ah bir ataş ver türküsünün hikayesi / Dumlupınar Denizaltısı (Ah bir ataş ver türküsünün yürek dağlayan hikayesi) | Tarihi Olaylar

Ah Bir Ataş Ver Türküsünün Hikayesi

ah bir ataş ver türküsünün hikayesi

Dumlupınar Denizaltısı (Ah bir ataş ver türküsünün yürek dağlayan hikayesi)

    O kahreden olay 4 Nisan yılında yaşanmıştı. Çanakkale Boğazı açıklarında Lara bunu açıklarında Türk donanmasına ait Dumlupınar denizaltısı, uzun ve yorucu bir görevden sonra donanmasıyla birlikte istirahata çekilmek üzere limana yanaşıyordu.

    Hava şartları çok kötüydü, sis vardı, yağmur vardı İstirahati hayal eden donanma limana yaklaşırken çok büyük bir gürültüyle sarsıldılar. Denizaltı İsveç donanmasına ait bir şileple çarpışmıştı. O sırada 8 kişi güvertedeydi ve bunlardan 2'si pervaneye takılarak öldü, 1'i boğularak öldü, 5 kişi ise kurtarılabildi. Geminin içerisinde ise 81 mürettebat vardı ve sadece 22 kişi torpidoya saklanarak kurtulmayı başarmışlardı, tabi ki kendilerini bekleyen daha kötü bir sondan habersizce.

    Denizaltı denizin dibini boylamıştı. Topridodaki 22 kişi yüzeye bir şamandıra fırlatarak içerisindeki telefon kablosu aracılığıyla merkezle iletişime geçtiler. Olayı anlata mürettebatta merkezden cevap gelmişti "Gerekmedikçe konuşmayın, türkü söylemeyin ve sigara içmeyin"

    Kahraman askerler olacaklardna habersiz bir şekilde ülkelerinin kendilerini kurtarmalarını bekliyordu. Fakat kendileri dışındaki herkes durumu biliyordu o zamanın teknolojisiyle o askerleri oradan çıkarmanın mümkünatı yoktu. 

    O sırada O anda askerlere bir anons geldi " rahatça konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilirsiniz, sigara içebilirsiniz"

    Umutlar tükenmişti askerler artık ölümü bekliyordu. 22 kahraman askerin son sözleri "herşey buraya kadarmış kumandan, birer cigara yakalım mı?" oldu.

    Tüm ülke seferber olmuştu ama sonuç belliydi kurtulamayacaklardı. Kurtaran gemisi olaydan 12 saat sonra ancak oraya gelebilmişti. 25 saat sonra ise anca sabitlenebilmişti. O sırada şamandıra ile torpido arasındaki kablo kesildi ve iletişim koptu. Dalgıçlar m'ye yakın derinlikteki Dumlupınar batığına erişmeye çalışyorlardı ama nafile. Hava çok kötüydü su altı dalgaları dalgıçları savuruyordu. Kurtaranın yanlışlıkla kestiği kablo olmayınca dalgıçların kabloyu takip etmesi de olanaksızlaşmıştı. On bir dalış yapıldı ama hiçbiri başarılı olamadı. Yine de Yılmaz Süsen adlı bir dalgıç 80 m dalmayı başarmış hedefine 11 m kalmıştı. İşte o anda basınca dayanamayıp şuurunu kaybetti. Vurgun yemenin kıyısından dönmüştü. 15 saat sonra ancak şuurunu açabildiler. Kurtarma çalışmalarına katılan Amerikalılar dalgıç için şu cümley kullanmışlardı "Ölümle arasında hiçbirşey kalmamıştı" 7 Nisan'da 3 gün süren çalışmalar sonucunda Milli Savunma Bakanlığı artık kurtarma çalışmalarını durdurduğunu ve umutların kesildiğini bildirdi.

    22 asker ölüme terkedilmişti. Türkiye'nin en karar günlerinden birisi 4 Nisan olarak tarihe geçti. "Ah bir ataş ver" türküsü ise buradan gelmektedir. Hikayesini bilen herkes her duyduğundan gözyaşlarına bu nedenle boğulur

  • Dumlupınar Denizlatında Şehit Olan Askerler

    Subaylar: 
    Kurmay Albay Hakkı Burak, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören, Makine Yüzbaşı Affan Kayalı, Güverte Üsteğmen İsmail Türe, Makine Üsteğmen Fikret Coşkun, Güverte Teğmen Bülent Orkun, Güverte Teğmen Macit Şengün 

    Astsubay Kıdemli Başçavuşlar: 
    Şevki Özsekban, Ali Tayfun, Emin Akan, Ömer Öney, Mehmet Denizmen, Sait Yıldırım 

    Astsubay Başçavuşlar: 
    Cemaleddin Denizkıran, Salahaddin Çetindemir, Zeki Gider, Kemal Acun, Hüseyin Uçan, Cemal Kaya, Naci Özaydın 

    Astsubay Çavuşlar: 
    Bahri Serseren, İhsan İçdemir, Selami Özben, İbrahim Altıntop, Şaban Mutlu, İhsan Coşkun, Hamd Reis, Samim Nebioğlu, Mustafa Doğan, İhsan Aral, Zeki Açıkdağ, Necdet Yaman, Tuğrul Çabuk, Mehmet Ali Yılmaz 
     

    Mükellef Çavuşlar: 
    Karasulu Veysel Saygılı, Rizeli Ramazan Yurdakul 
     

    Mükellef Onbaşılar: 
    Milaslı Niyazi Giritli, İstanbullu Züğfer Ceylan, İstanbullu İbrahim İşlemeci, Trabzonlu Murat Yıldırım, Bodrumlu Mehmet Kızılışık, Bodrumlu Emin Süzer 
     

    Erler: 
    Çanakkaleli Mehmet Demirel, Bigalı Ali Gökçü, Antalyalı Nurettin Alabacak, Bandırmalı Ömer Yalçın, Edremitli Ali Aslan, Lapsekili Ülfeddin Akar, Şileli Bekir Sarı, Sürmeneli Yusuf Demir, Rizeli Mehmet Aydın, Sökeli Mustafa Özsoy, Marmarisli Nuri Acar, Çorlulu Hüdai Çağdan, Lapsekili Kadir Demiroğlu, Tekirdağlı Fikri Ulaştırıcı, Bigalı Hüseyin Sayım, Bartınlı Hüseyin Kayan, İzmirli Kenan Odacıoğlu, Lapsekili Ahmet Günal, Bartınlı Mustafa Taşçı, Çanakkaleli Hasan Bozoğlu, Bursalı İbrahim Aksoy, İzmirli Feridan Kırcalı, Ordulu İsmail Özdemir, Çarşambalı Hasan Arslan, İnebolulu Ahmet Özkaya, Çanakkaleli Enver Uçar, Foçalı Necati Kalan, İnebolulu Murat Suyabatmaz, Giresunlu Mehmet Demir, Giresunlu Galip Yılmaz, Göreleli Hasan Kelleci

  • Kaynaklar

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler


  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ




izmir escort

antalya escort

izmir escort

antalya escort

izmir escort

bursa escort

porno izle

brazzers porno

istanbul escort

instagram ucuz takipçi

instagram takipci kasma

takipçi satın al

escort istanbul

escort bayan

instagram takipçi satın alma

takipçi satın al ucuz

instagram takipçi satın al

takipçi satın alma

porno

porno

smm panel

takipçi instagram

escort istanbul

escort istanbul

smm panel

instagram takipçi hilesi

takipçi satın al

escort

izmir escort

porno video

porno izle

bornova escort

istanbul escort


monash.pw internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright - Tüm Hakları Saklıdır.

AnasayfaKünyeİletişim

Ah Bir Ataş Ver

Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları
4 Nisan , Saat


Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile çarpıştı.

Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı.

Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı.

Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler.

Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.

***

Sunay Akın'ın aktardığı hikaye;

Bu hikaye Gelibolulu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolulu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu subay Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur.

Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir, sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bir durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler.

Kız korkar, içinden "Acaba benden ayrılmak mı istiyor" diye geçirir.

Ve "Olsun, ben beklerim" der.

Oğlan bu sözlere sevinir. Yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir.

Kız sorar "Nedir bu?"

"Aç!" der oğlan.

Kız açar, kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, "Nedir bu?" diye sorar.

Oğlan, "Bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren, ben boğazdan geçerken bana söylemek istediğini böyle anlatırsın" der. "Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm" diye ekler. Ve oğlan göreve çıkar.

Bir gün kızın bir arkadaşı kıza gelir ve oğlanın aradığını söyler. Oğlan herkesin evinde telefon olmadığı için arkadaşını arayıp haber vermiştir. Arkadaşı kıza, işte şu gün, şu saatte boğazdan geçecekler diye söyler.

Kız da ailesinin korkusundan mors alfabesini geceleri çarşafın altında el feneri ile çalışmaktadır. Sevgilisinin geçeceği haberini alınca da geceler boyu çalışır.

Denizaltının geçme saati gelir. Kız odasının boğazı gören penceresinin önünde gözü ufukta beklemektedir ve birden denizaltı görünür. Kız başlar geceler boyu öğrendiğini uygulamaya. Alır el fenerini, başlar yakıp söndürmeye, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun. Tabi kızın yazdığını denizaltı güvertesindeki tüm denizcilerde görür, biri koşar komutana haber verir:

"Komutanım karadan biri mors alfabesi ile birşeyler yazıyor, biri bize bi mesaj vermek istiyor." diye.

Komutan çıkar güverteye okur kızın yazdığını:

"Seni seviyorum."

Hemen sorar, "Kime geliyor bu mesaj?"

Kimseden ses yok. Bizim oğlan komutana doğru yaklaşmaktadır elinde bir fenerle. Olayı anlatır komutana ve cevap vermek için izin ister. Komutan "Olmaz!" der, o elindeki fenerle olmaz. Geç denizaltının projektörüne. Oğlan hemen gider yakar projektörü başlar yazmaya, uzun uzun, kısa kısa, uzun kısa uzun.

Şöyle yazmaktadır: "Ben de seni."

O gece Gelibolu, denizaltının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner.

Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir, oğlan kimdir bilmez.

Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar, "Şu gün gece, şu saatte boğazdan bir denizaltı konvoyu geçecek. Ben konvoydaki ilk denizaltıdayım, yani ilk gördüğün denizaltıda ben olacağım. Ona göre şaşırma" der.

O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar denizaltısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar. Yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider.

Konvoydaki Bahri Kurt komutasındaki ikinci denizaltı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız, ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya,

"Seni çok seviyorum."

Erler mesajı okur. O kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve "doğruymuş, doğruymuş" fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar,

"Efendim ne yapalım?"

Kurt düşünür "Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı, çünkü sevdiği bu gemide değil, olsaydı gelirdi."

Ere, "Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz, biz bir cevap yazalım." der ve geçer projektörün başına, başlar yazmaya,

"Ben de seni."

Kız karşı mesajı görür ve rahatlayarak yatağına döner.

Saatler sonra anlaşılır ki, Dumlupınar kaza geçirmiş.

Hemen arama kurtarma çalışmaları başlar.

Denizaltıdan yukarı fırlatılan telefon şamandırası ile aşağıdakilerle temasa geçilir. Ama kurtarma çalışmaları boşunadır. Denizaltı dalgıçların inemeyeceği kadar derindedir.

Bu kurtarma çalışmaları sırasında, kurtarma teknelerinden biri manevra yaparken pervaneleri ile telefon şamandırasının kablosunu koparır ve iletişim kesilir.

Saatler süren çalışmalar sonuç vermez ve o gün tam 88 bahriyeli genç şehit olur.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır