fosil nedir nasıl oluşur 4 sınıf / Hümik Asit Nedir

Fosil Nedir Nasıl Oluşur 4 Sınıf

fosil nedir nasıl oluşur 4 sınıf

1 MESUDE ARKIM RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ&#;NİN ÖYKÜ SANATI MESUDE ARKIM ARALIK RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ARALIK

2

3 OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN ÖYKÜ SANATI Mesude ARKIM YÜKSEK LİSANS TEZİ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARALIK

4

5

6 iv OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN ÖYKÜ SANATI (Yüksek Lisans Tezi) Mesude ARKIM GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Aralık ÖZET Osip İvanoviç Senkovski, yüzyılın ilk yarısında Rus edebiyatında uzun yıllar yer edinmiş ve eserlerini romantizm akımı doğrultusunda kaleme almış Leh bir yazardır. Henüz üniversite yıllarındayken edebiyat ve gazetecilik faaliyetleriyle uğraşmaya başlamış olan Senkovski, yazar kimliğinin yanı sıra akademisyen kimliği ile de ön plana çıkar. İki yıllık Doğu seyahati esnasında edindiği kültürel birikimi eserlerine yansıtarak Türkiye, Suriye ve Mısır seyahatlerine dair otobiyografik notlar içeren doğu öykülerini yazar. Gazetecilik faaliyetlerinde de bulunan Senkovski, aralarında yirmi yıla yakın çalıştığı Biblioteka Dlya Çteniya nın da bulunduğu pek çok derginin editörlüğünü yapar. Bunun bir sonucu olarak Senkovski, öykülerinin çoğunu bir gazeteci gözüyle, hiciv ve ironi unsurları içeren gazete metni olarak kaleme alır ve Rus edebiyatında fel yeton tarzının gelişimine katkıda bulunur. İroni ve hiciv unsurlarını kullanarak meydana getirdiği eserlerinde toplumda Batı bilimine duyulan hayranlığı ve Batı özentisini eleştirir, bunun yanı sıra dönem edebiyatına sıklıkla göndermelerde bulunur. Çok yönlü kişiliğinin ürünü olan öyküleriyle geniş kitlelerce beğeni kazanmasına karşın Senkovski, öykülerinde gazeteci üslubunun dışına çıkamamış olması ve çoğunlukla edebiyatçıları hedef alması sonucu zamanla unutulmuş, Rus edebiyatında ikinci dereceden bir yazar olarak yer kalmıştır. Ancak farklı alanlardaki birikimlerini kendine has üslubuyla bir araya getirerek kaleme aldığı öyküleriyle Rus edebiyatına kültürel bir katkı sağlaması açısından önemlidir. Bilim Kodu : Anahtar Kelimeler : Osip İvanoviç Senkovski, ironi, Doğu öyküleri, fantastik öyküler Sayfa Adedi : Tez Danışmanı : Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL

7 v OSIP IVANOVICH SENKOVSKY S ART OF STORY (M.S. Thesis) Mesude ARKIM GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES December ABSTRACT Osip Ivanovich Senkovsky is a Polish writer, taking place for many years in 19 th century Russian literature within the frame of romantic movement. Involving in literary and journalistic activities in early university years, Senkovsky is famous not only for his author side both also for his academic works. He wrote his oriental stories, involving autobiographic notes regarding his travels to Turkey, Egypt and Syria and represented these obtained cultural accumulations during his two-year travel to the East in his works. Being engaged in journalistic activities, Senkovsky took on editorship of many journals including Biblioteka dlia chteniya, for which he worked nearly twenty years. As a result, he wrote most of his stories from a journalist s perspective, as a feuilleton, known as a part of newspaper including ironical and satirical factors, and he contributed into development of this literary genre. In most of his works containing ironical and satirical factors, he criticizes the admiration for Western science and admiration the West. Also, he frequently makes references to writers of that period. Even though he received appreciation of large masses through his stories, he became forgotten as time went on, because he couldn t go out of journal style and mostly aimed at belletrists. Thus, he stayed as second-degree writer in Russian literature. Nevertheless, he has an important place regarding his stories, formed by his cultural background with his original style. Science Code : Key Words : Osip Ivanovich Senkovsky, irony, oriental stories, fantastic stories Page Number : Supervisor : Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL

8 vi TEŞEKKÜR Tez çalışmam boyunca değerli fikirleriyle beni yönlendiren ve zorlandığım noktalarda yardımlarını esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL a; kıymetli bilgilerinden faydalandığım değerli hocalarım Prof. Dr. Ayla KAŞOĞLU na, Prof. Dr. Zeynep Bağlan ÖZER e ve Doç. Dr. Gamze ÖKSÜZ e; çalışmalarım sırasında manevi açıdan büyük desteği olan aileme, arkadaşım Alfııa IRMAK a ve tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET iv ABSTRACT v TEŞEKKÜR vi İÇİNDEKİLER vii 1. GİRİŞ OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN HAYATI VE ESERLERİ DOĞU KÜLTÜRÜ FANTASTİK ÖĞELER Hayali Yolculuklar Akıl Dışı Ögeler SOSYETE İNSANI ÜSLUP VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ SONUÇ KAYNAKÇA ÖZGEÇMİŞ

10 1 1. GİRİŞ Tezimizde yüzyılın ilk yarısında Rus edebiyatında aktif olarak yer alan Leh asıllı yazar Osip İvanoviç Senkovski nin öykülerini inceleyeceğiz. İncelemenin çıkış noktası, Rusya da Türkoloji nin kurucularından biri olan Osip İvanoviç in Doğu kültürünü yansıttığı, özellikle Osmanlı ya dair izlerin yer aldığı öyküleri olmuştur. Doğu öykülerinin yanı sıra yazarın farklı konuları ele aldığı öyküleri de mevcuttur ve bunlardan en sık işlenen konular doğrultusunda incelememiz beş bölümde yapılmıştır. Tezimizin ilk bölümünde eserlerinin daha iyi anlaşılması amacıyla yazarın yaşamı, çalışmaları ve diğer yazarların veya eleştirmenlerin Senkovski hakkındaki görüşleri ile ilgili bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümde Senkovski nin iki yıl süren Doğu seyahati sonucu edindiği izlenimleriyle birlikte Doğu ile ilgili bilgilerini aktardığı Türk Çingene, Şiirsel Dünya Seyahati, Ebsambul, Suriye Anıları ve Antar adlı öyküleri incelenecektir. Bu öyküler Türk ve Arap kültürünü hem detaylı olarak hem de objektif bir biçimde aktarması açısından oldukça önemlidir. Üçüncü bölümde fantastik öyküler yer almaktadır. Yazarın, öykülerinde kullandığı fantastik ögeler, toplum ve edebiyat ile ilgili eleştirilerini barındırmaktadır. Bu eleştirilerine ait değerlendirmeler iki alt başlıkta toplanmıştır. Birinci alt başlık Hayali Yolculuklar da Batı bilimine duyulan hayranlığa ve dönem toplumuna dair ironik bir tutum çerçevesinde getirdiği eleştirilerine yer verilmiştir. İkinci alt başlık Akıl Dışı Ögeler de Senkovski nin akıl dışı ögeler doğrultusunda edebiyat dünyasına ve kendisine olumsuz bir tutum içerisinde olan yazarlara karşı bir sesleniş ya da cevap niteliğinde olan öyküleri incelenecektir. İncelenecek bu öyküler arasında Denetçi Bir Ruhun Serüvenleri, Medvejiy Adasına Bilimsel Bir Seyahat, Etna Dağı na Duygusal Bir Seyahat, Şeytanın Huzuruna Çıkış, Ev Cinin Notları ve Kitapların Kafaya, Kafaların Kitaba Dönüşmesi yer almaktadır. Dördüncü bölümde dönemin sosyete insanı ele alınacaktır. Sosyete toplumunda kadınların yeri, evlilik, manevi değerlerdeki kayıp gibi problemler

11 2 yazarın toplumla ilgili eleştirilerinin odak noktasını oluşturmaktadır. Bu başlık altında Birkaç Saat İçinde Bir Kadının Bütün Hayatı, Peterburg Adetleri, Eğitimli Konuşma Kuramı isimli öyküler ele alınacaktır. Son bölüm olan beşinci bölümde ise yazarın öykülerinde sıklıkla görülen üslup ve anlatım özelliklerine değinilecektir. Uzun ve karmaşık cümle yapıları, eş anlamlı sıfatlar kullanarak betimlemeler oluşturması gibi onun üslubunu yansıtan örnekler verilmeye çalışılmıştır. Hemen her öyküsünü hicivsel ve ironik bir tutumla kaleme alan yazarı çağdaşlarından farklı kılan ve yazarın çağdaşlarıyla benzerlik gösterdiği noktalar ele alınacaktır. Öykülerin Türkçe çevirileri bulunmadığından dolayı incelemelerde eserlerin orijinalleri kullanılmıştır. Ulaşılan çıkarımlara ya da varsayımlara destek olması amacıyla eserden alıntılar Türkçe çevirileriyle birlikte verilmiştir. Metin içerisinde ulaşılan sonuçlara destek olması açısından başka araştırmacıların ve eleştirmenlerin konu ile bütünlük sağlayan yorumları da kaynak olarak gösterilmiştir.

12 3 2. OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN HAYATI VE ESERLERİ ( ) Tarihimizde meydana gelmiş pek çok olay, Doğu nun incelenmesi ile aydınlığa kavuşacaktır. Osip İvanoviç Senkovski Osip İvanoviç Senkovski (İosif-Yulian Senkovski) 19 Mart tarihinde, Vilnius tan elli verst uzaklıktaki Antokolon malikânesinde dünyaya gelir. Svyatıy İosif (Aziz Yusuf) gününde dünyaya geldiği için, ona İosif-Yulian adı verilir 1. Aslen bir Leh olan Senkovski, Polonya da eskiden beri bilinen Sabrevski ailesine mensuptur. 2 Annesinin Belaruslu bir aileden geldiği bilinmektedir. 3 Senkovski nin ataları kendi dönemlerinin ünlü yazarları, askerleri ve diplomatlarıdır. Dedesi, Lehistan kralı Stanislav Ponyatovski ile yakın ilişkiler içinde bulunmuş ve Yekaterina döneminde ona Petersburg ta eşlik etmiştir 4. Oldukça zengin olan Senkovskiler, şatafatlı bir yaşamın ve dikkatsizce para harcamanın sonucu yoksul düşer. Babasının ölümü ile birlikte annesi iki küçük çocuğuyla dul ve neredeyse parasız kalır. Bilgisi ve elinde kalan az miktardaki parası, annesinin sahip olduğu tek şeydir ve bunları, geleceğinin parlak olacağı önceden belli olan küçük oğluna adar. Kızını da Vilnius taki Vizitantinok Manastırı nda okutur. Senkovski, döneminin diğer soylu çocukları gibi ilköğrenimini evde tamamlar ve annesi onun ilk öğretmeni olur. Daha sonra, ablasının eşi Profesör G. E. Groddeck onun eğitimi için yardımda bulunur ve sıra dışı gördüğü bu çocukla ilgilenmek profesörün hoşuna gider. Kıvrak zekâsı, profesörü adeta büyüler. Adelaida Senkovskaya biyografik notlarında eşinin, profesörün Osip İvanoviç i diğer çocukların onun yanında övülmesine izin vermeyecek kadar sevdiğini 1 Solovyev, Ye. A. (). O.İ. SENKOVSKİ. Ego jizn i literaturnaya deyatelnost. Peterburg: Tipografiya S. N. Hudekova, 31 2 Koşelev. V.A., Novikov A.E. (). Zakusivşaya udila nasmeşka. O. İ. Senkovski. Soçineniya Barona Brambeusa. Moskova: Sovetskaya Rossiya, 5 3 İnternet: Dudışkin, S.S. (). Senkovski diletant russkoy slovesnosti. adresinden tarihinde alınmıştır. 4 Solovyev, a.g.e., 31

13 4 anlattığından bahseder. 5 Profesör Groddeck, parlak bir gelecek vaat eden bu öğrencisi ile gurur duyar, onu Vilnius Üniversitesi ne hazırlar ve eğitim hayatı boyunca yanında olur. Senkovski bu üniversitede doğu bilimci Profesör İokim Lelevel ve fizyoloji alanında profesör olan Andrey Snyadetski ile tanışır. Küçük yaştan beri felsefe ile ilgilenen Osip İvanoviç, Lelevel ve Snyadetski sayesinde Doğu çalışmalarına merak duymaya başlar. Henüz 18 yaşında iken Lokman Hekim in fabllarını Arapçadan Lehçeye çevirerek, ilk çevirisini yapmış olur. 6 Daha sonraları Süryani hiciv yazarı Lukianos un hikâyelerini Arapçadan Lehçeye çevirir. 19 yaşında iken İranlı ünlü şair Hafız ın şiir kitabı üzerine Farsça bir eleştiri yazar. Bu çalışkanlığı ve üstün yetenekleri, Senkovski nin üniversiteyi yaşıtlarından önce bitirmesini sağlar. Osip İvanoniç in edebiyattaki ilk deneyimleri de öğrencilik yıllarına dayanır. Profesör Snyadetski nin başkanlığındaki bir edebiyat topluluğu olan Tovarişçestvo şçubravtsev (Çılgınlar Topluluğu) tarafından çıkarılan Uliçnıye vedomosti adlı Leh mizah dergisinde pek çok faaliyette bulunur. Vilnius Üniversitesi, doğu alanında çalışmalar yapacak bir öğrenci arayışına girer ve bir katılım ilanı yayınlar: Kadim Fars ve Türk filolojisi çalışan, Arapça, Farsça, Türkçe bilen ve bu alanda kısa sürede önemli başarılar elde edecek yeteneklere sahip bir öğrenci. 7 Senkovski, üniversitesi tarafından bu çalışmalara oldukça uygun bir öğrenci olarak seçilerek, Doğu seyahatine çıkma fırsatı yakalar. Doğu seyahatine gitmeden önce, yaşça kendinden büyük Vilniuslu bir bayan ile evlenir. Maddi durumu oldukça iyi olan bu bayan, Senkovski nin Doğu seyahati için maddi destek sağlar. 8 Bu seyahatten döndükten sonra da bir saray bankacısı olan Baron Rall in kızı Adel Aleksandrovna ile ikinci evliliğini yapar. Senkovski nin yılında başlayan Doğu seyahati iki yıl sürer ve bu iki yıl süresince Türkiye, Suriye ve Mısır da bulunur. Lübnan ve Suriye de yaşayan ve Katolik Kilisesine bağlı olan Marunîler ile birlikte Ayn Tur Manastırında kaldığı süre 5 Senkovskaya, A. A. (). Osip İvanoviç Senkovski (Baron Brambeus). Biografiçeskiye zapiski ego jenı. Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk, Serikoff, N. (), Thinking in a different language: the Orientalist Senkovskii and Orientalism. Acta Orientalia Vilnensia, Sayı, , Koşelev, Novikov, a.g.e., 5 8 Solovyev, a.g.e., 35

14 5 zarfında, Arapça öğrenme merakı uyanır. 9 Buralarda geçirdiği vakit içerisinde Türkçe ve Arapçayı çok iyi derecede öğrenir. Öyle ki, düzgün aksanı ve dili hatasız bir şekilde konuşması sayesinde, kaldığı şehirlerdeki yerliler onun yabancı olduğunu anlamaz. Dilin konuşulduğu yerlerde yaşayarak, bu dile mensup ulusların kültürünü, geleneklerini, yaşam ve düşünce tarzları hakkında da derin bilgi sahibi olur. Türkçe ve Arapça dışında Süryanice, İtalyanca ve çağdaş Yunanca öğrenir. Daha sonra Uzak Doğu ya merak salarak Çince, Moğolca ve Tibetçe öğrenir. Bu seyahat, Senkovski nin üzerinde büyük bir etki bırakır. Onun bu seyahati sadece bilimsel bir amaç içermez. Doğu ya Polonya ve Türkiye arasındaki tarihi bağlar üzerine materyaller toplamak amacıyla gider. Seyahatinin bu yönünü de şu sözleriyle ifade eder: Tarihi ilişkileri, sadece Hıristiyan topluluklarla olan ilişkilere indirgememek gerekir, çünkü dünya sadece bu milletlerden ibaret değil. Doğu bilimleri sadece ticari, siyasi ve dini ilişkilerde önemli değil. Alışkanlıklarımız ve kurallarımızın bazılarına, hatta dilimize bir bakarsak atalarımızın Doğu halklarıyla sıkı sıkıya bağlı olduğu görülür. Tarihimizde yer alan pek çok olay, ancak Doğu nun incelenmesiyle aydınlığa kavuşacaktır. 10 Senkovski, Suriye de yaklaşık yedi ayını geçirir ve Kasım de İskenderiye ye geçer. Burada ve Kahire de yaklaşık üç ay kalarak yerel ağzı öğrenir. Şubat de Nil in yukarısına giderek, piramitleri ve kadim Mısır ın tarihi kalıntılarını görür. Afrika da yukarı Etiyopya ve Sudan ı gezer. Doğuluların adlandırdıkları üzere Yusuf Bey, Doğu kıyafetleri içinde başında çalması ve düzgün Suriye lehçesi ile Arapça konuşarak, güvenli bir şekilde Nil Ovası halkının yaşayışları ve kültürleri üzerine gözlemler yapar. Türkiye ye seyahati sırasında Senkovski, antik şehirlerde M.S yüzyılda yaşamış bir gezgin ve coğrafyacı olan Pausanias ın Yunanistan Üzerine Notlar (Graeciat Descriptio) adlı eserindeki başlıklardan yola çıkarak gezer. Mektubundaki yer adlarını da Türkçeden ziyade Yunanca olarak verir: İzmir-Symrna, Çanakkale-Dardanelle. 11 Senkovski, İstanbul da bulunduğu süre zarfında Rus elçisi Kont Stroganov ile görüşür. Stroganov, Senkovski nin yeteneklerine hayran kalır ve diğer 9 Kaverin, V.A. (). Baron Brambeus: istoriya Osipa Senkovskogo, jurnalista, redaktora Biblioteka dlya çteniya, Moskova: Nauka, Kaverin V.A., a.g.e., Serikoff, a.g.y.,

15 6 çalışmalarını da engellemeden, onun Dışişleri Bakanlığı nda elçilik tercümanı olarak çalışmasını teklif eder. Stroganov un bu teklifi Senkovski ye çalışmalarını yürütebilmesi açısından oldukça cazip gelir. Bilimler Akademisi öğretim üyesi H. D. Fren tarafından sınava tabi tutulur. Fren, Senkovski nin Arapça konuşup yazabilmesine hayran kalır Sınavı başarıyla geçen Osip İvanoviç tercümanlık görevine atanır. Göreve başladıktan bir süre sonra Sudan a gönderilir. Müslüman Doğu nun ticaretini, coğrafyasını, tarihini ve siyasetini inceler ve bu bilgiler, Doğu nun genel bir dış politika sorunu olduğu 20 li yıllarda Rusya da kullanılır. Bu dönemde Yunan ayaklanması en kızgın dönemindedir ve Kahire de Hıristiyanlara karşı bir ayaklanma hazırlıkları baş gösterir. Bu yüzden de Senkovski nin acilen Avrupa ya dönmesi istenir ve 22 Temmuz de Avusturya ya ait bir ticaret gemisiyle Mısır dan ayrılır 13 ve Peterburg a gönderilir. Senkovski Peterburg a döndüğünde, Peterburg Üniversitesi ona Doğu dilleri bölümünde çalışması konusunda bir teklifte bulunur. Senkovski ilk başta bu teklifi kabul etmek istemez, çünkü sürekli yerinde oturması gereken bir iştir. Fakat kendini geliştirmesi açısından oldukça faydalı, ayrıca saygın bir meslek olduğu ve Dışişleri Bakanlığı nın üyesi de sayılacağı için bu teklifi reddetmez. Çünkü Polonya daki üniversiteler Senkovski ye araştırmalarında destek çıkmaz ve onu bir akademisyen olarak kabul etmez. Bu durumun nedeni, Senkovski nin Doğu üzerine çok fazla araştırma yapmasının Polonya da onunla ilgili iyi bir izlenim yaratmamasıdır. Kendi ülkesinin tarihine değil de Doğu ülkelerinin tarihleri ve kültürlerine bu kadar merak duyması Leh hükümetini rahatsız eder. Rusya da yaşamaya başladığı dönemde ise Rus hükümeti onun bir ajan olmasından şüphe duyar. 14 Ancak Senkovski ile ilgili bu şüphelerin dışında tutulması gereken bir gerçek vardır: onun, döneminin meslektaşları arasında Arap dünyasını gezip görmüş, oralarda yaşamış tek profesör olmasıdır. 15 Bu özelliği ona bir ayrıcalık kazandırır ve nihayetinde Peterburg Üniversitesi nin Türk ve Arap dili kürsülerinde göreve başlar. Burada birkaç yılını özellikle Çince, Tibetçe, Mançurca, Moğolca 12 İnternet: Savelyev, P. S. (), O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden tarihinde alınmıştır 13 İnternet: Savelyev, P.S. (). O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden da alınmıştır. 14 Kaverin, a.g.e., Serikoff, a.g.y.,

16 7 gibi Doğu dillerini öğrenmekle geçirir. Yine bu dönemde, öğrenciyken yaptığı çalışmalarını Latince, Arapça, Farsça, Fransızca ve Lehçe olarak yayımlar. O dönemde Rusya, Türkiye ile savaş halinde olduğundan dolayı, Rus Askerleri İçin Türkçe Cep Kitabı (Karmannaya knijka dlya russkih voinov, ) adı altında Türkçe konuşma kılavuzu hazırlar. 16 Altın Orda tarihi üzerine çalışıp, yeni bir Arapça sözlüğü de hazırlar. Senkovski nin Doğu dilleri alanında diğer bir katkısı ise Rusya-İran Savaşı sırasında getirttiği Farsça kaynaklar olur Rusya-İran Savaşı Senkovski için Farsça kaynaklara ulaşmak açısından büyük bir fırsat olarak görülür. Bu doğrultuda, İran da görev yapmakta olan Rus subay İ. İ. Dibiç e Doğu ile ilgili pek çok kaynağın bulunduğu Erdebil kütüphanesinin Farslardan alınması gerektiğini ifade eden bir mektup gönderir. Hocası Profesör Lelevel e de 18 Nisan tarihli mektubunda Yakın zamanda bütün Avrupa nın bilim için oldukça önemli olan bu keşifle gümbürdeyeceğini umuyorum. diye yazar. Senkovski nin bu ricası kabul edilir ve Erdebil Kütüphanesi ile pek çok Arapça ve Farsça el yazmaları, İran ile yapılan barış anlaşması ile Rusya ya geçer. 17 Genç yaşta böylesine faydalı çalışmalar yapan Senkovski, pek çok üniversiteden teklifler almaya başlar. Vilnius ve Krakov Üniversiteleri, Fransa, İngiltere ve İrlanda daki eğitim toplulukları Senkovski yi üyeleri olması için davet ederler. Yabancı eğitim dergileri onun yazılarına ve seyahatleri esnasında elde ettiği bilgilere yer verirler. Bilimsel çalışmalardan biraz uzaklaşmak için Severnaya Pçela adlı dergide ve diğer bazı dergilerde makaleler yayımlar. Çalışmalarıyla ismini duyuran bu genç profesörün Rus edebiyatında yer alması, Doğu seyahatine çıkmadan önce, henüz üniversite öğrencisiyken tanıştığı Faddey Bulgarin ( ) sayesinde olur. Senkovski nin yazıları, Doğu edebiyatından yaptığı çevirileri Bulgarin in Severnıy Arhiv adlı edebiyat yıllığında yer almaya başlar yılında derginin ilk sayısında Sudan ve Yukarı Etiyopya ya Seyahatlerden Kısa Notlar (Kratkoye naçertaniye puteşestviya v 16 Senkovskaya, a.g.e., Kaverin, a.g.e., 37

17 8 Nubiyu i Verhnyuyu Efiopiyu) adlı gezi notu yayımlanır F. V. Bulgarin, Senkovski nin bu seyahati boyunca elde ettiği değişik ve ilginç izlenimlerini oldukça faydalı bulduğu yorumunu yapar ve böylece Senkovski nin Rus edebiyatında adı ilk kez Bulgarin in bir yazısında geçmiş olur. Bulgarin, Senkovski için hem Polonya ile bağlantılarını sağlayacak hem de edebi kariyerinde ona yol gösterecek bir kişidir. Leh gazetecilik geleneğini Rus topraklarındaki ilk tecrübelerinde kullanmak için Bulgarin in yayınları ve bağlantıları oldukça uygundur. 19 Böylece genç profesör yılında Bulgarin sayesinde Rus Yazarlar Topluluğu (Obşçestvo russkih pisateley)na dâhil edilir. Bu toplulukta Senkovski pek çok yazarla ve özellikle o dönemde romantik akım çizgisinde yer alan ünlü yazarlardan A. A. Bestujev-Marlinski ile bir araya gelir. Sovyet dönemi modernist yazarlarından A. M. Remizov un bahsettiği üzere, Senkovski, Bestujev-Marlinski ye Lehçe öğretir, Marlinski de onun Rusçadaki hatalarını düzeltir. 20 Senkovski nin edebiyata girdiği li yıllar, Rus edebiyatında Romantizm akımının hâkim olduğu bir dönemdir. Bu dönemde yazarlar, eserlerinde toplumsal gerçekleri yansıtmaktan ziyade eserlerinin edebi açıdan keyif verici olmasına dikkat ederler. Sade bir dili tercih ederek halkın anlayabileceği bir üslup oluşturma amaçlarına karşın, eserleri yine eğitimli olan soylu kesim tarafından okunabilir. Senkovski sadece soylu kesime hitap eden edebiyata karşı çıkarak, yazdıklarının toplumun her kesimince okunması gerektiğini düşünür. 21 Ancak bu düşüncesi özellikle V. F. Odoyevski yi rahatsız eder. Gelenekçi ve soylu bir kişilik olarak Odoyevski, edebiyatın orta ya da alt sınıfa değil, yüksek zümredeki kişilere hitap etmesi gerektiğini savunarak bu görüşünü Senkovski yi hicvetme amacıyla yazdığı bir makalesinde dile getirir: Eğitim, toplumun en alt seviyesine kadar indi. Basit bir zanaatkâr bile olamayacak kişiler bilgin ve edebiyatçı olma iddiasında bulunuyor. Bu kişiler neredeyse her gün bizim akademilerimizin onlar için kapalı olan kapıları önünde toplanıyorlar ve bağırışlarıyla yoldan geçenlerin dikkatini çekmeye çalışıyorlar İnternet: Reytblat, A.İ. (). Faddey Bulgarin: İdeolog, jurnalist, konsultant. Moskova: Novoye literaturnoye obozreniye adresinden da alınmıştır. 19 Kaverin, a.g.e., Koşelev, Novikov, a.g.e., 7 21 Solovyev, a.g.e., Kaverin, a.g.e., 68

18 9 Senkovski nin Rus edebiyatına giriş yaptığı bu dönemde A. S. Puşkin, M. Yu. Lermontov, N. V. Gogol, V. F. Odoyevski, A. A. Bestujev-Marlinski, V. G. Belinski gibi güçlü isimler yer alır. Böyle güçlü isimlerin arasında edebiyatta yer alabilmek Senkovski için oldukça zordur, fakat Puşkin, A. V. Drujinin gibi pek çok çağdaşı onu sanata ve bilime olan merakı, donanımı ve bilgisiyle oldukça yetenekli biri olarak görür. Senkovski nin Rus edebiyatındaki ilk deneyimi Doğu Öyküleri (Vostoçnıye povesti) serisidir. Bu döneme kadar Senkovski, sadece Leh bir yazar olarak bilinmekte ve fazla tanınmamaktadır. A. A. Bestujev Marlinski ve K. F. Rıleyev tarafından Peterburg da çıkarılan Polyarnaya zvezda adlı Dekabrist edebiyat yıllığında yılında Bedevi (Beduin) adlı öyküsü yayımlanır yılında bir Dekabrist edebiyat yıllığında Kula Atın Yiğidi (Vityaz bulanogo kon ya) adlı öyküsü çıkar. Bu öykü Puşkin in dikkatini çeker ve Bestujev-Marlinski ye bir mektubunda şöyle yazar: Arap masalı bir harika; bu Senkovski ye sahip çıkmanı tavsiye ederim. 23 Doğu öyküleri bir seri olarak yayımlanmaya devam eder ve yılında Tahtadan Güzel (Derevyannaya krasavitsa), Gerçek Gönül Yüceliği (İstınnoye velikoduşiye), Nankörlere Bir Ders (Urok neblagodarnım) adlı doğu öyküleri yayımlanır. Bu öykülerin Rusçaya çevrilmesinde Senkovski ye A. A. Bestujev- Marlinski nin büyük yardımı dokunur. 24 Osip İvanoviç Rus edebiyatındaki en büyük çıkışını İngilizceden çeviri olarak yayımladığı Hacı Baba Londra da (Hadji-Baba v Londone) sayesinde yapar yılında Severnaya pçela adlı dergide çıkan bu öykü İran, Ermenistan ve Mısır seyahatleri ile ünlü İngiliz diplomat James Justinian Morier in The Adventures of Hajji Baba of Ispahan () adlı eseridir. Elçilik göreviyle bulunduğu İran da Fars halkının gelenek ve göreneklerini anlattığı bu kitabın Rusça çevirisinin basımını Smirdin üstlenir. Kitap, yılında dört bölüm halinde yayımlanır. Kitap, çok büyük bir başarı getirir ve Smirdin bu çeviriyi rubleye satın alır Bu çevirinin başarısından oldukça memnun olan Senkovski, kitabın ilk bölümü Hacı Baba Türkiye de ve İran da (Hadji-baba v Turtsii i Persii) yı da çevirmeye karar verir. 23 İnternet: Puşkin, A. S. (). Polnoye sobraniye soçineniy. Tom 10, Leningrad: Nauka, adresinden da alınmıştır. 24 Kaverin, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 56

19 10 İran ve Türkiye seyahatlerini de içine katarak, yılında yayımlar. 26 Bu bölüm ilk çeviri kadar ses getirmez, ama Senkovski nin Smirdin tarafından fark edilmesini sağlar yılıyla birlikte Senkovski nin ünü doruğa ulaşır. Dekabrist şair V. K. Kühelbeker 9 Temmuz tarihli mektubunda Nikolay Glinka ya Senkovski nin eserleri hakkında şunları yazar: Senkovski toplumumuzda ümit verici bir olgudur. Yetenekli, tasviri zengin, ayrıca bilge kişiliğine diyecek yok. Fakat kuramları hiçbir işe yaramıyor. Rus diline dair ileri sürdüğü savlar hiç de yerinde değil. 27 Senkovski, farklı dillerden yaptığı edebi çeviri faaliyetlerinin yanı sıra akademik çalışmalarda da bulunur. Eski Rus elçisi Baron Meyendorf un Buhara da görev yaptığı esnada bulduğu Buhara Tarihi adlı Farsça kitap içerisindeki Fransızca tarihi belgelerden bir seçme oluşturarak, Genel Hun, Türk ve Moğol Tarihine Kısaltılmış Büyük Buhara ve Kısa Özbek Hükümdarlığı Tarihini İçeren Ek (Pribavleniye k vseobşçey istorii gunnov, turkov i mongolov, soderjaşçeye v sebe sokraşçennuyu istoriyu vladıçestva uzbekov i Velikoy Buharii, ) başlığıyla yayımlar. Bu kitaba Farsça bir önsöz ekleyerek, yılında üniversite programına dâhil eder. Çalışma, Avrupa bilim dergilerinde övgüyle karşılanır. Fransız bir dilbilimci ve doğubilimci olan Silvester de Sacy, Journal des Savants dergisinde çıkan bir makalesinde Senkovski ile ilgili şu yorumda bulunur: Bay Senkovski nin eseri, Çince dâhil pek çok Asya dillerinde mevcut çok sayıdaki belgeyi ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda Doğu edebiyatı alanında daha güzel şeyler ortaya çıkarıyor. Böylece, yazardan pek çok şey beklemek mümkün oluyor. 28 Senkovski nin yılına kadar yazmış olduğu akademik eserler, bilim dünyasında ona ün kazandırır. Ağustos da Krakov Üniversitesi nden felsefe alanında doktora unvanı alır, Aralık de Petersburg Edebiyat Severler Topluluğu ndan (Volnoye obşçestvo lyubiteley slovesnosti) doktora alır te Varşova Bilim Severler Topluluğu (Obşçestvo lyubiteley nauk) na asil üye seçilir de Londra da bulunan Asyalılar Topluluğu (Aziatskoye obşçestvo) na, 26 İnternet: Savelyev, a.g.e. 27 Kaverin, a.g.e., İnternet: Savelyev, P. S. (). O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden da alınmıştır

20 11 Aralık de ise Peterburg Bilimler Akademisi ne misafir öğretim üyesi seçilir. Yine yılında Peterburg Sansür Komitesi nde sansür üyesi olarak görev yapmaya başlar. Hoşuna giden eserleri bir sansür görevlisi olarak değil de bir bilim adamı olarak inceler ve kendi düşüncelerini ekler. Eklediği fikirlerin esere dâhil edilip edilmemesini de yazarın kendisine bırakır. Örneğin, Rus devlet adamı A. İ. Lyovşin in Kırgız-Kaysats Steplerinin Tasviri (Opisaniye Kirgiz-Kaysatskih stepey, ) adlı sansürlenmiş eserine Kırgızlar hakkında oldukça önemli notlar ekler. Senkovski edebiyat çalışmaları için Tyutyuncu-oglu, T.-O., O.O.O., Sel, B.B., Osip Morozov, A. Byelkin, Karlo Karlini, Jenihsberg, P. Snegin gibi takma adlar kullanır ve bunlardan en bilineni Baron Brambeus tur. Baron Brambeus takma adının ortaya çıkışında birkaç farklı hikâye mevcuttur. Eşi Adelaida Aleksandrovna Senkovskaya, bu ismin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatır: Yanımızda Grigoriy adında bir uşağımız yaşardı. Kitap okumayı çok severdi ve her boş anını okumaya ayırırdı. Çok sevdiği bir kitabı vardı ve kitabın başkahramanı İspanya kralı Brambeus idi. Grigoriy kitabı okumaya öyle dalardı ki, Osip İvanoviç in onu çağırdığını bazen duymazdı. Bu yüzden eşim ona Brambeus adı ile seslenmeye başladı. Brambeus ismini bu kadar çok tekrar ettiği için de takma ad olarak Senkovski nin aklına ilk gelen isim bu oldu. 29 Senkovski nin öğrencisi Pavel Savelyev ise bu takma adın başka bir şekilde ortaya çıktığını anlatır: Profesör, öğrencilerine Türkçe derslerinde Rusça-Türkçe çeviri yaptırıyordu. Bu çeviri dersinin metni bazen Cesur Şövalye Frantsıl Venetsian Hakkında Bir Hikâye (Skazka o hrabrom rıtsare Frantsıle Venetsiane) olurdu ve bu öykünün başkahramanı kral Brambeus idi. 30 Osip İvanoviç, Baron Brambeus takma adını ilk defa, Novosel ye adlı dergide Şeytanın Huzuruna Çıkış (Bol şoy vıhod u Satanı, ) ve Yabancı Kadın (Neznakomka, ) öykülerinde kullanır. 31 Tyutyuncu-oglu Mustafa Aga takma adını ise yılında Severnaya pçela nın yayımcılarından Bulgarin e, Avusturyalı ünlü doğu bilimci Hammer in ( ) Rusların Kökeni Üzerine (Sur les origines russes, ) adlı 29 Senkovskaya, a.g.e., İnternet: Savelyev, a.g.e. 31 Kaverin, a.g.e.,

21 12 makalesini eleştirme amacıyla gönderdiği Gerçek Bir Türk Filozofu Tütüncüoğlu Mustafa Ağa nın Severnaya Pçela nın Editörü Faddey Bulgarin e Mektubu (Pis mo Tyutyundju-Oglu-Mustafa-Aga, nastoyaşçego turetskogo filosofa, k Faddeyu Bulgarinu, redaktoru Severnor pçelı ) nda kullanır. 32 A. Byellkin takma adını yılında Biblioteka dlya çteniya da yayımlanan Türk Çingene (Turetskaya tsıganka) adlı öyküsünde kullanır. Bu isimde A. S. Puşkin ( ) in Byelkin Öyküleri (Povesti Byelkina, ) ne bir gönderme vardır. Çünkü bu eser, V. G. Belinski ( ), M. P. Pogodin ( ) gibi eleştirmenlerce, Puşkin in yeteneğinin düşüşe uğradığının bir göstergesi olarak kabul edilir. 33 Bu dönemde de Senkovski dergicilik alanında çıkış yapar. Aynı takma adla yılında Sosyete İçin Kayıp Bir Öykü (Poteryannaya dlya sveta povest ) çıkar. Senkovski nin burada sosyete öyküleri üzerinden A. S. Puşkin ve M. P. Pogodin i eleştirdiği söylenmektedir. 34 Puşkin, öykü içerisindeki bu göndermeyi fark ederek, Mayıs tarihli mektubunda Pogodin e şunları yazar: Biblioteka dlya çteniya nın son sayısını şimdi aldım ve Byelkin takma adlı bir öykü gördüm, sizin adınıza rastladım. Bu öyküyü okuyup, bu Byelkin in benim Byelkin im olmadığını ve Senkovski nin saçmalığına cevap vermeyeceğimi size hemen açıklamak isterim. 35 Senkovski nin eserlerinde Polonya da aktif olarak yer aldığı Şubravstvo topluluğunun etkileri yer alır. yy. aydınlanmacı edebiyat düşüncesini ve dilde sadeliği temel alan bu topluluğun görüşleri ile Senkovski nin edebi bakış açısı birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu ekol, onun edebi faaliyetlerinin ve Biblioteka dlya çteniya dergisinin oluşumunda önemli bir rol oynar. 36 Şubravstvo topluluğu toplumdaki kusurları hicivsel bir dille yansıtmayı amaçlar. Bu toplulukta yer alan yazarların takma isimlerini mitolojiden seçtikleri, eserlerinde fantastik öğelere yer verdikleri dile getirilir. 37 Bu doğrultuda Şubravstvo, Senkovski için gerçek bir edebi ekol haline gelir. Onun nüktedan takma isimleri, ironik tutumla kaleme aldığı 32 Kaverin, a.g.e., Fomiçyova, a.g.e., İnternet: O. İ. Senkovski: Bibliografiçeskaya spravka da alınmıştır. 35 Fomiçyova, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e.,

22 13 öğretici öyküleri, V. F. Odoyevski ( ) nin saçma saydığı 38 fantastik öyküleri bu ekolün izlerini taşır. Şubratstvo ekolü Senkovski nin sadece öykülerinde yer edinmez, aynı zamanda makalelerinde ve eleştirilerinde de yer alır. Senkovski, sentimentalizm ve romantizm akımları ile dalga geçerek, edebiyatta Fransız ekolü ve etkisine karşı çıkar. Bu nedenle, V. A. Kaverin, Senkovski nin kaleme aldığı metinlerin Şubravstvo ekolü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. 39 Bu ekol doğrultusunda Senkovski, iyi bir edebiyatçının çok sayıda yeni ve güzel eser vermesi, güçlü ve güvenilir fikirler paylaşması, çağdaş edebiyatı en somut ve besleyici kavramlarla canlandırabilmesi gerektiği fikrindedir. Edebiyat alanında üretken olabilmenin, orijinal ve faydalı eserler ortaya koyabilmenin önemini vurgular. Onun edebiyata dair bu fikirleri oldukça önemlidir. Dönemin ünlü eleştirmenlerinden Drujinin de Senkovski nin bu düşüncesini tasvip ettiğini, Ye. A. Ahmatova ya yazdığı bir mektubunda şöyle anlatır: Senkovski nin eleştiriye dair görüşlerini tamamen paylaşıyor ve katılıyorum. Sadece eleştirileri değil, bilimsel makaleleri, seyahat notları, öyküleri, hatta İngiliz romancılarından aldığı noktalar da hoşuma gidiyor. Gogol den sonra, bütün edebiyatçılarımızın önünde Senkovski ye saygı duyuyorum. 40 Senkovski nin sarkastik ve şüpheci bir insan olarak hayata karşı ironik bakış açısını eserlerine yansıtması onu diğer yazarlardan farklı kılar. Ancak ironik ve satirik üslubundan ötürü A. S. Puşkin, N. V. Gogol, A. S. Griboyedov gibi pek çok isimle polemiğe girer ve neticede edebiyat dünyasında yalnız kalır. Belinski, onun bu yönünü şöyle eleştirir: Baron Brambeus bir insan düşmanı. Herkesle alay ediyor ve dalga geçiyor. İnsanlardan nefret eden kişiler ikiye ayrılır: insanlardan nefret ederler, çünkü onları çok fazla severler; diğerleri ise kendi hiçliklerini hissedip öç alıyormuşçasına hışımlarını kendilerinden daha yüksek konumda olan herkesten almaya çalışırlar. Şüphesiz Baron Brambeus insanlardan nefret eden kişilerin ikinci grubuna giriyor Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Belinski, V.G. (). Literaturnıye meçtaniya. adresinden da alınmıştır.

23 14 Drujinin ise Senkovski nin edebiyat alanındaki yalnızlığının, onun üslubundan kaynaklanmasını şöyle değerlendirir: Rus edebiyatı Senkovski nin ironisini ve soğukkanlılığını oldukça uzak buldu. Senkovski, edebi topluluklara değil de sadece edebiyatçının kendisine değer verilmesi gerektiğini düşünerek hata yaptı. Edebiyattaki yalnızlığı, onun zayıf yönünü herkese gösterdi. 42 A. P. Milyukov da Senkovski nin eserlerinde yer alan güldürü unsurlarını eleştirir: Senkovski nin eserlerinin tümünde hüküm süren motif, güldürüdür. Fakat nasıl ve neye gülmüştür? 43 A. A. Grigoryev, Senkovski nin bu tarzıyla yy. ikinci yarısının bayağı, küçük düşürücü ve iğneleyici yayımcılığının öncüsü sayılabileceği yorumunu yapar. 44 Senkovski nin edebiyattaki yalnızlığının diğer bir nedeni, onun kendine çok fazla güvenmesi, başında kendisinin olduğu bir edebiyat topluluğu oluşturarak bu topluluğu kendi yönlendirme isteğiyle açıklanır. Senkovski, halka hitap etmek ister. Okuyucu, eserlerde hiciv ve nükte unsurlarını görmek istediğinden, eserlerini bu doğrultuda yazarak, okuyucusunu eğlendirmeyi ve güldürmeyi başarır da. İğneleyici ve alaycı üslubuyla edebiyat çevrelerince dışlanmasına karşın Osip İvanoviç Rus okuyucusu tarafından sevilir, nüktedan ve okuyucusunu düşünmeye sevk eden öyküleri keyifle okunur. 45 Ancak eserlerinde toplumsal meselelere hiç değinmediği, daha ziyade edebiyat çevrelerine göndermelerde bulunduğu için halka hitap etme amacının büyük bir başarıyla sonuçlandığı söylenemez. Drujinin e göre, onun bu yazdıkları Rus edebiyatı için hiç faydalı değildir. 46 N. V. Gogol, ve Yıllarında Dergicilik Hareketine Dair (O dvijenii jurnal noy literaturı v i godu) adlı makalesinde Senkovski nin birer hiciv yazısı (fel yeton) niteliğindeki eserleri hakkında şu görüşlerini ifade eder: 42 Kaverin, a.g.e., Milyukov, A. P. (). Znakomstvo s Senkovskim. Otrıvok iz vospominaniy. İstoriçeskiy Vestnik, Tom 1, No.1, adresinden da alınmıştır. 44 Grigoryev, A.A. (). Vospominaniya. Moskova: Direkt Media, İnternet: Pisarev, D.İ. (). Oteçestvennıye zapiski goda, Senkovski diletant russkoy slovesnosti C. Dudışkina. adresinden da alınmıştır. 46 Solovyev, a.g.e., 58

24 15 Senkovski nin edebiyat hakkındaki düşüncelerine bir bakalım. Tek bir okuyucu bile Senkovski nin eserlerinin ruhunu sardığını söyleyemez herhalde. Eleştirilerinde ne olumlu ne de olumsuz bir görüş yer alıyor. Bugün bir şey hoşuna gidiyor, yarın onu güldürü aracı olarak kullanıyor. Niye yazdığı sorulduğunda ise o an öyle düşündüm diyor. Çünkü Senkovski söyleyeceği şeyler üzerine yeterince düşünmüyor. Bir önceki makalesinde ne yazdığını bile hatırlamıyor. 47 S. S. Dudışkin, Senkovski nin bu kadar donanımlı ve yetenekli biri olmasına rağmen edebiyat dünyasında tutunamadığına ve hızlı bir şekilde unutulduğuna değinir. Bunun nedeni olarak, Senkovski nin Rus edebiyatında Ruslar için değerli olan duygu ve düşünceleri reddetmesi ve eserlerinde yer vermemesini gösterir. 48 Senkovski nin Rus değerlerini benimsememesini ise A.V. Drujinin şöyle açıklar: Senkovski hiçbir zaman ne eski ne de çağdaş Rus edebiyatına özel bir bağlılık hissetmemiştir, çünkü Rusya da doğup büyümüş biri değildir. Gençliğini yabancı ülke ve şehirlerde geçirmiş, Peterburg ve Moskova da da çalışmalar içerisinde, ihtişamlı, sefihçe bir hayat yaşamıştır. 49 Senkovski nin kendi ülkesinin değerlerine sahip çıkan, Leh milliyetçisi bir yazar da olmadığı ileri sürülmektedir. Milli duygular beslememesi, Senkovski nin kozmopolit aile yapısına sahip olmasının bir sonucu olarak görülebilir lu yıllar itibarıyla Senkovski, üniversiteden, bilimsel ve edebi çalışmalardan sıkılmaya başlar yılı, Senkovski nin tek bir yazı kaleme almadan geçirdiği bir yıl olur. Bu dönem, onun edebi çalışmalarına devam etmeden önce geçirdiği bir hazırlık süreci olarak adlandırılabilir. Edebi çalışmalarını sürdürürken bir yandan dergicilik alanında faaliyette bulunma düşüncesine kapılır. Daha önce bu alana dair tecrübe sahibi olmasının dergicilik çalışmalarıyla ilgili düşüncesinde bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Senkovski nin biyografisi incelendiğinde Polonya da bulunduğu dönemde Balamut dergisinde editörlük yaptığı ve yazılarını yayımladığı görülmektedir. Osip İvanoviç bu düşüncesi doğrultusunda yılında Smirdin in kitap dükkânının Nevski caddesine taşınması şerefine çıkan Novosel ye adlı derginin 47 Gilyajeva, G.Z. (). Osip İvanoviç Senkovski v otsenke kritikov i literaturovedov. Vestnik Magnitorskogo gosudarstvennogo tehniçeskogo universiteta imeni G.İ. Nosova, No, Dudışkin, S.S. (). Senkovski diletant russkoy slovesnosti. adresinden tarihinde alınmıştır. 49 Dudışkin, a.g.y.

25 16 editörlük görevini üstlenir. Bu yıl, Senkovski nin pek çok eser verdiği verimli bir dönem olur. Novosel ye de Baron Brambeus un Fantastik Öyküleri (Fantastiçeskiye puteşestviya Barona Brambeusa) çıkar. Aynı yıl Severnaya pçela adlı dergide Peterburg Adetleri (Peterburgskiye nravı) başlığı altında yedi öyküsü yayımlanır: Peterburglu Hanımefendi (Peterburgskaya barışnya), Kişiler (Liçnosti), İnsan (Çelovek), Eşim (Moya jena), Aritmetik (Arifmetika), Sihirli Gömü (Zakoldovannıy klad), Açık Artırma (Auktsion,). Yine aynı yıl Şeytanın Huzuruna Çıkış (Bol şoy vıhod u Satanı), Antar (Antar) ve Yabancı Kadın (Neznakomka) adlı öyküleri Novosel ye adlı dergide, İnsan Nedir (Şto takoye lyudi) adlı öyküsü de Kometa belı adlı dergide yayımlanır. Daha sonraları kendi dergisini çıkarma kararı alan Senkovski, 1 Ocak te Biblioteka dlya çteniya yı çıkarır. Bu dönemde F. V. Bulgarin in Severnaya Pçela, İ. A. Poleyoy un Moskovskiy Telegraf adlı dergisi ile A. A. Krayevski nin editörlüğünü yaptığı Oteçestvennıye Zapiski dergisi de faaliyet göstermektedir. V. G. Belinski de Biblioteka dlya çteniya nın çıkmasında önemli bir rol oynar. Derginin ilk sayısı yaklaşık yirmi sayfa olarak çıkar. Eşi Adelaida Senkovskaya, derginin çıktığı geceyi şöyle anlatır: Yeni yıl arifesiydi. Kız kardeşimin kocası mimar Bryullov un evinde toplanmıştık. Gece yarısında kapı çaldı. Herkes yeni gelen misafiri beklerken, uşak, elinde O. İ. Senkovski ye ait bir paketle içeri girdi. Osip İvanoviç paketi kaparak dergiyi Bryullov a hediye etti. Herkes merakla dergiye atılıp, Senkovski yi tebrik etti. 50 Derginin ilk sayısının başarısı, Smirdin in tahmin ettiğinden de fazla olur. Abone sayısı ilk yıl beş bin, ikinci yıl ise yedi bine ulaşır. 51 Biblioteka dlya çteniya nın yüzden fazla sayısı bulunmaktadır ve iki yüz elli bin baskı sayısı ile döneminin en yüksek tirajına sahip dergi olur. Ayrıca bu dergi, içerdiği konular açısından geniş çaplı ilk Rus dergisi olarak kabul edilir. Bir kitap kadar kalın olmasa da bir dergiye göre oldukça kalındır. Derginin içeriği yedi ayrı bölümden oluşur: Rus edebiyatı, yabancı edebiyat, bilim ve sanat, sanayi ve tarım, eleştiri ve edebiyat, diğer konular. Dergi, zamanında çıkan ilk Rus dergisi olarak 50 Senkovskaya, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 80

26 17 bilinmektedir 52 ve ansiklopedik eğilim in öncüsü olur. Bu eğilim, dergi içinde yer alan makalelerin bir bütün oluşturması yerine, her makalenin kendi içerisinde bağımsız olması ve bir sonraki sayıda her makalenin devamı niteliğinde makalelerin olması gerektiğini savunur. Belinski ye göre bu dergi, Rus toplumunun okuması için ideal bir dergidir. Ancak başta Gogol olmak üzere, bazı yazarlar Senkovski nin dergi programına karşı çıkar. Onun programına karşı çıkanlar arasında dönemin ünlü şairlerinden A. S. Puşkin de yer alır. Senkovski nin dergisinden ayrılarak Sovremennik adıyla bir dergi çıkarmak ister. Puşkin in dergi çıkarmak istemesi Osip İvanoviç için büyük bir sorun teşkil eder. 53 Bunun nedeni, Puşkin in Senkovski nin önüne geçebilecek bir isim olmasıdır. Puşkin i dergi çıkarmaktan vazgeçirmek adına on beş bin ruble teklif eder, fakat Puşkin in bu teklifi reddetmesi üzerine aralarında yeni bir gerginlik başlar. Senkovski, bir yandan kendi dergisi için çalışmalarda bulunurken bir yandan da edebi çalışmalarını sürdürür yılında Novosel ye adlı dergide Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya odnoy revijskoy duşi) yayımlanır. Yine aynı yıl Biblioteka dlya çteniya da Birkaç Saat İçinde Bir Kadının Bütün Hayatı (Vsya jenskaya jizn v neskolkih çasah), Sosyete İçin Kayıp Bir Öykü, Türk Çingene (Turetskaya tsıganka), İpin Ucundaki Misafir (Visyaşçiy gost ), Eğitimli Bir Sohbetin Kuralları (Teoriya obrazovannıy besedı) ve eşinin kız kardeşinin ani vefatını konu edindiği 54 Aşk ve Ölüm (Lyubov i smert, ) yayımlanır yılında yine Biblioteka dlya çteniya da Ev Cininin Notları (Zapiski domovogo), Mısır ve Sudan ı konu edindiği Ebsambul (Ebsambul) çıkar yılında ise A. F. Smirdin in Sto russkih literatorov dergisinde edebiyat dünyasını eleştirdiği Kafaların Kitaba, Kitapların Kafaya Dönüşmesi (Prevraşçeniye golov v kngi i knig v golovı) adlı fantastik öyküsü yayımlanır. Kendi öykülerini de bu dergide yayımlayarak uzun yıllar başarılı olan Senkovski, dergisiyle aydın kesimin (intelijensiya) ve 20 li yılların sentimentalist dünya görüşü ile 40 lı yılların felsefi ve toplumsal dünya görüşü arasında bir geçiş süreci olan 30 lu yılların arz ve taleplerine artık hitap edemez ve yeni fikirlerin 52 Koşelev, Novikov, a.g.e., Koşelev, Novikov, a.g.e., Kaverin, a.g.e.,

27 18 oluşumuna yön veremez. Milyukov a göre Senkovski kendisi ile birlikte dergisinin ününü kendini döneme hâkim fikirlerden soyutlayıp, dönemin yetenekli kişileriyle alay etmesi ve pek çok bilimsel ve siyasi meseleye düşüncesizce yaklaşımı neticesinde yok etmiştir. 55 Belirtilen bu nedenler doğrultusunda Moskovalı edebiyatçılar de S. G. Stroganov un eğitim topluluğuna, Biblioteka dlya çteniya nın kapanması talebiyle başvururlar. Stroganov, Senkovski nin bazı dergilerde, özellikle Biblioteka dlya Çteniya da Moskovalı edebiyatçıları, Moskova geleneklerini, sanayisini, toplumunu, bilim adamlarını, hatta yüksekokullarını şiddetle eleştirdiği hususunda dönemin Milli Eğitim Bakanı S. S. Uvarov a yazar. Uvarov, Petersburg edebiyat topluluğuna, Biblioteka dlya çteniya nın Sansür Komitesi ne götürülmesini teklif eder. Tarihçi A. V. Nikitenko ise Senkovski yi, edebiyatta yer almaktansa kâtiplik yapsın, diyerek eleştirir. Slavyanofil eleştirmen K. S. Aksakov, Senkovski ve dergisi hakkında şu yorumu yapar: Büyük bir başarıya sahip olan Biblioteka dlya çteniya, Rusya daki ilk oturaklı dergidir ve sıkı bir şekilde yerini korumaktadır. Bu dergi, halkın büyük bir çoğunluğunun nerede olduğunu göstermektedir: halkımız gezintide, şenliktedir. Peki, Biblioteka dlya çteniya ne düşünüyor? Hiçbir şey. Peki, amacı ne? Örneğin, Bulgarin in bütün Rusya nın bildiği bir amacı, öğretisi var. Biblioteka dlya çteniya nın hiçbir amacı yok. Tek amacı insanları güldürmek. 56 Senkovski nin edebiyat dünyasında o dönemde meydana gelen değişimlere fazla ayak uyduramaması ve Belinski gibi güçlü bir yazarın yer aldığı Oteçestvennıye zapiski adlı derginin çıkmasıyla Biblioteka dlya çteniya yavaş yavaş gözden düşer. Senkovski, çağdaşlarının bu eleştirileri üzerine dergiciliği de bırakıp, bazı iş adamlarıyla ortak olarak bir tütün fabrikası açmaya karar verir. Senkovski, sağlığının zamanla kötüye gitmesi üzerine yılında doktorların tavsiyesiyle dört ayını yurt dışında geçirir ve de Moskova daki yazlığına döner yılında Senkovski koleraya yakalanır ve zaten kötü olan sağlığı daha da kötüleşir ve dergiyi Ye. N. Ahmatova ya bırakarak dergiden elini ayağını çeker. 55 Milyukov, a.g.y., Koşelev, Novikov, a.g.e., 14

28 19 Senkovski nin Ye. N. Ahmatova ile tanışıklığı oldukça ilginçtir. Ye. N. Ahmatova, Astrahanlı bir taşra kızıdır. Senkovski ye, çeviri alanında birlikte çalışmak için daha önce çevirdiği öykülerden birini de iliştirerek bir mektup gönderir. Senkovski, mektubun bu bilinmedik yazarına neredeyse âşık olur. Bu tekdüze hayat süren, işleriyle meşgul insan, onda romantik bir hava, mektuplarında ise köy yaşamından bir esinti bulur. Birkaç sefer mektuplaşmanın sonucunda Yelena Ahmatova, Peterburg a gelir ve Senkovskiler ile birlikte zaman geçirmeye başlar. Onlarla birlikte o kadar çok zaman geçirir ki, Osip İvanoviç hakkında, eşinin dahi bilmediği sırları öğrenir. Örneğin, bu sırlarından biri, Osip İvanoviç in başka bir kadını sevmesine rağmen, Adel Aleksandrovna ile evlenmesidir. Fakat Osip İvanoviç eşini sevmemesine karşın, her zaman onun isteklerini yerine getirerek elinden geldiği kadar mutlu etmeye çalışır. 57 Eşini çok seven A. A. Senkovskaya, eşinin vefatı sonrası onunla ilgili biyografik notlar kaleme alır. Bu notlarında Senkovski nin işini ve çalışmayı ne kadar sevdiğini anlatır. Senkovskaya nın aktardığı üzere, Senkovski üniversiteden geldiğinde hızlı bir şekilde yemeğini yer, geç saatlere kadar çalışır ve sadece birkaç saat uyur. Eşi, sağlığının kötüye gitmesinden korktuğunu ifade ettiğinde ise bunun, onun yaşam tarzı olduğunu ve bu yaşam tarzını değiştiremeyeceğini ifade eder. Osip İvanoviç, çalışmalarını bitirdikten sonra, eşinden çalışmalarını eleştirmesini ve yorum yapmasını ister, eşi de bununla gurur duyar. Ayrıca Senkovkaya, eşinin, eserlerini Fransızca olarak yazdığını aktarır. 58 Yine Senkovskaya nın, biyografik notlarında anlattığı üzere, Osip İvanoviç iş yaptığı kişilerle görüşme yaparken, eşinin yanında bulunmasından rahatsızlık duyar. Endişelendirici bir durum varsa bunu eşinden saklar, sevindirici bir durum varsa da anında eşiyle paylaşır. Ayrıca gece gündüz durmadan çalışır, çoğu zaman üzerini bile değiştirmeden yatağa girer. Sadece birkaç saat uyuyarak üniversiteye gider ve tamamen bitkin bir halde gelir. Onun bu hallerine tanık olan öğrencisi A. P. Milyukov, Senkovski yi şöyle anlatır: Senkovski, ilk görüşte kuru, soğuk ve duygusuz biriymiş gibi geldi. Derslere özensizce girerdi ve hep esnerdi. 57 Solovyev, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 51

29 20 Tamamen yorgun bir vaziyette, uykusuz bir gece geçirdiği belli oluyordu. 59 Çalışırken, uykusuzluğunu ve açlığını bastırdığını düşünerek, sürekli sigara içer. Çalışmalarına ara vermemek için kendine ayda en fazla iki gün ayırır, her ayın en az üç haftasını da derginin yeni sayısını hazırlamakla geçirir. 60 Senkovski nin zorluklarla mücadele etmeyi seven, mücadelesinden vazgeçmeyen bir yapısı vardır. Eşi, onun bir an bile meşgul olmadığı anı görmediğini ifade eder. Senkovskaya nın anlattığı üzere, Osip İvanoviç dinlenmek için bile eğlence peşinde koşmayan, her zaman bir şeyler öğrenme, faydalı şeyler üretme hedefine sahip biri olmuştur. 61 Senkovski nin müziğe de merakı vardır ve keman çalmayı öğrenir. Hatta Bolşoy Tiyatrosu nda iki kere sahne alır. 62 Eşinin de müziğe karşı ilgisinin olmasıyla, evlerinde müzik geceleri düzenlerler ve bu gecelere Karl Mayer, Pyatti, Balf, Genzeldt, Gerke gibi ünlü piyanistler, besteciler ve oyuncular da katılır. Müziğe olan bu sevgilerinden evlerini Bach, Mozart ve Beethoven heykelleriyle donatırlar. Düzenledikleri bu toplantılar sayesinde de Karl Bryulov, List, M. Glinka, Kukolnik gibi önemli isimlerle tanışırlar. Adel Aleksandrovna, Senkovski nin son nefesine kadar çalışma azmini kaybetmediğinden bahseder yılında Plyuşar, neşe verici anlamına gelen Veselçak adında yeni bir dergi çıkarma teklifiyle Senkovskilere gelir. Senkovski bu teklifi memnuniyetle kabul eder. İsminden de anlaşılacağı üzere bu dergi bir mizah dergisidir ve eğlenceli, komik yazılar yer alır. Senkovskaya ya göre, Veselçak ın alışılmadık bir başarısı vardır ve bu dergiyi sıradan, komik ve gereksiz bulan bazı eleştirmenlere ve dergi için yapılmış olumsuz eleştirilere karşın, Plyuşar neredeyse her gün, hasta olan yazara dergi ile ilgili sevindirici haberler vermeye gelir. Finansal kaynaklarının azalması üzerine, Senkovski tekrar kalemine sarılır yılında Sın oteçestvo dergisinde Baron Brambeus dan Yapraklar (Listki Barona Brambeusa) yayımlanır. Bu mektupların başarısı büyük 59 Milyukov, a.g.e., Milyukov, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., Milyukov, a.g.e.,

30 21 olur ve derginin tirajı anında birkaç bin aboneye yükselir. Bu mektuplar daha sonra ayrı bir kitap olarak basılır ve Senkovski nin son eseri olur. 63 Dergi için yazı yazacak hali olmasa bile fikirlerini eşine söyler ve Adel Aleksandrovna onun söylediklerini yazar. Sağlığı daha kötüye gidince çalışmalarını tamamen bırakır. Ye. N. Ahmatova, Senkovski nin son zamanlarıyla ilgili şunları yazar: Osip İvanoviç hasta olduğu zamanda bile, A. A. Krayevski ye gidip, onunla birlikte büyük bir siyasi dergi çıkarma teklifinde bulunmamızı istedi. Kulaklarıma inanamadım. Hor görülerek reddedilmesini de istemediğimi söyledim. Bana bakıp gülmeye başladı. Merak etmeyin, reddedilmeyeceğim, cevabını verdi. Şaşkınlığım büyüktü. A. A. Krayevski büyük bir heyecanla geldi ve St. Peterbugskiye vedomosti nin basımından vazgeçerek, O. İ. Senkovski nin talep edeceği bütün şartları yerine getireceğini söyledi. Edebiyat alanındaki düşmanı ona bu kadar değer vermeye başlamış ve yeni çalışmalarının eşiğinde iken, Senkovski nin durumu daha da kötüye gitmeye başladı ve 4 Mart de hayata gözlerini yumdu. 64 Kolera gibi ölümcül bir hastalığa yakalanan Senkovski, son yıllarını köşesine çekilerek, münzevi bir biçimde geçirir. Yeni çıkardığı derginin sadece dört sayısında yazabilen ve son anına kadar bir şeyler yazma amacında olan Senkovski, 4 Mart sabahı hayata veda eder. 63 Koşelev, Novikov, a.g.e., Solovyev, a.g.e., 80

31 22

32 23 3. DOĞU KÜLTÜRÜ Batı, Doğu ya karşı her zaman merak içerisinde olmuştur. Bu merak, kendine benzemeyen Doğu ile kendi arasındaki farkı derinleştirme 65 ve Doğu üzerinde hâkimiyete sahip olma amacından doğar. Batı nın Doğu ya bu bakış açısından farklı olarak, Rusya nın Doğu ya olan ilgisi ise ülkenin coğrafi konumuyla alakalıdır. 66 Rusya, coğrafi konumunun bir sonucu olarak Doğu toplumlarıyla Kiev Rusyası döneminden beri ticari ve siyasi açıdan ilişki içerisindedir ve bulunduğu coğrafyada üstünlük sağlama amacı Kafkasya üzerinden sıcak denizlere inmek istemesinden kaynaklanır. Gizemli bir egzotik atmosfere ve farklı bir kültüre sahip olan Doğu, Rusların aklında her zaman yer edinir. Rusya nın Doğu toplumları ile tanışıklığı yılında Hıristiyanlığın kabulüne dayanır. Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte Hıristiyan edebiyatı ve hacılar sayesinde Yakın Doğu ve Güney Asya ülkeleri ile ilgili belgeler elde edilir. 67 Ayrıca kadim dönemde bazı Doğu ülkeleriyle meydana gelen ticari ilişkiler sonucunda Doğu üzerine çalışmalar ortaya çıkmaya başlar. Kadim dönemden itibaren özellikle Rus seyyahların büyük katkı sağladığı Doğu çalışmaları, yüzyılda I. Petro nun reformları ve Rusya Bilimler Akademisinin kurulmasıyla birlikte hız kazanır. yy. başlarında Romantizm doğrultusunda farklı ve egzotik kültürler tanıma, gerçeklerden uzaklaşma isteğinin etkisiyle Doğu ya olan ilgi artış gösterir. Romantiklerin Doğu ya karşı ilgisi doğu biliminin gelişmesini sağlar ve Batı da olduğu gibi Rusya da da bu alanda pek çok akademik çalışma yapılarak, eğitim verilen Doğu dilleri sayısı artar. Bu dönemde üniversitelerde doğu bilimi ile ilgili bölümler kurulur. Doğu biliminde yaşanan gelişmeler ve elde edilen bilgiler doğrultusunda Doğu kültürü, tarihi, coğrafyası ve ihtişamı pek çok eserde yer edinir. Bu gelişmelerin romantik akım sayesinde yaşandığını Edward Said, M. H. Abrams ın Doğal Doğaüstücülük: Romantik Edebiyatta Gelenek ve Devrim 65 İnanır, E. (). P. A. Tolstoy un Avrupa Gezi Notlarında ( ) Ben ve Öteki Konusu. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 6 66 Alekseyeva, A. A. (). Vostokovedeniye i russkiy romantizm: fenomen O. İ. Senkovskogo, V. Mejdunarodnaya nauçno-praktiçeskaya konferentsiya İnformatsiya i obrazovaniye: granitsı kommunikatsiy Info&#;13 te sunuldu. Gorno-Altaysk: RİO Gorno-Altayskogo Universiteta, Alekseyeva, a.g.y.,

33 24 (Natural Supernaturalism: Tradition and Revolution in Romantic Literature, ) adlı eserinden şöyle aktarır: Romantik yazarlar Aydınlanmadan sonra yaşadıkları için, bu kadim meseleleri bir farkla yeniden canlandırdılar: İnsanın tarihi ile yazgısına ilişkin genel bakışı, varoluş değerlerini, dini miraslarının belli başlı değerlerini hem duygusal açıdan hem de düşünsel açıdan kendi dönemlerinin kabul edebileceği bir biçimde yeniden kurarak koruma yoluna girişmişlerdi. 68 Batı edebiyatından pek çok hususta etkilenmiş olan Rus edebiyatında da bu doğrultuda gelişmeler meydana gelir. Doğu ya ve Doğu bilimine olan ilgi Rusya da yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte artış gösterir. Bu dönemde Rusya da yayımlanan Doğu temalı öykülerin çoğunluğunu Doğu edebiyatından çeviri öyküler ve bu öykülerin taklitleri oluşturur 69 ve bu öyküler okuyucular arasında büyük bir beğeni toplar. Doğuyu tanıma açısından Osmanlı-Rus Savaşı önemli bir rol oynar. 70 Bu savaşa katılan, Kafkasya ve Anadolu da yaşayan Türk halklarıyla tanışma fırsatını yakalayan A. S. Puşkin, V. İ. Dal, A. N. Muravyov gibi sanatçılar eserlerinde buradaki izlenimlerini yansıtmışlardır. A. A. Bestujev- Marlinski, D. P. Oznobişin, F. V. Bulgarin gibi isimler de Doğu temasını eserlerinde kullanan yazarlardandır. Araştırmacı İlsever Rami, Rus yazarların Doğu ya yaklaşım biçimlerinin kendilerine özgü olduğunu ifade eder. Bu ifadesini S. L. Koganoviç in Rus Romantizmi ve Doğu (Russkiy romantizm i Vostok, ) eserinden aldığı şu cümle üzerinden dile getirmektedir: Rus romantikleri için Doğu hakikatın üstün görüldüğü, özgürlüğün zincire vurulu olmadığı, özgür insanoğlunun yaşadığı büyüleyici bir diyar ve insanların kartallar kadar özgür olduğu muhteşem bir dünyadır. 71 Rusya da doğu biliminin kurucularından biri olan O. İ. Senkovski nin bu alana büyük bir katkısı bulunmaktadır. Döneminin Doğu yu gezip görmüş tek akademisyeni olan Senkovski, Rus edebiyatında gözlem ve gerçek bilgiler ışığında 68 Said E. (). Şarkiyatçılık. Batı nın Şark Anlayışları çev. Berna Yıldırım). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin orijinali de yayımlandı), Rahmanov, B. R. (). Evolyutsiya vostoçnoy povesti v russkoy literature XVIII naçala XIX vekov, Philology, No (2), Jukov, K. A., (), Formirovaniye predstavleniy ob Osmanskoy imperii v Rossii v XVIII naçale XIX v. Vestnik Moskovskogo universiteta. Vostokovedeniye. Seriya No:1, Rami, İ. (). Yüzyıl Rus Edebiyatında Türk İmgesi. İstanbul: Çeviribilim Yayınları, 80

34 25 oluşturulan Doğu hikâyeleri ne başlangıç vermesiyle bilinmektedir Bununla birlikte, henüz üniversitede öğrenciyken Doğu edebiyatından çeviriler yapmaya başlayarak çeşitli eserleri Rus okuyucusuyla buluşmuştur. Bu çeviri öykülerinden en bilinenleri Bedevi (Beduin, ), Kula Atın Yiğidi (Vityaz bulanogo konya, ), Tahtadan Güzel (Derevyannaya krasavitsa,), Şükretmeyenlere Bir Ders (Urok neblagodarnım, ), Bedevi Kadın (Beduinka, ), Hırsız (Vor,), Şanfariya nın Ölümü (Smert Şanfariya,) dür. Senkovski nin bu öyküleri çevirmesinde sadece tercüme amacı yer almaz. Rus doğubilimci İ. Yu. Kraçkovski Senkovski nin, yüzyılda yaşamış olan Muhammed Diyaba El-Itlidi adlı yazarın tarihi öykü ve fıkralarından oluşan antolojisinden esinlenerek bu öyküler aracılığıyla Arap edebiyatından seçmelerin bulunduğu bir okuma kitabı oluşturma isteğinin rol oynadığını ifade eder. 73 Osip İvanoviç, Doğu üzerine üniversite boyunca edindiği bu birikimlerini de çıktığı Türkiye, Mısır ve Suriye seyahatleri sırasında edindiği izlenimlerle birleştirerek gezi yazılarında ve Doğu öykülerinde kullanır. Bu öyküleri Osmanlı kültürünü ve İstanbul u konu edindiği Şiirsel Dünya Seyahati (Poetiçeskoye puteşestviye po belu-svetu, ) ve Türk Çingene (Turetskaya tsıganka, ); Mısır ve Suriye kültürünü yansıttığı Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii, ), Ebsambul (Ebsambul, ) ve Antar (Antar, ) dır. Öykülerindeki izlenimlerini ele almadan önce Senkovski nin, yılında Biblioteka Dlya Çteniya da yayımladığı Doğu ya Giden Son Seyyahların Becerileri ve Düşünceleri (Sposobnosti i meniya noveyşih puteşestvennikov po Vostoku) adlı makalesinde bir Avrupalı olarak Doğu seyahati sırasında hissettiği duygu ve düşüncelere yer vermek yerinde olacaktır: Bir gezgin Doğu nun herhangi bir limanına çıktığında bütün beklentilerine ve alışkanlıklarına ters düşen pek çok ahlaki değerle karşılaşır. Her şeyin şaşkınlığa uğrattığı ve aklını karıştırdığı yeni bir dünyaya girer. Etrafına görme duyusunu yeni kazanmış bir kör gibi bakar. Gördüğü her şey onun için bir kaostan ibarettir. Kurumlar, ahlaki değerler, gelenek ve görenekler, düşünce tarzı tek kelimeyle, kabul edilmiş en basit adetlerden toplumun dayandığı 72 Rami, a.g.e., Alekseyev P. V., (), İstoçniki vostoçnoy povesti Antar O. İ. Senkovskogo, Filologiya i çelovek, No.3, 7

35 26 temele kadar Avrupa da gördüklerinin sürekli bir antitezi olarak karşısına çıkar. 74 Senkovski nin bu sözlerinden Avrupa ve Türk kültürü arasında bir kıyaslama içerisinde olduğu anlaşılmaktadır ve bu kıyaslamayı eserlerinde açıkça görmek mümkündür. Bununla birlikte coğrafya ve yerel halkın düşünce yapısı ile ilgili de notlar göze çarpar. Bu doğrultuda, öncelikle yılında dört bölümden oluşan Baron Brambeus un Fantastik Seyahatleri adlı eserde yer alan Şiirsel Dünya Seyahati (Poetiçeskoye puteşestviye po belu-svetu) incelenecektir. Aynı zamanda öykünün kahramanı olan anlatıcı Andrey Andreyeviç, Türkiye ye gelmek üzere Odessa dan yola çıkar. Anlatıcı için Odessa onu Boğaziçi ne götürecek, seyahatinin gerçekleşmesini sağlayacak bir yoldur. Buradan sonra bir sonraki durağı İstanbul olacağından, Odessa yı İstanbul un bir kenar mahallesi gibi görür: Burası düşüncelerin bir sihirli ifadesi ve gelip geçici, fantastik değerleri ile büyülü bir ülke. Burası Konstantinapol ün Boğaziçi kıyılarından fırtınayla ve Osmanlı aklının yoluyla birlikte ayrılan dış mahallelerinden biri, Beyoğlu nda hâkim olan düşüncelerin ağız dalaşlarıyla ve dalgalarla Rus İmparatorluğu nun Pireli Bozkır ına atılan bir yer. 75 (Это страна заколдованная, с заколдованным образом мыслей и временными, фантастическими нравами. Это одно из предместий Константинаполя, сорванное бурею с берегов Босфора вместе с огромною полосою ума оттоманского и дрязгами господствующих в Пере мнений и выброшенное волнами на «Блошиную степь» Российской Империи.) Burada Odessa nın, Rus İmparatorluğu nun pireli bozkırı olarak betimlenmesinde, bir liman şehri olması sonucu farklı milletlerden gelen kişilerin dönemin salgın hastalıklarını ve bit, pire gibi haşereleri üzerlerinde getiriyor olmalarının neden olduğu düşünülebilir. Öyküde anlatıcının henüz Odessa dayken gemideki diğer kişilerden veba bulaşma tehlikesiyle karantina altına alınması ve bu durumdan hayıflanması, bu düşünceye yol açmaktadır. 74 İnternet: Senkovski, O.İ. Sposobnosti i mneniya noveyşih puteşestvennikov po Vostoku, adresinden tarihinde alınmıştır. 75 Senkovski, a.g.e., 46

36 27 Onuncu dereceden bir memur olan anlatıcının maceraları da henüz Odessa da iken başlar. Mesleği pasaportuna bir çeviri hatası sonucu on ikinci dereceden bir memur rütbesi olan vilayet sekreteri olarak geçer. Yolculuğu sırasında anlatıcının kimliğini merak eden iki Türk, bir Rum çevirmen aracılığıyla pasaportunu kontrol eder. Fakat İtalyancaya Segratario di governo (vilayet sekreteri) olarak geçen çeviride governo kelimesini Türkçeye vilayet değil de devlet diye tercüme edince, anlatıcının bir devlet sekreteri olduğu kanaatine varır. Devletin sırlarını bilen ve böylesine yetkili bir kişinin Türkiye yi ziyarete geliyor olması gemideki Türkleri heyecanlandırır. İki Türk memur pipolarını devlet sekreteri ne uzatır ve bu yoğun ilgi üzerine ne yapacağını bilemeyen Baron, iki pipoyu da içer. 76 Bu önemli kişinin gelişi için top atışları yapılır, çiçekler dağıtılır. Avrupalı Türkler ve Türk Avrupalılar onun kim olduğu hakkında tahminlerde bulunurlar. Avrupa heyetleri ve elçilikleri onun Bab-ı Ali ye önemli tekliflerle gelen gizli bir diplomatik ajan olduğunu düşünür, tercümanlar ise ona devletin sırlarını satmaya çalışırlar. Misyonerler onu Katolik yapmaya, yaşlı Beyoğlulular ise aile meslekleri olan tercümanlığı ele geçireceği korkusuyla anlatıcının gözünü Türkçedeki zarf fiillerin ve Arapçadaki gramer çekimlerinin zorluğu ile korkutmaya çalışır. Güzel kadınlar ise onunla evlenme peşindedirler. Anlatıcı bu durumdan oldukça keyif alır ve Bir vilayet sekreterinin Osmanlı İmparatorluğu na gelişi bütün Doğu yu temellerinden sarstı (Вторжение одного губернского секретаря в Оттоманскую империю потрясло Восток в его основаниях) 77, diyerek düşüncelerini alaylı bir şekilde dile getirir. Çeviri hatasına üzüldüğünde ona bu yanlışlığın belki de fayda getireceğini, Doğu da iyi şeylerin onda dokuzunun yanlışlıkla yapıldığını söyleyen arkadaşı Bolvanopulo ya hak verir ve Çevirilerin faydasına inanıyor ve ileride sadece çeviriden oluşan bir dünyada yaşamayı göze alıyorum. Bu da güzel bir şeydir. (Я убеждаюсь в пользе переводов и решаюсь вперед жить на свете только в переводе. Это тоже поэзия.) 78 diyerek bu durum karşısında duyduğu memnuniyetini dile getirir. 76 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 51

37 28 Anlatıcı, çeviri hatası ile Doğu milletlerinin bir özelliğini öğrenir, bu da her şeyi tersinden ve rastgele yapmalarıdır. Böylece ilk kez Türk topraklarına gelmiş olan anlatıcı, Doğu ve Batı nın mantık sistemi ve uygulamalar açısından birbirine zıt olduğu gerçeğiyle karşılaşmış olur: Bolvanopulo ( ), Türklerin akıllıca bir şey yapmak istediklerinde her zaman diğer ülkelerdeki düzenin tersine yaptıklarını ileri sürdü. Örneğin son sayfasından ilk sayfasına doğru kitabı sonundan okurlar ve bizim ilk sayfadan son sayfaya doğru okumamızdan daha fazla fikir bulurlar. Evi temelinden değil de çatısından başlayarak inşa ederler. Önce hükmü verirler sonra kanıt ararlar. 79 (он утверждал, ( ); что турки, когда хотят сделать что-нибудь умно, всегда делают наоборот принятому в других землях порядку, и дело выходит прекрасно. Например, они читают книги с конца, от последней страницы к первой, и находят в них более смысла, нежели мы, читая их с начала, от первой страницы к последней; дома строят они, начиная с крыши, а не с фундамента; решение произносят прежде, а доказательство ищут потом, и так далее.) Anlatıcının Türkler hakkında şaşkınlığını gizleyemediği diğer bir durum ise memurların Avrupa dakilerin aksine çok rahat olmalarıdır. Batı nın çalışma disiplini karşısında Türklerin tembel oluşu anlatıcı için Doğu ve Batı arasındaki diğer farklardan biri olur: Türk memurlara bakmak için güverteye çıkıyorum. Tuhaf iş! Uzun zamandır çalışmalarına ve muhtemelen de birkaç kere mahkemeye verilmiş olmalarına karşın yüzlerinde en ufak bir gayret izi yok. Bolvanopulo haklı. Doğu hiç de Batı gibi değil! 80 (Выхожу на палубу, чтоб полюбоваться на туецких чиновников. Странное дело! на них нет никакого отличительного знака усердия, хотя они давно служат и вероятно не раз были под судом. Болванопуло прав: Восток совсем не то, что Запад!..) Gemi yolculuğu sırasında farklı milletlere mensup kişilerin ortak sohbetini o dönem salgın bir hastalık olan veba, sultanın ülke ve halk üzerindeki otoritesi ve falaka cezaları oluşturur. Burada hükümdarın ve cezaların halk üzerinde büyük bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yerel kıyafetlerin yanı sıra Batılılaşma hareketlerinin etkisiyle Osmanlı da resmî kurumlarda Avrupa tarzı kıyafetlerin de 79 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 49

38 29 giyildiği bilgisi doğrultusunda Batılılaşma hareketlerinin Türklerin sahip olduğu vatanseverlik ve milliyetçilik duygularında herhangi bir azalma meydana getirmediği fikrinin yer aldığını, böylece anlatıcının, Batılılaşmanın etkisiyle milli değerlerine yeterince sahip çıkmayan Rus toplumuyla Türkler arasında bir karşılaştırma yaptığını düşünmek mümkündür: Türkçe, Yunanca ve İtalyancanın birbirine karışan sesleri havada sayısız piponun ağzından çıkarak yükselen tütün dumanına karışarak dönüyordu. Bütün sohbetlerde ise sultan, İstanbul, veba ve falakalar yer alıyordu. Bütün kavramlar çalma ve çarıklar içerisinde geziyor, bütün duygular yerde bağdaş kurarak oturuyordu. Kurumların köşelerinde ise çoğunlukla Avrupa kıyafeti içerisinde koyu ve sıkı Türk vatanseverliği var ve kibar bir şekilde yumuşak yastıkların üzerine oturarak, henüz gözleriyle görmediği Rus değerlerini peşinen karalıyor ve bütün Osmanlı değerlerini övüp, vebanın bulaşıcı olmadığı, II. Mahmut un en yüce kişi, karantinaların, polisin ve pasaportların ise en faydasız ve en rezil uydurma olduğu düşüncesini hisleriyle ispat ediyor. 81 (Смешанные звуки турецкого, греческого и итальянского языков клубятся в воздухе с облаком табачного дыму, поднимаются из бесчисленных стамбулок; чума, султан, Царьград и палки господствуют во всех разговорах; все понятия ходят в чалмах и желтых туфлях; все чувствовния сидят на полу с поджатыми под себя ногами; а в углу заведения жирный и тяжелый турецкий патриотизм, нередко одетый в европейское платье, нежно разлегшись на мягких подушках, заранее опорочивает русские нравы, которых он еще и в глаза не видал, с жаром превозносит все оттоманское и доказывает с чувством глубокого убеждения, что чума не заразительна, что Махмуд величайший человек в мире и что карантины, полиция и паспорты суть выдумка самая бесполезная и самая неблагородная) Anlatıcı, gemide Osmanlı üzerine konuşmalarını sürdüren farklı milletlere mensup kişilerin Türkler ve Osmanlı yönetimi hakkındaki görüşlerine yer verir. Bu görüşlerden yabancıların Türkler hakkında olumlu düşüncelere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Türklerin özgürlüklerine ve bağımsızlıklarına ne kadar düşkün oldukları, bu doğrultuda Türkler için devletin refah anlamına geldiği ve devletin büyük bir anlam taşıdığı dile getirilmektedir: İngiliz baronu Türklerin dünya üzerindeki en özgür millet olduğuna ikna ediyor, Marsilyalı Mösyö Je ise Türklerin eski Paris markilerinden daha saygılı ve dost canlısı olduklarına inandırıyor ve özellikle halkın eğitimi ve dürüstlüğünde Yeniçeri falakasının etkisini övüyor. Fenerli bir soylu olan ( ) Yunan Nikolaki Bolvanopulo adında biri bana sabahtan akşama kadar paşanın 81 Senkovski, a.g.e., 46

39 30 ihtişamından, bostancı başının kudretinden ve doğu tarzı yönetimin üstünlüğünden bahsediyor. Dünya üzerinde Osmanlı dan daha iyi bir yönetimin olmadığını söylüyor ve düşüncelerinin kanıtı olarak da Osmanlı nın adını aktarıyor: Türkçede devlet, yani refah olarak adlandırılıyor; daha neye gerek var ki? 82 (Английский баронет уверяет меня, что турки самый либеральный народ в мире. Мусье Же, родом из Марсели, утверждает, что они вежливее и обходительнее старинных парижских маркизов, и хвалит в особенности влияние янычарской палки на честность и образованность народа. Некто Николаки Болванопуло, греческий дворянин из Фанара, (), толкует мне с утра до вечера о великолепии пашей, о могуществе бостанджи-баши и о превосходстве восточного образа правления. Он говорит, что нет на свете правительства лучше оттоманского, и в доказательство своего мнения приводит и самое его название; оно потурецки именуется девлет, то есть "благополучие"; так что ж нужно более?) Ancak bu refah dolu devletin sokaklarının yabancılar için çok da tekin olmadığı anlaşılır. Anlatıcı, İstanbul a geldiğinde bir hana yerleştirilir ve burada güvenli bir şekilde gezebilmesi için de yanına Hırvat bir uşak verilir. Çünkü buralarda yerlilerin yabancılara karşı hileleri kol gezmektedir. Bu şairane İstanbul sokaklarında bir yabancı olarak serbestçe gezemeyecek olması onu hayal kırıklığına uğratır. Böylece anlatıcı, Türklerin yabancılara karşı büyük bir ilgiye sahip olmalarının yanı sıra, hilekâr düşüncelerinin olduğunu da dile getirir: Sonunda handan çıkmaya başladım. Kendini dil, kıyafet ve değerler açısından tamamen farklı bir toplumun içinde bulmak ne kadar tuhaf! Yunan asilzadesi Bolvanopulo nun önceden aksi yönde uyarmasına karşın buradaki bütün insanlar bana iyi, dürüst ve akıllı insanlar olarak göründü ve uzun süre iyiliği akılsızlıktan, duyguları hilekârlıktan, güzelliği tamahkârlıktan, bu kavramlar farklı bir üniforma giydiği, bizde olduğundan farklı bir şekilde selamlaştıkları ve el sıkıştıkları için ayırt edemedim. Fakat bu kavramlar üzerinde tartıştığım yeter. Hiçbir yerde görmediğim güçlü duyguları aramaya gitme zamanı. Yoksa Bolvanopulo beni kandırdı mı ki? 83 (Наконец, начал я выходить из трактира. Как странно вдруг очутиться посреди народа, совершенно различного с нами языком, одеждою и нравами! Здесь все люди кажутся мне добрыми, честными и умными, хотя греческий дворянин Болванопуло предварил меня о противном,-- и я долго не могу отличить добродетели от глупости, чувства от плутовства, красоты от корыстолюбия единственно потому, что эти понятия одеты в другое форменное платье, кланяются, кривляются и размахивают руками иначе, нежели у нас. Но 82 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 48

40 31 полно рассуждать о понятиях; пора идти искать сильных ощущений, которых тоже я нигде не вижу. Неужто Болванопуло обманул меня?) Andrey Andreyeviç, karşılaştığı bu olumsuzlukları bir kenara bırakarak, Rusya dakinin aksine entrikalar ve dedikodularla dolu olmayan İstanbul sosyete yaşamından sıkılıp Odessa ya gelen Bolvanopulo ya yeni ve güçlü duygular aradığını söyler. Burada tanıyacağı en güçlü duygunun falakaya çekilmek olduğu, daha yumuşak duygular için tandur 84 a gitmesi gerektiği cevabını alır. Tandur, kadınların ve erkeklerin mangal etrafında daire şeklinde oturdukları ve sabaha kadar sohbet ettikleri bir yerdir. Anlatıcı, Bolvanopulo nun görmek için can attığı dedikodularla dolu Rus toplumundan uzaklaşmak ister ve İstanbul a kendini mutlu edecek yeni duygularla tanışmak için gelmektedir: Bolvanopulo, İnsanlar mekanik ile uğraşmaya başladığından beri dedikoduların, entrikaların üretimi, iletişimin sevgi dolu yolları ve tandurdan daha sıcak duygular için hiçbir makine yapılmadı!, diye haykırdı. Pekâlâ! diye haykırdım. İstanbul a gidiyorum, insanların Yeniçerilerin refah sopası altında nasıl yaşadıklarını görmeye gidiyorum, sopanın ve tandırın şiirini öğrenmek istiyorum (С тех пор, как люди занимаются механикою, -- воскликнул Болванопуло,-- нигде еще не изобретено машины для выделки сплетней, интриг, для нежных путей сообщения и теплых ощущений превосходнее тандура!" -- "Так и быть!-- воскликнул я,-- еду в Константинополь; еду посмотреть, как люди живут под сению янычарской дубины "благополучия", хочу узнать поэзию палки и тандура). Bolvanopulo nun iletişimin sevgi dolu yolları nı araması, tandurda bir araya gelen bayan ve erkekler arasında çok fazla konuşma ya da samimiyetin yer almadığını, evlilik dışı ilişkilere iyi gözle bakılmadığını ifade etmektedir. Bunun, devlet düzeni içerisinde yer alan kuralların bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü toplumca kabul edilen kurallar dışında hareket etmenin sonucunda Yeniçeri sopasıyla falakaya çekilme korkusunun oluştuğu, düzenin bu şekilde sağlandığı anlaşılmaktadır ve bu korku, Bolvanopulo tarafından İstanbul da görülebilecek en güçlü duygu olarak tanımlanır. Yeniçeri falakasını niçin bu şekilde betimlediklerini kavrayamayan anlatıcı, falakaya çekilen birini gördüğünde bu durumu dehşet verici bir manzara olarak 84 Sosyete salonu 85 Senkovski, a.g.e., 48

41 32 tanımlar. Falakaya çekilen bu kişi, uşağı Hırvat Luka dır. Luka, İspanyol büyükelçisinin küçük düşürülmesi sonucu devletin gereken cezayı verecek ve diğer ülkelerle kurulan diplomatik ilişkilerin zarar görmemesini sağlayacak kadar yüce olduğunu göstermek için para karşılığı falakaya yatmayı kabul eder. Bu durumun, Türklerin devlete sorgusuz sualsiz bağlı olduklarını ve devletin yaptırımlarını itiraz etmeden kabul ettiklerini yansıttığını düşünmek mümkündür. Ayrıca, bu durum üzerinden Osmanlı da devlet, diplomasi ve tebaa ilişkisinin hicivsel bir şekilde aktarıldığı söylenebilir 86 : İspanya büyükelçiliğinin önünde yoldan geçenlerin de katıldığı büyük bir insan topluluğu duruyor. Oraya koşuyorum, kalabalığın içine giriyorum ve iki Türkün görüşe bakılırsa memur olan üçüncü bir kişinin başkanlığında benim Luka yı topuklarından sopaladıklarını görüyorum. Bana yabancı olan bu davranışı, acıyı ve öfkeyi görme merakı kalbimi sarsıyor. Koşuşturuyorum, bağırıyorum, küfrediyorum, hizmetçimi korumak istiyorum, fakat o ise korkunç, işkence çeken ekşimiş yüzüyle bana ellerini uzatıyor ve dudakları en uysal şekilde bu işlemi bölmemesini rica ediyor. Türk memur ise bunun refah dolu, yani refaha, tek kelimeyle devlete ait bir iş olduğundan dolayı olup bitenlere karışmamam hususunda beni uyarıyor. Duygularıma bir şaşkınlık daha eklemek zorunda kalıyorum. 87 (Но перед дворцом испанского посольства стоит огромная толпа народа, к которой пристают все прохожие. Я бегу туда, пробираюсь внутрь толпы и открываю, что два турка, под председательством третьего, по-видимому, чиновника, секут моего Луку палками по пятам. Любопытство видеть незнакомое мне действие, и сострадание, и гнев волнуют мое сердце. Я мечусь, кричу, ругаю, хочу защищать своего служителя; но он протягивает ко мне руку и с ужасным, пыточным кривлянием лица и губ покорнейше просит меня не прерывать операции. Турецкий чиновник, с своей стороны, важно представляет мне, чтоб я не вмешивался в происходящее, потому что это дело благополучное, то есть касающееся благополучия, одним словом, государственное. Я принужден к прочим моим чувствам прибавить еще недоумение.) Ancak, anlatıcının Türkiye de görmek istediği güçlü duygular arasında falaka yoktur. Onun aradığı duygu, aşktır. Beyoğlu nda pek çok aile ile tanışır, onların davetiyle tandura giderek eğlenir, fakat istediği duyguyu bulamaz. Rum bir tercüman olan Petraki ile tesadüfen tanışması sonucu kızı Dudu ya âşık olur. Baron a göre bu sevgi Rusya daki gibi rütbeye, makama ve dereceye göre belirlenmeyen gerçek sevgidir ve Doğu nun yakıcı sıcağına benzettiği bu sevgi 86 Günal, Z. (). Osip Senkowski ve Türk Kültürü. Türkoloji Tartışmaları Başarı ve Zaaflarıyla Türkoloji Sempozyumunda sunuldu, Varşova, Senkovski, a.g.e.,

42 33 Türklerin çok değer verdiği devlet gibi refah getirmektedir. Yani, burada sevgi herhangi bir karşılık beklemeden ortaya çıkmakta ve devlet gibi önemli görülmektedir: İlahi bir güzelliğe sahip Dudu yu görünce, onuncu sınıf bir memurun tutkusuyla ona anında âşık oldum, o da bana bütün sıcaklığıyla, Doğu nun bütün yakıcılığıyla âşık oldu. Türkçedeki devlet, yani refah gibi mutluyduk. 88 (Увидев божественную коконицу Дуду, я тотчас влюбился в нее со всею пылкостью, со всем зноем Востока и мы были счастливы, как турецкий девлет, как благополучие.) İki genç âşık tandurda buluştuklarında nedeni bilinmeyen bir yangın çıkar, fakat yangını son anda farkeden anlatıcı, Güzel Dudu yla aramızdaki aşkla ev yaktık 89 diyerek yangının duyguların bu yakıcılığından çıktığı şeklinde nükteli bir açıklamada bulunur. Hissettiği güçlü duyguların başka bir ülkede Türkiye deki gibi ortaya çıkmayacağından oldukça emindir: Hangi ülkede aşk bu kadar yüksek ve güçlü şiirsel duygular sağlıyor? Kalbim burada aralıksız bir uyarım içerisinde bulunuyor. Burada hissediyorum, yaşıyorum. 90 (В какой стране любовь доставляет столько и таких высоких, сильных поэтических ощущений?.. Мое сердце находится здесь в беспрерывном раздражении. Я здесь чувствую; я живу.) Nitekim Baron un Doğu da ilk kez keşfettiği duygularla yaşadığı bu güzel aşk macerası Dudu nun vebaya kapılıp ölmesiyle son bulur. Anlatıcının Türkler hakkındaki izlenimleri ve maceralarının dışında öyküde dikkat çekebilecek bir diğer bilgi ise eski bir tercüman ailesinden gelen Rum Petraki nin, tercümanlığın onlar için baba mesleği olarak kabul edildiğini söylemesidir. Anlatıcının verdiği bu bilginin Osmanlı da tercümanlık mesleğinin yy itibarıyla Rumların tekelinde olduğu 91 bilgisiyle örtüşmektedir: Dünyadaki eski bir tercüman ailesinden gelmeleriyle gurur duyarak, kendi soyundan kırk adet tercüman iki yüz kadar da mütercim ismi saydı. Soyu üç buçuk yüzyıldır sürekli olarak Türkçeden bir avuç tercümanı ellerinde tutan farklı Avrupa elçiliklerine çeviri yapmıştır. En uygun arama için daha çocuk yaştayken kalbine Meninski nin Doğu sözlüğünün alfabetik sıralamasına göre bütün duyguları ve vatanseverlikleri yer edinmişti ve hatta Fransızca, İngilizce, 88 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Bilim, C. (). Tercüme Odası. OTAM, Sayı (1), 31

43 34 İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, İsveççe ve Rusça düşünce tarzlarıyla birlikte çocukları ondan gerçek Türk ruhunu öğrenmişti. 92 (Гордясь своим происхождением от одного из древнейших драгоманов в мире, он считал в своей родословной сорок человек переводчиков и около двухсот толмачей. Его род в продолжение трех с половиною столетий беспрерывно переводил с турецкого на языки разных европейских посольств, которые держал в своей драгоманской горсти; в его голове понятия лежали уже переведенные на четыре руки; для удобнейшего приискания он, еще в детских летах, расположил в своем сердце все чувства и патриотизмы по алфавитному порядку восточного словаря Менинского, и даже его дети получили от него турецкие души в подлиннике, с готовыми переводами их на французский, английский, итальянский, испанский, португальский, шведский и русский образы мыслей.) Öyküde anlatıcının yaşadığı maceralar aracılığıyla Senkovski, Türk kültürünün ve mentalitesinin Batı kültüründen ne kadar farklı olduğunu göstermektedir. Türkiye onun gözüyle farklı ve egzotik duyguların başka hiçbir yerde yaşanamayacağı kadar harika bir ülke olarak yansıtılmaktadır. Senkovski nin Türk kültürünü ele aldığı bir diğer öyküsü Biblioteka dlya "Çteniya isimli dergide A. Byelkin takma adıyla yayımlanan Türk Çingene (Turetskaya tsıganka, ) dır. Anlatıcı, farklı milletlerden arkadaşları ve uşağı Yeremey ile İstanbul a gitmektedir ve yolculukları sırasında İzmir de mola verirler. Mola verdikleri yer antik dönem uygarlıklarından kalan heykellerin, taşların ve sarayların Asya doğasıyla birleştiği bir yerdir. Kadın bakışından ve toplum kurallarından, yani sosyete hayatından uzak bir şekilde en eğitimli insanların doğal duyguların hâkimiyetine girdiğini dile getiren anlatıcı, Paktolos çayının kenarında otururken seyrettiği deve kervanından oluşan manzarayı şöyle betimler: Küçük Asya nın güneyinden ve batısından buraya gelen büyük yol, büyük Sardis akropolü ve merhum krallarının mezarları arasındaki ova boyunca akıyor. Beş farklı milletin koruması altında taşın üzerine oturdum ve Hermos 93 vadisinde uçsuz bucaksız bir zincir gibi uzanan deve katarlarını saymaya başladım. İzmir e giden yolda bu kahverengi canavarlardan oluşan uzun kafilede renkli bağlarla sarılmış korkunç yükleri eğri yürüyüşleriyle birlikte bir ileri bir geri sallanıyordu. Başlarında çalma olan sahipleri ise her biri yirmişer tanesini vahşi doğada tutarak küçük eşeklerin üzerinde uyukluyorlardı Senkovski, a.g.e., Manisa ilinin Salihli ilçesinde bulunan Adala Vadisi 94 Senkovski, a.g.e.,

44 35 (Большая дорога, ведущая сюда с юга и запада Малой Азии, идет по равнине между высоким акрополем Сардиса и кладбищем покойных царей его. Под хранением пяти разных наций сидел я на камне и считал верблюдов каравана, тянувшегося бесконечною цепью в долине Гермуса. В длинном шествии этих бурых чудовищ по дороге в Смирну страшные ноши, покрытие цветными вязями, колыхались взад и вперед вместе с неровной их походкою; чалманосные хозяева дремали на маленьких ослах, держа каждый по двадцати их на воле; брянчанье сотни колокольчиков жужжало в знойной атмосфере усыпительнейшим из однообразных звуков.) Avrupa daki hareketli hayatın yanında, betimlediği bu tembel Asya yaşamı anlatıcı için oldukça doğal, fakat bir parça sıkıcı gelir. Avrupa da neşeli bir yaşam sürdüğünü düşünürken, ona ilk başta oldukça tuhaf gelen bu sakinliğin aslında ona huzur verdiğini ve onu mutlu ettiğini fark eder. Böylece Avrupa nın aslında dışarıdan bakıldığında neşeli olarak görülen gürültülü ve koşturmalı yaşamının yanında Asya nın melankolik, ancak huzur dolu bir ruh hali taşıdığı düşüncesini yansıtır 95 : Çoğu zaman mutluluğun değerini onu kaybettikten sonra anlıyoruz. Ben de orada bulunduğum zaman hemencecik neşeli Avrupa ya gitmek istedim. Neşeli mi? O da ne demek? Neşeli kelimesini çizip üzerine gürültülü yazın! Avrupa da üzgün olmak için daha çok nedeni olanları, dünyanın unuttuğu ve unutulmuş olanların neşeli olduklarını gördüm. 96 (Но когда я там был- так редко узнаем счастье, пока оно не миновало, -я желал поскорее очутиться в веселой Европе. Веселой? Это что значит? Вычеркнуть веселой и написать шумной! Веселыми видел я в Европе только тех, которые имели всех больше причины быть печальными, -тех, которые забылись и были забыты светом.) Asya yaşamı ile ilgili izlenimlerini sürdüren anlatıcı bu coğrafyanın doğası kadar güzel ve peşinde maceraya sürükleneceği Meymene ile karşılaşır. On beş yaşlarında ve kusursuz bir güzelliğe sahip olan bu genç kızı İtalyan heykeltıraş Canova nın perisine benzeterek Meymene nin, kadın gibi mahzun Asya havasının 97 o melankolik huzurunu taşıdığını dile getirir. Böylece anlatıcının bir 95 Günal, (), a.g.y., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

45 36 kadın kadar mahzun olarak betimlediği Asya, Meymene ile somut bir imaj kazanmış olur 98 : Evet! Ay onun yarı mat sırtını izlerken ve parlayan saçları bir bitki demeti gibi dökülürken Canova onu görmeliydi. Ve dizleri üzerinde birbirine geçmiş zarif parmaklarının ve konumunun soluduğu melankolik huzurun, kaygısız Asyalılardan hiç ayrılmadığı belli oluyordu!.. 99 (Да! он должен был ее видеть, когда месяц глядел на её полуиатовую спину и когда чуть не блестящие её волосы рассыпались по ней, как пук растений! И эти тонкие пальцы сплетенные на коленях, и этот меланхолический покой, которым дышит её положение и который, кажется, неразлучен с беспечными азияцами!..) İzmir den İstanbul a babasının borcu yüzünden esir pazarına satılmak için erkek kılığında getirilen Meymene ile birlikte gelen anlatıcı, Asya nın sınırı olarak betimlediği Boğaziçi nin kıyısından Galata ya kayıkla geçerken İstanbul ile ilgili ilk izlenimlerini yansıtır. Özellikle buradaki yerli halkın giyimine dikkat çekerken, ezanın okunması, Yahudi ve Ermenilerin toplumca hor görüldüğü gibi hususlara da değinir: Farklı renklerde çalmalar takan ve kolları omuzlarına kadar sıvanan ve böylece Herkül ünkine benzeyen kaslarını ortaya çıkaran ipek gömlekler giyen kürekçiler Venedikli gondolcuların çevikliğiyle kayık çekiyorlardı. Müezzinler inananları namaza çağırıyor, sesleri çınlayan bulut gibi su üzerinde yayılıyordu. Boğaziçi nin ağzında duran savaş gemileri kırmızı renkli bayraklarını indirmişlerdi. Yaklaştığımız kıyı kapalı kadınlar, sakallı erkekler ve kırımızı fes ve çarık giymiş delikanlılarla daraltılmıştı. Ötede ise alt sınıfa mensup oldukları anlamına gelen kıyafetler içerisindeki Yahudiler ve Ermeniler bizi bekleyerek duruyordu. ( гребцы в разноцветных чалмах и шелковых рубахах, с засученными по плечо рукавами, которые таким образом открывают мышцы Геркулесовы, мчали их с проворством венецианских гондолеров; муэзины призывали правоверных к молитве, и голоса их звонким облаком расстилались над водою; военные корабли в устье Босфора спускали свои кровосветные флаги; берег, к которому мы приближались, был унизан женщинами в покрывалах, бородавыми мужчинвми и мальчиками в желтых туфлях и красных фесках; поодаль, ожидая нас, стояла купа жидов и армян в одежде, означавшей их низкую породу.) 98 Günal, Z. (). Senkovski nin Gözüyle Osmanlı Kültürü ve İstanbul. Littera Edebiyat Yazıları, Cilt:9, Aralık, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

46 37 Öyküde Türklerin yabancılara karşı tutumuna örnek olabilecek diğer bir durum ise anlatıcıya İstanbul da kaldığı esnada yardımcı olan parfüm satıcısı Mustafa nın bir kitapçıda Ermeni ile birlikte pipo içerken, bir Ermeni ile birlikte sigara içtiği görülmesin diye de tezgâh altına saklanmasıdır. Zira bir Müslümanın bir Ermeni ile karşılıklı sigara içmesi ayıplanmaktadır ve şahsi itibarına gölge düşürecektir: Parfüm satıcısı birkaç dükkâna uğrayıp arkadaşlarıyla selamlaştı ve en sonunda da bir kitap pazarında durdu. Burada ayaklarını bağdaş kurarak, gırtlağına kadar malına gömülmüş bir şekilde tezgâhta oturan kibirli Ermeni yle karşılıklı olarak hoşgörüyle pipo içti. Galiba bir Ermeni ile birlikte sigara içtiğini görmelerini istemediği için Mustafa da aynı tezgahın altına büyük ve kalın kitaplardan oluşan yığının arkasına saklanmıştı. (Продавец духов заходил в разные лавки здороваться с своими приятелями и, наконец остановился в книжном базаре: тут он поджал под себя ноги и снисходительно закурил трубку насупротив важного армянина, который сидел на прилавке по горло в своем товаре. Вероятно, не желая, чтоб его видели курящего с армянином, Мустафа скрылся на том же прилавке за грудою фолиантов) Anlatıcı, Ermenilere ve Yahudilere karşı hoşgörüsüz bir yaklaşım içerisinde olan Türklerin sadece yabancılara değil, birbirlerine karşı da kaba bir tutum içerisinde olduğuna şahit olur. Yeremey ve anlatıcının, Meymene yi bıraktıktan sonra Galata dan dönerken bindikleri gemide ufak bir arıza meydana gelir. Bu arızanın nedeni gemideki insanlarmışçasına kayıkçı, gemidekilere köpek diye itham eder. Anlatıcı ve Yeremey bu kayıkçının daha da ileri giderek tanımadığı bu kişilerin anne babalarına dahi küfür etmesi karşısında hayrete düşer. Bu durumun Avrupalı bu iki gezginin tuhafına gittiği şu cümlelerden anlaşılır: Yahudi, Shylock döneminden beri sürdüğü üzere, zalimlerinin şanssızlığına gülüyor ve kendi görevini yerine getirme gayreti göstererek bize her yönüyle aktarıyordu. İçeriğinden, homurdanıp duran Türklerin annelerimiz hakkında hiç de hoş olmayan şeyler söylediklerini duyduk. Yeremey Türklerin bunu gerçekten boşu boşuna yaptıklarını, çünkü onları daha önce hiç görmediklerini fark etti. (Жид смеялся, как это уже водится со времен Шейлока, несчастиям своих утеснителей и, усердствуя в исполнении своей обязанности, переводил нам всех сторон. Из содержания их мы усмотрели, что брюзгливые турки отзывались очень невыгодно о наших Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

47 38 родительницах, и Еремей заметил им весьма основательно, что они делают это напрасно, потому что даже никогда их не видели.) Andrey Andreyeviç ve Yeremey in karşılaştığı diğer olumsuz bir olay ise Boğaziçi nde kayıkla gezerken Türk bir kadın ve Yunan sevgilisinin öldürülerek evlerinin panjuruna asılmalarıdır. Çünkü evlilik dışı ilişkiler, hele yabancı biriyle gayrimeşru bir ilişki yaşamak toplumca kabul edilemeyecek bir durumdur ve zina, bu topraklarda mahkemeye gitmeden bile şahsen cezalandırılabilecek bir suç olarak görülmektedir: Daha bir gün önce, kayıkla Boğaziçi nde gezerken kendi adaletlerini icra eden çetelerin soğukkanlılıkla Türk bir kadını ve Yunan sevgilisini evin panjurlarına nasıl astıklarını gördük, çünkü bilgece bir yasamanın hüküm sürdüğü bu ülkede zina kadıya hüküm vermesi için rüşvet vermeden cezalandırılır. (Еще накануне, едучи в лодке Босфором, видели мы, как шайка исполнителей собственного правосудия хладнокравно вешала на ставнях дома турчанку и грека, её любовника, потому что прелюбодеяние казнится в этой земле мудрого законодателбства даже без дачи кадию взятки за приговор.) İstanbul a geldikleri andan itibaren edindikleri bu olumsuz izlenimlerden sonra anlatıcı, uşağı Yeremey ile birlikte şans eseri girecekleri Kâğıthane Sarayı nı görür. Bu saray, sultanın sevgililerinin bulunduğu baharlık eğlence sarayı olarak bilinir , yani burada padişahın haremi bulunmaktadır. Sarayın mimarisinin ihtişamı ve bu ihtişama karşı hayranlık detaylı betimlemelerle yansıtılır: Kâğıthane Sarayı nın yarısı altından yarısı mermerden yapılmıştır. Geniş zümrüt ovaların ortasında oturmak için inşa edilmiş, gerçek, yağmurdan sığınılan, size eşiğini gümüşle gösterdikleri bir evden çok, çağırdıkları ve korumayı unuttukları kocaman bir hayalete benziyordu. Mermerden kesilmiş deniz kabuğunun ağzından düşen Varvis, köpükle birlikte ve sonsuz müzikle birlikte sultanların pencerelerinin altın parmaklıkları altında dönüyordu. Yeşil kadifenin gümüş ipliği gibi birkaç verst ince çimenlere uzanıyordu. Kıyılarında ne ağaçlar ne çalılıklar vardı. Sihirli vadide sanki dağlar tarafından kilitlenmiş gibiydi (Дворец Кеат-Хане построен из золота пополам с мрамором, среди обширной изумрудной долины и более похож на волшобное видение, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

48 39 которое вызвали и забыли зачурать, чем на дом для жительства, дом настоящий, дом, в котором укрываются от дождя, дом, который показывают вам полтину серебром. Варвис, падая с губы морской раковины, высеченной из мрамора, крутится с пеною и вечной музыкой под золочеными решетками окон султанши; как серебяная нить по зеленому бархату, тянется он несколько верст по самой нежной мураве; ни дерева, ни куста на берегах его; будто запертый горами в заколдованной долине) Saray, konum olarak görünür bir yerde olmasına karşın dağların arasında, ovanın ortasında ulaşılması zor ve gizemli bir yer olarak tasvir edilmektedir. Zaten anlatıcı da bahar aylarında Kâğıthane tarafında kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediğini, buraya girmeye cesaret edenlerin cezasının ölümle karşılık bulacağını dile getirir: Özellikle aşk ayı olan mayıs ayında Kâğıthane ye girmeye cesaret eden ölümle cezalandırılır. Kayığınız Altın Boynuz da durdurulur ve her tepede çıkardığı kılıcıyla baş haremağasını görürsünüz. Sultanın Arap kısrakları ovanın püsküllü çayırlarında otluyorlar. Yüzlerce Çerkez kızı sarayın mis kokulu odalarından Varvis in ipek kıyılarına çıkıyor ve tarif edilemeyen zarafetlerini Güneş e gösteriyorlar. Altın Boynuz dan Belgrad a yaklaşık on iki verst boyunca dolambaçlı nehre özenle bakan bu yeşil dar geçit bütün bir ay boyunca erkeklerin arkadaşlık etmesinden kurtuluyor. Sadece sultanın altın kafeste beslenen kuşları bu nehir boyunca sabahtan akşama kadar öküzlerle koşulan kırmızı kağnılarda gezebiliyorlar. (В мае- месяце любви per excellentiam (особенно) смерть тому, кто дерзнет войти в Кеат-Хане. Каик ваш останавливают в Золотом Роге, и на каждом холме видите вы верхового эвнуха с обнаженною саблей. Арабские кобылицы султана пасутся на пушистой траве долины; сотня черкешенок выходит из пахучих комнат дворца на шелковые берега Варвиса и кажет солнцу свои невыразимые прелести. От Золотого Рога до Белграда, верст на двадцать, эта зеленая ложбина, лелеющая извилистую реку, свободна целый месяц от спутни мужчин: только вскормленные в золотой клетке птички султана разъезжают по ней с утра до ночи в своих алых арбах, запряженных быками.) Nitekim anlatıcı ve arkadaşı Yeremey, kimsenin yaklaşmaya dahi cesaret edemediği bu saraya girmeye karar vererek, amaçlarına ulaşmak için çeşitli yollar ararlar. Nihayetinde anahtarları nöbetçilerden birkaç kuruş karşılığında alarak, merak ettikleri saraya girerler ve saray hurilerinin odasını dolaşmaya başlarlar. Bu ihtişamlı sarayın odalarında mobilya olarak sadece aynalar, halılar, koltuklar ve Senkovski, a.g.e.,

49 40 odaların pencerelerinde ise demir parmaklıklar vardır. Bu demir parmaklıklardan hiç kimsenin içeri girmesi mümkün olmadığı gibi haremdeki kızların dışarıya çıkmaları da mümkün değildir. Haremde yaşayan sultan hanımların saray sınırları içerisinde pencereden dışarıya parmaklıklar arkasından bakarak adeta bir hapishane hayatı yaşadıklarını anlatıcı şu şekilde dile getirir: Saraya girdik ve Doğu nun fani hurilerinin odalarını dolaşmaya başladık, penceredeki parmaklıklardan baktık, ellerimizi uykulu üzerinde hurilerin ağızlarının gözle görülmeyen izlerinin kaldığı ipek yastıklara sürdük. Sönükleşen altına bakınca, sevimli sultan hanımların sık sık parmaklıklara yaslandıkları anlaşılıyordu. Aydınlık parmaklıkların üzerinde parmaklarının izleri hala fark ediliyordu ve hatta tasasızca vadiye bakarken mükemmel yüzlerini sürdükleri yerde ağızlarının izleri görünüyordu. (Мы вошли в дворец и стали бродить по комнатам смертных гурий Востока; смотрели сквозь оконные решетки; клали руки на шелковые подушки, на которых остались неизгладимые следы их сонных ротиков; видно было по потускневшему золоту, что милые султанши часто прислонялись к решеткам; на светлых перилах еще заметны были следы их пальцев и, казалось, даже следы уст, в тех местах, куда приникали они своими прекрасными лицами, беспечно глазея на долину.) Kâğıthane Sarayı nda yaptığı bu küçük gezintinin ardından anlatıcı, Meymene yi bulabilme hayaline geri dönerek ona yardımcı olabileceğini düşündüğü, Odessa dan tanıdığı Türk tüccar Mustafa nın yanına gitmeye karar verir. Mustafa, anlatıcıya Meymene yi arayıp bulmasında da yardımcı olacaktır. Mustafa nın yanına gelmeden önce anlatıcı, Meymene yi Trabzon dan gelen, kadın esirlerin satıldığı bir gemide görmüştür ve yanına gitmek istediğinde yaka paça kovularak buradaki kadınların sadece bir Türk tarafından satın alınabileceğini bir Yahudi ile aralarında geçen konuşmada öğrenmiştir: -Eğer oraya gidersek ne yaparlar? -Esir kadınların hepsi Gürcü, diye biraz bekleyerek cevap verdi. Eğer Türk alıcılar yoksa sizi gemiden kovalarlar. -Eğer varsa? -Kadınları Hıristiyan gözüyle bozulmuş sayıyorlar ve kadın köle satıcısı ya sizi öldürür ya da gemiden atarlar Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

50 41 (-А что они сделают, если мы туда взойдем?.. -Невольницы все грузинки, -отвечал он, немного погодя, -если тут нет турецких покупщиков, вас только спровадят с судна. -А если есть? -Они почтут женщин испорченными христианским глазом, и продавец невольниц застрелит вас или так выбросит за борт.) Anlatıcı, yabancıları köle pazarının kıyısından dahi geçirmediklerini bildiğinden, yabancı olduğunun anlaşılmaması için kırmızı fesini ve çalmasını başına takıp, uzun gömleğini ve şalvarını giyerek tam bir Türk e benzer. Ancak bu şekilde yabancı olduğu anlaşılmayacak olsa da Meymene yi bulduğunda bir Hıristiyan olduğundan ötürü onu satın alamayacağından Mustafa, anlatıcı adına Meymene yi satın alacaktır. Meymene yi bulmak için gittikleri gemideki kadın esirler oldukça kusursuz bir yüze ve sağlıklı bir vücuda sahip olmalarıyla dikkat çekerler: Hepsinin yüz hatları güzeldi, ciltlerinde tek bir leke yoktu, saçları gür ve yüzleri sağlıklıydı. Genel olarak, muhteşem doğulu gözleri hariç, uzun boylu, cüsseli ve somun ekmeği gibi dolgun Rus tüccar kadınlarının şişman ideallerini anımsatıyorlardı. (У всех были хорошие черты, на коже ни пятнышка, волосы густые и лица здоровые: вообще, за исключением великолепных восточных глаз, они напоминали жирный идеал русской купчихи рослой, дородной и сдобной, как каравай.) Nihayetinde Mustafa bu kadar çok esir kadın arasında Meymene yi bularak alır, fakat anlatıcı ile tekrar kavuşmalarının sevinci çok uzun sürmez, Meymene vebaya yakalanarak bir hafta sonra ölür. Bir Türk ve Müslüman olarak anlatıcıya yardımı dokunan Mustafa, öyküde tam bir ticaret insanı olarak betimlenir. Felsefi bir yanı olan, dükkânına gelen Avrupalıları gözlemleyebilen ve gözlemleri doğrultusunda yaklaşımda bulunan Mustafa, İstanbul a gelen yabancıların ilgisini dükkânına çeker. Zamanında Odessa ve Kerçi de tütün, kehribar ve Yahudi şapkası ticareti yapmış ve iyi derecede Rusça ve İtalyanca biliyor olması onun yabancılarla olan iletişimini Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

51 42 kuvvetlendiren diğer artılarıdır. Anlatıcı, İstanbul a gelip de onun dükkânına uğramayan yabancının olmadığını ve gösterdiği ilgi ile müşterilerin hiçbir zaman alışveriş yapmadan ayrılmadığını dile getirir. Dükkânı ise tam da müşterilerin ilgisini çekecek şekilde, Doğu zevkine göre dekore edilmiştir: Mustafa biraz filozoftu ve dükkânına gelen Avrupalıları gözlemleyebiliyordu. Bu odanın gözlerden uzak kalmış Doğu ihtişamı Mustafa nın her seyyahta fark ettiği güzel manzara tutkusu için hazırladığı tuzaklardan biriydi. Diğeri ise kafasında beyaz çalması, altın bileziği ve tozluklarıyla, çıplak elleri ve ayaklarıyla her zaman dükkânın kapısında durur ve yoldan geçenleri parfüm ve tütün almak için değil, sahibiyle şerbet içmeye çağırırdı. (Мустафа был немножко философ и умел наблюдать европейцев, приходивших в лавку. Уединенная восточная роскошь этой комнаты была одною из приманок, подготовленных им для той страсти к живописному, которую замечал он в каждом путешественнике; а другою был его исполинский нубиец, которыц в белой чалме с золотыми запястьями и поножами, с голыми руками и ногами, всегда стоял у дверей лавки и зазывал прохожих не покупать духов и курений, а откушать шербету с его хозяином.) Dükkânı gibi dükkânın arka bölmesinde yer alan ve anlatıcının kaldığı küçük oda da Doğu tarzını ve gösterişini yansıtmaktadır. Anlatıcı, uzun süredir kaldığı bu odayı Avrupa dakiler ile kıyaslayarak şu şekilde tasvir eder: Kalın, fakat boyası çıkmış, bir o kadar da Batı daki demir sürgüler gibi Doğu da sizi sağlam bir şekilde koruyan perde, büyüklüğü ve kıyafetleri açısından diğer Avrupa saraylarında ev sahibesinin odasıyla birleştirilen Türk buduarlarına benzeyen sekiz köşeli küçük odayı dükkânın ön tarafından ayırıyordu. Ayaklar yerde serili duran zengin halılarda batıyordu. Koltuklar desenli ve parlak ipek kumaşla örtülüydü ve farklı renklerden yapılmış yastıklarla kaplıydı. Yorulmak bilmeyen tütsü kabı oyulmuş siyah tavana sinirleri hoş bir şekilde yatıştıran, fakat göz kapaklarını ağırlaştıran ve bütün vücudu hafifleten hoş bir koku dağıtarak, ince bir duman akışı gönderiyordu. (Занавес из толстой, но полинявшей парчи, который так же ненарушимо охраняет вас на Востоке, как железные затворы на Западе, отделял от передней лавки маленькую восьмиугольную комнату, величиной и убранством похожую на турецкие будуары, которые в иных европейских чертогах примыкают к комнате хозяйки. Нога тонула в богатых коврах, лежавших на полу. Софы покрыты были узорной и глянцевитой шелковой тканью и обложены разноцветными подушками. Неутомимая курильница посылала к черному резному потолку тонкие Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

52 43 струи дыма, разливая в комнате благовоние, которое приятно щекотало нервы, но вместе отягчало веки и расслабляло все тело.) Doğu ile Avrupa giyim tarzı, mobilyalar, davranışlar ve yaşam tarzı açısından oldukça farklıdır. Burada yaşadığı maceralar ve edindiği izlenimler doğrultusunda anlatıcı, Avrupa ve Rusya da insanların durmadan çalışmaya meyill olduğunu ve tembellik etmeye fırsat bulamadığını, fakat Türklerin ekonomik koşulları nasıl olursa olsun doğanın ve coğrafyanın sunduğu güzellikler sayesinde daha rahat bir şekilde, kendilerini yormadan çalıştıklarını ifade eder. Bu tembellik ve sahip oldukları Güneş, Türkler için ortak bir lükstür: Başka neresi bu kadar sıcak, bu kadar yeşil ve nerede halk bu kadar dürüst? Sizinle birlikte Almanya yı, İngiltere yi, Hollanda yı, İtalya yı, Sicilya yı, Yunanistan ı gezdik. Oralarda ardı arkası kesilmeyen endişelerden başka ne gördük? Mesela, bizim tarafımız diğer ülkelerden daha güzeldir ve bununla birlikte çalışkandır. Rusya da buradaki gibi tembellik edecek vaktimiz yoktur bizim. Açlıktan ölürsün, donarsın, yok olursun! Ekmeğini kan ter içerisinde yersin, ama aylaklık da fena iş değil! Size itiraf edeyim ki, bayım, ben bu tembel Müslümanları seviyorum! Ayakkabıları acele etmelerine engel oluyor. Kıyafetlerinin düğmeleri ilikli değil, bu kıyafetler harika bir şey! Nasıl yazlıkları olduğuna bir bakın! Hem zengininin hem fakirinin buradaki herkesin tek bir özgürlüğü var o da tembellik ve güneş! Renkli gökyüzü, canının istediği kadar gezinti, su üzerinde kayık, tepecik üzerinde sohbet Onların bütün mutlulukları budur işte. Bu mutluluktan kim yararlanmıyor ki? (Где еще так тепло, так зелено народ честный? Мы объездили с вами Немечину, Англию, Голландию, Италию, Сицилию, Грецию: что ж мы там видели, кроме труда и беспрерывных забот? Наша сторона, например, лучше других земель, а все-таки рабочая. У нас на Руси некогда полениться, как в здешнем краю: умрешь с голоду, замерзнешь, пропадешь! В поте лица ешь хлеб свой -а праздность ведь не худое дело! Признаться вам, сударь,по совести: я люблю этих ленивых бусурманов! Туфли мешают им торопиться: платья широкие нараспашку: чудо, а не платье! Посмотрите вы, какие у них дачи! И богатому, и бедному -всем здесь одно раздолье- лень и солнце. Пахучий воздух, гулянье вволю, каик на воде, беседка на пригорке -вот все их благополучие; а кто здесь этим не пользуется?) Senkovski, İzmir den başlayıp İstanbul da son bulan seyahatinde Anadolu nun farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını aktarırken, Osmanlı Devleti nin Rumlar, Yahudiler, Ermeniler gibi farklı etnik ve dini grupları bünyesinde barındırdığını da öyküde yansıtmıştır. Pek çok Avrupalının merak Senkovski, a.g.e.,

53 44 konusunu oluşturan haremde cariyelerin sarayda kapalı bir hayat sürdüğü, kadınların köle pazarlarında satıldığı gibi hususlara değinirken, yabancı biriyle zina etmenin sonunun ölüm olduğu, her ne kadar hoşgörü ile karşılansalar da Türkiye de yabancılara şüphe ile bakıldığını dile getirmektedir. Fakat Asya kültürüyle birlikte, özgür ruhlu Türklerin sahip olduğu Güneş, soğuk ve duyguların mensup olunan sınıf doğrultusunda yaşandığı bir ülke olan Rusya da yetişmiş anlatıcı için oldukça ilgi çekici ve güzeldir. Türkiye seyahatini bu iki öyküsünde kullanan Senkovski, Doğu seyahatine devam ettiği Mısır ve Suriye yi de Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii, ) ve Ebsambul (Ebsambul, ) adlı öykülerinde yansıtmıştır. Bu öyküleri kurgudan oluşmamakta, daha ziyade gezi yazısı niteliği taşımaktadır. Senkovski nin Mısır ve Sudan a seyhati sırasındaki izlenimlerinden oluşan Ebsambul da anlatıcı ve burayı ziyarete gelen diplomatik kimliği olan kişiler Mısır firavunu II. Ramses döneminde dağın üzerindeki kayalar oyularak yapılmış olan Ebu Simbel tapınağını görmek için Mısır dan Sudan a yola çıkarlar. Gezginlerin Gelişi (Priyezd puteştvennikov) ve Tapınağı Ziyaret. Piknik. Piyango (Poseşeniye hrama. Piknik. Lotereya) olmak üzere iki bölümden oluşan öykünün ilk bölümünde anlatıcının Mısır ve Sudan ile ilgili ilk izlenimleri yer alır. İkinci bölümde ise Ebsambul tapınağının açılışı sırasında yerli halkın gelenekleri ve tapınak ile ilgili bilgiler aktarılmaktadır. Anlatıcı, bilge ve aydın bir Avrupalı gözüyle insanların bunaltıcı sıcak yüzünden kıyafet dahi giyemediği Afrika coğrafyasını resmederken, bu tropik ve sıcak havanın, çöl ikliminin doğası gereği akşam olduğunda yerini birden soğuyan havaya bıraktığını şu şekilde betimler: Gece gerçekten de tropikti. Beyazlığa bu ülkede fevkalade doyan ay ışığı pürüzlü ve keskin şekilleriyle yuvarlaklaştırılmış bir tür kar örtüsünü, ölü ve hareketsiz duran bütün etrafı örtüyordu ve Sudan gecelerinin alacakaranlık olmadan, aydınlıktan karanlığa, yakıcı sıcaktan sönen ışığın vücudun hücrelerini açması için delici hareketine kademeli geçiş olmadan, aniden toprağa düşen soğuğunu daha da artırdığı görünüyordu. (Ночь была истинно тропическая. Лунный свет, насыщенной в этой стране удивительно белостью, накидывал на всю окрестность, Mısır da bulunan bir şehir olan Ebu Simbel den türetilmiştir Senkovski, a.g.e.,

54 45 мертвую и неподвижную, род снегового покрова, мягко округлявнего её шероховатые и острые формы, и, казалось, ещё увеличивал холод нубийской ночи, падающей на землю вдруг, без сумерек, без постепенного перехода от блеска к мраку, от пожарной жары к пронзительному действию потухших лучей на раскрытые ею поры тела.) Buradaki doğal yapıyı ayrıntılı bir şekilde inceleyen anlatıcı, tarımın yapıldığı, üzerinde yaşayan canlılara hayat verdiği için doğanın buhar makinesi olarak adlandırdığı Nil Nehri ni hem insanların hem de hayvanların ortak zenginliği ve varlığı olarak nitelendirir. Nil in kenarında bulunan Nil Vadisi nin dar yapısından dolayı nüfusun az olduğu, insanların hatta hayvanların yakıcı sıcak yüzünden öğle vakti dışarı çıkmadığı ve gölgenin kaybolduğu , anlatıcının bu coğrafya ile ilgili verdiği bilgiler arasındadır. Afrika nın sıcağıyla kavrulan yaklaşık on ülkeye can veren bu Nil Nehri nin insanı evrendeki düzeni sorgulamaya bu düzen içerisinde var olan herşeyin bir varoluş sebebi olduğunu düşünmeye ittiğini dile getirir. Bu düşüncesi doğrultusunda anlatıcının Nil i Afrika için ilahi bir lütuf olarak gördüğünü söylemek mümkündür: Hiçbir şey yerküremizin yüzeyinde tesadüfi hiçbir şeyin olmadığına, yeryüzündeki her şeyin büyük bir bilgelikle öngörülüp hesaplandığına, evrendeki nehirlerin kralı Nil in kıyılarında yer alan Mısır, Sudan, Dongola ve Senaar ve diğer toprakların manzarası gibi her tepenin, her çukurun aziz bir amaca hizmet ettiğine izleyicileri bu kadar ikna edemez. (Ничто так не убеждает зрителя в том, что на поверхности нашего шара нет ничего случайного, что все на ней разсчитано и пердусмотрено высшею мудростью, что всякий холм, всякое углубление соответствуют какой-нибудь сокровенной цели, как вид Египта, Нубии, Донголы, Сенаара и прочих земель, расположенных по берегам Нила, царя рек вселенной.) Mısır ve Sudan coğrafyası hakkında bilgiler sunulmasının yanı sıra Sudan ın toplumsal ve ekonomik durumuna dair bilgiler de yer alır. Bir zamanlar zengin ve refahı yerinde olan, antik Mısır kültürü ve eğitiminin gelişimine öncülük eden, fakat sürekli fetihlere ve isyanlara maruz kaldığı için zamanla güçsüz hale gelen Sudan halkının ekonomik durumunun iyi olmadığı, ülkeyi yöneten kişilerin cehaleti, yani Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

55 46 yönetim anlayışına dair bilgilerinin ve vatanseverlik duygularının olmaması sonucu zamanla bir sömürge haline geldiği dile getirilir: Bu pılıpırtısız fakirlerin ülkesi, bu yüzü gülmez ülke, bir zamanlar güçlü, basiretli ve muhteşem iken şimdi bereketsiz ve solgun hale gelen yaşamın azap çektiği uzun ve dar bir hapishane, onu yöneten insanın cahilliği ve barbarlığı yüzünden ölmeye mahkûm edilmiş bir esir haline geldi. (Это земля нищих без рубища угрюмая земля, -длинная и узкая тюрьма, где томится, жизнь, некогда сильная, прозорливая и блистательная, ныне тощая и изсохщая, узница, осужденная погибнуть в своем заключении за невежество и кровожадность начальствующего над ней человека.) Antik Roma döneminde sosyete hayatının hüküm sürdüğü anlaşılan bu dönemde kadınların, dönem Avrupa sının kadınları gibi giyime ve güzelliğe önem verdikleri, balo giysilerinin ise daha doğdukları zaman hazır edilecek kadar önem taşıdığı bilgisini aktaran anlatıcı, şimdi çarşaf giyen kadınları gördüğünde antik dönemdeki o ihtişamlı halleriyle bir kıyaslama yapar. Antik dönemdeki Sudan ı gözünde canlandırır ve bu ülkenin şu anki haliyle eski zamanlardaki hali arasında büyük bir kültürel farkın bulunuyor olması anlatıcıyı oldukça şaşırtır: Bu çıplak, güçlü adamların ve kaba çarşafa sarılı kadınların ve doğdukları zaman hediye edilen balo kıyafeti giymiş güzel genç kızların arasında gezer ve atalarının saraylarına bakarken, ister istemez aynı kıyıda güzel elbiseler içerisinde yaşarken Siena ya moda ve zevkin, kadın süsleri üretiminin başkenti, Eski Dünya nın Paris i, klasik dönem kadınlarının idolü Santorini den küpeler, zincirler, atkılar, kolyeler, sargılar, kurdeleler ve parlak eşyalarla dolu iki adet geminin geldiği haberiyle hoş bir şekilde kımıldayan kadim Sudanlı kadınlardan oluşan renkli kalabalığı kafanızda canlandırıyorsunuz. (Странствуя между этими голыми, дюжими мужчинами, этими женщинами, закутанными в грубые простыни, и молодыми красавицами в бальном платье, подаренною при их рождении, и глядя на чертоги их предков, невольно воображаешь себе пестрые толпы древних Нубиянок, которые, стоя на том же берегу в красивых нарядах, сладостно трепетали при известии, что в Сиенну пришли из Тира два судна, нагруженные прелестными серьгами, цепочками, платочками, ожерельями, повязками, лентами и блестящими материями, -судна из Тира, столицы мод и вкуса, мануфактуры женских укращений, Парижа старого мира и идола классических женщин!) Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

56 47 Öykünün ikinci bölümünde Ebsambul tapınağının açılışı esnasında yerli halkın kıyafetleriyle ilgili bilgiler yer almaya devam eder ve burada tuniğin Sudan halkının tören kıyafeti olduğu dile getirilir. Fakat tunik giymek genç kızalar için yasaktır, çünkü tunik giydikleri zaman genç kızların güzelliklerinin ortaya çıkacağı ve bu durumun hiç de hoş sayılmayacağı düşüncesi yer alır: Birincisi, tunik Sudan vatandaşının tören kıyafetidir ve astları toprağı kendi tören kıyafetleriyle kazmak istemiyorlar. () Bu arada da bütün yerli halk tunik giymiyor, genç kızların insan içine tunik giyerek çıkması sevimlilikleri görülmek zorunda kaldığı için uygun görülmüyor! (Во- первых, рубаха есть парадный мундир нубийского гражданина, и его подчиненные не согласятся копать землю в праздничных своих нарядах ; а между тем не все жители имеют рубахи, -да девицам и неприлично являться перед людьми в рубашках, как то его милости должно быть известно!) Gezgin grubun yerlilerle tapınağın açılışı esnasında giyilmesi gereken kıyafetler üzerine yaptığı anlaşma doğrultusunda evli kadınların bekârlardan farklı olarak yün çarşaf giydiği bilgisini edinmek de mümkündür ve bu kadınların yüzlerinden ziyade vücutlarını, hatları belli olmayacak bir şekilde kalın kıyafetlerle örtmeleri gerektiği yer alır. Mısır, Sudan ve Yukarı Etiyopya ya Seyahat Notları (Otrıvki iz puteşestviya po Yegiptu, Nubii i verhney Efiopii) nda da Senkovski, Sudanlı evli kadınların Mısır dakiler gibi çuhadan yapılmış kıyafetler giydiğini, Romalılar gibi omuzdan kol altına doğru vücutlarını sardıkları ve başlarını da örttüklerini dile getirir. Burada yaşayan yerli halkın kıyafetleri üzerine yer alan betimlemelerin yanı sıra coğrafyanın bir sonucu olarak insanların dış görünüşleri ve yüz hatlarının da Avrupa insanınkinden farklı olduğu belirtilmektedir: Oval yüzleri bizimkinden, çirkin olmayan hafifçe kalın dudaklarıyla ayrılıyordu. Hatta betimlemesi oldukça zor olan, fakat kanımca Ptolemaios un eşsiz bir şekilde ifade ederek üzere onu sessiz siyah olarak adlandırdığı özel Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Eski Mısır hükümdarı

57 48 bir parıltı oluşturduğundan, bir zencinin göz alıcı bir biçimde parlayan siyahlığına benzemiyordu. (Овальные их лица отличаются от наших только легкою толстотою губ, которая впрочем не имеет ничего неприятного, и даже цвет их кожи не похож на резкую, лоснящуюся черноту негра, образуя особенный отлив, который описать весьма трудно, но который, по мнению моему, неподражаемо выразил Птоломей, назвав его -ирема мелас, «тихо-черным».) Araştırmalarda bulunmak üzere Mısır a gelen gezgin topluluğunun, aralarında fiziksel ve kültürel açıdan pek çok farklılıkların bulunduğu yerel halk ile birlikte kültürel açıdan bir renklilik ortaya çıkardığı görülür. Anlatıcıya göre bu renklilik Avrupa medeniyetinin etkilediği eski ve sömürge haline gelen yeni Sudan ın bir araya gelişi gibidir: Bizim topluluğumuz buranın topluluğu ile bütün yönleriyle karışmıştı. Sadece gezginler kendi milli kıyafetlerini korumuş, diğerleri ise farklı doğu nesillerinin tarzına göre giyinmişler, kimisi ise ne Türk ne Memluklerin tarzında giyinmişti. Frak, bedevi kıyafetleri, Mısır kazakları, Arnavut ceketleri ve Avrupa redingotları yerli ev sahiplerinin derisiyle iç içe geçmişti. (Наше общество было перемешано купами туземцев по всем направлениям; путешественники одни сохраняли свое народное платье, другие были одеты по образцу разных восточных поколений; иные ни по какому образцу: наряды турецкие и мамлюкские, фраки и бедуинские одеяла, египетские фуфайки, арнаутские куртки и европейские сюртуки переплетаются с кожею местных хозяев.) Süleyman Peygamber ve Büyük İskender döneminden kalma asırlık sedir ağaçlarının yer aldığı Sudan bir zamanlar zengin insanların şatafatlı elbiselerle dolaştığı bir yer iken, artık oldukça boş ve çıplak bir ülkedir ve Antik Roma nın hiçbir izini taşımamaktadır. Hâlbuki burası Sudan ın tenha köşesinde bulunan gerçek bir Avrupa dır. Nitekim bu topraklar pek çok millet tarafından istilaya uğramış, bunun sonucu olarak da kültürel anlamda değişim yaşamıştır. Bu durumla bağlantılı olarak anlatıcı, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Sudan ın Adde şehrinde yer alan hiyerogliflerin burada etkisini sürdürmüş olan kadim Mısır inancına, Hıristiyanlığa ve Müslümanlığa dair kültürel öğeler Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

58 49 barındırdığını, buraya her gelen topluluğun kendinden bir öncekine ait değerlerin izlerini yok etmeye çalıştığını dile getirir: Bakın! Sudan kadim Mısır inancının keskin figürleri ve hiyeroglifleriyle kaplıydı. Hıristiyanlar geldi ve bunları alçıyla kapattı ve yerine aziz Yahya yazdılar. Yeni gelenler, bu resmi biraz beyaza boyamaya başlayıp, üzerine Allah ve Muhammed isimlerini koydular. İşte size tek bir duvar üzerinde duran kırk yıllık tarih. (Посмотрите! Она была покрыта иероглифами и резными фигурами древней египетской веры; пришли християне, затерли их штукатурой, и по ней написали св. Ионна Крестителя; новые прищельцы, слегка забелив эту живопись, выставили поверх её имена Аллаха и Магомета. Вот вам история сорока веков на одной стене.) Zengin bir tarihe ve değerli kültürel miraslara sahip olan bu ülkede yaşayan halkın, değerlerine sahip çıkmadığı bilgisi yer alır. Anlatıcı, bu şehirde antik dönemden kalan eserlerin herhangi bir işi olmayan kişiler tarafından bir ticaret aracı ve kazanç kaynağı olarak görüldüğünü ifade eder: Mısır da bir zanaatı olmayan, beceriksizliği yüzünden paşanın görevden aldığı, iflas eden herkes antikacılık yapıyor. Teb şehrine gidiyorlar ve Arap köylülerinden birkaç mumya, papirüs ve bokböceği satın alıyorlar ve Kahire ye geri dönerken Nil e giden bütün yol boyunca kadim Mısır hükümdarları, kahramanlıkları, sarayları, eşleri ve sevgilileri hakkında sunumlar yapıyorlardı. (В Эгипте, тот, у которого нет ремесла, тот, кого паша исключил из своей службы за неспособность, тот, кому вздумалось обанкрутиться, -все делаются антиквариями: едут в Фивы, покупают у арабских мужиков несколько мумий, папирусов и скарабеев, и, возвращаясь назад в Каир, несут на пути диссертации во всю длину Нила о древних египетских владыках, об их подвигах, палатах, женах и любовницах) Cahil olmalarına karşın bu insanların eğitimli bir Avrupalıyı kandıracak ve kendine hayran bıracak kadar iyi bir pazarlama taktiğine sahip oldukları görülmektedir. Fakat onların bu cehaleti sayesinde Avrupa nın bu önemli miraslara ve değerlere daha kolay bir şekilde ulaştığı düşüncesi ortaya çıkmaktadır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

59 50 Bu insanlar tamamen cahil ve kazanç düşkünü, fakat bilim Avrupası nın eski Mısır uygarlığı hakkındaki kavramlarına etkisi vardır. Kendi düzmece coşkularıyla eski püskü eşyaları ve mezarlardan topladıkları kalıpları sattıkları gezginleri o kadar usta bir şekilde sürüklüyorlar ki, Mısırlı bu dâhiye karşı bir önyargıya sahip olarak Kahire ye gelen biri, genellikle onun içten bir hayranı olarak Avrupa ya dönüyor. (Эти люди, вообще невежественные и корыстолюбивые, имеют однако же влияние на понятия учёной Европы об египетских древностях: они так искусно накатывают своим подделным восторгом путешественников, которым продают старую рухлядь и болванчики, набранные в гробницах, что и тот, кто приехал в Каир с предубеждением против египетского гения, обыкновенно возвращается в Европу искренним его обожателем.) Yerliler etkili pazarlama taktiklerini bilmelerinin yanı sıra tapınaklarda yer alan hiyeroglifleri etkili bir şekilde anlatır ve dinleyenlerde daha fazla merak duygusu uyandırır. Bunun sonucunda gezginler şehri gezmek, anlatılanları yerinde görmek isterler ve umduklarını bulamadıklarında ise kandırıldıklarını fark ederek barbar diye tabir ettikleri, fakat gerçekten büyük bir uygarlık olan Mısır a amansızca hakaret ettiklerine anlatıcı şahit olur. Kendi gezgin grubu da bu şekilde pek çok kez kandırıldığından dolayı bir türlü Ebsambul a ulaşamayan anlatıcı, bu şehri görebilmek adına tekrar yollara düşer. Anlatıcı, bu yolculuğu sırasında İngiliz diplomatları ve Napoleon un emri altında çalışmış Fransız bir komutan olan Sev ile tanışır. Burada ilginç olan, anlatıcının Sev haricinde gezi sırasında tanıştığı herkesi, muhtemelen diplomatik düzeyde önemli kişiler olması sebebiyle, sadece isimlerinin baş harfleriyle tanıtmasıdır. Hiçbir dine, Hıristiyanlığa dahi mensup olmamış bu kişinin Müslüman olmasının anlatıcıda ilgi uyandırmış olduğu düşünülebilir. Sev, Fransa nın Grenable şehriyle ilgili bir mesele dolayısıyla ölüm cezasına çarptırılması üzerine Fransa dan kaçıp Mısır a sığınmış, Mısır Paşası tarafından Süleyman Paşa adı verilmiş ve Müslüman olmuştur. Fransız devrim kamplarında ne yazık ki hiçbir dine mensup olmayarak eğitilmiş, her inançtan kendini çekmiş, en nihayetinde Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

60 51 Müslüman olana kadar hiçbirini de kabul etmemiştir. Artık ona Süleyman Paşa denilmektedir. Anlatıcı, Sev in Mısır a gelişi ve Osmanlı Devleti ne hizmeti ile ilgili bilgiler verirken, İbrahim Paşa komutasında Yunan isyanının bastırılmasında, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa nın Sudan ın fethinde yer aldığı gibi Osmanlı tarihine ait bilgiler bulmak da mümkündür. Anlatıcının elinde kocaman sopasıyla Mısır paşasının fırçalanmış atı üzerinde bir ileri bir geri gezdiği ve seyyahlara Sudan ı yönettiğini söylediği bir ülke olan Sudan da bulunduğu an, Mehmet Ali Paşa nın burayı ele geçirmek için ordu gönderdiği ve bu esnada karışıklıkların meydana geldiği zamanlara denk düşer ve bu karışıklığı anlatıcı şöyle anlatır: Gecenin karanlık uzaklığının çerçevesiyle kuşatılmış olan bu tablo içinde bir tören havası barındırıyordu, Türk kargaşası içinde büyük bir alana yerleşen kampımızın beyaz çadırları, bütün Afrika devletlerinin sükûnetle uyuduğu bir zamanda insanların çadırlar arasındaki hareketi ve kıyıya bağlanmış büyük sandalların uzun dizisi ise durumun kaygı verici ciddiyette olduğu mesajını veriyordu. Dahası düşman ordusunun Sudan ı fethetmek için geldiğini düşünmek mümkündü. (Эта картина, окруженная рамою черной ночной дали, заключала в себе нечто торжественное, а белые палатки нашего лагеря, уставленные на большом пространстве в турецком беспорядке, движение народа между ними в такое время, когда все африканское государство преспокойно спало, и длинный ряд барок, причаленных к берегу, придавали ей выражение зловещей важности обстоятельств. Скорее можно было подумать, что неприятельская армия пришла покорять Нубию) Bu öyküsünde Senkovski daha önceden sahip olduğu bilgiler ışığında, bir sömürge haline gelen Mısır ve Sudan ı antik dönemdeki haliyle kıyaslamaktadır. Senkovski nin, yerlilerin buradaki değerli mirasa cehaletleri ve kazanç düşkünlüklerinden dolayı sahip çıkmadıkları, bu yüzden Mısırlıların yapması gereken bilimsel incelemeleri Avrupalıların yaptığı düşüncesinde olduğu söylenebilir. Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

61 52 Senkovski nin doğu izlenimlerini aktardığı bir diğer öyküsü ise Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii,) dır. Yaklaşık sekiz ay kaldığı Suriye seyahatinden yola çıkarak kaleme aldığı bu iki bölümden oluşan öykünün ilk bölümü Güneş Tutulması (Zatmeniye solntsa) nda Arap halkının cehaleti yansıtılırken, Suçlu Sevgililer (Prestupnıye lyubovniki) adlı bölümde farklı mezheplere mensup birbirini seven iki gencin taşlanarak öldürülmesi yer almaktadır. Öykü, buraya bilim amacıyla gelmiş anlatıcının kendi duygu ve düşüncelerinin de yer aldığı Suriye yi tasviri ile başlar. Yakıcı sıcağın yanında gecelerin de bir o kadar soğuk olduğu çöl iklimi ve labirente benzettiği zor, aynı zamanda da karmaşık coğrafyasıyla birlikte resmettiği bir doğa karşımıza çıkmaktadır: Bulutların arkasında, yazın ortasında donmanın mümkün olduğu dorukların ve organik hayatın Güneş in ürettiği korkunç sıcakta kaynadığı kızgın sarp kayalıkların korkunç labirentinden çıkamama tehlikesini düşünmeyerek ilime karşı aynı hırsla, kendi güçlerime olan aynı güvenle, sağlığımı aynı şekilde hor görerek ve yirmi yaşlarında tecrübesiz bir insanda kolayca kendini gösteren, hayal edilen amaca ulaşmak için aynı inatla bir zamanlar herhangi bir yol gösterici ve maddi destek olmadan dünya üzerinde doğanın yükselttiği en görkemli saraylardan biri olan bu muazzam saraya atıldım. (С тою же жадностью к науке, с тою доверенностью к своим силам, с тем презрением здоровья и упрямством в достижении возмечтанной цели, которые легко себе представит в неопытном человеке лет дватцати, я некогда бросился, без проводника и пособия, в этот неизмеримый чертог природы -один из великолепнейших чертогов, воздвигнутых ею на земле в ознаменование своего могущества -не разсуждая об опасности не выйти из страшного лабиринта заоблачных вершин, на которых можно замерзнуть среди лета, и раскаленных пропастей, где органическая жизнь жарится в самой страшной духоте, какую только солнце производит.) Anlatıcı Alp dağları gibi tepelerinde karın eksik olmadığı, yakıcı ve boğucu iklim içerisinde oldukça soğuk ve yağışlı olan Lübnan Dağı yla Suriye yi Doğu nun İsviçre si olarak adlandırır. Bu dağların ve Suriye doğasının anlatıcı üzerinde ne kadar büyük bir etki bıraktığı şu cümlelerden anlaşılmaktadır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

62 53 Cansız doğanın güçlü etkileri ruhumuza daha da derin bir şekilde saplanıyor ve mutsuz kalbimizin tarihçileri ne söylerse söylesin, yaşamın diğer duygularından daha uzun süre kalıyor. Yüksek dağlara taşınan ova sakininin bir gün bu dağların suretini unutabileceğini düşünmüyorum, çünkü birbirini yiyip bitirerek, birbirini silerek ruh içerisinden on adet sevilen yüz sureti geçiyor, fakat bulutların arasında kaybolan ve ebedi kar ile beyazlaşan görkemli dağların resmi oradan hiçbir zaman silinmiyor Ve varlığımın en acı ve en değişik yıllarından birinin geçtiği kavrulmuş Suriye de artık önümde üçlü kaya zinciri halinde yayılan ihtişamlı yığıntıların devasa çizgilerini görüyorum. (Сильные впечатления мертвой природы врезываются в душу нашу гораздо глубже и остаются в ней долее всех других ощущений жизни, что бы ни говорили историки нашего несчастного сердца. Я не думаю, чтобы житель равнины, перенесенный на высокие горы, мог когданибудь забыть их образ: десять образов обожаемых лиц пройдет через душу, пожирая, изглаживая друг друга, но картина великолепных гор, теряющихся в облаках и убеленных вечным снегом, не изгладится в ней никогда Я и теперь вижу перед собою колоссальные очерки пышных громад, распространяющихся тройною каменною цепью вдоль обожженной Сирии, где протек один из мучительнейших и разнообразнейших годов моего бытия.) Senkovski, Doğu ya Giden Son Seyyahların Düşünceleri ve Yetenekleri (Sposobnosti i mneniya noveyşih puteşestvennkikov po Vostoku, ) adlı makalesinde Suriye nin etnik yapı, dini ve ahlaki değerler açısından karma bir sosyolojik yapıya sahip olduğunu ve toplumsal sınıflandırmanın yer aldığını ifade eder ve bu gözlemi öyküsünde de yer alır. Anlatıcı, İslam dininin hüküm sürdüğü bu topraklarda manastırların, kiliselerin de yer aldığını, hatta Arap kökenli olup da farklı dinlere mensup kişilerin olduğunu dile getirir: Atmosferin bulanık dibinde, deniz kıyısındaki ovada pis bir Müslümanın Tanrıya çaresizce karşı gelirken Hıristiyan çanının uzun gümüş yankısıyla tepelerin taştan ormanında, neredeyse gökyüzü kemerinin altında, atmosferin eter katmanlarında, tepede hâkim olan inancın tüm kutsallığıyla dağılan tatlı sesini duyuyorum. Hatta dünyanın yükü vurulmuş eşeklerin arkasından dik yokuş boyunca takip ederken Meryem Ana ve bir Müslüman ülkesinin ortasında çan sesinin arkasından yüksek sesle dindar marşlar tekrarlamak zorunda bırakan dağın şerefine oldukça ahenkli bir yığın şarkı söyleyen Arap ın çınlayan sesini duyuyorum. (Слышу этот умильный звук христианского колокола, струящийся длинным серебяным эхом в каменном лесу вершин, уже почти под самым небесным сводом, и со всею святостью веры господствующий на высоте, в эфирных слоях атмосферы, тогда как на мутном дне её, на Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

63 54 приморском равнине, нечистый мусульманин извергает свои безсильные богохуления; слышу даже этот звонкий голос Аравитянина, поющего целым объемом благозвучной груди песень в честь Пречистой Девы, следуя по крутому скату за навьюченными землею ослами и заставляющего горы, среди мусульманской державы, громко повторять за ним его благочестивые гимны.) Lübnan da Arap kökenli olup Hrıstiyanlık dinini benimseyen bu kişiler Maronitlerdir. Müslüman din adamları dışında Maronit ve İslam dininin Şiilik mezhebinden doğan Dürzilik dinine mensup Dürzi din adamlarının toplum içerisinde soylu kesime mensup olduğu ve toplumun belirli sınıflara ayrıldığı şu alıntıda görülmektedir: Maronitlerin ve Dürzilerin şeyhleri (soylular) sıklıkla benim yanıma mezhep bilen ve papanın sağlıklı olup olmadığı, Çin imparatorunun ne yaptığı gibi Avrupa ile ilgili siyasi haberleri soran meraklı Frank ile Cübeyl piposu içmeye uğrarlardı. Şeyhler ve orta sınıfın önemli sakinleri beni dikme ve sökme sanatında yani devlet yönetiminde oldukça bilgili bulurlardı. (Шейхи (дворяне) Маронитов и Друзов часто заезжали ко мне выкурить трубку джебели с любопытным Франком, который «знает толк», и осведомиться о политических новостях Европы -здоровь ли папа? Что он делает фагфур, китайский император? И прочшейхи и значительные жители из среднего сословия находили меня очень знающим в искусстве «шить и пороть», то есть, государственного управления) Bir Avrupalı olarak Suriye ye gelen anlatıcı, şeyhlerin ona karşı ilgisini oldukça politik bulur. Din adamlarıyla konuşması sırasında insanların dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanmadıklarını, hatta bunu komik bulduklarını dile getirirken, rahipler onunla alay eder, hatta anlatıcıyı tanrıtanımaz biri olarak ilan etmeye çalışırlar. Fakat şeyh Beşar Yusuf Bey olarak adlandırdığı anlatıcıyı özgür düşünen bir kişi olarak görür ve takdir eder. Anlatıcının şeyhlerin ona karşı tutumu hakkındaki düşüncesi bir konuşma esnasında kesin hale gelir. Avrupalılar hakkında konuşurken Hıristiyan bir din adamı Avrupalı kadınları bir yılan olarak gördüğünü söyler, fakat Dürzi şeyhi böyle bir söz ettiği için anlatıcının yanında bu din adamına kızar. Farklı bir dine mensup olmasına rağmen bu şeyhin bir rahibe karşı Avrupalı Hıristiyan kadınları savunması, anlatıcıya temsil ettiği dini ılımlı olarak gösterme isteğinin bir sonucu olarak düşünülebilir: Senkovski, a.g.e.,

64 55 Şeyhin politikasının Avrupalı bayanlar hakkındaki duruma bağlı düşüncesiyle de bir bağlantısı olduğu anlaşıyordu. Avrupalı bayanlar hakkında oldukça hoş bir şekilde konuşurken, bu konuşma boyunca memnuniyetsizliğini dile getiren ve onların yılan olduğunu ileri süren genç bir rahibe ise hakaret etti. (Само сабою разумеется, что политика шейха не обошлась без обстоятельного рассуждения об европейских женщинах: он распространился об них очень живописьно, и побранил одного малодого монаха, который отплевывался во все время этого разговора, и утверждал, что они «змеи».) Burada kaldığı dönemde anlatıcının Arapların tüm cehaletini görmesini sağlayacak olan bir olay meydana gelir: güneş tutulması. Bir bilim insanı olarak yerli halka bunun bir doğa olayı olduğunu mantıklı bir şekilde açıklamaya ve öğretmeye çalışmasına karşın, insanlar bu tutulmanın Doğu da savaşa, Lübnan da ise hiç görülmemiş bir acıya neden olacağı gibi korkunç felaketlere yol açacağı inancındadır. İnsanların fikirlerini değiştiremeyeceğini ve kimsenin batıl inançların sınırları dışına çıkamadığını anlatıcı şu sözlerle dile getirir: Öyle görünüyor ki, doğanın kendisi türümüzü kaderiyle birlikte batıl inançlara inandırmaya çalışıyor! Kendim de tecrübe edindiğim üzere, gözümün önünde gerçekleşen olaylardan, doğa ve kaderin bizim için yanılgılardan oluştuğu ve kabileleri cehalet içinde tutan sürecin görgü tanığı olmanın faydasını edindim. (Кажется, как-будто сама природа за-одно с судьбами нашего рода старается утвердить человека в суеверии! Я, для своей опытности, извлек толко ту пользу из совершившегося передо мною события, что был очным свидетелем процесса, по которому природа и судьба составляются для нас заблуждения и удерживают племена в невежестве.) Burada kabul edilen dogmaları yıkmaya çalışması, insanları batıl inançlardan kurtarıp bilimsel gerçeklere ve bilgilere inanmaları gerektiğine ikna etmeye çalışması anlatıcıyı kâfir olarak adlandırılması tehlikesiyle karşı karşıya bırakır. Rus adı burada saygınlıkla karşılık bulduğundan, Rus olması kendini bu yaftadan bir nebze kurtarmıştır, fakat burada kâfir olarak görülenlere halkın nasıl davrandığı da aşikârdır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

65 56 elbette Rus adı bu dağlarda oldukça saygındır ve beni hakaret işitmekten kurtarmıştır. Ancak Rus olmamın ilk ve en önemli sonucu, hiçbir köylülünün bana bir parça hayvan bile satmaması, üzerine farmason binmiş eşeğinin hemen ölmesinden korktuğundan hiçbir hayvan bakıcısının bana binmem için hayvanını vermemesi de olabilirdi. ( конечно, звание Русского, весьма уважаемое в тех горах, обеспечивало меня от личной обиды, но первое и самое ощутительное следствие подобной репутатции могло быть то, что никто из поселян не продал бы мне ни глотка живности и ни один погонщик не отдал бы под меня своей скотины, боясь, чтоб осел, на котором ехал фармазун, не издох немедленно.) Arap halkının bu cehaletinden bahsederken anlatıcı, kanını donduran ve tamamen bir vahşet olarak adlandırdığı bir olaya tanıklık eder. Birbirini seven iki genç evlilik dışı çocuk sahibi olmaları yüzünden Maronitlerin tepkisini çeker. Bu iki sevgilinin bağlarını koparmak için yerel yönetim birkaç sene pek çok yol dener, ikisini de zindana atar, fakat serbest kaldıklarında tekrar biraraya gelirler. Zinayı kendi kurallarınca cezalandırmak isteyen Maronitler, Katolik cübbesi giymiş, elinde büyük bir haç taşıyan rahibin etrafında toplanarak günah çıkarma ayini yaparlar ve iki genci taşlayarak öldürüp, çukura gömerler. Bu korkunç olaya tanıklık eden anlatıcı derinden etkilenir ve bu cinayeti işleyenleri vahşi diye adlandırarak, duygularını şöyle dile getirir: yakın tepede böylesine korkunç bir ölümle öldürülen talihsizlerin kaderini düşünüyordum. Pipomu o tarafa yönelttim ve onların çektiği acı, onlara eziyet çektirenlerin acımasızlığı, iffetin kan aracılığıyla barbarca korunması hakkındaki tek bir düşünce bakışımı korkunç rezaletten uzaklaştırdı. Kalbim sıkışıyor, o tarafa bakamıyordum. ( но я думал только о судьбе несчастных, погибавших на близкой горе такою ужасною смертью. Я направил туда трубку -и одна мысль об их страданиях, о бесчеловечии их гонителей, о варварском образе сохранения чистоты нравов посредством крови, оттолкнула мой взор от страшного позорща. Сердце мое сжималось; я немог смотреть в ту сторону) Senkovski Suriye Anıları nda insanların batıl inançlar çerçevesinde ve cehalet içerisinde hayatlarını sürdürdüğünü gözler önüne sermektedir. Ayrıca, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

66 57 Müslüman ülkesi olarak bilinen Suriye de farklı mezheplerin ve dini oluşumların yer aldığını yansıtmaktadır. Yazar, yılında Novosel ye isimli yıllıkta yayımlanan Antar adlı öyküsünü diğer Doğu öykülerinden farklı bir şekilde Doğu mitolojisi ile ilgili unsurları kullanarak kaleme alır. Öykü, Arap edebiyatında Antar Hakkında Bir Roman ismiyle bilinen ve Antar, A Bedoueen Romance ismiyle İngilizceye çevrilen eserden esinlenerek oluşturulmuştur ve bu eserle Senkovski nin öyküsünün büyük ölçüde benzerlik taşıdığı ifade edilir. Ayrıca bu eser Rimskiy- Korsakov un Antar adlı eserine de ilham kaynağı olduğu söylenmektedir. Konusunu bir aşk hikâyesinin oluştuduğu her iki eserin de başkahramanı Antar iken, Arapça Antar romanında kadın başkahraman Abla nın yerini Senkovski nin Antar öyküsünde ünlü Arap şair Lebid in torunu olarak okuyucuya sunulan peri Gül Nazar alır. Antar a âşık olan ve kör edici bir güzelliğe sahip bir peri olan Gül Nazar, Antar a farklı şekillerde görünmektedir ve nihayetinde bir ceylan olarak onun karşısına çıkar. Antar ilk başta onu öldürmek ister, fakat hayatına kastetmek yerine onu serbest bırakır. Onun güzel ahlakı ve iyi kalpliliği Gül Nazar ı derinden etkiler ve Antar ı sarayında ağırlamak üzere sihirli bir şekilde sarayına getirtir. Görkemi ve gösterişiyle doğu şatafatına sahip saraydaki hizmetçiler onu Gül Nazar ın karşısına çıkmadan önce emrine genç ve güzel köle kızların gönderildiği, beyaz mermerden ve altın kaplamalardan oluşan, doğu kültürünün bir parçası olan hamama götürürler. Bu öyküde betimlenen harem Türk Çingenede tasvir edilen hareme göre daha ihtişamlıdır ve buradan yola çıkarak Arap toplumunun gösterişe daha meraklı olduğu anlaşılmaktadır. Anlatıcı, Şam da yer alan bu sarayın her bir odasının şatafat ve şıklık içinde olduğunu hamamı şu sözlerle ifade eder: Haremağaları onu on iki tane güzel ve genç köle kızların hizmetine verildiği, beyaz mermerden yapılmış jasper taşından kolonların ve altın kümbetin olduğu hamama götürdüler. Oradan duvarları ve tavanı elmasların ateşiyle parlak bir şekilde aydınlatılmış ihtişamlı bir odaya geçti Aniden kapılar açıldı ve başları üzerinde pek çok yemeğin yer aldığı tepsiler ve Alekseyev, P. V. (). Siriya v mifopoetike O. İ. Senkovskogo. Vestnik Tomskogo gosudarstvennogo universiteta. Filologiya, No. 1 (27), Alekseyev, (). A.g.y., 7

67 58 şerbetlerin, yiyeceklerin ve tatlıların olduğu kapları taşıyan pek çok hizmetçi içeri girdi. (Евнухи повели его в баню, построенную из белого мрамора, с яшмовыми колоннами и золотым куполом, где двенадцать молодых и прекрасных невольниц были назначены для его прислуги. Оттуда перешел он в богатую комнату, ярко освещенную огнем алмазов, покрывавшмх стены и потолоквдруг отворились двери, и вошел длинный ряд служителей, несущих на голове золотые подносы, уставленные множеством блюд и сосудов с яствами, сластями и шербетами.) Anlatıcı, egzotik doğu kültürünün bir parçası olan çölü ve çöl sıcağını da resmetmeyi ihmal etmez. Öykünün başında Şam Çölü nün bunaltıcı ve yakıcı havasını, sıcaktan çöldeki kum taneciklerinin nasıl titrediğini anlatır: Güneşin yakıcılığıyla kavrulan hava, kızgın demir etrafında dönen aleve benzer şekilde rüzgârsızlığın ortasında ince bir alev gibi titriyor, sallanıyor, parlıyor ve alev rengindeki sık iğneler gibi görünen kızgın pırıltılar onun gözleri önünde havada hızlı bir şekilde dans ediyor. (Зажженный палящим солнцем воздух, среди совершенного безветрия, дрожит, трясется, мелкает тонким пламенем, подобным тому, какое вьется по раскаленному железу, и знойные блестки, в виде частых огненных иголок, быстро пляшут в воздухе пред его глазами) Güneş in kavurduğu Şam çölünde bulunan eski bir yerleşim yeri olan Tadmor şehrinin ve Şam çölünün güzelliği anlatıcıyı etkiler: Şam çölü muhteşem, büyük Tadmor un Şam çölündeki kalıntıları harika. Kim bu kocaman saraylarda yaşadı? Bu tapınaklar kimin için dikildi? Sütunların bulunduğu bu uzun sokağı kim inşa etti? (Прекрасна Шамская пустыня; прекрасны в Шамской пустыне развалины волшебного Тедмора. Кто жил в этих огромных чертогах?.. Кому воздвигнуты эти храмы?seafoodplus.info построены эти длинные улицы столбов?) Suriye de antik dönemin önemli kültür ve ticaret merkezlerinden biri olan Tadmor (Palmira) şehrinin Süleyman Peygamber tarafından inşa edildiğine dair bir inanış vardır. Araştırmacı P. V. Alekseyev İncil de antik Tadmor şehrinin kuruluşu hakkındaki mitin bu öyküde yer aldığını ifade eder ve bu mit İncil in 2. Tarihler bölümünün Süleyman ın Öbür Etkinlikleri başlığında şöyle ifade Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

68 59 edilmektedir: Çölde Tadmor Kenti ni onardı. Hama yöresinde yaptırdığı bütün ambarlı kentlerin yapımını bitirdi. Öyküde de Tadmor un Süleyman peygamber tarafından kurulduğu ve cinlerin onun emri altında olduğu şu şekilde yer almaktadır: Kalıntıları güzelliği ve büyüklüğüyle sizi sabah sabah hayretlere düşüren Tadmor da bulunuyorsunuz. Çölün cesur bahadırı, bilin ki, Süleyman peygamberin Cebrail adlı meleğin hediye ettiği büyülü yüzük sayesinde hükmettiği bu şehir kötü kalpli ve biçimsiz ruhlar olan cinler tarafından inşa edildi. (Вы находитесь в Тедморе, развалины коего поутру удивляли вас своею красатою и огромностью. Ведайте храбрый богатыр пустыни, что этот город построен джиннами, зловредными и безобразными духами, коими Соломон -да будет с ним мир! -повелевал посредством волшебного перстня, подаренного ему ангелом Джебраилом.) İncil in yanı sıra Kur an da da Süleyman peygamberle ilgili hususlar yer almaktadır. Öyküde bahsi geçtiği üzere Süleyman peygamberin hizmetinde cinlerin de olduğu Neml suresinin ayetinde belirtilir: Süleyman ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı. Yine Alekseyev e göre, Senkovski nin öyküde Tadmor şehrini mekân olarak seçmesinde bu antik şehri Rusya ya benzetmesi rol oynar. Süleyman peygamber tarafından kurulan ve kraliçe Zenubiya ile döneminin önemli kültür ve ticaret merkezi haline gelen bu şehri I. Petro ile Avrupa kültür düzeyine çıkan ve II. Yekaterina ile eğitim ve sanat alanında büyük gelişmeler yaşayan Rusya yı bağdaştırdığını ileri sürer. Bu bağdaştırma F. V. Bulgarin in Kronştadt a 1 Mayıs tarihli Gezi: N. İ. Gnediç e Mektup (Poezdka v Kronştadt 1 maya goda: (Pis mo k N. İ. Gnediçu, ) adlı eserinde Binlerce gemi Kuzey in Palmira sına dünyanın her yerinden sanayi vergisi getiriyor (тысячи кораблей приносят İnternet: Kutsal Kitap The Bible Society in Turkey (Kitabı Mukaddes Şirketi) & The Translation Trust / Yeni Yaşam Yayınları, , de alınmıştır. Senkovski, a.g.e., İnternet: Kur an-ı Kerim, Neml Suresi Ayet adresinden de alınmıştır.

69 60 ежегодно в северную Пальмиру дань промышленности со всех концов земного мира) diyerek, Peterburg u Kuzey in Palmirası olarak adlandırır. Hem Türkiye yi hem Ortadoğu yu gezerek burada yerli halkın kültür ve yaşamı ile ilgili birinci elden bilgi edinen Senkovski nin, incelediğimiz öykülerine bu tecrübelerini başarılı bir şekilde yansıttığı görülmektedir. Genel itibarıyla öykülerinde Batı ve alışkanlıklarına yabancı olduğu Doğu yu düşünce sistemi ve yaşam tarzı açısından sürekli bir karşılaştırma ve iki kültür arasındaki farkları kavramaya çalışma içerisindedir. Doğu insanının tembel ve bilime karşı kayıtsız oluşu, Doğu toplumlarında yargısız infazın ve yıkılması zor olan belli başlı kuralların yer aldığı gibi noktalara değinir. Ele alınan öyküler karşılaştırıldığında, Türk milletinin Arap halkına göre daha hoşgörülü ve yeniliklere açık olduğu görülmektedir. Böylece Türklerin bu olumlu özellikleriyle Senkovski nin gözünde daha fazla sempati kazanmış olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Türkiye ve Orta Doğu öyküleri arasındaki en belirgin fark, Türkiye öykülerinin bir kurguya dayalı olması, Orta Doğu öykülerinin ise birer gezi notu özelliğinde olmasıdır. Buradan yola çıkarak Türkiye nin Senkovski ye ilham kaynağı olacak ve edebiyatçı yönünü ortaya çıkaracak kadar derin bir etki bıraktığı söylenebilir. Alekseyev, (), a.g.y., 72

70 61 4. FANTASTİK ÖĞELER Her baronun kendi hayal gücü vardır (У каждого барона есть своя фантазия) Baron Brambeus Fantastik edebiyat terimi bir edebiyat türünü belirtmek için kullanılmaktadır. Fantastik tür, hayal gücü aracılığıyla nesnel dünyada gerçekleşmesi imkânsız olanı mümkün kılan, bilinenin ötesine geçen bir türdür. Jean-Luc Steinmetz, fantastiği şöyle tanımlar: Fantastik, mantığın karşıtıdır. Bu anlamda hayal, yanılsama hatta delilikten sayılabilir. Todorov a göre fantastik kavramı gerçek ve düşsel olana göre tanımlanır. Fantastik bir yazının, uzun zamandan beri var olmayan, duyulmamış, görülmemiş, hayal ürünü veya var olanın karşıtı olduğu ifade edilir. Fantastik edebiyat hayata dair metafizik bilmeceleri ve sosyal kuralları kuralsız biçimde çözmeye çalışır. Fethi Naci, Todorov a göre bir eserin fantastik sayılabilmesi için üç unsuru bünyesinde barındırması gerektiğini ileri sürer: 1. Okuyucu eserdeki kişilerin dünyasını canlı kişilerin yaşadığı bir dünya olarak görmeli, anlatılan olaylarla ilgili olarak doğal bir açıklama ile doğaüstü bir açıklama arasında kararsızlık duymalıdır. 2. Bu kararsızlıkta eserin kahramanı ile okuyucu özdeşleşmelidir. 3. Okuyucunun metin karşısında bir tavır takınması gerekmektedir. Alegorik, yani sembolik yorumlamaları reddetmelidir. Fantastik türün temel özelliği nükteli ve gizemli öğeler içermesi, beklenmedik bir sonla bitmesidir. Genellikle yüzü geçmişe ya da şu ana dönüktür ve yazar, okuyucuyu tereddütte bırakma amacı güder. Bu konuda Louis Vax, şu görüşü ifade eder: Fantastik anlatı bizim yaşadığımız gerçek dünyada yaşayan, bizler gibi ancak birdenbire kabul edilmesi olanaksız bir olay karşısında kalmış insanlar Steinmetz, J. (). Fantastik Edebiyat (Çev. Hasan Fehmi Nemli). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. (Eserin orijinali da yayınlandı), Todorov, T. (). Fantastik Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım (çev. Nedret Öztokat). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin orijinali te yayımlandı), Özlük, N. (). Türk Edebiyatında Fantastik Roman. İstanbul: Hiperlink Yayınları, Özlük, a.g.e., Özlük, a.g.e., 33

71 62 sunmayı sever. Roger Caillois ise fantastiği bilinen düzenin bozulması, gündeliğin değişmez yasallığı içinden kabul edilemeyecek olanın fışkırması olarak tanımlar. Çağdaş fantastik edebiyata folklorik eserler, özellikle masallar, mitler ve destanların öncülük etmiş olduğu görülür. Bu hususta Ursula K. Le Guin, Gerçek bir fantazinin halk hikâyesi, peri masalı ve efsanelerin modern uygulaması olduğunu ifade etmiştir. Dünya edebiyatında fantastik tür, romantizmin ortaya çıkışı ile birlikte kendini göstermiştir. Bu türün oluşumunun temelinde ise egzotik yerleri, başka kültürleri keşfetmek, bilinmeyeni ortaya çıkarmak yatar. Fantastik eserlerde birlik kavramı ile zıtlık kavramını birleştirme amacı vardır. Ayrıca, Romantizm doğrultusunda eser veren yazarlar fantastik türün okuyucu kitlesini eğitici yönüne önem vermişlerdir. Fransa da ortaya çıkan romantizmin Rus edebiyatında etkisini iyice göstermesiyle birlikte, fantastik tür Rus edebiyatında da popülerlik kazanır. Rus edebiyatında fantastik tür yüzyıl ile birlikte görülmeye başlamıştır. F. İ Dmitriyev-Mamonov un Soylu Filozof, Alegori (Dvoryanin-Filosof, Alegoriya, ) adlı alegorik eseri, Rus edebiyatında fantastik türde yazılmış ilk eser olarak kabul görür. Daha sonra Vasiliy Levşin in Ay a seyahati konu edindiği En Yeni Seyahat (Noveyşeye puteşestviye, ) yayımlanır ve büyük bir beğeni kazanır. yüzyıl ile birlikte yaygınlaşan fantastik türe A. S. Puşkin, Maça Kızı (Pikovaya dama,); M. N. Zagoskin, Cinlerin Konseri (Kontsert besov, ); V. F. Odoyevski, İsimsiz Şehir (Gorod bez imeni,) gibi eserleriyle katkıda bulunmuşlardır. Fantastik eserlerde çoğunlukla rüya, ölüm gibi motifler Todorov, a.g.e., Todorov, a.g.e., Özlük, a.g.e., Vinogradova, O. İ. (). Fantastika povestey XIX veka -janrovıy priznak ili literaturnıy priyom? Vestnik KGU imeni N.A. Nekrasova, No.3, İnternet: Fantastiçeskiye priyomı v russkoy literature. fantasticheskie-priemy-v-russkoj-literature de alınmıştır.

72 63 kullanılmış , hayali seyahatler, akıl dışı öğeler ya da efsanevi/mitolojik unsurlar yer almıştır. O. İ. Senkovski nin eserlerinde fantastik öğelerin, hicivsel öğeler ile bir araya getirilerek kullanıldığı görülür. Fantastik öykülerini eleştiri ve yergi amacıyla yazdığını kendisi de şu sözlerle dile getirir: Aslında, insanlar ve olaylar hakkında yargıda bulunmak zordur. Bu eylem akıl, bilgi ve deneyim gerektirse de farklı ama küçük bir vazifedir. Yine de oturup onları yargılamaya değer. Yargıç olsam nasıl da hoşuma giderdi! Bu bilgiler doğrultusunda, Senkovski nin öykülerinde kullandığı fantastik öğeler aracılığıyla ele aldığı konular ve eleştiriler üzerine yorumlar getirilecek ve incelemeler yapılacaktır Hayali Yolculuklar Romantizm akımının bir etkisi olarak, görülmemiş ve keşfedilmemiş yerleri, egzotik olanı ortaya çıkarma amacı doğrultusunda, hayali yolculuklar fantastik edebiyatın içinde yer almıştır. yüzyılda ve yüzyılın başında Rus yazarların fantastik eserlerinde yer alan bu arayışlar ve keşiflerde, toplumun maddi ve manevi değerlerinin yansıtıldığı görülmektedir. Senkovski nin de hayali yolculuklar üzerine kurulu öyküleri, toplumu sıkıcı olarak görmesinden kaynaklanır. Ona göre bu toplumdan kaçmak için hiç görülmemiş yerlere gidilmesi gerekir. Bu amacını, Fantastik Yolculuklar adlı eserinin önsöz niteliğindeki Sonbahar Sıkıntısı (Osenyaya skuka, ) bölümünde dile getirir ve okuyucusuna bu seyahatlerin gerçekleşmesinin olanaksız ve saçma olduğunu söyler: Fakat seyahat bitti, sizleri oldukça memnun edecek bir aptallık yapıldı. Ortak bir eğlencemiz olsun diye sizlerle bu aptallıklarımı üç parçada paylaşmaya hazırım Vinogradova, a.g.y., Senkovski, O. İ. (). Soçineniya Barona Brambeusa. Moskova: Sovetskaya Rossiya, Anonim, (). Vzglyad skvoz stoletiya. Russkaya fantastika XVIII i pervoy polovinı XIX veka. Moskova: Molodoya gvardiya, Senkovski, a.g.e., 36

73 64 Bu doğrultuda öncelikle Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya odnoy revijskoy duşi,) ni ele alacağız. Bu öyküsünde Senkovski bir doğubilimci olarak Doğu kültürünün bir parçası olan Hint mitolojisine ait ögeler kullanmıştır yılında Novosel ye adlı dergide yayımlanan Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya Odnoy Revijskoy Duşi), Önsöz (Predisloviye), Megedetay-Korçin-Ugelyukçi nin Ruhu Hakkında Çağrı (Şastra o Duşe Megedetay-Korçin-Ugelyukçi) ve Tehlikeli Bir Bilginin Yaftası (Yarlık Opasnogo Znaniya) adlı üç bölümden oluşmaktadır. Önsöz kısmında öykünün seyrini oluşturan Buda inancı hakkında bilgi verilir. İkinci bölümde Dalay lama Megedetay- Korçin-Ugelyukçi nin ruhunun Buda ile konuşmaları ve arayış içindeki ruhun günahlarından arınması amacıyla bu serüvene başladığı aktarılır. Üçüncü bölümde ruhun Elbruz Dağı nda başlayan ve reenkarnasyon inancı doğrultusunda farklı bedenler arasında gerçekleştirdiği serüvenleri yer almaktadır. Serüvenlerine başlamadan önce, aslında Baron Brambeus un ruhu olduğu eserin sonunda ifade edilen dalay lamanın arayış içindeki ruhu, Sakyamuni (Buda) tarafından Rusya da Budizm inancının yaygın olduğu tek yer olan Kalmukya dan Elbruz Dağı na gönderilir. Burada Kürmez Han hükümdarlığını sürdürmekte ve emrindeki ruhları yeryüzündeki farklı bedenlere göndermektedir. Moğol mitolojisinde Hormosta olarak adlandırılan Kürmez Han, Türk ve Altay mitolojisinde körmös olarak bilinen yer altındaki ruhların önderi olarak bilinmektedir. Öyküde Kürmüz Han Kafkas mitolojisinde önemli bir yere sahip olan ve tepesinde ölümsüzlük suyu bulunan Elbruz dağında yaşayan yüce bir Tanrı olarak betimlenir ve bu dağda yaşayan diğer tanrıların lideri konumundadır. Anlatıcının maceraları pek çok ruhun bir araya geldiği bu mitolojik Elbruz Dağı nda başlar. Burada Antik dönem filozoflarından Pisagor un ruhu karşısına çıkar. Pisagor un ruhu, bir dalay lamanın ruhu ile reenkarnasyon üzerine bir tartışma içerisindedir. Pisagor a göre bir ruh kendini bir filozofun ya da verimli bir hayvan olan ineğin bedeninde bulacaktır. Dalay lamaya göre ise ruh, kendini bir köpeğin bedeninde bulabilir. Dalay lamanın bu düşüncesinde reenkarnasyon doğrultusundaki derece sınıflandırmasına göre köpeklerin diğer hayvanlardan Karakurt, D. (). Türk Söylence Sözlüğü, Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü. e-kitap, Adiloğlu, A. (). Karaçay-Malkar Nart Destanı. Turkish Studies, Volume 2/1 Winter,

74 65 daha üstün olması ve mitolojide köpeğin tanrıların elçisi, merhumların ruhunun önderi olarak görülmesinin rol oynadığını düşünmek mümkündür. Ayrıca Pisagor ve Dalay lamanın reenkarnasyon üzerine konuşmaları, bu inancın sadece Budizm felsefesinde değil, Antik dönem felsefesinde de var olduğunu göstermektedir: Orada Buda doğmadan önce reenkarnasyon öğretisini yayan Pisagor un ünlü ruhunu ilk kez gördüm; benden kısa bir süre önce, galiba bir kediye hayat verdiği dünyadan buraya geldi. Pisagor un ruhu şu an anımsadığım kadarıyla, insanın en çok istediği yeniden doğuşun, ruhunun bir filozofun ya da ineğin vücuduna girmesi olduğunu kanıtlayarak, Moğol bir lamanın ruhuyla hararetli bir tartışma içindeydi. Lama ise iyi bir insanın köpeğin bedeninde yeniden doğmaktan daha iyi bir şey isteyemeyeceğini iddia ediyordu. (Тут в первый раз увидела я знаменитую душу Пифагора, который еще до рождени Шеккямуни проповедовал учение о переселении душ; она незадолго до меня прибыла туда с земли, где, кажется, одушевляла кота. Дух Пифагоров, как тепер помню, жарко спорил с душою одного монголского ламы, доказывая, что для человека самым вожделенным перерождением должно почитаться перевод души его в тело философа или в корову, тогда как душа ламы утверждала, что добродетельный человек не может желать себе ничего лучше перерождения в собаку.) Bu nedenle anlatıcı ruh, Kürmez Han dan kendisini bir köpeğin bedenine göndermesini ister. Ancak bu isteği yerine getirilmeden önce farklı hayvanların bedenlerine de gönderilecektir. İlk önce Hindistan da bir meşe odununun ruhuna gönderilir. Anlatıcı, Slav inanışında gücü sembolize ettiğinden önemli bir yere sahip olan ve çar meşe olarak adlandırılan meşe ağacına girerek o ülkede üstün bir mevkiye sahip olacağını düşünür. Ancak bu düşüncesi gerçekleşmeyen ruh, hayal kırıklığına uğrar, çünkü Ruslar için önemli bir yere sahip olan meşe ağacı Hindistan da herhangi bir anlam ya da önem ifade etmemektedir. Faydalı hiçbir şey yapmadan boş bir şekilde geçirdiği yaşamın sonucu olarak, yerinden kımıldamayacak bir cismin içerisinde kalakalacaktır: Bu, yeryüzü üzerindeki ilk meşe ağacı ormanıydı. Hindistan da bulunuyordu ve bu zamana kadar varlığını sürdürdü. Kader zavallı ruhlarla böyle oynuyor! İnternet: de alınmıştır. İnternet: ie/ohotnik_ohrannik_i_mifologicheskiy_geroy_kakuyu_rol_igrala_sobaka_v_istorii/15/?wap da alınmıştır. Senkovski, a.g.e., Uzelli, G. (). Slav Mitolojisi, İnanışlar ve Söylenceler. İstanbul: YKY, 92

75 66 Elli yıl bir aptalın bedeninde kabahatsiz bir şekilde oturduğum için odun olarak belki de bin sene ya da daha fazla kalmak gerekiyordu. (То был первый дубовый лес на земле: он находился в Индии и существует по сю пору. Так судьба играет бедными душами!за то, что я безвинно просидела пятьдесять лет в дураке, пришлось быть поленом, может статься, тысячу лет и более.) Meşe ağacından çıkan ruh, arayışlarını devam ettirerek Çin de bir pirenin bedenine, daha sonra da farklı hayvanların bedenlerine girer. Hiçbir bedende aradığını bulamayarak Elbruz Dağı na geri döner ve istediği üzere bir köpeğin bedenine gönderilmesine karar verilir. Ancak Kürmez Han anlatıcı ruhun girmeyi bu kadar çok istediği ve önemli gördüğü köpek bedenini, ismi köpek anlamına gelen Nogay Han ın bedeni olarak anlar ve yanlışlıkla onu ismi Moğolca Nogay- Han ve Tatarca Köpek-Han olarak bilinen , Altın Orda devletinin hükümdarı Nogay Han ın bedenine gönderir. Rusya nın yaklaşık üç yüzyıl hâkimiyeti altında yaşadığı Altın Orda hükümdarlığı altında yabancılık çekmeyeceğini, sakin bir hayat sürdüreceğini düşünür, fakat durum umduğu gibi olmaz. Nogay Han ın bedeninde olduğu için Altın Orda yı yönetmekle görevlidir ve hem kültürel açıdan hem de devlet yapısı itibarıyla yabancı olduğu bu yerde Türkler ona oldukça farklı gelir. Türkler hakkında olumsuz bir portre çizerek bu ülkede paranın manevi değerlerden üstün görüldüğü izlenimini edinir. Nirvana ya ulaşmak amacıyla kendini bütün yanlışlardan uzak tutmaya çalışan anlatıcı, erdem, dürüstlük, adalet gibi kavramlara para ile sahip olunmasını oldukça yadırgar. Yadırgadığı bu durum aslında Rus toplumundaki düzeni de yansıtmaktadır ve yazarın Türkler hakkındaki bu olumsuz ifadelerinin arkasında Rus toplumunu eleştirdiğini düşünmek mümkündür: getirirler. Erdem mi gerekli? 10 kapiğe, nereye koyacağımızı bilemeyeceğimiz kadar Gerçeğe mi ihtiyacımız var? Yüz kapiğe herkes size gerçeği, iki yüz kapik içinse, tüm gerçeğin yalan olduğuna yemin eder Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

76 67 (Нужна ли нам была добродетель? -за десять копеек приносили к нам столько, что мы не знали, куда девать ее. Требовалась ли нам истина? -за двести копеек все говорили правду, а за двести других клялись, что вся эта истина- ложь.) Burada da mutluluğa ulaşamayan ruh, nihayetinde Rusya da bir Rus köylüsünün bedenine girer. Burada Buda öğretisi doğrultusunda çalışkanlığa, ahlaka ve yoksul ama huzurlu bir hayata kavuşan anlatıcı, sonunda mutluluğu yakalamış olur: Başarımdan dolayı bir Rus köylüsünün bedenine yerleştirildim. Fakirlik içerisinde, fakat ihtiraslardan, sorunlardan uzak ve hep huzur içinde bir yaşam sürüyorduk. Hayatımda hiçbir zaman bu sağlıklı ve çalışkan bedende olduğum kadar neşeli ve mutlu olmamıştım. (Я была, за отличие, переселена в русского мужика. Мы жили в бедности, но без хлопот, без страстей и всегда припеваючи. Никогда не была я так весела и счастлива, как в этом здоровом и трудолюбивом теле.) Arayışları sonunda kendini bir Rus köylüsünün bedeninde bulan anlatıcı ruhun, edebiyat dünyasına da değindiği ve bu doğrultudaki fikirlerini dile getirdiği görülür. Arayışını tamamlamadan önce ünlü bir yazarın bedenine girdiğinde, akıllı ve çalışkan birinin vücudunda yer aldığı için sevinç duyar. Ancak toplumun ona yaklaşımını gördüğünde hayal kırıklığına uğrar, çünkü insanlar akla, bilgiye ve deneyime önem vermemekte, farklı fikirlere karşı kapalı bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedirler: Üne kavuşunca, geriye sadece ünlü olmanın tatlı meyvelerinin tadını çıkarmanın kalacağını, her şeyin bittiğini düşündüm: bu düşüncelerimde yanılmışım. Tam da bu andan itibaren ıstıraplarım başladı: ünümü korumak zorundaydım!.. İnsanlar ne akla ne deneyime ne de kendi gördüklerine inanıyordu ve ünümün onları kör bir çocuğu taşır gibi elinden tutup hayatın kıvrımlı yollarından taşımasını, onlardan yana görmemi, düşünmemi ve hareket etmemi istiyorlardı. (Достигнув знаменитости, я полагала, что все кончено и что мне остается только вкушать сладкие плоды славы: я крепко ошибалась в Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

77 68 этом отношении. С того только времени и начались мои мучения: я должна была поддерживать свою знаменитость!.. Люди не верили ни уму, ни опытности, ни даже своим глазам и хотели, чтобы моя знаменитость вела их по излучистому пути жизни за руку, как слепого ребенка, чтоб я за них видела, думала решала и действовала.) Halkın eğitime, bilgiye ve akla karşı bu ilgisizliğini gören Buda, Hint mitolojisinde okuma-yazma tanrıçası olarak bilinen Manjuşri yi insanları eğitmesi ve aydınlanma dönemini başlatması için yeryüzüne gönderir. Onun görevi eserde şöyle tanımlanır: Okuma-yazma tanrıçası müthiş bir koşuşturma içindeydi: öteki uçtaki insanlara birdenbire Tibet alfabesini ve bilimi öğretmesi, akademiyi kurması, onlardan büyük yazarlar ortaya çıkarması ve ileride de insanlar için henüz var olmayan Sözlü Edebiyat Tarihi ni oluşturması gerekiyordu. (Богиня грамоты была в ужасных хлопотах: она принуждена была в одно и то же время и учить людей того уголка тибецкой азбуке, водворять у них науки, заводить академии; делать из них чучелы великих писателей и наперед уже сочинять для них «История словесности», которой еще не было.) Manjuşri nin yeryüzüne gelmesi, yani Aydınlanma dönemine girilmesi ile birlikte toplumdaki okuma yazma oranı artmaya, edebiyat alanında gelişmeler yaşanmaya başlar. Sanat ve edebiyat alanında meydana gelen gelişmelerin beraberinde eserler üzerine tartışmalar ve eleştiriler ortaya çıkar. Nitekim bu tartışmalar edebi ve bilimsel çalışmaları ileriye taşıyacak nitelikte değildir ve daha ziyade, yazarların birbirleriyle çekişmelerinden oluşur. Yazarın burada edebiyat alanında sürekli bir rekabetin yer aldığını, dolayısıyla edebi açıdan değerli eserlerin az sayıda olduğunu söylemek istediği düşünülebilir: Toplumda iğneli ve zarif eleştiri üzerine hararetli tartışmalar, tumturaklı övgüler, edebiyat dedikoduları ve kulis entrikaları, tek kelimeyle, aceleye gelen aydınlanmanın bütün işaretleri belirdi. Fakat aydınlanma ileriye dönük küçük bir adım dahi sağlamadı ve ancak üç dört kitap okumaya değerdi. (В обществе появились жаркие споры об изящном, колкие критики, напыщенные похвалы, литературные сплетни и заклусные интигрии: словом, все признаки суетящегося просвещения -но просвещение не делало ни малейшего шагу вперед, и всего едва три или четыре книги были достойны чтения.) Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

78 69 Reenkarnasyon inancı doğrultusunda Moğolistan, Çin, Hindistan gibi çeşitli ülkelere giderek, farklı hayvanların ve insanların bedenlerine giren bu ruhun, kendini mutlu hissedeceği ve ait olabileceği bir beden aradığı görülmektedir. Çeşitli ülkelere ve bedenlere gerçekleştirdiği yolculuğu Rusya da son bulur. Mutluluğu Rusya da bir Rus köylüsünün ruhunda buluyor olması, anlatıcının kendini Rusya ya ve Rus ruhuna ait olarak gördüğünü düşündürmektedir. Ayrıca, Hint mitolojisinde okuma-yazma tanrıçası Manjuşri nin toplumda aydınlanma hareketini başlatmasına karşın edebiyat ve sanat ile ilgili sorunların bitmediğini dile getirerek eğitimin, edebiyat dünyasındaki sorunlara bir çözüm olmadığını vurgulamak istediği düşünülebilir yılında Peterburg ta basılan Medvejiy Adası na Bilimsel Bir Seyahat (Uçyonoye puteşestviye na Medvejiy ostrov) te ise Batı bilimine duyulan hayranlık ve ahlaki değerler üzerine eleştiriler yer alır. Anlatıcı Baron Brambeus, Göttingen Üniversitesi nde felsefe alanında doktor olan arkadaşı Şpurtsmann ile birlikte Sibirya bölgesinde tufan öncesi yaşayan insanlara ait izler bulmak için seyahate çıkar. Sibirya da onları yedinci dereceden bir memur olan İvan Antonoviç Strabinski karşılar. Lena Nehri nin kıyısında Strabinski rehberliğinde ilerlerken, anlatıcı buradaki izlenimlerini aktarır. Lena Nehri nin kenarında bulunan sarp kayalıklar şatoları, kiliseleri ve kuleleri andırmaktadır. Bu manzara, Baron Brambeus a göre, Nil Nehri nin manzarasını anımsatır ve Rusya nın en uzun nehri olan Lena yı Sibirya nın Nil i olarak adlandırır: Teselli edici bir hülyanın çekimine kapılarak, Lena da kadim Sibirya Nil ini ve tapınağı andıran kayalıklarında tufan öncesi ihtişamın yıkıntılarını ve kıyılarına yerleşmiş halkların ne kadar eğitimli olduklarını gördüm. (Предаваясь влечению утешительной мечты, я видел в Лене древний сибирский Нил и в храмообразных ее утесах развалины предпотопной роскоши и образованности народов, населявших его берега.) Anlatıcı, bu benzetme ile olayların Mısır kültürüne ait unsurlar etrafında gelişeceği mesajını verir gibidir. Nitekim, Baron ve doktor Şpurtsmann, bu toprakların dünyanın varoluşundan beri Sibirya olmadığı düşüncesine varır. Burada Mısır hiyerogliflerinin bulunmasını, farklı ve uzak coğrafyalarda yer Senkovski, a.g.e., 66

79 70 almalarına karşın kadim Mısır kültürünün ve biliminin Sibirya ya kadar yayılmasının bir sonucu olduğunu düşünürler. Lena Nehri nin yatağı dışında kalan Medvejiy Adası nda Yazılı Oda (Napisannaya Komnata) adında bir mağara olduğuna ve bu mağarada Mısır hiyerogliflerinin yer aldığına dair bilgi edinerek buraya gitmek üzere yola çıkarlar. Zorlu bir yolculuğun ardından adaya ulaştıktan sonra mağaraya girip, Baron ve arkadaşı yazıları incelemeye başlar. Buradaki yazıların tufana tanıklık eden ve tufan sonrası sağ kalan tek insan tarafından yazıldığını tespit edip, Tufan Öncesi Yaşayan Son İnsanın Notları başlığı altında bir derleme oluşturmaya karar verirler. Baron, Mısır hiyerogliflerine benzettikleri yazıları ünlü mısırbilimci Jean-François Champollion ( ) un hiyeroglif gramerine göre okumaya başlar. Duvardaki yazıların bu bölgede daha önce yer alan ülkenin hükümdarı Şabahubosaar tarafından yazıldığına dair bilgiler bulunmakta ve bu ülkenin ne kadar güçlü ve zengin bir ülke olduğundan bahsedilmektedir. Bahsedilen bu ülkede bir savaş sürmektedir, fakat ülkede insanlar kayıtsız ve kaygısız bir şekilde eğlenmektedir. Anlatıcının değindiği bu nokta, A. A. Bestujev-Marlinski nin Yedi Mektup Halinde Bir Roman (Roman v sem i pis mah, ) adlı eserinin konusunu çağrıştırmaktadır. Marlinski nin eserinde de ülkede savaş sürerken bu duruma kayıtsız kalan eğlence peşindeki sosyete toplumu eleştirilmektedir. Senkovski nin öyküsündeki anlatıcı, bu kayıtsız toplumu şöyle betimler: yılının gününde gökyüzünün kuzeydoğusunda küçük bir kuyruklu yıldız belirdi. O zaman Huhurna daydım. Akşam eşsizdi; sayılamayacak kadar kalabalık insanlar neşeli ve endişesiz bir şekilde Lena nın mermer kenarında geziyorlardı ve insanlar varlıklarıyla Lena yı canlandırıyorlardı. (В й день сего года в северо-восточной стороне неба появилось небольшая комета. Я тогда находился в Хухурне. Вечер был бесподобный; несметное множество народа весело и беззаботно гуляло по мраморной набережной Лены, и лучшее общество столицы оживляло ее своим присутствием) İnsanların kayıtsızca yaşadığı ve eğlendiği başkent Huhurna da bayanların toplumda önemli bir yere sahip olduğu da bu yazılardan öğrenilir. Soylu kesime mensup bayanların giyim tarzı duvar yazılarında şu şekilde aktarılır: Senkovski, a.g.e., 79

80

seafoodplus.info - самые дешевые авиабилеты

Удобно

Hümik asit nedir sorusu su ve besin maddelerine bağlanan; bunları bitki köklerinin alarak bitkilerin beslenmesine ve gelişmesine olanak tanıyan bir molekül Çanakkale Kazdağlarından Organik Kaliteli Leonardit ve Leonardit Menşeli Hümik Asit nedir. Nasıl Kullanılır. Türkiyenin Her Yerine Sipariş İçin Fosil Power Humik asit nedir. Hümik asit genellikle bitki metabolizmasını ve besin alımını arttıran, bitki gelişimini arttıran doğal bir bitki büyüme stimülatörü olarak Hümik Asitin Faydaları Nelerdir. Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolayısıyla, bitkinin büyümesi ve gelişmesi de hızlanır. Kök oluşumunu ve gelişimini hızlandırır. Saçak kök taşıma asansör fiyatlarıHümik Asit Nedir sorusunun cevabı olarak, Hümik asit, toprak ve bitkiler için yaşamsal öneme sahip besin maddelerini, vitaminleri ve iz elementleri doğal organik formda Hümik ve fulvik asitler, bitki ve hayvanların doğal çürümelerinin sonucunda elde edilen bileşen maddelerdir. Bu organik asitler, tarih öncesi birikintilerde bulunur. Hümik asitler Hümik Asit Nedir. Hümik asit, derin dünyada doğal olarak oluşan bir organik asittir. Organik mineralleri ve iz elementleri koruyarak bitkilerde kullanılabilir hale getirme kabiliyeti nedeniyle önem kazanır. Ancak, yüksek moleküler ağırlığından dolayı kök sistem tarafından alınmayacaktır. Ferulic Asit Nedir. Antioksidanların cilt üzerindeki etkilerini ve faydalarını bilmeyen yoktur. Ferulic asit de bu antioksidan maddelerinin en güçlülerinden biridir. Bu yüzdendir ki ferulic asit pek çok kozmetik ürününde ve cilt serumlarında sıklıkla kullanılıyor. Ferulic asit, bitkisel kaynaklardan elde edilen doğal b Ilpasol Leonardit Menşeili Humixol Hümik Fülvik Asit 20 Lt 5 Son 30 Günün En Düşük Fiyatı. TL. , 07 TL. 26, 80 TL lt. Sepete Git. Sepete Ekle. Sepete Eklendi. KARGO BEDAVA. Agrotime Agrotıme Humik Leonardit Menşeili Humik Fulvik Asit 20 Lt 79 TL. 24, 25 TL lt. Sepete Git. rüzgar gülü kreşHümik asit, toprak ve bitkiler için önemli besinleri, vitaminleri ve eser elementleri doğal organik formunda içeren bir maddedir. Hümik asit tanımı humus kelimesinden Gerçek Leonardit Menşeli Hümik Asit değeri asla seviyelerde olamaz. Çünkü suyun hümik asite doyum noktası 16 i geçemez. Fosil Power Hümik Asit Ürünümüz bakara ayet mealiEczacı Farkıyla vitamin ve mineraller, ilaçlar, besin destekleri, kozmetik ürünlerle ilgili tüm bilgiler; ve topluma koruyucu halk sağlığı için bilgilendirme 1. Polisakkaritler ve proteinler gibi büyük molekül ağırlıklı organik maddeler 2. Şeker, amino asit ve diğer küçük moleküller gibi daha basit organik maddeler 3. Hümik maddeler. Tampon çözelti nedir 11 sınıf. Az miktarda asit veya baz ilavesiyle pHsını fazla değiştirmeyen çözeltilere tampon çözeltiler denilmektedir. Tampon çözeltiler zayıf asit ve onun konjuge bazının karışımından oluşmaktadır. Tampon çözeltiler su ile seyreltilmeye karşı duyarlı değillerdir ve pH larını korurlar. Bu bağlamda aromaterapi, etkili bir alternatif tıp yöntemi olarak gösterilmektedir. Masaj ve cilt bakımı gibi rutinler, aromaterapi ilkelerinden yararlanmaktadır. Mis kokulu aromatik bitkiler, özlerinin verdiği mucizevi şifa sayesinde; cilt yapısının onarılmasına, tazelenmesine ve lekelerden arınmasına olanak tanımaktadır. Hümik fülvik asit leonardit organik toprak düzenleyicisi Hümik asitler veya humus, kısmen veya tamamı ile çürümüş bitki veya hayvan artıklarının oluşturduğu kamagra oral jellyAlfa lipoik asit, vücutta sentezlenen ve doğal olarak oluşan bir bileşiktir. Enerji üretimi gibi hücresel düzeyde hayati fonksiyonlara hizmet eder. Sağlıklı olduğunuz sürece vücut bu amaçlar için ihtiyaç duyduğu tüm alfa lipoik asidi üretebilir. Birçok bütünleyici tıp sağlık hizmeti sağlayıcısı, alfa lipoik asidi. telefonda güç düğmesi hangisiBu bağlamda aromaterapi, etkili bir alternatif tıp yöntemi olarak gösterilmektedir. Masaj ve cilt bakımı gibi rutinler, aromaterapi ilkelerinden yararlanmaktadır. Mis kokulu aromatik bitkiler, özlerinin verdiği mucizevi şifa sayesinde; cilt yapısının onarılmasına, tazelenmesine ve lekelerden arınmasına olanak tanımaktadır. Hümik Asit: Hümik asit, pH değeri ikiden küçük asidik özelliği olan sularda çözünmez. PH değeri daha yüksek olan suda ya da alkalik özelliğe sahip çözeltilerde degra ilaç nedir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir