isvec nufus / Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü |

Isvec Nufus

isvec nufus

İsveç'in Yüzölçümü ve Nüfusu Kaçtır? İsveç'in Dili Nedir?

Haberler

Yaşam

İsveç'in Yüzölçümü ve Nüfusu Kaçtır? İsveç'in Dili Nedir?

Kuzey Avrupa'da bulunan İskandinav yarım adasında yer alan İsveç dünyada önemli ülkeler arasında yer almaktadır. Norveç ve Finlandiya ile sınır komşusu olan İsveç güneyinde bulunan Öresund Köprüsü'yle de  Danimarka'ya bağlıdır. Yüzölçümü bakımından geniş bir alana yayılan İsveç bu bakımından Avrupa Birliği'ne bağlı ülkeler arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkenin nüfusu güneye gittikçe artmaktadır. Ayrıca az bir nüfusa sahip olan İsveç'in kilometre başına düşen nüfus yoğunluğu da az sayılmaktadır. Ülkenin hem başkenti hem de en büyük şehri olarak bilinen Stokholm ise oldukça popüler bir şehirdir. İsveç'te ülkenin büyük çoğunluğu kentlerde yaşamaktadır. Ülkedeki diğer büyük ve popüler şehirler ise Göteborg ve Malmö olarak bilinmektedir. Birçok kişi İsveç'in yüzölçümünü ve nüfusunu internet üzerinden araştırıyor. Peki, İsveç'in yüzölçümü kaçtır? İsveç'in nüfusu kaçtır? İsveç'in dili nedir? Tüm bu soruların cevaplarını haberimizde sizler için derledik...

Meşruti monarşi ile yönetilen İsveç aynı zamada bir meclis yönetimini de sahiptir. The Economist'in Demokrasi İndeksi'ne göre ilk sırada olan İsveç ekonomik açıdan da oldukça iyi konumdadır. BM'nin İnsani Gelişim Endeksine göre ise ilk on içerisinde bulunan İsveç yaklaşık 28 yıldır Avrupa Birliği üyesidir. Modern merkezi yönetime 16. yüzyılda Gustav Vasa'nın kral olmasıyla geçiş yapan İsveç çok eski tarihlerden beri bağımsız ve tek bir ülke olarak bilinmektedir. Ülkenin tarih öncesi dönemi ise  MÖ 12000'li yıllara kadar dayanmaktadır.  Danimarka, Almanya, Polonya, Rusya, Litvanya, Letonya, ve Estonya gibi ülkelerle deniz sınırına sahip olan İsveç'in bu nedenle uzun bir kıyı şeridi bulunmaktadır. Bulunduğu konumdan dolayı ülkenin belli bölgesi yazın 18 saat aydınlık olurken kış ayında ise yalnızca 6 saat aydınlık kalmaktadır. Sibirya ile aynı enlemde yer alan İsveç buna rağmen çevrensinde diğer ülkelere göre daha ılıman bir iklime sahiptir. Birçok kişi İsveç'e dair bazı bilgileri merak ediyor. İsveç'in yüzölçümüne, nüfusuna ve diline dair birçok detaya haberimizin içeriğinden ulaşabilirsiniz...

İsveç'in Yüzölçümü ve Nüfusu Kaçtır? İsveç'in Dili Nedir?

İsveç'in Yüzölçümü ve Nüfusu Kaçtır? İsveç'in Dili Nedir?

Aşağıdakiler de İlginizi Çekebilir

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

kaynağı değiştir]

17. yy'de İsveç, Avrupa'da bir süper güç durumuna geldi. İsveç İmparatorluğu'nun kuruluşundan önce son derece yoksul, düşük nüfuslu ve az bilinen bir kuzey ülkesi olan ülkenin elinde bir özel güç, ün ya da kaynak yoktu. İsveç, bu kötü durumundan kral II. Gustaf Adolf döneminde kurtuldu. Özellikle Rusya'dan, Lehistan-Litvanya Birliği'nden ve Otuz Yıl Savaşları'ndan aldığı topraklarla yavaş yavaş tanınmaya başladı. Bu askeri başarılar sayesinde İsveç İmparatorluğu, 1721'deki yıkılışa kadar Protestanlık mezhebinin ana merkezi oldu.

II. Gustaf Adolf'un Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile yaptığı savaş sonunda bu devlette ağır yaralar açan İsveç, Otuz Yıl Savaşları'nda Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun büyük bir nüfusunu öldürdü. Bu süreçten sonra önemini iyice yitiren Kutsal Roma'nın elinde bulundurduğu bölgelerin yarısı İsveç'e geçti. Başta kendini yeni bir Kutsal Roma kralı ilan etmeyi amaçlayan Gustav Adolf, 1632'deki Lützen Muharebesi'nde yenilince, bu amaç gerçekleşmedi. Nördlingen Muharebesi sonrasında İsveç yenilince, İsveç'i destekleyen Cermen kabilelerinin İsveç'e olan güveni sarsıldı. Bu Cermen bölgeleri, teker teker İsveç ile savaşarak bağımsızlıklarını ilan etti. Bu olayın sonucunda İsveç'in sadece birkaç güney Baltık bölgesinde bölgesi kaldı: İsveç Pomeranyası, Bremen-Verden ve Wismar.

17. yüzyılın ortalarında İsveç, Avrupa'da sahip olduğu yüzölçümü bakımından Rusya ve İspanya'nın ardından üçüncü büyük ülkeydi. İsveç, 1658 yılında Karl X. Gustav döneminde imzalanan Roskilde Antlaşması ile en geniş sınırlarına ulaştı.[14][15] İsveç'in bu yükselişinin temelinde I. Gustav'ın 16. yüzyılda ekonomi alanında yaptığı köklü değişiklikler yatmaktadır. Yine Protestanlık mezhebinin yayılmaya başlaması da gelişmeyi arttırdı.[16] 17. yüzyılda ise İsveç sürekli olarak savaşlara sahne oldu. Bunlardan en önemlileri bugünkü Baltık devletlerinin bulunduğu yerde kurulan Lehistan-Litvanya Birliği gibi devletlerle yapılanlardır. Bu savaşlar arasında en belirgin olan ve mağlubiyet ile sonuçlanan Kircholm Savaşı, İsveç'in krallık tarihindeki önemli olaylardan biridir.[17]

Bu süreç, ayrıca kral Karl X. Gustav'ın Lehistan ve Litvanya üzerine sürekli akınlar yaptığı bir dönemdir. Yarım asır süren sürekli savaşlar sonunda İsveç'in ekonomisi kötüleşmeye başladı. Bu ekonomiyi düzeltmek de XI. Karl'ın göreviydi. Öncelikle ekonomik ilişkileri yeniden düzenleyen Karl, orduyu da bu doğrultuda düzenledi. Düzelen iç işleri sonunda kral XI. Karl, kendinden sonra başa geçen oğlu XII. Karl'a dünyanın en büyük ordularından birini miras olarak bıraktı. İsveç'in o dönemdeki en büyük rakibi olan Rusya'nın ordu sayısı daha fazla olsa da, sahip olduğu savaş ekipmanları bakımından gerideydi.

1700'de yapılan ve Büyük Kuzey Savaşı'nın ilk çekişmelerinden olan Narva Muharebesi'nde Rusya ağır bir hasar aldı ve İsveç'in Rusya'yı fethetmesi için açık bir fırsat oluştu. Ancak Karl, Rus ordusuyla uğraşmaktan vazgeçerek Lehistan ve Litvanya Birliği ile savaşmayı seçti. Bu savaşlarda Lehistan kralı II. August'u ve Sakson işbirlikçilerini 1702'deki Kliszów Savaşı ile yendi. Bu zaman aralığında Rusya'ya yeniden toparlanma ve güçlenme fırsatı verdi. Lehistan topraklarının işgal edilme başarısından sonra, Karl, Rusya'ya da bir saldırı girişiminde bulunmak istedi. 1709'da gerçekleşen Poltava Muharebesi, buna karşılık Rusya'nın kesin zaferiyle sonuçlandı. Slavlarla yapılan tüm bu çekişmelerin sonunda Rus çarı1. Petro'nun savaş teknikleri ve soğuk Rus iklimi yüzünden İsveç ordusunun azalan sayısı bu yenilgide önemli bir etkendir. Üstelik buna Poltava'daki Rus askerlerinin sayıca oldukça fazla oluşu da yenilişin nedenleri arasındadır. Poltava'daki bu yenilgi, İsveç Krallığı için sonun başlangıcı oldu.

XII. Karl, 1716 yılında Norveç'i ele geçirme planları yapmaya başladı. Ancak 1718 yılında Fredriksten Kalesi'nde vurularak öldürüldü. İsveçliler askerî anlamda bu olayda yenilmiş sayılmasa da, tüm Norveç planlarının yapısı ve organizasyonu büyük bir sekteye uğradı. Bunun bir sonucu olarak 1721 yılında imzalanan Nystad Antlaşması, İsveç'in imparatorluk sıfatının yok olmasına ve Baltık kıyılarındaki hemen hemen bütün İsveç topraklarının da elden çıkmasına neden oldu. Her ne kadar bu antlaşmadan sonra Büyük Kuzey Savaşı resmen bitmiş olsa da, bu düşüş ve kötüye gidiş sürecinin sonunda Rusya kısa sürede bir imparatorluk halini aldı ve Avrupa'nın gelecek yüzyıllardaki söz sahibi ülkeleri arasında yer aldı.

18. yüzyılda İsveç'in, İskandinavya dışındaki topraklarını onarabileceği kaynağı da kalmamıştı. Bunun sonucu olarak 1809 yılında o zamanki İsveç'in doğusu tamamen Rusya tarafından ele geçirildi. Bu bölge zamanla Rus İmparatorluğu içinde özerk Finlandiya Büyük Dükalığı olarak anılmaya başlandı.

İsveç'in Baltık bölgesinde tekrar egemen olma arzusu nedeniyle ülke, Napolyon Savaşları sürecinde, tarihi olarak ülkenin dostu olan Fransa ile bir ittifak oluşturma yoluna gitti. İsveç, Leipzig Savaşı'ndaki rolü ile Danimarka-Norveç'i, Fransa ile ortak olma yolunda zorladı. Böylece Fransa, İsveç'in yanında Danimarka ve Norveç ile de ortak sayılabilecekti. Tüm bu çabaların sonucunda imzalanan Kiel Antlaşması ile Norveç, İsveç'e bağlanacak, ayrıca Pomeranya bölgesi de İsveç'e teslim edilecekti. Ancak bu antlaşma sonrasında Norveç, sürekli olarak bağımsızlık mücadelesi verdi. Ancak bu istekler XIII. Karl tarafından bastırıldı. Yine aynı kral tarafından Norveç'e 27 Temmuz 1814 tarihinde bir harekât düzenlendi. Bu karşılıklıklar Moss Sözleşmesi'ne kadar sürdü. Bu sözleşmede İsveç ve Norveç tek bir ülke altında, İsveç'in baskın olduğu bir birlik durumuna geldi. Bu birlik 1905 yılına kadar sürdüğü gibi 1814 yılında yaşanan harekât da İsveç'in şimdiye dek içinde bulunduğu son saldırı savaşı olmuştur.

Modern tarih[değiştir

İsveç

Temel Göstergeler
Resmi Adıİsveç Krallığı
Yönetim BiçimiParlamenter anayasal monarşi
Bağımsızlık Tarihi6 Haziran 1523
BaşkentStokholm (1 milyon)
Yüzölçümü450.295 km2
Nüfusu10 milyon (2018)
Nüfusun Etnik Dağılımı%86 İsveçli, %4,9 Fin, %1,5 Iraklı, %1,2 İranlı, %1,2 Türk, %5,2 diğer
İklimiHava sıcaklıkları düşük ve yağış azdır. Sıcaklıklar kuzeye doğru azalmakta, yağışlar ise aynı doğrultuda artmaktadır.
Coğrafi Konumuİskandinavya Yarımadası’nda yer alan bir Kuzey Avrupa ülkesi olan İsveç, doğudan Baltık Denizi ve Finlandiya, batı ve kuzeyden Norveç ile çevrilidir.
KomşularıNorveç (1.666 km), Finlandiya (545 km), kıyı şeridi (3.218 km)
Dilİsveççe (resmî), Fince, Samice
Din%70 Hristiyan, %5 Müslüman, %25 diğer inançlara mensup olanlar, dinsizler ve inancını açıklamayanlar.
Ortalama Yaşam Süresi82,2 yıl (2018)
Okuma-Yazma Oranı%99 (2018)
Para Birimiİsveç Kronu
Millî Gelir547,123 milyar dolar (2018 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir53.873 dolar (2018 IMF)
İşsizlik Oranı%6,7 (2017)
Enflasyon Oranı%1,9 (2017)
Reel Büyüme Hızı%2,3 (2018)
Yoksulluk Oranı%15 (2014)
İhracat ÜrünleriOtomobil, petrol yağları, tıbbi ilaç, kara taşıtları için yedek parça, elektronik cihazlar, balık, ağaç ve kâğıt ürünleri, dizel motorlar.
İthalat ÜrünleriHam petrol, otomobil, petrol yağları, kara taşıtları için yedek parça, bilgisayar, balık, tıbbi ilaç, nakliye araçları, elektronik cihazlar.
Başlıca Ticaret OrtaklarıAlmanya, Norveç, Finlandiya, Danimarka, ABD, Hollanda, İngiltere, Çin.

Ülke Tarihi

İsveç tarihine yönelik araştırmalarda MÖ 12.000’lere uzanan izlere ulaşılmışsa da kıta Avrupasına kıyasla İsveç’in bilinen tarihi çok daha geç dönemlerden başlatılmaktadır. 4. yüzyılda Germen kabilelerinin göçleriyle kalabalıklaşan İsveç, uzun yüzyıllar Svearlar ve Götarlar başta olmak üzere kabileler arası mücadelelere sahne olmuş ve siyasi birliğini ancak Vikinglerin hâkimiyeti ele aldığı 9. yüzyıldan sonra sağlamayı başarmıştır. Vikingler güneye doğru özellikle Baltık çevresinde etkili olmuş; bugünkü Rusya, Ukrayna, Belarus, Karadeniz ve hatta Bağdat’a kadar uzanan ilişkiler kurmuştur. 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’dan yayılan misyonerlik faaliyetleri ile Hristiyanlaşma sürecine giren İsveç’te kanlı din savaşları yaşanmış ve bölgede Hristiyanlığın hâkim din konumuna gelişi 12. yüzyıl ortalarını bulmuştur. İsveç siyasi tarihini bu dönemden itibaren takip etmek mümkündür.

1397’de Danimarka Kraliçesi Margareta öncülüğünde Danimarka, Norveç ve İsveç’in katılımıyla kurulan Kalmar Birliği İsveç tarihi açısından önemli bir eşiktir. Birlik 15. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’nın en önemli devletlerinden biri hâline gelmiştir. Bugünkü İzlanda, Finlandiya, Grönland ve bölgedeki başka bazı toprakları da kapsayan birlik, İsveç’in 6 Haziran 1523’te bağımsızlığını ilan etmesiyle bozulmuşsa da Norveç ve Danimarka 1814 yılına kadar siyasi birliklerini sürdürmüşlerdir. Bu tarih aynı zamanda modern İsveç devletinin de başlangıcı kabul edilmektedir.

İsveç 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın önemli bir devleti olarak öne çıkmaya başlamış ve Otuz Yıl Savaşları’nda (1618-1648) ve sonrasında topraklarını büyük ölçüde genişletmiştir. Ancak İsveç’in Avrupa devletlerince tehlikeli görülen bu ilerleyişi yüzyılın sonlarında kendisine karşı Rusya, Prusya, Danimarka-Norveç ve Lehistan’ın bir araya geldiği Kuzey İttifakı’nın kurulmasına yol açmıştır. İsveç, 1700 yılında Rusya’yı Narva’da mağlup etmeyi başarmışsa da ittifak karşısında ilerleyen yıllarda gücü azalmaya başlamış ve Büyük Kuzey Savaşı olarak isimlendirilen savaşlar dizisi sonrasında (1700-1721) İsveç’in Avrupa’daki ilerleyişi tamamen durdurulmuş ve Baltık kıyılarının yeni hâkimi Rusya olmuştur. Dönemin İsveç kralı Demirbaş Şarl 1709’daki mağlubiyet sonrası Osmanlı Devleti’ne sığınmış ve ülkesini bir süre buradan idare etmiş, Osmanlı’nın Rusya’yı 1711’de mağlup etmesi İsveç’e toparlanma imkânı vermiştir.

Genel itibarıyla Rusya’ya karşı girişilen yeni savaş ve mücadelelerle geçen 18. yüzyılda İsveç, güç kaybetmeye devam etmiş ve bu süreçte parlamentoya dayalı bir sistem hâkim olmuştur. 19. yüzyıl başlarında uzun yüzyıllar boyunca müttefiki olan Fransa’ya karşı savaşa giren İsveç, savaş sonunda Kiel Anlaşması ile Danimarka’dan Norveç’i almayı başarmıştır. 1814’te Norveç’le İsveç-Norveç Birliği kurulmuş ve bu birlik, Norveç’in bağımsızlığını ilan ettiği 1905 yılına kadar devam etmiştir. Norveç’in bağımsızlığından sonra bugünkü sınırlarını alan İsveç, her iki dünya savaşında da tarafsızlığını ilan etmiştir. 1971 yılında ilan edilen anayasa ile ülkede kralın yetkileri sembolik düzeye indirilmiştir.

Siyasi Yapı

İsveç, anayasal monarşi ile yönetilen parlamenter sisteme sahip bir devlettir. Kral devletin en üst temsilcisidir ve ülkeyi ulusal ve uluslararası mecralarda temsil etmektedir. Bununla birlikte ülke yönetimi ile ilgili yetkiler büyük oranda başbakan ve hükümete aittir. Karl XVI. Gustaf Eylül 1973’ten bu yana İsveç kralıdır.

Yasama organı 349 sandalyeden oluşan tek kanatlı parlamentodur. Milletvekilleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Son seçimler 2018 yılı Eylül ayında yapılmış ve iktidardaki İsveç Sosyal Demokrat Parti (SAP) %28 oy ve 100 sandalye ile seçimlerden galip ayrılmıştır. Bir sonraki seçimlerin 2022 yılı Eylül ayında gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Yürütmeyi başbakan ve hükümet temsil etmektedir. Yasama seçimlerinde en yüksek oyu alan partinin lideri kral tarafından hükümeti kurmak üzere görevlendirilmektedir. 2014 seçimlerinden zaferle ayrılan ve Ekim 2014’te göreve gelen Stefan Löfven, 2018’deki son seçimi de kazanmıştır ve hâlen görevine devam etmektedir. Ancak 2018’deki seçimlerde partilerin hükümeti tek başına kuracak çoğunluğu elde edememesi üzerine, yürütülen koalisyon görüşmeleri neticesinde Sosyal Demokrat Parti ile Yeşiller Partisi bir azınlık hükümeti kurabilmiş, yeni hükümet Ocak 2019’da göreve başlamıştır.

Ekonomik Durum

Dışa açık yapısı, düşük işsizlik ve enflasyon oranları, dengeli ve sürdürülebilir büyüme skalası, güven veren istikrarlı siyasi hayatı, güçlü kamu desteği ile İsveç, dünyanın en başarılı ekonomilerinden biridir. 19. yüzyılın ortalarına kadar yoksul bir ülke olan İsveç, takip eden bir buçuk asırlık süreçte dünyanın en çok büyüyen ve gelişen ülkelerinden biri olmuştur. Bu süreçte tarıma dayalı ekonomi çeşitlendirilmiş, ulaşım ve altyapı alanındaki eksikler giderilmiş, eğitime yapılan yatırımla nitelikli iş gücü arttırılmış, girişimcilik desteklenerek dışa açık bir yapı izlenmiştir. Bugün kişi başına düşen ortalama yıllık gelir bakımından İsveç ilk 10 ülke arasında yer almaktadır.

Ülkenin geleneksel kaynakları olan demir ve orman ürünleri, sanayinin gelişmesi ile birlikte nitelikli ürünlere dönüştürülmüş, bu da ekonomiye katma değer sağlamıştır. Ülkede sanayi sektörünün gelişiminde bu iki alan önemli rol oynamıştır. Son yıllarda ise imalat sanayinin ekonomideki payı, yerini giderek hizmet sektörüne bırakmaktadır.

Hizmet sektörü günümüzde millî gelirin üçte ikisini ve istihdamın %80’den fazlasını karşılamaktadır. Özellikle finans, telekomünikasyon, bankacılık, bilgi iletişim teknolojileri, yazılım, ulaştırma, mikro elektronik gibi sahalarda önemli atılımlar yapılmış ve ülke ekonomisi bu alanlara kaydırılmıştır.

Ülke gelirlerinin %33’ünün karşılandığı sanayi sektörü ise İsveç ekonomisi için önemini hâlen sürdürmektedir. Özellikle doğal kaynaklara dayalı olarak gelişen kereste, demir-çelik, hidroelektrik, odun hamuru, kâğıt gibi sahalar öne çıkan en önemli sanayi kollarıdır.

Dış ticarette İsveç dengeli bir görünüm arz etmektedir. 2018 yılında toplam dış ticaret hacmi 166 milyar doları ihracat, 170 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 336 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticarette ülke pazar çeşitliliğini sağlamayı başarmışsa da ticaretin yarısından fazlası Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu alanda öne çıkan partnerler; Almanya, Norveç, Finlandiya, Danimarka, ABD, Hollanda, İngiltere ve Çin’dir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin geçmişi üç asır öncesine kadar gitmektedir. Rusya mağlubiyetinin ardından Osmanlı Devleti’ne sığınan XII. Karl, devletini bir süre Osmanlı topraklarından yönetmek durumunda kalmıştır. 1737 ve 1739 tarihli ticaret ve barış anlaşmaları, iki devlet arasında günümüze kadar barış temelinde sürecek olan ikili ilişkilerin ilk adımları olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da iki devlet arasındaki ilişkiler kesintisiz devam etmiş, ikili ilişkiler 2013 yılında “Stratejik Ortaklık” seviyesine yükseltilmiştir.

Stokholm Büyükelçiliğimiz 1926 yılından bu yana faaliyettedir. İsveç’in de Ankara Büyükelçiliği dışında İstanbul’da bir başkonsolosluğu, Antalya, İzmir, Mersin, Alanya ve Kulu’da fahri konsoloslukları bulunmaktadır. İki ülke arasındaki son üst düzey ziyareti 2013 yılında başbakan sıfatıyla R. Tayyip Erdoğan gerçekleştirmiştir. Dönemin İsveç Başbakanı Fredrick Reinfeldt ise 2009 yılı Nisan ayında ülkemizi ziyaret etmiştir.

İki ülke arsındaki ticari ilişkiler, devletlerin ekonomik güçleri ve potansiyelleri göz önüne alındığında yetersizse de güçlenerek devam etmektedir. 2005 yılında 2 milyar dolar olan toplam dış ticaret hacmi, 2011 yılında ilk kez 3 milyar dolar seviyesini aşmış ve 2018 yılında 1,48 milyar doları Türkiye’den İsveç’e ihracat, 1,73 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 3,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den İsveç’e ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil ve motorlu taşıtlar, tekstil ürünleri, krom, beyaz eşya, kara taşıtları için yedek parça, demir-çelik ürünleri ve ferro alyajlardır. İsveç’ten ithal edilen başlıca ürünlerse; demir-çelik cevheri ve mamulleri, kâğıt, arıtma cihazları, tıbbi ilaç, petrol yağları, odun hamuru, otomobil ve iş makinesidir.

Ülkeler arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler, belirli alanlarda yaşanan kırılganlıklara rağmen güçlüdür. İsveç’te yaşayan Türkiye kökenli yaklaşık 120.000 kişinin yarısı İsveç vatandaşı olarak ülkede bulunmakta, bu da ülkedeki en büyük azınlık gruplarından birine tekabül etmektedir. Bu durum siyasi temsil alanında da kendisini göstermektedir. Türkler uzun yıllardır ülkedeki siyasi süreçlere aktif olarak dâhildir ve her dönemde parlamentoda Türk temsilciler yer almaktadır. Ayrıca İsveç üniversitelerindeki Türkoloji bölümleri de uzun süredir eğitim vermektedir. İki ülke arasındaki turizm ilişkileri de güçlüdür. Özellikle İsveç halkının yurt dışı seyahatlerinde Türkiye en önemli rotalardan biri olup 2018 yılında yaklaşık 400.000 İsveç vatandaşı Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Buna karşın Avrupa’nın genelinde olduğu gibi, Türk ve İslam karşıtı politikalar son yıllarda İsveç’te de tırmanmakta, bu durum ülkede bulunan soydaşlarımızı hayatın her alanında ciddi problemlerle karşı karşıya getirmektedir.

Müslümanların Durumu

İsveç coğrafyasıyla İslamiyet’in ilk teması çok erken sayılabilecek bir dönemde, Emeviler devrinde gerçekleşmiştir. Ancak bu temas bölgede bir İslamlaşma sürecine dönüşmemiş, sonraki yüzyıllarda da Müslümanlarla ticari ve siyasi ilişkiler kurulmuşsa da İsveç coğrafyasında Müslümanların yaygın olarak bulunmaya başlaması ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren mümkün olmuştur. Bu tarihten itibaren Türkiye, İran ve Balkan coğrafyası başta olmak üzere, çeşitli ülkelerden çalışmak için İsveç’e göç eden unsurlar, buradaki ilk Müslüman azınlığı oluşturmuşlardır.

Günümüzde İsveç’te dine dayalı bir istatistik tutulmadığından ülkedeki Müslümanların sayısını tam olarak tespit etmek zordur. Ancak 2010 yılında PEW Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre bu sayı 450.000 civarındadır. Bu veriden hareketle ve son yıllarda Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya coğrafyasındaki yeni göç dalgaları da hesaba katılacak olursa, 2019 yılı itibarıyla bu sayının yarım milyonun üzerine çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Hâlihazırda Müslümanlar ülkedeki en kalabalık ikinci dinî unsuru teşkil etmektedir. Ülkede sayıca en kalabalık grupları Iraklılar, Türkler, İranlılar, Suriyeliler, Somaliler ve Lübnanlılar oluşturmaktadır. İsveçli yerli Müslümanların sayısı ise birkaç binle sınırlıdır.

İsveç’te Müslümanlara ait 20’ye yakın eğitim kurumu ve 100’den fazla sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır. Müslümanlar aktif politikaya da katılmakta ve siyasi temsil haklarını kullanma noktasında inisiyatif almaktadırlar. Son yıllarda İsveç parlamentosunda pek çok Müslüman temsilci görev almıştır.

Pek çok Avrupa ülkesine kıyasla daha düşük düzeyde olsa da İslam karşıtlığı son yıllarda İsveç’te de belirgin bir artış göstermiştir. Özellikle Irak, Suriye, Somali gibi savaş, işgal ve iç savaş bölgelerinden kaçarak ülkeye gelen Müslümanların katılımıyla ülkedeki toplumsal yapının ve Müslüman azınlığın giderek heterojen bir yapıya bürünmesi, sürecin yönetilmesini zorlaştırmıştır. Öte yandan 11 Eylül sonrası süreçte küresel ölçekte yaygınlaşan İslam karşıtı politika ve uygulamalar, İsveç’te de karşılık bulmaktadır. Bu da İsveç’te yaşayan Müslümanların gündelik yaşamdan eğitime, ticaretten politikaya kadar pek çok alanda ayrımcılığa ve nefret suçlarına maruz kalmasına yol açmaktadır.
 

kaynağı değiştir]

İsveç tüm 20. yüzyıl boyunca tarafsızlığıyla bilinse de, Soğuk Savaş döneminde ülkenin ve ülkede bulunan belli başlı otoritelerin Amerika Birleşik Devletleri ile daha ağırlıklı ilişkilerinin bulunduğu, geniş çevrelerce bilinmektedir. 1960'ların başında iki ülke, İsveç'in batı yakasında birkaç Amerikan nükleer denizaltının konuşlandırılması için anlaştı. Aynı yıl, İsveç, ABD ile bir savunma paktı imzaladı. Bu anlaşma bir devlet sırrı olarak kaldı ve 1994 yılında İsveç halkına açıklandı.

Savaşın ardından İsveç, bozulmamış bir sanayi temeline, toplumsal bir dengeye ve birtakım doğal kaynaklara sahipti. Bu sayede ülke, yeniden kurulmakta olan Avrupa'nın gereksinimlerini karşılamak için önemli bir rol üstlendi.[31]Marshall Planı'nın bir parçası olan İsveç, ayrıca Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ne de (OECD) dahil oldu.

Savaş sonrası dönemin çoğunluğunda ülke, İsveç Sosyal Demokrat Partisi (İsveççe: Socialdemokraterna) tarafından yönetildi. 1932 genel seçimlerinden 1976 genel seçmelerine kadar 44 yıl iktidarda kalan bu parti gerek işçi sendikaları gerekse özel şirketle iş birliği politikası izledi.[32] Bu dönemde İsveç, serbest ticareti, uluslararası rekabeti ve imalat sektörünü destekledi. Buna bağlı olarak gerçekleşen büyüme, yetmişlere kadar yolunda gitti.

İsveç, 1973-74 ve 1978-79 dönemlerindeki petrol ambargoları neticesinde dünyadaki diğer devletler gibi gerilemeler yaşadı.[33] Seksenlerde İsveç sanayisinin önemli bir kısmı yeniden yapılandırıldı. Gemi yapımı durdurulurken, odunculuk sektörü, çağdaşlaştırılmış kâğıt sektörüyle kaynaştırıldı. Bunun yanında çelik sanayileri arttırılarak özelleştirildi. Son olarak mekanik işçilik robotlaştırıldı.[34]

1970 ve 1990 yılları arasında vergiler arttı ve zamlar baş gösterdi. Bunun yanında İsveç, tam tersine diğer Batı Avrupa ülkelerine oranla daha yavaş gelişti. Çalışanlar için gelir vergisi sınırı %80'e dayandı. En sonunda devlet, ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının yarısından fazlasını harcadı. İsveç, tüm bunlardan dolayı kişi başında düşen gayrı safi millî hasıla bakımından ilk beşteki yerini kaybetti. Yetmişlerin sonundan beri, ekonomik siyaset sürekli olarak Ekonomi Bakanlığı denetmenlerince denetlenmektedir.[32]

Günümüz[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir