suriye halay oyunu / Savaşın Çocukları Yaşıtlarından Halay Öğreniyor - Dailymotion Video

Suriye Halay Oyunu

suriye halay oyunu

Tunç Şahin: Cesaret edip açamadığımız kapıların ardından 'canavar'lar beliriyor

DUVAR - Tunç Şahin’in yazıp yönettiği "Canavar", üç kişinin geçmişteki bir canavarla olan hesaplaşmalarını konu edinen bir oyun. Oyuncuları Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin ve Hakan Emre Ünal.

Sezonun yeni oyunlarından olan "Canavar" yoluna devam ederken biz de Tunç Şahin’le konuştuk.

"Canavar" nasıl ortaya çıktı?

Görünenin ötesinde bir gerçeğin olduğu hikâyeler oldum olası ilgimi çekmiştir. "Canavar"a ilişkin ilk notları 2018 yılında aldım. "7Yüz" sonrasında, merkezinde bir ailenin olduğu, birbirlerine çok yakın görünen ancak bu yakınlığın altında konuşmadıkları sırlar biriktiren kardeşlerle ilgili bir hikâye yazmaya niyetlendim. Gözümün önünde bir masanın etrafında oturmuş birbiriyle konuşan ama bir türlü anlatmak istediklerini söylemeyen üç kuzen belirdi. Müsebbipleri çoktan ölmüş bir suçun mağduru üç yetişkin, geçmişleriyle yüzleşirken hesaplaşacak kimseyi bulamayınca parmaklarını birbirine çevirip birbirlerini suçlamaya başladılar. Karakterlerin isimleriyle birlikte belirdiği ilk günden bu yana onları ekranda değil de sahnede konuşurken görüyordum. Bu yüzden öyküyü neredeyse gerçek zamanda, bir mutfakta geçecek şekilde tasarladım.

Oyunun kadrosu da deneyimli ve yetenekli isimlerden oluşuyor. Onlarla bir araya gelme süreciniz nasıldı?

Senaryolarımı yazarken doğrudan oyuncuları hayal ederek yazmıyorum. Öykü benim için tamamlandıktan sonra metni oyuncu arkadaşlara gönderip görüşmeler yapmaya başladım. Anlattığımız konu hassas bir mevzu olduğu için meseleye bana yakın bir yerden bakan ve birlikte çalışma heyecanı hissedebilecek oyuncularla yola çıkmaya karar vermiştim. Her üç oyuncu arkadaşımla da farklı derecelerde tanışıklığım vardı. Hakan Emre Ünal yeteneğine ve oyunculuk içgüdülerine çok güvendiğim bir arkadaşım. Metni bitirir bitirmez okuma provası yapmak istediğim zaman kendisine gittim. Daha ilk andan Kemal’in karmaşık yapısını çok iyi etüt ettiğini düşünüyorum. Uzun zamandır Gülçin Kültür Şahin’i yaptığı işlerde hayranlıkla takip ediyor, deyim yerindeyse birlikte çalışmak için fırsat kolluyordum. Gülçin üç karakter içinde belki duygu durumu en çok dalgalanan Derya’da harika bir iş çıkardı. Tülin Özen’le tanışıklığımız yirmi yılı geçiyor. Tülin benim ilk kısa film deneyimimde de yanımdaydı. O zamandan bu yana birkaç kez denememize rağmen profesyonel anlamda yollarımız kesişmemişti. Oyunun provalarına girmeden kısa bir süre önce sahnede, "Nora 2" oyununda Tülin’i izledim. Performansından çok etkilendim ve Aslı için biçilmiş kaftan olduğunu düşündüm.

Her üç oyuncu arkadaşım da provalar boyunca sadece oyuncu olarak çalışmakla kalmayıp, hikâyeyi derinlemesine analiz ederek, metnin son haline gelmesinde büyük katkıda bulundular.

Uzun yıllar sinema ve dizi sektöründe yer alan birisi olarak "Canavar", tiyatro alanındaki ilk projeniz. Sinema ve tiyatro ilişkisi/farkı hakkında bize neler söylemek istersiniz?

Sinema-TV tarafında çalışmama rağmen çok tutkulu bir tiyatro seyircisiydim. Geçtiğimiz 10 yıl içinde tiyatroya karşı olan ilgim daha da arttı. Tiyatronun izleyiciyle doğrudan temas eden ve her temsilde değişebilecek bir form olmasını çok heyecan verici buluyorum. Tiyatro biçim anlamında sinemaya göre daha özgür bir mecra. Sinemada tür, ton gibi yapılar çok daha kalıplaşmış durumda ve ister istemez seyirci beklentisi ve eserin yayınlanacağı mecranın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Tiyatroda ise çok daha deneysel, farklı disiplinlerin bir araya girdiği üretim çeşitleri mümkün. Fiziksel tiyatrodan dansa, her türlü yaratıcı sürecin aynı potada eridiği bir alan. Böylesi bir alan için bir hikâye oluşturmak ve yönetmek, sinemanın dışındaki kaslarınızı kullanmayı gerektiriyor.

Film yaparken, teknik süreçler o kadar ön plana çıkıyor ki, yönetmen olarak yer yer hikâyeden ve oyunculardan kopuyorsunuz. Işığın, mekânın, prodüksiyon şartlarının yön vermediği bir çalışma ortamında prova yapabiliyor ve aylarca oyuncularla birlikte sadece hikâyenin içinde kalabiliyorsunuz. Oyunculardan tek tek diyalog istemediğiniz, buna karşın metni baştan sona akıtabildiğiniz deneyim sayesinde dramaturji her zaman için ilk önceliğiniz oluyor.

'KONUŞMAMAK, KONUŞMAKTAN DAHA BÜYÜK BİR ÇABA GEREKTİRİYOR'

"Canavar" bir geçmişle hesaplaşma hikâyesi… Sağlıklı bir gelecek kurmak için geçmişle yüzleşmek şart mıdır?

Oruç Aruoba, "Yaşadığın her an, her yaşadığın an, yaşar," diyor. Biz yüzleşmek istesek de istemesek de geçmiş olduğu yerde duruyor ve bugünümüze etki ediyor. Ne anlatarak ne yüzleşerek geçmişi değiştirebiliriz. Travmaları silemeyiz. Ama yetişkin olarak o travma ile ne yapabileceğimize karar verebiliriz. Bireysel anlamda da, toplumsal anlamda da geçmişi tabu haline getirmenin bizi sakatladığını, büyümemize engel olduğunu düşünüyorum. Halının altına süpürülen, üstüne sünger çekilen gerçekler yaralanmamıza, yeni acılar yaşamamıza neden oluyor. Cesaret edip açmadığımız kapıların ardında "canavar"lar beliriyor. Belki her şeyi olduğu gibi kabullenip, yaşananları gerçek isimleriyle telaffuz etsek travmamızın iyileşmeye başladığını fark edeceğiz. Konuşmamak, konuşmaktan daha büyük bir çaba gerektiriyor. O çabayı gösterirken de travmalarımıza daha da göbekten bağlanıyoruz. Tam da bu yüzden, geçmişe saplanmamak, bugünü kaçırmamak için geçmişle yüzleşmek gerekiyor.

"Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır," der Tolstoy. Bu cümleyi "Canavar" üzerinden nasıl okuyabiliriz?

"Canavar"ı izleyen kişiler için umduğum şey tam olarak Tolstoy’unkine aykırı bir his aslında. Seyircinin, 'ben bu aileyi tanıyorum' demesini, karakterlerimizin yaşadıklarını izlerken yalnız olmadıklarını, uzaktan bir yerden kendilerini de Aslı, Kemal ve Derya’nın kuzeni gibi hissetmelerini istiyorum. Çünkü hikâyeye konu olan Sönmez ailesinin mutsuzluğu aslında hiç de kendine özgü değil. Karakterler akrabalık ilişkilerinden konu açıldığında yaşadıklarını "aile değil meydan savaşıydı” diye anımsıyorlar. Sevgi ve saygı kılıfı altında birbirini maddi, manevi her şekilde istismar eden teyzeler, halalar; basit bir mal kavgası yüzünden bütün ilişkilerini koparan amcalar, dayılar; ailedeki diğer kişilerin tepkisinden çekindikleri için çocuklarını koruyamayan anneler, babalar… Bunlar hepsi bu topraklarda büyüyen bizler için çok tanıdık. Örneğin “ailenin parasını batıran dayı” diye bir arketip var, hepimiz bu dayıların kim olduklarını, kendi çıkarları için geri kalan aile bireylerine nasıl zarar verdiklerini biliyoruz.

Aile içi şiddet ve istismar vakalarına karşı geliştirilen İstanbul Sözleşmesi’nin kabulüne yönelik verilen mücadele devam ederken, şimdilerde 6284’ü kaldırmaya yönelik birtakım söylemler işitiyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Sorunun aile kavramına bakışımızda olduğunu düşünüyorum. Aile kimileri için, kutsiyetine halel geldiğinde uğruna kan dökülebilecek, hem de kendi içinde kan döküldüğünde karışılamayacak kadar kutsal bir kavram. Bu bakış açısıyla koyulan yasanın bireyi değil de, pekala içinde şiddet de barındırabilecek ailenin kutsallığını korumaya çalıştığı aşikâr.

Hemen her istismar öyküsünde, istismara eşlik eden bir de ihmal olgusu yer alıyor. Yasa koyucunun da, aile içi şiddet ve istismar konusundaki sorumluluklarını ihmal etmeye çalışması büyük bir akıl tutulması. Yasanın getirdiği koruma kalkanı ne kadar zayıflar, ne kadar hafiflerse bu olaylar o kadar çok yaşanacak.

Son zamanlarda neler yapıyorsunuz? Masanızda bizim için neler var?

İki yıldır üzerinde çalıştığım "8. Kat" adlı bir uzun metraj film projem var. Bu yaz onunla ilgili mesafe kat etmeyi planlıyorum. Bunların dışında bir süredir aralıklarla üzerinde çalıştığım iki dizi projesi ve yeni yeni not almaya başladığım tek kişilik bir tiyatro oyunu var.

Davetsiz Suriyeli'den Türk düğününde göbek şov

Düğünde halay çekilmesi
-Suriyeli’nin sergilediği oyunları
-Suriyeli’nin el sıkışması
-Düğün sahiplerinin teşekkür etmesi

( HATAY ) HATAY

- Hatay’da yöresel kıyafetleriyle Türk düğününe davetsiz katılan Suriyeli adam düğünün ilgi odağı oldu. Hatay’ın İskenderun ilçesi Denizciler Mahallesinde gerçekleşen bir mahalle düğününün davetsiz misafiri olan Suriye uyruklu bir kişi, müziğin ritmine kapılarak yöresel kıyafetleriyle göbek şovu gerçekleştirdi. Düğündeki misafirlerin ilgi odağı haline gelen Suriyeli adam, kısa sürede düğündekileri coşturmayı başardı. Düğün evi yakınlarında oturduğu öğrenilen ve Suriye’deki iç savaş nedeniyle Hatay’a yerleşen Suriyeli, düğün sahiplerinin de yakınlık göstermesiyle düğün alanına neşe kattı. Oyunuyla uzun süre ilgiyle izlenen Suriyeli, yaşına rağmen sergilediği göbek dansı ve şovuyla misafirlerden alkış topladı. Daha sonra düğün sahiplerine hayırlı olsun dileklerinde bulunan Suriyeli’ye teşekkür eden düğün sahipleri, "Birlikte güler, birlikte oynarız" diyerek el sıkıştılar.

http://beyazgazete.com/video/webtv/guncel-1/davetsiz-suriyeli-den-turk-dugununde-gobek-sov-598937.html

Yeşil Sol Parti Diyarbakır’da seçim bürosu açtı kaynağı değiştir]

Ortaya çıkışına ilişkin en muteber görüş, Levant'ta yani Doğu Akdeniz'de özellikle çatı yapım tekniklerinin gereği olarak yardımlaşmaya duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığıdır. Bu anlamda bir işin yapılması ve yardımlaşmaya ilişkin ortaya çıktığı söylenmektedir. Dabke ve onun ritimli müziği sayesinde işlerin hem birlikte hem de eğlenceli geçmesine yaradığı öne sürülmüşür.

Bir sıra halinde dizilmiş kişilerin oynadığı bir dans türü olan dabkede, halaydaki halay başına benzer bir lider bulunur. Bu lidere raas (baş) ya da lawweeh (sallanan) adı verilir. Lider, değişmeli olarak diğer dansçılardan biri olurken lider olan oyuncu da yüzünü seyircilere dönerken aynı zamanda sıra boyundaki tüm dansçıları da görebileceği bir konum alır. Başının üzerinde burulmuş bir mendil ya da tesbih döndürerek dansın ritmini yönetir. Lider ayağını sertçe yere vururken aynı zamanda dik durmalıdır.

Çeşitleri[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır