mineral fazlalığında görülen hastalıklar / Mineral Eksikliğinden Kaynaklı Hastalıklar

Mineral Fazlalığında Görülen Hastalıklar

mineral fazlalığında görülen hastalıklar

Vitamin ve Minerallerin Faydaları

Vitamin ve mineraller sağlık için faydalıdır. Bazıları vücut tarafından üretilirken bazıları sadece dışarıdan alınabilir. Her vitamin ve mineralin faydası farklıdır. Vitamin içeren besinler tüketen kişilerin alacağı fayda da buna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Aynı şekilde mineral içeren besinler de farklı faydalar sağlar. Diyabet hastalarında özellikle E, C ve B grubu vitaminlerinin olumlu etkileri vardır. Her gün taze sebze ve meyve, tahıl ve et grubundan tüketilirse yetersizlik oluşmaz. Özellikle her öğünde C vitamin kaynağı besinlerin alınması gereklidir. B grubu vitaminlerin ise hap olarak alınması önerilir. E vitamini daha çok yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen yağlar, fındık ve fıstık gibi sert kabuklu meyveler, tahıl taneleri ve kuru baklagillerde bulunur. C vitamin ise yeşil sebzeler, kuşburnu, turunçgiller, çilek ve domateste bulunur.


Diyabet Hastaları Hangi Besinleri Almamalı?

  • Şeker ve şekerli tatlıları (reçel, bal, pekmez, çikolata, kurabiye, kek ve pastalar)
  • Tereyağı, margarin, iç yağı, kaymak, krema
  • Salam, sosis, sucuk, pastırma
  • Sakatatlar (karaciğer, beyin, dalak, işkembe vb.)
  • Kızartılmış ve kavrulmuş besinler
  • İçeriğini bilmediğiniz hazır gıdalar

Selenyum Kullanımı Kalp Krizi Riskini Azaltabilir

Selenyumun vücudumuza sağladığı faydalar:

  • En önemli faydası güçlü antioksidan oluşudur.
  • Serbest radikallerle savaşır. Hastalıklardan özellikle kanser ve kalp hastalıklarından korur.
  • Guatr hastalığında gerekli mineraldir. Eksikliğinde tiroit salgılamada düzensizlik olur.
  • Özellikle kanın pıhtılaşmasını azaltır ve inme olayı, kalp krizi riskini azaltır.
  • İyi huylu kolesterol ve kötü huylu kolesterolü dengeler.
  • Vücuttaki atıkları atmaya yardımcı olur.

Magnezyum Migren Tedavisinde Faydalı

Magnezyumun vücudumuza sağladığı faydalar:

  • En önemli etkisi anti-stres etkisidir. Bu yüzden vücudu rahatlatır, migren gibi şiddetli baş ağrılarının tedavisinde magnezyumdan faydalanılır.
  • Kalp sağlığı için çarpıntı ve kalp ritim bozukluklarında faydalanılır.
  • Kas sağlığı için oldukça önemlidir. Eksikliğinde kaslarda kramplar görülür.

Fazla kahve, çay, stres ve bazı ilaçlar magnezyum eksikliğine yol açar.

Hamilelikte Demir Eksikliğine Dikkat

Demirin vücudumuza sağladığı faydalar:

  • Demirin vücudumuzda en çok bulunduğu yer kanın kırmızı hücreleridir. Kanın kırmızı hücrelerinin yapılmasında önemli yapı taşıdır.
  • Demir eksikliği, ülkemizde de sık rastlanan kansızlık anemisine sebep olur.
  • Özellikle çocuklarda annenin hamilelik döneminde demir eksikliği zeka gelişimini olumsuz etkiler.
  • 1 yaşından önce inek sütünün kullanılması emilimi bozar ve kansızlık sebebidir.
  • Yine çocuklarda demir eksikliği huzursuzluk, zeka düzeyinde gerilik, motivasyon, vücut direnci düşmesi, iştahsızlık sebebidir.

Kalsiyumun Faydaları

Kalsiyumun vücudumuza sağladığı faydalar:

  • Kalsiyumun en önemli faydası kemik yapımı ve diş yapımıdır.
  • Kalsiyum ihtiyacı anne karnında başlar. Cenin çok fazla kalsiyum aldığı için kalsiyum alımı eksikse annede bazı problemler yaratabilir. Eğer az almışsa vücutta zararlı maddeler çok fazla birikir.
  • Kemik erimesi riski yüksek, menopoz dönemi kadınlar ve büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum alımına önem göstermeli.

Kükürt Beyin Sağlığını Destekler

Kükürt, vücudun oksijen dengesini ve bağışıklık sistemini koruyarak, beyin fonksiyonlarının çalışmasını destekleyen bir mineraldir. Ayrıca B vitaminlerinin kullanılmasına yardımcı olan kükürt, bazı zararlı bakteriler üzerinde yok edici etkiye de sahiptir. Kalp-damar hastalıkları riskini de düşüren kükürt; havuç, soğan, sarımsak, kereviz, turp, lahana, ıspanak, muz, maydanoz, marul, patatesin yanı sıra kırmızı et, tavuk, balık ve yumurtada bulunur.

Kanserden Koruyan Vitaminler

Bağışıklık sistemini destekleyici ve hastalıklara karşı direnci artırmada önemli görevleri olan birçok vitamin ve mineral vardır. Bunlardan bazıları A vitamini ve C vitaminidir. A vitamini; karoten, retinol; özellikle viral enfeksiyonlara karşı bağışıklık sisteminin destekleyicilerindendir. Ayrıca karotenlerin kansere karşı koruyucu etkileri olduğu da bilinir. Bu nedenle A vitamini yeterli miktarda alınmalıdır. A vitamini kaynakları; sarı-kırmızı-turuncu meyve ve sebzeler, karaciğer ve süttür. C vitamini ise bağışıklığın güçlendirilmesinde doğal bir rol oynar. Anti-viral ve anti-bakteriyel özelliğe sahiptir. Asıl işlevi ise bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir. Bunun yanında da kanserojen yapıların etkinliğini azaltmakta da önemli görevler alır. C vitamini kaynakları; sebze (koyu yeşil yapraklı) ve meyvelerdir. E, B6, B12 vitamini ve folik asit; bu yapılar hem antikorlar hem de hücre aracılı bağışıklık sisteminin önemli yapıtaşlarıdır.

Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Vitaminler

Vücut direnç sistemini destekleyecek öneriler:

  • A vitamini yumurtanın sarısı, ciğer ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. İhmal etmeyin.
  • C vitamini tüketirken meyve suyunu sıkıp, bir saat sürahide bekletirseniz faydası kalmaz.
  • Sebzeleri birçok parçaya bölüp, ağzı açık pişirmek, saatlerce yıkamak vitamin kaybına neden olur.
  • E vitamini kuru baklagil, yağ, fındık, fıstık gibi besinlerde bulunur. E vitamini kalbi korur, zararlı bileşenlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
  • Selenyum deniz ürünlerinde ve hayvansal gıdalarda bol bulunur.
  • Güneşli günlerde biraz dışarı çıkmak, yürüyüş yapmak D vitamini almaya yarar.
  • Balık omega 3 kaynağıdır. Haftada iki defa ızgara balık tüketmek kilo dengesini sağlar.
  • Et ve sütte bulunan çinko büyüme, gelişme, doku onarımında ve bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir mineraldir.

Değişen Havalarda Hangi Vitamin Kullanılmalı?

Sık değişen hava koşullarında, özellikle mevsim değişikliği sürecinde soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonları ve komplikasyonları, sinüzit, bronşit gibi hastalıklar sıklıkla görülür. Bu dönemlerde vücut direncini yüksek tutmak gerekir. Doktor kontrolünde alınan vitaminler bağışıklığı güçlendirebilir. Bilinçsiz kullanım ise istenmeyen sonuçlara neden olabilir.

  • C vitamini, B vitamini ve minareleri mevsim değişikliği zamanlarında kullanmak vücut direncini artırır ve komplikasyonlara karşı vücudu korur.
  • Kış aylarında güneşin az görüldüğü dönemlerde ise kalsiyum ve D vitamini takviyesi gereklidir.

Fazla Alınan Vitaminlerin Zararları

Gereksiz yere alınan vitaminler çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bilinçsiz alınan vitaminler; kalp ve böbrek hastalıklarına, kabızlığa, kramplara, ciltte koyulaşmalara, pullanmaya, kafa içi basıncın artmasına, şiddetli baş ağrısına, görme problemine, kanda pıhtılaşmaya varan çok ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Vitaminlerin suda eriyen ve yağda eriyen vitaminler olmak üzere iki gruba ayrılır. B ve C vitaminlerinin suda eriyebildiği için vücudumuzda depo edilmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle eksiklikleri yağda eriyen vitaminlere göre daha sık görülür. Fazla tüketilmeleri vücutta birikim yapmadığı için çoğu zaman sorun oluşturmaz. Yağda eriyen vitaminler (A, D, E, K vitaminleri) fazla alındığında vücutta birikir ve kontrolsüz kullanıldığı zaman 'hipervitaminoz' denilen vitamin fazlalığına yol açar. Vitamin eksikliği kadar fazlalığı da bir sağlık sorunu haline dönüşür. Sağlıklı beslenmenin vitamin alımı için yeterlidir. Ek vitamin ihtiyacı ise doktor kontrolünde olmalıdır.

Gereksiz yere alınan vitaminlerin neden olduğu sorunlar:

  • D vitamini fazlalığı kanda kalsiyum düzeyinde artışa ve buna bağlı olarak kas krampları, kalp ritim problemleri, kabızlık gibi sorunlara,
  • A vitamini fazlalığı beyin basıncının artmasına, kas güçsüzlüğüne, baş ağrısına, görme sorunlarına, ciltte koyulaşmaya, pullanmaya, kafa içi basıncının artmasına,
  • C vitamininin fazlalığı vücutta depo edilmemesine karşın idrarla atıldığından bazı böbrek taşlarının oluşmasına,
  • K vitamini fazlalığı kanın pıhtılaşmasına,
  • E ve C vitaminleri fazlalığı akciğer kanserinin oluşumuna neden olabilir. 

Vitamin eksikliğinde karşılaşılan sorunlar:

  • C vitamini eksikliğinde cilt ve diş eti problemleri,
  • A vitamini eksikliğinde görme problemleri,
  • D vitamini eksikliğinde kemik problemleri,
  • B vitamini eksildiğinde ise cilt ve sinir sistemi problemleri oluşur.

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

RANDEVU AL  

Mineral eksikliği belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?

Mineraller, düzgün çalışması için vücudunuzun ihtiyaç duyduğu özel besin öğeleridir. Mineral eksikliği, vücudunuz gerekli miktarda mineral elde etmediğinde veya emmediğinde ortaya çıkar. Peki, Mineral eksikliği belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir? Merak edilen tüm detaylar haberimizde…

seafoodplus.info

Yayınlanma: - 18 Haziran Güncellenme:

Mineral eksikliği belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?

İnsan vücudu sağlıklı kalmak için her mineralin farklı miktarlarına ihtiyaç duyar. Kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi mineraller iskelet ve diş yapısında yer alır. Demir, kobalt gibi mineraller kan yapımında, çinko ise bağışıklık sistemi için önemlidir. Mineral eksiklikleri kemik kaybı, yorgunluk veya bağışıklık sistemi bozuklukları gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Peki, mineral eksikliği belirtileri nelerdir? Nasıl tedavi edilir? Bilinmesi gerekenleri haberimizde sizler için derledik.

MİNERAL EKSİKLİĞİ BELİRTİLERİ

Beş ana mineral eksikliği kategorisi vardır:

Kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum ve çinko.

Mineral eksikliği belirtileri şunlardır:

– Kalsiyum eksikliği

Güçlü kemikler ve dişler için kalsiyum çok önemlidir. Ayrıca kan damarlarınızın, kaslarınızın, sinirlerinizin ve hormonlarınızın düzgün çalışmasını destekler. Doğal kalsiyum kaynakları arasında süt, yoğurt, peynir ve kemik, fasulye ve bezelye bulunan küçük balıklar bulunur. Kalsiyum eksikliği kısa vadede çok az belirgin semptom üretir. Çünkü vücudunuz kandaki kalsiyum miktarını dikkatlice düzenler. Uzun vadede kalsiyum eksikliği osteopeni adı verilen kemik mineral yoğunluğunun azalmasına neden olabilir. Tedavi edilmezse osteopeni osteoporoza dönüşebilir. Bu, özellikle yaşlı erişkinlerde kemik kırığı riskini artırır. Şiddetli kalsiyum eksikliği belirtileri arasında, kas krampları, uyuşma, parmaklarda karıncalanma, yorgunluk, iştahsızlık, kalp ritimlerinde düzensizlik, çocuklarda büyüme geriliği ve raşitizm, vardır.

– Demir eksikliği

Vücudunuzdaki demirin yarısından fazlası kırmızı kan hücrelerinde bulunur. Demir, dokularınıza oksijen taşıyan bir protein olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir ayrıca vücudunuzu sağlıklı tutan diğer proteinlerin ve enzimlerin bir parçasıdır. En iyi demir kaynakları et, kümes hayvanları veya balıktır. Fasulye veya mercimek gibi bitki bazlı gıdalar da iyi kaynaklardır. Demir eksikliği yavaş gelişir ve anemiye neden olabilir. Demir eksikliği arasında, güçsüzlük, yorgunluk, bağışıklık sistemi bozukluğu vardır.

Foto: shutterstock

– Magnezyum eksikliği

Vücudun yüzlerce kimyasal reaksiyon için magnezyum ihtiyacı vardır. Bunlar kan şekeri seviyelerini ve kan basıncını kontrol etmektir. Kasların ve sinirlerin düzgün şekilde çalışması, beyin fonksiyonu, enerji metabolizması ve protein üretimi de magnezyum tarafından kontrol edilir. Vücudun magnezyumunun yaklaşık yüzde 60’ı kemiklerde, yaklaşık yüzde 40’ı kas ve yumuşak doku hücrelerinde bulunur. En iyi magnezyum kaynakları, bakliyat, fındık, tahıllar, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelerdir. Magnezyum eksikliği sağlıklı insanlarda çok nadirdir. Böbrekler, magnezyumun vücudu idrardan terk etmesini engelleyebilir. Yine de, bazı ilaçlar ve alkolizm gibi kronik sağlık sorunları magnezyum eksikliğine neden olabilir. Magnezyum eksikliğinin erken belirtileri arasında, yorgunluk, zayıflık, iştah kaybı, mide bulantısı, kusma ve çocuklarda büyüme geriliği vardır. Magnezyum eksikliği, tedavi edilmezse aşağıdaki semptomlara da neden olabilir.

Bunlar:

– Uyuşma
– Karıncalanma
– Kas krampları
– Nöbetler
– Anormal kalp ritmi

Potasyum eksikliği

Potasyum, elektrolit görevi gören bir mineraldir. Kas kasılması, uygun kalp fonksiyonu ve sinir sinyallerinin iletimi için gereklidir. Vücudunuzun karbonhidratları enerjiye dönüştürmesine yardımcı olan ve biri de potasyum olmak üzere birkaç enzime ihtiyacı vardır. En iyi potasyum kaynakları muz, avokado, koyu yapraklı yeşillikler, pancar, patates ve erik gibi meyve ve sebzelerdir. Potasyum eksikliğinin en yaygın nedeni aşırı sıvı kaybıdır. Örnekler arasında uzun süreli kusma, böbrek hastalığı veya diüretikler gibi bazı ilaçların kullanımı sayılabilir. Potasyum eksikliği belirtileri kas krampları ve halsizliktir. Diğer semptomlar, bağırsak felçlerinin neden olduğu kabızlık, şişkinlik veya karın ağrısı olarak ortaya çıkar. Şiddetli potasyum eksikliği, kaslarda felce veya ölüme yol açabilecek kalp ritminde düzensizliğe neden olabilir.

Çinko eksikliği

Çinko, vücut metabolizmasında birçok yönüyle rol oynar.

Bunlar:

– Protein sentezi
– Bağışıklık sistemi fonksiyonu
– Yara iyileşmesi
– DNA sentezi

Hamilelik, çocukluk ve ergenlik döneminde uygun büyüme ve gelişme için de önemlidir. Çinko istiridye, kırmızı et ve kümes hayvanları gibi hayvansal ürünlerde bulunur.

Diğer çinko kaynakları şunlardır:

– Fasulyeler
– Fındık
– Kepekli tahıllar
– Süt Ürünleri

Çinko eksikliği iştah, tat veya koku kaybına neden olabilir. Bağışıklık sisteminin işlevinin azalması ve büyümenin yavaşlaması diğer semptomlardır. Şiddetli çinko eksikliği de ishale, saç dökülmesine ve iktidarsızlığa neden olabilir. Ayrıca vücutta oluşan yaraların iyileşme sürecini uzatabilir.

Foto: shutterstock

MİNERAL EKSİKLİĞİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Bir mineral eksikliğinin tedavisi, eksikliğin tipine ve şiddetine bağlıdır. Eksikliğe yol açan altta yatan diğer koşullar da bir faktördür. Mineral eksikliğinin tedavisine geçmeden önce doktorunuz bazı testler isteyebilir. Bu diğer hastalıkların tedavisini veya kullanılan ilaçlardaki değişikliği içerebilir.

Diyet değişiklikleri

Az miktarda bir mineral eksikliğiniz varsa beslenme alışkanlıklarındaki bir değişiklik, eksikliği gidermeye yardımcı olabilir. Demir eksikliği anemisi olan kişilerden daha fazla kırmızı et, beyaz et, yumurta ve demirle güçlendirilmiş tahıllar yemeleri istenebilir. Mineral eksikliği şiddetli olanlar uzman bir diyetisyene yönlendirilebilir. Diyetisyen meyve, sebze ve kepekli tahıllar açısından zengin ve dengeli bir diyet ile ilgili beslenme programı hazırlayabilir. Ayrıca, hangi yiyecekleri yediğinizi ve ilerlemenizi takip etmek için bir yiyecek günlüğü tutmanızı isteyebilir.

Takviyeler

Bazı mineral eksiklikleri sadece diyetle tedavi edilemez. Bir multivitamin veya mineral takviyesi almanız gerekebilir. Bunlar tek başına veya vücudun mineralleri emmesine veya kullanmasına yardımcı olan diğer takviyelerle alınabilir. Örneğin D vitamini genellikle kalsiyum ile birlikte alınır. Doktorunuz veya sağlık uzmanınız ne kadar ve ne sıklıkla takviye almanız gerektiğine karar verecektir. Bu sırada sağlık uzmanınızın talimatlarını takip etmek çok önemlidir, çünkü bazı takviyelerin aşırı alımı zararlı olabilir.

Acil tedavi

Çok ciddi mineral eksikliği vakalarında hastaneye yatış gerekebilir. Mineraller ve diğer besinler intravenöz olarak uygulanabilir.

Kalsiyum eksikliği testi nasıl yapılır? Kalsiyum eksikliği belirtileriİlginizi ÇekebilirKalsiyum eksikliği testi nasıl yapılır? Kalsiyum eksikliği belirtileriD vitamini eksikliği o hastalığı tetikliyorİlginizi ÇekebilirD vitamini eksikliği o hastalığı tetikliyorİşte B12 vitamini eksikliğinin çaresiİlginizi Çekebilirİşte B12 vitamini eksikliğinin çaresi

beyazbeyinbitkibüyümeD vitaminidiyetDNAhamilehamilelikkabızlıkpeynirSağlıksütyoğurtyumurta

Canlı yaşamının devamı, canlının kendisini oluşturan bir veya birden çok hücrenin bütünlüğüne doğrudan bağlıdır. Hücre bütünlüğü ise, entropi yasası gereği, zamanla bozulma eğilimi göstermektedir; fakat canlılık, bu bozulmayı çeşitli metabolik aktiviteler ile geciktirmeye, bir diğer tabir ile hayatta kalmaya çalışır. Hayatta kalmaya yönelik gerçekleştirdiği metabolik aktiviteler, yapım ve yıkım tepkimelerinin toplamına karşılık gelir.

Tahmin edebileceğiniz üzere her iki tepkime türünde de yoğun miktarda enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat tek başına enerji yeterli değildir. Tepkimelerin gerçekleşmesi ve canlılığın devamlılığını sağlayabilmesi için, belli başlı diğer maddelere de ihtiyaç duyulur. Bu maddelerin önemli bir kısmını vücudumuzda birçok görevi üstlenen mineraller ve tuzlar oluşturur.

Tuz Nedir?

Günlük hayatımızda pek çok yerde karşımıza çıkan "tuz" tabiri, sadece sofra tuzunutanımlamak için ortaya atılmış bir kavram değildir. Tuz, pozitif yüklü iyonlar (katyon) ve negatif yüklü iyonlardan (anyon) oluşan iyonik bileşiklere verilen genel bir isimdir. Tuzları oluşturan katyonlar, metallerin pozitif yüklü iyonlarından gelirken; anyonlar, metal olmayan elementlerin negatif iyonlarından gelmektedir. Bir araya gelen anyon ve katyonlar, asit-baz nötrleşme tepkimeleri sonucunda toplam elektrik yükü sıfır olacak şekilde birleşip, tuzu oluşturur.

Tuzların katı kristal bir formda olmalarının temel sebebi, birbirleri arasında iyonik bağ yapıyor olmalarından kaynaklıdır; yani zıt yüklü iyonlar (anyonlar ve katyonlar) elektrostatik çekim kuvveti ile birbirlerine yaklaşarak iyonik bağ oluştururlar. Güçlü bir bağ türü olarak kabul gören iyonik bağı yıkmak için yüksek enerji gerekir. Bu nedenle tuzların erime ve kaynama noktaları diğer pek çok bileşiğe nazaran çok yüksektir.

Tuz Neden Suda Çözünür?

Tuz molekülleri, örneğin sodyum klorür (NaCl) suda (H2O) çözünürken, suyu oluşturan hidrojen (H) ve oksijen (O) atomları, tuzu oluşturan sodyum (Na) ve klor (Cl) atomlarının etrafında konumlanır. Bu konumlanma atomik seviyede elektrostatik bir çekim oluşturur. Bu çekime maruz kalan tuz molekülü sodyum (Na+) ve klor (Cl-) iyonlarına ayırılır. Ayrılan sodyum ve klor iyonları su ile çevrili bir şekilde birbirlerinden ayrı konumlanırlar; bu duruma hidrasyon kabuğu adı verilir. Her bir tuz molekülü zamanla birbirinden uzaklaşarak su içerisinde homojen halde yayılır. Tüm bu süreçlerin sonunda tuz molekülleri su molekülleri tarafından çözünmüş ve tuzlu su adını almış olur.

Tuzu oluşturan sodyum ve klorun suda çözünerek birbirinden ayrılmasını ve hidrasyon kabuğunun oluşmasını göstermektedir.

Tuz Suda Çözündüğünde Su Neden Elektriği İletir?

Tuzlu su içerdiği serbest iyonlardan dolayı yepyeni bir özellik kazanarak elektrolit halini alır. Elektrolit, pozitif ya da negatif elektrik yükünü taşıyan parçacıklara verilen isimdir. Pozitif yüklü parçacıklar katoda doğru, negatif yüklü parçacıklar ise anoda doğru hareket etme eğilimi gösterirler. Bu sayede elektrik iletimi gerçekleşmiş olur. Biyolojik anlamda elektrolitler için elektrik yükü taşıyan tuz ve mineraller diyebiliriz.

Mineral Nedir?

Vücudumuzda pek çok farklı görevde ve yapıda yer alan mineraller, canlılar tarafından sentezlenemezler. Jeolojik süreçlerin doğal bir ürünüdürler. Kalorileri yoktur, bu nedenle hücreler için doğrudan enerji kaynağı olarak kullanılamazlar; ancak enerji üreten mekanizmaların yapılarında bulunabilirler. Enerji üretiminin yanı sıra mineraller ağırlıklı olarak düzenleyici (kofaktör) görevi üstlenirler. Sıvı dengesi ve asit-baz dengesinin düzenlenmesinde önemli bir yere sahiptirler. Özellikle bitkilerde enzim aktivitesi için önemli rol oynarlar.

Neden Desteğe İhtiyacımız Var?

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak Daha fazla göster

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Destek Ol

Vücudumuza Aldığımız Minerallerin Kaynağı Mineral Madenleri Mi?

Mineral denildiğinde akıllar biraz karışıyor; çünkü maden olan minerallerden mi bahsediyoruz, yoksa besinler ile birlikte aldığımız minerallerden mi bahsediyoruz, bazen net olmayabiliyor. Bizler bu yazımızda besinler ile birlikte aldığımız ve vücudumuz için gerekli olan minerallere odaklanıyoruz; ama ikisi arasındaki şu bağlantıyı gözler önüne sermeden devam etmek istemeyiz.

Mineral madenleri, yer kabuğunun tektonik hareketlerinin bir sonucu olarak oluşan belirli bir kimyasal bileşime ve homojen yapıya sahip nadiren sıvı halde bulunan inorganik katı maddelerdir. Oluşumlarında tamamen doğal süreçlerin etkin olduğu bu maddelerin belli bir kimyasal formülü var olmakla birlikte mineralin kopan herhangi bir parçası bütününün özelliğini taşımaktadır. Benzer şekilde minerallerin kendine özgü kimyasal formül barındırıyor olması her bir mineral türünü eşsiz kılmaktadır.

Birbirinden farklı onlarca mineral grubu evrimsel süreç içerisinde vücudumuzdaki bazı hücresel aktivitelerin gerçekleştirilmesinde ve düzenlemesinde rol oynar hale gelmiştir. Örneğin bahsini geçirdiğimiz unsurlar ile oluşan kalsit adını verdiğimiz kristalleşmiş kalsiyum karbonat minerali içerisinde hücre haberleşmesinde büyük önem arz eden kalsiyum mineralini barındırır. Dünya’nın jeolojik tarihi boyunca bu tür minerallerin zaman içerisinde çözünmesine bağlı olarak suya ya da toprağa karışması kaçınılmaz bir şekilde canlı organizmaların vücutlarına geçişine ön ayak olmuştur.

Kalsit mineral madeninin görünümü.Vikipedia

Benzer şekilde element ve mineraller kavramları da oldukça karıştırılmaktadır. Temel ayrımları az önceki örneğimizde saklıdır. Kalsit minerali yapısında kalsiyum karbonat (CaCO3) gibi birden fazla farklı atom türünün birbirleri ile kombinasyonundan da oluşabilirken, elementler tek bir tür atomdan oluşmaktadır. Hal böyle olunca yazımız içerisinde farklı kısımlarda element ve mineral vurgusu yapılacaktır; örnek olarak esansiyel elementler, izelementler, kalsiyum minerali vb.

Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi

Yazımızın başında değindiğimiz üzere tüm canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için tuz ve minerallere ihtiyaçları vardır. Hayvanlar, ihtiyaçları olan bu mineralleri tükettikleri su ve besinler ile karşılarken, bitkiler, kökleri yardımıyla suda çözünen tuz ve mineralleri vücut içerisine alırlar. Tükettikleri besinlerden bu ihtiyaçlarını karşılayamayan bazı hayvanlar, kayalarda bulunan mineral yataklarını yalayarak tuz ve mineral ihtiyaçlarını giderirler.

Dağ keçileri yaşadıkları yüksek enlemlerdeki toprağın bazı mineral ve tuzlar bakımından fakir olmasına bağlı olarak kayalık, sarp yamaçlara tırmanarak mineralce zengin kayaları ararlar. Bu kimi zaman insan yapımı bir baraj dahi olabilir.Son Tv

Tuzlara ve minerallere ihtiyaç duymamızın temel sebeplerinden biri de elektrolit özelliğinden kaynaklanmaktadır. Elektrolitler, içerisinde özellikle sodyum, vücut sıvılarının yoğunluğunu ayarlayarak osmotik basıncı düzenler; bir anlamda hücre içine ve dışına sıvı aktarımını dengeler. Hidrojen iyonu (H+) dengesini sağlayarak asit-baz dengesini de (pH) korur. İnsan vücudunda bulunan en önemli elektrolitler; sodyum (Na+), klorür (Cl-), kalsiyum (Ca2+), potasyum (K+), magnezyum (Mg2+), bikarbonat (HCO3-), fosfat (PO42-) ve sülfattır (SO42-) olarak sıralanabilir. Yazımızın ilerleyen kısımlarında her bir mineralin vücut içerisinde ne gibi görevlerde rol üstlendiğine dair detaylara yer verilecektir.

Her ne kadar minerallerin canlı fizyolojisinde çok çeşitli işlevleri söz konusu olsa da gün içerisinde genellikle az miktarlarda (Günde 1 mg'dan az ilâ mg gibi) gereksinim duyulur. Fakat terleme gibi vücudun sıvı kaybetmesine neden olan olaylarda ağırlıklı olarak sofra tuzundan alınan sodyum iyonu (Na+) ve klorür (Cl-) gibi iyonlar vücuttan atılır. Bu yüzden vücudumuzun üretemediği bu maddeleri belli bir rutin ile yeniden vücuda almamız gerekmektedir. Fakat bazı minerallerin fazla miktarlarda alınması, homeostatik dengeyi (vücudun kararlılık hali) bozarak sağlık için tehdit oluşturur. Örneğin vücudunuza çok fazla tuz (sodyum klorür) girdisi yaparsanız, tuzun kan içerisindeki derişimi artacağından dolayı damar çeperine normal koşullardan çok daha yüksek bir basınç uygulanacaktır; akabinde bu durum kişide yüksek tansiyona neden olur.

Özellikle hazır ve paketlenmiş gıdalar tatlarından fark edilmese de günlük tüketilmesi gereken miktardan çok daha yüksek seviyelerde sodyum klorür barındırmaktadır. Zincir restoranlarda satılan gramlık sadece 1 porsiyon hamburger (menü değil!) Dünya Sağlık Örgütü tarafından uygun görülen günlük 5 gram tuz alımının 3 gramını karşılamaktadır. Tahmin ettiğiniz üzere ağırlıklı olarak menü şeklinde sipariş edilen bu yiyeceklerin yanında gelen patates ( gram tuz) ve sosların (ketçap: gram tuz, mayonez: gram tuz) oluşturduğu sadece bir menü ile günlük tüketmeniz gereken 5 gram tuzunuzu karşılamış, hatta üzerine çıkmış oluyorsunuz ve muhtemelen bu, gün içerisindeki ilk veya son öğününüz değil.

Son dönemlerde büyük bir kesimim tercih ettiği hazır gıdalar vücudun ihtiyaç duyduğu mineral ve tuzların günlük alınması gereken miktarını sadece tek bir öğünde karşılamakta hatta aşmaktadır. Bu nedenle pek çok sağlık sorununu beraberinde getirdiğinden ölçülü bir şekilde tüketilmesinde yarar vardır.Yemek

Benzer şekilde aşırı demir alımı da sağlığı tehlikeye sokabilir. Su kaynaklarının demirce zengin olduğu özellikle Afrika'nın bazı bölgelerinde yaşayan insan popülasyonlarının %10'nunda aşırı demir yüklenmesine bağlı olarak karaciğer hasarları ortaya çıkmıştır.

Minerallerin Kategorileri

Esansiyel Elementler ve Mineraller

Her ne kadar yazımızın içerisinde sıklıkla mineral kavramına ağırlık versek de bazı kavramlar konu ile derinden alakalı olmasına karşılık "Esansiyel Elementler" gibi farklı bir isimlendirme ile karşımıza çıkıyor. Bu oldukça beklenilir bir durum; çünkü bahsini geçirdiğimiz kalsiyum, magnezyum, demir ve daha nice mineral aynı zamanda element olarak isimlendirilmektedirler ama her element mineral değildir!

Bu isimlendirmeler arasından özellikle esansiyel terimi (İng: "essential") dikkat çekmektedir. Esansiyel sözcüğünün kelime anlamı, bir şeyi oluşturmakta "gerekli olan" demektir. Buradaki kullanım alanı ise canlılık faaliyeti gösteren hücrenin, dokunun, organın kısacası organizmanın oluşturulması için gereken elementleri kapsamaktadır. Esansiyel elementler olarak adlandırdığımız bu mineral olmayan bu elementler: oksijen, azot, hidrojen, karbondur.

Bu elementlerin ihtiyaç duyulandan az ya da hiç olmaması durumunda yaşamsal faaliyetler sekteye uğrar ve çok büyük ihtimal ile canlı, henüz dünyaya gelmeden ölür. Tabii çok daha gerçekçi konuşmak gerekirse, bildiğimiz kadarı ile karbon temelli bir yaşamın hakim olduğu Dünya'da bir anda karbon elementinin ortadan kalkması otomatikman yaşamı sonlandıracaktır. Bunu, örnek verdiğimiz diğer 3 element için de söyleyebiliriz.

Esansiyel mineraller olarak adlandırdığımız elementler de yer almaktadır; bu elementler: azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, bor, klor, demir, manganez, çinko, bakır, molibden ve nikeldir. Benzer şekilde bu minerallerin eksikliğinde de canlı canlılık faaliyetlerinin önemli bir kısmını gerçekleştiremez. Yazımızın ilerleyen kısımlarında sıralamada yer alan bazı minerallerin vücut içerisindeki görevlerine değinilecektir.

The Return of Sherlock Holmes (Sir Arthur Conan Doyle)
  • The Adventure of the Empty House
  • The Adventure of the Norwood Builder
  • The Adventure of the Dancing Men
  • The Adventure of the Solitary Cyclist
  • The Adventure of the Priory School
  • The Adventure of Black Peter
  • The Adventure of Charles Augustus Milverton
  • The Adventure of the Six Napoleons
  • The Adventure of the Three Students
  • The Adventure of the Golden Pince-Nez
  • The Adventure of the Missing Three-Quarter
  • The Adventure of the Abbey Grange
  • The Adventure of the Second Stain

Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı&#;ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.

Devamını Göster

The Return of Sherlock Holmes (Sir Arthur Conan Doyle)

Satın AlTüm Ürünler

Makro Elementler ve Mineraller

Makro elementler, tıpkı esansiyel elementler gibi, organizmanın daha çok ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle vücuttu daha fazla miktarlarda barındırdığı elementlerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere makro ve iz tabiri, vücutta yer alan minerallerin gramajı ile alakalı iken, esansiyel tabiri her ne kadar bağlantılı gözükse de, gramajından bağımsız olarak elementin bulunması ile alakalıdır. Burada örnek olarak verebileceğimiz elementler ve mineraller şunlardır: karbon, hidrojen, oksijen, azot, potasyum kalsiyum, fosfor, magnezyum ve kükürt makro besin elementi olarak bilinmektedir.

Eser (İz) Elementler ve Mineraller

"Eser" ya da bir diğer tabir ile "iz" elementler, esansiyel elementler kadar doğrudan etkili olmasa da canlının gelişim sürecinde öneme sahip elementlerdir. Bu elementler canlı dokuların çok küçük bir bölümünü oluşturur ve çeşitli metabolik özellik ve fonksiyonlara sahiptir.

Eser elementler doku boyutundaki işlemlerden hücre içinde gerçekleşen işlemlere kadar pek çok alanda etkili olmaktadır. Bunlar arasında hümoral ve hücresel mekanizmalarla bağışıklık düzenlemesi, sinir iletimi, kas kasılmaları, zar potansiyeli düzenlemeleri ve enzim reaksiyonlarını yer alır. Bu elementler: demir, alüminyum, bakır, brom, mangan, nikel, çinko, vanadyum, kobalt, kalay, molibden, arsenik, selenyum, lityum, iyot, kurşun, krom, kadmiyum, flor vb.

İhtiyaç Duyduğumuz Mineraller ve Özellikleri

Kalsiyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'ini oluşturan bu mineraller, iskelet ve dişlerin yapısı, kas hareketleri, kanın pıhtılaşması ve kan basıncının dengelenmesi, hormon salgılanması gibi önemli rollere sahiptir. Eksikliğinde kemik yapısında bozulmalar fazlalığında ise böbrek taşı ve kireçlenme gibi sorunlar görülür. Süt ürünlerinde ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur.

Koruma

  • Bakterilerin endospor yapısı oluşturmasına yardımcı olur ve hücre duvarını stabil halde tutmalarını sağlar. Benzer şekilde oluşturulan endosporların ısıya karşı direncinin de kalsiyum minerali sayesinde gerçekleştirildiği bilinmektedir.
  • Denizlerde ve tatlı sularda sıklıkla karşımıza çıkan midyeler, istiridyeler, denizkestaneleri ve sayamadığımız daha birçok canlının "kabuk" yapısında kalsiyum karbonat (CaCO3) adlı bileşik yer alır.
  • Benzer şekilde özellikle eklembacaklıların sert kabuklarını oluşturan kitin adındaki polisakkarit kalsiyum yokluğunda (saf halde) yumuşak ve esnek bir haldedir. Kalsiyum varlığında ise sert, dayanıklı halini alarak eklembacaklıları darbelere karşı korur.
Eklembacaklılardaki sert kitin yapısını oluşturan katmanların gösterimi.ChitosanLab
  • Kemik ve kıkırdak gibi dokuların kalsiyumu absorbe etmesi ile mevcut dokuna direnç ve stabiliter kazandırması da kalsiyumun koruma ile ilgili görevlerine örnek verilebilir.

Düzenleme

  • Mitokondriye bağlı apoptotik süreçlerde kas-pas adı verilen hücresel yolak tetiklenerek mitokondride depolanan kalsiyumlar hücre içerisine salınır. Salınan kalsiyumlar başı boş bir halde çeşitli yolakları aktive ederek hücrenin iç dengesini bozar ve hücrenin kendi kendini yok etmesine sebep olacak apoptotik süreci başlatır.
  • Kanın pıhtılaşmasında trombositlerin kümeleşmesinde aracılık eden trombin oluşumunda görev alır. Protrombin, kalsiyum varlığında trombokinaz adlı enzim ile etkileşime girerek trombine dönüşür.
  • Kasların kasılması ve gevşemesi sırasında karşımıza çıkan aktin filamentine bağlı olan proteinler ve kalsiyum iyonları hem kas hücresinin kasılmasına hem gevşemesinde rol oynor.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

İletişim

  • Hücre haberleşmesinde c-AMP ile en fazla kullanılan ikinci habercilerden biri olarak kullanılır.
  • Sinir hücrelerindeki nörotransmitterlerin salınımını tetiklemek adına kalsiyuma ihtiyaç duyulur.
  • Kalsiyum pankreastan insülin salgısının gerçekleştirilmesinde de rol oynamaktadır.

Magnezyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'ini oluşturan bu mineral kasların kasılması sonrası gevşemeleri için gereklidir. Aynı zamanda kemiklerin ve dişlerin yapısında da bulunur. Eksikliğinde bitkilerde özellikle genç yapraklarda sararmalar, hayvanlarda ise sinir sistemi bozukluklarına, kas kramplarına, kalp ritminde bozukluklara ve karıncalanmalara neden olabilir. Bitkilerde ise klorofilin yapısında yer alır. Tohumlarda ve kuruyemişlerde sıklıkla bulunur.

Koruma

  • Hücre bütünlüğü için büyük önem taşıyan hücre zarını ve iç zarlarının bütünlüğünü sağlamada kullanılır.
  • Benzer şekilde hücrede protein sentezinden sorumlu ribozomların yapısında yer alarak ribozom alt birimlerinin kararlı halde kalmalarına yardımcı olur.
  • Nükleik asitleri kararlı hale getirmede gerekli olan minerallerden biridir.
  • Derisidikenliler olarak adlandırdığımız birçok canlının "kabuk" yapısında Magnezyum karbonat (MgCO3) adlı bileşik yer alır.
  • Kemik üretimi yapan hücreler (osteoblast) kollojenden bir matriks oluştururlar, oluşturdukları bu matriks içerisine ileride kemiği oluşturmak için gerekli olan pek çok mineralin yanında magnezyumu da kullanmaklardır. Benzer şekilde dişler için gereklidir.

Düzenleme

  • Bitkilerde enerji üretiminde kullanılan klorofil molekülünün merkezinde yer alarak 4 adet pirol halkasını kendisine bağlı tutar.
Fotosistemde görev alan kloroplast organali ve iç yapısında yer alan klorofil pigmentinin açık gösterimi.LİFE
  • ATP'yi parçalayan enzimlerin yapısında bulunarak, pek çok tepkime öncesi gerekli olan enerjinin açığa çıkmasını sağlar.
  • Magnezyum iyonu kasların kasılma sonrası gevşemeleri için gereklidir.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

Demir Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'ini oluşturan bu mineral kırmızı kan hücrelerinde bulunan ve kana rengini veren hemoglobinin yapısında bulunarak oksijenin taşınmasında görev alır. Aynı zamanda kas hücrelerinde bulunan miyoglobinin yapısında bulunarak kaslardaki oksijen miktarını kontrol eder.

Demir eksikliği yavaş gözlenir ve anemiye (kansızlık), tırnak yapısında bozulmaya, fazlalığında ise hücrelerin erken yaşlanması ve damar sertliğine neden olabilir. Ayrıca demir eksikliği bitkilerde, yaprakların sararmasına yol açar. Ispanak, mercimek, barbunya, bezelye, et, deniz ürünleri, kümes hayvanları, kuruyemişler ve kuru üzüm gibi besinlerde bulunur.

Düzenleme

  • Demir insanların ve daha birçok omurgalının kırmızı kan hücrelerinde bulunan oksijen taşınmasından sorumlu olan hemoglobin molekülünün merkezinde yer alarak yapının işlevini mümkün kılan iz elementtir.
  • Bazı enzimlerin kofaktör bölgelerine bağlanıp çeşitli tepkimelerde rol oynayabilirler.
  • Oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında görev alan demir-kükürt proteinlerinin merkez noktasında yer alırlar.
  • Demir-kükürt proteinlerine benzer şekilde elektron taşıma sisteminde karşımıza çıkan stokrom adı verilen proteinlerin bünyesinde de yer alarak elektronların yakalanmasını mümkün kılar.
  • Bazı bakteri türlerinin enerji üretim yolaklarında son elektron alıcısı olarak demir kullanılır.

İletişim

  • Bazı omurgalılarda (alabalıklar, deniz kaplumbağaları, güvercinler ve insanlar), arılarda, bazı yumuşakça, protist ve Dünya'nın manyetik alanına yönelen prokaryotlarda, demir içeren ve manyetik alandan etkilenen magnetit adı verilen bir mineral bulunmuştur.

Sodyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'sini oluşturan bu mineral hücre içinde ve dışında osmotik dengenin korunmasında çok önemli bir yere sahip olmakla birlikte sinir iletiminde büyük önem taşır. Klorür ile sofra tuzunun yapısını oluşturur. Fazla sodyum tüketmek, hipertansiyon, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, böbrek hastalığı ve felç gibi sorunlara neden olur.

Koruma

  • Yumurta ile spermin birleşmesi her iki üreme hücresinin de plazma çakışmasına sebep olur. Bu çakışma tetiklenen sodyum kanalları ortamı depolarize hale getirerek olası ikinci spermin yumurta hücresine dahil olmasına engel olur.

Düzenleme

  • Sodyum, hücre içinde ve dışında osmotik dengenin sağlanmasında önemli bir yere sahiptir.
  • Bazı bitkiler enerji üretim basamakları aşamasında fosfosenol pirüvatı oluşturmak adına sodyuma ihtiyaç duymaktadır.
  • Aksiyon potansiyeli oluşturmasındaki kullanımına bağlı olarak kasların tetiklenmesinde de büyük önem taşımaktadır.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

İletişim

  • Potasyum ile beraber aksiyon potansiyeli olarak bilinen sinir hücrelerinin elektrik sinyali iletim mekanizmasında görev alır. Bu elektrik sinyali sodyum-potasyum pompaları sayesinde oluşmakta olup sodyum ve potasyum minerallerinin sinir hücrelerinin plazma zarlarının iki yüzeyi arasında konum değiştirerek voltaj üretimine neden olur, bu sayede iletiminin kesiksiz bir şekilde devam etmesi adına depolarizasyon ve repolarizayon aşamaları gerçekleşir.
Sinir hücresinin iç ve dış membranı arasında gerçekleşen sodyum potasyum değişimine bağlı olarak voltaj oluşumunu gösteren görsel.String Fixer

Klor Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'sini oluşturan bu mineral görevi genellikle hücre dışı sıvıda bulunarak osmotik dengenin korunmasına katkı sağlar. Hücre zarından geçebilen klorür besinlerin hücre içinde taşınmasında ve atık maddelerin hücre dışına taşınmasına yardımcı olur. Bunların dışında asit-baz dengesinin korunmasında görev alır. Ayrıca mide öz suyu oluşumunda görevlidir bu nedenle eksikliğinde sindirim sistemi bozuklukları görülür. Sodyum ile sofra tuzunun yapısını oluşturur, kereviz, marul gibi sebzelerde de bulunur.

Düzenleme

  • Besinlerin sindirilmesinde önem arz eden mide öz suyunun oluşturulmasında görev alır.
  • Klor, hücre içinde ve dışında osmotik dengenin sağlanmasında önemli bir yere sahiptir.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

Fosfor Minerali

Vücudumuz içerisinde elementlerin (su dahil) %1'ini oluşturan bu elementin büyük bir kısmı kemiklerde ve dişlerde bulunurken yumuşak dokularda da kendine yer bulmaktadır. Ayrıca hücre içi enerji ihtiyacını sağlayan bir nükleotid olan ATP’nin (adenozin trifosfat) yapısında ve hücrenin genetik materyalleri olan DNA ve RNA’nın yapısında bulunur. Eksikliğinde kemik ve diş sağlığının olumsuz etkilendiği gibi fazlalığında vücutta bulunan kalsiyum miktarında azalma görülür.

Koruma

  • Kemik ve diş gibi dokuların üretiminde kullanılır.
  • DNA'nın en dış kısmında yer alan fosfat grubunun merkezinde yer alarak DNA'nın stabil bir şekilde kalmasını sağlar.
  • Benzer şekilde DNA'yı oluşturan nüleotitlerin yapısında yer alır.
  • Hücrenin içi ile dışını birbirinden ayıran fosfolipid tabakasının hidrofilik bölgesi olan kolin ve gliserol kısmını birbirine bağlayan fosfat grubunun merkezinde yer alır.

Düzenleme

  • Şimdiye kadar bilinen tüm canlı sistemlerin metabolik aktivitelerinde gerekli olan enerjinin temel kaynağı ATP'nin yapısında yer alır. Metabolizmanın bazı bölgelerinde ATP yerine GTP kullanılsa da fosfor yine yapının içerisinde yer bulacaktır.
  • Gerek ATP'ye ihtiyaç duyan enzimatik aktivitelerde, gerek tek başına kullanımının ihtiyaç duyulmasından dolayı enzimlerin yapısında görev alır.
  • Asit-baz dengesinin kurulmasında diğer birçok mineral gibi görev alır.

İletişim

  • Hücreler arası haberleşmede kalsiyumdan sonra büyük önem taşıyan c-AMP'nin yapısında yer alır.

Potasyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'ünü oluşturan potasyum mineralinin ağırlıklı olarak görevi vücuttaki sıvı dengesini koruma ve kalp atışının düzenlenmesidir. Eksikliğinde halsizlik, kas krampları, kalp ritminde ve sindirim sisteminde bozukluklar meydana gelir. Fazlalığında ise böbrek, kalp sorunları, karıncalanma gibi sorunlar oluşur. Muz, avokado, pancar, patates gibi sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunur.

Düzenleme

  • Canlı hücrelerde oluşan dış ve iç ortam iyon yoğunluğunu düzenlemektedir. Hücrenin içi dış ortamın iyon yoğunluğundan az olduğunda hücrenin iç kısmına dışarıdan potasyum iyonları pompalanarak osmoz yoluyla su kaybının önüne geçilir.
  • Ağırlıklı olarak protein sentezinde görev alan enzimlerin yapısında kofaktör olarak görev alır.
  • Bitkilerin CO2 ve O2 alımını gerçekleştirdiği stomaların açılıp kapanma mekanizmasında suyun vakuoller (kaful) içerisinde tutulmasına yardımcı olur.
  • Asit-baz dengesinin kurulmasında diğer birçok mineral gibi görev alır.

İletişim

  • Sodyum ile beraber aksiyon potansiyeli olarak bilinen sinir hücrelerinin elektrik sinyali iletim mekanizmasında görev alır. Bu elektrik sinyali sodyum-potasyum pompaları sayesinde oluşmakta olup sodyum ve potasyum minerallerinin sinir hücrelerinin plazma zarlarının iki yüzeyi arasında konum değiştirerek voltaj üretimine neden olur, bu sayede iletiminin kesiksiz bir şekilde devam etmesi adına depolarizasyon ve repolarizayon aşamaları gerçekleşir.

İyot Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'den azını oluşturan iyot minerali vücudun metabolik hızını düzenleyen tiroit hormonlarının yapısında bulunur. Eksikliği guatr hastalığına neden olurken, erken yaşlarda yaşanan iyot eksikliği büyüme ve zekâ geriliğine yol açar. Deniz ürünleri, süt ürünleri ve iyotlu tuzların yapısında bulunur.

Düzenleme

  • İyot, tiroit bezleri tarafından salgılanan triiyodotironin (T3) ile tiroksin(T4) adındaki birbirine çok benzeyen iki bileşiğin yapısında yer alır. Her ikisi de tiroit hormonunu ifade etmektedir fakat tiroit bezleri ağırlıklı olarak T4 sentezlerken hedef hücreler bir iyot kopararak T3 formunda kullanmayı tercih ederler.

Flor Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'den azını oluşturan flor minerali kemiklerde mineral kaybının engellenmesinde görev alır. Diş sağlığının korunmasında da görevli olan florun eksikliğinde diş ve kemik gelişimini yavaşlarken fazlalığında ise dişlerde sararmaya yol açar. Deniz ürünleri, çay ve diş macununun yapısında bulunur.

Koruma

  • Dişlerin mine tabakası olarak adlandırılan mineralce zengin kısımların yapısına katılarak destek mine tabakasına destek ve koruma sağlar.
  • Dişlerin hasar alması durumunda mineralizasyonu hızlandırarak mine tabakasının onarılmasına yardımcı olur.

Kükürt Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'ünü oluşturan kükürt minerali bazı amino asitlerin sentezlenmesinde ve saç, tırnak ve deride bulunan hücrelerin sertleşmesinde görev alır. Eksikliğinde deride solgunluk ve fazlalığında alerjik reaksiyonlar gözlenir. Süt ürünleri, yumurta, lahana, soğan, sarımsak, baklagiller, fındık, et gibi besinlerde bulunur.

Düzenleme

  • Kükürt, bağ dokusu, kemik, tırnak üretiminde gerek duyulan mineraller arasında yer alır.
  • Karaciğerde safranın üretilmesinde görev alarak sindirim sistemine dolaylı yoldan yardımcı olur.
  • Sülfür aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesini sağlar.
  • Oksijen dengesinin korunmasında görev alan mineraller arasında yer alarak vücudu olası bir oksijensizliğe karşı korur.

Çinko Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %'den azını oluşturan çinko minerali DNA sentezi, büyüme ve gelişme, bağışıklık, hücre yenilenmesi gibi birçok mekanizmada görev almaktadır. Çinko eksikliğinde iştah, tat ve koku kaybı, saç dökülmesi, akne oluşumu, görülebilir. Ayrıca tırnaklarda oluşan beyaz lekeler çinko eksikliğinin habercisidir. Süt ürünleri, deniz ürünleri, baklagiller, fındık, et ve kümes hayvanlarında bulunur.

Düzenleme

  • Bazı enzimlerin kofaktör bölgelerine bağlanıp çeşitli tepkimelerde rol oynayabilirler.

Minimum Yasası ya da Fıçı Kanunu

Yazımızın başından sonuna kadar değindiğimiz neredeyse her elementin eksikliğinde ya da fazlalığında bir hastalık boy gösteriyor. Böylesine bir sonuç bazı elementlerin yaşanılan ortamda bulunmamasının ya da az miktarda bulunmasından kaynaklıdır. Peki az miktarda bulunan bir mineral, diğer minerallerin canlı vücuduna alımını etkiler mi?

Leibig'in yılında bitkiler üzerinde yaptığı gözlemler ve çalışmalar gösteriyor ki canlının yaşadığı ortamdaki herhangi bir besin maddesi az ise, az olan o madde canlının gelişimi için sınırlayıcıdır. Kaba bir matematik ile, topraktan 10 birim flor alması gereken bitki eğer 5 birim flor alabiliyorsa, diğer elementlerden faydalanma oranı da 1/2 oranında düşecektir; yani 20 birim ihtiyaç duyulan magnezyuma 10 birim alarak cevap verecektir. Burada dikkat etmeniz gereken nokta 10 birimin hala onun ihtiyaçlarını karşılayamayacak olmasında yatmaktadır.

Minimum yasasına açıklık getirmek adına bir fıçı kullanılmıştır. Fıçının kenar tahtalarının her biri bir minerali temsil etmekte olup tahtanın uzunluğu ise toprakta bulunma değerlerini göstermektedir. Fıçının ortasında yer alan su ihtiyaç duyulan noktaya ulaşmaya çalışan minerallerin toplamını simgeler. Tahta uzunluklarından en kısa (minimum boydaki) olan suyun ihtiyacı karşılayamamasına sebep olur. Bu tek başına kendisini değil tüm diğer mineralleri de kapsar.Vikipedia

Bu nedenle özellikle tarım alanında kullanılan gübreler hali hazırda kullanılan toprak tipinin eksikliklerini karşılamak adına özenle seçilir. Seçilmemesi durumunda direkt olarak hasatta verim ciddi oranda düşecektir. Bu kuram üzerinde yapılan yeni çalışmalar sonucunda sadece bitkilerde değil ekolojik etmenlerin birçoğunda etkilidir.

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Kaynaklar ve İleri Okuma

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

seafoodplus.info seafoodplus.info

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/06/ tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: seafoodplus.info

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Kategoriler ve Etiketler

Tümünü Göster

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir