ıhlamur çiçek açtığı zaman bahattin karakoç / Elif Ekin - Edebiyat Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman: Kavuşmanın En Güzel Hali

Ihlamur Çiçek Açtığı Zaman Bahattin Karakoç

ıhlamur çiçek açtığı zaman bahattin karakoç

“Döşeğim kara toprak, yorganım kara bulut / Ben seninle doluyken, vurgun yapamaz umut” diyen, Türk şiirinin “Beyaz Kartal”ı Bahaettin Karakoç’u geçtiğimiz günlerde yitirdik. Özellikle “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” şiiriyle yüreklerde yer eden şairimizi yaşam öyküsü ve dizeleriyle bir kez daha analım.

1. Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Soyca şair bir ailenin ilk erkek çocuğu olan Bahaettin Karakoç, baba ve anne tarafları oldukça varlıklı ve yöre halkı tarafından da “hoca” denilip saygı duyulan ve sevilen bir ailedendir. Şiir kokan bir ailede büyüyen Karakoç kardeşlerin ömrü de şiirlerle geçer.

2. Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Ailenin ilk erkek çocuğu olan Bahaettin Karakoç, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 5 Mart 1930’da dünyaya gelir. Baba ve anne tarafları oldukça varlıklı ve okumuş aileler olduğu için gözlerini dünyaya açtığında oyuncaklarla değil kitaplarla karşılaşır.

3. Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

İlköğrenimini sonradan Ekinözü adıyla ilçe olan Celâ köyünde, ortaöğrenimini ise Adana-Düziçi ve Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitülerinde tamamlar. Ölünceye kadar yakasını bırakmayacak olan şiirin rüzgârına da ilk öğrencilik yıllarında yakalanır.

4. Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n’olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Askerliğini yedek subay olarak İstanbul’da 3. Bağımsız Korugan Taburunda yapan Karakoç, dördü kız, beşi erkek olmak üzere 9 çocuk babasıdır. Kahramanmaraş’taki sağlık kuruluşlarında 32 yıl 8 ay sağlık memuru olarak çalıştıktan sonra kendi isteğiyle emekli olur.

5. Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

İlk şiiri 1942 yılında Yurt gazetesinde yayımlanır ve böylece 63 yıllık sanat macerası başlar. 1960’lara kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiçbirini kitaplarına almaz. Esas sanat dönemi 1973’te yayımlanan Seyran kitabıyla başlar ve üslubu netleşir. 1962’de Akşam gazetesiyle Türk Kadınlar Birliği’nin ortaklaşa düzenledikleri Türkiye çapındaki bir edebiyat yarışmasında hikâye dalında “İsa ile İshak” adlı hikâyesiyle ikincilik ödülü alır.

6. Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadim Elif
Ne güzellik ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Çeşitli gazete ve dergilerde yazan Bahaettin Karakoç, Kahramanmaraş’ta 1986-1987 yıllarında Dolunay dergisini çıkarır. Her yıl düzenlenen Dolunay Şiir Şölenlerini başlatır. Çok sayıda ödül almaya hak kazanır.

7. Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Şiir, hikâye ve yazıları Hisar, Varlık Yıllığı, Türk Edebiyatı, Dolunay, Doğuş Edebiyat, Milli Kültür, Kültür ve Sanat gibi yüzlerce sanat-edebiyat dergisinde yayımlanır. Önceleri halk şiirine daha yakın olan şiir anlayışını, son dönemlerinde modern tarzla birleştirip kendine özgü yeni bir çizgi ortaya koymayı başarır Bahaettin Karakoç.

8. Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! …
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Yaşadıklarını birebir yazan ve yazarken bunları yeniden yaşayan Bahaettin Karakoç, gölgesi, çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan şairlerdendir. Şiirde biçimi bir enstrümana benzetir, bunu da sesin belirleyeceğine özellikle vurgu yapar.

9. Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
“Adresinde yok!” diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Bahaettin Karakoç; “Yarar yönünden ister meyve versin, ister gölge, ister yaş olsun ister kuru, ister bir tenhada dikili dursun ister bir eşya olarak evimizin bir yerinde otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak bir yerde ihtiyacımızı karşılar. Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik ve helal ölçekli bir yarar sarmalında şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu üç ana arterdir.” diye tanımlar şiiri.

10. Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Karakoç bir başka yerde şiiri tanımlarken de “Kalbin bir zikir aracı olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.” der.

11. Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…
Laleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lale bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Ve şiirle ilgili bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek “Mutlak gerçeğe, mutlak güzele yönelmenin dillenişi ve kalbin dirilişidir şiir” hükmüyle noktalar düşüncesini.

12. Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır alnıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Türk şiirine ve halk müziğine “Mihriban” gibi birçok önemli eserleri kazandıran Abdürrahim Karakoç’un ağabeyi olan Bahaettin Karakoç, karısı Hatice Karakoç ile arasında geçen bir diyaloğu şöyle anlatır: “Ben yazdığım şiirleri önce Hatice’ye okurdum. ‘Ya seninki arabeske benziyor. Şiir Abdürrahim abininki gibi olur’ derdi.”

13. Gülde çiy damlası… Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da,
Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

“O da benim kardeşim der, geçerdim. Bir gün artık dokunmaya başladı, hiç okumaz oldum. ‘Şiir Abdürrahim abininki gibi olur. Git onu dinle’ dediğimde vallahi yanıtı şu oldu: ‘Seninki kadarını ben de yazarım.’ Abdürrahim’e bunu anlattık ‘Doğru söylüyor’ dedi.”

14. Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! …
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun; “Karakoç şiirin altın arayıcısıdır fakat yalnız altın arayıcısı değil, o bir dil kuyumcusudur da. Ayı, güneşi dağı, düzü, geceyi, gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz virtüözüdür. Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendini de bizi de uçsuz bucaksız hayal âlemlerinde uçurur” diye tanımlar şairi.

15. Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? …
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…

17 Ekim 2018 tarihinde yaşama veda eden Bahaettin Karakoç “Ihlamurların çiçek açtığı zamanı” bir daha göremeyecek, ama şiirleriyle her zaman yanı başımızda olacak… Ruhu şâd olsun…

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.

Bugün Türk edebiyatının belki herkes tarafından tanınmayan; ancak uzun yıllar birbirinden güzel eserlerle edebiyatımıza katkı sağlamış yazar ve şairlerinden biri olan Bahaettin Karakoç ve kendisinin ölümsüz bir eserinden söz edeceğiz: “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” şiirinden.

- Reklam Arası -

1930 yılında dünyaya gelen Bahaettin Karakoç yazım hayatına çeşitli dergi ve gazetelerde yazarak başladı. Sonrasında 1986-1987 yıllarında kendine ait olan “Dolunay” isimli dergisinin yayınlarını üstlendi. Bu dergiyle beraber edebiyat dünyasına başka bir katkıda daha bulunmayı başardı ve Dolunay Şiir Şölenleri’ni başlattı. Hem Türkiye’de düzenlenen hem uluslararası tanınırlığı olan festival ve yarışmalarda dereceler ve ödüller aldı. Edebiyatımızın diğer bir önemli ismi olan Abdürrahim Karakoç ile kardeş olmasından dolayı ikisinin eserleri daima karşılaştırıldı. Türk şiirinin “Beyaz Kartal”ı Bahaettin Karakoç, 2018’in Ekim ayında aramızdan ayrıldı.

Bu yazının konusu olan “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” kitabını da ilk olarak 2001 yılında yayımladı. Kitaba ismi veren şiirini ise Türk edebiyatında beklemeyi, kavuşmayı, acıyı ve özlemi en güzel anlatan eserlerden biri olarak bizlere bıraktı. Kendine ait anlatımıyla; kendine özgü kelimeleri ve bu kelimeleri bir araya getirirken kullandığı ustalıkla kaleme aldığı bu şiirin her kıtasında ayrı bir hava var, her cümlesinde ayrı bir hüzün gizli.

“Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”

- Reklam Arası -

Şiirine umudu katarak başlayan şair, aslında hepimizin belki arada sırada belki çok uzun seneler belki de ömrümüz boyunca savaştığı bir şeyle savaşıyor: Özlemle… Burada umudun türküsünü söylemesine rağmen ne zaman bu özlemin sona ereceğini kendisi de bilemiyor aslında. Şöyle bir gözümüzü kapattığımızda hepimizin aşina olduğu, öyle ki bazen kime ve neye olduğunu bilmeden hissettiğimiz özlem ve kavuşmanın ardındaki belirsizlik, bu yapıtın geri kalanında olduğu gibi ilk dizelerinde de bizi karşılıyor. Ne olursa olsun kavuşacaklarını kendi de biliyor şair; ancak ne zaman olduğunu bir türlü söyleyemiyor.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”

- Reklam Arası -

Ne olur takvim sorma diye ekliyor dizelerine; yalnızca bana inan, beni bekle, elbet geleceğim. Bir tarih söylemeyi en çok kendisi istiyor aslında. Kuşların sıcak havaya, yağmur damlalarının toprağa ve ayın geceye kavuştuğu gibi o da kavuşmak istiyor. Vazgeçmeyeceğini her fırsatta dile getiriyor. Belli belirsiz de olsa bir zaman  veriyor: “ıhlamurlar çiçek açtığında”.

“Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.”

Bu dizelerde başka bir duygu çıkıyor karşımıza, beklesen de olur beklemesen de diyor şair. Oysaki hepimizin bildiği gibi eğer beklemezse karşısındaki, o zaman asla kavuşamazlar. Hepimiz gibi umutla başladığı sözlerini karamsarlığa sürüklüyor aslında, umursamaz olduğunu iddia ediyor ancak durum bunun tam tersi. Beklenmediğini bilirse aslında asıl o zaman umudun türküsünün sesi kısılacak.

“Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”

Belki de her şiirin, her yazının özünü oluşturur sevda. Sevdadır ki nice şarkılar, türküler söylenmiş, nice şiirler nice kitaplar yazılmış üzerine. Sevdadır ki nice gözyaşı döktürmüştür hepimize. Şairimiz diyor ki sevda duvarını aştım. Sahi bir insan sevda duvarını aştı mı neler olur? Herkesi başka şekilde etkiler bu sevda, mesela kimileri için onu görmek ellerini titreten nefesini kesen bir şeyken kimileri için uzun süre sonra ilk kez nefes alıyormuş gibi hissettirir. Kimileriyse anki dünyada başka hiç kimse kalmamış, kalmasa da umrunda olmazmış gibi yalnızca onu görür, yalnızca onu hisseder. Beyaz Kartal’ımız da sevdanın duvarını aştıktan sonra bırakın dünyayı tüm evreni karşısına alır, başka gezegenlerde de olsa aklında bir tek sevdasıyla yaşar.

“Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”

Birkaç satır evvel, beklesen de olur beklemesen de derken, bu kez yeter ki çağır beni diye yazar. Sen ki bir toprak gibi etrafını çiçeklendirirsin tam oradan çağır beni der. Şiirin belki de en vurucu kısımlarından biri de burada karşımıza çıkar: Sevdasına, “Ey benim alfabemdeki kadîm Elif” diye seslenen Bahaettin Karakoç aslında söylemek istediği çoğu şeyi burada söyler. Alfabemin en eski ve değişmez ilk harfi der, öyle ya o sihirli ilk harf olmadan nasıl okunur alfabe, nasıl yazılır şiirler. Ve eklemeye devam eder; geleceğim, geldiğimde de baharın en güzelini yaşatacağım sana.

“Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”

Takvim sorma, zaman tanı elbet geleceğim diyen şairimiz aslında en başından beri söylüyor ne zaman geleceğini. Ihlamur çiçek açtığı zaman yanında olacağım diyor. Bu şiirin bu denli özel olmasının altındaki hikâye de tam olarak burada yatıyor aslında. Çünkü şairin her bir kelimesini seçerek özlemini, sevdasını anlattığı bu şiiri okuduktan sonra öğreniyoruz ki ıhlamurlar çiçek açmıyor aslında. Ihlamur ağaçları her zaman çiçek vermiyor. Tarihleri hiçbir zaman belli olmuyor. Ağacı yetiştirenler de tıpkı Bahaettin Karakoç gibi, tıpkı bizler gibi bekliyor aslında kavuşmayı ve çiçek açmayı. Belki ıhlamurlar da çiçek açar diyor şair. Belki ben sana gelirim. Belki sen beni beklersin…

 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman şiiri - Bahattin Karakoç

Haberin Devamı

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Haberin Devamı

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

BAHATTİN KARAKOÇ

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır