vahyedilmek ne demek / (PDF) Yahudi geleneğinde ilahi kelam tasavvuru | Ismail Taspinar - seafoodplus.info

Vahyedilmek Ne Demek

vahyedilmek ne demek

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Sözleri Hadisleri - Yön Veren En Önemli Hadisler

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, Allah'ın (C.C) insanlığa gönderdiği son elçi ve peygamberdir. yılında Mekke'de doğarak dünyayı şereflendirmiş, yılında ise vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in ağzından çıkan sözler hadis-i şerif olarak adlandırılmaktadır. Sözleri ve yön veren hadisleri ise birçok kişi tarafından araştırılır. Hz. Muhammed'in (s.a.v) uyarıcı ve yön veren sözleri, hadisleri için ayrıntıları inceleyebilirsiniz. En güzel öğüt, yön veren ve uyarısı hadisler bu başlık altında yer alıyor. İşte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in sözleri ve hadisleri!

HADİS NEDİR?

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in ağzından çıkan yön veren ve uyarıcı olan sözlerin ifade edildiği terimdir. Hadis-i Şerif olarak adlandırılır. İnsana uyanıkken veya uykuda duyurulmak yahut vahyedilmek suretiyle iletilen her söze, ayrıca anlatılan kıssaya "hadîsü'l-cünûd" ve yapılan konuşmaya da hadis denmektedir.

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED'İN HADİSLERİ SÖZLERİ

"Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yandır."(Ebû Davûd, Zekat, 45)

"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." (Buhârî, Tevhîd, 2; Müslim, Fedâil, 66)

"Allah'tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun!" (Müslim, Hibe, 13)

"Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur" (İbn Hanbel, 5/)

"Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizî, Birr, 58)

"İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur." (İbn Mâce, Fiten 23; İbn Hanbel, II, 44)

"Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir." (Tayâlisî, Müsned, II, 11; İbn Hanbel, IV, 90)

"Kişinin, Müslüman kardeşini küçük görmesi kötülük olarak kendisine yeter." (Müslim, Birr, 32)

"Hoş gör ki, hoş görülesin." (İbn Hanbel, 1/)

"Nerede olursan ol, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!" (Tirmizî, Birr, 55)

"Kendisi cehennem ateşine ve cehennem ateşi de kendisine haram olan kişiyi size bildireyim mi? Cana yakın, yumuşak huylu, kolaylaştırıcı kimse." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 45)

"Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer." (Müslim, Birr, 66)

"Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girmek isterse Allah'a ve âhirete inanırken ölüm kendisine erişsin. İnsanların kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa, o da onlara öyle davransın." (Müslim, İmâre, 46)

"Allah katında dünyanın yok olması, bir Müslümanın öldürülmesinden daha hafiftir." (Tirmizî, Diyât, 7; Nesâî, Muhârebe, 2)

"Mümin, müminin aynasıdır ve mümin, müminin kardeşidir. Onun geçimini muhafaza eder ve onu arkadan çepeçevre sarıp (tehlike ve zararlardan) korur." (Ebû Dâvûd, Edeb, 49)

"Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur." (İbn Hanbel, 2/40)

"Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması helâl olmaz!" (Buhârî, Edeb, 62)

"Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizî, Birr, 58)

"Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise komşusuna karşı hayırlı davranandır." (Tirmizî, Birr, 28; Dârimî, Siyer, 3)

"Kişinin, Müslüman kardeşini küçük görmesi kötülük olarak kendisine yeter." (Müslim, Birr, 32)

"İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın." (Müslim, Îmân, 93)

"Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kişidir." (Nesai, İman, 8)

"Kim zarar verirse Allah da ona zarar verir. Kim (insanlara) güçlük çıkarırsa, Allah da ona güçlük çıkarır." (Ebû Dâvûd, Kadâ' (Akdiye), 31)

''Ailesi ve idaresi altında bulunanların hak ve hukukunda adaletle davrananlar, Allah katında nurdan koltuklara otururlar.'' (Müslim, İmâre, 18)

''Varlıkta, darlıkta, hoşnutluk ve hoşnutsuzluk hâlinde, hatta başkası, sana tercih edildiğinde bile, dinle ve itaat et.'' (Müslim, "İmare", 35)

''Allah'tan sevap bekleyerek ve Allah'ın vaadini umarak bunlardan birini yapan kimseyi Allah cennete koyar.'' (Buhârî, Hibe, 35)

Sizin her bir ekleminiz için sadaka borcunuz vardır. Öyleyse her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlil bir sadaka, her tekbir bir sadakadır; marufu (iyiliği) emir, münkerden (kötülükten) nehiy de sadakadır. Kuşluk vaktinde kılınan iki rekât namaz bunların yerini tutar. (Müslim, Müsâfirîn, 84)

''Yalnız şu iki kişiye gıpta edilir: Birisi, Kur'an öğrenip gece gündüz onunla amel eden kimse; diğeri de, Allah'ın kendisine verdiği malı gece gündüz Allah yolunda harcayan kimse.'' (Müslim, Müsâfirîn, ; Buhârî, Tevhîd, 45)

''Büreyde'den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle demiştir: Size kabir ziyaretini yasaklamıştım; ama artık ziyaret edebilirsiniz.'' (Müslim, Cenâiz, ) "Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yandır." (Ebu Dâvûd, Tahâret, 94)

"Mümin bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka vardır." (Müslim, Radcı', 61)

"Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır." (Tirmizî, Büyû, 52)

"Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma (haya) duygusu, güzel koku sürmek, misvak kullanmak ve evlenmek." (Tirmizî, Nikah, 1)

"Kıyamet gününde, Allah katında konumu en kötü olacak insanlardan birisi, karısı ile beraber olup da onun (özel hayatına ilişkin) sırlarını yayan kimsedir." (Müslim, Nikah, )

"Ailesini müdafaa ederken öldürülen şehittir." (Tirmizî, Diyât, 21) "Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte bu imtihan için kefaret olur." (Buhârî, Mevâkîtü's-salat, 4)

"Allah'ın kadın kullarının Allah'ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın!" (Müslim, Salât, )

"Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle; annenle, babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla. Sonra da yakınlık durumuna göre devam et." (Nesâi, Zekât, 51)

"Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe karşılık veren değil, akrabası kendisiyle ilişkiyi kestiğinde bile ona iyilik yapandır." (Buharî, Edeb, 15)

"Hiçbir baba, evladına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır." (Tirmizî Birr ve sıla, 33)

"Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman selam ver. Bu, sana ve ev halkına bereket olur." (Tirmizi, İsti'zân, 10)

"Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akraba ilişkilerini sürdürsün!" (Müslim, Birr ve sıla, 20) "Bir kişi, sevabını Allah'tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur." (Buhârî, İman, 41)

"Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayın! Kim babasından yüz çevirirse (bu davranış) nankörlüktür." (Buharî, Ferâîz, 29)

"Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onlan terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!" (Ebû Davûd, Edeb, )

Hz. Aişe'ye (r.a.) "Hz. Peygamber (s.a.s.) evde ne yapardı?" diye sorduğumda şöyle cevap vermişti: "Ailesinin işlerini görür, ezanı duyunca (namaz için) çıkardı." (Buhârî, Nafakat, 8)

"Anne baba cennet kapılarının en ortancasıdır. Bu kapıdan girme fırsatını ister kaçırsın ister yakalarsın." (Tirmizî, Birr ve sıla, 3)

"Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur: Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklanna bedduası." (Tirmizî Birr ve sıla, 7)

"Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allah Teala katında, Rahman'ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar." (Nesâî, Âdabü'l-kuddât, 1)

"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım." (Tirmizî, Mencikıb, 63)

Sahabi ve tabiin sözleriyle amel edilir mi?

Değerli kardeşimiz,

Merfu, Mevkuf, Maktu

Ravilerin, sahabe ve tabiin sözlerini, yanlışlıkla Peygamber Efendimize (asm) nispet etmeleri diye bir durum yoktur.

Hadis kaynaklarında, sahabe ve tabiin sözlerine de hadis denilmesi, Hz. Peygamber (asm)’in sözü anlamında değil, sahabe ve tabiin sözü anlamındadır.

Nitekim kaynaklarda, Hz. Peygamber Efendimiz (asm)'in sözüne Merfu Hadis, sahabe sözlerine Mevkuf  Hadis, Tabiin sözlerine de Maktu Hadis ismi verilir. Ancak Hadis kelimesi doğrudan söylendiğinde Peygamber Efendimiz (asm)'in sözleri, fiilleri, davranışları anlaşılır.

Demek ki, sahabe ve tabiin sözlerin, Peygamber Efendimiz (asm)'e nispet edilmemiştir.

Hadis

“Eski” anlamındaki kadimin zıddı olan hadis kelimesi (çoğulu ehadis) tahdis masdarından isim olup “haber” manasına gelir.

İnsana uyanıkken veya uykuda duyurulmak yahut vahyedilmek suretiyle iletilen her söze, ayrıca anlatılan kıssaya (bk. Tâhâ 20/9, Burûc 85/17) ve yapılan konuşmaya da hadis denmektedir.

Çeşitli ayetlerde Kur’ân-ı Kerim’den “hâze’l-hadîs” (Kehf, 18/6; Necm, 53/59; Vâkıa, 56/81),“ahsenü’l-hadîs”(Zümer, 39/23) diye bahsedilmektedir.

Hz. Peygamber Efendimiz (asm) de Kur’an’ı ifade etmek üzere “ahsenü’l-hadîs, hayrü’l-hadîs, asdaku’l-hadîs” tabirlerini kullanmıştır. (Buhârî, Edeb, 70, İtiśâm, 2; Müslim, Cuma, 43; Nesâî, Salâtü’l-îdeyn”, 22)

Hadis kelimesi İslâmiyet’le birlikte farklı bir anlam kazanmış, âdeta onunla kadim olan Kur’an-ı Kerim’in mukabili kastedilerek Resul-i Ekrem’in sözlerine “el-ehâdîsü’l-kavliyye”, fiillerine “el-ehâdîsü’l-fi‘liyye” ve tasvip ettiği şeylere de (takrir) “el-ehâdîsü’t-takrîriyye” denilmiştir. (Ebü’l-Bekā, s. , )

Hadis alimleri, Hz. Peygamber (asm)’in yaratılışıyla ilgili özelliklerini (şemâil) ve ahlaki vasıflarını da hadisin kapsamı içine almışlardır.

Kendi sözleri hakkında hadis kelimesini ilk defa Resûl-i Ekrem’in kullandığı anlaşılmaktadır. Nitekim Ebû Hüreyre’nin, kıyamet gününde kendisinin şefaatine ilk önce kimin nâil olacağını sorması üzerine Resûlullah, “Ey Ebû Hüreyre! Hadise olan merakını bildiğim için bu hadis hakkında ilk soruyu senin soracağını tahmin ediyordum.” demiştir (Buhârî, İlim”, 33; Rikak, 51) Kadın sahabilerin, Hz. Peygamber (asm)’den, “Senin sözünden (bihadîsike) sadece erkekler faydalanıyor.”(Buhârî, İtisâm, 9) diyerek kendileriyle sohbet etmek üzere bir gün ayırmasını isterken hadis kelimesini kullanmalarını tasvip etmiş, sahâbe devrinde ve daha sonraki dönemlerde bu kelime, Resûl-i Ekrem’in sözleriyle onun fiillerini ve tasviplerini bildiren haberler anlamında kullanılmıştır.

Bazı alimler, hadis teriminin kapsamını daha da genişleterek sahabe ve tabiinin şahsi beyan ve fetvalarını da bu kapsama almışlar, Hz. Peygamber (asm)’e ait olan hadislere merfû, sahabeye ait olanlara mevkuf, tabiine ait olanlara da maktu adını vermişlerdir. (İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, VII, 33)

Sonraları merfu, mevkuf ve maktû terimlerinin hepsini ifade etmek üzere haber kelimesi kullanılmaya başlanınca, bir kısım alimler sadece merfû rivayetlere, bazıları da merfû ve mevkuf rivayetlere hadis demeyi uygun görmüşlerdir.

Yine ilk devirlerde Resûl-i Ekrem (asm)’in söz, fiil ve takrirleriyle birlikte sahabe ve tabiine ait her türlü haberi ifade etmek üzere eser kelimesi de kullanılmıştır.

Hadis ile sünnetin kapsamları konusunda farklı görüşler bulunmakla beraber, bu iki terimin eş anlamlı olarak Resulullah’ın söz, fiil ve takrirleri için kullanılması özellikle hadis alimleri arasında daha fazla kabul görmüştür.

Sahabe ve tabiin sözleri neden önemli?

Hz. Peygamber (asm)’in,

“Ümmetimin en hayırlı nesli benim zamanımda yaşayanlardır, sonra onları takip edenler, daha sonra da bunların peşinden gelenlerdir.” (Buhari, Fezailü ashabi’n-nebi, 1; Müslim, Fezailü’s-sahabe, )

mealindeki hadisiyle övülen ilk üç nesli (sahabe, tabiin ve tebeu’t-tabiin) diğer nesillerden farklı saymışlardır. Şahıslarını Resul-i Ekrem (asm)’in faziletli kabul ettiği bu insanların sözlerini ve davranışlarını sıradan insanların söz ve davranışlarından ayrı olarak ele alıp özel bir değerlendirmeye tabi tutmuşlardır. Ancak bu alimlerin bütün tabiin ve tebeu’t-tabiin nesillerinin değil ilmi hüviyetleri, ahlaki üstünlükleri ve olgun kişilikleriyle kendilerini kabul ettiren, yaşadıkları dönemde sorumluluklar üstlenen, söz ve davranışları ile İslam’ı temsil eden seçkin şahsiyetlerin söz, fetva ve hareketlerini ele alıp bir hadis çeşidi olarak görmüşlerdir.

Sahabe sözlerine uymak gerekir mi?

Hz. Peygamber (asm) sahabeyi ümmetinin en hayırlı nesli olarak nitelediği için, onların sözleri ve davranışları özel bir değerlendirmeye tabi tutulmuş, hadis ve sünnetin tesbit ve naklindeki titizlik sahabilerin söz ve amellerinin tesbit ve naklinde de büyük ölçüde gösterilmiş ve sahabe sözleri hadisler gibi derlenip isnad sistemiyle nakledilmiştir.

Tabiin alimlerinden Şa‘bi’nin Resûl-i Ekrem (asm)’in ashabından gelen rivayetlerin toplanmasına dair tavsiyesi ve İbn Şihâb ez-Zührî’nin Resulullah’ın hadisleri yanında sahabenin rivayetlerini de derlemesinden sonra (Hatîb el-Bağdâdî, II, ) muhaddisler, hadislerin tasnifi esnasında sahabeye ait rivayetleri senedleriyle birlikte kaydetmişlerdir.

Mevkuf rivayetler Kur’an’ın tefsirinden zühd ve takvaya dair konulara, hukuki meselelere ait beyan ve ictihadlardan gaybî ve uhrevî bahislere kadar çok geniş bir alanı içine almaktadır.

Hz. Ebu Bekir ve Abdullah b. Abbas’ın, “Dede mirasta baba hükmündedir.” şeklindeki ictihadları ile (Buhârî, Feraiz, 9) Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin, “İyiliğin ıslah edemediği kimseyi kötülük yola getirir.” anlamındaki sözü (Buhârî, et-Târîħu’l-Kebîr, III, ) kavlî mevkufun, tabiinden Nâfi‘in, “Abdullah b. Ömer ergenlik çağına gelen çocuklarının odasını ayırır ve izinsiz olarak yanlarına girmezdi.” şeklindeki rivayeti de (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, s. ) fiilî mevkufun örnekleridir.

Sahabi sözü ve fiilinin Hz. Peygamber devriyle ilişkilendirilmesi durumunda değerlendirilmesi farklı olmuştur. Sahâbenin, “Resûlullah zamanında şöyle derdik”; “Onun devrinde şöyle yapardık.” şeklindeki açıklamaları Resûl-i Ekrem (asm) tarafından görülüp veya duyulup onaylandığı düşüncesiyle hükmen merfû sayılmıştır. Ancak İbnü’s-Salâh bu tür rivayetleri de mevkuf kabul eder. (Ulumü’l-hadis, s. )

Sahabilerin Hz. Peygamber (asm) dönemine işaretle;

“Şu işi yapmamız bize emredildi.”;
“Şu işten nehyolunduk.”;
"Resûlullah aramızda olduğu halde şöyle derdik.”;
“Bu işi yapmakta bir sakınca görmezdik.”;
“Sünnet bu şekildedir.”;
“Şu iş sünnettendir.”

şeklinde yapıp söyledikleriyle ilgili rivayetleri ve açıklamaları da alimlerin büyük çoğunluğuna göre merfû hükmündedir. (Tecrîd Tercümesi, Mukaddime, I, )

Mevkuf hadislerin bir kısmı alimlerin çoğuna göre merfû hükmünde mevkuf kabul edilmektedir. Bunlar İsrâiliyat’tan ictihad mahsulü olmamak şartıyla;

- Kur’an âyetlerinin nüzûl sebeplerine,
- Kur’an ve Sünnet’teki neshedilmiş hükümlere,
- Yapılan bir işten kazanılacak sevap ve günahların mahiyetine,
- Yaratılışa ve peygamberler tarihine,
- İleride meydana gelecek savaşlar, fitneler ve kıyamet ahvaline,
- Akıl ve duyu organlarıyla bilinmesi mümkün olmayıp sadece Resûlullah’tan

öğrenilebilecek konulara dair bilgilerdir. (İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-nazar, s. )

Sahabenin bunlarla ilgili naklettiği sözleri mutlaka Hz. Peygamber (asm)’den işitmiş olması şart değildir. Resûl-i Ekrem’den dinleyen bir başka sahâbîden ya da ikinci veya üçüncü kişilerden duyması mümkündür. (Koçyiğit, s. )

Tabiin ve Tebeu’t-tabiinin sözlerine uymak gerekir mi?

Alimlerin genel kanaatine göre maktû hadis, dinî konularda bağlayıcı bir delil sayılmaz.

Abdullah b. Abbas ve Enes b. Mâlik gibi sahabilerle görüştüğü için küçük tâbiîlerden sayılan Ebû Hanîfe’nin Resulullah (asm)’tan gelen hadisleri baş üstünde tutmakla beraber, ashabın ihtilaf ettiği görüşlerden dilediğini alacağını, tabiînden nakledilen rivayetlere bağlı kalmayacağını, kendisinin de onlar gibi ictihadda bulunacağını söylemesi, onun maktû hadisi bağlayıcı olmayan bir delil kabul ettiğini göstermektedir. Bundan dolayı kendisine tâbi olan re’y ekolü kıyâs-ı celî ile amel etmeyi maktû rivayetlerle amel etmeye tercih etmiştir.

Ancak sahabe döneminde yaşayıp fetvalarıyla meşhur olan Alkame b. Kays, Mesrûk b. Ecda‘, Kadı Şüreyh, Saîd b. Müseyyeb, İbrâhim en-Nehaî, Mücâhid b. Cebr, Şa‘bî ve Hasan-ı Basrî gibi tabiilerle bunların ilminden faydalanıp yetişen tebeu’t-tâbiînin maktû haberlerinin delil olarak kullanılabileceği söylenmektedir.

Bunlar, Kur’an ve hadisi aslına uygun ve en doğru biçimde nakledip yorumladıkları için, onların söz ve fiillerini bugünün mahkeme ictihadları gibi bağlayıcı yönü bulunan yorumlar olarak değerlendirmekte yarar vardır.

Bazı usul âlimleri, özellikle ayetlerin nüzûl sebeplerine işaret eden ve sadece Resûl-i Ekrem (asm)’den nakil yoluyla öğrenilebilecek bilgiler ihtiva eden maktû hadisleri merfûhükmünde maktû saymışlar ve bunları delil kabul etmenin gerekli olduğunu söylemişlerdir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- MERFÛ HADİS.
- MEVKUF HADİS
- ESER.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Yahudi geleneğinde ilahi kelam tasavvuru

Bu olayı ve olguyu ifade eden her bir farklı kelime kendi kök anlamlarıyla hadiseyi ve vahyi daha sağlıklı anlamaya-anlatmaya vesile olmaktadırlar. Aynı şekilde vahyedileni, yani Kur'an'ı ifade için kullanılan diğer isimler de aynı amaca matuftur. Vahiy kelimesinin lügat mânâsı îmâ, "fısıldama, işaret, intikal, telkin ve yazıyla bildirmek"tir. Bu anlamlarda bir temel ortak özellik, bildirimin hızlı oluşudur. Vahiy sözcüğü "süratli bir şekilde İngilizce'de revelation vahiy, ilham, açığa vurma, esin, açığa çıkarma, belli etme; inspiration ilham, esin, fikir, telkin, vahiy, nefes alma; apocalypse vahiy, İncil'in son bölümü, açığa vurma, ortaya dökme; oracle kehanet, torpil, kâhin, keramet, ilham, vahiy; testimony tanıklık, şahitlik, şahadet, ifade verme, vahiy gibi anlamaları ifade eden kavramlardır. "Sinoptik İnciller'de vahyi nitelemek için, vaaz etmek-açıklamak (kèrussein), öğretmek (didaskein) ve açmak (apokaluptein) gibi kelimeler kullanılmıştır. Kèrussein ve Didaskein, Sinoptik

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir