serburiyek / Ciwan Haco Serburiyek (Live) indir, Ciwan Haco Serburiyek (Live) mp3 indir

Serburiyek

serburiyek

serburiyek

  • kürtçe. bir macera

    ciwan haco nun durî albumunden bir şarkı. ciwan haco nun sesini renkten renge sokmasi ile ayrı bir güzelleştirdigi şarkıdır;

    dîlbera mi runişt
    dîlbera mi rabu
    weke hinek tişt
    jê ve xuya bû
    wê persaki hişt
    bi çav û birû
    axê vemalişt
    u çu min da dû
    nêzikî tenişt
    bûm û min got û
    vî dilê zarû
    go "deng me ke hişt..
    bilezîne zû

    ez û yara şeng
    çûn ber çemekî
    rawestan li teng
    hêşin kemekî
    têde rengareng
    gulen bîhneki
    hebûn. go qeşeng
    ew yara bengi
    be hîs û be deng
    divê mêzeki
    wî marê li çeng
    marê koreki
    ji kemê bi ceng
    mi dê ve berzeki

    ev bergaha ha
    wargehê min e
    tevi mi ji te ra
    bex û mizgîn e
    marî ji kema
    hanê darine
    biku je bila
    êdi nemine

    we gev ev singa
    sor û spi ne
    ji cotikên memka
    ji xwe ri hilîne
    bide ber gezaxwe pe vejîne

    şer e zila i
    ji pey min ve be
    edi bi temami
    evin ne ew e
    ku di ki beyanî
    ma bi çav û dev e
    beng î û ram î
    min ji dil da te
    ser vi meqami
    dilpiritî me
    tu bo min qami
    le çikim nezani
    xişim û xam î

    dilo rebeno
    rebeno dilo
    bi jan û kovan
    bi xem û kulo
    me go "carekî
    biçejîn wilo
    ji evina xweş
    evinê çilo
    anî serê me
    jinê li me şelo
    kir be xetere
    dilor rebeno
    rebeno dilonaşit û nezan
    bi derd û kulo

  • ciwan haco'nun konselerinde açılış parçası olarak söyleyegeldiği parçadır. haco'nun ses performansının en çıplak haliyle sapasağlam durabildiği bu şarkı için; ayrıca "rebeno dılo" kısmını soylendiği vakit perküsyon ile gitarın yakalıyor olduğu uyum ötesi sarmaşdolaşlığa dikkat buyurmadan dinleyeni dövmenin mübah olduğunu da bilmeyen de ölsündür..

  • kanımca ciwan haco'nun en müthiş parçası. bir defa dinlendiğinde kolpa farklılığı aşmış bir altyapıya sahip olduğunu görmek mümkün. hem şarkı sözleri, hem vokal hem de müzikal form olarak. şunu söylemek mümkün: özellikle gitarda yer alan knut reiersrud (bugge wesseltoft, buddy guy, iver klieve gibi adamlarla çalışmışlığı vardır) batılı enstrümanla doğunun en güzel tınılarını çıkarabiliyor. perküsyonda paolo vinnaccia (bugge wesseltoft, eivind aarset, arild andersen ve tabi ki terje rypdal'la çalışmıştır) tam bir harmana imza atarak farklı vurmalıları bir arada yürütmüştür. kadro aynı zamanda norveç cazını, blues'unu kürtçe'ye şahane bir şekilde yedirmişlerdir. vokalde ciwan haco'nun ani çıkışları ve baz-tiz arasındaki yolculuğa çıkması insanı dinlerken bambaşka yerlere götürmek için başlı başına bir sebep. kısaca ciwan'ın zamanında sürekli yer aldığı jam sessions'ların en iyi verimi olup aynı zamanda deneyselliği iliklerimize kadar hissettiren bir parça olması gerçek bir müzik atmosferi oluşturduğu için ayrıca dinlenmeye değerdir.

    sonuç: ciwan haco - serburiyek

  • sözleri kürt şair rojen barnas'a ait olan, bir ciwan haco şaheseri . "dilo rebeno" dediği an insan başka bir evrene geçer. inanılmaz bir havası vardır. sözleri şu şekildedir:

    serbûriyek

    dîlbera m'rûnişt
    dîlbera m'rabû
    weke hinek tişt
    jê ve xuya bû
    wê pirsekê hişt
    bi çav û birû
    axê vemalişt
    û çû. min da dû
    nêzîkî tenişt
    bûm û min got û:
    êdî bes! te kuşt
    vî dilê zarû.
    go: deng meke hişt!
    bilezîne zû.

    ez û yara şeng
    çûn ber çemekî
    rawestan li teng
    hêşîn kemekî
    tê de rengareng
    gulên bihnekî
    hebûn. go qeşeng:
    -ew yara bengî-
    bê hîs û bê deng
    divê mêzekî
    vî marê li çeng
    marêkorekî
    ji kemê bi ceng

    mi d'vê berzekî
    ev bergeha ha
    wargehê min e
    tevî mi j'te ra
    bexş û mizgîn e
    marî ji kema
    hanê derîne
    bikuje bila
    êdî nemîne
    wê gav ev sînga
    sor û sipî ne
    ji cotikên memka
    ji xwe r' hilîne
    bide ber geza
    xwe pê vejîne.

    heke ne we be,
    şerm e zilam î
    ji pey min vebe
    êdî b' temamî
    evîn ne ew e
    ku d'kî beyanî
    ma b' çav û dev e
    bengî û ramî?
    min jî dil da te
    ser vî meqamî
    dilperitî me,
    tu bo min qam î
    lê çi b'kim nezan
    xişîm û xam î.

    dilo rebeno
    rebeno dilo
    bi jan û kovan
    bi xem û kulo
    me go carekê
    biçêjin wilo
    ji evîna xweş
    evînê çilo
    anî serê me,
    jînê l' me şêlo
    kir bi xetere.
    dilo rebeno,
    rebeno dilo!
    naşît û nezan,
    bi derd û kulo!

    rojen barnas, li bendava spêde, şi'r, nûdem

    edit: şiir eklendi.

  • şimdi ne söylesem az kalacak bunun için. öyle birşey işte.

  • sakin bir ortamda dinlendiğinde egzantrik bir film izlemiş gibi olursunuz. bu parçada deneyselliği müziğin her notasına kadar hissedersiniz.

  • gün boyunca ezberimde olan bir dörtlüğünü bağıra çağıra okuduğum ciwan haco'nun tarihli "duri" albümünde yer alan 'serburiyek', üstadın şiiri okuyuşunda sesinin iniş çıkışları, tını ve tonlamaları, arkada sesle birlikte yükselen enstrümanlarıyla vs tam bir müzik şöleni dinleyicilere bir ziyafettir. buyrunuz!

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

ciwan haco nun duri albümünde bulunan şarkı. ayrıca kürtçe anlamı maceradır.
sözleri;

dîlbera mi runişt
dîlbera mi rabu
weke hinek tişt
jê ve xuya bû
wê persaki hişt
bi çav û birû
axê vemalişt
u çu min da dû
nêzikî tenişt
bûm û min got û
vî dilê zarû
go "deng me ke hişt..
bilezîne zû

ez û yara şeng
çûn ber çemekî
rawestan li teng
hêşin kemekî
têde rengareng
gulen bîhneki
hebûn. go qeşeng
ew yara bengi
be hîs û be deng
divê mêzeki
wî marê li çeng
marê koreki
ji kemê bi ceng
mi dê ve berzeki

ev bergaha ha
wargehê min e
tevi mi ji te ra
bex û mizgîn e
marî ji kema
hanê darine
biku je bila
êdi nemine

we gev ev singa
sor û spi ne
ji cotikên memka
ji xwe ri hilîne
bide ber gezaxwe pe vejîne

şer e zila i
ji pey min ve be
edi bi temami
evin ne ew e
ku di ki beyanî
ma bi çav û dev e
beng î û ram î
min ji dil da te
ser vi meqami
dilpiritî me
tu bo min qami
le çikim nezani
xişim û xam î

dilo rebeno
rebeno dilo
bi jan û kovan
bi xem û kulo
me go "carekî
biçejîn wilo
ji evina xweş
evinê çilo
anî serê me
jinê li me şelo
kir be xetere
dilor rebeno
rebeno dilonaşit û nezan
bi derd û kulo.. **

___o

Ciwan Haco’yu Yazmanın Zorluğu

Yıl içinde beni hemen hemen dört beş defa, Ciwan Haco ile ilgili bir şeyler yazma isteği yoklar. Nereden başlasam? Neler yazsam? Diye düşünürken sürekli (bu klişe söyleyişin içini tam olarak dolduracak bir sıklıkta) Ciwan Haco dinlediğimiz üniversite yıllarına giderken buluyorum kendimi.
Öğrenci evlerinin perde niyetine kullanılan dantelli; kirli güneşlikleri, (Ciwan’ın elinde bağlama, arkasında dekora perdeyle ilk arz-ı endam ettiği görüntülerin geçtiği yer -belki bilinen en eski amatör videosu- bir öğrenci evini fazlasıyla andırır) kaçak su ısıtıcıları, her köşede on yirmi kitaptan müteşekkil küçük kitaplıklar ve onlar kadar evden/evimizden biri haline gelmiş üst üste dizilen Ciwan Haco kasetleri; bir de vaktinde ödenmeyen kiralar… Tüm bunlar Ciwan Haco üzerine yazmaktansa o anların içine gömülmeme sebep olur ve ben yazmayı tasarladığım yazıyı yazamamış oluyorum.

Ciwan Haco üzerine yazma arzusu uyandıran şeyler ile bu arzunun hemen berisinde biten ve yazma isteğimi iptal eden şeyler, tuhaf bir biçimde birbirine benziyor ya da hızlıca birbirinin yerini alabiliyor. Bunlar, Haco’dan geriye kalan hüznü dile getirmek ile bu hüznü kendine saklamak, onun yarattığı özel alana not düşmek ile bu alanın içine kapanıp susmak, arasında bir gidiş ve dönüşe sahiptir. Başka bir ifadeyle, konuşacaklarımızın tümünün susacaklarımızla aynı olması gibi birbirinden el alan türden duygu ve düşünceler.  Bir döneme, bir kuşağa mal olmuş Ciwan Haco’nun içinden bana ait olan Ciwan Haco’yu tutup çıkarmanın, müziğinin etki sahasını betimlemenin pek de olanaklı olmayacağı fikri, yazma güdüsüne baskın çıkıyor. Zira Ciwan Haco kendi çağdaşı müzisyenlerden farklı olarak bir kuşağın (belki iki demek daha doğru olacak) ortak muhayyilesinde hem kolektif hem de şahsi hikâyesinde güçlü etkiler yaratmış bir sanatçı. İki duygu dünyası (kolektif ve bireysel)  arasındaki benzerlik ve farkın iç içe geçmesi,  aradaki kenar çizgilerinin onun müziğiyle soluklaşması Ciwan  üzerine yazma zorluğunun başka bir boyutu. Yukarıda belirttiğim gibi  yazmayı erteleyen, ikinci plana atan bu etmenler aynı zamanda onun üzerine yazmayı çekici kılan şeyler. 

Ciwan Haco imgesi ve müziği üzerine konuşmanın, onu dinlemenin hem sevecen hem hüzünlü, hem kolektif hem de şahsi hazlar veren mümbit bir yönü var. Bu yüzden herkesin bir ortak; bir de kendine has Ciwan’ı var demekte beis görmüyorum. Tıpkı bir dönem, (doksanlar ve iki binlerin başı)  üniversiteli gençlerin ikili hayatları olduğu gibi. Bir ayağı bireysel, kentsel ve üniversal alanda iken öteki ayağı kırsal, kolektif ve ulusal alanda kalan gençlerin yaşadığı yılların ruhuna denk gelen bir mirasa sahip Ciwan. Sanırım, eşit olmayan eğitim koşullarından geçerek yoğun bireysel çabalarla köy ve kasabalardan gelip kendilerini üniversitenin, modernleşmenin ve “kendini bulmanın” kapısına atabilmeyi başaran her Kürt gencinin yaşadığı o derin ikileme, müziği aracılığıyla en iyi eşlik eden kişi yine Ciwan Haco idi. Geçmişine sadık kalmanın sorumluluğu ve yenidünyalara açılmanın heyecanına eşit düzeyde eşlik eden Ciwan, belki de bu yüzden doksanlardan iki binler başına kadar okumuş Kürt gençliğinin ikonu olmuştur.

Ciwan Haco İmgesine Giriş Yolları

Son kırk yıldır Kürt müziğinde ulusal saikler, politik duruş, aşk ve sevi talepleri gibi konular yan yana, iç içe geçerek işlenmiştir. Elbette bu durumun tarihi, özgül örnekler üzerinden daha gerilere götürülebilir. Kürtçe şarkıların güftelerinde ulusun yaşadığı acı ve keder, Kürt halkının sosyal, kültürel ve siyasal talepleri, çoğu kez mecaz ve metaforların etkin kullanımıyla birçok ortak motif, simge ve gösterge üzerinden ifade edilegelmiştir. Sözgelimi Kürtçe müzikte Kurdistan, kelimesi çok rahat Gulistan’a (gül bahçesi) dönüşür yine “gül” ve “yar” kelimesi hem sevgili hem de vatanın kendisi için bir arzu motifi olarak işlenir.  Güftesi şair Qedrican’a bestesi Civan’a ait Gula Sor şarkısı yukarıdaki duruma örnek olacak şarkılardan sadece biridir. Elbette bu yazıda Kürt müziğinin semiyotik ya da müzikal bir incelemesini yapma niyetinde değilim üstelik bu alanda hiç de yetkin değilim. Yazı boyunca bu harici alanlar üzerine yapılan birtakım genel geçer değerlendirmeler Ciwan’a giden yolu daha berraklaştırma ve kendi kuşağım için Ciwan Haco’nun imgesini anlaşılır kılma niyetinden öte bir amaç taşımadığını söylemek isterim. Harici parantezlerin, zaruri referansların bir Kürt sanatçı imgesinin dinleyicisiyle doğrudan kurduğu münasebetin nasıl da kolektif bir kisvesinin olduğu, şahsi ve kolektif olanın birbirinin libaslarını ne kadar rahat giyindikleri ve bunları ayrıştırmanın ne kadar zor olduğuna örnek olması hasebiyle kayda değer şeyler olduğunu düşünüyorum.

Ciwan’a dair bir yazıya en az üç yoldan girilebileceğini ve üç duraktan malzeme alınabileceğini yukarıda belirtmiştim. Birincisi neredeyse tüm Kürt müzisyenleri için geçerli ve ana yol olan toplumsal, siyasal yol, birinci yola paralel ve en az onun kadar işlek ama daha örtük; ürkek ikinci yol ise aşk ve sevgi temalıdır.  Üçüncü yol, Ciwan’ın asıl farklılığını ve etki dünyasını gösterir; başka bir deyişle kontrpuanını bu duraktan alır. Bu, modern kent yaşamının kıyısında kendini bulan, yeniden tanımlamak ve yaratmak isteyen Kürt özneye eşlik edebilecek duygu dünyasının nüvelerinin işlendiği yoldur. Bu üçüncü yol, etkisini Ciwan’ın şarkı sözlerinden çok onun şahsi imgesi ve müzik icrasından; yani caz, bleus, rock ve pop gibi modern türlerden alır.  Bu yol ya da duraklar, Kürt müzisyenlerin çoğunun uğradığı veya uğramak zorunda kaldığı safhalar, hatta onlar için hareket noktaları olarak ele alınabilir.

Bu yazıda en çok üzerinde konaklamak istediğim durak, Ciwan’a artı değer katan,  onun kontrpuanı olan ve bir dönem eğitimli Kürt gençlerinin onunla ciddi bir rabıta kurmasını sağlayan üçüncü duraktır. Ciwan’ın şarkılarının tematik incelemesi göz önünde bulundurulursa bu duraktan modern yaşama dair nüvelerin devşirileceği şarkılar ve sözler, diğerlerine oranla nicelik olarak daha düşüktür (Misal, Ciwan’da sevgili motifi hala geleneksel arşivden beslenen “Berivan”dır).  Ama bu durak, Ciwan’ın müzikte kullandığı modern enstrümanlarla çizmiş olduğu rol model, şarkı söyleme şeklinden, yaşamı ve giyimiyle diğer duraklara baskın çıkan bir duraktır. Bu yüzden Ciwan son derece ulusal ve toplumsal bir bakış üzerine söylenmiş geleneksel bir jargona sahip şarkılarına rağmen politize olmuş geleneksel Kürt müzik dinleyicileri üzerinde güçlü bir etki uyandırmadığı gibi onlar tarafından pek de kabul görmemiştir. Ciwan Haco’nun müzik serüveninde nicelik olarak düşük kent müziği nüveleri, nitelik olarak onu öne çıkaran ve asıl imgesini oluşturan yönü  olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu sebeple Ciwan’ın  müziğinin bir kent müziği kendisinin de bir kent ozanı olup olmamasından  öte bakiyesinin bu türden bir temsile  olanak veren yapısına odaklanmak daha sağlıklı olacağı kanısındayım.

Bir Kuşağın Duygu Dünyasının Panoraması

Köyden ya da kasabadan kente okumaya gelen Kürt gençleri, kendilerini geleneksel; politik bir mirasla geçmiş, şimdi ve gelecek arasında zorlu bir kavşakta bulurlardı. En azından kendi kuşağımın bütün düşünsel ve yaşam pratiğinde bunu açık bir şekilde görmek mümkündü. Kürt olmasından mütevellit, kente okumaya gelen özneden -geçmişe vefa duyma ve tarihin kendisine bıraktığı görev duygusuyla- siyasal bir mücadeleye, derneğe veya çalışmaya dâhil olması bekleniyordu. Kabaca, devrimci ya da daha “kürdi” bir jargonla “yurtsever”  diye tanımlanan bu gençlerin kendine ait söylemleri, ritüelleri, düşünme algoritmaları, giyimleri vardı. Modern çağda birey olarak kendini bulmanın mekânı olarak görülen üniversitede yahut kentte, yeni bir yaşamın kıyısında olan gençlerin geçmişle; özellikle de tarihle, ciddi bir rabıtaları, daha doğrusu tarihten ve gelenekten getirdikleri bir yükleri mevcuttu. Bu yükün karşılığı olan sanatsal üretim, daha çok stranların, şarkıların içinde devinerek bireye geçmişin, sadakatin, vefanın sesi olarak yön veriyordu. Ama kentin ve üniversitenin ona sunmak istediği ya da onun bulmayı umduğu daha modern bir yaşam da hemen yanı başlarında duruyordu. Modern yaşama dair nüveler Kürtlerin hem yaşamlarında hem de sanatsal üretimlerinde oldukça azdı. Kent yaşamının kılık kıyafetten, ilişki tarzlarına kadar arzu vaat eden tarafıyla ilişki kurmaya gönül veren gençler, sandıklarında muhafaza edilmiş ata bilgisiyle geldikleri kentte, bavullarına yeni şeyler ekleyerek dönmek durumunda kalıyorlardı. Bu durum -kültürel ve maddi göstergelerden mütevellit- malzemelerin, bagajlarında yan yana durmasına ve iki ayrı dünyanın sentezlenmesini gönülden arzu etseler de bazen ciddi bir kafa karışıklığına, dolayısıyla çatışmalara neden oluyordu. Farklı coğrafyalarda ve farklı zamanlarda benzerlerinin çokça yaşandığını bildiğimiz bu durumda kişi, söz konusu iki dünya arasında bir mutabakat sağlamak zorunda kalabiliyordu. Kürt gençlerinin tesis etmekle karşı karşıya kaldığı bu zorlu mutabakatın köprüsü/ana yolu ulusal talepler ve şahsi arzular da tali yolları oluşturuyordu.  Kendilerine miras bırakılan “hayat bilgisiyle” arzularının peşinden giderek elde etmeyi umdukları yeni yaşam arasında kalmanın yarattığı gerilimde, ellerinden tutacak ve arada kalmışlıklarına ışık düşürecek ya da bireyselliklerine gölge düşüren perdeyi [1]açıp, yırtıp atacak bir şeylere ihtiyaç duyuyorlardı.[2] Elbette böylesi bir modeli başka kültür, kimlik sahalarında görüyor ve biliyorlardı. Ama bu konuda zayıf bir bakiyeye sahip Kürt coğrafyasında Kürt kimliğini taşıyan birinin olması, olma ihtimali bile büyük bir heyecan ve teveccüh yaratabilecekti. Bu gençler, vefasızlık edip geçmişe sırtlarını dönmeden aynı zamanda genç birer eylemci misyonuyla kendilerini yeniden var etme çabası içindeydiler çünkü. Bu niyetle elde ettikleri deneyimler ile geride bıraktıkları yaşanmışlıklar arasında sıkışıp yaralanmadan kaygılarını avutacak bir insana, müziğe ya da sese hayranlık duymak, onlar için yaşamın her alanında tutunacak birer dal özelliğindeydi.

Ciwan’ın kendine has vurgu ve tonlamayla kullandığı sesi,  müziği, imgesi tam da bu iki alan arasında boy veren, görünür olan yaşam biçimine ve kendilik arayışına bir model, manevi bir sermaye sunuyordu. Hem ulusal olanı ifade etmekten beri durmayan hem sevi alanına cüretle yaklaşan (Serburiyek, SibabSiba, Canê, Hey Dilberê)  hem de bu iki dünya arasında boy veren hayallerin, hüznün elinden tutacak modern bir repertuara sahipti Ciwan’ın külliyatı. Böylece farklı müzik türleri arasında beceriyle dolaşan, Kürtçe için yeni olanı denemekten çekinmeyen renkli ve zengin yapısıyla Ciwan’ın müziği, dinleyicileri nezdinde sevilmekten öte bir ruh yatıştırıcı, bir düşünme supabı, bir avunma ve sığınma alanı yaratıyordu. Geleneksel Kürt müziğinin saz, kaval, erbane, bağlama gibi enstrümanlarla icra edildiği bilinmektedir. Ciwan’ın bu enstrümanların yanı sıra elektro ya da akustik gitar, saksafon, bateri gibi enstrümanları son derece başarıyla kullanması, tematik olarak eskiyi andırsa da her şarkının bestesini caz, blues ve rock gibi türlerde icra etmesi; bunun yanında, giyimi saçı ve tavrıyla kentli bir imaj çizmesi, şahsi arzuları gıdıklayan serbest ve rahat konuşması onu, yeni bir insan olmanın kavşağındaki gençler için biçilmiş bir kaftan yapıyordu.[3] Öyle ki Ciwan’ın ismi ve soy ismi bile bu ikiliğe, bu arafta kalma haline denk düşecek bir tıynetteydi. Kürtçede genç anlamına gelen ve gençliğe dair tüm çağrışımları yaratabilecek bir fonetiğe sahip olan “Ciwan”  kelimesi ile Kürtlerde adet olduğu üzere atasıyla ya da aşiretiyle bilinmeyi imleyen ve Ciwan’ın kendi ailesinden miras kalan “Haco” soyadı, söz konusu durumun kusursuz bir amblemi gibiydi.

Yaşamdaki  bireysel ve kolektif düşünce dünyasının arasındaki kalın kenar çizgiler.  Ciwan’ın sesi ve yenilikçi müzik icrasıyla usulca siliniyor, dinleyici belli bir duraktan (dünyadan)  diğerine geçerken her an sağa sola bakmaktan, suçluluk duyup kendini kötü hissetmekten kurtulmuş oluyordu. Üstelik Ciwan tüm bunları yaparken Kürt olmanın buna engel olmadığını hem Kürt hem kentli olabilmenin ya da kalabilmenin imkânına işaret ediyor; varlığıyla, duruşuyla, kendinden emin gür net ses tonuyla bunun altını şevkle çiziyordu.[4]  Ciwan’ın bu mükellef imgesine özdeş ruh hali içinde olan bizler; yani hep son durakta gözü olanlar, oraya varmanın biletinin, her iki durakta durmanın gönül rahatlığıyla yolcu almayı, binenlere yer vermeyi veya ayakta beklemeyi içerdiğini idrak etmiştik. Bu yüzden toplu taşıma araçlarında hep yer verdik; ayağa kalkıp tavandaki tutamaçları kavrayarak muhabbet edip gülmeyi becerebildik. Yorgunluk ve bu diğerkâmlığın karşılığı, son durakta karışmayı umduğumuz; bize ait rahat bir yaşam, mutluluk vaat eden bir sevgili veya kendimizi kendimiz olarak yaşayabilmek ihtimaliydi.

Nazımdan Nesre, koşuktan diyaloga

Ciwan’ın bir neslin, bir sürecin ruhuna denk düşen külliyatına sadece yukarıda sayılan etmenler üzerinden el almak haksızlık olacaktır. Onun müziğinin Kürt müziğine hâkim olan nazımdan, dengbêjlikle son bulan nesre geçmenin[5] gayretkeş bir öncülü ve başarılı bir icrası olarak görebileceği kanısındayım. Şarkı güftelerinin nesir, manzum şiir ve hikâyelerden beslenmesi, meramın konuşma ve gündelik diyaloglarla verilmesi kent müziğinin önemli unsurlarından biri olduğu bilinir. Kent Ozanı kavramı birçok açıdan. Ciwan için uygun bir kavram olmasa da kent yaşamı formlarının onda bulunduğunu söylemek lazım. Dolayısıyla Ciwan sadece kent müziğinin eşlikçileri olan enstrümanlarla dinleyicisini yakalamadı aynı zamanda şarkılarını nesre yani “gündelik hayatın kendisine” yaklaştırıp, geleneksel müziğin birtakım mazmunlar, ortak motifler ve yine kolektif mecazlar üzerine inşa edilmiş güftelerinin formunu bozarak Kürt müziğine bir yenilik getirdi. Üstelik bunu yaparken nazım türünün ahengini yeni söyleşine taşımayı da çok iyi bildi. Örneğin Mehmet Uzun’un epik/düzyazı şiiri Ciwan’ın batılı eğitimden geçerek incelen müzik becerisi, özgün, vurgu ve tonlaması, kendi içinde tutarlı atonal icralarıyla çok başarılı bir şekilde icra edilmiş ve nazıma içkin olan ahengi  nesre taşımayı bilmiştir. Şarkı girişlerindeki uzun introlar -bu introlar kendi şarkı ve müzik türüne bir tür hazırlık, bir nevi zorunlu intibak süreci gibi gelmiştir bana- diyalog ve konuşmaya dayalı çoğunlukla modern Kürt şiirinden beslenen besteleri[6] (Sisêgule, Destana Egideki, Serburiyek, Girtiyê Azadiyê, Bilura Min) bilindik bir kalıbın içinde seslenmektense doğrudan konuşmanın, kendi adına söz almanın vaktinin geldiğini imler gibiydi. Belli ifade kalıplarının içinde konuşan ve oradan kültürel ve siyasal mirası aktaran geleneksel söyleme alternatif daha serbest ve daha zengin şahsi bir repertuvar geliştirdi böylece.  Yeni bir hayatın kisvesine bürünmeye cüret eden üniversiteli gençlerin aileleriyle yaşadığı sorunlarda “çok konuşuyor” “ne biçim konuşuyor” türünden sitemleriyle gençleri yoldan/geleneğin tradisyonundan çıktıklarını imleyen soru ve suçlamalarıyla Ciwan’ın müziğinin benzer bir açılımın içine girmesinin denk gelmesi dinleyici ile Ciwan’ı derinden buluşturan bir başka etmendi. Bir kuşak, Ciwan’ın nazımın güçlü kalıpları dışında kalan tali duyguların, yeni arzuların, ürkek savrulmaların, kafiyeye gelemeyen arayışların kendine yer bulduğu nesirle/diyalogla (Ciwan’ın şarkılarından birinin ismi Diyalog’tur) bir rahatlama yaşamış, bu imkânı ona bahşeden yegâne örneğe, kişiye büyük bir hayranlık beslemişti. Ezcümle öğrencilik hayatımızın her anına eşlik eden bu müziğe duyduğumuz yoğun ilgi ve muhabbetin altında yatan temel etmenin bu olduğunu düşünüyorum.

Günümüz Müzik Dinleyicisi ve Ciwan Haco

Bazı sanatçılar, talihsiz bir yazgıyla sınanır. Örneğin, bir dönem, bir kuşak tarafından büyük hayranlıkla sevilen, sayılan, yaşamlarına buyur edilen bir sanatçı, sonraki kuşaklar için pek bir şey ifade etmeyebilir ve hızla eskimeye yüz tutabilir. Yeni kuşakların nezdinde Ciwan’ın müziğinin ne ifade ettiğini, onlar tarafından ne kadar dinlendiğini kestirmek zordur; ancak, sadık dinleyicilerin hâlâ nostaljik bir haleyle Ciwan’ı takip ederek, onun eski parçalarını dinlediğini söylemek mümkündür. Ciwan gibi her albümde farklı tarzları deneyen ve kendini sürekli yenileyen birinin bu talihsiz kaderin ağından kurtulacağını söylemek, erken ve iyimser bir tahmin olur. Ciwan’ı bir kuşak için vazgeçilmez yapan şeylerin çoğunun hükmünün kalmadığı bir zamanda olduğumuzu hatırlatmak gerekir. Yüzeysel bir bakışla, Dengbêjlerin hızla unutulacağını düşünmek akla daha yatkın iken, tuhaf bir biçimde, bugün Şakiro özelinde dengbêjlik, Kürt müziği dinleyicilerinden en çok teveccüh gören “müzik türü” olmaya devam ediyor.

Ciwan’ın yeni kuşaklara ulaşmak adına yaptığı son dört beş albüm, eski dinleyicilerini tatmin etmediği gibi yeni kuşakları da ele geçirmeye yetmedi denilebilir. Bu çıkarımı, dört beş albümden sonra yapmak biraz zaman kaybı olsa da Ciwan’ın son günlerde yeni şarkılarını tekrar icra etmeye/coverlamaya başlaması, onun da benzeri bir çıkarımda bulunduğunu gösterir. Yukarıda durak diye belirlenen üçlü kategorinin üçüncü durağına neredeyse hiç uğramamış ve ismi sürekli bir dikotomi içinde Ciwan’la anılmış olan Şivan Perwer’in de hızla geri çekilen ve artık az dinlenen müzisyenler arasında olduğu söylenebilir. Bu durumun, değişen koşullarla birlikte gelişen yeni müzik anlayışı ve görselliğe ya da fenomenliğe dayalı müzisyen imgesinin doğuşuyla alakalı olduğunu belirtmek gerekir.

Günümüzde, Ciwan Haco’nun dinleyici sayısının ne kadar olduğu ya da kitlesinin kimlerden oluştuğu bir tarafa bırakılacak olunursa onun belli bir kuşağın hafızasında yer alan anılar, sevdalar, yalnızlıklar, hayal ve hayal kırıklıklarının en orta yerinde olduğu ve bu kuşağın temsilcilerini, nostaljinin sert kabuğunun üstüne geçirilen hüznün ince perdesiyle hâlâ sarıp sarmaladığı rahatlıkla söylenebilir.

Menziline Ulaşamamış Yatırım

Başlı başına bir yazı konusu olsa da son olarak, Kürt sanatçıların çoğunda ve Ciwan özelinde çok talihsiz bir durumdan bahsetmek gerekir. Yıllardır Kürt müzik camiasında politik koşullardan dolayı kendi kitleleriyle çok az bir araya gelmiş; birbirlerine doğru akan enerjileri, sınırlar ve yasaklarla sürekli kesilmiş ve karşılıklı duyguları bu engellere çarpıp yine kendilerine dönerek düğümlenmiş olan bir dinleyici ve müzisyen ilişkisi var. Yıllarca birikmiş bu enerjinin bendini yıkıp Ciwan’la sadık dinleyicisinin buluştuğu ilk konser,  yılında Ciwan’ın Batman’da verdiği büyük konserdi. Biz Ciwan hayranları olarak Ciwan Haco konserine, üç ayda bir aldığımız burs paralarımızın hepsini, hiç düşünmeden yatırıp, Batman’ın yolunu tutmuştuk. Batman’a vardıktan sonra yerimizi aldığımız konser alanında beklerken sahnedeki kişilerin uzun ve berbat beylik-politik konuşmalarından dolayı Ciwan’ın sahneye çıkış saatinin ertelendiğini gördükçe, yıllardır sahibine ulaşamayan yorgun enerjimiz, bizi büyük bir sıkıntıya sürüklemişti. Nihayet Ciwan sahneye çıktığında kendisi için Kürdistan'ın dört bir tarafından gelen büyük kitleyi görünce şaşakalmıştı. Bakışlarından, “beni bu kadar sevdiğinizi, beni bu kadar kişinin dinlediğini bilmiyordum”  gibi cümleler okunabiliyordu. Bu şaşkınlık hali, uzun süre tutukluk yaşamasına neden olmuştu (Konser sonrası çıkan Welatêmin şarkısının sözleri, aşağı yukarı bu ânın duyguları üzerine yazılmıştı). Onu öyle kesik, tutuk ve coşkunun altında ezilen zayıf performansıyla sahnede görünce duygularımıza hâkim olamamıştık. Bu geç kalmış buluşma yıllardır ertelenen vuslatın gölgesinde gerçekleştiği için Ciwan’ın performansına takılacak bir zaman değildi ve biz o gün, işin bu tarafında hiç değildik.

Ciwan’ın konserden bir yıl önce çıkardığı enerjik pop albümü Na Na’yı bir şekilde benimsemiş olsak da sonrasında çıkan albümleriyle bağ kurmamız kolay olmamıştı. Rojava Kürdistan'ından çıkıp İsveç’e taşınmış ve albümleri, yıllarca el altından satılmış -Benim edindiğim ilk Ciwan Haco albümü beyaz kapaklı Arapça harflerin yazılı olduğu Rojava’dan gelen bir albümdü- bir sanatçının en üretken döneminin son demlerinde olduğunu o gün yine fark edememiştik. Bir sanatçının ancak sanat yolculuğunun son durağında dinleyici kitlesiyle buluşması, tuhaf ve acıklı bir yazgı olsa gerek. Muhtemelen bu durum, bizim kadar onun içinde de ukde olarak kalmış, onu da bizim gibi eksik, kırık dökük bir vuslatın pençesine bırakmıştır.

Bir Ciwan kaldı bizde, bizden içeri

Bu yazının Ciwan’ın kronolojisine hacet duymadan, birtakım maddi bilgileri kıstas almadan doğrudan onunla kurulan ilişkinin mahiyeti ve bendeki/bizdeki imgesi üzerine yazılmış şahsi bir metin olarak okunmasını dilerim.  Elbette Ciwan birçok farklı yerden, birçok farklı bağlamdan ela alınıp irdelenmeyi fazlasıyla hak eden bir sanatçıdır. Bizler ona olan tutkumuzu, çok geçmeden tutuculuğa dönüştürmüş; onu ancak son albümleriyle keşfetmişlerin onu bildiklerine dair “havalarına” esefle bakmış kişileriz. Bir tutkunun tutucu bir anıya oradan da bir ifade ve konuşma tutukluğuna dönüşmesinin sağlıklı ya da nesnel olup olmamasına bakmadan, buna kulak asmadan hakkıyla gerçekleşmemiş bir vuslatın bu saatten sonra da gerçekleşmeyeceği kabulüyle yazıyorum. Arzunun öznesini kaybetmesinden öte, özneye yardım yataklık eden mekânların, zamanların, auranın çoktan dağılmışlığı böyle bir şeye müsaade etmezdi zaten. Onun şarkılarıyla kendine ait özel dünyanın içine çekilmiş, onu sevmeyi kendini bulmanın bir göstergesi gibi taşımış dinleyicilerin, geç kalmış veya buluşma imkânı bulamamış bir konuşmayı yapmaktansa susup onun şarkılarını dinlemek isteyeceklerini tahmin edebiliyorum. Birini çok sevmekten, onun imgesine uzun yıllar yatırım yapmaktan mütevellit bir araya gelmenin -hele gecikmiş bir buluşmanın-  konuşmanın her zaman parlak bir fikir olmayacağı kanısındayım. Bu yüzden o yaşarken gidip onu görmeyi, oturup onunla konuşmayı yeğlemiyor; konuşulamamış veya dile gelmemiş her şey adına, sonsuza dek bu imkânın kapısını kapatmayı tercih ediyorum.

Yazıya son verirken yazının başında taşıdığım kaygıların hala geçerli olduğunu yine belirtip anlatılamayacak olandan ancak bir iki demet derebildiğimi görüyorum. Belki yapılacak en iyi şey bir “Sira Sibe”, bir “Yadê” yahut bir “Bilûramin” parçasını açıp dinlemek ve sizlere eşlik etmesini dilemek olacaktır.

Yazı için bana cesaret ve şevk veren yazıyı okuyup görüş ve önerileriyle zenginleştirip katkıda bulunan Ramazan Kaya, Adnan Yağız, Nurdan Şarman, Hasan Bayam, Abdurrahman Kıran’a teşekkür ediyorum.


Dipnotlar
[1] Serhildan albümde geçen sözlerinin Qedrican’a ait olduğu Perde adında Ciwan’ın bahsettiğimiz bireysel olan yönelişin küçük çaplı bir manifestosu sayılacak bir bestesi vardır. Perde eski dost ve düşüncelerden kurtulmanın bu ağır mirasın köhnemiş taraflarını yırtıp atmanın hikâyesini anlatır. Ve taze(yeni)  bir insan olmanın cüreti üzerine söylenmiş en iddialı nesir parçalarında biridir.
[2] Ulusal, sevi, bireysel (modern) duygu dünyasının bir arada-lığına, bu dünyaları mezcetme çabasının karşılıklarından birisi de Kürdistan’ın üniversite sahibi kentlerinde -sonrasında daha küçük yerleşim yerlerinde- açılan ve genellikle “şark köşesi” diye tabir edilen bir dekorla düzenlenmiş kafelerde görmek mümkündü. Bu kafelerde birer dekor malzemesi olarak geçmişe (eski kilim ve halılar, gaz yağı lambası, saban, orak, buğday başakları), şimdiye (bazı film afişleri, oyuncuların posterleri, ufak kitaplıklar)  ait göstergeler bir arada tutulurdu. Bu üç başlı duygu topografyasının simgelerinin, hafızası geçmişte, bedeni şimdide, gözü gelecekte olan bir öznenin ruh dünyansın bir tezahürü olarak görmek mümkündür.
[3] Sözkonusu bu metni Ciwan’ı çok seven ve iyi birer dinleyicisi olan dostlarıma gönderdiğimde benzer yorumlar aldım. Buraya onlardan birinin şu cümlelerini aktarmaktan bir beis görmüyorum. “Ya dengbêj ya kravatlı düğün sanatçı modeline alışmış Kuzey Kurdistan Kürtleri belki ilk defa eşi güzle bir Fin’li olan haz maddeleriyle iltisakı   bulunan, bohem ve “serseri sanatçı” modeliyle afalladık. Bu yönüyle içimizdeki serseriye de bir nebze olsun hayat verdi.” İlk elden doğrudan Ciwan’a dair duygularını bu şekilde ifade edilmesi önemli ve isabetli bulduğumu söylemeliyim.
[4] Ciwan ile ilgili birçok konuda müstakil yazılar yazılabileceğini hatırlama gereği hissediyorum. Bu hatırlatmayı biraz da onun imgesini burada bir yazıyla bir bütün olarak ele almak imkânından yoksun olduğumdan yapıyorum. Bu müstakil konulardan birisi de Ciwan’ın müziğine ilginç estetik bir değer ve incelik katan ve çoğunlukla erotik bir tınıya sahip ses tonu ve Kürtçesindeki Tori ağzı  olduğu kanısındayım. Ses, fonetik ve bunun etki alanı bir inceleme yazısında Ciwan’ın Tori ağzının şarkılarıyla nasıl da ayrılmaz bir bütün olduğu rahatlıkla görülebilir, seslerdeki “a” harflerinin yoğun kullanımı ve varlığı bile başlı başına estetik hazın devşirilebileceği bir alan olduğunu söylemek aşırı bir yorum olmayacaktır bana kalırsa
[5]Dengbejlik müziğinde nesir kadar nazım da hâkimdir. Ama bu müzik türündeki nesrin yine belli kalıp ifadeler, ortak eğretilemeler üzerinden inşa edildiği için Ciwan’ın nesirle kurduğu ilişkiye içerikten çok biçim yönünde bir benzediğini söylemek gerek. Elbette Ciwan’ın bu gelenekten beslendiğini özellikle seafoodplus.info Cizrewi’nin müziğiyle rabıtalı olduğunu da belirtmek gerekir. 
[6] Ciwan Haco kariyerin başından sonuna dek modern Kürt şiirinden en çok, en efektif şekilde beslenmiş bir sanatçıdır. Qedrican, Goran Haco, Cegerxwin, Rojen Barnas ilk akla gelenlerden. Kendisi gibi Kurdistan dışında yaşayan Rojen Barans’ın şiiri, şiirsel edasının Ciwan Haco müziğinde ciddi pozitif modern  etkileri olduğunu söylemek lazım. 

Çevirmek istediğiniz Cümleyi yazınız. (Maksimum karakter: )

seafoodplus.info

nest...

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.