşmaya başlıyor çoğunlukla. Yukarıda da söz ettiğim gibi, her bireyin başa çıkabilme düzeyi farklı olabiliyor ve bazılarına konuyla baş edebilmesi için destek vermek gerekiyor. Ancak yine önemle üzerinde durmak istediğim konu, onu terapiye bağımlı kılmadan, Belgin'ce bir deyimle "kurban psikolojisine" kapılmasına değil, özgürce 'benim seçimim psikolojisine' doğru yol almasına destek vermemiz gerektiğidir.

"Ben iyiysem sen de iyisin. Sen iyiysen ben de iyiyim"

Senin aile dizilimi terapi ile tanışman nasıl oldu? Bert Hellinger ile yolun nasıl kesişti? Sonrasında Türkiye'de hangi yönde çalışmalar yaptınız?

Benim karşıma bu konular nasıl çıktı diye soruyorsun sevgili Yeşim Karşıma çıktı, çünkü ben şanslıyım :) Aslına bakarsan karşılamaya, kullanmaya ve içselleştirmeye hazır olduğum için çıktı karşıma muhtemelen

veya yılıydı, bir gazetenin cumartesi ekinde yazan Işık Menderes'in yazılarını düzenli olarak çok severek okurdum. Bir yazısında Bert Hellinger ve Psikojeneoloji konusunu aktarıyordu. Yazıyı yutarcasına okudum ve bu konuda araştırmalara başladım.

Çok okudum, çok içimde çevirdim, tarttım konuyu ve dedim ki bu Carl Gustav Jung tutkumun bana getirdiği bir yaklaşım Carl G. Jung'un "Kolektif Bilinçaltı" konusuyla ilgili yazılarını ve çalışmalarını yürekten benimsemiş ve benliğimde etkilerini ve deneyimlerini defalarca yaşamış bir birey ve psikolog olarak Bert Hellinger ve psikojeneolojisinden de asla uzak duramazdım.

Derken bir gün bu konudaki tutkumu çok iyi bilen 'Biyoloji ve Genetik Bölümü' mezunu bir eski öğrencim beni aradı ve "Şu anda yanında olduğum kişi, B. Hellinger'in Türkiye'deki sağ kolu Hellinger Enstitüsü Türkiye'nin kurucusu ve başkanı Psikoterapist Dr. Mehmet Zararsızoğlu'nun sevgili asistanı Boğaziçi Üniversitesi mezunu Tiraje Tekmen ve sizin yani sevgili öğretmenimin B. Hellinger hayranlığını anlatınca mutlaka tanışmak istedi" dedi. Hemen ertesi gün buluştuk. B. Hellinger'in o yaz ikinci kez Türkiye'ye geleceğini ve atölye çalışması için yer bulmaları gerektiğini bana anlattılar. Ben büyük bir iyi niyetle ve istekle Boğaziçi Üniversitesi'nde olabilmesi için elimden geleni yapacağımı söyledim. (Şükürler olsun ki yapabildim ve hayalimiz gerçekleşti.) Sevgili Bert Hellinger 3 günlük harika bir 'workshop' yaptı ve müthiş bir deneyim yaşadık yüzlerce kişi birlikte :)

Yine aynı gün, Hellinger'in kitaplarını Türkiye'de basan yayınevinin küçülme kararı aldığını ve artık onlarla çalışamadıklarını söylediler bana üzüntüyle. Koşullar denk geldi veeeeee; sağ olsun sevgili arkadaşlarım Işık ve Ferruh Gencer sahip oldukları Pan Yayıncılık'ta basmaya başladılar kitapları.

Bu arada son derece minnettarlıkla ifade etmek isterim ki Dr. Mehmet Zararsızoğlu beni 'Sistemik Aile Konstelasyonu' çalışmasına davet etti. Tabii seve isteye katıldım. İlk deneyimimdi bu Boğaziçi Üniversitesi 'Albert Long Hall'daki Bert Hellinger atölye çalışması öncesinde ve o çalışmada yaşadıklarım beni benden aldı! Hani derler ya: "Anlatılmaz, yaşanır!" Dilim döndüğünce her şeyi anlatmaya çalışırım ( ne de olsa serde 30 yıllık bir eğitimcilik geçmişi de var :)) ama gerçekten bazı şeyler var ki yaşadığın zaman yerine oturuyor ve "şimdi anladım!" diyebiliyorsun. Bir üzüntüm var. 'de Bert Hellinger'in ilk Türkiye'ye gelişinde de yakınında olabilip Goethe Enstitüsü'ndeki atölye çalışmasında da bulunabilseymişim diyorum Ah Işık Menderes ah! Keşke daha önce o yazıyı yazsaymışsın!

Bert Hellinger ile yolumun kesişmesinden ve öğretisini çeşitli deneyimlerle keşfetmeye başladığımdan söz etmiştim. Bir konuda kendimi yeterince gelişmiş hissedene kadar o konuda uygulama yapmamayı seçmişimdir her zaman. Dolayısıyla güvendiğim kişilerin grup çalışmalarına katılmayı sürdürdüm. sonrasında da bilgi ve deneyim dağarcığımı yeterince genişletip geliştirdiğimi hissedince yılından itibaren grup çalışmalarını yapmaya başladım. Tabii Hacettepe Üniversitesi'nde yaptığım 'Bilim Uzmanlığı ve Doktora' çalışmalarım sırasında sevgili hocam Profesör Dr. Feriha Baymur'un grup psikoterapisi derslerinde bizlere edindirmiş olduğu danışana sevgi ve saygıyla yaklaşmaya çok önem veren etik ve insani ilkelere her zaman bağlı kalarak yolumda yürüdüm her zaman. Bu çalışmalarıma katılan kişilerin geri bildirimleri ve benim gözlemlerim / deneyimlerim ne kadar güzel bir yolda verimli ve kalıcı sonuçlarla yürüdüğümü gösterdi bana. 'de yayınlanmış olan 'Yardım et çözeyim düğümlerimi: Kadınlar, erkekler ve onları ilgilendiren monolog öyküler' kitabımın esinlendirmesiyle sevgili danışanlarım grup çalışmalarıma bir isim verdiler: Yardım Et Çözeyim Düğümlerimi Grup Çalışmaları :)

Benim bilmediğimi sen benim için bulursan ben de böylelikle düğümümü daha kolay çözebilirim. Senin bilmediğini de ben bulabilirim belki ve böylelikle sen de düğümünü çözebilirsin. Ben bu ismi çok anlamlı buldum ve 'den mart ayına kadar bu isimle sürdürdüm çalışmalarımı. mart ayına geldiğimiz de - ne olduğunu ne yazık ki hepimiz biliyoruz- pandemi geldi, yaşamlarımızın üzerine bir kara bulut gibi çöktü. ( Belki bize öğrettiği çok şey var, doğrudur. Her şerde bir hayır mutlaka vardır ki ben gerçekten öğrendiğimiz ve kazandığımız şeyler olduğuna inanıyorum, ancak bizleri kısıtladığını da ne yazık ki biliyoruz!)

Pandemi gelip oturunca hayatlarımızın merkezine, ben bireysel çalışmalarıma, seanslarıma çevrimiçi devam ettim. Ancak grup çalışmalarımı durdurdum. Evet biliyorum, 'Online' bu çalışmalarını sürdürenler var ve ben bu olur ya da olmaz diyemem ancak kendim için diyebileceğim şudur: ben yapmadım, yapmayı düşünmedim pandemi süresince. Belki ancak açık havada ve geniş bir alanda yapabilirdim, ama bu sorumluluğu ve riski hem katılımcılar için hem de kendim için göze alamadım. Bu benimle ilgili, kendi sorumluluk duygum açısından verdiğim bir karardı. Kimsenin ne yaptığını veya ne yapması / ne yapmaması gerektiğini söyleyemem. Benim için uygun şartlar yavaş yavaş oluşmaya başladı ve artık bu çalışmalarımı yapabilecek bir ortam gelişti. Bireyler konunun önemini anladıkça kendi kişisel önlemlerini aldılar ve birçok kişi "Ben iyiysem sen de iyisin. Sen iyiysen ben de iyiyim" gerçeğinin farkına vardılar diye Belgin'ce iyimser bir açıdan bakabiliyorum şimdilerde

Arkadaş arası sohbetlerden sosyal medyaya aile dizilimi ile ilgili çok fazla bilgi duyuyoruz. Örneğin; ailede bir kişinin aile dizilimine katılması yeterli vb. diye söylemler var. "Online aile dizilimi yapılır" diyenler var. Sence işin olması gerekeni ve uygun şartlar nasıl?

Ailede bir kişinin aile dizilimi / açılımı yaptırması yeterli midir? Aynı travmaların etkisini aynı ölçüde hissediyorlarsa olabilir, ancak DNA dizilimi aynı olan tek yumurta ikizlerinin bile epigenetik profilleri farklıdır çoğu zaman. Demek ki DNA ifadelerini değiştirebilen mekanizmalar gerçekten de çok etkilidir. Aynı ailede ilk çocuk veya son çocuk olmak, birisinin alkol ve sigara tüketiminin farklı düzeyde olması, birisinin ebeveyn kaybını daha erken veya daha geç yaşaması vs. gibi bir sürü faktör gen ifadesi değişimlerini farklı düzeyde ve şekilde etkileyecektir.

Tüm bunları biyoloji ve genetik uzmanlarına bırakacak olursak, ailenin ve özellikle son iki neslin kişinin üzerindeki kalıtımsal etkilerini ve hücresel hafızada nasıl yer tuttuğunu görebiliriz.

Kişi bir aile dizilimi çalışmasında bir kalıtsal etkiyi görebildiğinde, bunun gerçekten farkına varıp kabul ettiğinde ne olur dersin? Bunun yaşamını etkilemesi durumunu kontrol altına alabilmesini sağlayabildiğimizde onu o 'hayalet' travmadan özgürleştirmiş ve kökten bir iyileşmeye başlamış oluruz.

Eskiden epigenetik faktörler, DNA'da yer almadığı için çöp DNA olarak görülüyordu! Oysa DNA'da kayıtlı olan özellikler (boy, saç, göz rengi gibi) yalnızca %2 olmasına rağmen, çöp denilen kısım %98! Yok sayamayacağımıza göre %98'i bugün Psikosoybilim ve atalarımızı inceleyip, onları yok saymadan onurlandırıyoruz ve böylece kendimizi de onarıyoruz.

Örneğin korku. Epigenetik yolla aktarılabiliyor ( bu konuda 'e yakın çalışma yapılmış). Soykırımlar, göçler, savaşlar sırasında yaşanan korkular, travmalar, nesilden nesile kalıtılabiliyor. Neden herkeste aynı yoğunlukta ortaya çıkmıyor? Bireyin yaşamındaki stresin yoğun ve başa çıkılamaz olduğu ortam ve zamanlarda kalıtımsal travma etkileri çok daha yoğun bir şekilde ortaya çıkabiliyor. Demem o ki, bu yok sayılacak, afaki olarak kabul edilecek hele hele asla moda ve popüler kültür icadı gibi görülecek bir konu değil. Son derece ciddi, insani ve dikkatle incelenip saygı duyulması gereken bir konu

Peki, aile dizilimi doğru ve bilimsel şekilde kimler tarafından yapılır? Ortalama kaç seans gerekir?

Kimler yapmalı, kimler yapmamalı kısmına gelince Bu alanda gerçekten ciddi ve sağlıklı eğitim almış, konunun gerçekten uzmanı, hangi soruyu sorup hangi soruyu sormaması gerektiğini bilen, nerede durup nerede ilerleyebileceğini fark edebilen ve duyarlılık sahibi kişilere teslim edin özel yaşamınızı derim Belgin'ce. Malımızı, paramızı, değerli saydığımız şeyleri, çoluğumuzu, çocuğumuzu nasıl herhangi birine teslim edemiyorsak, kendimizi, özel yaşamımızı, travmalarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi de teslim ederken güvenebileceğimiz uzmanlarla çalşalım derim.

Kaç seans gerekir? Bu konunun da bir standartı yok Bir travmamız üzerinde çalışırız, kişisel olarak çözüme hazırızdır, bir çalışmada farkına varırız, hazmetmesi bize kalır

Bir konuda çalışırız, hazır değilizdir, gözümüzün önünde bütün çözüm açılsa da inat ederiz, redderiz, görmek istemeyiz, o zaman deriz ki hazır olduğunda devam edelim bu konuyu çalışmayaYani bu kişiden kişiye olduğu kadar travmanın boyutuna, derinliğine ve etki alanının genişliğine göre de değişen bir süreçtir. Standartı yoktur.

Kendi pratiğinde kimlere aile dizilimi önerirsin?

Psikolojik anlamda adını koyamadığı, kendi özel yaşamının hiçbir alanında nedensel karşılığını bulamadığı acı / sıkıntı / bunalma hisleri yaşayan, yaşamında stres yaratan olaylar karşısında kendini çaresiz ve ıstırap içinde hisseden bireylere önerebilirim.

Bazen 'hayalet' travma dediğimiz sanki yokmuş bir şey gibi ama bir yandan da nedir bu beni neredeyse canımdan bezdiren duygu dediğimiz durumlar olur. Yaşamımızda her şey yolundadır, işiniz, aileniz, paranız vardır ama isimlendiremediğiniz bir şey sanki kalbinizi sıkıştırmaktadır. Bir anksiyete yaşarsınız, bir anda kalbinizi skıştıran bir panik atak yaşarsınız Herhangi bir fobiniz olduğunu düşünmezsiniz bile aslında Uzun lafın kısası, adını koyamadığınız veya size tanıdık gelmeyen adlar koymaya başladığınızda bir aile açılımı yaptırmakta yarar olabilir. Hiç aklınıza gelmeyen, hiç bilmediğiniz, atalarınızdan epigenetik bağlamda size kadar taşınmış ve çözülmeyi bekleyen bir acı / travma / ıstırap / sıkıntı aile dizilimi yoluyla açığa çıkıp kontrol altına alınabilir böylece.

Son söz olarak eklemek isterim ki; insana yararı olan, kullanarak insana destek olabileceğimi hissettiğim her bilgiyi, her kavramı açlıkla inceleyip aklıma ve gönlüme yatan dağarcığıma katarım Belgin'ce Psikosoybilim ve sistemik aile dizilimleri de benim için bu alanlardan biri.

Bu arada 'da bu dünyadan ayrılmış olan değerli usta Bert Hellinger'i sevgi ve saygıyla anmalıyım ki ruhu gönensin. Her an gelişmek ve sevgiyle yardımlaşabilmek dileklerimle bugün bana köşeni ayırmış olduğun için çok teşekkür ederim sevgili Yeşim Mutlu.

Gönül gözüyle dostluğunu, anılarını ve deneyimlerini paylaştın. Asıl ben çok teşekkür ederim.

Hakikati, iyiliği, güzelliği, sevgiyi, gerçek olanı paylaştığımız yeni yazılarda görüşmek üzere.

Mayıs sonu ya da Haziran başlarıydı. İzmir’de yağmurlar hala hüküm sürmekteydi. Bulunduğumuz ayların isimlerine takılacak olursak yaz çoktan gelmiş olmalıydı ama bir yağmur bir güneş bir de gökkuşağı o uçsuz bucaksız engin denizlerde , mavili grili gökyüzünde kendi aralarında körebe oynamaktaydı&#;Bizim payımıza düşen de, oyuna katılmaktı&#;

Ve o gün içimde bir şeylerin olacağına dair bir his vardı&#;Ne olacağı, nasıl bir şeyle karşılaşacağım hakkında hiç bir fikrim olmasa da gün bitmeden beni bulacaktı&#;

Mesai bitmiş, apar topar işten çıkmış, son anda kaçırmak üzere olduğum vapuru yakalamıştım. Ağzına kadar dolu olan vapurda, boş yer bulabilir miyim diye etrafa bakınırken bir arkadaşımı gördüm uzaktan. Yer bulabildiğime bir çocuk gibi sevinmiştim. Arkadaşımla yaptığımız onbeş dakikalık kısacık sayılabilecek vapur yolculuğunda, ben bir nevi içsel yolculuk yaşadım sanki&#;Laf lafı açtı, ordan oraya burdan buraya derken benim ilgimi çeken bir konu hakkındaki deneyimlerini anlattı. Değindiği noktalar, kurduğu cümleler, kullandığı kelimeler beni derinden etkiledi, heyecanlandırdı ve her şeyden öte inanılmaz şaşırttı. Derin dehlizlere dalmamı sağladı. Ben de aynı deneyimi yaşamak istediğimi, heyecanla ısrarla vurgulayınca, bir sonrakine haber vermeyi unutmayacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı&#;

Vapurdan indiğimde, vapura binmeden önceki benle vapurdan indikten sonraki ben farklıydı&#;Mürdüm eriği renginde düşünceler, heyecanlar ve meraklar sarmıştı dört bir yanımı&#;İnsan psikolojisi, bilinç dışılık hakkında mavilikler beynime vurmuşken,  semada oynanan oyunda da yağmura gelmişti  sobeleme sırası. Her an hepimizi birden sobeleyebilirdi. Bana bir dokunsa, kurtulmam imkansızdı. Ne bir koruma kalkanım vardı ne de aslında kaçmak için isteğim&#;Sobelenmeye razı olduğumu söyleyince kendisine, şaşırmakla birlikte göz kırptı bana&#; Arkasından da;

‘’Bunca insan korunmak için benden, zırhlarını da giyinmişken, sendeki bu teslimiyet neden?’’ diye sordu&#;Ellerimi açtım, ellerime uzandı, minik elleriyle omzuma dokundu&#;Sadece sımsıcak gülümsedim&#;Yüreğimi okudu&#; Yakında o deneyimi sen de yaşayacaksın dedi&#;Ve bir kaç öpücük bırakarak yanaklarıma izini kaybettirdi, tüm ışıltısıyla güneş aldı yerini&#; Bedenim, aklım, ruhum bütünleşti..

O günün üzerinden yaklaşık üç hafta gibi bir süre geçmişti ki arkadaşımdan  telefon geldi&#; 22 Haziran pazar günü Feride Gürsoy Bodrum’dan geliyor, hazırlan o gün gidiyoruz dedi&#; Ve dün işte o gündü&#; Yaşadığım o inanılmaz hisleri, anları, atmosferi anlatmaya kalemim yetse keşke&#; Zira Aile Dizimi‘anlatılmaz yaşanır’ ya da ‘ hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti’’ cümlelerinin tam tamına karşılığı da olsa, aranızda ilgisini çekebilenler olur hissiyatıyla dilim döndüğü, kalemim yettiği kadar buraya dökmeye çalışacağım düşüncelerimi, deneyimlerimi&#;.

indir (1)
Aile Dizimi
kavramını aranızda belki daha önce duymuş, hatta duymakla kalmamış deneyimlemiş olanlar olabileceği gibi, ilk defa duyanlar ya da duyup da ilgisini çekmeyenler olabilir&#; Ama bu yazıdan sonra en azından biraz dikkat uyandırabileceğimi düşünmekteyim. =)

Merakınızı biraz daha kabartarak öncelikle Feride Gürsoy’dan bahsetmek istiyorum sizlere.

Feride, kapıdan içeri girdiğinde bir sıcaklık kapladı içimi&#; Engin bir huzur ve rahatlama aynı zamanda&#; Nasıl bir enerjisi ve aurası varsa =) Ele geçirdi resmen beni&#;Tam bir teslimiyet hali sanki&#;. Daha önce bir yerlerde tanışmışız, oturup uzunca sohbet etmiş, birbirimizin hayatlarına dahil olmuş gibi bir hissiyat hali&#;Zeytin yeşili gözleri&#;Sıfır makyajsız kendinden emin yüz hali&#;Mimikleri, jestleri&#;Sakin, kulağınıza süzülüp gelen ve sizi büyüleyen notalar kardeşliği gibi sesindeki derinliği&#; Dingin ama çok da neşeli, esprili&#; Minyon tipli&#; Saç telleri ; güneşin ışıltısıyla ve papatya suyuyla hemhal olmuş toprak ve başak renkleri&#;Güneşin o pırıltılı ışığının, deniz tuzlarının izlerini bıraktığı teni&#;Yüzündeki minik minik, bir küçük kız şirinliğindeki çilleri&#;

İstanbul doğumlu olmasına rağmen tipik bir Avrupalı gibi&#;Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümünden mezun olduktan sonra Bodrum’a yerleşmiş. yılında Aile Dizimi’yle tanışıp Svagito Liebermeister&#;la Aile Dizimi eğitimi ve süpervizyonları tamamlamış. Halen Mehmet Zararsızoğlu&#;yla TSDE&#;nin (Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü) 4 yıllık sistem terapisti eğitimine devam ediyor ve yılından beri Aile Dizimi uygulayıcısı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bunun dışında çiğ beslenme kursları ve sağlık koçluğu yapıyor sağlıklı beslenme ve doğal annelik konularında makaleler yazıyor. Yani Feride kendini besledikçe besleyip, çevresindekilere de şifa dağıtıyor.

14 kişilik grupta, benim gibi ilk defa katılanlar olduğu gibi yıllardan beri Aile Dizimi’ne gönül vermiş ve bu terapi sayesinde bir çok yol katetmiş katılımcılar da vardı&#; Feride, terapiye başlamadan önce bizim gibi acemiler için öncelikle Aile Dizimi’nin ne olduğunu kısaca özetledi.
Ben de sizlere, yaptığım araştırma ve Feride’nin aktardıkları ile harmanlayarak anlatmaya çalışacağım Aile Dizimi’ni&#;

indirAile Dizimi; Afrika’daki Şaman Zulular’ın, sorunlarına çözüm bulmak amacıyla, ateş etrafında toplanarak yaptıkları ritüellerin, Alman pedagog ve psikoterapist Bert Hellinger tarafından sistematikleştirilen toplu bir şifa çalışması.

“Ruhun aklı” na dayalı, grup dinamiği ile Aile Köklerine yapılan yolculuklarda, (bilinçli ya da bilinçsiz) atalarımız ve aile üyelerinden üstlendiğimiz bize ait olmayan rolleri, saygı çerçevesinde, ait olduğu aile büyüğüne iade ederek, yüklerimizle vedalaşarak, yolumuza daha hafif ve rahatlamış olarak devam edebilmemizi sağlayan spiritüel bir terapi yöntemi.

Dünkü deneyimimden sonra daha geniş çaplı bir araştırmaya giriştim ve Mehmet Zararsızoğlu&#;nun  Ayşe Arman’a verdiği bir röportajla karşılaştım. Zararsızoğlu şöyle diyor ;
‘’Var oluşumuzun üç temel yapısı var: 1- Beynimiz, 2- Bedenimiz 3- Ruhumuz. Beynimiz insanın hiçbir zaman üretemeyeceği kadar mükemmel bir bilgisayar. Bedenimiz de biraz anatomi bilen bir insanın bile hayran kalacağı kadar olağanüstü yaratılmış bir makine. Ruhumuz da aslında programlayıcı. Matristen gelen ve bizim yaşam içinde karşımıza çıkan şeylerden oluşan tüm veriler, beyinden bedene hareket ve yayılım içerisinde. İşte bilgisayarın o hard diskinden gelenlerle, ruhtan gelenler bir uyum içerisinde ise makine kolay kolay hastalanmıyor. Ama ikisinin arasındaki her türlü uyumsuzluk, birtakım sorunlara, rahatsızlıklara sebebiyet veriyor.’’

Evrendeki o matris ve ilahi adalet bir şekilde bize dönebiliyor. Çünkü içine doğduğumuz aile, aynı zamanda yaşam değerlerimizi belirliyor. Bazen hayatımız bireysel olarak düzenleyebileceklerimiz ve hükmedebileceklerimizin ötesinde gelişiyor. Kardeşler, ebeveynler, atalar, bütün bu yaşamlar ve onların uğradığı travmalar bizleri sözsüz ama derinden etkileyebiliyor. Örnek vermek gerekirse; aileden birileri evlatlık verilmişse&#; Bir yerden bir yere göç etmişse&#; Savaşa katılmış, geri dönmemişse&#;Cinayet işlemişse&#; Mirassal haksızlık varsa&#;Alkol kumar gibi bağımlılıklar söz konusuysa&#; Anne ve babayı erken kaybetme&#; Kürtaj, düşükler, erken ölümler&#;Kara sevdaya tutulma&#;İntihar vb gibi&#;Bu saydıklarımın illa ki geri dönüşümü oluyor ve aileden birilerinin hayatlarına ağırlık katabiliyor.. Tabii bunların her biri farklı bir şekilde gelecek nesillere sirayet ediyor.

Bu yöntem; aslında bir nevi yüzleşme&#;Ve eğer yüzleşip kabul edebilirsek, bize ait olmayan yüklerden kurtulma, yükleri taşımama ve bununla birlikte gelen hayatımızla ilgili iyileşme sürecini kapsıyor.

Sayıları arasında değişen bir grup temsilci ya da katılımcı yuvarlak bir daire oluşturuyor . Danışan kişi oyunun içinde değil; dışarıda oturuyor ve uygulayıcının kendisine yönelttiği sorulardan kısa bir yaşam özeti çıkıyor&#; Daha sonra danışan katılımcılar arasından kendi aile bireylerini temsil edecek kişileri seçseafoodplus.info temsilcileri yuvarlak dairenin içerisinde istediği biçimde konumlandırıyor ve ondan sonra herşey başlıyor 🙂 Danışan , bilinçaltında oynayan filmin yansımasını sahnede izliyor. Temsilciler, o filmin figüranları ve ona bilinçaltında sürekli oynayan filmi gösteriyorlar. İnsanın kendini dışarıdan izlemesi üzerine kurulu. Kişinin kendini tanımak için kullanabileceği metotlardan biri.

Ben de katıldığım seansta temsilciydim. Bir çok rol aldım ve aslında kafamda hep şu vardı : O an nasıl oluyor da o hisleri o duygu durumunu yaşıyor insan? Sizlerin de bu satırları okurken mantık çerçevesinde oturtamadığı noktaların olabileceğinin farkındayım. Hatta &#;hadi be canım, hiç olur mu öyle şeyler? ne saçma safsata&#; vb gibi cümleleri aklından geçirenleriniz bile olabilir&#; Haklısınız bir bakıma&#; Türkiye&#;de, bu yüzyılda bile hala psikologa, psikiyatriste vb uzmanlara gidenlere deli gözüyle bakıldığı bir ortamda, insan psikolojisinin ne kadar derya deniz kıvrımları olduğunu görmek istemeyen bu insan topluluğunda, ben de kalkmış bir de Aile Dizimi diye bir terapi yönteminden bahsediyorum&#; 🙂 Peh yani bana :)) Aile Dizimi henüz çok oturmuş bir kavram olmamakla birlikte, insanlara uzak da gelebilir tüm bu cümleler ama en azından bir kerecik temsilci olarak bile katılarak denemeye değer 🙂

Ben şahsım adına ve oradaki tüm katılımcıları gözlemlediğim ve konuştuğum kadarıyla, açıklanması güç olmakla birlikte inanılmaz keyifli, öğretici, düşündürücü içsel bir deneyim yaşadım. O anın içinde zaman ve mekan anlamını yitiriyor. Bambaşka bir düzlemde, evrenin sistematiği içinde tüm olaylar canlanıyor&#;Ağzınızdan patır patır kelimeler dökülüyor ve rolüne girdiğiniz kişinin hisleri sizi ele geçiyor. İnanması güç belki ama tam anlamıyla böyle oluyor. Bir nevi trans hali&#; Septik şok etkisi 🙂 Hatta ben danışan olmadığım temsilci olarak katıldığım halde, bir çok şeyin farkına varmamı sağladı ya da gözümün önündeki boşlukları azalttı&#; İnatla görmek istemediğim noktaları aydınlattı.

Bu yöntem ; bireyi, bütünün, aile bütününün bir parçası olarak algılıyor. Hepimiz, ailemizin düğümlerini, travmalarını, görevlerini taşıyoruz. Kimi durumlarda farkında bile olmadan çocukken onların yükünü sırtlanıyoruz. Bugün yetişkin bireyin hayatında, mutluluğunda, kendi potansiyeline ulaşmasında bir takım engeller oluşuruyorsa Aile Dizimi sırasında buna bakılıyor ve sorun, bütünün içine oturtuluyor. . Bazen aile bireylerinden birinin geçmişte üstlenmediği sorumlulukları ya da tam tersine aşırı fedakarlıkları sonraki kuşaktan biri üstlenebiliyor ya da dışlanmış birinin rolünü üstleniyor ve bu onun şimdiki hayatını etkileyebiliyor. Aile Dizimi’nde bunun danışanın kendi sorunu olmadığı, başkasının sorununu üstlendiği açıkça görülebiliyor ve bir iyileşme süreci başlıyor.

Feride bir gazete için yaptığı söyleşisinde ‘tüm bunların size öğrettiği en değerli bilgi ne? ‘sorusu üzerine şu cevabı veriyor :
’Bazen sevdiklerimizin acı çekmesinden duyduğumuz çaresizlik hissinden kurtulmak için bencilce davranıyoruz. Sevdiğimiz kişiye yardım etmek için onun sorumluluklarını biz üstleniyoruz. Böylece çaresizliği hissetmiyoruz ama o kişiye saygısızlık yapmış oluyoruz. Çünkü bu onun yükü ve o da bunu taşıyabilecek kadar güçlü, bununla baş edebilir. Siz yanında olmak yerine üstlenmeyi seçtiğinizde, bu ona yardımcı olmuyor; onun yükünü iki katına çıkıyor ve size de sizin olmayan bir yük bindiriyor. Bu mesafeyi korumak saygıdır. Biz o çaresizlik ve suçluluk duygusuyla kalmayı öğrenmeliyiz.’’

Terapi bittikten sonra, Feride’nin yanına gidip, uzunca bir süre hayata geliş amacımı bulma yolculuğunda olduğumu, bir sonraki terapide danışan olarak bu konu hakkında çalışıp çalışamayacağımızı sorunca; kendisinin de benzer yollardan geçtiğini zira yaşam amacımızın çalıların ardında saklı olmadığını, aslında yaşam amacı diye bir şey de olmadığını tam da gözümüzün önünde durduğunu, farkına varıp görmek gerektiğini ve  o amacı bizim yarattığımızı söyleyerek son vuruşunu da şahsım adına yapmış oldu 🙂

Bunun uzun bir içsel yolculuk ve deneyim olduğunu belirtmek istiyorum&#; Hayatın her anında karşılaştığımız olaylar, kişiler maruz kaldığımız hisler denizi değişebiliyor&#; Bu bir dönüşüm ve değişim süreci&#;Bir kere terapiye katıldım bitti diye bir şey yok&#; Mucizeler var olsa da kimsenin elinde sihirli bir değnek yok sonuçta. Hayatı bir filme benzetirsek, her an “sahneleri” ve her gün “sekansları” oluşturur. Biz, çoğu zaman fark etmesek de mükemmel bir kurguya sahiptir ve aslında hiç bir şey tesadüf değildir. Tesadüf gibi görünen çoğu sahne aslında kurgulanmıştır ve filmde bizim dışımızdaki oyuncuların her birinin oynaması gereken bir sahne vardır. Yani, her birimizin biricik rolleri ve tamamlaması gereken bir misyonu vardır. Bu roller, doğduğumuz andan itibaren bize bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sufle edilmeye başlanır. Ve bir zaman gelir ki, senaryoda hata ya da eksik aramaya başlarız. Çünkü biz aslında başka rolleri kendimize yakıştırırken senaryo buna engel olur. Ya da bazen oynadığımız rolden memnunken bir anda senaryo değişiverir. Bunun nedeni, genellikle, kendi filmimizi başkalarının yönetmesidir ve biz bunun farkında bile değilizdir.

Vapuru kaçırmak üzere oluşum ve son anda yakalayışımdan tutun da, onca kalabalık içinde arkadaşımın yanında yer bulmama, ve konudan konuya atlarken o kısacık zaman aralığında bana Aile Dizimi’nden bahsetmesine kadar geçen hiç bir sahne tesadüf değildi ve benim Aile Dizimi’yle ve terapide Feride dahil diğer 13 kişiyle tanışmam zaruriydi 🙂

Velhasılkelam ,yaşamınızda tekrar eden sorunlar, hastalıklar, para akışında tıkanıklıklar ya da iş hayatınızda yolunda gitmeyen bir şeyler varsa belki de geçmişe bakmanızın ve kendi filminizi yönetmenizin zamanı gelmiştir&#;

Ben motooooooorrrr demeye başladım bile 🙂

Tüm sevgimle&#;

Aile Dizimi (Hellinger Terapisi)

Aile Dizimi (Hellinger Terapisi)Hellinger Terapisi olarak da tanınan,Familien Aufstellung adıyla 90’lı yıllarda Almanya&#;da ortaya çıkmış olan Aile Dizimi Terapisi, ailenin kuşaklar boyu, birbirine görünmez bir bağla bağlı olduğu anlayışına dayanmaktadır. Bireyi, içinde doğduğu ailenin şekillendirdiğine inanan bu anlayış, ailenin belirli bir sistem oluşturduğunu ileri sürmektedir. durumda psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmına, hatta belki de çoğunluğuna içinden çıktığımız kök ailede yaşanmış sorunlar sebep olmaktadır.

Psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmına, hatta belki de çoğunluğuna içinden çıktığımız kök ailede yaşanmış sorunlar sebep olmaktadır.

Eğer aile içinde şiddet, intihar, cinayet, düşük, ana baba rollerinde uygunsuzluk gibi bir sebeple sistemde bir bozulma veya aile sıralamasında bir kopma olursa, bundan aile fertlerinin hepsi, hatta &#; etkisinin derinliği oranında gelecek kuşaklar da etkilenmektedir. Ailenin bireyin psikolojik yapısı üzerine olan etkisinin kaçınılmazlığı fikrine Freud&#;dan bu yana kimse itiraz etmemiştir. İtirazlar bu etkinin niteliği, derecesi ve şiddeti üzerinedir. Buna rağmen Freud&#;dan bu yana Aile ve Sistemik Aile Terapileri çıkıncaya kadar herkes, ortaya çıkan marazın aileden bağımsız olarak kişilerin bireysel terapisini savunmaktaydılar.

İlk defa Bert Hellinger, Sistemik Aile terapisi çerçevesinde ve Fenomenolojik psikoloji anlayışı içinde, bireyi ailesine geri götürüp, ailesiyle içrek dünyada barıştırarak; aile sistemi içinde var olan mevcut yerini göstererek, sistemin yıkılan, bozulan yanlarını onararak geleneksel terapi anlayışlarına ciddi bir fark attı.

İkincisi ve belki de daha önemlisi: ailesiyle &#;ruhunun derinliklerinde buluşturulacak&#; olan bireyin yaşı, yaşadığı mekan, zaman ve ortam, ait olduğu ailenin diğer üyelerinin yaşıyor olup olmadığı da önemli değildir. Bu proses bireyin tamamen kendi iç dünyasında yaşanmaktadır. Gerçek hayatta böyle bir barışı yaşamaya kalkışmak belki on yılları kapsayacak, belki de hiç mümkün olamayacaktır.

Aile Dizimi çalışmasından geçen kimselerde eşleri, çocukları, ebeveynleri ve kardeşleriyle ilişki yeni baştan, yeni doğan bir bebeğin saflığı ve sıcaklığıyla kurgulanmakta, derin bir içsel huzura kavuşulmaktadır. Korkular, zayıflıklar, özgüven sorunları, öfke kin, soğukluk ve katılık gibi duygular müteakip bir yıl içinde yerini kendine güvene, güçlü duruşa ve kararlılığa; sıcak, yumuşak ve uyumlu davranışlara terk etmekte, böylece yaşam yeni baştan daha enerjik ve dış dünyayla barışık halde yeniden yapılanmaktadır.

Tüm bu içsel yenilenmenin sonunda kaygılar, duygusal bozukluklar, takıntılar ve çok çeşitli bedensel şikayetlerden kurtulmak çoğunlukla mümkün olmaktadır.

Ağır Kader

Bert Hellinger’in Türkçe’ye “Sevgi Düzenleri” adıyla çevrilen “Ordnung der Liebe” adlı kitabından tam tercüme edilmiş olan “Ağır Kader” (Schwere Schiksal) soyağacında yaşanmış travmatik vakaları içeriyor:

İntihar,
Cinayet,
Şehadet,
Zulüm etmek, zulme uğramak, tecavüz, taciz,
Terk etme, aldatma, istenmeyen- gönülsüz, çocuk uğruna beraberlik,
Boşanma, ayrılma,
Evlatlık edinme- verme,
İlk aşklar veya evlilikler, o ilişkilerden olan çocuklar,
Evlilik dışı doğumlar, neshebi bilinmeyen hamilelikler,
Düşük, çocuk aldırma, ölü doğum, doğuştan gelen sakatlıklar vb.
Diyelim büyük Babanın işlediği bir cinayetten hiç haberi olmayan torun, kurbana karşı duyulması gereken suçluluğu taşıyor ve kendi hayatını kısıtlıyor, kronik depresyon yaşıyor, hatta intihar ederek kendi dahli olmadan yaşanmış bir haksızlığı yaşamıyla “ödüyor”.

Bir başka örnek: Kadın ya da erkeğin kurduğu sıkı bir aşk ilişkisi hiçbir zaman tam olarak kopmuyor; daha sonraki evliliklerinde doğan çocuklar, geçmişteki sevgili ya da nişanlıyı temsil ediyorlar. Bunun çok acı sonuçları yaşanabiliyor. Eğer kadının bir tek kız çocuğu olmuşsa, nişanlı veya sevgili veya ilk eşi, yani bir erkeği aile içinde kız çocuk temsil ediyor ve o çocuk hiçbir zaman tam bir kadın olamıyor. Veya tersi; oğlan çocuk babanın ilişkisini temsil ediyor ve tam bir erkek olamıyor; örneğin erken yaşta prostat sorunu çıkıyor böylece kadınlardan uzak duruyor veya çoğunluk eşcinsellikte karar kılıyor.

Tek çocuklu bir ailede anne de baba da çocuk henüz küçükken başka sevgililer buluyor ayrılıyorlar. Bunun sonucunda çocuk çoğunlukla bedensel hasta oluyor, “siz durun, sizin yerinize ben gideyim” deyip, örneğin Lösemi oluyor ve ölüyor.

AİLE DİZİMİ TERAPİSİNİN TARİHÇESİ

Tarihçesi:

Afrika’ya katolik misyoneri olarak giden Bert Hellinger’in, Zulu’lardan öğrenerek sistematik hale getirdiği ‘Familien Aufstellung’ yaklaşık otuz yıldır Almanya’dan dünyaya yayılmaktadır.

Hala şaman inançlarına bağlı yaşayan Zulu’ların, ateş başında toplanarak, sorunlarının çözümüne yönelik yaptıkları törenlerde, atalarının ruhlarını çağırarak onlardan yardım almalarıdır temel nokta.

Soyaçekim; güzel bir cilt, fazla kilolar, kanser v.b. genetik unsurlarla sınırlı değildir. ‘Babasına çekmiş’, ‘annesi kılıklı’ gibi terimlerin bahsettiği huylarla da… Aile büyüklerinin yaşadıkları ve yaşananların bıraktıkları etkiler de kuşaktan kuşağa aktarılan/üstlenilen miraslar arasındadır. Ruhsal gelişim süresince; ruhun bedenlendiği ailede; tüm bireyler birbirlerini karşılıklı olarak seçmişlerdir; çünkü birbirlerinden öğrenecekleri vardır.

Örneğin, anneannesi şiddete maruz kalmış bir kişi, ‘anneannem nasıl dayak yediği halde dedemi sevip, onunla evli kalmaya devam edebilmiş?’ dediyse, çocukken şiddete maruz kalmamasına rağmen, eşinden dayak yemeye başlayabilir. Bunun bir sebebi de, kabullenemediği olayı, evrenin aynısını kişiye yaşatarak karşısına çıkartmasıdır. Üstlenmenin altında yatan, kişinin anneannesine duyduğu sevgidir ama anneannesinin hayat deneyimini kabullenip onaylamak yerine, saygısızlık göstermesidir. Freudyen psikilojik terapi y.y.’ın özellikle ikinci yarısına önemli farkındalıklar getirse de, yaş dönemini baz aldığından, bu tip olaylar karşısında tıkanır. Çocukken şiddet görmemiş kişi, psikoloğa başvurarak olayın kaynağını bulamadığından, sorunu kökünden çözümleyemez. Çünkü sorunların kökleri sadece bizde yatmamakta, gerilere, hatta yedi kuşak öncesine kadar uzanabilir.

AİLE DİZİMİ: Aile Köklerine Yapılan Spiritüel Bir Yolculuktur.

Diğer bir örnekte, maddi durumu iyi bir aileden gelen, eğitimli bir kişinin maddi sıkıntı içinde olmasına karşılık yapılan bir aile dizimi çalışmasının çıkarımını anlatmak istiyorum size. Görünürde bolluk içinde yaşaması gereken bu kişinin, yaklaşık yüz yıl önce savaş yüzünden topraklarını, mal varlıklarını bırakarak, hayatta kalabilmek için göçmüş bir ailenin 5. kuşak bireyi olarak, aile büyüklerine olan kuvvetli sevgi bağı ile, ‘atalarım için önemli olan köşkleri, altınları değil, hayatta kalabilmekti, yaşayabilmek için parasızlığı göze aldılar, ben de onlar gibi sıkıntı çekerek onlara olan bağımı kanıtlamalıyım, param çok olursa onlara ihanet etmiş olurum’ düşünce ve hissine bağlanmış olduğu ortaya çıktı, o çalışmaya kadar kendisi de böyle bir düşünceye bağlı yaşadığını bilmiyordu. Banu Birtek (Aile Dizimi Terapisti) Devamı için TIKLAYINIZ

Aile bireyleriyle sorununuz mu var?
Koltukları seçin çözüme ulaşın

Türkiye&#;de yeni tanınmaya başlayan bir terapi yöntemi. Adı: Aile dizimleri. Amacı, yaşamın herhangi bir alanında &#;kriz&#; ya da &#;kilitlenme&#; yaşayan kişilere, sorunlarının kökten çözülmesinde yardımcı olmak. Bu terapi başrolde, &#;siz&#; ve &#;koltuklar&#; var!

Sevgisini dile getirmeyen, yüzünde en ufak bir tebessüm göremediğiniz, babanız&#; Sizi sürekli eleştiri bombardımanına tutan, hep gözönünde olmanızı isteyen, anneniz&#; Çocuk sahibi olmayı bir türlü kabul ettiremediğiniz, eşiniz&#; Kızdığınız, kırıldığınız ya da red ettiğiniz, aile bireyleriniz&#; Onları yargılamadan önce bu davranışlarının, bilinçsizce üstlenilen model, rol ya da kilitlenmelerden kaynaklanabileceğini düşündünüz mü hiç? Aslında belki de hiç tanımadıkları büyükaane ya da büyükbabalarının, hatta kuzenlerinin kaderlerini devraldıklarını&#; Ve kızgınlık, red gibi olumsuz duygulara dayalı ilişkilerinize devam ettiğinizde aynı portreyi sizin de çizmeye başlayacağınızı&#; Veya, siz&#; Özel ilişkilerinizde neden hep başarısız olduğunuzu düşündünüz mü? Peki ya cinsel soğukluğunuzun altında yatan neden? Kimbilir, belki siz de halanızın kaderini devralmış olabilirsiniz pekala! İşte bu noktadan yola çıkan dünyaca ünlü psikoterapist Bert Hellinger, &#;Aile dizimi&#; adlı bir psikoterapi yöntemi geliştirdi. Bu yöntemin metodu ise bir hayli ilginç; aile bireylerinizi temsil eden &#;koltuklar&#;la çözüme ulaşmak!

Soyağacınız, kaderiniz!

Psikoterapist Bert Hellinger&#;e göre, ilişkilerde yaşanan sorunlar ve psikolojik rahatsızlıkların kökeninde &#;soyağacımız&#; yatıyor. Bu sorun, bazen babanız, anneniz, bazen de halanız, ya da atalarınızla ilgili olabiliyor. Yani siz, belki de hiç tanımadığınız, evlatlık verilen bir kuzeninizin kaderini devralabiliyorsunuz. Dolayısıyla tüm yaşantınız boyunca kendinizi &#;evlatlık verilen&#; bir çocukmuş gibi hissedebiliyor, sevgisizlikten yakınabiliyorsunuz. Ancak kalbinizde ait olmanız gererken yere ulaştığınızda &#;kilitlenme&#; ortadan kalkıyor, kuzeninizle aynı kaderi yaşamaktan kurtuluyorsunuz. İşte bu noktadan yola çıkılarak gerçekleştirilen bu terapi yöntemi de &#;güncel&#; ya da &#;köken&#; ailenizinin temsili olarak dizilmesi esasında dayanıyor. Aile dizimi, soy ağacınızdaki ağır yaşanmışlıkların farkına varmanızı, kendinizi o insanların yerine koyarak davranışlarının altında yatan nedeni ve neler hissettiklerini daha iyi görmenizi sağlıyor.

Amaç, &#;kilitlenmeyi çözmek&#;

Aile diziminin amacı; yaşamın herhangi bir alanında, &#;kriz&#; ya da &#;kilitlenme&#; yaşayan kişilere, sorunlarının çözümünde kökten yardımcı olamk. Ale dizimleri, hem &#;bireysel&#; hem de &#;grup&#; terapisi çerçevesinde uygulanıyor. Bu süreç, terapiye katılan gryp içindeki &#;bireylerle&#; ya da temsili olarak kullanılan &#;koltuklarla&#; gerçekleşiyor. Cinsellikten ilişki sorunlarına, hoşnut olmadığımız anne baba rollerimizden ruhsal hastalıklara kadar pek çok sorunda başvurulabilen aile dizimi; seansta, hastalığa yol açan &#;duygusal kilitlenmeleri&#; çözüyor. Yüreğinizi özgür bırakmanızı sağlayarak gerçek kişiliğinize kavuşmanıza yardımcı oluyor.

Koltuklar başrolde!

Bireysel terapilerde aile dizimi koltuklarla gerçekleştiriliyor. Aile hikayeniz, terapistin verdiği ev ödevleri aracılığıyla, bir nebze soyağacınız araştırmaya dayanıyor. Ve, aileniz hakkında verdiğiniz bilgiler doğrultusunda &#;anne&#;, &#;baba&#;, &#;teyze&#;, &#;ölen kardeş&#;, veya &#;anneanne&#; gibi bireyleri temsil eden koltuklar seçiliyor. Peki, bireysel terapide aile bireylerinin yaşadıkları içsel sıkıntılar nasıl dile getiriliyor? Burada önemli olan, koltukların temsil ettiği kişiler ve sizin bu koltukları nasıl dizdiğiniz. Örneğin; babanızı temsil eden koltuğu diğer koltukların dışında, uzak bir yere yerleştirdiğinizde, bu sizin babanızla ciddi bir sorun yaşadığınıza işaret ediyor. Siz, terapide yine de az ve öz konuşan tarafsınız. Aile diziminin geleneksel terapilerden farkı, sorulara kısa yanıtylar verilmesi ve telkinde bulunulmaması. Bireysel aile dizimi terapisinde, aile bireylerinizi temsil görevini terapistiniz üstleniyor. Dr. Zarasızoğlu, aile bireylerinizi temsil eden koltuklara uzanıyor. Terapi de böylece başlıyor&#;

Dr. Zararsızoğlu, bir bakıyorsunuz annenizi temsil eden koltuğa oturuyor; davranışlarını bir türlü kabullenemrdiğiniz annenizin duygularını, iç sıkıntısını ve ağır kederlerini içten bir şekilde adeta yaşıyor. Diğer koltukta ise babayı temsil ediyor. Bu kez, biraz dışarıda kalan, aslında sevgisini kendi içinde yaşayıp belli etmekte zorlanan pasif babanın çaresizliği yerleşiyor terapistinizin yüzüne. Veya, küçük kardeşinizin bunalımları, kanserden ölen ağabeyin verdiği özlem duygusu, terapistinizi sarıp sarmalıyor. Ve siz ilk kez, ailenizde hiç görmediğiniz ve hiç anlam veremediğiniz yaşanmış ağır olayları bir film gibi izlemeye başlıyorsunuz adeta. Bu yaşanmışlıkların, red ettiğiniz ya da kızgınlık duyduğunuz kişinin ruhsal yapısı üzerine nasıl bir etki yarattığını şaşkınlık içinde izliyorsunuz. Bu kez yorumcu farklı bir kişi, o kadar.

ÇÖZÜMÜ NASIL?

Terapi, aile bireylerinizin yaşadıkları ağır olaylar karşısında neler hissettiklerini, korkularını ve kaygılarını terapistiniz aracılığıyla görmenizi sağlıyor. Aile bireylerinizin yerine geçrek, onların temsil eden koltuğa oturarak, neler hissettiğinizi aktarmanız isteniyor.

Burada sarfettiğiniz kelimeler, hastalığınızı çözen ve hiç kimsenin değişmesini beklemeden &#;kabul ederek&#; oluşturacağınız ruhsal özgürlüğe doğru yol almanızı sağlıyor: &#; Seni artık olduğun gibi kabul ediyorum!&#;

Terapiler sırasında, sevgisini gösteremeyen babanızın size destek vermemesinin veya annenizin sürekli eleştirmesinin altında yatan yaşanmış ağır olayları gördüğünüzde, onlara olan nefretiniz hızla törpüleniyor.

O insanların neler yaşadıklarını farkettiğizde, yüreğinizin derinliklerinde acı ve yanma duygusu oluşmaya başlıyor.

Bu süreçten sonra maksimum 8 ay ile 1 yıl içinde ruhunuzun giderek özgürleştiğini hissediyorsunuz

Hissettiğiniz öfke, soğukluk, kin gibi duygular çözülüyor ve yüreğinizi özgür bırakıyorsunuz!

Artık her şey değişime uğruyor&#; Öyle ki kendinize özgü bir insan, kendinize özgü bir kişilik olmaya başlıyorsunuz ve kendi çözümünüzü üretiyorsunuz!

FORMSANTE

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir