yüz soyulmasına bitkisel çözüm / Dr. Berkant Oman / CİLT KURULUĞU VE GENÇLİK AŞISI

Yüz Soyulmasına Bitkisel Çözüm

yüz soyulmasına bitkisel çözüm

CİLT KURULUĞU VE GENÇLİK AŞISI

Cildinizi Dr’unuza emanet edin çünkü vücudumuzun en büyük organı derimizdir!

 

Cilt Kuruluğu,  Cilt Bakımı ve Gençlik Aşısı 

Derimiz vücudumuzun en büyük  ve bizi sosyal hayata bağlayan en değerli organıdır.

Genetik faktörlerle birlikte doğru yaşam şekli ve ürün kullanımı da cildimizin sağlığını koruma da oldukça önemlidir.

Cilt kuruduğunda susuz kalmış toprağa benzer. Kuruyan cilt gerilme, pul pul soyulmalar, kepeklenmeler, çatlamalar ve kaşıntı gözlenir.

"Piyasada bulunan çok çeşitli nemlendirici ve kozmetik ürünleri denemenize rağmen cilt kuruluğundan kurtulamıyorsanız mutlaka doktorlarınızın önerisine kulak vermelisiniz" diyen Dolphinmed Sağlık Polikliniği Dermatoloji Uzmanı Dr. Berkant Oman " Rastgele kremler seçmek yerine bir uzman doktorun önerisiyle deri tipinize ve şikayetlerinize uygun nemlendiriciler kullanmalısınız" uyarısında bulunuyor.

Doğru yaşam şekli denildiğinde cilt kuruluğuna neden olan faktörlerden korunmak oldukça önem kazanmaktadır. Örneğin; çok sıcak olmayan kısa banyolar yapmak, kese ve lif alışkanlığını en aza indirmek (mümkünse ayda en fazla 2 kez), banyodan sonra mutlaka nemlendirici ve yağlarınızı sürmek, güneşten, soğuktan ve kimyasallardan uzak durmak cilt kuruluğuyla mücadelede basit ve uygulanabilir yöntemlerdir.

1- Kimlerde cilt kuruluğu görülür?

İnsanlar yaşlandıkça daha çok ortaya çıkan bir tablo olan kuru deri ‘'Kserozis’' olarak tanımlanmaktadır. Yaşlanmayla beraber daha kuru ve daha az yağlı bir cilt ortaya çıkar. Cildin üst tabakalarında ki suyun azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa neden olur. Cilt kuruluğu olan kişilerin çoğunda altta yatan bir hastalık yoktur. Kuru cilde sahip olan kişilerin büyük çoğunluğunu sık duş alan ve kese-lif alışkanlığı olan kişiler oluşturur. Son yıllarda insanlarda duş alma ve liflenme sıklığı arttıkça kserozis sıklığının da arttığı dikkati çekmektedir.

2- Cilt kuruluğunun sebepleri nelerdir?

Kuru cilde neden olan çevresel etkenler; sigara ve alkol kullanımı, sıcak su, deterjanlar, giysilerle oluşan sürtünme, sık hava yolculuğu, rüzgara maruz kalmak, çevre kirliliği, klima ve diğer kimyasal maddeler olarak sıralanabilir. Atopik ekzama, kalıtsal bazı hastalıklar, iktiyosis, seboreik dermatit (yağlı ekzema) , psöriasis (sedef) gibi cilt hastalıkları, metabolik faktörler, hipotiroidi (tiroit bezinin yeterince çalışamaması) , aşırı kilo kaybı ve ilerleyen yaş, kuru deriye neden olan diğer faktörlerdir.

3- Cilt kuruluğu nasıl anlaşılır, belirtileri nelerdir?

Deri kuruluğunun ilk belirtisi, deride donuk gri beyaz bir renktir. Kuruluk arttıkça renk değişikliğine ek olarak ciltte gerilme hissi, pul pul soyulmalar, kepeklenme, deri yüzeyinde pürüzlenme, çatlaklar, yarıklanmalar oluşur. Kaşıntı, kuru derinin neden olduğu diğer bir belirtidir. Kuruluk tedavi edilmezse sonunda ekzemalar oluşabilir.

4- Cilt tipini anlamak mümkün mü?

Deride kepeklenme, gerilme hissi ve kaşıntı şikayetleri varsa kuru cilt tipi olarak değerlendirilir. Akneye meyilliyse, gün içerisinde ve sabah uyandığında ciltte parlama oluyorsa, gözenekler genişleme ve siyah noktalar varsa yağlı cilt olarak değerlendirilir. Bazı kişilerde ise yüz bölgesinde özellikle yer yer kuruma, kepeklenme fakat belli bölgelerde ise yağlanma, parlama şikayeti olur. Bu tip ciltler ise karma cilt olarak değerlendirilir.

5- Kuruluk özellikle hangi bölgelerde görülür?

Su kaybının düzenlenmesinde, vücudun çeşitli bölgeleri farklılıklar gösterir. Kuruluk yağ bezlerinin daha az olduğu  kollarda, bacaklarda ve gövdede daha belirgin olur. Yüz, diğer vücut bölgelerine göre daha su geçirmezdir. Deri geçirgenliğinde ise lipitlerin (yağların) kritik rolleri vardır. Sık duş alındığında doğal deri lipitlerinin yeniden oluşabilmesi için yeterli süre olmadığı için kuruluk özellikle yağ bezleri daha az olan kol ve bacaklarda daha belirgin olmaktadır.

6- Cildi kuruyan biri öncelikle ne yapmalıdır?

Cilt kuruluğu olan kişiler mutlaka bir dermatoloji uzmanına danışmalıdırlar. Kişinin şikayetleri, belirtilerin süresi ve şiddeti, tedavinin şeklini belirler. Bazı olgularda sadece nemlendiriciler yeterli olurken, belirtilerin şiddetli olduğu olgularda antihistaminik ilaçlar, topikal kortikosteroid (kortizonlu) kremler vermek gerekebilir. Çok sayıda ve markada nemlendirici olduğundan rastgele bir nemlendirici kullanımı doğru değildir. Hastanın deri tipine ve şikayetlerine uygun nemlendiriciler önerilmelidir. Kozmetik ürün yerine dermokozmetik ürünler (eczanalaerden) kullanılmalıdır.

7-Kuru ciltli olanlar ne tür dermokozmetik ürünler kullanmalıdır?

Kuru cilt problemi olan hastalar yağ içinde su emülsiyonu dediğimiz deriyi daha yoğun nemlendiren ürünler kullanabilirler. Deride iritasyon problemi olmayan kişiler ise üre ihtiva eden kozmetik nemlediricilerden fayda görebilirler fakat uzun süreli üreli ürünler de bir süre sonra deride hassasiyete sebep olabildikleri için üre içeren ürünleri tercih etmemekte fayda vardır. Banyo sonunda kullanılan vücut yağları derinin nem kaybını engellerler. Bu tip dermokozmetik ürünlerin de oldukça faydası vardıseafoodplus.infoik ürünler yerine dermokozmetik ürünler tercih etmek daha uygun bir yaklaşımdır.

8- Hava, mevsim, güneş, sauna, hamam, kese ve vücut peelingi cildi nasıl etkilemektedir?

Sıcağa ve soğuğa maruz kalan ciltte transepidermal ( cildimizin üst tabakalarından ) su kaybı artar ve bu artış cildin kurumasına neden olur.  Ayrıca kış mevsimi de cilt kuruluğuna neden olur. Kış aylarında düşük neme bağlı olarak gelişen bu tablodan korunmak için mutlaka koruyucu giysiler giyilmeli, nemlendiriciler kullanılmalıdır.

Güneş de, hem ısı hem de ışığın (ultraviyole) etkisiyle derinin nem kaybına neden olur.
Kozmetik açıdan kaba ve kuru bir deri görüntüsüne mahkum olmamak için yaz ve kış ayları boyunca yüksek faktörlü güneş koruyucu ürünler kullanmak gerekir. Güneş koruyucular deri hasarını ve derinin kurumasını engellerler. Kışın günde birkaç kez yeterli olurken güneşli zamanlarda bina içindeyken bile saat aralıklarla güneş koruyucuları sürmek gerekir.  Suyla sık temasta bulunmak derinin nem kaybına neden olduğundan, kişilerin çok sık kese ve peeling uygulamaları yaptırması da sakıncalıdır. Kese ve peeling sırasında deride oluşan sürtünmeye bağlı iritasyon, kuruluğun şiddetini daha da artırır.

9- Kuruluğu Önlemek için ne gibi önlemler alınabilir?

SOĞUKTA ELDİVEN TAKMAK: Özellikle sonbahar ve kış aylarında düşük nem oranına bağlı olarak daha sık deri kuruluğu gelişir. Soğuk havalarda açıkta kalan bölgeleri, özellikle ellerimizi eldivenle korumamız gerekir.

KISA DUŞLAR ALMAK: Sık duş almak vücut hijyeni için gerekli olsa da; uzun süren, banyo köpükleriyle yapılan ve çok sıcak suyla alınan duşlar deri kuruluğunu arttırmaktadır. Bu nedenle banyo ve duş süresi kısa tutulmalı, en sık 2 haftada bir kese ve lifler yapılmalı, duştan çıktıktan sonra mutlaka cilt tipine uygun nemlendiriciler kullanılmalıdır.

YAĞLI SABUN KULLANMAK: Sabunlar deriyi kuruttuğundan pH’ı sabunsuz temizleyiciler veya yağ ve gliserin oranı yüksek sabunlar kullanılmalı, sıvı sabunlardan uzak durulmalıdır.

KİMYASALLARDAN KORUNMAK: Sık deterjan, aseton ve kimyasallarla temastan kaçınılmalıdır. Özellikle ev hanımları içi pamuklu eldivenlerle çalışmalıdırlar.

ÇOK DAR GİYİNMEMEK:  Çok dar giysiler sürtünmeye bağlı deride kuruluk ve iritasyona neden olabileceğinden kıyafet şeçimine dikkat edilmelidir.

ORTAMI NEMLENDİRMEK: Özellikle ofis ortamında çalışanlar, klimanın neden olduğu düşük neme bağlı cilt kuruluğundan şikayet edebilirler. Odanın nem oranının düşük olmamasına dikkat edilmelidir.

 Cildin kurumaması için beslenmede nelere dikkat etmek gerekir?

Yaz aylarında terlemeye bağlı kişilerde oluşan susuzluk hissi, su içilmesi için kişiyi uyarır; fakat kış aylarında genellikle su tüketimi azalır. Cilt kuruluğunu engellemek için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bol su tüketimidir. Yeterli su tüketimi idrar renginden anlaşılabilir. Şeffaf ve şeffafa yakın bir idrarınız varsa yeterli su tüketiyorsunuzdur. Sadece suyla değil, bitki çayları ya da meyve sularından da gerekli sıvı ihtiyacı karşılanabilir. Ayrıca su dışında yediğimiz besinler de cilt kuruluğuna etki ederler. Hızlı oluşan kilo kayıpları, dengesiz beslenme deride kuruluğa neden olur. Özellikle meyve ve sebze tüketimi cilt sağlımız için gereklidir. Doymamış yağ asitlerinden (sıvı yağ) zengin beslenme de cilt kuruluğunu önlemede faydalıdırlar çünkü vücudumuz bu tip yağ asitlerini (esansiyel=dışarıdan alınması şart olan) kendileri üretemediğinden  mutlaka dışarıdan alıma ihtiyaç duyar, eksikliklerinde ise kuruluktan ekzemalara çok çeşitli cilt hastalıkları ortaya çıkabilir.

           

Gençlik Aşısı (Hyalüronik Asitle Gelen Güzellik)

  Her ne kadar düzenli yaşam, doğru beslenme, uygun ürün kullanımı ve korunma önemli olsa da genetik faktörler ve yaşlanma ( 20’li yaşlardan itibaren) ile cildin doğal yapıtaşı olan ve kendi molekül ağırlığının katına kadar su tutma kabiliyeti olan, parlak ve sağlıklı görüntü sağlayan hyalüronik asitler azalmaktadır. Bunun sonucu olarak cildimizde özellikle yüz bölgesinde kuruluk, cilt renginin değişmesi, dolgunluğunun azalarak sağlıklı görünümünü kaybetmesi, beraberinde yaş ilerledikçe azalan cilt altı yağ dokusu ve kemiklerde aşınmaların meydana gelmesi ile kırışıklıklar da belirgin hale gelmektedir. Diğer yandan stres, çevresel faktörler (UV ışınları, hava kirliliği vs), düzensiz beslenme ve sigara içmeye bağlı durumlar cildin yaşlanmasını hızlandırmaktadırlar. Ten rengi açık olan kişilerde bu sorunlar daha erken yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Kullanılan dermokozmetik ürünler belli bir zamandan sonra yetersiz kalabilmektedir.

  Son zamanların en popüler dermokozmetik uygulamalarından biri olan gençlik aşısı (çapraz bağ içermeyen hyalüronik asitler veya kısmen çapraz bağ içerenler) özellikle doğu blok ve rusya gibi ülkelerin başını çektiği aynı zamanda avrupa ülkelerinde de giderek artan oranlarda antiaging uygalamalar içerisinde yer almaya başlamıştır. Ülkemizde de bu konuya ilgi ve rağbet gün geçtikçe artmaktadır.

  Özellikle henüz kırışıklık, cilt kuruluğu gibi durumların başlamadığı 25'li yaşlardan itibaren bu tip uygulamaların cilt yaşını kronolojik yaştan geride bıraktığı artık çok iyi bilinmetedir. Cildimizi de midemiz gibi düşünecek olursak belirli periyodlarda yapılacak bu tip küçük ama etkili beslemeler çok daha sağlıklı,dinç ve genç görünümümüzü korumaya katkıda bulunacaktır.

  Cilde yapılacak olan işlemleri bir tren yolculuğu gibi düşünecek olursak, belirli periyodlarda ve belirli istasyonlarda ihtiyacı olanları yüklemek olarak görebiliriz. Kozmetik ve dermokozmetik ürünlere harcanan onlarca para yerine bu tip işlemler uzun vade de düşünüldüğünde ekonomiye de katkı sağlayacaktır. Bu sebeple onlarca krem almak yerine bir kaç adet (bunlardan bir tanesi mutlaka yüksek koruma faktörlü güneş koruyucu olmalı) doğru kreme dermatoloji uzmanınızla karar verdikten sonra tren yolculuğuna başlayabilirsiniz. Unutmamalıyız ki ne kadar erken yaşlarda geri beslemeye başlarsak  uzun vadede yaptıracağımız veya ihtiyaç duyacağımız, hem daha masraflı hem de daha zahmetli, işlemleri ertelemiş olacağız.

Peki bu Gençlik Aşısı'nın kullanım amacı nedir?

Cildin belirli bölümlerinde azalan (20 li yaşlardan itibaren azalma başlamaktadır) nem ve volümü geri kazandırıp Hyalüronik Asit miktarını arttırmak, sağlıklı ve doğal görünümlü bir cilt elde etmektir.

Gençlik Aşısı'nın diğer dolgulardan farkı nedir?

Hyalüronik asitli dolgular kalıcılık süresi ve uygulanacak bölgede ki istenilen volüm etkisine  bağlı olarak çapraz bağ teknolojisi ile üretilmektedirler. Çapraz bağ sayısı arttıkça volüm etkisi ve kalıcılık artmaktadır. İnce deri bölgelerinde düşük çapraz bağlı ürünler tercih edilirken elmacık kemiği bölgesi gibi daha fazla yoğunluk gerektiren bölgelerde çapraz bağ sayısı yüksek ürünler kullanılmaktadır. Gençlik aşısı denilen ürünlerde ise çapraz bağ bulunmamakta ve temel hedef volümden öte cilde kaybettiği nem dengesini geri vermektir. Diğer dolgu uygulamaları öncesinde uygulandığı zaman dolguların kalıcılık sürelerini de uzatabilmektedir.

İşlem sırasında ağrı hissedilir mi?

İşlemden önce lokal anestezi (rem ve buz ile) uygulandığından ağrı hissi en aza inmektedir.

Uygulama nasıl ve ne sıklıkta yapılmaktadır?

Uygulama tüm yüz, tüm boyun ya da tüm el sırtı bölgesine 0, cm aralıklarla cilt altına çok ince iğnelerle enjeksiyon şeklinde yapılmaktadır. Öncesinde lokal anestezik kremlerle cilt uyuşturulmakta ve ağrı hissi en aza indirilmektedir. Enjeksiyondan sonra ortaya çıkan küçük kabarıklıklar birkaç saat içerisinde kaybolmaktadır. Uygulama sıklığı 3 haftada bir 3 seans şeklindedir. Yaş ve cilt tipine göre 6. Ya da 12 ayda hatırlatma dozu önerilebilmektedir.

Yan etkieri var mıdır?

İçerisinde alerjik reaksiyona sebep olabilecek proteinler bulunmadığı için son derece sağlıklı ve güvenilir özelliğe sahiptir. Ancak çok çok nadiren basit alerjik reaksiyonlar görülebilmektedir. Diğer taraftan eğer hijyen kurallarına dikat edilmezse enfeksiyon gelişebilir. Yüzde 24 saat içerisinde kaybolan ödem ve kızarıklıklar oluşabilir (bu kişisel özelliklere göre 2 saatten birkaç güne uzaman gösterebilir).

İşlemden önce ve sonra nelere dikkat etmek gerekir?

İşlemden 1 hafta öncesinden itibaren kan sulandırıcı ilaçlar (bazı bitkisel ilaçlar ve vitaminler de dahil) ve ağrı kesicileri kesmek gerekir, ayrıca 48 saat öncesinden itibaren alkol alınmamalıdır. İşlemden sonra gün süre ile vücut sıcaklığını arttıracak ve damarları genişletecek hamam sauna, duş, banyo, sıcak ortamlar, yiyecek ve içecekler, alkol, ağır egzersiz gibi tüm drumlardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. 4 saaat süre ile yüz yıkama ve makyaj yapılmamalıdır.

Bir kez yaptırmak yeterli midir?

Hayır, bu tip işlemler belirli periyodlarda tekrarlandıklarında etkileri ve kalıcılıkları giderek artmakta sonuçları çok daha iyi hale gelmektedir. Yani cildimiz acıktıkça gerekli besinlerini ona geri vermeliyiz. Kişi ve yaşa göre değişmekle birlikte ortalama yılda 1 kez 3 seanslık kürler yeterli olabilmektedir.

 

 


Sızıntılı ve Sızıntısız Hasar Gören Cilt

Sızıntılı lezyonlar: Havanın yaraya ulaşmasını sağlayan ve sızıntıyı durduran bir ürünle hasar gören öncelikli olarak kurutucu etkiyle birlikte kurutulmalıdır.

  • Pişik,
  • Cilt kıvrımları,
  • Su çiçeği ve
  • Su toplamış tahrişler.

Sızıntılı olmayan lezyonlar: Nefes alabilen yarı kapatıcı bir etkiye sahip ve neme ihtiyaç duyan yüzeysel orta dereceli lezyonlar

  • Dikiş yaraları,
  • Yara kuruduktan sonra kesikler, sıyrıklar ve diğer günlük yaralanmalar,
  • İyileşme aşamasındaki su çiçeği,
  • Estetik bir operasyondan sonra (örneğin deri soyma, lazer tedavisi, kalıcı epilasyon, dövme yaptırma ve dövme çıkarma işlemleri sonrasında),
  • Sızdırmaz pişik ve
  • Radyasyon tedavisi.

Sızıntılı olmayan lezyonlar: Bariyer etkisi sunan, kapatıcı ve lipit yenileyici özelliklere sahip orta ile büyük lezyonlar

  • Çatlama, kuru lekeler, pulpitler, vb.,
  • Yanıklar,
  • Çok kuru ve tahriş olmuş bölgeler,
  • Günlük kazalar ve
  • Tahriş edici lazer uygulamaları.

Sağlıklı cilt, esas olarak su ve lipitlerden (sebum) oluşan hidrolipidik film kendini doğal olarak koruyabilir.

Geçirgenliği yoktur. Cildi dış etkenlere karşı korur ve su kaybını azaltır. Epidermisin üst tabakası iyi bir su ve lipit dengesine sahip olmadığında ise cilt bariyer işlevini artık etkili bir şekilde yerine getiremez ve yukarıda açıklandığı gibi değişen derecelerde rahatsızlık verir.

Nemsiz cildin aksine, kuru veya çok kuru cilt genellikle genetik bir bozukluğun neden olduğu kronik bir durumdur.

Doğuştan veya sistemik kuruluğa ek olarak, diğer faktörler tarafından tetiklenen kuru cilt koşulları da vardır: dış, çevresel veya hava koşulları, cilt hastalıkları (atopik dermatiti, sedef vb.), genel hastalıklar (tiroid, diyabet, beslenme eksiklikleri, vb. ) ve / veya tıbbi tedaviler.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir