uğur bey zayıftı ya / Uğur Yücel: 20’li yaşlardaki hayallerimi gerçekleştiremedim - Magazin Haberleri

Uğur Bey Zayıftı Ya

uğur bey zayıftı ya

Ahsen'e odaklanal&#x;m bakal&#x;m birkaç bölüm. Bu k&#x;z gökten zembille inmedi ya, yetiştiği ortam&#x; görüp onun naz&#x;n&#x; niyaz&#x;n&#x; ve deli kafas&#x;n&#x; anlar&#x;z belkiii :D

 🖤

Pazartesi

Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara. Uğur Özkara.

Daha ne kadar ayn&#x; ad&#x; yazacaks&#x;n? Enayi!

Sus ve CTRL-V'ye bas!

Anaaaaaa.

Noldu totoş, kopyala yap&#x;şt&#x;r denen şeyi bilmiyor muydun?

Büyüksün apla!

Şaka gibi bir hayat&#x;m vard&#x; resmen. Konunun başrolünden önce iç sesime odaklanmak zorunda kald&#x;ğ&#x;m boktan bir hayat. Ağ&#x;z tad&#x;yla, ismin keyfini de ç&#x;karam&#x;yorduk, duruma da şaş&#x;ram&#x;yorduk. Neyse olaya dönelim.

Benim mafyam&#x;n gerçek ad&#x; bu muydu? Gerçekten?

Evde öyle bir ç&#x;ğl&#x;k atm&#x;şt&#x;m ki sevinçten, alt kattan annemle babam ne olduğunu şaşm&#x;ş ve merdivenleri deli bir gürültüyle koşarak gelmişlerdi. Kap&#x;m&#x; bask&#x;n yapar gibi açt&#x;lar. FB&#x;, open the door! Ve ben yerdeydim. Bildiğiniz yerde. Mafyaya düşüyoruz derken yalan söylememiştik herhalde! 

Bana ciddi bir teklifle geldiğini düşündüğüm, gecesinde azar ve trip yediğim, sabah&#x;nda ilişkimiz varm&#x;ş da ayr&#x;lacakm&#x;ş&#x;z gibi delicesine korktuğum adam bana gerçek ad&#x;n&#x; söylemiş, en yak&#x;n zamanda karş&#x;ma ç&#x;kacağ&#x;n&#x; belirtmişti.

Ve benim hassas kalbim, ponçik yüreğim, k&#x;rm&#x;z&#x; kan pompalama arac&#x;m bunu asla kald&#x;ramazd&#x;. Ne demekti en k&#x;sa zamanda karş&#x;ma ç&#x;kmak ya!

"Ahsen, iyi misin k&#x;z&#x;m?"

Sağ ve sol taraftan koluma girerek beni bez bebek gibi yerden kald&#x;ran anne ve babama bakt&#x;m. Zay&#x;ft&#x;m da tüy de değildim be! Ellerinde oyuncak olup havalanm&#x;şt&#x;m bir an. Şaşk&#x;n şaşk&#x;n bir anneme bir babama bakt&#x;m. Onlar da bana ayn&#x; şaşk&#x;nl&#x;kta bakt&#x;lar. Ve sonra kap&#x; ağz&#x;ndan, duyduğu gürültüye gelen ama bana yard&#x;m etmek yerine an&#x;r&#x;rcas&#x;na gülen erkek kardeşime döndüm. Aker'e. Allah bunu als&#x;n!

Kap&#x; ağz&#x;nda, yerinde tepine tepine, karn&#x;n&#x; tuta tuta gülüyordu. "Lan, puhahsbjagskuagfkhsdbfal," ağz&#x;ndan ayn&#x; random gibi sesler ç&#x;kartt&#x;ğ&#x;na yemin edebilirdim. Kan&#x;tlamas&#x; zaman al&#x;rd&#x;.

"Mal yataktan düşmeyi nas&#x;l becerdin? O yatak üç kişilik koca götlü!"

"Aker!" Babam&#x;n sert sesiyle biraz duruldu. "Pardon pederim." Ondan ciddi manada korkmasa da sayg&#x;s&#x;n&#x; bozmazd&#x;. Ebeveynlerimiz ebeveyn gibi değil de arkadaş&#x;m&#x;z gibi olduğu için olabilirdi. "Ağ&#x;z al&#x;şkanl&#x;ğ&#x;."

"Başlatma ağ&#x;z al&#x;şkanl&#x;ğa. Ablan ya bir yerini k&#x;rd&#x;ysa?"

"Hii!" Bu nida annemden ç&#x;km&#x;şt&#x;. Narin elleriyle belimi kalçam&#x; yoklad&#x;. Ayak üstü götürdün he mother! Çok anlarm&#x;ş gibi bir de kemik say&#x;yordu herhalde. "K&#x;z&#x;m k&#x;r&#x;k yok değil mi? Dik dur bakay&#x;m bir." Annem ve dik durma tak&#x;nt&#x;s&#x; Ergenken göğüslerim ağ&#x;r geldi diye bir saniye öne eğilsem, "Ahsen s&#x;rt&#x;n," der beni uyar&#x;rd&#x;. Şimdi sayesinde sopa yutmuş gibi her daim dik omuzlu durabiliyorsam, emeği çoktu. Büyük kad&#x;nd&#x; harbi!

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve g&#;zel d&#;nyaya uyanmayı &#;zlemek

Güncelleme Tarihi:

Muhsin Akg&#;n/MASt&#;dyo

Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

‘Muhsin Bey’de, ‘Arabesk’te, ‘Eşkıya’da hayranlıkla izledik onu. Dizileri; ‘Karanlıkta Koşanlar’, ‘Alacakaranlık’, ‘Hırsız Polis’, ‘Canım Ailem’ birer fenomen oldu. ‘Yazı Tura’, ‘Hayatımın Kadınısın’, ‘Ejder Kapanı’, ‘Benim Dünyam’ ve en son ‘Soğuk’ filmlerinde yönetmen koltuğuna oturdu. Geçen yıl ‘İçeride’ dizisinin Kudret’i olarak büyüledi izleyiciyi. Bunlar olup biterken hayatı ıskalamadı üstelik. Tekneyle uzun yolculuklara çıktı. Yemekler pişirdi dostlarına. Müziği hayatının vazgeçilmezi yaptı. Öyküler yazdı. Oğlu, yönetmen Can Yücel’le ‘dostluğu’ dillere destan Dünyanın haline dertlenmeyi de ihmal etmedi, yoktan umut var etmeyi de Bu röportajın sorularını yanıtlarken bir noktada, “Çok mu karamsar oluyor? Belki ‘Hafta sonu okur, neşeli sözler bekler’ endişeniz vardır, biraz iç açıcı şeyler anlatayım” dedi. Güneşle uyanıp gözünü açmadan denize atladığı, kahve kokusunun menemeninkine karıştığı yaz günlerini anlattı hayatın yitip giden güzelliklerine üzüntüsünü dile getirdikten sonra Uğur Yücel’le, yeni dizisi ‘Nefes Nefese’ vesilesiyle buluştuk.

Haberin Devamı

Son günlerde herkes aynı şeyi soruyordur, ben de yeni dizinizle ilgili sorulara geçmeden önce değinmeden edemeyeceğim; karşımda çok başka bir Uğur Yücel var. Kaç kilo verdiniz?
- Hayatımda kilo konusu kadar yorucu bir diyalog yok gibi. “Merhaba” diyen hemen cep telefonuna sarılıp fotoğraf çektirmek istiyor ve ilk lafı, “Çok zayıflamışsın” oluyor. Halbuki son üç yıldır ’deki kilomdayım. Üstelik seyircinin çoğu beni şu andaki kilomla biliyor. Hatta daha da zayıftım. Ama karşılaştığım herkes, “Çok kilo vermişsin” diyor. Bıktım. “Keşke zayıflamasaydım” diyorum bazen. Adımı ‘Kilo Yücel’ olarak değiştireceğim: “N’aber Kilo Abi?”
 ’te Ayşe Arman’a “Bön bön duvara bakıp nasıl kilo veririm diye düşünüyorum” demişsiniz. Sizi harekete geçiren ne oldu?
- Sağlık nedeniyle kilo verdim. Tehlike sinyali olan bütün sendromlar yakama yapışmıştı.

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


Vertigo ve panik atakla yeni tanıştım,
kaymaklı kadayıf!
 Nasıl verdiniz peki? Güzel yemekler yapmayı, yemeyi, içkinin tadına varmayı seven bir keyif insanıydınız. Sizi her yediğinin kalorisini hesaplayan, spor salonundan çıkmayan biri olarak hayal etmek zor
- Şimdi sadece tadıyorum. O kadar. İştahım aynı. Yine yemekyapıyorum. Ben tadıyorum, arkadaşlarıma yediriyorum. Kilo da almıyorlar alçaklar!
 Yeni dizinizin çekimleri Adana ve Antakya’da yapılıyormuş. Bir yandan sıcak, bir yandan nefis yemekler Nasıl geçiyor günleriniz?
- İlk dört bölümü serin zamanlarda çektik. Adana’nın kebabı, eti, Antakya’nın mezeleri, ev yemekleri muhteşem tabii. Adana’da Eski Mesut Kebabçısı, 40 yıldır gittiğim bir yer. Ev sıcaklığı derler ya “Uğur Abimin keaabını vir!” Bu çok önemli. Uzaktan izliyorlar aklı başına geldi mi diye? Kebabı dürmeden akıl başa gelmez oralarda. Sakallı Emmi de güzel. Yağlı karası çok iyi. Antakya’da en çok Hammuş’a gidiyorum. Arap Alevi köyü Hammuş’un eşi Hatice ve ekibi olağanüstü mezeler yapıyor. Şehirdeki Pöc Kasabı da iyi. Emniyet’in orada da bir mahalle lokantası buldum tesadüfen. Adı bile yok dükkânın. Şahane, tonton bir sahibi var. Borani enfesti. Bir de çok güzel çorbalar var birkaç dükkânda. Ama şişperek çorbasını ancak evlerde bulursunuz. Hele bir baklalı ve humuslu kahvaltıları var ki enfes. Vakıflı Köyü de çok huzur verici. Tabii şaşırtıcı olan balıklar
 Aa
- Tabii. Bir Boğaz çocuğuna Kız Kulesi’ni geçmiş lüfer yediremezsin. Şimdi o da yok ya Çukurova deyince akla kuraklık geliyor, deniz bağlantısı kurulamıyor. Oysa Adana’da, Antakya’da ciddi deniz kenarı lokantaları var. Diri balıklar bulduk. Sürpriz yerlerde. Çok özlüyorum oraları. Ağustos başı çekimlere başlayacağız yeniden. Yandık ki ne yandık. Hele kapalı mekânlarda ışık karşısında oynamak 20 derece de oradan koy. Artı 70 derece! Dizinin adı ‘Cehennemi Gördüm’ olarak değişecek!
 İlk bölümde hem yönetmen hem başrol oyuncususunuz. Oyunculuğu pek sevmediğinizi ama bir yönetmen olarak oyuncuya yaklaşma, ondan ‘oyun alma’ konusunda kendinizi iyi bulduğunuzu biliyorum. Yönetmen Uğur Yücel’le oyuncu Uğur Yücel’in arası nasıl?
- Kendimi izlediğimde beğenmiyorum. Hatta monitörden oyunuma bakarken bağırdığım oluyor. Tercihim; yazmak ve yönetmek. Oyuncu ilişkileri konusunda şunu söyleyebilirim: Oyunculuktan gelip yönetmenlik yapan ilk insan mıyım neyim memlekette? Kendi yerime koyuyorum oyuncuları. Galiba şefkatle yaklaşıyorum onlara. Çok yalnızdır oyuncu sette. Kedi gibidir; vahşidir, bencildir, korkaktır, sinsidir. Ama başını okşayınca sokuluverir. Bir daha da gitmez. Ama ben kendimi okşayamıyorum çoğunlukla. Hep şüphedeyim.
 Hatta ‘performans anksiyeteniz’ varmış. Nasıl başlamıştı bu?
- Evet, kamera karşısında hiçbir lafımı söyleyemeyeceğim endişesiyle başladı. Sıklıkla kâbuslar görürdüm; tam sahneye çıkacakken hiç ezberim yokmuş Seyirci dolu, sahne bomboş ve biri benim çıkacağımı bildiriyor. “Ben buraya oyun seyretmeye geldim” diyorum. Kimse dinlemiyor. Matrak aslında, yani oradan bakmaya çalışıyorum.
Yendiniz mi bunu?
- Hiçbir şeyi yenemedim. Vertigo ve panik atakla da yeni tanıştım. Kaymaklı kadayıf
Hayat, hikâyesini güzel anlatanlara verir sürprizleri
 Yeni dizi ‘Nefes Nefese’nin hikâyesini siz nasıl anlatırsınız?
- Hayat, hikâyesini güzel anlatacak olanlara verirmiş sürprizleri Büyük tesadüfleri Başıma gelenleri güzel anlatıyorum ama senaryoları pek anlatmıyorum. Çok kısaca şöyle: Berlin’de yaşayan ‘Ayaz Kıran’ ve kızı ‘Rüya’ birbirlerini çok sevmekteler. Bir gün kız, doğumu sırasında öldüğünü zannettiği annesinin Suriye’de olduğunu öğreniyor. İnternetten Suriye-Türkiye arası yasadışı işler yapan ‘Boran’la tanışıyor. Annesini bulma umuduyla düşüyor yollara. Antakya’dan geçiş yapacakken yıllardır evinden çok trajik bir nedenle ayrı düşmüş ‘Yusuf’un ailesinin, Alacanların içine giriyor. Sonra bütün karanlıkların içinden ‘Atmaca’ lakaplı babası çıkacak. Bir yandan kayıp anne Rüya’yı evlilik vaadiyle bekleyen Boran Yusuf’un ve Alacanlar ailesinin Ayaz Kıran’ın yarattığı anaforun içine düşmesi Daha anlatmayayım ya! Güzel çatışmalar Öte yanda masalarından yemek, mutluluk, eğlence fışkıran koca bir aile Ve bütün güzelliklerin üzerinde kara bir bulut
Haberin Devamı

Rakı, sarhoş
olmak için içilmez

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


Bu fotoğraf benim için çok anlamlı. Oğlumla oturduğumuz İsmet Baba’daki bu masa, babamla ilk rakımı içtiğim masa Oğlumdan daha ufaktım, 17 yaşındaydım babamla oturduğumuzda. O gün babam, “Bakıyorum da bazen çok, bazen az yudumluyorsun. Rakı, sohbet içkisidir. Sarhoş olmak için içilmez. Yudumların hep aynı ölçüde olsun; iri üzüm tanesi kadar Öyle içersen sarhoş kalkmazsın” demiş ve karşımda bir lüferin kafasıyla iki duble içmişti.

Haberin Devamı

Babam ‘Muhsin Bey’i bile seyredemeden göçtü gitti, şimdi her sofrada benimle
 Oğlunuzla (Can Yücel) çok yakın bir ilişkiniz var bildiğim kadarıyla
- ‘Baba-oğul’dan çok, iki yakın dostuz. ‘Arkadaş gibiyiz’ geyiği yapmayayım. Sık görüşüyoruz, çok şey paylaşıyoruz.
Hiç mi baba-oğul çatışmasını yaşamadınız? Nedir bunun sırrı?
- Birlikte çalışırken tartıştığımız oldu. Ama mesleki konular hakkındaydı bu tartışmalar. Yoksa baba-oğul meselesi hiç olmadı. Sırrı nedir? Bilmem! Sadece konuşmaya başladığından beri onun fikrini sordum. Ben konuşunca o da beni dinledi. Duygularımız birbirine yakın. Birbirimizi iyi tanıdık o daha büyümeden.
Oğlunuz ünlü çocukların yaşadığı bocalamayı da pek yaşamadı sanıyorum. Üstelik sizinle aynı sektörde çalışmayı tercih etmesine rağmen. Onu korumak için özel bir şeyler yaptınız mı?
- Can’ın, benim ve Derya’nın (Alabora) çocuğu olduğunu, adam 32 yaşına geldiğinde öğrendi çoğunluk. O da, ben oynayıp o yönetecekken zorunlu olarak bir röportaj verdik, ondan Annesi de ben de mütevazı insanlarız. Şımarıklıktan hiç hazzetmeyiz. Can da tabiatı itibariyle tanınmaktan hoşlanmaz. Şöhretle alakamız yoktur. Sadece işimizi yaparız.
 Kendi babanızla da güçlü bir ilişkiniz vardı değil mi? Astsubay Sabri Bey, bugün için bile radikal denebilecek bir tutum sergilemiş ve çocuğunun oyuncu olma tercihine canı gönülden destek vermiş bir baba
- Garibim ya! Konservatuvar sınavında bir tek veli vardı; babam. Ya gitsene sen, utanıyorum, eşek kadar adam babasıyla gelmiş! Gitmedi. Sınavın sonunda adım okundu ve “Kabul” dendiğinde elimi sıkan oydu. Ve ne yazık ki ‘Muhsin Bey’i bile seyredemeden göçtü gitti aniden. Yıldız Kenter hayranıydı. Hoca bana birinci sınıftayken tiyatrosunda rol verdi. Babama söyledim. Arkasını dönüp ağladı. Her sofrada yaşıyor benimle.

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


Hava yükseldi, deniz kabardı, can yeleğimi takıp kendimi tekneye bağladım
Haberin Devamı

Tekne, hayatınızda hâlâ önemli bir yerde mi?
- Oteller ve tekne arasında bir hayat Sürekli valizlerle dolanıyorum. Planlamamakla beraber, tek başıma dünya turu yapmayı hayal ediyorum.
Bu arada bahsi geçen tekne, arkadaşımın. Denizcilerin en büyük geyiği budur: ‘En iyi tekne arkadaşımın teknesi.’
Öykü kitabınız ‘Yağmur Kesiği’ çok ilgi görmüştü. Yeni bir kitap var mı ufukta?
- Yok. Senaryolar var. O öykülerin çoğunu çocuk denecek yaşta yazmıştım. Sonra edebiyatla ilgili arkadaşlarım, “Kitap yap bunları” dedi. Öyle oldu. Hevesim yok kitap yazmaya. Ama deniz üzerine bazı gezi notlarım var. Bunlar yer tanımlamaktan çok içeriye doğru yazılar.
Çok büyük maceralar yaşadınız mı deniz üstünde?
- Bir eylül sonu, tek başıma, zifiri karanlıkta Marmara Adası, Prastos Köyü’nden demir alıp İstanbul’a gidişim Hava yükseldi, deniz kabardı. “Nereden icat ettin bu seferi, münasebetsiz bir insansın” dedim kendime. Gece ikide, can yeleğimi takıp kendimi tekneye bağladım. Bu, can yeleğine bağlı tellerde hareket edebileceğiniz bir çengel bağlantısı Koca bir karanlığın içinde tek başınasın
Neler geçiyor o esnada içinizden?
- O gece kaybolup gitmeyi hissetmiştim. Denizin dibinde mumlar yanıyordu. Koca dalgalar yüzüme gelirken annemi düşündüm. Hayatımda tanıdığım en lokum insanlardan biri. Kendi kendine konuşurdu: ‘Ona anası anlatıyor, o öğretiyor” diyordu; “Geçmiş karşıma ‘tintintinimini hanım’ı söylüyor bir de yüzsüz!” “Anne, kime söylüyorsun bunu? O şarkı söyleyen kim sana?” Cevap yok. “Uttanmazlar” derdi bir de, iki ‘t’ ile Çok başka biri oluyordu o Adile Naşit’e benzeyen kadın. Karanlık bana bunları hatırlattı. Sonra dalgalar büyüdü. Kocaman, dişi bir aygırın üzerinde dörtnala gidiyorum sanki. Şehvet veriyor. Tekneyi pat pat okşuyorum. Beni duyuyor, daha hızla dalıyor köpüklere.
Sonra sabahın ilk ışıkları geldi ama rüya devam ediyor sanki. Annem etrafımda dolanıyor mutfakta yemek pişerken. Zeytinyağlı pırasa kokuyor yüzü. “Senin böyle kötü kötü konuşmalarını istemiyorum” diyorum, birden gülüyor. Sarılıyor. Üzüldüğümü görüyor. Çok yalnız olduğumuzu hissediyorum. Ağlıyorum. “Hayat böyle olacak” diyorum Güneş yükseldi; “N’aber gene yendim seni” dedim. Geceyi geride bırakınca tekrar kabadayılaştım tabiata karşı.

Haberin Devamı

Kuzguncuk, Fellini’nin
Rimini’si gibiydi

Geçen hafta Kuzguncuk’un bir bölümü kentsel dönüşüm alanı ilan edildi
- Korumaya alınacağına bozulmaya alınıyor demek ki. Çok yazık.
Sadece o da değil, esnafın iddiasına göre şu an kaldırım taşları hatalı döşeniyor, yoğun yağışta sel tehlikesi var
- Tren kazasına tabiat olayı dendi! Bir Çin bedduası var. Çok incelikli: “İlginç zamanlarda yaşayasın.”
Dört ayrı dil,
dört ayrı bayram
Sizin Kuzguncuk’unuz nasıl bir yerdi?
- Neresinden başlasam ki Çocukken her yer öyle zannediyordum, köyden çıkınca oranın yegâne olduğunu anladım. Mesela Adalılar, “İstanbul’a iniyorum” der, işlerini bir an önce bitirip adalarına dönmek isterler. İç dünyaları bozulur çünkü burada. Bizim de aynıydı, hiç çıkmak istemezdik köyden. Benim bir özelliğim; çok seyrederdim. Hem filmleri hem hayatı Gördüklerimin dışında bir de hayal ettiklerim vardı. ‘Amarcord’u izleyince yönetmenlik yapmaya karar verdim. Kuzguncuk, Fellini’nin Rimini’si gibiydi.
Gidiyor musunuz ‘köye’ bugünlerde?
- Gidiyorum. Sıkça. Kederleniyorum. Neredeyse kimseleri tanımıyorum artık. Eski arkadaşlarım tek tük Onları da görünce çok duygulanıyorum. Her sokakta bir anınız varsa -ki o sokakların da çoğu bozuldu- neşe vermiyor deli gibi koşuşturup hayaller kurduğumuz köşe bucaklar. Artık park yeri yok sokaklarda. Biz çocukken günde beş araba geçerdi köyün ortasından.
Kuzguncuk’ta farklı kültürlerden insanların arasında büyümek size; karakterinize, oyunculuğunuza neler kattı?
- Bir kere sinemacı olmak, sahneye çıkmak oradan geldi. İlk oyunculuk hevesi, Kültür Derneği’nden çıktı. Kitapla, akılla, bilgiyle, satrançla orada tanıştım. Sinema, pelikül kameranın motor sesi Bülent Abi ve eşi, pazar günleri evlerinde çocuklara Charlie Chaplin, Buster Keaton ve benzeri sessiz filmleri oynatırdı. Sandalyeler dizdiğimi hatırlıyorum o evde. İki sinema vardı: Nur, ecnebi; Altıner, Türk filmi oynatırdı. Sadece bir yabancı film oynatmıştı galiba Altıner: ‘West Side Story’ (‘Batı Yakası Hikâyesi’). Dünyada öyle patlamış ki Altıner iki gece çıkmıştı filmi. Babam “Bu filmi seyret” dedi. İki gece üst üste izledik birlikte. Evlerden müzik sesleri gelirdi; piyano, keman, klarnet Dört ayrı dil konuşulurdu sokaklarda, dört ayrı bayram Bir Fellini filminin içinden geçti çocukluğumuz, ilkgençliğimiz, daha ne diyeyim? Şimdiki dönem, kötü televizyon dizileri gibi!
Teselli bulmak da giderek zorlaşıyor sanki
- Ben gezegene yanıyorum en çok. Yıllar önce Bill Clinton’ın bir makalesini okumuştum Radikal’de. Kendisine derin saygı duymam ama bu Amerikalılar geleceğe dönük bir şey söyleyince ilgimi çekiyor. Neyse, adam diyordu ki, “Gelecek 10 yıl içinde dünyada ‘mediokrasi’ egemen olacak”. Yani ortalama. Yani vasatlık. Tüm dünyada bu önermenin gerçekleştiğini görüyoruz. Her alanda vasatlık hâkim. O yüzden eskiden söz ederken, ‘Hayat, zarafetini yitirdi’ sözünü tekrarlıyorum. Kaba ve vahşi bir hayatın içinde yuvarlanıyoruz sonsuza doğru.
Anlaşılmaz
bir nefretle
Böyle düşünürken ‘devam etme gücü’nü nasıl buluyorsunuz?
- Neye devam etmek? Hayat bitiyorken sadece ayakta kalmak ve elden ayaktan düşmemek, kimseye muhtaç olmamak kaygısı devam etmek değil. Sona ermek. Çetin Altan’la birkaç kez yan yana gelmiştik gençliğimizde. O zamanlar da umutsuzduk. Bize yüksek sesle o meşhur lafını söylerdi: “Enseyi karartmayın evladım, insanlık iyiye doğru gider.” Gitmiyor hoca! Gitmiyor! İnsanlık el ele tutuşarak gezegeni yok ediyor. Büyük ve anlaşılmaz bir nefretle Hawking (Stephen), “Dünya dışında yaşam alanları bulun” demişti ölmeden. Öğrendim ki bu tüketimle bize Amerika kıtasının katı büyüklüğünde ekstra bir gezegen gerekiyormuş. O da şimdilik

Haberin Devamı
En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek

Yeni yılda çıkarım sahneye

Sahneyi özlemiyor musunuz? Bir sürpriz yapmaz mısınız?
- İki ayrı oyun tasarımı var. Daha doğrusu çalışılıyor. Yeni yılda çıkarım sahneye. ‘Zorba’ oynayacağım.

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek

 60’tan sonra neler değişti hayatınızda? Yaşamın sırrını çözdünüz mü?
- Bach, kendi sırrını ‘tamamlayıcı’ olarak çözümlemiş. O uyurken oğlu bir eserini çalıyor ve birden duruyor. Bach uyanıp eseri tamamlayıp uyuyor. Keşke cenaze marşında orkestra aniden dursaydı. Yeniden dirilirdi. Ama Leonardo da Vinci mesela, hiç memnun kalmadan ölmüş. “Hiçbir şey yapamadan” olmuş ölmeden önceki son sözü. Benim gibi çaresizler nasıl biliriz sırrını
Mecburiyetlerden, kendini kanıtlama gerekliliklerinden kurtulunca ne oluyor insana? Hafifliyor mu? Canı sıkılmaya mı başlıyor?
- Düşünüyor, okuyor, izliyor, dinliyorsanız öyle defteri kapayıp sallayamıyorsunuz. İnsanı alıp götüren bir melodi bile daha yapılacak çok şey olduğunu söylüyor. Bir diğer insanın zihinsel, ruhsal çabası tükenmedikçe insan hafiflemez.
Korkularınız azaldı mı?
- Çoğaldı. Hayat tükenirken umursamaz değil, umarsız oluyorsun. Çaresiz. Gençken cesur, yaşlıyken korkaksın. Ne kaçacak ne kovalayacak takatin kalıyor. Daha oralara gelmedim ama öyle işte Babam sol yayınlar okuyorum diye idam edileceğimden korkuyordu ama ben Deniz’in (Gezmiş) yerine asılmaya razıydım. Şimdi evlat uçaktan inince, “İndik Hocaaa!’” diye mesaj atıyor. Bir ferahlık
 Mutlu musunuz?
- Kendimle iyiyim. Ama hakikaten dünyanın bugünkü halinden mutsuzum. İnsanları anlamakta zorluk yaşıyorum. Neyse! Başkalarına mutluluk vermeli ama. Onu becerebiliyorsanız, mutlusunuzdur.
Neleri özlüyorsunuz?
- Çekimler için tekrar Adana’ya gittiğimde neleri özleyeceğimi söyleyeyim: Teknede uyanıp gözümü tam açmadan suya dalmayı özleyeceğim. Hafif rüzgârda, serin vücutlarla full arma yelken açıp süzülürken klasik müzikle güneşin doğuşunu karşılamak Sabahın ilk kahvesinin kokusunun menemeninkiyle karışması Midilli’nin terk edilmiş bir tepe köyünde, tavernada enfes müzikten sonra gece, kilise avlusuna uyku tulumlarıyla serilmek Gera Körfezi’nde Panayot’un tavernasının karşısında demirdeyken uyanıp öğlen için kıyıdan midye, kidonya çıkarmak Saymakla bitmez ama en değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek Gerisi avuntu.

Kült filmlerin efsanevi oyuncusu

Filmin bu kadar kült hale geleceğini hiç düşünmemiştik
‘Muhsin Bey’ - ‘Ali Nazik’

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


Galiba oynamaktan en zevk aldığım işlerin başındadır. Bu sahne hakikaten sinir bozucuydu. Ben oynarken gülüyordum. Filmin bu kadar kült hale geleceğini hiç düşünmemiştik. Sinemaya çıktığında seansta iki kişi vardı seyirci olarak. Biri bendim. Köhne sinemalarda yerden jiletle kazınmıştı film. Bak düşününce kederlendim

Ertem Abi, 45 kilo bir beyin olarak kalmıştı
‘Arabesk’ - ‘Ekrem’

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


Ertem Abi (Eğilmez) artık filmi çekemez haldeydi. 45 kilo bir beyin olarak kalmıştı. Zor nefes alıyordu, her şeyden kuşku duyuyordu. Birkaç yönetmen bir araya gelip bitirdi filmi. Tam bu fotoğraftaki mizansende, “Ertem Abi çağırıyor” dediler. Gittim, “Kimseyi dinleme. Nasıl konuştuysak öyle oyna. Seni bozarlar. Müsaade etme. Filmimi sabote ediyorlar” dedi. Bir programında, “‘Arabesk’ gelmiş geçmiş en iyi hasılatı yapacak. Borçlarımı ödeyip öleceğim” dedi. Öyle de oldu. Bir dehâydı Ertem Abi.

Bana sertliği yakıştıranlarda bu sahnenin etkisi var
‘Eşkıya’ - ‘Cumali’

En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek


O gün her şey yolundaydı. Güzel sahne çekmiştik. Bu resmin biraz öncesinde olan biten sahne hâlâ konuşuluyor. Galiba bana bugünlerde sertliği, şiddeti yakıştıranların bilinçaltında bu sahnenin etkisi vardır. Cumali’nin ilk cinayeti


Kalp Yetersizliği ÇG
Yönetim Kurulu


Başkan:
Dr. Ahmet Çelik
Üye
Dr. Barış Kılıçaslan
Üye
Dr. Özlem Yıldırımtürk
Üye
Dr. Tolga Sinan Güvenç


Yazarlar:
seafoodplus.info Tavlı
Dr. Sadık Açıkel
Dr. Nurcan Arat
Dr. Uğur Önsel Türk
Dr. Zülfikar Danaoğlu
Öğr. Gör. Gülcan Bakan
Dr. Nurullah Çetin



Geçmiş anket sonuçları

Bülten İstek Formu


Living with heart failure: An integrative review. International Journal of Nursing Studies 46 () –

Kalp yetersizliğiyle yaşamak: Bütünleştirici bir inceleme

seafoodplus.info Uğur Önsel Türk

Kalp yetersizliği (KY) bulunan hasta grubunda bakım sunumunu ve gelecekteki araştırma alanlarını arttırabilecek her türlü ortak özelliği bulup ortaya çıkarabilmek için, KY hastalarının deneyimlerini (tecrübelerini) ve algılamalarını araştıran bütünleştirici bir çalışma yürütmek. ARKA PLAN: Hastaların, kalp yetersizliklerinin günden-güne (veya her günlük) yönetiminin büyük bir kısmında sorumluluk alması ve sağlıklarını sürdürmek ve iyileştirmek için davranışlarını modifiye etmeleri (değiştirmeleri) beklenmektedir. Hastaların alabilecekleri sorumluluk derecesi büyük ölçüde, bu yeni durumlarında kendilerini nasıl gördüklerine bağlıdır. Hastaların yeni durumdaki şartlarına ve ardından “yeni self’lerine” ne şekilde geldikleri konusunda sınırlı (miktarda) çalışmalar yapılmıştır ancak bu çalışmalar hastaların daha fazla sorumluluk alabilmeleri ile bağlantılı olmamıştır. Bu inceleme çalışması bu self-bakım, kişisel sorumluluk görüşünü ve bunun hemşirelik bakımı açısından önemini (anlamını) birleştirecektir çünkü güncel kılavuzlarda bu konu tanımlanmamıştır. TASARIM VE VERİ KAYNAKLARI: Birleştirici/Bütünleştirici bir inceleme yöntemi kullanılarak Ocak ’ten Mayıs ’e kadar Ovid MEDLINE (R), CINAHI, EMBASE, AMED, HMIC, BNI ve PsycINFO veri tabanlarında arama yapılmıştır. Hastaların kalp yetersizliğiyle yaşama deneyimlerini anlama kavramını en net/kesin bir şekilde yansıtan 18 çalışma seçilmiştir. SONUÇLAR: Hastalar yeni bir kimlik, “yeni bir self” edinme sürecine giriyor gibi görünmektedir. Bu incelemeden 5 kavramsal kategori ortaya çıkmaktadır: kalp yetmezliğinin tanısı ve belirtileri (manifestasyonları); günden-güne (günlük, her günlük) yaşam algılamaları; baş etme davranışları; başkalarının rolü ve diğer bütün kategorileri etkileyen self (kendi) kavramı. Kişi kalp yetmezliğini yaşadıkça bu bir yolculuk haritası çıkarmaktadır; bu yeni self hissine adapte olabilmedeki (uyum sağlayabilmedeki) başarıları veya başarısızlıkları self-bakım davranışlarını etkileyecektir. YORUMLAR: Hastaların kalp yetersizliğiyle yaşama, yeni bir kimlik edinme deneyimlerini ve bunun self-bakım davranışları üzerindeki etkisini inceleyen literatür (çalışmaları) sınırlıdır. Bu yeni durumun hastanın self hissiyle birleştirilmesi sunulan tedavilerin etkinliği üzerinde muhtemelen büyük bir etkiye sahip olacaktır. KY bulunan hastalar için esansiyel (zorunlu, temel) ve etik bir bakım komponenti, hastaların birlikte yaşadıkları durumla ilgili deneyimlerinin süregelen (devam eden) bir değerlendirmesi olmalıdır. Konu hakkında neler bilinmektedir? • Kalp yetersizliğinin prevalansı hızla artmaktadır ve hastane yatışlarının ve yüksek bir yeniden yatış oranının en sık rastlanan sebeplerinden biridir. • KY bakımı ve yönetimi teknolojik açıdan giderek artan bir şekilde poli-farmasi (çok ilaçlı tedavi) ile sürdürülmekte ancak kişinin buna nasıl adapte olduğu (uyum sağladığı) konusu üzerinde pek fazla durulmamaktadır. • Hastaların, kronik hastalığın günden-gübe bakımı için daha fazla sorumluluk almaları ve sağlıklarını sürdürmek ve iyileştirmek için davranışlarını modifiye etmeleri yani değiştirmeleri beklenmektedir. Bu yayın neler katmaktadır? • Hemşirelerin kişilere self-bakım davranışlarını iyileştirme konusunda destek olmak için, özellikle aşağıdakilerle ilgili olarak kalp yetmezliği olan kişilerinh süregelen deneyimlerini değerlendirmeleri gerekmektedir: o Kişilerin kendilerine tanı, tedavi veya prognozla ilgili olarak sunulan şey hakkındaki hisleri ve durumları hakkında ne hissettikleri. o Kişinin öz-değer hissinin günden-güne yaşamlarını ne şekilde etkilediği. Kişilerin öz-değerlerini yükseltmelerine destek olmaya yardımcı olan ama aynı zamanda gerektiğinde bozulmuş öz-değerden kaynaklanan kayıplarla yaşamalarına destek olacak bir bakım başlatılabilir. • Kişilerin kalp yetmezliği hastaları olarak yeni bir kimlik edinirken geçtikleri süreç üzerinde odaklanarak gelecekteki başka araştırma alanlarının tanımlanması.


1. GİRİŞ
Sanayileşmiş ülkelerde kronik hastalıklar arasında KY, yüksek yeniden yatış oranlarıyla en sık rastlanan tek hospitalizasyon sebebidir (McMurray ve Stewart, ; Swedberg ve ark. ). Yeniden yatışlara ve uzamış hastanede kalma sürelerine sıklıkla yüksek maliyetler, örneği UK’de (İngiltere’de) yılda milyon £ gibi yüksek maliyetler atfedilmektedir (Stewart ve ark. ) ve bu yüksek maliyetler ile sub-optimal (düşük nitelikte) bakım alan hastalar arasında bir bağlantı kurulmuştur (Lenzen ve ark. ; de Groote ve ark. ). Yüksek yeniden yatış oranları hastaların, gereksiz bozulmaları (kötüleşmeleri, şiddetlenmeleri) engelleyen bir self-bakımı başlatamamaları ve sürdürememeleri ya da bozulan/kötüleşen semptomları olduğu zaman hemen tıbbi yardıma başvuramamaları ile ilgili olabilir (Patel ve ark. ). Hastaların self-bakımı sürdüremediklerine işaret eden bulgulara rağmen, hastaların self-bakım aktivitelerini yerine getirebilmek için kalp yetmezliği yönetiminin önündeki bir çok engelin üstesinden gelmeleri gerektiğini belirtmek kayda değerdir; bu engeller hastaların tanıları ve tedavi planları hakkında bilgi toplamaları, durumlarındaki bozulmaları nasıl tanıyacakları ve hastalıklarının anlayabilecekleri kadar önemi ve hastalık konusunda harekete geçme isteği ve güveni ile ilgili engelleri içermektedir (Horowitz ve ark. ). Çok sayıda girişim çalışması olmuştur ancak bunlar, hastalardan çok “servisler” yani hizmetler üzerinde odaklanma eğiliminde olmuştur. Self-bakım ve self-yönetim, hastaların yeni durumlarının şartlarına uyduklarını ve bu yeni self için bir bakım pozisyonunda bulunduklarını var saymaktadır. Bu konunun farkına varılmış ve çok sayıda çalışma hastaların kendilerini ve yeni durumlarını nasıl algıladıklarını daha derinlemesine ve kalitatif (niteliksel) bir şekilde araştırmıştır.

Bütünleştirici/Birleştirici bir inceleme
Bu çalışma, belli bir fenomenin veya problemin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlamak için metodolojik (yöntemsel) eksiklikleri ne olursa olsun geçmişteki ampirik ve/veya teorik çalışmaları özetlemek amacıyla integratif (birleştirici, bütünleştirici) bir metodoloji veya bir dahil etme inceleme metodolojisi kullanmaktadır (Broome ). Whittemore ve Knafl () bu inceleme çalışması için yararlı bir çerçevenin ana hatlarını belirtmişlerdir. Bu süreçte daima bir dereceye kadar subjektiflik olacaktır; ancak bu subjektifliği minimuma indirmek için özen gösterilmiştir. İlgili değişkenler ve net/kesin bir örnekleme çerçevesi, bu inceleme işlemine sınır çizmede şarttır. Bu incelemede, problem tanımlama evresi kesin ve açık bir felsefi ve teorik pespektif ile bilgilendirilmiştir (Kirkevold ). Bu perspektif fenomenolojiden ve tefsir biliminden kendi anlamlarını taşımaktadır (Gadamer ). Bu metodolojik açıklık, her bir yayının kendi olumlu değerleriyle (hak ettiği şekilde) değerlendirilmesine ve inceleme ekibi tarafından inceleme altındaki başka bir fenomen belirtisinden daha düşük veya daha üstün bir şekilde görülmemesini sağlamıştır. Yazarların arasındaki görüş ayrılığı, hastaların kendileri ve durumlarıyla ilgili görüşlerinin kalp yetmezliği tanısı konduktan sonraki yaşamlarını ne şekilde etkileyeceğini belirlemede etkili olacağıdır. Dolayısıyla bu inceleme çalışmasında sadece, hastaların kalp yetmezliği ile yaşama deneyimleriyle doğrudan bir şekilde ilgili olan çalışmalara yer verilmiştir.

2. AMAÇLAR VE YÖNTEMLER
Bu literatür çalışması aşağıdakileri incelemek amacıyla düzenlenmiştir:
Hastalar kalp yetmezliğiyle yaşama konusunda bakım sunulmasını arttırabilecek herhangi bir ortak endişe, algılama veya temayı paylaşıyorlar mı?
Ocak ’ten Mayıs ’e kadar Ovid MEDLINE (R), CINAHI, EMBASE, AMED, HMIC, BNI ve PsycINFO veri tabanlarında arama yapılmıştır. ’lerin sonlarından itibaren kalp yetmezliği hastalarına daha fazla önem verilmiş ve kalp yetmezliğinin insidansı ve prevalansı yükseldikçe bu konudaki araştırmalar da artmıştır. “Yaşanan deneyimleri” araştırma kavramı kalp yetmezliği literatüründe sadece son zamanlarda yüzeye çıkmış bir pratik (çalışma, uygulama) konusudur ve bu konuda daha eskilere dayanan spesifik bir literatürün bulunması olası değildir. Kombine edilmiş kalp yetmezliği, konjestif kardiyak yetmezlik, kardimiyopati, sol ventrikül sistolik disfonksiyonu başlıkları yaşanan deneyim, yaşamın anlamı, deneyimler, self-bakım, self-yönetim, self-kavramı, kimlik, adaptasyon, hasta algılaması, sağlıkla ilgili yaşam kalitesi, bağımsızlık, güçlendirme ve fenomenoloji
alt-kategorileriyle birlikte kullanılmıştır. Bu inceleme çalışmasının amacı hastaların kendileriyle ve durumlarıyla ilgili görüşlerini araştırmaktır çünkü bu, hastaların kalp yetmezliği tanısı konduktan sonra ne şekilde yaşayacaklarını belirlemede etkili olacaktır. Dahil etme kriterleri, sadece hastaların kalp yetmezliği ile yaşama deneyimleriyle doğrudan bir şekilde ilgili olan yayınları içermekteydi. Dışlama kriterleri ise şunlardı: İngilizce olarak yayınlanmayan çalışmalar; inceleme veya tartışma yayınları. Toplam olarak yayın (çalışma) tanımlanmıştır. İncelemenin amaçlarına uyan ve dahil etme kriterlerini karşılayan özetlere değer verilmiştir (n = ). Diğer hastalık proçesleri üzerinde odaklanan veya ilgili bulunmayan çalışmalar da dışlanmıştır (n = ). Geriye kalan 55 çalışmada çıkartılan çift tekrarlar vardı (n = 20) ve 35 çalışma tam-metin (full-text) olarak incelenmişti. Diğer 17 çalışma ise, bir araştırma sorusu veya görüşme (röportaj) yapısı üzerinde odaklandıkları için hastanın kalp yetmezliğiyle yaşama deneyimle doğrudan ilgili değildi. Hastaların kalp yetmezliğiyle yaşama deneyimini anlama kavramını net bir şekilde yansıttıkları için geriye kalan son 18 çalışma seçilmiştir. Bu 18 çalışmanın kalitesine (JW, AC, PR) tarafından değer biçilerek farklı metodolojilerine rağmen bu çalışmaların tasarımları değerlendirilmiştir. Çalışmaların her biri ayrıca, bu inceleme çalışmasının açık metodolojik duruşundan dolayı bu çalışmada kullanılacak verilerin yeterli zenginliğini ve derinliğini de detaylandırmalıydı. Tablo 1, incelenen 18 kalitatif çalışmayı özetlemektedir.
Bu aşamada/noktada, daha formal bir analitik işleme başlanmıştır. Bunun gerekçesi kısmen, tanımlanan literatür üzerindeki belirgin şekilde subjektif olan etkinin bir kısmını ortadan kaldırmaktı. Ancak bu çalışmalarda toplanan verilerin, incelemenin açık metodolojisi sürdürülerek “kendi kendilerine konuşmalarına” izin verilmesi gerektiği düşünülmüştür. Whittemore ve Knafl () analitik yöntemlerin, integratif (bütünleştirici) incelemelerin yeterince gelişmemiş bir parçası olduğunu ve “hatayla dolu” olduğunu işaret etmektedir. Sistematik bir analiz yönteminin başlangıçta kesin bir şekilde tanımlanması gerektiğini öne sürmektedirler. Önerilerinden biri, primer (birincil) bir analiz yönteminin kullanılmasını içermektedir. Sonuçta, veriler “sabit karşılaştırmalı” bir yöntem kullanılarak analiz edilmiştir (Strauss ve Corbin ). Bu, metodolojik / teorik konuların veri analizini etkilememesine imkan sağlamıştır. Bu yüzden yayınların her biri transkripte edilen veriler şeklinde işlenmiştir ve ilk (başlangıç) temaları/kategorileri tanımlanmıştır. Örtüşmeleri/tekrarlamaları aramanın bir yolu olarak, temalar/kategoriler çalışmalar arasında karşılaştırılmıştır. Daha sonra, bu ikinci düzey kategoriler çalışmaların analiz edilmesi için kullanılmıştır. Ortaya çıkan ve son (nihai) kategorilerin verilere sağlam bir şekilde yerleşmesini sağlamak için, temalar/kategoriler ve çalışmalar arasında sabit bir karşılaştırmalı proçes (işlem) tekrarlanmıştır. Temaları kapsayan verilerle ilgili farklılıklar (tutarsızlıklar) ilgili yayınlarda veriler için orijinal kapsam aranarak çözümlenmiştir. Bazı sonuçlar birden fazla kavramsal kategoriye düşebildiği için bu gerekli olmuştur. Ortaya çıkan veya nihai kategorilerin herhangi birini doğrulamak için, inceleme ekibinin en az 2 üyesinin bu kategorileri onaylaması gerekmekteydi. Bu, ortaya çıkan nihai kategorilere ek bir güvenilirlik elemanı (unsuru) sağlamıştır.

3. ÇALIŞMA
Çalışma Demografikleri

On sekiz çalışma İsveç’te (n = 7), ABD’de (n = 6), UK’da (n = 3) ve Kanada’da (n = 2) yapılmıştı. Örnek büyüklüğü 5 ila 36 arasında değişmekteydi ve toplam hastayı ve 32 akraba/bakım sunucusunu (bakıcıyı) kapsamaktaydı. Costello ve Boblin () ailelerin mevcut olduğuna ancak sayıların çalışmaya dahil edilmediğine işaret etmektedir. İki çalışmada aynı kohort kullanılmıştır ancak bunlar iki kez sayılmamışlardır (Nordgren et al., a; Nordgren et al., b). Hem hastalardan hem de akrabalardan/bakıcılardan alınan verileri içeren çalışmalarda verilerin kökenini ayırt etmek mümkün değildi ancak bu çalışmalar hasta deneyimi açısından dışlanmayacak kadar önemli ve yeterince oryante idi (Costello and Boblin, ; Mahoney, ; Pattenden et al., ). Cinsiyet karışımı erkekler = ve kadınlar = 73 şeklindeydi ve bir çalışma cinsiyet sayılarını vermemekteydi ancak bu çalışmaya hem erkekler hem de kadınlar dahil edilmişti (Mahoney ). Üç çalışmada sadece erkekler (n = 47) ve 3 çalışmada sadece kadınlar (n = 24) vardı. Toplam örnek, karışık hastalık şiddetlerini içermekteydi ve bunlar, New York Kalp Derneğinin (NYHA) I-IV arasındaki sınıflarını içermekteydi. Toplam örnekteki yaş aralığı 29 ila 90 arasında değişmekteydi. İlgili kohortların bütün ayrıntıları, çalışma amaçları, tasarımları ve yöntemleri Tablo 1’de sunulmuştur.

Kavramsal Kategoriler (Kavram kategorileri)
Analizden 5 kavramsal kategori çıkmıştır: kalp yetmezliğinin tanı ve belirtileri; günden-güne yaşam algılamaları; baş etme davranışları; başkalarının rolü ve self (öz) kavramı. Bu 5 kategorinin her biri arasında bir ilişki kesin olduğu için 5 kategori karşılıklı olarak özel değildi. Kategorilerin her biri birbirini etkilemekte ve şekil 1’de sunulan kategorilerin her birinden eşit bir şekilde etkilenen “self kavramı” kategorisi aracılığıyla düzenleniyor gibi görünmekteydi. Kategoriler arasındaki bu bağlantı, bireysel “self’in” kategori anlamını ne şekilde oluşturduğu ile ilgili gibi görünmektedir ve hiçbir şekilde lineer (doğrusal) olmayıp daha ziyade süregelen sirküler (dairesel) bir niteliktedir. Tablo 2, çalışmalardan elde edilen başlıca bulguları ve bunların, bir bütün olarak çalışmalardan çıkan kavramsal kategorilerle ne şekilde ilişkili olduğunu yansıtmaktadır.
Kalp yetmezliğinin tanısı ve manifestasyonları (belirtileri) – bu kategorilerinin elementleri (unsurları) tanı ve tedaviden itibaren bir kalp hastası olma sürecinin başlaması ve devam etmesi ile hastalığa eşlik eden fiziksel, emosyonel ve kognitif (bilişsel) seyri/tabloyu bir araya toplamaktadır.

Klinik olarak bir kalp yetmezliği tanısı koymak ve klinik seyri önceden ön görebilmek zordur. Hem Paton ve arkadaşları () hem de Thornhill ve arkadaşları () çok sayıda kişiye başlangıçta yanlış tanı konmasının distrese (sıkıntıya) yol açtığını tanımlamaktadır. Nordgren ve arkadaşları (b) hastalığın çoğunlukla sinsi olan seyrinden dolayı tanı araştırılmadan önce kalp yetmezliğiyle uzun bir süre birlikte yaşamanın birlikte olduğunu gözlemlemişlerdir. Bir kalp yetmezliği hastası olma süreci üzerinde odaklanan tek çalışmada Stull ve arkadaşları () hastalarda presipite edici (hızlandırıcı, başlatıcı) bir olayın bulunduğunu, tanının konmasına genellikle bir krizin yol açtığını saptamışlardır. Ancak görüşmeler hastalarla tanı konması arasında bir bağlantı kurarken kendi deneyimlerini potansiyel bir şekilde etkileyen sorunlarıyla (kalp yetmezliğiyle) ne kadar süre birlikte yaşamış oldukları belirtilmemektedir. Bu kohortun muhtemelen bir kısmı, başlangıçta yanlış tanı konan bu tür kişileri içermekteydi.
Hastalığın toplamı, kişilerin fiziksel semptomlarla baş etme büyüklükleri ile ilgili bütün çalışmalardaki bulgularla yansıtılmaktadır ancak fiziksel semptomların başlangıcı, şiddeti ve progresyonu (ilerlemesi) lineer/doğrusal değildir. Bazı kişiler özellikle yüklenmemiştir; ancak bunların çoğu oldukça baskılanmıştı ve bu kişilerin günlük yaşamları çok daha fazla bozulmuştu. Ekman ve arkadaşları () bunu, hastalıktan etkilenmiş olma duygularına yol açan fiziksel manifestasyonlar olarak belirtmektedir. Pek çok hasta için taşınan tek yük semptomların etkisi değildi; pek çok hasta aynı zamanda poli-farmasiden kaynaklanan yan etkilerle, semptomlarla, tedavinin yan etkileriyle ve kalp yetmezliğine eşlik eden ko-morbid sorunların yan etkileriyle uğraşmaktaydı. Bu incelemedeki çalışmaların 6 tanesi konsantrasyon ve hafıza ile ilgili problemleri tanımlamaktaydı (Pattenden et al., ; Thornhill et al., ; Dunderdale et al., ; Europe and Tyni-Lenne, ; Falk et al., ; Bosworth et al., ).
Günden güne yaşam algılamaları – bu kategori, hastalığın günlük yaşam üzerinde sahip olduğu etkiyi veya rahatsızlığı ve kişinin özellikle öz-değerleriyle ilgili olarak buna verdiği yanıtları temsil etmektedir.
Hastaların fiziksel yetenekleri bozuldukça yaşadıkları (deneyimledikleri) tutarsızlık ve rahatsızlık çalışmaların tümünde tanımlanmıştır. Pek çok çalışma başlangıçta, günlük yaşamlarını gerçekleştirmelerini engelleyecek bir hastalığa veya tanı konmasına izin vermemeye çalışan hastaların hikayelerini ortaya çıkarmıştır: Bosworth ve arkadaşları () kendisini iyi hissetmemesine rağmen tamamen çökünceye kadar çalışmaya devam eden bir bey efendiyi bildirmişlerdir; Stull ve arkadaşları () artık çalışamayacağı kendisine söyleninceye kadar hastalığının tanısı hakkında endişe duymayan bir bey efendiyi bildirmişlerdir. Hem Europe ve Tyni-Lenne () hem de Zamborski () işlerine geri dönmeye çalışan kişileri tanımlamışlardır.
Bazı çalışmalar, deneyimi pozitif/olumlu bir ışık altında gören hastaları bildirmişlerdir: Mahoney’in çalışmasındaki () bir hanım efendi tanıyı ve yaşadığı semptomları bir hediye olarak, kendisinin uyarıldığını gösteren bir işaret olarak görmüştür. Pattenden ve arkadaşları () hastaların kendi yaşamlarına yeniden değer biçme şanslarının olduğunu ve ilişkilerinde ve işlerinde yararlı olduğunu düşündükleri değişiklikler yaptıklarını bulmuşlardır.
Hastalar özellikle, rollerini yerine getirerek ve bilhassa aile yaşamının günlük işlevlerine katkıda bulunan rollerini yerine getirerek kendilerine ve başkalarına faydalı olma ihtiyacında olduklarını bildirmişlerdir. Nordgren ve arkadaşları (b), kendilerine yakın olan kişiler tarafından yararlı olmadıkları için istenmemenin suçluluğu ile bağımsız olma isteği arasındaki gerilimi/gerginliği tartışmaktadırlar. Bu, diğer çalışmaların çoğunda tekrarlanan bir tartışmadır. Thornhill ve arkadaşları () cinsiyet rollerinin diğerleri tarafından da saptanan önemini vurgulamaktadır. Martensson ve arkadaşlarının () kadınlarla yaptıkları çalışmada, geleneksel rolleri gerçekleştirebilme yeteneğinin azalmış olmasının değersizlik ve bir yük olma (teşkil etme) duygularına yol açtığı belirtilmiştir. Bu durum diğerlerinin kohortlarında da tekrarlanmıştır (Costello ve Boblin ; Ekman ve ark. ).
Bosworth ve arkadaşları () çalışamayan hastalarda belirgin bir rol kaybı hissinin ve buna bağlı olarak, Dunderdale ve arkadaşları () tarafından saptanamayan özgüven eksikliğinin olduğunu vurgulamışlardır. Hem Bosworth ve arkadaşlarının () hem de Dunderdale’in çalışmaları () klinisyenlerin değil hastaların perspektiflerini incelemeyi amaçlamaktadır ancak bu işlem kesin bir şekilde yapılmamıştır. Bosworth ve arkadaşlarının çalışmasında () örneklerin çok azı kalp yetmezliğinden orta ve şiddetli şekilde etkilenmişti; daha semptomatik bir örnek bu yazarların bulgularını değiştirebilir. Dunderdale ve arkadaşları () yaş ve cinsiyet haricinde başka hiçbir demografik veri sunmamaktadır (sadece 2 kadın).
Baş etme (başa çıkma, coping) davranışları – bu kategori hastaların baş etme stratejileriyle ve durumlarını anlamlandırma ihtiyaçlarını yansıtmaktadır.

Gün boyu sürdürülecek yeni yolların bulunması ve kalp yetmezliğinin önceden ön görülemeyen nitelikleriyle yaşamanın öğrenilmesi pek çok çalışmada bildirilmiştir: Bosworth ve arkadaşları () çöpü dışarı çıkartabilmek ve kendisi için önemli olan bir rolü yerine getirebilmek için arka bahçesine sandalyeler yerleştiren bir bey efendiyi ayrıntılarıyla açıklamaktadır. Falk ve arkadaşları () oyun oynayamasa bile bir bowling salonunda tanıdık arkadaşlarıyla buluşmaktan zevk alan bir hastayı ayrıntılarıyla açıklamaktadır. Bazı hastalar için, gün planını yeniden organize etmenin enerjiyi günün en iyi kısmı için kullanmayı sağladığını da bulmuşlardır. Bu tür bir peşin (önceden) planlama, hastaların aktivitelerini planlayarak kendi kısıtlamalarına rağmen düşündüklerinden daha fazlasını yapabildiklerini saptayan Europe ve Tyni-Lenne tarafından da bulunmuştur.
Pattenden ve arkadaşları hastaların hasta rolünü üstlenmeyi reddederek “en iyisini yaparak” ve “onunla birlikte kalarak” pozitif kaldıklarını gözlemlemişlerdir (Pattenden ve ark. , sf ). Diğer hastalar geleceklerini rasyonalize ederek bunu yapmışlardır. Stull ve arkadaşları () emekliliği yaklaşan ve aktivite eksikliğini “bu bir şekilde olabilirdi” diye yeniden çerçevelendiren bir bey efendiden bahsetmektedirler. Rhodes ve Bowles () çalışmalarındaki kadınlar için anahtar (kritik, önemli) bir konunun duygularını değiştirmek olduğunu, örneğin bitirilmemiş görevlerin yapılmasına izin vermekte, kendilerine uygun adımları seçmeyi öğrenmek ve yeniden olumlu üzerinde odaklanmak olduğunu gözlemlemektedir. Ancak bazı ayrıntıların semptom yükü altında olduklarını düşündürebilmesine rağmen kadınları semptom yükü altında değil şeklinde sınıflandırmaktadırlar.
Europe ve Tyni-Lenne () çalışmalarındaki bazı erkeklerin planlar yaparak veya gerçek yaşam tarzı değişiklikleri yaparak kendilerini hastalıklarına göre ayarladıkları yorumunu yapmaktadır ancak Costello ve Boblin () çalışmalarında hastaların, kendilerine önerilen yaşam tarzı değişikliklerini yapsalar bile bunun semptom yükleri üzerinde her zaman için olumlu bir etki yapmamasından hayal kırıklığına uğradıklarını saptamışlardır. Ekman ve arkadaşları () kendisini iyi hissetmediği için birkaç gün boyunca ilaçlarının hepsini almayan bir hasta tanımlamakta ve bunu, kendi kanaatlerine güven duyan bir hasta örneği olarak kullanmaktadırlar; bu hareketin uygunluğu detaylandırılmamıştır. Bu tür bir davranış, bazı hastaların ve ailelerin neyin işe yarayıp yaramayacağını bulmak için “meslek dışı klinik deneyler” yaptıklarını gözlemleyen Mahoney () tarafından da saptanmıştır.
Bir başa çıkma stratejisi olarak anlamlandırma (anlamlı hale getirme), bu kategoride belirgindi. Stull ve arkadaşları () hastaların bilgiye ihtiyaç duyduklarını ve durum yeni olduğu için presipite edici kriz olayından kendi durumlarını anlamlandırmalarını sağlayan ip uçları aradıklarını saptamışlardır. Hastaların kalp yetmezliklerinin klinik seyri ilerledikçe bu durum devam etmekteydi. “İp uçlarını etiketlemenin” ve “bunlara anlam yüklemenin”, hastanın bir kalp yetmezliği hastası olarak kimlik alma sürecinin bir parçası olduğunu belirtmişlerdir. Hastalarda bir rahatsızlığın ardından tutarsızlığı ve ardından o tutarsızlığı bir şekilde anlamlandırdıklarını açıklayan Mahoney () tarafından da bu durum desteklenmiştir.
Başkalarının rolü – bu kategori ailenin ve arkadaşların, inancın ve sağlık profesyonellerinin kişiler üzerinde sahip oldukları olumlu ve olumsuz etkileri temsil etmektedir.

Çalışmaların çoğu aileden, arkadaşlardan ve komşulardan gelen büyük iş birliği ve destekle ilgili hikayeleri detaylandırmaktadır. Falk ve arkadaşları () bazı hastaların günlük yaşam işlerini oluşturan alış veriş, ulaşım ve ilaç alma konusunda nasıl bir destek aldıklarının altını tipik bir şekilde çizmişlerdir. Ancak bunun dışında, “hanım evladı gibi üstüne düşülmesinden” veya kendi başına istediğini yapmasına izin verilmediğinden dolayı yaşanan hayal kırıklıkları ile ilgili hikayeler de vardı. (Nordgren et al., b; Pattenden et al., ; Thornhill et al., ). Hemen hemen bütün çalışmalar, işler yerine getirilemediğinde veya planlanan aktivitelerden vazgeçerken hastaların ailelerini ve arkadaşlarını bırakma hissinin altını çizmişlerdir. Çoğu çalışmada ailedeki anlayışsızlık bu hissi arttırmıştır (Bosworth ve ark. , sf 88). Thornhill ve arkadaşları () bunu “diğerlerinden bağlantının kopması” olarak tanımlamaktadır, ve Nordgren ve arkadaşları da (b) kısıtlanmış bir yaşamı, kişinin başkalarıyla olan ilişkileri ve kendileriyle ilgili görüşlerinde bir olarak tanımlamışlardır.

Bazı çalışmalar kişinin inancını veya spiritüelliğini rahatlatıcı olarak tanımlamıştır. Hastalar kendilerini Tanrı’nın ellerine bıraktıklarını (Rhodes ve Bowles ) veya spiritüellik hakkındaki düşüncelerini yeniden kalibre ettiklerini ((Pattenden et al., ; Thornhill et al., ; Paton et al., ; Zambroski, ) bildirmişlerdir. Pattenden ve arkadaşları () Güney Asya kökenli hastaların tümünün spiritüel ve dini inançlarından büyük bir konfor (rahatlık) sağladıklarını özellikle belirtmişlerdir.
Sağlık profesyonelleri de hastaların deneyimleri üzerinde bir etkiye sahipti; çeşitli çalışmalar, kendileri için tanıdık olan sağlık profesyonelleriyle güven verici bir ilişkiye sahip olmanın önemli ve olumlu etkileri ile ilgili hasta yorumlarının altını çizmektedir (Nordgren et al., a; Mahoney, ; Scotto, ). Zambroski () hastaların “sağlık profesyonellerinden gelen inputları” karar vermelerine destek olmada “pilot” şeklindeki rollerinde “önemli” olarak derecelendirdiklerini ve instabilite dönemleri boyunca kendilerine rehberlik ettiğini bildirmiştir.

Ekman ve arkadaşları (), bakımlarının tanıdıkları bakıcılar tarafından yapılması durumunda kendilerine daha fazla güvende hissettiklerini saptamışlardır. Ancak bir hastayı sadece tanımak her zaman olumlu bir deneyim sağlamamaktadır. Kötü deneyimler veya yetersiz beceriler (Nordgren ve ark. a; Zambroski ), vakitsizlik, hastaların dinlenmediklerini algılamaları (Nordgren ve arka; Scotto ) veya hastanın kliniğe sormak için getirdiği notları incelemeyen sağlık profesyonelleri gibi faktörlerin tümü hastalar üzerinde negatif/olumsuz etkilere sahipti (Falk ve ark. ).

Self (öz, kendi) kavramı – bu kategori kişinin, yeni bir “self” inşa edebilme konusundaki açık veya gizli yeteneğini temsil etmektedir.
Scotto () uyumluluk (veya bağlılık, adherence) kavramını incelemiş ve bunun, hasta tanıyı kabul ettiği zaman gerçekleştiğini ve bunun ardından hastanın self-kavramında bir değişiklik olduğunu saptamıştır. Bayan Scotto hastanın yeni self-kavramının, hastanın davranışlarını bağlılık olarak sınıflandırılan davranışlara doğru değiştirmesine imkan veren bir faktör olduğunu belirtmiştir. Scotto () çalışması için kavramsal bir çerçeve tanımlamamaktadır ve analiz işleminin bir kısmı belli değildir. Üstelik hastaların yeni kimliklerini kabul etmedeki evrelerini tedaviye bağlı kalma olasılıkları ile de ilişkilendirilmemiştir.
Thornhill ve arkadaşları () hastaların özellikle kendilerini daha önceleri sağlıklı görmeleri durumunda tanı koşullarına gelmekte zorluk çektiklerini tanımlamışlardır. Bu çalışmadaki hastaların bazıları, kendi kimlikleriyle ilgili görüşleri ile durumlar arasında bir ayırım yapamamaktadırlar (Thornhill ve ark. ; sf ). Sadece bir tanının konmuş olmasının, kişilerin kendilerini hasta veya sağlıksız olarak algılamaları anlamına gelmesi şart değildir (Nordgren ve ark. b; Thornhill ve ark. ; Ekman ve ark. ). Bazı hastalar kendilerinin olması gerektiği şekilde olmalarını istemektedir (Ekman ve ark. ) ve pek çok hasta için hastalıkla ilgili algılamaları benzer olacaklarını düşündükleri şeye uygun değildi (Nordgren ve ark. b).

Hastalığın etkisi, hastaların yaşamlarını ve nihayetinde kendileri ile ilgili kavramları yeniden değerlendirmelerine sebep olmuştur. Paton ve arkadaşları () kalp yetmezliğinin çok eğilmeyen (esnek olmayan) niteliğinin çalışmalarındaki kadınların kendilerini yansıtmalarını ve gün boyunca sürdürülmesi gereken yeni ve değişmiş bir yaşam tarzına adapte olmalarını gerektirdiğini saptamışlardır. Özellikle Paton ve arkadaşları () eski tanıdık yöntemleri yeni ve davet edilmemiş (davetsiz) değişikliklerle değiştirmede kadınların geçmişlerini “yaşanmamış gelecekle” ne şekilde bağlantılandırdıklarını ve bununla ilişkili belirsizliği ve kaybı incelemektedir. Nordgren ve arkadaşları (b) çalışmalarındaki hastaların yaşamlarını artık eskisi kadar anlamlı bulmadığını belirtmektedir; kalp yetmezliğinin her alana yayılan niteliği/özelliği, yaşamlarını tanımlayan ve anlamlı bir hale getiren değerli şeylerden ve yaşam planlarından vazgeçtikleri anlamına gelmekteydi. Bunu, yaşam yolunu kaybetmek olarak ifade etmektedirler, hastalar “artık eskiden oldukları kişi olmanın mümkün olmadığını” bildirmektedir (Nordgren ve ark. b).

4. TARTIŞMA
Her birinin arasında bir ilişki kesin bir şekilde bulunduğu için tanımlanan 5 kategori karşılıklı olarak özel değildi. Her bir kategori diğerlerini etkilemekte ve şekil 1’de sunulan her kategoriden eşit bir şekilde etkilenen “self kavramı” kategorisinin aracılığıyla düzenleniyor gibi görünmekteydi. Bu inceleme çalışması hastaların kalp yetmezliğiyle yaşama deneyimleri hakkında bakım sunulmasını etkileyebilecek olan ortak endişeleri, algılamaları ve temaları paylaşıp paylaşmadıklarını tanımlamaya çalışmaktaydı. Bu kategorilerin her birindeki bulgular bu bağlamda tartışılacaktır.

Kalp yetmezliğinin tanısı ve manifestasyonları (belirtileri)
Hem Paton ve arkadaşları () hem de Thornhill ve arkadaşları () tarafından başlangıçta yanlış tanı konmuş kişilerle ilgili olarak tanımlanan problemler daha önceden başka çalışmalar tarafından da belirtilmiştir (Aldred ve ark. ; Ekman ve Skott ). Sağlık profesyonelleri tarafından ayırıcı tanı için kullanılan şeyler hastalar tarafından yaygın bir şekilde anlaşılmamaktadır ve bu durum akut şekilde hasta olan hastalar bağlamında olduğu kadar olmamakla beraber kronik hastalıklarda bazen görülen klinik seyirle aynıdır. Sağlık profesyonelleri hastaların hastalıklarını anlamalarının potansiyel etkisinin farkında olmalıdır.
Kalp yetmezliği tanısının konmuş olması kişilerin durumu (sorunu, hastalığı), manifestasyonlarını, beklenen tedavi planlarını öğrenmeleri bir başlangıç noktası olmalıdır ve kendi-yönetimlerinde ne şekilde yer alacaklarının araştırılması için bir fırsat sunmaktadır. Ancak pek çok kişiye teşhisleri bile söylenmemektedir (Aldred ve ark. ; Boyd ve arl. ). Bu incelemede terminoloji ile ilgili zorlukların altını spesifik bir şekilde çizen tek çalışma Mahoney’in çalışması () idi ancak bu zorluklar başka çalışmalarda bir problem olarak bahsedilmiştir ve tıbbi ekibin hastaları teşhisleri hakkında bilgilendirmemelerinin sebeplerini etkilemiş olabilir (Boyd ve ark. ; Lehman ve ark. ). Çalışmaların çoğu, birden fazla kronik sorun (veya akut sorun) bulunduğu zaman hastaların karşılaştıkları zorluklardan bahsetmektedir. Horowitz ve arkadaşları () bunu, probleme sebep olan sorun doğru harekette bulunmak üzere semptomlarını doğru deşifre etmek zorunda olan hastalar için bir zorluk olarak tanımlamışlardır. Bozulmuş kognisyon (bilişim) bunu engelleyebilir; çalışmaların altısı kognisyon zorluklarını belirtmiştir ve yeni inceleme çalışmalarının ikisinde (Dickson ve ark; Pressler ) en azından self-bakım davranışı üzerindeki etkiler sebebiyle bu alanda acil araştırmalara ihtiyaç duyulduğu tanımlanmıştır.

Günden-güne yaşam algılamaları
Günden-güne algılamalarla ilgili bu kategoride en belirgin tema öz-değer idi. Hastaların “geleneksel” rollerini azalmış bir şekilde yerine getirebilmeleri açısından ilişkiler üzerinde derin bir etkiyi belirten Aldred ve arkadaşlarının çalışmasında () bu belirli bir bulguydu. Bosworth ve arkadaşları (), çalışamayanlar tarafından rol üzerinde meydana getirilen belirgin bir etkiyi ve buna bağlı öz-güvensizliği tanımlamışlardır. Bu alanlar yaygın kalp yetmezliği hastalığına spesifik yaşam kalitesi araçlarıyla rutin bir şekilde ölçülmemektedir (Sneed ve ark. ) ve Dunderdale ve arkadaşları () tarafından da saptanmamıştır. Ekman ve arkadaşları () hastaların kendilerine ve başkalarına yardımcı olamamaları ile ilgili olan, “kullanımda olmanın engellenmesi hissi” şeklinde bir alt-temayı tanımlamışlardır. Hastaların hikayelerini dinlemekle ve deneyimleri hakkında bir iç görü kazanmakla ilgili pratik uygulamalar için önerileri provoke ederek yararlı ve düşünceli olmaktadırlar. Hemşireler ve sağlık profesyonelleri bunun aracılığıyla, hastaların kendi potansiyellerini ve hastayı iyileşmeye iten öz-değer hissini ve hastalığını indirgeyebilme yeteneğini tanımalarına yardımcı olabilirler. Bazı hastaların deneyimlerini daha olumlu bir şekilde gördüklerini bildiren çalışmalar (Mahoney ; Pattenden ve ark. ) kendileri ile ilgili görüşleri ve öz-değer hislerini yeniden çerçevelendiren bu özel hastalarla ilgili olabilir.
Paton ve arkadaşları () çalışmalarında, kadınların umut etme ve isteme kavramları arasında ayırt ettikleri öz-değerlerini desteklemek için bir anlam yaratma ihtiyaçlarını tartışmaktadırlar. İsteme gerçekleşmiş olan veya eskiden olan şeyle ilgiliyken umut etme şu anda neyin olduğu ve neyin olabileceği ile ilgili idi. Paton ve arkadaşları () ikisi arasındaki farklılık (aykırılık) ne kadar fazlaysa hastaların durumlarını anlamlandırmalarının ve öz-değerlerini yükseltecek bir şekilde yanıt vermelerinin o kadar zorlu olacağını belirtmişlerdir. Bayan Paton, kayıpla yaşama hakkındaki konuşmaları desteklemeye başlamada hemşirelerin rolünün altını çizmektedir. Tedaviye rağmen kalp yetmezliği iyileşmediğinde, umutlar tükenmişliğe veya bozguna dönüştüğünde de bu durum önemli olmaktadır (Nordgren ve ark. a).

Başa çıkma davranışları
Bütün çalışmalar, hastaların fiziksel yetenekleri bozuldukça bir dereceye kadar uyumsuzluk ve rahatsızlık yaşadıklarını (deneyimlediklerini) tanımlamıştır. Mahoney () bu rahatsızlığın çoğunlukla bir destekleme/güçlendirme süreciyle çözümlendiğini saptamıştır; bayan Mahoney bunu kendi çalışmasında, bütün hastaların başaramadıkları en uyumlu/uygun deneyim olarak tanımlamaktadır. Benzer bir kanalda Stull ve arkadaşları da () her biri ayarlama ile ilgili olduğu öne sürülen çeşitli kabul ve ayarlama fazlarını gözlemişlerdir. Bu bulgularına rağmen, bütün kalp yetmezliği hastalarının tüm bu fazlardan geçmeleri veya bunu lineer bir şekilde yapmaları mümkün görünmemektedir ve bu konudaki uygulama önerileri zayıftır (Thompson ve ark. ). Bununla beraber Thornhill ve arkadaşları () grupları kullanmanın izolasyonu azaltmaya yardımcı olacağını, sosyal yakınlığı (samimiyeti, arkadaşlığı) geliştireceğini ve böylece sağlıkta davranış değişikliklerini destekleyen deneyimlerin paylaşılmasını destekleyeceğini belirtmektedirler.

Çalışmalarda açıklanan başa çıkma stratejilerinden bazıları, yeniden belirlemenin veya yeniden çerçevelendirmenin pozitif/olumlu etki için kullanılmasıyla ilgili gibi görünmektedir. Rhodes ve Bowles () pratik açıdan önemli bir etkinin, hastalar için pozitif bir odağı desteklemek olduğunu öne sürmektedir. Benzer şekilde Martensson ve arkadaşları da () dekompanzasyon epizotları esnasında bile umut dolu bir bakışı cesaretlendirmeyi savunmaktadır. Ancak cesaretlendirme bazı durumlarda yararlı olabilirken bu yaklaşım, kalp yetmezliğinin yaşamlarına getirdiği kayıpların yasını tutma ihtiyacı olan kişilerin desteklenmesine imkan vermemektedir. Costello ve Boblin’in tanımlamış oldukları gibi () sağlık profesyonelleri tarafından önerilen değişikliklerin yapılması hastalık sonucunu her zaman için olumlu bir şekilde etkilememektedir ve bu da muhtemelen, kişinin hastalığına göre ayarlama algılamasını engellemektedir. Nordgren ve arkadaşları (a) belki de, hastalara umut sağlayarak daha iyi bir şekilde sonuç sağlamaktadır.

Kişinin durumunu daha kapsamlı bir hale getirecek bakım sunulması, hastaların bunu anlamlandırabilmeleri için desteklenmelerini gerektirir. Hastaların hastalığı ve tedaviyi anlamaları ve anlandırabilmeleri için bilgiye ihtiyaçları vardır. Hastalar bilgiyi, genellikle sağlık profesyonellerinden daha farklı bir şekilde, kendilerinin hastalıklarını anlamasını sağlayan anatomi ve fizyoloji gibi konularla aynı sıraya koymaktadır (Clark ve Lan ; Hagenhoff ve ark. ). Bu tür bilgi arayışı, sadece bilgi toplamak demek olmayan ama aynı zamanda hastaların hastalıklarını ve tedavisini anlamak için bilgiye ne şekilde anlam yükledikleriyle daha fazla ilgili olan anlamlandırma kavramını yansıtıyor olabilir. Çalışmaların çoğu, hastaların bilgiden ve/veya anlayıştan yoksun olduğunu belirtmiştir (Aldred ve ark. ; Boyd ve ark. ). Donovan (, ) hastaların kendilerine söylenen şeyleri anlamlandırabilmek için tıbbi bilgileri kendi dillerine çevirmeleri gerektiğini saptamıştır. Donovan () sağlık çalışanlarının, hastaların bilgiyi hatırlayabileceklerini ancak bu bilgi hasta için bir şey ifade etmiyorsa ona uygun bir şekilde hareket etmeyeceklerini dikkate almasını istemektedir.

Mahoney () hastaların yaşadıkları uyumsuzluğu anlamlandırmaları veya desteklemeleri için bir düzen veya anlam yaratmaları gerektiğini tanımlamıştır. Pratik uygulama için yararlı önerilerde bulunmaktadır. Özellikle de hastaların ve partnerlerinin hastalıkla ilgili öykülerini ortaya çıkarmak için sıkıntılarını, uyumsuzluklarını veya rahatsızlıklarını destekleme girişimlerini belirtmek üzere özel olarak zaman ayrılması gerekliliğini önermektedir (Mahoney ). Hastanın öyküsünü ve onlara verilen bilgilerle ilgili yorumları dinlemek sağlık profesyonellerinin, hastaların hastalıklarını ve tedavilerini anlamlandırmalarına yardımcı olmalarını sağlar. Bu açıklayıcı yaklaşım, veri toplama yöntemi olarak açıklayıcı bir yöntem kullanan ve hemşirelerin bakımın bir parçası olarak hastaların öykülerini dinlemelerini isteyen Ekman ve arkadaşları tarafından () da dile getirilmiştir.

Başkalarının rolü
Çalışmaların çoğu, ailelerin ve arkadaşların hem duygusal açıdan hem de somut (maddi) olarak hastalar için en önemli birincil destek kaynağı olduğunu belirtmiştir. Ancak bunun olumlu bir şey olarak görülmesine karşın hem fiziksel hem de algılanan bağımsızlık kaybı ve bozulmuş ilişki hissi kişilerin kendileriyle ilgili görüşlerinde bir değişiklik olduğunu doğrulamıştır. İşin önemli tarafı, torunların rolü son derece destekleyici olarak görülmüştür (Falk ve ark. ; Rhodes ve Bowles ). Bu durum, büyük anne/babasının hasta olduğunu bilmeyen ve böylece ona hasta büyük anne/baba rolü yerine rol özgürlüğü/serbestliği sağlayan bir torunla ilgili olabilir.

Davidson ve arkadaşları () kişiler yaşlandıkça ve mortaliteleri yani ölümleri hakkında düşünmeye başladıkça dini ve geleneksel inançların daha önemli bir hale geldiğini saptamışlardır. Bu incelemede yer alan çalışmalardan, inançtan ve spiritüellikten sağlanan konforun (rahatın) bununla ilgili olup olmadığı belli değildir. Pattenden ve arkadaşları () özellikle Güney Asya kökenli hastaların spiritüel ve dini inaçlarından kaynaklanan ve aynı zamanda kültürlerinin de bir rol oynayabildiğini düşündüren bir konfor bildirdiklerini tanımlamışlardır.

İncelenen çalışmalar, hasta ile sağlık çalışanı arasında güven verici bir ilişki kurmanın hastaları desteklemede muhtemelen anahtar bir içerik olduğunu göstermektedir. McWilliam ve arkadaşları () bir bireyi kişi olarak tanımanın hastaların öz-güvenlerini ve kendilerine bakabilmelerini arttırdığını tanımlamışlardır. Ayrıca Stromberg ve arkadaşları da () sağlık çalışanlarıyla olumlu bir etkileşimlerinin olduğunu bildiren hastaların kompliyanslarının (tedavi uyumunun) iyileştiğini ancak olumsuz bir ilişki bildirenlerde kompliyansın azaldığını saptamışlardır. Güven verici ilişkiler fiziksel semptomlar üzerinde de etkiye sahip olabilir. Jaarsma ve arkadaşları () kendi girişimlerinin hastalarının semptomlarının sayısını değiştirmemesine karşın hastaların girişimleri algılama biçimlerinin hastalar için tanıdık hale gelen bir hemşireden olumlu bir şekilde etkilendiğini saptamışlardır. Bu durum semptomlar, duygular ve nihayetinde prognoz arasındaki bir ilişkiyi gösteriyor gibi görünmektedir.

Güven verici bir ilişki kalp yetmezliği hastalarının bakımında pivot (merkezi) bir role sahip gibi görünmektedir ve hastaların hastalıklarını anlamlandırmalarını kolaylaştırmaya kesinlikle yardımcı olacaktır. Ancak günümüzün minimalist sağlık bakım ortamında (işi yapmak için ne kadazr kaynağa ihtiyaç duyulduğu şeklindeki minimalist ortamda) güven verici ilişkinin rolüne çok fazla önem verilmemektedir. Mahoney () hemşirelerin, bu hasta grubuna bakımlarını anlamlandırma konusunda yardımcı olmalarını istemektedir. Süregelen bir desteğin ve bütünlüğün olmaması kısa süreli girişimlerin neden daha az etkili olduklarının eşit şekilde birer sebebi olabilir (Happ ve ark. ). Bakımın parçalanmış ve anonim hale gelmesinin önlenmesi için bakımın sürekliliğinin altı Nordgren ve arkadaşları tarafından çizilmiştir (a). İşin önemlisi, bu yazarlar hastaların içinde bakım gördükleri “organizasyonun” bürokrasisini, kurallarını, rutinlerini ve değerlerini çoğunlukla anlamadıklarının altını çizmekte ve bakım sunan kişilerin bunu akıllarında tutmalarını istemektedir (Nordgren ve arka).

Self (öz, kendi) kavramı
Bu çalışmalar ortak bir şekilde, kişilerin kendilerini görme biçimleri ile yeni durumlarına karşı yaptıkları hareketler ve verdikleri yanıtlar arasındaki ilişkinin altını çizmektedir. Bunlar kişiden kişiye büyük ölçüde değişiklik gösterir ancak kişilerin sorumluluk alabilmeleri üzerindeki etkileri de değişkendir. Stull ve arkadaşları () “hastanın tanıya verdiği yanıt” olarak adlandırdıkları bir fazı tanımlamışlar ve hastaların ne şekilde yanıt vereceklerini veya hareket edeceklerini bilmedikleri, ya da ellerinde önceden yazılmış bir senaryonun bulunmadığı durumun yeniliğini vurgulamaktadırlar. Bu faz, kalp yetmezliği bulunan bir hastanın kariyer yörüngesi için resmi bir başlangıç noktasını göstermektedir. Bu hastaların “kariyerleri” geliştikçe, özellikle de semptom yükü altında bulunan hastalar için yaşam tarzındaki fiziksel değişiklikler ve aileleriyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerindeki değişiklikler, alıştıkları şeyleri yapamamalarını onaylamaktadır (doğrulamaktadır); bu, yeni bir self’in doğrulanmasıdır.
Paton ve arkadaşları () bu davranışın, kişilerin hastalıkla nasıl bir ilişki kurduklarına bağlı olduğunu açıklamakta ve bunu, “kendi varlıkları” ya da kendi self hisleri içinde konumlandırdıklarını açıklamaktadır. Bu davranış adaptasyonu ile kişinin yeni “selfin” olumlu bir şekilde farkında vardığı ve sonrasında davranış değişikliklerini yaptığı destekleme (güçlendirme) kavramı arasında bir bağlantı kurulmuştur. Nordgren ve arkadaşları (b) yeni sorunlarıyla birlikte yaşamaya adapte olmuş (uyum sağlamış) gibi görünen kişilerin yeni durumu kendi (self) hisleriyle birleştiremeyen kişilerden daha fazla içerik hissettiklerini saptamışlardır. Hastalıklarını indirgeyen hastalarda semptomların, self ve vücut/beden arasında bu tür bir ilişki geliştiremeyen kişilere göre kendilerinin daha doğal bir parçası olarak algılandığını belirten Ekman ve arkadaşları () tarafından da bu durum açıklanmıştır. Dikkatler bu geçişin sağlanabilmesi için hastaların desteklenmesine yönelmiştir ve bunun dinamik ve süregelen bir proçes olduğunun tanındığı bir kronik hastalık pratik uygulamanın bir parçası olmalıdır. Kişilerin “anlamlandırmalarına” yardımcı olma teması, günden-güne pratikte önemli etkileri/anlamları bulunan bu süreçte yararlı bir araçtır. “Bakımın anlamlandırılması” kişilerin baş etme davranışlarını destekler.

Kronik hastalığın kişilerin “self” lerini yeniden yapılandırmalarına sebep olduğu görüşü yeni değildir (Charmaz ; Frank ; Kleinman ). İlginç olan şey, self-kimliğinin tanı konmadan önce bile kalp yetmezliği olan bir kişinin yaşanmış tecrübelerine hakim olduğu ve bu deneyimlerin her yönünü etkilemesidir. Çalışmalar ortak bir şekilde, kalp yetmezliği olan kişilerin günlük yaşamları arasında hem ortak yönlerin hem de farklılıkların bulunmasına karşın kişilerin kendileriyle ilgili görüşlerini ve bunun morbiditeleri üzerindeki etkisini çevreleyen bir çekirdek (core) mesele söz konusudur.
Sunulan tedavi ve destek, kişilerin buna ne kadar uygun olduklarına bağlıdır ve bu da sonuçta kişilerin kendilerini ve yeni durumlarını nasıl gördüklerine bağlıdır. Hastaların, kalp yetmezliğinden muzdarip hastalar şeklindeki yeni durumları yaşam tarzlarında değişiklikler gerektirir ve bu da kendileriyle ilgili görüşlerini etkileyecektir. Hemşirelerin bakımı planlarken bunun farkında olmaları gerekir. Bugüne kadar, hastaların yeni selflerini kabul etmede geçirdikleri süreçler üzerinde spesifik/özel bir şekilde odaklanan çalışmalar yapılmamıştır. Bu inceleme, bunun sunulan tedavinin etkinliği üzerinde majör (önemli) bir etkisinin olabileceğini düşündürmektedir. İnceleme, 4 ülkeden gelen çalışmaları içermekteydi – 2 Avrupa ülkesinden (İsveç ve UK) ve 2 Kuzey Amerika ülkesinde (ABD ve Kanada). Kavramsal kategoriler bütün çalışmalarda tanımlanabilmekteydi ve tek bir ülkeye spesifik (özgü) değildi. Etnik köken çalışmaların sadece altısında bildirilmiştir (bunların ikisi Kafkasya kökenli olarak bildirilmiştir). Farklılık gösteren sağlık bakımı sunum sistemlerinin etkisini araştırmak ilginç olurdu ama bu çalışmaların hiçbiri hastaların eriştikleri bakım sunum sistemlerinin detaylarını açıklamamaktadır. Bazı çalışmalar uzman kalp yetmezliği kliniklerden hasta toplanmasının detaylarını açıklamıştır ancak bazı alanlar uzman hizmetlerine erişim sağlayamamıştır. Toplam örnek kadınların 2 katı kadar erkek içermektedir ve dolayısıyla bulguların kadınlara uyarlanabilirliği kısıtlı olabilir. Çalışmaların üç tanesi sadece kadınları içermekteydi ve bunların her birinde kavramsal kategoriler ayırt edilebilmekteydi ancak örnek büyüklüğünün küçük olması cinsiyete spesifik etkileri dışlamamaktadır. Karışık örneklerdeki çeşitli bulgular kadınlar açısından daha anlamlı/önemli olabilir ancak söz konusu çalışmalar bunları araştırmak için düzenlenmemişlerdir ve bu örnekte bulgular tekrarlanmamıştır. Bu inceleme, yaşlı ve genç hastalar arasında farklılıklar olmadan 29 – 90 yaş arasındaki bir yaş aralığının olduğu çalışmaları içermekteydi. Yu ve arkadaşları tarafından yeni yapılan bir inceleme () kalp yetmezliğiyle yaşayan yaşlı kişilerin deneyimlerinin spesifik bir şekilde araştırmış ve kalp yetmezliğiyle yaşamanın sıkıntı verici semptomlarla, bozulmuş fiziksel işlevsellikle, güçsüzlük ve umutsuzluk hisleriyle ve sosyal ve rol disfonksiyonu ile karakterize olduğunu tanımlamıştır. Yazarlar analizlerine kılavuzluk edece transaksiyonel bir stres modeli kullanmış olmakla beraber ayarlama sürecini inceleyen ve bu inceleme ile aynı zamana denk gelen bir çalışma söz konusudur.



Uğur Yücel: 20’li yaşlardaki hayallerimi gerçekleştiremedim

Uğur Yücel, hayranlıkla izlediğimiz, genç oyuncuların birlikte oynamak için can attığı bir isim Arabesk, Muhsin Bey, Eşkıya, Ejder Kapanı ve Benim Dünyam filmleri; Alacakaranlık, Hırsız Polis, Canım Ailem ve Aramızda Kalsın dizileriyle hafızalarda unutulmaz bir yer edindi. Fenomen işlere imza attı, kariyeri boyunca oyunculuk, yönetmenlik ve yazarlığı bir arada devam ettirdi. Şimdi ise Nefes Nefese dizisiyle izleyicileri ekran başına kitliyor. Usta oyuncu, hayatına dair en özel anılarını, Şener Şen’le dostluğunu ve yeni nesil oyuncuları nasıl bulduğunu Millliyet'ten Senem Aydın'a anlattı:

- Nefes Nefese'nin çekimleri nasıl gidiyor?

İlk gün zordu çünkü çok sıcaktı. Ben tam kuzey insanıyım, soğuk iklim adamıyım. Mesela Kars benim için ideal, şu an gece 12 derece orada. Yazları Norveç’te iş arayacağım. İsveç dizilerinde göçmeni oynayayım. Ama hem Adana’yı hem de Antakya’yı seviyorum. Ülkede şehir var, böyle çok bağlandığım. Antakya’da yaşayabilirim Lezzet, insanlar ve dostlar mükemmel. İstanbul’dan tam anlamıyla koptum. İşimizin merkezi orası olmasa, semtime uğramam.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir