cem davran sedat peker / Cem Davran ve Selda Alkor'dan Sedat Peker'e övgü - Dailymotion Video

Cem Davran Sedat Peker

cem davran sedat peker

Çağrı Detay Kaydı’ kelimelerinin baş harfleriyle kısaltılmışı) olarak teknik tanımı yapılan verileri özel harici ana bellek içinde EGM İstihbarat Başkanlığı’na teslim etti. Savcılık, İstihbarat Başkanlığı’ndan verilerin incelenmesi için özel ekip oluşturularak soruşturmaya esas olacak değerlendirme raporunun hazırlamasını istedi.

\n

Savcılığın amacı cep telefonlarına ait dijital veriler üzerinden cinayeti aydınlatmak için aranan yeni delillere ulaşmaktı.

\n

Savcılık, içinde dijital veriler bulunan harici ana belleği -tesadüf bu ya- 15 Temmuz 2016 günü gündüz saatlerinde teslim etti. Gülen cemaatine yönelik farklı adli soruşturmalar yürütülüyordu ancak henüz başarısız darbe girişimiyle ilgili bilinen bir belirti yoktu.

\n

Darbe girişimi sonrasında takvim hızlı ilerledi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Temmuz 2016 sabahından itibaren askeri ve sivillere yönelik olarak başlattığı darbe girişimi konusunda onlarca dosyaya bakarken aynı zamanda Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını hızlandırmaya çalıştı.

\n

Bu arada savcılığın veri analiz raporu istediği yazının Emniyet İstihbaratı’na gönderilmesinin üzerinden yaklaşık yedi ay geçmesine karşın beklenen yanıt bir türlü gönderilmedi.

\n

Bunun üzerine savcılık, 24 Şubat 2017 tarihli resmi yazıyla yaşanan gecikme nedeniyle Emniyet İstihbaratı’nı uyardı. Bu uyarı yazısına bir bakıma “kulak çekme” demek de mümkün. Savcılık yazısında şu görüşü verdi:

\n

“(...) * 18.02.2002 günü işlenen Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili başkanlığınıza teslim edilen 1 TB kapasiteli Seagate marka hard diskin içerisindeki verilerle ilgili olarak başkanlığınız tarafından bugüne kadar yapılan işlemlere ilişkin bir ön rapor düzenlenerek Cumhuriyet Başsavcılığımıza ivedi bilgi verilmesi,

\n

* Yukarda belirtilen olayla ilgili olarak GSM operatörlerinden alınan CDR kayıtlarının incelenmesinin ne zaman biteceğinin en kısa sürede Cumhuriyet Başsavcılığımıza bildirilmesi. (...)”

\n

Tango’dan yapılan yazışma

\n

Savcılık, darbe girişimi soruşturmalarını yürütürken, aynı zamanda Hablemitoğlu soruşturmasını da etkileyecek önemli bir ipucuna ulaştı.

\n

Savcılığın veri analizi yapmakla görevlendirdiği Emniyet İstihbaratı’nda ortaya çıkarılan bir olay, soruşturmanın farklı boyuta ulaşmasına neden oldu.15 Temmuz 2016 akşamı saat 20.00 dolaylarında başlayan darbe girişimi sırasında Emniyet İstihbarat Başkanlığı’nın yönetimi de FETÖ’cü polis müdürlerince teslim alınmaya çalışılmıştı.

\n

Darbe girişiminin önemli ölçüde bastırıldığı saatlerde, 16 Temmuz 2016 günü sabaha karşı 03.00 sıralarında İstihbarat Başkanlığı’nın Yıldızevler’deki yerleşkesi çevresinde yakalanan Haşim Türker’in cep telefonunda yapılan incelemede Hablemitoğlu soruşturmasına uzanan gelişmeler yaşandı.

\n

Cep telefonunda yapılan ilk incelemede Tango uygulaması içinde BT adıyla bir mesajlaşma grubu oluşturulduğu görüldü. Grubun kendi içindeki yazışmalarında 15 Temmuz 2016 günü saat 12.58’de Hami kod adlı bir kişinin Hablemitoğlu soruşturmasıyla ilgili bilgi paylaştığı tespit edildi.
Sonradan gerçek adının Hamdi Özdere olduğu belirlenen kişinin, “Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili 18.12.2002 öncesi ve sonrası altı aylık CDR verilerini şirketlerden istemişler. Onlar da ne var ne yok vermişler ilgili tarihler ile alakalı” şeklindeki mesajı bulundu.

\n

\n

Sonrasında gruptaki BT adlı ortak sohbet odasında söz konusu mesajı paylaşan kişinin Emniyet İstihbarat Başkanlığı’nda “teknik eleman” olarak görev yaptığı anlaşıldı.

\n

Bu tespitin ardından savcılık Emniyet İstihbaratı’na gönderdiği yazıda, “Hamdi Özdere’nin başkanlığınızda teknik eleman olarak çalıştığı tespit edildiği de gözetilerek Hamdi Özdere’nin belirtilen CDR kayıtları ile ilgili araştırmada görevlendirilip görevlendirilmediği, bu kayıtlara zarar verip vermediği veya başkanlığımız tarafından konu ile alakalı dışarıya başka bir bilginin gidip gitmediği, gerekirse idari tahkikat da düzenlenerek araştırılıp sonucunun Cumhuriyet Başsavcılığımıza ivedi olarak bildirilmesi” talimatını verdi.

\n

Hamdi Özdere, diğer sanıklarla birlikte “darbe girişimi sırasında Emniyet İstihbarat Dairesi’ni ele geçirme ve Türkiye’nin istihbarat fonksiyonunu işlevsiz hale getirme çabası içinde olmak”la suçlandığı Ankara 22 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘FETÖ davası’nda Aralık 2020’de 13 yıl 4 ay hapisle cezalandırıldı.

\n\n\n\n\n\n\n
\n
Necip ve Şengül Hablemitoğlu


\n

Şengül Hablemitoğlu’nun aklına takılanlar

\n

Eşi Necip Hablemitoğlu’nu silahlı saldırıda yitiren Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, cinayet dosyasının raftan indirilmesiyle beraber bir kez daha savcılığa bilgi verdi.Hablemitoğlu, bu kez 29 Eylül 2016’da savcılığa gitti:

\n

“(...) Eşim o tarih itibarıyla bugün FETÖ diye bilinen örgütlü yapıyı kamuoyunda aydınlatmak istiyordu.Bu yapının tehlikelerini ve bu yapı ile ilgili düşüncelerini kitaplarında, seminerlerinde, televizyon programlarında anlatıyordu. Bu amaçla Köstebek isimli kitabın yazım çalışmaları sırasında Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, eşim ile Mustafa Özcan’ın görüşmek istediğini bana söyledi. Ben bunun sağlıklı bir görüşme olmayacağını, ilgili kişinin kendisinin ses kaydını alıp fotoğraflatabileceğini ve bunun ileride önüne çok kötü bir şekilde çıkabileceğini söyledim.”

\n

Fethullah Gülen'in en yakınındaki isimlerden, firari Mustafa Özcan
\n

“Mustafa Özcan’la görüştü mü bilmiyorum”

\n

“Dinleme, teknik takip gibi konularda neler yaptıklarını kendin biliyorsun bunu sana da yapabilirler, dedim. Bana hak verdi. Fakat daha sonra görüşüp görüşmediğini bilmiyorum, konuşma yapmadı. Bu konuşmamız 2002 yılının ilk altı ayında ve kasım ayı içerisindeydi. Yazdığı Köstebek isimli kitap 5 Ağustos 2002 tarihinde bitmişti. Eşimin 2001 yılı ilk yarısında ‘Alman vakıfları ve Bergama’ isimli kitabı Otopsi Yayınevi’nden çıkmıştı. Bu yayın, ses getiren bir yayın olmuştu. Bu sebeple iki vakıf başkanı tarafından tehdit edilmişti. Bu kişiler, Konrad Adenaur Vakfı Başkanı olan Wolf Schbol’dur. Diğer vakıf da Frederic Ebert Vakfı’dır ancak başkanın adını hatırlamıyorum.”

\n

“Almanlar, üniversiteye baskı yaptı”

\n

“Ayrıca ilgili Alman vakıflarının Alman Büyükelçiliği kanalıyla eşimin çalıştığı Ankara Üniversitesi’ne görevden alınması talebi ile yazı yazdıklarını biliyorum. Ankara’daki o tarihteki Alman Büyükelçisi tarafından da Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’ne eşimin görevden alınması yönünde sözlü talimat verildiğini öğrendim.

\n

“Abdullah Gül ile görüştürmek istediler”

\n

Mustafa Özcan’la Halil Şıvgın’ın 18 Aralık’ta eşimin öldürülmesinden önce eşimle bir temas edip etmediğini bilmiyorum. Eşim ölmeden kısa bir süre önce tanıştığımız Ramazan Toprak isimli siyasetçi ısrarlı bir şekilde cenaze sonrası görüşmek istedi. Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak, eşim ile kitabın yazılışında temas etmeye başladılar. Eşim öldürülmeden altı ay önce Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık. Halil Şıvgın’ın eşi Hale Şıvgın eşim ile aynı üniversitede çalışıyordu. Halil Şıvgın’ın bu sebeple eşimle teması geçmiştir. Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak eşimi ısrarla Abdullah Gül ile görüştürmek istiyordu. Bildiğim kadarıyla bu görüşme 2002’nin yaz aylarının başında oldu. Bu görüşmenin içeriğini bilmiyorum.

\n

“Takip edildik”

\n

Olay tarihi öncesi yaz ve bahar aylarında eşim Necip Hablemitoğlu ile birlikte Çankaya Portakal Çiçeği Sokak’tan çıkıp Simon Bolivar üzerinden Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün etrafında dolanıp eve geri dönerdik. Bu yürüyüşlerimiz sırasında ikimizden birinin cep telefonu çocuklarımıza irtibat kurmak amacıyla yanımızda bulunuyordu. En son yürüyüşe çıkışımız olan, Mustafa Özcan’la eşimin görüşmesinin istendiği ve Abdullah Gül ile görüştüğü zaman dilimi içerisinde yaptığımız yürüyüşlerde izlendiğimizi fark ettik.

\n

Hemen evimizin üst apartmanındaki boşlukta beyaz bir Doğan marka aracın içinde iki erkek şahıs oturuyordu. Yaklaşık bir saatlik yürüyüş sonunda da aynı araç ve kişilerin aynı yerde durduğunu gördük. Aramızda ‘bak yine bizi izliyorlar’ diye espri konusu yaptık.

\n

“MİT’çiden uyarı: Canın yanacak”

\n

Doksanlı yılların ortalarından beri ailecek görüştüğümüz MİT’te görev yaptığını ve Batıkent’te oturduğunu bildiğim T.K. ile birlikte yemeklere katıldığını biliyorum. Bu yemekler genelde Kızılay’da Göksu Balık Restoranı’nda yapılıyordu. T.K.’nın o tarihlerde MİT’te görevli bir dairenin başında olduğunu eşim bana söylemişti. O tarihlerde FETÖ ile ilgili bir birimde çalıştığını söylemişti. Genelde akşam, bazen de öğlenleri olurdu. Eşimle yapılan böyle bir öğle yemeğinde T.K. isimli kişi eşime Fethullah Gülen sebebiyle ‘Bak bunlarla uğraşıyorsun canın yanacak’ şeklinde tehditkâr bir biçimde söylemde bulunduğunu hem eşimden, hem daha sonra da görüştüğüm ve yemekte bulunan kişilerden duydum ve o tarihten sonra T.K. isimli kişinin kendisi ve ailesi bizimle iletişime geçmedi, hatta taziye de bile bulunmadı.

\n

MİT Müsteşarı’ndan telefon

\n

Eşimin Ankara Batıkent’te evin market alışverişini yaptıktan sonra yakın bir yerde bulunan Jandarma’nın binasının önünden Atilla isimli bir albaydan bir zarf içerisinde evrak aldığını biliyorum. O tarihte bildiğim kadarıyla bu albay, Ergenekon davasında tutuklanan Şener Eruygur’la birlikte çalışıyordu.

\n

Ayrıca yine 2002 yılının başlarında veya hemen öncesinde eşim yazmış olduğu ve Yeni Hayat dergisinde yayınlanan ‘Milli merkezler olmadan asla’isimli makalesinde MİT’in cemaatçilerin yurtdışında yapmış oldukları eğitim faaliyetlerine müdahale etmemesini eleştirmesi, MİT’in maaşının CIA / NGO (STÖ)tarafından ödendiği içerikli MİT’i ve cemaatçi yapılanmanın yurtdışı faaliyetlerini eleştiren içerikli yazısı nedeniyle hemen aynı günlerde MİT Başkanı Şenkal Atasagun evimizdeki telefondan bizi arayıp ‘Böyle şeyler yazmayın. Bunları şimdi gündeme getirmeseniz iyi olur’ şeklinde şeyler söyledi.

\n

'Dost Tarikatı' olarak bilinen, 'Atatürkçü tarikat' diye de anılan grubun başındaki emekli binbaşı İhsan Güven (80), öğretmen eşi Sibel Güven (41) ile birlikte, Hablemitoğlu cinayetinden yaklaşık 1,5 yıl sonra, 4 Mayıs 2004'te Tuzla'daki evlerinde öldürüldü
\n

“Eşim, öldürülen İhsan Güven’le de görüşüyordu”

\n

Eşim Necip Hablemitoğlu, Çağdaş Eğitim Vakfı’nın danışmanlığını yapıyordu. Vakıf öğrencilere burs vermesi nedeniyle burs verdiği kişilerle ilgili yapmış olduğu araştırmalardan çıkan sonuçları biliyordu. Türkan Saylan’ın vakfı ile de anılan vakıf birlikte çalışmalar yapıyordu. Necip de Türkan Saylan ile bilgi alışverişinde bulunuyordu. Genelde bu bilgi alışverişi FETÖ ve cemaatçi yapılanma ile ilgiliydi. Bu arada FETÖ ve diğer cemaatlerle ilgili eşimin kullanmış olduğu elektronik posta adresine de bilgi içerikli mailler geliyordu.

\n

Hatta bu mailler aracılığıyla o tarihlerde emekli albay olan ve daha sonra eşiyle birlikte evinde öldürüldüğünü basından okuduğum İhsan Güven ile de görüşmeler yaptığını biliyorum. Hatta İhsan Güven ve birlikte olduğu kişiler kendilerini ‘Dost Grubu’ olarak tanımlıyorlar.

\n


Anılan kişinin Yalova’da bulunan yazlığına 2002 yılında yaz aylarında davet edildi. Bu davette İhsan Güven, Güven’in öldürülen eşi, Ümit Emre, şarkıcı Çelik ile buluştuğunu biliyorum. Hatta bunu fotoğraflamışlar ve bu fotoğraf da eşime ait elektronik posta adresine gönderildi. Ben de gördüm. Bu fotoğraf İhsan Güven öldürdükten sonra basına servis edildi. Eşimin çalıştığı bilgisayarda bu kayıtlıydı. Buradan alınmış ve servis edilmiş olabilir. Eşimin kullandığı ve kitabını yazdığı bilgisayarı TEM Şube tutanakla evden aldı. Bir hafta sonra da geri verdi, tutanakla geri aldım. Bu bilgisayarı eve geldikten sonra kullanamadım. Bu bilgisayar çalışmadı. Bilgisayarın hard diskini değiştirmek zorunda kaldım. Her iki hard disk de bendedir. Ayrıca Necip’in kullandığı disketlerde vardı, bunlar hâlâ duruyor. Ancak bunları polise vermemiştim. Disketleri de size getireceğim.

\n

“Eşimin e-posta adresine ölüm tehditleri geliyordu”

\n

Kitabın yayınlanmadığı dönemde eşimle Mustafa Özcan görüştürülmek istenmiştir, ancak herhangi bir para teklifi olmamıştır. Bahsettiğim gibi eşime ait e-posta adresine değişik kişilerden ölüm tehditleri geliyordu.

\n

Bildiğim kadarıyla Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in, açmış olduğu Alman vakıfları ve Fethullah Gülen’le ilgili davalarda Necip’in kitaplarından ve makale çalışmalarından yararlandığını düşünüyorum. Çünkü benzer yorumlar ve tahliller bulunmaktadır. Alman vakıflarında yargılanan kişiler beraat ettiler. Fethullah davasında da yasa değişikliği nedeniyle mahkûmiyet hükmü kurulmamıştır.

\n

Necip, her iki davada da tanık olarak dinlenecekti. Hatta 26 Aralık 2002 tarihinde Ankara DGM’de Alman vakıflarının davası görülmeye başlanacaktı.

\n

Eşim Necip Hablemitoğlu’nun yapmış olduğu çalışmadan rahatsız olan kişiler hep problem yarattı. Eşim 1980 öncesi Adalet Partisi ve Türk -İş Sendikası’nda basın müşaviri olarak çalışmıştı. Kendisi ülkücü camiadan orada yapmış olduğu çalışmalarda fikir ayrılıkları sebebiyle ayrılmıştı. Bu nedenle belli kişiler tarafından sevilmemekte ve yaptığı çalışmalar eleştirilmektedir. (...)”

\n
\n\n

YAZI DİZİSİNİN BİRİNCİ BÖLÜMÜ Hablemitoğlu Dosyası Gökçer Tahincioğlu

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir