Kan şekerinin normal sınırların üzerinde bulunmasına hiperglisemi adı verilir. Hiperglisemiyle seyreden hastalığa şeker hastalığı denilir.
Normalde açlık kan şekeri düzeyi 70-100 mg/dl arasındadır, tokluk kan şekeri ise 140 mg/dl.’yi geçmemelidir.
Susuzluk hissi, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, görme bulanıklığı, yara iyileştirmesinde gecikme, ciltte kuruma ve kaşıntı, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı kan şekerinin yükseldiğinin (hipergliseminin) belirtileridir.
Kan şekeri yükselmesinin birçok nedeni olabilir. Şeker hastalarında düzenli ilaç almamak ve yeterli miktarda insülin kullanılmaması kan şekerini yükselten nedenlerdendir. Çok fazla yemek yiyen ve yeterli egzersiz yapmadan hareketsiz kalan kişilerde de kan şekeri yüksekliğine rastlanabilir. Farklı bir hatalığa yakalanan ( zatürree, grip, enfeksiyon vb. ) şeker hastalarında veya hastalık boyutunun ilerleme durumlarında kan şekerinin yükselmesi kaçınılmaz olabilmektedir. Kişilerde, gece yatarken kan şekeri oranı normal seyrindeyken, sabah kalktıklarında yükselmiş olabilir. Bunun iki açıklaması vardır. Gece uykuda salgılanan büyüme hormonu, kortizol ve adrenalin gibi hormonların aşırı salgılanması veya gece uykuda kan şekerinin düşmesi sonucu buna reaksiyon olarak kas, karaciğer ve yağ dokusundan şeker salınması sonucu sabaha kan şekerinin yükselmesidir. Bunun önüne geçmek için beslenmeye dikkat edilmeli ve insülin düzenini mutlaka korumak gereklidir.
Diyabet hastalığı olanlarda da bazen kan şekerinin yükseldiği görülebilir. Şeker düşürücü ilacı veya insülini gerektiğinden az kullanmak, diyabetik diyete uymamak, egzersiz yapmamak, aşırı stres ve vücuttaki herhangi bir mikrobik hastalık diyabet hastalarında kan şekerinin yükselmesine sebep olabilir.
Eğer diyabetli egzersiz ve diyete uyduğu, ilaçlarını düzenli kullandığı halde kan şekeri yüksek seyrediyorsa mutlaka doktoru ile iletişim kurulmalıdır.
Halk arasında “gizli şeker” olarak adlandırılan durum, tıbbi olarak prediyabet teriminin karşılığıdır. Prediyabet, plazma glukoz (kan şekeri) düzeyleri normalden yüksek olan fakat diyabet tanı kriterlerini karşılamayan değerler için kullanılır. Gizli şekeri olan bireylerde kan şekeri hafif yüksektir ancak belirgin bir diyabet tanısı konulamaz.
Gizli şeker, hiçbir klinik bulgu vermeden sessizce seyredebilir ve rutin kontroller sırasında kan şekeri ölçümüyle ortaya çıkabilir. Hiçbir bulgu göstermeden seyreden gizli şeker aslında azımsanmayacak kadar fazladır. Hatta sessizce ilerleyip başta nöropati ve aterosklerotik hastalıklar olmak üzere diyabetin kronik komplikasyonlarının oluşmasına neden olabilir. Ancak belirti gösteren olgular da bulunmaktadır.
Prediyabetin oluşumunda insülin direncinin özellikle rolü vardır ve gizli şekeri olan bireylerde sıklıkla insülin direnci görülmektedir. Bu nedenle gizli şeker varlığında en sık görülen semptomlar, insülin direnci nedeniyle oluşur. Yemek yedikten sonra kanda yükselen glukozu düzenlemek için normalden fazla artan insülin hormonu kan şekerinin ani düşmesine yol açabilir. “Reaktif Hipoglisemi” denilen bu durumda sıklıkla şeker düşmesi sonucu çabuk ve çok daha erken acıkmalar, şekerli bir şey yeme isteği görülür. Düşen kan şekerini dengelemek için adrenalin hormonu yükselir ve adrenalinin yükselmesiyle;
İnsülin direnci gizli şekerin oluşumundaki en önemli faktörlerin başında gelir. İnsülin direnci sonucu oluşan kilo artışı pek çok sorunu da beraberinde getirir.
Bireyde; insülin direnci oluşumu için genetik yatkınlık varsa ve bu kişiler sedanter (hareketten yoksun) bir hayat sürüyor aynı zamanda sağlıksız besleniyorsa kilo alımı artar ve vücuttaki insülin oranı daha da yükselir. Vücut kitle indeksi arttıkça ve özellikle bel bölgesinde yağ birikimi oldukça insülin direnci belirgin hale gelir. Süreç, kan şekeri düzeylerinin bozulması ve önce gizli şeker sonra diyabet hastalığıyla sonuçlanabilir.
Gizli şeker oluşumu için risk faktörü oluşturan durumlar şunlardır:
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) 2021 Diyabet Kılavuzu’na göre plazma açlık kan glukoz düzeyi 100-125 mg/dl arasında olan bireyler için “bozulmuş açlık glukozu” var denir ve bu bireyler prediyabetiktir.
Ayıca 75 gram glukoz ile oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılan kişilerin ikinci saatte plazma glukoz testi 140-199 mg/dl arasında bulunursa bu duruma da “bozulmuş glukoz toleransı” tanısı konulur ve bu bireyler de prediyabetiktir. Hatta pratik kullanımda OGTT yapılmadan tokluk ikinci saatte alınan değerlere göre de gizli şeker varlığından söz edilebilmektedir. Bunların yanı sıra geriye doğru yaklaşık üç aylık kan şekerinin ortalamasını gösteren HbA1c değeri yüzde 5,7-6,4 arasında bulunursa bu kişiler de prediyabetik kabul edilir. Eğer bireyde bu üç kriterden en az biri varsa kişiye prediyabet tanısı konulur.
Gizli şeker tedavisinde en önemli konu; yaşam tarzı değişikliğidir. Özellikle işlenmiş gıdaların yoğun tüketildiği ve basit karbonhidratlar dediğimiz şeker ve beyaz undan zengin besinlerin tercih edildiği sağlıksız beslenme alışkanlıklarına son verilmeli; sağlıklı beslenme düzenine geçilmelidir. Akdeniz tipi beslenme, en fazla tercih edilen beslenme şeklidir.
Günde 50 dakika yürüyüş ve 10 dakika esneme hareketlerinin yapılması uygun olan fiziksel aktivitelerdendir. Fazla kilonun varlığında kilo verilmesiyle prediyabetin şeker hastalığına ilerlemesi önlenebilir.
Prediyabetik evrede uygulanan tedaviyle kan şekerinin normale döndüğü ve olası komplikasyonların önlenebildiği gösterilmiştir. Aslında en ideali henüz şeker hastalığı gelişmeden, gizli şeker evresinde tedavinin yapılması ve şeker hastalığının önlenmesidir.
Gizli şekerin en önemli komplikasyonu diyabete yani şeker hastalığına dönüşmesidir. Ayrıca gizli şeker; hipertansiyon, dislipidemi ve bunların sonucunda ateroskleroz yani damar sertliğinin gelişimi tetikler. Bu nedenle gizli şekerin tedavi edilmesi oldukça önemlidir.
Şeker hastalığı belirtileri neredeyse dünyada milyonlarca kişinin yaşadığı ve farkında olmadığı bir durum. Bu hastalığın ilk bulguları yüksek seyirlerde olan kan glikoz düzeyleri ile yakından ilgili olsa da diyabet tanısı organ hasarı ile tanılanır. Bu duruma neden olan hastalık, kan şekeri ve bu şekerin hücrelerde kullanımında rol oynayan insülin hormonu arasındaki anormallik sonucu ortaya çıkar. Peki bir kişinin şeker hastası olduğunu nasıl anlarız? Bu durum bazı belirtilerle anlaşılabilir. İşte merak edilen “Şeker hastalığı belirtileri nelerdir kısaca?” sorusunun yanıtı:
“Şeker hastalığı belirtileri nelerdir?” sorusu konu hakkında en çok merak edilenler arasında. Siz de “Şeker hastalığı belirtileri nelerdir maddeler halinde?” diye merak ediyorsanız bu sorunun yanıtı aşağıdaki gibidir:
Diyabetik ketoasidoz olarak da adlandırılan bu durum, kan şekerinin normalden yüksek olduğu ve insülin seviyesinin normalden düşük olduğu durumlarda ortaya çıkar. Vücuttaki bu dengesizlik ketonların birikmesine neden olur. Ketonlar zehirlidir. Bu durum tedavi edilmezse diyabetik komaya ve hatta ölüme neden olabilir. Diyabetik ketoasidoz esas olarak tip 1 diyabetli insanları etkiler. Ancak tip 2 diyabet ve gestasyonel diyabet (hamilelik sırasında diyabet) dahil olmak üzere diğer diyabet türlerinde de olabilir. Zehirli şeker hastalığı belirtileri ise aşırı susuzluk, kuru ağız, sık idrara çıkma, kusma (genellikle birden fazla), karın ağrısı, ishal, nefes almada zorluk, konsantrasyon sorunu, iştah kaybı, zayıflık ve yorgunluktur.
Asabi şeker hastalığı belirtileri ise hızlı ve kontrol edilemeyen kilo kaybı, aşırı sinirlilik, eller ve ayaklarda titreme, ciltte kuruluk, bulanık görme, halsizlik, sık idrara çıkma isteğidir.
Çoğu hamile kadın gestasyonel diyabetin belirti veya semptomlarını yaşamaz. Aslında bunu bilmenin tek yolu genellikle 24 ila 28. gebelik haftaları arasında yapılan bir kan şekeri testidir. Hamilelikte şeker hastalığı belirtileri ise şöyledir:
Tip 1 şeker hastalığı belirtileri açlık hissi, kilo kaybı, iştahsızlık, yorgunluk, çok su içme, gece idrara kalkma, ağız kuruluğu, çabuk yorulma, çok idrara çıkma, inatçı infeksiyonlar, bulanık görme, kaşıntıdır.
Şeker hastalığı belirtileri ve tedavisi için mutlaka doğru tanı alınmalıdır. Bu nedenle şeker hastalığı belirtileri ve bitkisel tedavisi öncesinde rutin doktor kontrolüne gidilmeli ve tedavi süreci başlatılmalıdır.
“Şeker hastalığı belirtileri nasıl belli olur?” sorusunun yanıtı her zaman için net değildir. Bu hastalık bazı durumlarda belirti göstermeyebilir. Gizli şeker hastalığı belirtileri yukarıdaki belirgin belirtiler gibi olmayabilir. Ancak doğru tanı ile şeker hastalığı belirtileri tedavisi kolaylaşabilir ve diyabetin gelişmesi önlenebilir. Gizli şeker belirtileri ise şöyledir:
Çocuklarda şeker hastalığı belirtileriise açlık hissine artış, ağız kuruluğu ve çok susama, ani zayıflama, depresyon, geceleri alt ıslatma, halsizlik, idrara çıkmada sıklık, sinirlilik ve asabiyet, yorgunluktur.
Bilgi talep formunu doldurarak Büyük Anadolu Hastaneleri tarafından uygulanan şeker hastalığı tedavisi ile ilgili merak ettiklerinizi öğrenebilirsiniz.
Kan şekeri yükselmesi, hiperglisemi adıyla da bilinen bir durumdur. Kontrol altına alınması gereken hiperglisemi, kontrol edilemediğinde diyabetli için pek çok açıdan büyük bir risk faktörü haline gelebilir. Zira, yüksek kan şekerinin etkileri hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yıkıcı olabilir.[1] Peki, kan şekeri yükselmesi tam olarak ne demek ve hipergliseminin belirtileri neler?
Hiperglisemi Nedir?
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi çok basit bir tanımla hiperglisemi, kandaki şeker oranının yükselmesidir. Yüksek kan şekeri, kişide bazı fiziksel ve ruhsal farklılıklara neden olur.[1] Yüksek kan şekerinin neden olduğu psikolojik ve fizyolojik sonuçları açıklayalım:
Hiperglisemi Belirtileri
Bir kişide hiperglisemi varsa, hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak bunun etkilerini hisseder. Söz konusu etkilere yüksek kan şekeri belirtileri denir ve tanı için bu belirtiler, yeterli değildir ancak önemlidir.[1] Söz konusu belirtiler, hiperglisemi nasıl anlaşılır sorusuna da yanıt sunar. Şimdi, kanda yüksek glukoz neye sebep olur sorusuna verilebilecek yanıtları açıklayalım…
Yüksek kan şekerinin fiziksel belirtileri
● Sık Acıkma[2]: Sürekli açlık hissi, en yaygın yakınmadır. Yüksek kan şekeri, glikozun hücrelere girmesini engellediği için vücut yeterli enerjiyi bulamaz ve sürekli yeme isteği duyar.
● Sık İdrara Çıkma[2]: Çok sık idrara çıkma da kan şekeri yükseldiğinde görülür. Şekerin yükselmesiyle birlikte böbrekler emilemeyen glikozu dışarı atarak kan ve hücrelerdeki glikoz konsantrasyonunu eşitlemeye çalışır ve bu da sık idrara çıkmaya neden olur.
● Çok Susamak[2]: Çok susamak ya da ağız kuruluğu hissi de hipergliseminin ortak belirtileri arasındadır. Böbreklerin fazla şekerden kurtulmak istemesi beraberinde sıvı kaybına yol açar. Burada su kaybı, diyabetlinin sürekli ağzı kurumuş gibi hissetmesine neden olur.
● Sebepsiz Yorgunluk[2]: Yorgunluk hissi de çok görülen hiperglisemi belirtileri arasındadır. Glikozu enerji için yeterince kullanamayan beden ve zihin sürekli yorgundur.
● Açıklanamayan Kilo Verme[2]: Kilo kaybı da hipergliseminin belirtileri arasındadır. Aslında bunu bir sonuç olarak da görebiliriz. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz sürekli susama ve sık idrara çıkma ile birlikte şeker yerine yağ yakma başlayınca sebepsiz kilo kaybı denilen durum ortaya çıkar. Burada diyabetli, çok sık ve fazla yemek yediği halde kilo kaybeder ve bu durum, çok dikkat çekicidir.
● Kuru Cilt[3]: Cilt kuruluğu da sık görülen bir belirtidir. ok sık idrara çıkma ve hasar gören sinirlerin ter bezlerini bozması gibi nedenlerden ötürü yüksek kan şekeri olan kişiler, cilt kuruluğu problemi yaşayabilir.
● Kaşıntı[3]: Kaşıntı sık görülen yakınmadır. Bunun nedeni cilt kuruluğudur. Kuru cilt, gerilir ve kaşıntıya neden olur.
● Görme Bozukluğu[3]: Kan şekeri yükseldiğinde görme bozukluğu ortaya çıkabilir. Bulanık görme ve bazen gözlerde kararma en sık rastlanan yakınmalardır.
● İyileşmeyen Yaralar[3]: Halk arasında “şeker hastasının yarası zor iyileşir” diye bir tanım vardır. Aslında bu tanım, çok da yanlış sayılmaz. Çünkü yüksek kan şekeri, damarlara hasar vererek vücuttaki yaraların geç iyileşmesine neden olabilir.
Yüksek kan şekeri, ruh halini nasıl etkiler?
Dünya genelinde bu konuda çok sayıda araştırma yapılmış ve yapılmaya devam ediyor. Yüksek kan şekerinin fiziksel açıdan net olarak tanımlanan ve pek çok hiperglisemi durumunda ortak olarak gözlenen bazı etkileri var. Bunları, yukarıda anlattık. Ancak hipergliseminin neden olduğu psikolojik durumlar da var. Stresli olma, depresyona girmeye meyilli olma ve sürekli kaygı duymak gibi. Çünkü beynin glukoz dengesi bozulduğu için ruh hali de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Bunlara, hipergliseminin ruhsal etkileri ya da yüksek kan şekerinin psikolojik belirtileri de deniyor[1]. Peki, hipergliseminin psikolojik belirtileri neler?
● Endişe: Sürekli endişeli olmak en belirgin belirtiler arasında. Kan şekeri yüksek kişiler, daha endişeli bir ruh hali sergiliyor. Sürekli kaygı bozukluğu yaşayabiliyorlar.[1]
● Sinirli ve gergin olmak: Yüksek kan şekeri, enerji ihtiyacını karşılayamamak ve yorgunluk bir araya gelince kişide tahammülsüzlük başlıyor. Bu da sürekli olarak sinirli bir ruh haline neden oluyor. Bu durumdaki kişilerin küçük yaşta çocuğu varsa gergin anne ya da baba tavrına fazlaca maruz kalıyor.[1]
● Depresyon: Yüksek kan şekerinin sebep olduğu yorgunlukla birlikte oluşan gergin ruh halinin çevresinde yarattığı etkiyi kaldıramayan birey, kolayca depresyona giriyor.[1]
● Konsantrasyon Güçlüğü: Hipergliseminin neden olduğu zihinsel sorunlar arasında en dikkat çekici olanıdır. Yüksek kan şekeri seviyesi glukozun beyin hücrelerine girip enerji üretmesini engeller. Bu da kişinin bazen işini yapamayacak seviyede odaklanma güçlüğü çekmesine neden olur.[1]
FACEBOOK'TA PAYLAŞ TWITTER'DA PAYLAŞ412
Şeker Hastalığı Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
Vücudumuzun enerji ihtiyacı, yiyeceklerimizdeki temel besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan besin öğelerinin en önemlisi “glukoz” adı verilen basit şekerlerdir. Glukoz başta beyin olmak üzere vücudun tüm organlarının önemli bir besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glukozu, midenin arkasında bulunan pankreas bezinin salgıladığı insülin hormonu yardımıyla kullanır.
Şeker hastalığı (diyabet), pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır. İnsülin, şekerin hücre içine girmesini ve hücrede glikojen olarak depolanmasını sağlar. Şeker hastası, yediği besinden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve bu durumda kan şekeri düzeyi yükselir (hiperglisemi). Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organda hasara yol açar.
Günümüzde dünyada her 12 kişiden 1’i şeker hastalığından etkilenmektedir. Öte yandan şeker hastalığı olan kişilerin neredeyse yarısı henüz tanı almamıştır. Bu da, aslında her 2 şeker hastasından 1’inin hastalığından habersizce yaşamına devam ettiğini gösteriyor. Türkiye’de ise 2014 verilerine göre 7.2 milyonun üzerinde şeker hastası bulunmaktadır. Bu hastaların 2 milyondan fazlasına henüz tanı konmamıştır.
Şeker hastalığının tip 1 şeker hastalığı ve tip 2 şeker hastalığı olmak üzere belirgin iki tipi vardır. Tip 1 şeker hastalığı insülinin pankreasta hiç üretilmediği ya da çok az üretildiği tiptir ve sıklıkla çocukluk ve gençlik döneminde görülür.
Tip 2 şeker hastalığında ise vücut insülin üretmektedir, ancak hücreler insüline direnç göstermektedir. Buna bağlı olarak zaman içinde üretilen insülin miktarı da yetersiz kalır. Bu sebeple yemeklerden sonra kandaki şeker hücrelere giderek enerjiye dönüşemez ve kan şekeri düzeyi yükselir. Tip 2 şeker hastalığı genellikle orta yaş ve üzerindeki bireylerde görülür ve şeker hastalığı vakalarının %90-95’ini oluşturur.
Kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olduğu halde şeker hastalığı tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi gizli şeker hastası olarak adlandırılır. Bazı çalışmalarda gizli şekeri olan çoğu kişide 10 yıl içinde tip 2 şeker hastalığı geliştiği saptanmıştır. Gizli şeker hastası bireylerde kalp ve damar hastalık riski kan şekeri normal olan bireylere kıyasla 1.5 kat daha fazladır. Şeker hastalığı olan bireylerde ise 2-4 kat fazladır. Gizli şekeri olan bireyler yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde şeker hastalığını önleyebilir ve geciktirebilir.
Hamilelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücreleri hamileliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz, bu nedenle daha önce şeker hastalığı belirtisi olmadığı halde hamilelik boyunca kan şekeri yükselebilir. 'Gestasyonel Diyabet' olarak isimlendirilen bu tablo, hamilelik bitiminde genellikle düzelir.
Genellikle ailesinde çok sayıda şeker hastası bulunan kişiler, 30 yaşın üzerinde, fazla kilolu hamileler gestasyonel diyabet açısından risk taşırlar. Gestasyonel diyabet doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki hamileliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık %50).
Tip 1 şeker hastalığının başlıca belirtileri; ağız kuruluğu, susama hissi, sık idrara çıkma, yorgunluk ve halsizlik, sık acıkma, diyet yapmadığı halde zayıflama, bulanık görme, ellerde ve ayaklarda hissizlik veya uyuşma ve karıncalanmadır.
İnsülin eksikliğine bağlı olarak kanda biriken aşırı şeker idrarla atılırken vücut suyunu da çektiği için idrar miktarı fazlalaşır. Bu durumda susama hissi ve ağız kuruluğu artar. Sonuç olarak hasta normalden daha çok idrara çıkıp daha fazla su içmeye başlar.
Hücre içinde enerji (şeker) yoksunluğu nedeniyle hasta, kendisini yorgun ve huzursuz hisseder.
Alınan gıdalardan yararlanamayan vücut hücreleri enerji kaynağı olarak depolardaki yağları yakıt olarak kullanmaya başlar ve kişi zayıflar.
Kandaki şeker seviyesi çok yüksek ise vücudun tüm dokularından, bu arada göz merceğinden de su çekilir. Bu sebeple bakılan objelere odaklanılması güçleşir ve bulanık görme ortaya çıkar.
Bu belirtilerin ortaya çıkması için gereken süre, tahribatın miktarına ve hızına bağlıdır. Bazı hastalarda belirtiler o kadar hızlı ilerler ki, hastalar şeker hastalığı teşhisi konmadan önce önemli bir şikayetleri olmadığını ifade ederler. Öte yandan, tahribat haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca sürebilir. Tahribatın hızlı olması durumunda vücut enerji ihtiyacı için kendi proteinlerini ve yağlarını kullanmak zorunda kalır. Özellikle yağların aşırı yıkımıyla oluşan ve keton cisimleri adı verilen son ürünler vücut için zararlı atıklardır ve vücutta birikerek ketoasidoz denilen duruma yol açar. Ketoasidozun belirtileri ise, karın ağrısı, hızlı solunum, aşırı halsizlik ve yorgunluktur. Böyle bir durumda derhal hastaneye başvurmak gerekir.
Tip 2 şeker hastalığının başlıca belirtileri; sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, sık sık enfeksiyon gelişmesi, ellerde ve ayaklarda hissizlik veya uyuşma ve karıncalanmadır. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.
Sık idrara çıkma
Cilt yaralarının geç iyileşmesi
Ağız kuruluğu ve çok su içme
Kuru ve kaşıntılı bir cilt
Açlık hissi
Referanslar: 1. Türkiye Diyabet Vakfı. http://www.turkdiab.org/. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 2. Türk Diyabet Cemiyeti. http://www.diabetcemiyeti.org/. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 3. IDF Diabetes Atlas 6th Edition. http://www.idf.org/diabetesatlas/update-2014. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 4. International Diabetes Federation. http://www.idf.org/membership/eur/turkey#membership. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 5. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu. http://diyabet.gov.tr/index.php?lang=tr&page=29. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 6. Türkiye Diyabet Vakfı. http://www.turkdiab.org/page.aspx?u=1&s=13. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 7. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği. http://www.turkendokrin.org/files/pdf/03_Tip_1_Diyabet.pdf. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015. 8. Türkiye Diyabet Vakfı. http://www.turkdiab.org/page.aspx?u=1&s=14. Son erişim tarihi: 22 Temmuz 2015.
Doğru Bilinen Yanlışlar - Şeker HastalığıKimler Şeker Hastalığı Riski Altındadır?
KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU
Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.
1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları
Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:
Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:
İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.
2. Kişisel Verilerin Aktarılması
Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.
3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;
Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız
Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;
Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.
5. Veri Güvenliği
Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.
6. Şikayet ve İletişim
Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;
Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.
Kandaki glikoz oranının belirli bir düzeyin üzerinde olması diyabetin (şeker hastalığının) habercisidir. Diyabetin öncesinde ise pre-diyabet olarak adlandırılan gizli şeker rahatsızlığı görülür. Gizli şeker hastalığı, Türkiye’de ve tüm dünyada sık görülen ve ilerleyen dönemde diyabete neden olabilen bir sağlık sorunudur. Ülkemizde her 3 kişiden birinde gizli şeker görüldüğünden, gizli şekerin nasıl anlaşılabileceği ve vücuda ne gibi zararlar verdiğini merak edilen konular arasında yer alır.
Hareketsiz (sedanter) yaşam tarzı ve zararlı beslenme alışkanlıkları çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Son yıllarda bu alışkanlıkların artması sonucunda ülkemizde en sık görülen hastalığın diyabet olduğu söylenebilir. Diyabet birdenbire ortaya çıkan ve ilerleyen bir hastalık değildir. Hastalığın erken döneminde vücutta çeşitli sorunlar görülür ve bunun sonucunda glikoz seviyesi olması gereken seviyenin üstüne çıkar.
Ancak, bazı durumlarda, yapılan kan şekeri ölçümündeki değerler şeker hastalığı teşhisi konulacak kadar yüksek olmayabilir. Bu gibi durumlarda, hastaya gizli şeker tanısı konur. Diyabet öncesi anlamına gelen pre-diyabet terimi halk arasında gizli şeker hastalığı olarak adlandırılır.
Gizli şeker, ilerleyen evrelerinde diyabetle sonuçlanan, ilk dönemlerinde ciddi bulgular göstermeyen ve erken fark edildiğinde tedavisi mümkün olan bir hastalıktır.
Hamilelikle birlikte progesteron, östrojen gibi bazı hormonlar değişime uğrar. Bu durum da insülin direncinin gelişmesine neden olabilir. Hormonal sebeplerden ortaya çıkan yüksek glikoz gebelikten önce oluşmaz ve gebelikle birlikte görülür. Bu rahatsızlık, gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) olarak adlandırılır.
Hamilelikte görülen gizli şeker ise diğer hastalarda ortaya çıkan belirtilerle benzerlik gösterir. Hastalığın takibi ve tedavisi yapılmadığı durumlarda, bu durum anne ve bebek açısından çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, hamilelik boyunca annenin gizli şeker değerlerinin takip edilerek kontrol altında tutulması büyük önem taşır.
Hamilelikte gizli şekerin anlaşılabilmesi için anne adaylarına bir test yapılır. Gizli şeker testi için 50 gramlık glikozlu su aç karnına anne adaylarına içirilir ve 1 saat sonra kandaki glikoz değerlerine bakılır. Anne adayına gizli şeker teşhisi konulması durumunda, hastalığın tedavisi için anne adayına uygun bir beslenme programın çıkartılması gerekir. Bazı durumlarda ise hastaya ilaç tedavisi başlanması gerekebilir.
Gizli şekerde en iyi sonuç veren tedavi yönteminin hastanın mutlaka uyması gereken beslenme programı olduğu söylenebilir. Gizli şeker hastaları için oluşturulacak diyet listesinin zayıflamak için başvurulan diyet listelerinden farklı olduğu unutulmamalıdır. Gizli şeker diyeti, hastalığın tedavisine yönelik oluşturulan ve glikoz seviyesini belli bir düzeyde tutmayı amaçlayan bir yöntemdir.
Pre-diyabet tanısı konulmuş hastada ilerleyen dönemde diyabet görülebilir. Ancak, gizli şeker, tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğundan, zamanında müdahaleyle pre-diyabetin diyabete dönüşme riski azaltılabilir veya ortadan kaldırılabilir.
Gizli şeker beslenme ile doğrudan ilişkili olan bir sağlık sorunudur. Uzman bir diyetisyenden yardım alınarak kişiye özel bir beslenme programı oluşturulması hastalığın tedavisi için büyük önem taşır. Gizli şeker diyetinde öncelikli hedef vücut ağırlığının %5 ila %10 arasında azaltılmasıdır. Bu nedenle, hastaların insülin direncine sebep olacak beyaz un gibi basit karbonhidratlardan ve şekerden uzak durması tavsiye edilir.
Hastaların beslenme programında, tahıl ve baklagiller gibi yavaş sindirilen ve tokluk hissi veren besinlere öncelik verilmelidir. Ayrıca, kolesterol oluşumuna sebep olabilecek yağlı yiyeceklerden de uzak durulmalıdır.
Gizli şekeri olan kişiler sık sık acıkabildiği için öğünler arası kısa tutulmalıdır. 3 ana öğün çerçevesinde oluşturulan beslenme programı ara öğünlerle desteklenmelidir.
Çok fazla şekerli gıda ve tatlı tüketen pre-diyabet hastalarının bu gıdalardan mümkün olduğunca uzak durması gerekir. Yapılan araştırmalara göre, pre-diyabet döneminde egzersizle birlikte çok yönlü diyet tedavisi alan kişilerin iyileşme oranının oldukça yüksek olduğu görülmüştür.
Diyetle birlikte kişinin düzenli egzersiz yapması sağlanmalı ve buna uygun bir spor programı oluşturulmalıdır. Günde en az yarım saat yapılacak düzenli egzersizle gizli şekerin neden olduğu olumsuz durumların önüne geçilebilir.
Çoğu zaman ciddi belirtiler göstermeyen gizli şeker, ilerleyen dönemlerde şeker hastalığına dönüşebileceği için bazı zararları da beraberinde getirir. Bunun sebebi ise birçok hastalığın diyabet kaynaklı olmasıdır. Örnek vermek gerekirse, gizli şeker, göz hastalıklarına, böbrek ve pankreas problemlerine ve çeşitli kalp damar rahatsızlıklarına yol açabilir. Organ yetmezliğine kadar gidebilen bu olumsuzlukların önüne geçmek için pre-diyabet döneminde erken tanı konulması ve vakit kaybedilmeden buna uygun bir tedavi planının oluşturulması büyük önem taşır.
Gizli Şeker Nasıl Ölçülür?
Genetik olarak ailesinde şeker hastalığı bulunan kişiler, kilolu bireyler, kolesterol hastaları ve 4 kilonun üzerinde doğum yapan kadınlar pre-diyabet için risk grubunu oluştururlar. Risk grubunda yer alan kişilere 3 yılda bir uzman bir doktora başvurarak gizli şeker testi yaptırmaları tavsiye edilir. Özellikle orta yaşın üzerindeki kilolu kişilerin düzenli muayene ve kontrolleri ihmal etmemesi gerekir.
Gizli şeker, hastaya yapılan kan tetkikleriyle ölçülebilir. Bu kan testlerinde aşağıdaki değerlere bakılır:
•8 saat aç kalınarak ölçülen açlık kan şekeri
•Şeker yüklemesi sonrasında ölçülen tokluk kan şekeri
•3 aylık kan şekeri düzeyinin ortalamasını veren HbA1c
Rutin kan tetkiklerinde gizli şeker tanısı koymak biraz zor olabilir. Bu nedenle, hastanın durumuna bağlı olarak yukarıda sıralanan kan testlerinden hangisinin uygun olacağı belirlenmelidir.
Gizli şekeri tespit edebilmek için açlık/tokluk kan şekeri ve hemoglobin HbA1c şeker testi yapılır. Yapılan testler sonucunda ortaya çıkan değerler sonucunda hastanın durumu belirlenebilir.
•Sağlıklı kişilerde açlık kan şekeri değeri 70-100 mg/dl arası, tokluk kan şekeri değeri 140 mg/dl’nin altı ve 3 aylık kan şekeri oranı olan HbA1c değeri ise 5,5’in altında olmalıdır.
•Gizli şekeri olan hastalarda ise açlık kan şekeri değeri 100-124 mg/dl, tokluk kan şekeri değeri 140-199 mg/dl ve hemoglobin HbA1c değeri 5,5-6,4 aralığındadır.
•Diyabet hastalarında açlık kan şekeri değeri 125 mg/dl’nin, tokluk kan şekeri 200 mg/dl’nin ve hemoglobin değeri 6,5 mg/dl’nin üzerindedir.
İlerleyen evrelerinde diyabete neden olan gizli şeker hastalığının, diyabet gibi belirgin bulgu ve kendine özgü ayırt edici belirtileri yoktur. Hastalığın ileri evrelerinde gizli şeker belirtileri görüldüğü söylenebilir. Gizli şeker genellikle belirti göstermeden ortaya çıktığından, tanısı zordur. Çoğunlukla başka bir hastalık için doktora başvurulduğunda yapılan kan tetkikleriyle fark edilir. Bazı hastalarda diyabet belirtileri görülebilir, ancak bu belirtiler diyabete göre daha hafif seyreder. Gizli şeker hastalığı belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
•Sürekli olarak su içme ihtiyacı
•Çok sık idrara çıkma
•Ataklar şeklinde gelen tatlı yeme isteği
•Yoğun açlık hissi
•Fazla kilo alma
•Uykuya dalamama, uykunun bölünmesi
•Gün içinde kendini halsiz ve yorgun hissetme
Gizli şeker teşhisi konulan hastalar, sağlıklı beslenerek ve düzenli spor yaparak ilerleyen dönemlerde hastalığın diyabete dönüşmesini engelleyebilirler. Kişinin yaşam tarzında yapacağı değişiklikler gizli şeker tedavisinin ilk adımını oluşturur.
Gizli şekerin tedavi edildiği durumlarda, hastalığın diyabete dönüşme riskinin ortadan kalkacağı söylenebilir. Pre-diyabet tedavisinde genel anlamda hastanın yaşam tarzında yapacağı değişiklikler ve ihtiyaç duyulan durumlarda ilaç tedavisi büyük önem taşır.
Tedavide temel olarak insülin direncinin azaltılması hedeflenir. Beslenmeye dikkat ederek, fazla kilolardan kurtularak ve düzenli spor yaparak insülin hormonu kontrol altında tutulabilir. Aynı zamanda, gerekli görüldüğü durumlarda ilaç tedavisine başlanabilir. İnsülin hormonunu dengelemek için kullanılan en yaygın ilaç metformin adı verilen ilaçtır. Gizli şekerin tedavi edilmesi ve kontrol altına alınması şeker hastalığının yaratacağı ciddi sağlık sorunlarının önüne geçilmesine katkıda bulunur.
gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede