kolay seccade örnekleri etamin / En güzel çeyizlik seccade modelleri neler? 2022'nin en güzel işlemeli seccade modelleri

Kolay Seccade Örnekleri Etamin

kolay seccade örnekleri etamin

Put This In Your House And You'll Never See Flies Or Mosquitoes Again

In this video we'll teach you an effective homemade bug repellent spray recipe. It work's great to get rid of ants, mosquitoes and flies!Summer rains and war...


Put This In Your House And You'll Never See Flies Or Mosquitoes Again izle ve daha fazlasını seyredin.

El sanatları kişinin kendi elleriyle üretimde bulunduğu hobi ve faaliyetleri kapsayan bir sanat dalıdır. Bu üretim zevk ya da ticari amaçlı olabilir. Bazı el sanatları yüzyıllardan beri geçerli olan geleneklere dayanmaktadır.

El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, giyinmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir. Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştır.

Kazaziye, Kazazlık veya Kazaz; 24 ayar saf altın ya da bin ayar saf gümüş tellerden, örgü teknikleri kullanılarak yapılan bir el sanatıdır.[1] Tespihlerde kullanımı olduğu gibi bileklik, kolye olarak da yapılmaktadır.

Telkari, ince gümüş tellerin birleştirilmesinden ibaret olan bir gümüş işleme sanatıdır.

Bir altın veya gümüş tel ya da levhadan, özel bir alet ile, elde edilmiş tane veya kürelerden ibaret olan telkari'deki aynı optik etki aynı kalınlıktaki 2 ya da daha fazla telin örülmesi ile elde edilebilir. Bu kürelerin sırasıyla kaynak ile örülmesine granülleşme denmektedir ve Etrüskler tarafından en üst seviyeye getirilmiştir.

Telkari, tamamen elde yapılan bir işlemdir. Bu amaçla teller kendilerinin etrafında oval, yuvarlak vb. şekiller oluşturularak sarılırlar.

Bu işlem türü çok eski olup, milattan önce 3000'lere dayanmaktadır. Ortadoğu'da ortaya çıkmıştır. Dönem dönem geniş uygulama alanları bulmuştur. Orta çağda Barok dönemde 800'lerin sonu 900'lerin başı arasına Sicilya ve Venedik'te kullanılmıştır.

Bilhassa Mardin yöresinde meşhur olan telkari sanatı, ayrıca Ankara'nın ilçesi olan Beypazarı'nda 80 ila 120 arasında atölye ile temsil edilmektedir.

Kakmacılık, maden, ahşap, fildişi, bağa, mermer gibi bir maddenin bazı kısımlarını oyarak, buraya genellikle daha kıymetli bir başka madenden veya maddeden parçalar kesip gömmek sûretiyle yapılan süsleme sanatıdır. Çok kıymetli taşlarla süslenmiş eserler için murassa tabiri kullanılır.

Türk işlemelerinin tarihi çok eskidir. Araştırmalar sonunda XIII. yy.da Türklerle beraber doğduğu, Orta Asya’dan Avrupa’ya yayıldığı ortaya çıkmıştır. Fakat bugün elimizde XV. yy.dan daha öncesine ait örnekler bulunmamaktadır.

     İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi, insanların günlük ihtiyacını karşılamak, giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusuyla doğmuştur. İnsanoğlunun, iki parçayı birbirine ekleme, düz bir dikişi bile dekoratif anlamda, yapma fikriyle gelişmiş bir sanat dalıdır.

     Tarihin yazıyla birlikte başlamış olmasına rağmen, işlemenin ne zaman ve nerede ortaya çıktığını söylemek kesinlikle mümkün değildir. Ancak Anadolu’da yapılan kazılarda bulunan iğneler neolitik çağdan beri Anadolu’da iğneyle yapılan işlerin varlığını ortaya koymaktadır.
Tarihi çok eskilere dayanan işleme sanatının, mitoloji ve efsanelerde de sözü geçmektedir. İlyada efsanesinde “Odeyeseus kılık değiştirerek Lykomede’nin evine gider ve bohçasındaki işlemeleri gösterir” Mitolojide ise; Musa peygamberin kutsal sandığının örtüsünün işlemeli olmasını istediği için Nuh peygamberin kızı Noemanın gergefi bulduğundan bahsedilmektedir.

     Türk işlemeleri bölgelere göre gelişmiş ve o bölgelerin iklim şartları, örf ve adetleriyle ilgilenmiştir. Türk kadın ve kızları geleneklerine uyarak çeyizlerine, giysilerine, kullanacakları eşyaların üzerine işemek gereği duymuşlar ince bir zevkle renk, motif ve tekniği birleştirip sanat eserleri meydana getirmişler. Konu ve renk için tabiattan ve evrelerinden yararlanmışlardır.
     Türk işlemelerinin gelişmesinin, yayılmasının ve bu işlemlere önem verilmesinin başlıca nedeni, en değerli yerlere üzeri nakışlı eşyalar hediye etmek adet ve zevkinden doğmuştur.

     Tarih çerçevesinde ele alındığında, renk ve motifler, adetleri gereğince fazla konuşmayan Türk kadınının aynı zamanda konuşma lisanıdır.
Dar bir çevresi olan Türk kadınının gönüllerinden geldi gibi çizip, insanı büyüleyen renkler, altın ve gümüş simlerle sanat eseri değerindeki işlemeler yapması, Avrupa’da da hayret ve takdirle karşılanmaktadır.

     Türk işlemelerinin en parlak devri, XVII. ve XVIII. yüzyıllara rastlar. Bu çağda işlemeler, kıymetli kumaşlar üzerine bol miktarda altın ve gümüş sim kullanarak ve ipeklerle işlenmiştir.

     Günümüzde hayat şartlarının değişmesi nedeniyle zor olan bu nakışlar az işlenir olmuş ve eski ince işleme şeklini kaybetmiştir.Halen eski işlemeler renk ve desen karakteri bozulmadan modernize edilerek güzel, zevkli işlemeler meydana getirilmektedir.

Kurdele Nakışı

M.Ö. 1200 yıllarında Uzakdoğu’da kullanılmaya başlayan ipek pek çok maceralı yolculuklar geçirerek Akdeniz kıyılarına ulaşmıştır. “İpek”in sırrını ellerine geçiren Bizanslılar ipek üretimini endüstri haline getirmişlerdir.

İpek kurdele ile yapılan iğne sanatı 1800’lü yılların ortalarında popüler olmuştur. Öncelikle askeri üniformaların üzerinde kullanılmış daha sonra sivil toplumda yeleklerin üzerinde görülmüştür.

3.Napolyon’un eşi Prenses Eugenie’in kıyafetlerinde kurdele nakışı kullanmasıyla sarayda da görülmeye başlandı. Kıyafetler ünlü House of Worth ilk hot couture mağazası tarafından tasarlanıyordu.

İğne sanatı bu çağlarda oldukça popüler oldu ve hemen ardından İngiltere’ye Avrupa’ya diğer ülkelere ve ABD’ye ulaştı. 1815 yılında Amerika’da ilk kurdele fabrikası açıldı.

Dikiş makinesinin geliştirilmesiyle toptan üretim yapılmaya başlandı. Zengin halk nüfusunun artmasıyla kurdele nakışlı kıyafetler oldukça ilgi ve talep gördü. Kullanılan şemsiyelerde de bu nakışa yer verilirdi.

Dönemin şaşaalı yaşamına paralel olarak kıyafetlerini günde beş kereye kadar değiştiren kadınlar sayesinde couture mağazalar oldukça yoğun çalışmalar yapıyor ve kurdele nakışı da yaygınlaşmaya devam ediyordu.

Kraliçe Victoria döneminde ev dekorasyonunda ve aksesuarlarında da kullanılmaya başlandı.

19. yy. sonunda süsleme amacıyla bu nakış kullanılmıştır.

Avustralya ve Yeni Zelanda’da yeniden canlandırılan iğne ile yapılan bu dekoratif sanat günümüzde bizim ülkemizde de rağbet görmektedir.


Kurdele Nakışında Kullanılan Malzemeler

1-İğneler

Kurdele nakışında kullanılan iğneler bazı özelliklere sahiptir.

Ucu sivri iğneler: Kumaşa batıp çıkarak yapılan çiçek çalışmasında kullanılır.

Ucu küt iğneler: Kumaşa daha az batırılarak yapılan yüzeysel çalışılan çiçeklerde kullanılır.alıntı.

İğnelerin ebatları farklıdır. Hafif ve kumaşlar için ince iğneler kalın kumaşlar için daha büyük iğneler vardır. İğnelerin kurdele geçirilecek gözleri büyük olmalıdır ki kurdele rahat geçebilsin. Bazı iğnelerin kurdele geçirilen delikleri özel bir madde kaplıdır ve rengi sarıdır. Buda kumaştan kurdelenin rahat geçmesini sağlar.

2-Kurdelalar

Çeşitli kurdeleler piyasada satışı sunulmuştur. Organze kurdele saten kurdele ve ipek kurdelelerin çeşitli genişlikleri renkleri mevcuttur.

Saten kurdele bu nakışta kullanılmaz. Organze kurdeleler bazı özel çiçek çeşitlerinde kullanılır. Kurdele nakışının özelliğini en iyi yansıtan ipek kurdelelerdir. İpek kurdelelerinin çeşitli renkleri ve genişlikleri bulunur.

3-İplikler – Boncuklar

Kurdele nakışının tamamlayıcısı olarak iplikler ve boncuklar kullanılır. Çeşitli renkli mulineler koton floş ve simli iplikler bu nakışta alt yapıyı hazırlamada önemli rol oynar. Boncuklarda çiçekler daha güzel parlak gösterirler. Piyasada çok çeşidi bulunmaktadır.

4-Kumaşlar

Kurdele nakışı bir çok çeşit kumaşa rahatlıkla çalışılır. Pamuklu keten ipek şantug yerel dokumalar tafta monoray bürümcük dantel kot yün şifon gibi…Ayrıca özel baskılı kumaşlar üzerine de kurdele nakışı çalışılır.



Ev aksesuarlarından tutun da giysi ve mefruşata kadar çok geniş bir kullanım alanı olan, el sanatlarının göz bebeği kurdele nakışı, İSMEK'te, dokunsan canlanacakmış gibi duran tablolara dönüşüyor. Mis kokulu menekşeler, laleler, mineler, gelincikler, yemyeşil kırlar, ağaçlar, göğün bin bir renkli tonları, şirin mi şirin bebekler, evler, hayvan figürleri ve daha neler neler.


Günümüzün en çok ilgi gören el sanatları arasında yer alan kurdela nakışının serüveninin çok eski dönemlere dayandığını söyleyebiliriz. Çünkü bildiğimiz gibi kurdelenin ana malzemesi; ipek. İpek ise, araştırmalarımıza göre, ilk kez MÖ 1200 yıllarında Uzakdoğu'da kullanılmaya başlanmış ve İpek Yolu vasıtasıyla Akdeniz kıyılarına kadar taşınmış. Ticari sebeplerle imalatının sırrı Uzakdoğu tarafından yüzlerce yıl saklanan ipeğin fiyatı o dönemlerde neredeyse altına eşdeğermiş. Ancak Romalılar, 2 Hintli Monk'un bambu dalları arasında getirdiği ipekböceği kozaları aracılığıyla ipeğin nasıl oluştuğunun sırrını ele geçirdikten sonra Bizanslılar kısa sürede ipek üretmeye başlamış ve bu bir endüstri haline gelmiş.



16. yüzyılın sonlarında Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere, ipek kurdeleyi giysi süslemede kullanmış. 17. yüzyılın ortalarında kurdele özellikle erkek giysilerinde popüler hale gelmiş, 18. yüzyılın sonlarında kurdele nakışı dantel ve diğer elişleriyle birlikte Avrupa'da yoğun olarak kullanılmaya başlanmış. Giysilerin yanı sıra ev dekorasyonu, çeşitli aksesuarlar ve diğer süslemeler için de kurdele nakışının kullanımı da zaman içinde yaygınlaşmış. Kısacası ipek kurdelenin giysilerde süsleme unsuru olarak kullanılması ile başlayan kurdele nakışı, bu anlamda ipeğin dünya üzerindeki yayılım hızıyla eşdeğer bir gelişme göstermiştir diyebiliriz.

Çanta, ayakkabı, kemer, cüzdan, gözlük kabı gibi aksesuarlardan, tepsi, kutu, ayna, albüm kapağı, kapı ve duvar süsü, abajur gibi eşyalara, gelinlik, bebek elbiseleri ve abiye giysilerden masa, sehpa ve yatak örtülerine kadar geniş bir kullanım alanına sahip olan kurdele nakışında birbirinden güzel motifler istenilen zemine uygulanıyor ve bir süsleme unsuru olarak oldukça zengin, kibar ve hoş bir görünüm elde ediliyor.

El nakışı, pul, boncuk işleme ve aplike teknikleri kullanılarak yapılan ve insanların ilgisini cezbeden kurdele nakışı, öğrenilmesi en kolay branşlardan kabul ediliyor. Kullanım alanlarının geniş olmasından dolayı da büyük bir kitlenin ilgisini çekiyor. İSMEK teknik rehberlerinden Sevim Su bu konu hakkındaki görüşlerini şöyle özetliyor:"Son yıllarda ülkemizde talep patlamasına sebebiyet veren kurdele nakışı , kolay işlenirliği ve görsel anlamdaki cazibesi ile hanımlar arasında pek bir rağbet gördü. Yazılı ve görsel basının da bunda etkisi vardı elbette."

Son 3-4 yılda inanılmaz bir yükseliş sergileyen bu el sanatı gönüllerde ki yerini buldu diyebiliriz. Önceleri ana malzemesi olan nakış kurdelesi yurt dışından ithal ediliyordu, kaynak kitaplar yabancı yayınlardan oluşuyordu . Ancak şu anda bütün bunlar yerli imalattan temin edilebilir hale geldi. Kaynaklar da aynı şekilde yerli yayınlardan çeşitlendirilebilir durumda. Dileğim bu sanatın, günümüzün ve çağımızın sorunu olan hızlı tüketimin çarkları arasında kaybolup gitmemesi ve kazandığı bu ivmeyi aynı şekilde devam ettirmesi.

Kurdele nakışında renklerin canlılığını en güzel biçimde ifade etmek için en çok doğa figürleri (çiçek, yaprak, ağaç, gökyüzü, yeşil alan, deniz vs.) kullanılıyor. Malzemeleri arasında ise ahşap kasnak, keten tarzı kumaş (seyrek dokulu), ipek veya sentetik kurdeleler, kurdele iğnesi, ipek veya pamuklu nakış iplikleri, makas, pul, boncuk, karbon kağıdı, desen şablonu veya dijital baskı resim bulunuyor. Yalnız kurdele seçimi konusu oldukça önemli. Geniş çapta kullanılan saten ve naylon karışımlı kurdeleler, ipek kurdelenin yumuşaklık ve esneklik özelliğinden yoksun. Yapılacak olan çalışmalarda organze kurdele kullanıldığı takdirde oldukça düşük maliyetlerle birbirinden güzel ürünler yapılabiliyor.

Kurdele nakışının tablolarda kullanılması İSMEK'te ilk kez Kurdele Nakışında Dört Mevsim Sergisi'ndeki eserlerle görücüye çıktı. Sergi İstanbulluların yoğun ilgisine sahne oldu. Ve bu takdir, icra edenler için elbette ki bir şevk kaynağı idi. İSMEK'te, dokunsan canlanacakmış gibi duran panolara dönüşen kurdele nakışı tablolarda, mis kokulu menekşeler, laleler, mineler, gelincikler, yemyeşil kırlar, ağaçlar, göğün bin bir renkli tonları, şirin mi şirin bebekler, evler, hayvan figürleri ve daha neler neler var. Bunlardan birkaçını siz El Sanatları Dergisi okuyucularımız için seçtik ve teknik rehberler Hacer Çaylı, Fadime Dursun ve Sevim Su'nun değerli katkılarıyla, kullanılan malzemelerden tekniklerine ve yapılışına kadar kısaca anlatmak istedik.



Kullanılan Teknikler: El Nakışı, Kurdele Nakışı, Aplike Malzemeler: Zemin kumaşı, aplike kumaşı, tela, kasnak, kurdele nakışı iğneleri, parşömen kağıdı, silgi, kalem, nakış iplikleri, aplike tekniği uygulanabilecek kız figürü, işleme nakış kurdeleleri. Uygulama: Desen istenilen boyutta büyütülüp parşömen kağıdına çizilir. Resimdeki figürlere uygun kumaşlar hazırlanıp, ütü yapılır. Telalar yapıştırılır. Parçalar ayrı ayrı değişik kumaşlara çizilip, iğne ardı tekniği ile işlenir. 1/2 cm. payla kesilip, arkadan teğellenir, ara parçaları birleştirilir. Hazırlanan aplike zemine yerleştirildikten sonra kumaşa ara baskıyla monte edilir. Çevresine yapılacak işlemlere karar verilir ve çizimi yapılır. Kurdele nakışı teknikleri ile çevresine çiçekler konur. Gül Yapımı: Orta kısmı elde kıvrılarak yapılarak, zemine dikilir. Çevresine kurdele iğnesi ile gülün çanak yaprakları yapılır. Büyük gül için 13mm, küçük gül için 7mm/4mm kurdele kullanılır. Sap işleriyle dallar işlenir. 13mm/7mm/4mm yeşil kurdeleler ile yapraklar yapılarak, tohum işleri ile süslenir.



Kullanılan Teknikler: El Nakışı (Düğüm İşi, Rokoko, İğne Ardı, Balıksırtı, Boncuk işlemeleri), Kurdele Nakışı (Batmagül, Kıvırmalı Güller, Büzgü İşi, Japon İğnesi, Lop, Kolonial Düğüm, Fransız Düğümü) Malzemeler: Zemin kumaşı, kasnak, kurdele nakışı iğneleri, parşömen kağıdı, silgi, kalem, nakış iplikleri, işleme nakış kurdeleleri. Uygulama: Öncelikle desenin transfer baskısı yapılır. Basit nakış iğneleri işlenir. En arka plandan başlamak suretiyle kurdele nakışı teknikleri kullanılarak işleme tamamlanır.





Kullanılan Teknikler: El Nakışı (Düğüm İşi, Rokoko, İğne Ardı, Balıksırtı, Boncuk işlemeleri), Kurdele Nakışı (Batmagül, Kıvırmalı Güller, Büzgü İşi, Japon İğnesi, Lop, Kolonial Düğüm, Fransız Düğümü) Malzemeler: Zemin kumaşı, kasnak, kurdele nakışı iğneleri, parşömen kağıdı, silgi, kalem, nakış iplikleri, işleme nakış kurdeleleri. Uygulama: Öncelikle desenin transfer baskısı yapılır. Basit nakış iğneleri işlenir. En arka plandan başlamak suretiyle kurdele nakışı teknikleri kullanılarak işleme tamamlanır.



















Kullanılan teknikler: Brezilya Nakışı, Basit nakış iğneleri, Lüp Atışları, Yakma(yapraklar), Düz iğne atışları. Malzemeler: Kumaş, kurdele, iplik, tel, transfer, (resim baskı), boncuk, tel. Uygulama: Desen kumaşa çizilir, renk ve teknik belirlenir. Önce zemin oluşturulur.(dallar saplar vs.) Büyük ve küçük güllerin, tohum işi ve minelerin yerleri belirlenir.

El işleri - Kilis

Her toplumun elleri ile oluşturup geliştirdiği, birlikte olgunlaştırdığı el ürünlerine, ve bu konudaki "Yaşam biçimi" ne "El Sanatları Kültürü" denilmektedir. Kilis'in bu konuda oldukça eski bir geçmişi olduğunu Evliya Çelebi'nin 17. yy.'daki Kilis izlenimlerinden, "Kilis Halkı Ehli Hireftir" sözlerinden anlıyoruz Şimdilerde Kilis, estetik el sanatları değerlerini şu iki biçimde ortaya koymaktadır. "El işi", "Makine işi", El işleri eskiden "Gergef' veya" Kasnak" denilen, küçük el tezgahlarında yapılırdı. Kasnak, tek kişi; gergef ise birden fazla kişilerce ve birlikte kullanılabilirdi. Bunların çarpıcı örnekleri olarak; "Ciğerdeldi", "Mercimek", "Kartopu", "Filitre", "Cemaliyan", "Örümcek" denilen adlar altında örülmüş ve zaman zaman da sırmalarla zenginleştirilmiştir. Bu işlernelerin "Tel Çekicisi", "Yazıcısı", kenar dikişleri yapan. "Antikacı" lığını uzmanlık haline getirmiş olanlar vardı. Kasnak işlerinde çoğunlukla, bitki motifleri, insan figürleri yer alırdı. Kumaş olarak, adına "Jorjet" denilen krepdemur kulanılıyordu. Bunlara örnek olarak şunlar gösterilebilir: "Karanfilli", "Marullu", "Çengel", "Yıldız", "Bebekli"... Şimdilerde, el işi, yerini "Makine işi "ne bırakmıştır. Bir zamanlar, Gaziantepli Ermeniler, Kilis'te yaptırdıkları el işlerini, Amerika'ya "Antep İşi" adı altında pazarlamaktaydı. Şimdi Kilisli ev hanımları, boş zamanlarını makine işiyle değerlendirerek; aile bütçesine bir yan gelir sağlamaktadır.

Hesap işi

Hesap işi her zaman iftihar edeceğimiz milli bir işimizdir. Hesap işi ipliği sayılabilen kumaşlar üzerine ve sayılarak işlenir. Hesap işinde çekme ve kesme ajurların yer aldığı görülür
Hesap İşi’nde uygulanan teknikler
a)Hesap işi antikası
b)İnce sarma
c)Susma
d)İğneye sim geçirme
e)Hasır iğne
f)Civankaşı
g)Balık sırtı
h)Düz hesap iğnesi
i)Verev hesap iğnesi
j)Ciğerdeldi
Hesap İşi Yaparken Dikkat Edilecek Esaslar
1-İpliğin tarazlanmaması
2-Desenin Türk işi karakteri taşıması
3-Seri renklerden faydalanılması
4-Simli yerlere kızgın ütü basılmaması

İşlemecilik insanlık tarihi kadar geçmişi olan ve dikiş dikmekle başlamış olan çok eski bir el sanatıdır. İlk örneklerine Orta Asya Türklerinde rastlanır. Bu işleme sanatı göçlerle, elçilerle batıya ve diğer ülkelere de yayılmıştır. Geleneksel kültür içinde devamede gelen süs ve süsleme, güzel ve güzellik olgusu da insanların tüm yaşamları boyunca terk edemedikleri yaşam biçimi olmuştur. Bu kültür popülasyonu içinde kadınların daha etkin rol aldıkları gözlenmiştir. Franz Werfel, "Kadının istediği iki şey vardır: Erkeğin gözüne girmek, kadının gözüne çarpmak" özdeyişi ile vurgulamak istediği gibi, kadınlarımızın daha güzel görünme arzuları ve çevrelerini güzelleştirmek düşüncesinden yola çıkarak günümüze kadar coğrafi, ekonomik ve kültürel değişiklikler göstererek gelmiştir.

Anadolu'da, "Kız beşikte, çeyiz eşikte" atasözü, Türklerin "İşleme sanatı"na verdiği önemi göstermektedir. Geleneksel kültürümüzde ayrı bir yeri olan ve güncelliğini hala sürdüren "Kanaviçe" işleme çeşitlerinin en çok tercih edileni olma özelliğinin yanı sıra, işlenmesi kolay, kullanımlı ve dayanıklılığı açısından her zaman gündemde kalmayı başarmıştır. Her dönemde ve yaşta genç kızlarımızın çeyiz sandıklarının büyük bir bölümünü kanaviçeden yapılmış işler oluşturmaktadır.

Hanımlar ve genç kızlar, zevklerine ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek çeyizlerini hazırlarken, kanaviçeden hazırlayacaklarını duygu ve düşüncelerini de katarak hazırlamışlar ve sonuçta harika denilecek çeyizler ortaya çıkarmışlardır. Motifler aracılığı ile kişiler arasında iletişim kurulmuş, motifler elden ele, bir yöreden diğer bir yöreye ulaşmış, güneyde kervan olmuş, yare haber götürmüş, doğuda göç olmuş, günlük yaşamdaki güçlükleri dile getirmiş. İnsanlarla bu denli içli dışlı olduğuna göre nedir kanaviçe?..

C.Esad Arseven'e göre; "Seyrek telli bez (kanaviçe) üzerine iğne ile ve ipliklerle işlenen işlemi nevirdir. Muzaffer Gözükızıl'a göre ise: "Kanaviçe, etamin, kanava ve benzeri seyrek dokunmuş kumaşlar üzerine hesapla yapılır." "İpliği sayılabilen kumaşlar üzerine sayılarak, sayılamayan kumaşlar üzerine kanaviçe bezi dikilerek, tek iğne ya da çift iğne tekniği kullanılarak çeşitli ipliklerle yapılan bezemedir kanaviçe."

Kanaviçe işi XV. ve XVI. yüzyıllarda bütün Avrupa'ya yayılmış ve özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya kadınlarını çok ilgilendirmiştir. Bizde ise: İlk zamanlarda kanaviçe, yastık işi olarak bilinirdi. Kumaşın her tarafı doldurulmaz, çanta, halı, yastık, pano ve arma işlerinde kullanılırdı. 20. yüzyılda kanaviçe işi daha kolay ve az iplik kullanarak yapıldığı için tercih edilerek yapılmış ve halen de yapıla gelmekte.

Kanaviçe uygularken kullanılan kumaşlar:
* Dokumanın ipliği sayılarak işlenen kumaşlar: Panama keteni, Bursa keteni, Rize keteni, yün tela, ipek tela, etamin vb. bu grubu oluşturur. Dokumanın en ve boy ipliklerinin aynı eşitlikte olması işlemenin netliği ve güzelliği yönünden önemlidir.
* Dokumanın üzerine kanaviçe bezi teyellenerek işlenen kumaşlar: Patiska, akfil, poplin, yerel dokumalar bu grubu oluşturur. Kanaviçe bezi işlenecek yere dikilir. İşleme yapılır, işleme bittikten sonra kanaviçe bezi sökülerek temizlenir.
Diğer bir işleme şekli de: Kanaviçe bezinin altına organza konularak duble yapılır. Daha sonra kanaviçe puanlarıyla kumaşın yüzeyi tamamen doldurulur.

Kanaviçe işlemede kullanılan iplikler:
a. Pamuk elyaflılar: Muline, koton ( 8-12 numara) patiska, Akfil vb. gibi kumaşlara koton, poplin, opal, terikoton gibi sık dokunuşlu ve ince kumaşlara muline kullanılır.
b. İpek elyaflılar: Çamaşır ipeği, ibrişim, kordone (ipekli kumaşlar, grepdemor, saten) vb. gibi kumaşlarda kullanılır.
c. Yün elyaflılar: Moher, çeşitli kalınlıkta yün iplikler (yün tela, yün amaroza, kaşe, çuha) vb. gibi kumaşlarda kullanılır.
d. Sentetik elyaflılar: Orlon, naylon bobinler, etamin gibi ipliği sayılabilen veya sayılamayan tüm kalın kumaşlarda kullanılır. Günümüz de yerel dokuma, patiska, akfil vb. gibi sık dokunuşlu kumaşlarda on iki numara kotonun sıklıkla kullanıldığı dikkati çekmektedir. Kanaviçenin genel olarak iki çeşit iğnesi vardır.

a. Kanaviçe tek iğne tekniği
b. Kanaviçe çift iğne tekniği (İzmir iğne, fıstık iğne) Günlük hayattan etkilenerek duygu ve düşüncelerin birleşmesiyle ortaya çıkan kanaviçe desenlerinde çok çeşitlilik göze çarpmaktadır. İşlemelerde bitkisel bezemeler ağırlık gösterirken, figürlü ve nesneli bezemeler de konu olarak seçilmiştir. Günümüzde; işlemelerde tek renk kullanıldığı gibi birden fazla renkte kullanılmakta...

Tek renk olarak uygulanan desenler, aynı rengin tonlarıyla da çalışılır. Birden fazla rengin kullanıldığı desenlerde birkaç ana renk etrafında tamamlayıcı renklere de yer verilir. Renklerde tonlamalar uygulanarak renk uyumuna özen gösterilir. Eski işlemlerde canlı ve birbirinden kopuk renklerin kullanıldığı, renklerde tonlama yapılmadığı, kontrast renklerin genellikle kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Eskiden çalışılan kanaviçe işlemelerin kenarları genelde yüzüne katlanarak makinede baskı dikişi uygulanmış, makine dikişinden sonra zenginleştirmek amacı ile kenarları tentene dikilerek temizlenmiş.
Gelişen teknoloji ile birlikte nakış-makinelerinin de gelişmesi, kenar temizlemelerinde dikişi kullanmak yerine nakış makinesinin yapmış olduğu kenar sularını kullanılır hale getirmiştir.

Geleneksel el sanatlarımız da, zaman içinde makine ve teknolojiye yenik düşmek üzeredir. Zira teknoloji sürecinde sanayi toplumları, "En az insan emeği, ucuz maliyet, seri imalat ve aşırı kazanç vs." gibi arz ve talep kıskacındadır. Bugünkü ve dünkü "El sanatlarını artık, yıllar sonra eski eserlerin sergilendiği müzelerde, antika eser standartlarında veya müzayede salonlarında görebileceğiz kanısındayım.

Sema ÖZ (Alıntıdır)

KANAVİÇE:

Türk kültür varlıklarının ve el sanatlarının en önemli yapı taşlarından biri olan işlemeler, ait oldukları yörenin; kültürel, sosyal ve ekonomik değerlerini üstünde barındırırlar. İşlemeler, Türk toplumunun ruh güzelliğini, güç ve yeteneklerini en üst düzeyde yansıttığı bir el sanatı çeşididir.

İşlemeler içinde önemli bir yere sahip olan kanaviçeler, halk işlemeleri arasında Türk kadının en çok ve yaygın olarak uyguladığı bir işleme çeşididir. Teknik olarak dokumanın iplikleri üzerinde yürütülen iğneler grubunun iplik sayılarak yapılan alt başlığı altında incelenen halk arasında kanaviçe olarak bilinen çapraz iğne, Anadolu ve Rumeli’de; Avrupa kaynaklı kanaviçe işlemelerinden renk, konu ve kompozisyon özellikleri bakımından farklı olarak uygulanmaktadır. Türk toplumunun geleneklerine, göreneklerine, duygu ve düşüncelerine göre biçim almış ve Türk kadının elinde, toplumun özelliklerine uygun yeni bir kimlik kazanarak halkla mal olmuştur. Her genç kızın uygulamayı bildiği ve mutlaka çeyizinde yer verdiği bir işleme çeşididir. Anadolu’nun her köşesinde yoğun olarak uygulanan kanaviçenin, geleneksel Türk işlemelerimiz içinde önemli bir yeri vardır.


Anadolu’nun çeşitli yörelerinde tekniği aynı fakat motif, renk ve kompozisyon farklılıkların ile karşımıza çıkan kanaviçe işlemelerine, Konya ili Meram ilçesine bağlı Karadiğin kasabasında yapılan araştırma çalışmaları sonucunda rastlanmıştır.

KANAVİÇE İŞLEME TEKNİĞİ HAKKINDA GENEL BİLGİ

İşleme; her cins kumaş ve deri üzerine elde veya makinede, iğne ve tığ gibi araçlarla, kasnak, gergef ve kağıt vasıtasıyla gerilen zemin üzerine, iplik, sim, sırma, tel kullanılarak, çeşitli tekniklerin sayılarak, sayılmadan, düz veya kabarık bir şekilde uygulanması sonucu el emeği, göz nuru ile oluşturulan süsleme sanatıdır.

Kanaviçenin tanımı ise yazılı literatürde çeşitli şekillerde yapılmıştır. Kanaviçe, “seyrek telli bez (kanava) üzerine iğne ile renkli ipliklerle yapılan işleme”dir. “Adı İtalyanca’dan gelmektedir. Canavaccio veya Caneveccio seyrek dokunmuş kolalı keten bezi – böyle bir bezin üzerine yapılmış işleme – el işlemelerinde kullanılan çok seyrek örtülü bir cins tül” olarak açıklanmıştır. Türk Ansiklopedisinde ise, “keten, kenevir, jüt gibi sert elyaflı dokuma malzemeleri veya kalınca pamuk ipliği ile seyrek ve muntazam olarak dokunmuş bir kumaş. Bu kumaş kanaviçe adı verilen bir çeşit iğne işinde zemin olarak kullanıldığı gibi, başa işlerde de kullanılır. Kanaviçe işinde, ilmekler birbiri üstüne çaprazlama binerek kare veya dikdörtgen diagonalleri meydana getirirler.”

Bu tanımlamalardan da anlaşıldığı gibi kanaviçe, seyrek dokunuşlu sert kumaş diğer anlamda bu kumaş üzerine uygulanan çarpı işi tekniğidir.

Kanaviçe kumaşı, keten, kenevir ve jüt gibi sert lifli ipliklerden, bez ayağı dokuma tekniği olan bir alt bir üst dokuma ile dokunan seyrek görünümlü bir tekstil ürünüdür. Günümüzde keten iplikle dokunmakta ve kolalama işlemine tabi tutulmaktadırlar. Çift telli olarak dokunan kanaviçe kumaşı, yan yana getirilmiş iki sık iplik sıraları ile atkı ve çözgü yönünden eşit aralıklarla seyrek görünümlü muntazam kareler oluşturmaktadır.

Kanaviçe kumaşında kareler bazılarında küçük, bazılarında ise büyük olabilmektedir. Halk arasında “sık kanaviçe”, “seyrek kanaviçe” olarak adlandırılırlar.

Kanaviçe kumaşının sık ve seyrek olması, işlenen motiflerin büyük yada küçük olmasını etkiler. Kanaviçe kumaşı, işleme ile esas kumaş arasında kullanılan bir gereçtir.
Düz dokunuşlu, ipliği sayılamayan kumaşlar üzerine kanaviçe iğne tekniği uygulanacağı zaman, işlemenin düzgün olması, sayılarak işlenmesi için kanaviçe kumaşının karelerinden faydalanılır.

İşlenecek motif veya suyun ölçülerine uygun kesilen kanaviçe kumaşı esas kumaş üzerine teyellenir. İşleme bitirildikten sonra kanaviçe kumaşı, en ve boy ipliklerinden çekilerek yok edilir.
Uygulanan kanaviçe işleme tekniği esas kumaş üzerinde kalır. Kanaviçe işleme tekniği, üzerine uygulandığı kanaviçe kumaşının adını taşımaktadır.

Kanaviçe işleme tekniği; Türkler’de, 16. yüzyıldan itibaren uygulanmış, fakat, 19. yüzyıldan itibaren yaygınlaşarak Anadolu Türk halk işlemeleri içerisinde yerini almıştır.

Kanaviçe işlemeli ürünlerde uyumlu bir bütünlük kazandıran; kumaş, iplik, desen ve kompozisyon özelliklerinin yanı sıra kullanılan kenar temizleme tekniği de önemli bir unsurdur.
Değişik şekillerde uygulanan kenar temizleme teknikleri kanaviçe işlemelerine, estetik, kullanışlılık ve süsleme yönünden değer kazandırır. Kenar temizleme tekniği, işleme tekniğine, kumaşa, kullanılacak yere, modaya ve kişinin zevkine göre seçilerek uygulanır. Karadiğin kasabası kanaviçe işlemeli ürünlerin kenar süsleme ve temizlemeleri; yörede tentene adı verilen tığ gibi yapılan dantellerin ve çarşıdan satın alınan hazır harçların dikilmesi ile ayrıca iğne oyası ve makinede çeşitli şekillerde piko ve düz dikiş yapma teknikleri ile uygulanmıştır.

Türk işi

Türk işlemelerinde desen itibariyle doğadan alınan motifler görülmektedir. Türk işi adından da anlaşılacağı gibi atalarımızdan kalma bir işleme türüdür. Türk işlemelerinde motiflerin etrafı kavisle çevrilidir. Hatların ince ve kıvrak olması Türk motiflerinin özelliğini belirtir. Eski işlemelerdeki motifler kişilerin özelliğini bulundukları yöre özelliğini taşımaktaydı. Türk işinde kullanılacak olan kumaşların dokusunda naylon karışımı olmamasına dikkat edilmelidir. Genellikle keten yöresel kumaşlar yün tela ipek şifon vb. tür kumaşlar tercih edilmelidir.

Türk İşi’nde uygulanan teknikler
a)Kenar gözeme
b)Düz pesent(sayılı)
c)Düz pesent(sayısız)
d)Gölgeli pesent(tahrirli)
e)Verev pesent
f)Mürver
g)Muşabak

Türk İşi Yapımında Dikkat Edilecek Teknik Esaslar
1-Kumaş ve iplik kalınlıklarının orantılı olması.
2-Renklerin desene ve kumaşa uygun olması.
3-İpliğin tarazlanmaması.
4-Desenin Türk işi karakteri taşıması .
5-İşlemenin ters ve düzünün bir olması.

Pesen sayılı ve sayısız olmak üzere iki şekilde işlenir. Sayılı pesentte genellikle desenin etrafı gözlenir. Türk işinde sayısız pesent desen şekline göre veya etrafı gözenerek çalışılır. Pesent yapılırken çeşitli renklerle gölge ve damarlar yapılırsa buna gölgeli veya tahrirli pesent adı verilir. Düz pesent büyük desenli doldurmada ve göze hoş gelecek şekilde 2,5-3 mm büyüklükte çizerek veya sayarak sarma yaparak sıralar halinde desen tamamlanana kadar çalışılır. Verev pesent ise düz çalışmanın vereve uygulanmasıdır.

Mürver çalışması geniş desenin içini doldurmada kullanılır. desen üzeri verev 3 mm mesafelerle çizilerek , ikinci sıralarla verev kare oluştururlan desen atlama işi tekniği veya elde çalışılır. Desen üzerinde bir kare üste iki kare sağa gidirek, ikinci sırada birinci sıranın tersi olarak çalışılır.

Muşabak çalışması, büyük desenli doldurmada kullanılır. Desen şekline göre verev karelere bölünür. Desenin ilk sırasından başlamak üzere bir sıra atlama dikiş yapılır. İkinci sıra ile aşağı inilir. İki çizgi arası düze atılarak, verev atılarak ilk yapılan çizgi tamamlanır. Diğer sıralar ilk yapılan teknik devam edilir. Desen üzerindeki karelerin köşelerine batırılması özelliğidir. Delikli bir görünüş vermek için işin mümkün olduğu kadar fazla çekilmelidir.

Balıksırtı Türk işinde sap, çiçek çevresi ve yaprak çalışmalarında kenar sularında kullanılır. Desen şekline göre saymadanda yapılır. Yuvarlak hatları muntazam dönmek için gerekirse ortaya iki defa batılır. Yapılacak olan bölüm verev sarma tekniğinde bir tarafı yapılır. İkinci tarafı birbirini tamamlayacak şekilde sarılarak tamamlanır.

Hasır iğne gül ortaları veya desen sularında kullanılır. Desen yapılışı kareler oluşturacak şekilde, ikinci kare ilk karesinin yarısında diğer karenin ortasına gelerek kare oluştura oluştura desen bitene kadar çalışmaya devam edilir.

Civankaşı ince sarmanın zigzaglı şekilde ve 2-5 sıranın aynı deliklere batırılarak üst üste yapılmasıdır. Türk işinde desen içi doldurmada veya kenar suları yapmada uygun renkler, bir rengin tonları veya sim ile çalışılır.

Türk İşinde Desen Özelliği

İslamiyetin kabülüne kadar desenlerde insan ve hayva şekilleri görülür. Bir müddet sonra hurafelerin etkisi ile bu tip desenlerin ortadan kalktığı tespit edilmektedir.

XVI. yüzyılda geometrik şekiller rastlanır. Bu yüzyıldan sonra geometrik şekiller işlemeler üzerinde pek nadir görülür. Türk nakşlarının komposizyondaki özelliği, dolu olan motiflerden sonra ara ara göz dinlendirici boşlukların bulunmasıdır. Arap ve İran nakışlarında desen zeminin üzerini tamamen doldurur.

Kumaş ve İplik Özelliği: Genellikle keten, pamuklu dokumalar, bürümcük, atlas kadife kullanılmaktaydı.

Kullanılan Kumaş: Sayılarak desen geçirmeyi gerektiren iğneleri çeşitli ketenler, yerli dokumalar, jorjet, grepdemor, viskon, yünlü havayan, yün tela gibi kumaşlar üzerinde kolay işlenir.

Kullanılan İplikler: Çamaşır ipeği, muline, sim kotonlar, orlon, yün ve rafyadır.

Çin iğnesi

Çin iğnesi desenin yüzeyini tamamen kapatan renkli bir işlemedir. Renkli ipliklerin birbirinin içine girerek kaynaştığı ve düz bir yüzey meydana getirdiği için desen boyanmış hissini verir.
İsminden de anlaşıldığı gibi Çin iğnesi ilk defa Çin’de yapılmıştır. Çinliler kendi dokudukları atlas kumaşlar üzerine işleme yapmışlardır. Desen için günlük yaşantılarından tabiattan ve efsanelerden yararlanmışlardır. Çin iğnesinin diğer bir adı da iğne boyasıdır. Sık ve düzgü dokunuşlu bütün kumaşlar üzerine uygulanabilir. Örneğin : Sira saten krep saten tafta kadife organze gibi.
Çin İğnesi Çeşitleri
1Düz Çin İğnesi : Tek renk ipekle çalışılır. Fazla renk katılmaz.
2-Gölgeli Çin İğnesi : Pek çok rengin bir arada kullanılması ile yapılır. Asıl Çin iğnesi budur.
3-Fanaaai Çin İğnesi : Desenin bazı yerlerine gölge verilerek yapılır. Yardımcı olarak
sap işi makine dikişi gölge işi tohum işi kullanılır.
Çin İğnesi Yapımında Dikkat Edilecek Teknik Esaslar
1-Kumaş ve iplik kalınlıklarının orantılı olması
2- İğne yerlerinin belli olmaması
3-Renklerin kaynaşması
4-İnce ve uzun iğneyle çalışılması
5-İğnenin yatık batırılması
6-Hep aynı yönde yapılması
7-İpliğin tarazlanmaması
8-Desenin dar yerinden geniş tarafına doğru çalışılması
9-İpliklerin kısalı ve uzunlu atılması
10-Alt ve üstünün bir olması
11-Atılan ipliklerin yan yana gelmesi. Üst üste veya aralıklı olmaması
12-Atılan iplik uzunluklarının 05 cm’ yi geçmemesi

Antep işi iplikleri sayılarak ve belli motif özellikleri dikkate alınıp kumaşın en ve boy ipliklerinin kesilerek çeşitli ajurların işlendiği ve motif kenarlarının susmalarla zenginleştirildiği bir tekniktir.
Antep işinde ajurlar yapılmadan önce hesap işi antikası sarma yapılarak ipliklerin atması engellenir. Ajur özelliğine göre fon bir kes bir bırak iki kes bir bırak şeklinde hazırlanabilir.
Antep işi tekniğinde desen sayılarak kumaşa geçirilir. Deseni kumaşa geçirme çok önemlidir ve direct işlemenin kalitesini etkilemektedir. Eğer desen kumaşa geçirilirken hata yapılırsa fonun kesiminde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğabilir.
İplikleri kesilerek hazırlanan fonlar;
1-Mercimek ajuru
2-Örümcek ajuru
3-Kartopu ajuru
4-Ciğerdeldi
5-Cemelyan ajuru
a)Çitime
b)Badem Ajuru teknikleriyle yapılır.
Ajur dışında kalan kısımlar çeşitli susmalar ile süslenir. Desenler genellikle sayarak kumaşa geçirilir. Antep işi giyim süslemeleri dekoratif ürünler oda ve yatak takımları gibi pek çok ürünlerde kullanılır.

Tel kırma

Tel Kırma
Tel Kırma işlemeciliği 17 yy.dan günümüze kadar devam eden Bartın' a özel geleneksel el sanatlarımızdan birisidir. Tül ve geleneksel el dokumaları üzerine işlenen teli Bartın için ve "Bartın Teli" adı altında üretilmektedir. Yalnız bu iş için kullanılan işleme iğnesi de el yapımıdır. Tel kırmalar birbirine bağlantısız ve makas kullanmadan telin birbirine kestirilmesi (kırılması) ile işlenmesinden dolayı bu adı almıştır. Merkezimizce üretilen ürünlerde asıl amacımız gelensel el sanatımızın yok olmasını,yozlaştırılmasını önlemek en doğru biçim ve estetikle tanınmasını sağlamak ve geleceğe aktarmaktır. Motiflerimizde yararlandığımız tek kaynak,büyükannelerimizin iç dünyalarını bu güne taşıyan çeyiz sandıklarının içindeki teknik ve estetiktir. Bize düşen görev bu motiflerin özeliğini bozmadan yenilemektir.

Her türlü balolarda ve özel günlerde omuza şal olarak alınır. Ayrıca Tel Kırma ile sehpa ve fiskos örtüleri, sigara kılıfı, gözlük kılıfı vb. örtüler yapılmakta.

 Kaynak: kultur.gov.tr

Tel Kırma (Bartın İşi)
Orijinal ve güzel bir işleme tekniği olan Tel kırma işi Türklere özgü bir işleme sanatıdır. 19. yy.dan bu yana yapılmakta olan Tel kırma işinin diğer adı ise Bartın işidir. Tel kırma işi işleme sırasında tel makas kullanılmadan el yardımı ile yukarı aşağı doğru hareket ettirilerek kırıldığı için bu isimle adlandırılmıştır.
Tel kırmada kullanılan tel madensel tellerden yapılır. Görünüm ve genişlik olarak gelin telini andırır. Tel kırma tekniğinin özel iğnesi vardır. Yassı ve kısa olan bu iğnenin baş kısmı geniş olup uca doğru incelir. 25-3 cm boyunda tül deliklerinden geçebilecek genişliktedir.
İşlemede yapılan her bir iğne puanından sonra tel el ile kırılarak koparılır. Tel kırma tekniğinde desen kumaşa sayılarak geçirilir. Be nedenle sayılabilen kumaşlar tercih edilmelidir.
Geçmişte daha çok çarşaf yastık örtüsü kırlent karyola eteği bohça yatak örtüsü vb ürünlerde uygulanan tel kırma günümüzde oda takımlarında masa örtüleri panolar kırlentler abajurlar kutular tuvalet takımı dış giyim (bluz pantolon fanaaai elbiseler vb..) giyim aksesuarları (çanta kemer eşarp şal etol şapka vb…) gibi ürünlerde kullanılmaktadır.
Tel kırma teknikleri
a) Artı puan (+)
b) Çarpı puan (x)

Maraş işi

Maraş İşi (Dival İşi)
Bu nakış türü Maraş ilimizde yoğun bir şekilde yapıldığından dolayı Maraş işi adını almıştır. Dival işi sim-sırma işi mukavva işi bastırma gibi isimlerle de anılır.
Maraş iş tersi ile yüzü farklı görüntüde olan tek yüzlü bir işlemedir. Desen işleme ve kabartma kartonları çiriş ile hazırlanan deseni kartondan özel bıçağı ile oyulan ve kumaşa yapıştırılan daha sonra kartona gerilerek cülde adı verilen özel aaagâhta üstten çok katlı sim yada sırma ile alttan mumlanmış iplikle karşılıklı tutturularak yapılan bir işleme tekniğidir.
Maraş işinde kullanılan teknikler
a)Sarma
1.Düz sarma
2.Verev sarma
3.Yarmalı sarma
4.Kabartma sarma
5.Delikli sarma
b)Pesent
1.Düz pesent
2.Verev pesent
c)Balık sırtı
d)Hasır iğne
e)Aplike
f)Taç (kenar çalışması)
Maraş işinin uygulandığı alanlar;
Önceleri evrak çantası cüz kesesi kahve ibriği torbası nihaleler terlik pabuç yatak örtüleri bindallılar gelinlikler perdeler divan örtüsü vb. eşyalarda kullanılırdı. Günümüzde ise oda takımların masa örtüleri panolar kırlentler sehpa takımları kutular seccadeler yatak örtüleri albüm kapakları gibi ürünlerde; dış giyim de gece ve abiye kıyafetlerde fanaaai kıyafetlerde; iç giyimde gecelik sabahlık vb. ; çanta fular etol ayakkabı terlik broş küpe kemer mendil şal gibi giyim aksesuarlarında kullanılmaktadır.

Antika

Genellikle temizleme tekniği olarak kullanılan antika süsleme olarak da kullanılmaktadır. Antika işleme ipi ile kumaş ipliklerini üçe yada dörder bağlanması ile meydana gelen iğne teknikleridir. İplikleri çekilerek yapılır. Antika kumaşın enine yapıldığı zaman en iplikleri boyuna yapıldığı zaman boy iplikleri çekilir. Çekilen ipliklerin genişliği 3 mm.yi geçmemelidir.
Günümüzde kullanılan antika çeşitleri:
a)Düz antika (tek taraflı antika)
b)Karşılıklı antika
c)Zikzak antika
d)Fanaaai antika
Kasnak İşi (Suzeni)
Geniş ve büyükçe bir tahta kasnağa gerilen kumaş üzerine tığ ile yapılan zincir işi tekniğine “kasnak işi” denir. Bir adı da suzeni’dir. Kasnak işi kolay yapılışı ve gösterişli bir işleme oluşu nedeniyle çok rağbet görmüştür.
Kasnak işi bir İslam-Türk İşleme tarzıdır. İlk önce Türkistan ve Kafkasya’da Türklerin yaşadığı bölgelerde görülmüştür. Kasnak iş sık dokumalı bütün kumaşlara çizgili ve kareli yerli dokumalara uygulanır. Sofra ve çay takımları çeşitli örtüler oda takımları elbise sabahlık seccade vb.. ürünlerde kullanılır. kullanılır.
Kasnak işi teknikleri:
1-İğne ile kasnak iş (İlme)
2-Kasnakta tığ ile yapılan
3-Makine ile işlenen kasnak işi

Ajur

İplik çekilerek yada kesilerek yapılan bir nakış türüdür. İplikleri çekilerek yapılan ajura “çekme ajur” iplikleri kesilerek yapılan ajura ise “kesme ajur” denilmektedir.
Çekme ajur: Kumaşın bir tarafındaki iplikleri çekilir. Çekilmeyen iplikler çeşitli kotonlarla grup grup bağlanarak şekil verilir. Çekme ajurlar başlı başına kullanılabildiği gibi değişik tekniklerle birlikte de kullanılabilen çok zarif ve dekoratif bir nakış türüdür.
Kesme ajur: Kumaşın bir tarafındaki iplikler desene uygun olarak gruplar halinde kesilir. Diğer taraftaki iplikler tamamen kesilir ve çekilir. Ortada kalan iplikler kotonlarla şekillendirilir. Bu arada motife uygun iplikler atılarak üzeri sarılır.
Günümüzde kullanılan ajurlar:
a)İplik çekme ajurlar
b)Ara ajurlar
c)Düğümlü ajurlar

Aplike

Düz yada desenli bir kumaştan kesilmiş motifleri veya parçayı başka bir kumaşın üzerine değişik iğne teknikleri yardımı ile tutturma yapıştırma kapama tatbik etmektir. İlk çağlardan beri yapılan aplike tekniğinin günümüzde de sevilerek uygulandığı görülmektedir. Aplike tekniği uygulanırken iki tip kumaş kullanılır:
1-Fon kumaşı: İşlemenin zeminini oluşturan asıl kumaştır.
2-Aplike (Kapama) kumaşı: Fon kumaşı üzerine çeşitli iğne teknikleri ile tutturulan kumaştır.
Aplike tekniği üç değişik yöntemle uygulanmaktadır:
1-Kapalı Aplike (Kapama aplike)
2-Açık aplike (Düz aplike)
3-Enkrüste Aplike (Araya geçirme)
Aplike kumaşını tutturmada sıkça kullanılan iğne teknikleri
a)Sarma
b)Paris puanı
c)Fanaaai çin iğnesi
d)Kıvırarak Paris puanı
f)Blonya iğnesi
e) Kordon
g) Türk ajuru
h) Rişliyö
Yabancı Nakışlar
1-Basit Nakış İğneleri
a)Düz iğneler
b)İlmikli iğneler
c)Zincir iğneleri
d)Düğümlü iğneler
e)Karışık iğneler
2-Goblen
a)Düz goblen
b)Verev goblen
c)Kanaviçe yapma(tek iğnesi)
d)Kanaviçenin çift iğnesini yapma
3-Tül İşi
Tülün deliklerine koton ipliğinin motife uygun olarak gezdirilmesi veya atılması il yapılır. Keten tül ipek tül ve naylon tül üzerine uygulanır. Giyim süslemeleriçeşitli örtüler oda takımları benzeri ürünlerde kullanılır. Tül işi üç farklı teknikle yapılır.

Beyaz iş

Beyaz İş (Sarma)
Klasik bir işleme tarzı ola beyaz iş nakışın temelini oluşturur. Çok kullanışlı bir işleme tarzıdır. Önceleri beyaz kumaş üzerine beyaz iplikle işlenmekteydi. Bu gün renkli kotonlarla renkli kumaşlar üzerine tatbik edilmektedir. Çeşitli örtüler çay- yemek takımları iç ve dış giyim süslemeleri vs.. de kullanılır. Beyaz iş pürüzsüz bütün kumaşlar üzerine yapılabilir. Keten poplin opel patiska cinsi pamuklular; saten tafta birman gibi ipekliler.
Beyaz işi teknkleri:
a)İnce sarma
b)Sarma dolgusu
c)Puan
d)Yarma dolgu
e)Rişliyö
f)Ciğerdeldi
g)Kolber

Marka

Marka (Monogram)
Marka birkaç harfin birleşmesinden meydana gelen şekillerdir. Marka aynı zamanda bir süsleme sanatıdır. Sık dokunuşlu pürüzsüz bütün kumaşlar üzerine uygulanabilir. Marka işi ve ve giyim eşyaları üzerine(yatak takımları şase mendil gömlek bluz eşarp) işlendiğ gibi eşya sandıklarına herhangi bir müessesenin özel bir simgesi olarak sanat eserleri üzerine imza yerine kullanılır.
Markalar çiziliş tekniklerine göre 4 kısma ayrılır:
1-Düz çizgili markalar
2-Tırnaklı markalar
3-Japon tarzı markalar
4-Fanaaai markalar

İngiliz danteli

İngiliz Danteli (Dantel Anglez)
a)İngiliz danteli şeridi örme(tığ ile)
b)Yassı İngiliz danteli şeridi örme
c)Elle şerit örme
Biritler
PİKOLAR
İngiliz Danteli Ajurları

Makrame (Düğün Danteli)

Balgümeci (Nida Bey)

Su Büzgüsü

Türk oyaları

El sanatları, insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır.İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir.Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel"lik vasfı kazanmıştır.

El sanatları bir milletin kültürünü temsil etmekte ve tanıtmaktadır.Bu nedenle eş sanatları ürünleri de o ülkenin kültürel kimliğinin en canlı belgeleridir.Bir ülkenin gelenek ve göreneklerinin, yaşama biçiminin kuşaktan kuşağa aktarılmasında, gelişerek devam etmesinde en büyük rolü yine el sanatları oynamaktadır.

Bu nedenle bütün milletler el sanatlarına önem vermekte ve geçmişten geleceğe uzanan bir kültür hazinesi olarak korumaktadır.Anadolu, sahip olduğu el sanatlarının çeşitliliği ve üretim miktarının zenginliği bakımından bir çok el sanatı ürününün yapıldığı ve dünyaya tanıtıldığı önemli bir uygarlık beşiğidir.

Türk insan zevkini, estetiğini, duygusallığını, hoşgörüsünü, pratikliğini üretmiş olduğu el sanatları ile yansıtmaktadır.Kilimi, çorabı, oyası, işlemesi vb. gelenek görenekleriyle birleşen geleneksel Türk el sanatlarının mükemmel örnekleri, Türk insanının yüreğinden kopup gelen ürünler, sanatta inanılmaz güzelliklerin anlatıldığı belgelerdir.

El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oya, değişik kaynaklarda: "Oya ince bir dantel olarak tarif edilebilir.", "Oya, kadın çamaşır ve esvaplarının vesaire bazı şeylerin (boy yemenilerinin, çevrelerin) kenarlarına iğne ile yapılan veya yapılmış hazır alınarak dikilen ipek veya iplikten örgü, oymalı süs", "Renkli bir ibrişimden iğne ile çiçek veya yaprak şekillerinde örülen işlemenin adı", "Oya; bir tür dantel.Türkiye'ye özgüdür.Normal dantelin iki boyutluluğuna karşılık, oya üç boyutlu biçimde de örülebilir.Kumaşlara kenar süs olarak işlenir.", "Oya, süslemek ve süslenmek amacı ile yapılan ve tekniği örgü olan bir sanattır." şeklinde tanımlanmaktadır.

Bu tanımlardan hareketle kısaca oyayı:iğne, mekik, tığ, firkete gibi aletlerle, ipek pamuk vb. ipler ve bazen pul,boncuk vb. yardımcı malzemeler de kullanılarak yapılan bir el sanatıdır diye tanımlamak mümkündür.Türk danteli olarak adlandırılan oyanın benzetildiği örgülerden dantel Avrupa'da 16. yüzyılda tanınmıştır.

1594 yılında dantel olarak Fransız Akademi Lugatına girmiş ve batı dillerinde de bu adla tanınmaktadır.Bu örgülerin Avrupa'da ortaya çıkışında ve kökeni ile ilgili araştırmaların sonucunda bazı örgü adlarının ege masallarında geçtiği, 1905'de Menfiz kazılarında bulunan eski örneklerden de sanatın M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzandığı tespit edilmiştir.











Bazı kaynaklarda da iğne ile yapılan örgülerin 12. yüzyılda Anadolu'dan Yunanistan'a ve oradan da İtalya yoluyla Avrupa'ya geçtiği belirtilmektedir.Oya hakkında bugüne kadar yeterli araştırma yapılmamıştır.Kaynaklarda oya benzeri bir örgüye rastlanmamakta, doğu ve batı ülkelerinin dillerinde oya kelimesine tesadüf edilmemektedir.

Anadolu kadını duygularını renklere ve oyaya dönüştürmektedir.Oyalarımız, bölgeden bölgeye değişen zevklere göre biçimlenmekte ve özgün isimler almaktadır.İsimleri yöreden yöreye değişmekle birlikte şehirden şehre dolaşan, anonim oyalar ortak isim almaktadır.Günümüzde Anadolu'da: tığ, iğne, mekik, firkete gibi araçlarla uygulanan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklere göre değişik adlar almaktadır.

Dünya literatürüne "Türk Danteli" olarak giren iğne oyalarımız, ilk bakışta dantelle benzerlik gösterse de, bir alan oluşturan ve mutlaka bir eşyaya dikilmek üzere yapılan iki boyutlu dantelden, üç boyutlu yapısı ve başlı başına bir süsleyici olması ile ayrılmaktadır.İğne oyalarının malzemesi genellikle ipektir.

İğne oyasının ortaya çıkıp gelişmesinde en büyük etken, Anadolu'nun İpek Yolu üzerinde olması ve ipek üretimi yapılmasıdır.Küçük iğnelerle düğümlenmek suretiyle yapılan oyaların, düğümler sıkıştırıldıkça örgü gözleri de küçülmektedir.İğne üzerine iplikle ilmik atarak ve iğneyle ipliği bu ilmik içinden çekerek yapılan iğne oyalarının, kare ve üçgen olmak üzere iki ilmek çeşidi bulunmaktadır.

Tekli sarma veya çiftli sarma biçiminde yapılabilen iğne oyalarının, tekli sarmasında, önce kumaşa batırılan iğnenin üstüne ipliğin sağdan sola doğru çevrilmesiyle bir halka oluşturulur.İlmekler belli aralarla tekrar edilerek zürafa adı verilen birinci sıra tamamlanır.Dönüş sırasında aynı ilmek soldan sağa doğru yönlendirilen halka içinden geçirilerek yapılmaktadır.

İkinci sıra ise ya birinci sıradaki ilmeklerin birleşme noktalarına ya da ilmeğin ortasına iğneyi batırarak aynı işlemler sürdürülerek kök, kaya ve ana oya gibi bordürü oluşturacak motifler meydana getirilerek yapılmaktadır.Örgü desenlerine, bölgelere göre örücüler arasında birli, pirinç, Mecnun yuvası, trabzon / trabzan vb. adlar verilmektedir.İğne oyalarında bir çiçek, bir yaprak başlı başına bir örnek sayılmaktadır.Bunların kullanıldığı yere göre çeşitli biçimlerde dizilmesinden kompozisyonlar oluşmaktadır.Bu kompozisyonları ;

1)Ulamalar

2)Yemeni Oyaları

3)Hotoz Oyaları

4)Taç Oyaları

5)Dal Oyaları

6)Saksı Oyaları

7)Kese Oyaları Olarak Sıralayabiliriz.

Motiflerin dik durmasını sağlamak için at kılı, anten teli, son zamanlarda misina kullanıldığı gibi, ayrıca yumurta akı, şeker veya jelatin ile de kolalanmaktadır.İğne oyalarında tabii ipek iplik, pamuklu iplik kullanıldığı gibi pul, boncuk vb. süsleyici gereçlerle yapılan örneklerden oluşan çeşitleri de görülmektedir.

Resim:Kelebek, Ankara/Nallıhan

kaynak: kultur.gov.tr

---Kumaş zincir yada kalın iplik üzerine iğne yardımı ile düğüm atılarak yapılan bir örgü sanatıdır.
Derin bir geçmişe sahip olan iğne oyaları aynı zamanda çok zengin çeşide de sahiptir. Türk kadınının yaptığı oyalara verdiği adlar onların hayal gücünü ve günlük hayata bakışlarını yansıtmaktadır.
Genellikle ipekten yapılan iğne oyaları küçük iğnelerle ilmikler düğümlenerek örülür. Düğümler sıkıştırıldıkça örülen iplik inceltildikçe örgü gözleri de küçülür. İğne oyasındaki örgü desenleri benzedikleri şekillerle adlandırılır. Birli, mecnun yuvası, pirinç, Trabzon vb...

Geleneksel Kültürümüzün yeni kuşaklara geçmişten günümüze gelebilen, süsleme ve süslemek amacıyla kullanılan ve tekniği örgü olan iğne oyaları sadece Türk'e özgü bir el sanatıdır.

Hat sanatında nasıl, yazı süsleme unsuruna dönmüşse, bu defa tam tersi süsleme unsuru olan iğne oyası Türk kadının sesi, dili, yazısı olmuştur.

Türk kadınının Türk devlet geleneğinde gerçek yeri olan eşi ile yan yana olma konumunu kaybettiği dönemlerde konuşması ayıplanan gelin, susmak durumunda olan genç kız iğne oyasında kullandığı renk ve desenlerle karşı tarafa mesajlar göndermiştir.

Kâh sitemlerini yolladığı mektup, kâh sevgisinin nişanesi olmuş. Ve gün olmuş el emeği göz nuru ekmek kapısı olmuş.


Namrun İğne Oyalarının özellikleri şöyle sıralanabilir.

1- İletişim aracı olarak İğne Oyaları ;

Anadolu insanı geleneksel yaşantısının gereği olarak tüm yaşamış ve yaşamamış duygularını büyük bir içtenlikle iğne oyaları aracılığı İle dile getirmiştir.

Namrun iğne oyalarının birer name ve sözsüz konuşma aracı olarak kullanıldıkları görülmektedir.

Toros dağlarının bazı dağ köylerinde yapılan bir araştırmaya göre; yeni gelin belli bir süre geleneklere göre evinde istediği zaman istediği şekilde konuşmayı, Yeşilin çeşitli tonlarıyla işlenen oyalar, yeni gelinin evinden ve eşinden memnun olduğunun, sarı renkli oya mutsuzluğun ifadesidir.

Çakır dikeni isimli oya gelinin Kayınvalideye "Bana diken gibi bakma" mesajını iletirken, mor sümbül aşık kızı, pembe sümbül miraslı kızı, beyaz sümbül bağlılığı anlatır.

Başına bir oyalı yazma örten gelin, eşi ile arasının iyi olmadığını anlatmaya çalışır. Yayla gülü, gençlik ve güzellik ifadesidir. Yonca, dilek ve şans olarak kullanılır. Altmış akıl yetmiş fikir isimli oya fikrin akılla birlikte daha önemli olduğunu anlatır.

Namrun iğne oyalarında tespit edilen 85 örnekte başta çiçek, böcek, geometrik biçimler ve işlenmeyle uygun başka şeylerin de konu edildiği, bunlardan özellikle çiçeklerin gerçekçi bir biçimde, öteki konuların ise özgün ve özgün anlatımla gerçekleştirildiği görülmüştür. Ortak renkler Yeşil Sarı ve Sarının tonlarıdır.

2-Yalnız iğne oyalarına özgü olup kuşaktan kuşağa geçen ve giderek soyutlaşmış öğeler. İğne oyaları yaşadıkları çağa tanıklık eder. "Otel Odaları" isimli oya otelcilik geleneğinin oyası üretildiği bölgedeki yerleşim ile ilgilidir.

3- İğne oyaları boş zamanları değerlendirirken yararlı bir uğraş ortamı yaratır.

4- İğne oyalarının toplumsal özelliği eğitim için ayrı bir çözüm yoludur..

5- İğne oyları genellikle birlikte toplu halde üretilir. Böylece toplumsal dayanışma, paylaşma dostluk arkadaşlık, yardımlaşma giderek anlam kazanır. Aynı zamanda anlatılan öyküler masallar, bilmeceler halk edebiyatımızın zenginleşmesine ve kuşaktan kuşağa geçmesine yardımcı olur.

6- İğne oyaları Ekonomiye katkıda bulunur.


Teknoloji'nin hızla gelişmesi, zevklerin sürekli değişmesine karşın ülkemizde ve dünyada el sanatları üzerine ilgi giderek artmaktadır. Ancak içerik bakımından hızla değişmekte özgünlüğünü kaybetmekte olan geleneksel el sanatları ülkemizin araştırılıp korunması çeşitli yöntemlerle çoğaltılarak yaygınlaştırılması yeni ve çağdaş yorumlarla maddi kültürümüze katılması ve pazarlanması gereği ortaya çıkmaktadır.

Bu amaçla, geçtiğimiz yıl Kültür Bakanlığı tarafından uygulanan bir proje ile iğne oylarının, Türkiye'deki müzelerde özel koleksiyonlar resmi ve özel kuruluşlardaki envanteri çıkarılmış, öncelik sırasına göre, Namrun, Mudurnu, Nallıhan pilot bölge olarak seçilmişti. Bu bölgelerdeki oya sanatçıları ile görüşülmüş, özgün oyalar satın alınmış, bölge özelliklerine göre üretilenler sergilenmiş ve Dosim aracılığı ile pazarlanmıştır.

Özellikle ev kadınları tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanan, bazı hasta ve çalışamayacak durumda olan ailelerin geçim kaynağı haline gelen bu proje bir süreden beri ne yazık ki uygulamadan kaldırılmıştır.

Türk halkının üstün zevkini zekasını incelik ve yaratıcılığını tamamiyle yansıtan iğne oyalarına ilgi giderek artmaktadır.

I. Ö. 2000 Yıllarına ait örnekleri tespit edilen oyaların 12. Yüzyılda Anadolu'dan Yunanistan'a oradan da İtalya Yolu ile Avrupa'ya geçtiği tahmin edilmektedir.

Oya bir bezemedir. Süslemek anlamında kullanılan bu sözcük eski Türklerden günümüze kadar kullanıla gelmiştir. 11.Yüzyıl Türklerinde "ev bezendi" " Kadın Bezendi" yani (uragat Bezendi) (avrat bezendi) sözünü kullanıyorlardı.

Mısırdaki Memluk Türklerinde de Oya sözü "Oyu" şeklinde telaffuz edilirdi. Kuman Türkleri kumaş ve taş üzerine nakış yapmak işine "ovuylamak" diyorlardı. Oya Kırkız Türklerinde "oyum" şeklinde gelişmiştir.

Bugün Yaşama savaşı veren İğne Oyaları, Rize, Konya, Bursa, Kastamonu, İzmir çevresi Balıkesir Gönen, Kütahya Gediz, Muğla, Bafra, Ordu çevresi Bolu ve Namrun da yapılmaktadır.

Namrun (LAMPRON) , yeni adıyla Çamlıyayla; Tarsus'a 67 km mesafede, Berdan ırmağının iki büyük kolu arasında Toros dağlarının eteklerinde, üç tarafı dağlarla çevrili bir konumdadır. Namrun'un en yüksek noktasındaki kale 11 y. y.yapılmıştır.

Namrun kalesi bu bölgenin tam ortasında bütün alana hakim durumdadır. 1990 da ilçe olan Namrun – Çamlıyayla'da yerli halk kale eteğinde şehirli yaylacılar ise, sıcak yaz aylarında, kalenin etrafında oluşan yedi tepe üzerindeki yerleşim bölgelerinde yaşarlar.
Bu semtler, Cuma yakası, Mercimek, Kale önü-Kale ardı, çuvalgı, tepensesi, Çayır ekinliği, Göbter gibi yöresel olarak isimlendirilmişlerdir. İğne oyası üç bin civarındaki yerli halk tarafından yapılmaktadır.

Türk halkının üstün zevkini, zekasını, incelik ve yaratıcılığını tamamiyle yansıtan İğne Oyaları "Oya Gibi" sözü ile de güzellik sembolü olmuştur.

Amerika Colorada Üniversitesi, Avrupa El Sanatlarını tanıtan bir film ve kitap projesi sadece Namrun iğne oyalarına yer verilmesi planlanmıştır.

Ayrıca Namrun İğne Oyaları Unicef Kartpostallarına konu olarak seçilmiştir. Ancak bu ilginin yeterli olduğu söylenemez.

Bu konuda Milli Eğitim ve özellikle Kültür Bakanlığına büyük görevler düşmektedir.
Araştırmalarda yardımcı olmak, araştırmalara kaynak, malzeme, maddi imkan, örnek, araç-gereç bakımından yol gösterecek, geleneksel el sanatlarımızın özgünlüğü bozulmadan üretilip çoğaltılarak pazarlanmasını sağlayacak bir kuruluşa ihtiyaç olduğu açıktır.

İğne oyalarının kalite renk desen ve bölge özellikleri bozulmadan geliştirilebilmesi için mucize ve şahıslarda bulunan özgün örnekler malzeme motif ve renk olarak karakterlerini hiç değiştirmeden üretilmesi ve tanıtılması ve pazarlanması sağlanmalıdır.

Alıntıdır...  

Mekik oyası

Mekik oyalarının malzemeleri de tığ oyalarında kullanılanlarla aynıdır.Belli uzunlukta bir ipliğe, istenen motifin şekline göre mekikteki iplikler halkalanarak işlenmektedir.Yapımı iğne oyalarından daha kolay, tığ oyalarından daha zordur.Tekniği hacimli motiflerin örülmesine elverişli olmadığı için iğne ve tığ oyaları kadar çeşitleri bulunmamaktadır.

1)Resim:Kır çiçeği, Adana

2)Resim:Katmerli Papatya, Ankara

Tığ oyası

Tığ oyalarında daha çok pamuk ipliği kullanılmakta ise de son zamanlarda sentetik ipliklerin tercih edildiği görülmektedir. Tığlarla zincirlenerek örülmektedir.İplikle bir ilmek (halka) oluşturulmakta sonra tığa sarılan iplik bu ilmeğin içinden geçirilerek çekilmektedir.

Zincirden oluşan ilmekler, sıralar biçiminde üst üste örülerek motifler oluşturulmaktadır.Bazı örneklerde ilmeklerin araları ve içi farklı sayı ve dolama çeşitleri ile boş bırakılmakta veya doldurulmaktadır.Böylece boş ilmekler ve dolu yüzeyler yanı sıra farklı atlamalar ve değişik boyutta deliklerle değişik motifler oluşturulmaktadır.

1)Resim:Çam Oya, Afyon

2)Resim:Çelenk, İstanbul

Firkete oyası

Firkete oyalarının malzemesi de genellikle pamuk ipliğidir.Ancak son örneklerinin sentetik iplerden yapıldığı görülmektedir.Bir firketenin iki sapına iplikler geçirilip tığ ile orta kısmından bağlanarak işlenmektedir. Firketenin enine göre meydana gelen bu örgülerin kenarlarına tırtıl, boncuk veya pul geçirilerek yapılan örnekleri de bulunmaktadır.Dikilecek kısım ayrıca zincir çekilerek hazırlanmaktadır.

Koza oyası

Koza oyalarının malzemeleri koza parçalarıyla ipektir.Oyanın esas motifleri kozalarla yapılmaktadır, sonra da iğne veya tığ ile örülmüş kısımlara eklenmektedir.Bazen kullanılan kozalar muhtelif renklerle boyanmaktadır.İşçiliği iğne oyaları kadar zor ve zaman almaktadır.

Yün oyası

Malzemeleri genellikle yün, çok kere pamuk ipliğidir.Koza oyaları gibi oyanın bir kısmı iğne veya tığ ile örülmektedir.Yünlerden yapılmış motifler iğne veya tığ ile işlenmiş kısma dikilerek meydana getirilmektedir.Motiflere göre istenen şeklin verilmesi için zamk, kitre veya bunların yerini tutan yapıştırıcı bir madde ile ıslatılarak şekillendirilmektedir.

Boncuk Oyası

Boncuk oyaları, ipek, pamuk ve sentetik ipliklerden boncuk kullanılarak yapılmaktadır.Tığ ve iğne ile yapılan oyaların uçlarına çeşitli boncukların geçirilmesi suretiyle meydana gelmektedir.İşçiliğine ve işlendikleri araçlara göre değişik adlar almaktadır.Anadolu'da en çok rastlanan ve kullanılan oya çeşididir.

Mum oyası

Koza ve yün oyalarıyla aynı tekniktedir, motifler renkli mumlarla hazırlanmaktadır.Isıdan ve fazla el değmesinden dolayı bozuldukları için çeşitlerine ulaşılamamaktadır.Gelin başlarında en güzel örneklerine rastlanmaktadır.

Kumaş artığı oyası

İnce şerit şeklinde olan bu oyalar, atkı ve çözgüsü olduğu için bu ismi almaktadır.Diğer örgülerden gerek teknik ve gerekse oyaların özel biçiminden dolayı farklıdır.İsminden başka oya ile alakası olmayan dokuma oyalar ekseriye üç renkli ipliklerle işlenmektedir.

Adana ve İçel boncuk oyaları

El sanatları, Türk halkının duygularını, yaşadığı hayatın izlerini kolaylıkla aktardığı en önemli araçlardan biridir.Geleneksel kültürü yeni kuşaklara aktarma görevinin yanında el sanatları, bir ulusun, kültürel kişiliğinin de en önemli, canlı ve anlamlı belgeleridir. Bu bağlamda el sanatları, yaşadıkları ve üretildikleri çağa, olaylara tanıklık ederler, ekonomik faydanın yanı sıra el sanatları, iş gücünün değerlendirilmesi için yararlı bir uğraş ortamı yaratmakta; kişiyi, maddî ve mânevî açıdan eğiterek, sosyal kalkınmaya da katkıda bulunmaktadır.Genellikle toplu halde üretilen bazı geleneksel el sanatları ile dostluk, arkadaşlık, toplumsal dayanışma, paylaşma giderek artar ve anlam kazanır.

Geleneksel kültürümüzün ve el sanatlarımızın en önemli örneklerinden biri oyalardır.Oya, yapma çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş; süslenme ve ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan bir dantel türüdür.

Oya sözcüğünün başka dillerde karşılığının bulunmaması, bu sanatın Türklere özellikle Türk kadınına özgü bir sanat olduğunu düşündürebilir.1905’te Menfis kazılarında bulunan örneklerden, özellikle balık ağlarından bu tekniğin M.Ö. 2000 yılları ötesinde bilindiği tahmin edilmektedir.

İğne ile yapılan örgüler, XII. Yüzyılda Anadolu’dan Balkanlara oradan da İtalya yolu ile Avrupa’ya yayılmıştır.Oya bir bezemedir.Süslenmek anlamında kullanılan bu terim, XI. Yüzyıl Türklerinde “ev bezendi” Memlûk Türklerinde “Oyu”, Kırgız Türklerinden “Oyumu” şeklindedir.Türk halkının üstün zevkini, zekâsını, incelik ve yaratıcılığını tamamıyla yansıtan oyalar, “oya gibi” sözü ile de güzellik sembolü olmuştur.Günümüze kadar gelebilen bazı örneklerin inceleme sonuçlarına göre oyalara en çok 17., 18. ve 19. yüzyılda önem verildiği; teknik, renk, konu, malzeme ve kompozisyon bakımlarından özgün, kalitelerinin de üstün olduğu anlaşılmaktadır.

Tanzimat’tan sonra Batı taklitçiliğinin doğurduğu olumsuz etkileri, pek çok süsleme ve işleme sanatında olduğu gibi, oya sanatında da görmek mümkündür. Özellikle bazı el sanatlarımızdan örgü, dokuma, işleme ve oyalar geleneksel yollarla kuşaktan kuşağa geçerek günümüze kadar gelebilmiştir.

Ayrıca her genç kızın çeyizinde işleme ve oyaların bulunması geleneği de bu sanatın günümüze kadar gelebilmesi ve yaşamasında en önemli etken olmuştur.Oyalar, işlendikleri araç-gereç-malzeme ve tekniklerine göre dokuz türe ayrılabilir:
1) İğne oyaları, 2) Tığ oyaları, 3) Mekik oyaları, 4) Firkete oyaları, 5) Koza oyaları, 6) Yün oyaları, 7) Mum oyaları, 8) Boncuk oyaları, 9) Dokuma oyaları.

Boncuk oyaları, temel malzeme tığ ve boncuk, yardımcı araç olarak iğne, firkete mekik ve iplik kullanılarak yapılan oya türüdür. Halk arasında boncuklar, taşboncuğu, kesme, kristal boncuk, can can, kireç, inci boncuk ve aptal boncuğu diye isimlendirilmektedir.

Adana ve İçel yöresinde yaptığımız bu araştırmaya göre 1940-1991 yılları arasında yapılan boncuk oyaları; yapımında kullanılan araca göre; 1. Tığ ile yapılan, 2. İğne ile yapılan, 3. Tığ ve iğne kullanılarak yapılan, 4. Tığ ve firkete ile yapılan boncuk oyaları olarak sınıflandırılmaktadır.

Boncuk oyalarında kullanılan örgü teknikleri,
1) Zincir (sık ilmek) , 2) Tor (seyrek ilmek)’dur.
Boncuk oyalarının yapımında, hazırlık ve örme olmak üzere iki temel işlem vardır.Hazırlık kısmında boncuklar ipliğe oyanın konusu, modeli ve özelliğine göre sayılarak dizilir.

Boncukların dizilmesinde iğne kullanılır.Tek renkli oyalarda boncuk dizi şeklinde temin edilmiş ise iğne kullanılmadan dizi ipliğinden oya ipliğine kaydırılır.Oya ipliğine dizilmiş boncuklar örneğine uygun olarak gerekli sayıda iplik ve diğer basit tığ oyası teknikleriyle motifler oluşturulacak tarzda bir araya getirilir.








Genellikle tülbent kenarlarını süsleyen, araştırmaya konu olan 86 adet boncuk oyasında, en çok beyaz, daha sonra kırmızı, mavi, yeşil, daha az olmak üzere sarı, turuncu, siyah, kahverengi ve mor renkler tespit edilmiştir.Renkler daha çok canlı ve parlaktır.Bu yöredeki boncuk oyalarında seçilen konuların en çok sembolik olmak üzere bitkisel, geometrik ve nesneli olarak seçildiği görülmüştür.Örneklerde uygulanan teknikler en çok zincirişi, dolgu, tığ, fiskil ve iğne işidir.

Örneklerin tülbent kenarına yapılan zincirişi üzerine aralıklı tekrar (tek oya) ve aralıksız tekrar (su oya) olmak üzere düzenlendiği görülmektedir.Sonuç olarak geleneksel el sanatlarımızın ve halk kültürümüzün en güzel örneklerinden olan ve “Hanım Çantası, Ergen Bıyığı, Delidut, Günebakan, İrişkinli, Kızlar Coşturan, Âşık Yolunu Şaşırmış, Namrun, Balık Kılçığı, Cilveli, Kütüle, Cimcime” gibi özgün isim ve mesajları bulunan boncuk oyaları gerek malzeme, teknik renk ve gerekse konu, kompozisyon ve uygulama alanları ile de dikkat çekicidir.

Anadolu’nun pek çok bölgesinde yapılmakta olan boncuk oyalarının özgün örneklerinin araştırılıp tanıtılması ve kaliteleri bozulmadan çoğaltılarak üretime, ekonomiye katkılarının sağlanması, Türk kültür ve sanatına önemli bir hizmet olacaktır.

Giyim süslemeleri

a)Dikiş tekniği ile yapılanlar
1.Büzgüler
2.Pililer
3.Nervürler
4.Biyeler
b)Nakış tekniğiyle yapılanlar
1.Makinede yapılanlar
2.Elde yapılanlar
3.Hazır gereç ile yapılanlar

Elişi-Nakış teknikleri

El Nakışında Desen Geçirme Teknikleri
İşlemede deseni kumaşa geçirme, işlemenin güzel ve kaliteli olmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Kumaşa düzgün olarak geçirilmeyen bir desenin düzgün bir şekilde işlenmesi mümkün değildir.
Deseni, kumaş cinsi ve işleme tekniği göz önüne alınarak değişik teknikler yardımı ile kumaşa geçirmek mümkündür.
İşlemede kullanılan desen geçirme teknikleri şu şekilde sıralanabilir:
1)Deseni çizerek kumaşa geçirme
a)Deseni kumaş üzerine koyarak çizmek
b)Deseni kumaş altına koyarak çizmek
2)Deseni delerek kumaşa geçirmek
3)Deseni kopya kağıdı ile kumaşa geçirmek
4)Deseni sayarak kumaşa geçirmek
5)Deseni teyelleyerek kumaşa geçirmek
6)Deseni ütüleyerek kumaşa geçirmek
7)Deseni oyarak kumaşa geçirmek


Kenar Temizleme Teknikleri
1-Köşe yapma
2-Baskı dikişi ile
3-Antikalı baslı ile
4-Saçak bırakarak
5-Saçak bükerek
6-Basit saçak ile
7- Püskül yapma
8-Makrome yapma
9-Rişliyö yapma
10-Aplike yapma
11-İğne oyası yapma
12-Dantel Yapma
13-Firkete oyası yapma
14-Basit nakış iğneleri yaparak
15-Hazır bant ve harçlardan yararlanılarak
16-Mekik oyası dikerek
17-Makine nakışı ile

Kumaş Germe Teknikleri
1-Gergef ile germe: Büyük motifli işleme parçaları veya birden fazla kişinin aynı anda aynı işte çalışması gereken durumlarda tercih edilir.
2-Kasnak ile Germe: İşlemelerde daha rahat ve düzgün bir işleme olanağı sağlar.
3-Kâğıt ile germe: Küçük işlem motifleri ile kumaşsız yada az kumaş kullanılan işlemelerde tercih edilir. (Dantel Anglez vb..)

Elişi Tarihçe

     Türk işlemelerinin tarihi çok eskidir. Araştırmalar sonunda XIII. yy.da Türklerle beraber doğduğu, Orta Asya’dan Avrupa’ya yayıldığı ortaya çıkmıştır. Fakat bugün elimizde XV. yy.dan daha öncesine ait örnekler bulunmamaktadır.

     İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi, insanların günlük ihtiyacını karşılamak, giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusuyla doğmuştur. İnsanoğlunun, iki parçayı birbirine ekleme, düz bir dikişi bile dekoratif anlamda, yapma fikriyle gelişmiş bir sanat dalıdır.

     Tarihin yazıyla birlikte başlamış olmasına rağmen, işlemenin ne zaman ve nerede ortaya çıktığını söylemek kesinlikle mümkün değildir. Ancak Anadolu’da yapılan kazılarda bulunan iğneler neolitik çağdan beri Anadolu’da iğneyle yapılan işlerin varlığını ortaya koymaktadır.
Tarihi çok eskilere dayanan işleme sanatının, mitoloji ve efsanelerde de sözü geçmektedir. İlyada efsanesinde “Odeyeseus kılık değiştirerek Lykomede’nin evine gider ve bohçasındaki işlemeleri gösterir” Mitolojide ise; Musa peygamberin kutsal sandığının örtüsünün işlemeli olmasını istediği için Nuh peygamberin kızı Noemanın gergefi bulduğundan bahsedilmektedir.

     Türk işlemeleri bölgelere göre gelişmiş ve o bölgelerin iklim şartları, örf ve adetleriyle ilgilenmiştir. Türk kadın ve kızları geleneklerine uyarak çeyizlerine, giysilerine, kullanacakları eşyaların üzerine işemek gereği duymuşlar ince bir zevkle renk, motif ve tekniği birleştirip sanat eserleri meydana getirmişler. Konu ve renk için tabiattan ve evrelerinden yararlanmışlardır.
     Türk işlemelerinin gelişmesinin, yayılmasının ve bu işlemlere önem verilmesinin başlıca nedeni, en değerli yerlere üzeri nakışlı eşyalar hediye etmek adet ve zevkinden doğmuştur.

     Tarih çerçevesinde ele alındığında, renk ve motifler, adetleri gereğince fazla konuşmayan Türk kadınının aynı zamanda konuşma lisanıdır.
Dar bir çevresi olan Türk kadınının gönüllerinden geldi gibi çizip, insanı büyüleyen renkler, altın ve gümüş simlerle sanat eseri değerindeki işlemeler yapması, Avrupa’da da hayret ve takdirle karşılanmaktadır.

     Türk işlemelerinin en parlak devri, XVII. ve XVIII. yüzyıllara rastlar. Bu çağda işlemeler, kıymetli kumaşlar üzerine bol miktarda altın ve gümüş sim kullanarak ve ipeklerle işlenmiştir.

     Günümüzde hayat şartlarının değişmesi nedeniyle zor olan bu nakışlar az işlenir olmuş ve eski ince işleme şeklini kaybetmiştir.Halen eski işlemeler renk ve desen karakteri bozulmadan modernize edilerek güzel, zevkli işlemeler meydana getirilmektedir.

Geleneksel el sanatları

El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır.İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir.Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştır.

Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur.Geleneksel Türk El Sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımc ılığı , deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. sıralanabilir.

Geleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten sağlanmaktadır.Dokuma; eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolonlar vb.'dir.Dokumacılık Anadolu'da çok eskiden beri yapılagelen, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden bir el sanatıdır.

El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek, süslenmek amacından başka taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadır.Günümüzde Anadolu'da tığ, iğne, mekik, firkete / filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik adlar almaktadır.Bunlar; iğne, tığ, mekik, firkete / filkete, koza, yün, mum, boncuk ve kumaş artığı olarak sıralanabilir.Kastamonu, Konya, Elazığ, Bursa, Bitlis, Gaziantep, İzmir, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Aydın, İçel, Tokat, Kütahya gibi şehirlerimizde daha yoğun olarak yapılmakta, ancak eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını korumaya çalışmaktadır.

Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici aksesuarlardandır. Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir.Selçuklularla birlikte gelen değişik üslupların en önemlisi Türkmen takılarıdır.Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise imparatorluğun gelişimine paralel olarak mücevhercilik önem kazanmıştır.

Anadolu'da Tunç Çağında bakır, kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme ve dökme tekniğiyle işlenmişlerdir.En çok kullanılan maden bakırdır.Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkar), çekiç işi kakma, küftgani, savatlama, ajur kesme gibi teknikler kullanılmaktadır.


Bakırın yanı sıra pirinç, altın, gümüş gibi metallerle yapılan el sanatları günümüzde üstün işçilik ve çeşitli tasarımlarla yaşatılmaya çalışılmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla geniş bir şekilde sürdürülmektedir.

Barınma gereğinden doğan mimari, bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş, çeşitlenmiştir. Buna bağlı olarak gelişen Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştır.Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir.Osmanlı döneminde sadeleşerek daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kuran muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır.

Ağaç işçiliğinde kullanılan malzeme daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdır.Kakma, boyama, kündekâriz, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de kullanılmaktadır.Bu teknikler Zonguldak, Bitlis, Gaziantep, Bursa, İstanbul-Beykoz, Ordu gibi illerde halen devam eden hammaddesine göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş, 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır.

Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır.Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedir.Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır.Telli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır.

Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdır. Anadolu'ya Selçuklularla girmiştir. Figürlü sanat eserlerini kullanmaktan çekinmeyen Selçuklu sanatkarlar özellikle hayvan tasvirlerinde çok başarılı olmuşlardır.14. yüzyılda İznik, 15. yüzyılda Kütahya, 17. yüzyılda Çanakkale'de başlayan seramik sanatı bu yörelerde kendilerine has renk, desen, form özellikleri ile Osmanlı Dönemi seramik ve çini sanatına yeni yorumlar getirmiştir. 14. - 19. yüzyıllar arası Türk çini ve seramik sanatı fevkalade yaratıcı işçiliği ile dünya çapında üne kavuşmuştur.

Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde "cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır.Çeşitli model ve formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir.Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuştur.Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır.

Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir-Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür.Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır.Bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır.

Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekan süslemesinde taş işçiliğinde önemli bir yer tutmaktadır.Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır. Oyma, kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadır.Kullanılan süsleme öğeleri, bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir. Hayvansal figür azdır. İnsan figürlerine ise Selçuklu Dönemi eserlerinde rastlanmaktadır.

Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen; saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır. Eşya, yiyecek vb. taşıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır.Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur. Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır.

Genel Müdürlükçe her yıl belirlenen illerde yapılan alan araştırmalarında el sanatları ustaları ile derleme çalışmaları yapılmakta, slayt gerekiyorsa video çekimleri ile tespit edilmeye çalışılmaktadır.Edinilen bu bilgiler Genel Müdürlük Arşivine kaydedilmekte, bu konuda çalışan bilim adamı, uzman ve öğrencilerin yararına sunulmaktadır.

Genel Müdürlük koleksiyonunda yer alan malzemelerle yurtiçi ve yurtdışında sergiler açılarak tanıtımları sağlanmaktadır.Yine yurtiçinde Genel Müdürlük desteğiyle açılan "Mahalli El Sanatları Sergileri" ile tanıtım yapılmakta, ustalara pazar imkanı sağlanmaya çalışılmaktadır.Genel Müdürlükçe düzenlenen yarışmalarla da kaybolmaya yüz tutan el sanatlarının özgün şekilleriyle desteklenmesi ve devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

Genel Müdürlüğümüzce beş yılda bir düzenlenen "Uluslararası Halk Kültürü Kongresi" Maddi Kültür Seksiyonunda sunulan, ayrıca çeşitli üniversitelerle ortaklaşa düzenlenen bilimsel toplantılarla sunulan bildiriler yayın haline dönüştürülmektedir.Ayrıca el sanatları konusunda yapılan çalışmaların basımı gerçekleştirilerek yayın haline dönüştürülmektedir.

Diğer video ve filmlerde neler var? Tartışma yaratan sevişme sahneleri. Ünlülerin, sosyal medya fenomenlerinin videoları, çıplak oluşu tartışma yaratan isimler, yeşilçam filmleri, sağlık, psikoloji, cilt ya da saç bakımı, gündeme gelen sex sahneleri, vine, seksi ya da erotik videolar, kaza ile ilgili kameralara yansıyanlar, El işleri ve pratik bilgiler videoları. tartışma yaratan frikik videoları, bilgi içeren, yaşamımızla ilgili ansiklopedik bilgiler, spor, kalça, göğüs, bacak, güzel kadınlar, seksi kıyafetler, frikikler, hot video, naked video, porno filmleri ile gündeme gelen ünlü isimler, sağlık, doktorlardan uzman tavsiyeleri, türk filmleri, nude video, elbise, vücudu saran tayt, bikini, iç çamaşırı videoları ve filmleri ile mini elbise, transparan elbise, göğüs dekoltesi, mini etek, mini kot şort, gecelik, kot,tanga jartiyer, külot, sütyen, külotlu çorap, fetiş videoları, bulabilirsiniz. Sevişme sahneleri ve seksizm örnekleri. Güzel kadınlar, en seksi kızlar, çeşitli pozisyonlarda çekilen filmler, ünlüler, porno oyuncuları, manken ve modeller, oyuncular, sosyal medya fenomenleri, biyografi, ünlü kişilerin hayatları, nereli, El işleri ve pratik bilgiler filmleri, yaşı kaç, boyu, sevgilisi yaşamın içinden kimdir, nedir. leaked video. Videolarımızda porno ya da sex tape tarzı içerikler bulunmamaktadır. üstsüz, sütyensiz fap video Bedava Put This In Your House And You'll Never See Flies Or Mosquitoes Again full indir

SECCADE MODELLERİ ÖRNEKLERİ

Ana Sayfa » Seccade Örnekleri / SECCADE MODELLERİ ÖRNEKLERİ

0 Yorum143,584 Görüntülenme05 Kasım 2017


Seccade Modelleri Örnekleri

Güzel bayanlar, sizlerle çok eskilerden bugünlerimize kadar gelen seccade modellerini paylaşacağız, ne kadar hazırları olsa da, halılardan vs, ama el emeği göz nuru bir başka, iğnelerle yapılan motifler muhteşem olmuş, belki sizler de eski geleneklerden, el emeği göz nuru seccadelerden yapmak istersiniz.

Kızlarımızın çeyizi için etaminden seccadeler, tıpkı kanaviçe gibi işleniyor, ama etamin biraz daha kolay, bana göre kanaviçe daha zor. En güzel seccade modellerini sizin için paylaşıyorum, sizlerde dilerseniz bu güzel seccadelerden yapabilir veya bilenlere yaptırabilirsiniz. Güllü, şelaleli, cami desenli, harika modeller var, hadi gelin hep birlikte göz atalım ve kızlarımıza çok güzel bir hatıra bırakalım, hepsini beğenerek topladım, umarım sizlerde beğenirsiniz, ALLAH bütün kızlarımıza hayırlı kısmetler versin, yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin.


Resimleri Büyütmek İçin Üzerine Tıklayın!

seccade modelleri, seccade örnekleri, etamin seccade modelleri, çeyizlik seccade modelleri, güllü seccade modelleri, cami desenli seccade modelleri, çiçek desenli seccade modelleri, kapitone seccade modelleri

(0) Yorum Yapılmış

İlk Yorum Yapan Siz Olun.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir