hz ömer hz ali / Timaş Yayınları Hz Ebu Bekir Hz Ömer Hz Osman Hz Ali / Mehmet Yıldız - Fiyatı, Yorumları - Trendyol

Hz Ömer Hz Ali

hz ömer hz ali

Hz. Ömer'in, Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmesi konusunda anlatılanlar doğru mudur?

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ümmü Gülsüm Hicri 6. Yılın başlarında doğmuştur. Hz. Ömer’le 17. yılının Zilkade ayında gerçekleşen evliliğe göre, bu evlilik esnasında Hz. Ümmü Gülsüm, yaklaşık on iki-on üç yaşlarındadır. Hicaz bölgesi gibi sıcak iklimlerde bu yaşın normal bir evlilik yaşı olabileceğini, o zaman yapılan birçok evlilikten de anlayabiliriz.

Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:

Hz. Ömer (ra)'in hayatındaki bu olay, onun Ehl-i Beyt sevgisini gösterir. Hz. Ömer (r.a.) halifeyken, bir gün, Hz. Ali (ra)'den, kızı Ümmü Gülsüm'ü istedi. Hz. Ali, "o küçüktür" dedi.

Bunun üzerine Ömer (r.a.), "Hayır. Vallahi, bu bir şey değil; fakat sen beni engellemek istiyorsun." diye konuştu ve "Eğer gerçekten dediğin gibi (çocuk/sabî) ise onu bana gönder." diye ekledi.1

Aslında, Resûlullah (asm)'ın vefatından önce dünyaya gelen Ümmü Gülsüm, gerçekten küçüktü.2 Hattâ, bir rivayette, kendisinden, "O, o zaman bir kız çocuğu idi." diye söz edilir. Hattâ, Mescid-i Nebevî'de sonucu bekleyen Hz. Ömer (ra)'e yanındakiler, "Ey Mü'minlerin Emîri! Ondan ne istiyorsun? O küçük bir kız çocuğudur." demişlerdi.

Ümmü Gülsüm'ün küçüklüğü bir yana, Hz. Ali (ra) onu, Mu'te'de şehid olan kardeşi Câfer-i Tayyar (ra)'in öksüz oğluna vermek istiyordu.

Hz. Ali (ra), evine geldi. Ümmü Gülsüm'ün eline bir hülle (elbise) verip, "Bunu Emîru'l-Mü'minîn'e götür, ona şöyle de: 'Babam sana, bu elbiseyi nasıl buluyorsun, diyor.' de." diye onu gönderdi. Çocuk yaşta olan Ümmü Gülsüm, hiçbir şeyin farkında değildi. Elbiseyi Hz. Ömer (ra)'e getirerek babasının dediklerini tekrarladı. "Bunun üzerine onun izarından (ön kolundan) tutunca, Ümmü Gülsüm kolunu çekti."3

Ümmü Gülsüm, Ömer (ra)'e kızmıştı. Hz. Ömer ise, "iffetli ve şerefli birisi" dedikten sonra, "Git, ona (babana) şöyle de: O ne güzel ve ne cemâllidir. Vallahi o, senin dediğin gibi değildir."

Bunun üzerine Hz. Ali (ra), onu Ömer'e (r.a.) nikahladı. Konu hakkında birbirine benzer farklı rivayetler de vardır. Zehebî'ye göre, Hz. Ömer, Ümmü Gülsüm'le H. 17. Yıl'da evlenmiştir.4

Aslında Hz. Ömer (ra)'in, Hz. Ali (ra)'in kızıyla evlenmesinde gayesi başkaydı. O, Ümmü Gülsüm'ü isterken, bir rivayete göre, "Ey Ebû'l-Hasan! Onu benimle evlendir. Çünkü mutlaka ben, ondan hiç kimsenin beklemediği bir keramet (değer) ve şeref gözlüyorum." demişti.

Ümmü Gülsüm'le alacağı değeri/kerameti de Hz. Ali'ye, "O küçük olursa olsun." deyip şöyle açıklamıştı:

"Ben Resûlullah (asm)'tan şöyle derken duydum:

'Bütün sebepler/bağlar, beş nesebler (soylar) ve sıhriyetler kesilmişlerdir. Ancak benim sebebim, nesebim ve sihrim hâriç.'"6 diye açıklamıştı.

Bir başka rivayette de şu ilâve vardır: "Ben de, benimle Resûlullah (asm) arasında bir 'sebep ve sıhr (kız alma) yoluyla akrabalık' oluşmasını istedim."7

a) Hz. Ömer (ra), neseben Ehl-i Bey t'ten değildir; hiç olmazsa sebeben/kız alma yoluyla, Kıyamet Gününde Ehl-i Beyt'le ve Hz. Peygamber (asm) ile bir bağı olsun istemektedir.

b) O, Resûlullah (asm) soyuyla ilişkiye ve yakınlığa azamî derecede isteklidir. Onun Ummü Gülsüm'le evlenmesi başka bir sebepten değildir; küçüklüğü ve onunla evlilik ilişkisi geri plândadır. Hattâ, Hz. Ali (ra)'ye, "Gerçekten ben, yanımda Resûlullah (asm)'tan bir uzuv (organ) olmasını istiyorum."8 diyerek onu istemiş;9 Hz. Ali, "Bende ancak (Fâtıma'dan olma) Ümmü Gülsüm var; o da küçük hâldedir." deyince, Hz. Ömer, yaşarsa büyür, demiştir.9

O, Kıyamet Günü için yanında bir sebep ve Resûlullah (asm) soyundan bir et parçası olsun istemektedir. Sebep: Hurma gibi ağaçlara çıkmak için elde bulunan "habl"dir, (iptir). Kendisi vesilesiyle bir şeye ulaşılan her vesileye sebep denir.10 Marifete vesile olan her şey de sebeptir. Ümmü Gülsüm de, Fâtıma'nın kızı ve bir "seyyide" olmakla Kıyamet'te Resûlullah (asm)'a ulaştıran, onunla ilişkiye sebep olan bir vesile olacaktır. "Zerî'a" da sebep mânâsına gelir. Nitekim, İmam Şafî de, Ehl-i Beyt sevgisini dile getiren bir şiirinde,

"Âl-i Nebî benim sebebim/ipimdir. Hem onlar beni ona/Resûlullah'a bağlayan bir vesilemdir."11

diyerek, aynı konuya parmak basmıştır. Hz. Ömer (ra)'in bu evlilik olayı da, Hz. Peygamber (asm)'e ve Ehl-i Beyt'e sevgi ve saygısına büyük bir delildir.

Ümmü Gülsüm'le nikahlandıktan sonra, Ömer (r.a.) Mescid-i Nebevî'de Muhacirin ve Ensâr ile otururken, "Beni tebrik etmiyor musunuz?" demişti. Oradakiler, "Seni neden dolayı tebrik edelim ey Mü'minlerin Emîri?" diye sordular. O da "Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'le..." diye cevap verdi.

Hz. Ömer (ra), sonra da Kıyamet Günü bütün sebeplerin ve neseblerin kesilmesiyle ilgili hadis-i şerifi zikrederek, "Ben de Resûlullah'la aramda bir sebep/sıhrîyet ve neseb olmasını çok sevdim ve istedim, sevginin gereği olarak çok arzuladım."12 dedi. Bunun üzerine oradakiler kendisini tebrik ettiler.

Gerçekten, Ehl-i Beyt'le olan akrabalık ilişkisi onu çok sevindirmişti.

İslâm kültüründe, seyyide ve şerifelerle evliliğe, özellikle bu olay sebebiyle çok rağbet gösterilmiştir.13

Ümmü Gülsüm'den, Hz. Ömer (ra)'in Rukiyye adlı bir kızı ve Zeyd adlı bir oğlu oldu. Çocuklar çok yaşamadı. Hz. Ömer'in vefatından sonra (H. 23. Yıl/M. 644) Ümmü Gülsüm'ü, amcasının oğlu Avn b. Cafer aldı. Çocuk bırakmadan ikinci kocası ölünce, yine amcasının oğullarından Muhammed b. Cafer'e vardı. Ondan bir kızı oldu. Onun ölümüyle de, Abdullah b. Cafer'le evlendi. Bununla nikâhlı iken ve son kocasından çocuğu olmadığı hâlde vefat etmişti.14

İlave bilgi için tıklayınız:

Akıl baliğ olmamış bir kızla Hz. Ömer'in gerdeğe girmesi sapıklık ...

Dipnotlar:

1. Tarihül Hamis, II, 284; Zehairul Ukba, s. 168
2. Zehairül-Ukba, s. 169; el-Hulafaur-Raşidun, s.68. Bu evlilik H. 17. Yıl'da olmuştur.
3. Fe aheze Umeru biziraiha fec-tezebetha minhu; Zehairul Ukba, s. 168; Tarihul Hamis, II, 284.
4. Konuyu bütün rivayetlerle ele almak ve tartışmak sözü uzatacağı için diğer rivayetleri almıyoruz. Geniş bilgi için bkz. Tarihül Hamis, II, 284; Zehairul Ukba, s. 148-170; el-Hulafaur-Raşidin, s. 68
5. Zehairul Ukba, s. 168; Tarihul Hamis, II, 284.
6. Zehairul Ukba, s. 168; Tarihul Hamis, II, 285.
7. Zehairul Ukba, s. 169
8. Resulullah, Fatıma benden bir et parçasıdır, buyurmuştur. Ümmü gülsüm de ondan olduğu için Resulullahtan bir parça olarak kabul ediliyor.
9. Zehairul Ukba, s. 169; Tarihul Hamis, s. 284 vd.
10. el- Mufredat, s. 220; Sebep kelimesine bakınız.
11. el- Mufredat, s. 220; Sebep kelimesine bakınız.
12. Zehairul Ukba, s. 168.
13. Tuğrul Beyin de benzer bir evliliği vardır.
14. Zehairul Ukba, s. 170; el- Hulafaur-Raşidun, s. 103; Mürucuz-zeheb, II, 353.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Hz. Ömer’in Hz. Ali’ye Sorduğu 3 Soru

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Ümmü Külsûm Bint Ali Kimdir? Ümmü Külsûm Bint Ali'nin Hayatı

6 yılının (627) başlarında dünyaya geldi

Sünnî ve Şiî kaynaklarında hayatıyla ilgili en çok tartışılan konu onun Hz. Ömer'le 17 yılının Zilkade ayında (Kasım-Aralık 638) gerçekleşen evliliğidir. Hz. Ali'nin, kızını Hz. Ömer'e nikâhlamasını kendi inançları bakımından problemli sayan Şîa kaynaklarında konu hakkındaki farklı görüşler şöylece özetlenebilir: Böyle bir evlilik hiç gerçekleşmemiştir; Hz. Ömer, Ümmü Külsûm'le değil cinler üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi olan Hz. Ali'nin Necran'dan çağırdığı bir cinle evlenmiştir; Hz. Ömer'in evlendiği kız, Hz. Ali'nin Fâtıma'dan doğan Ümmü Külsûm değil sonradan evlendiği hanımı Esmâ bint Umeys'in Hz. Ebû Bekir'den olma kızı Ümmü Külsûm'dür; bu evlilik gerçekleşmiş olmakla birlikte Hz. Ali Ömer'in tehditleri karşısında buna izin vermek zorunda kalmıştır (Ali eş-Şehristânî, XIX/75-76 [1424], s. 109). Bu görüşler kendi içinde birtakım çelişkiler içermekte ve hiçbiri Sünnî kaynakları tarafından doğrulanmamaktadır.

Sünnî kaynaklarına göre ise Ümmü ülsûm, Hz. Ömer onunla evlenmek istediğinde henüz bulûğ çağına ermemişti. Hz. Ali hem bu gerekçe ile hem de kızlarını kardeşi Ca'fer'in oğullarıyla evlendirmek istediğini söyleyerek başta bu evliliğe taraftar olmadı, ancak Hz. Ömer'in ısrarı üzerine kabul etti. Hz. Ömer'in ısrarının sebebi kendi ifadesine göre Resûl-i Ekrem'le arasındaki akrabalık ilişkisini güçlendirme arzusudur. Sonunda Hz. Ömer Ümmü Külsûm'le evlendi, bu evlilikten Zeyd ve Rukıyye adlarında iki çocukları oldu. Zeyd annesiyle aynı gün vefat etti; Rukıyye ise İbrâhim b. Nuaym b. Abdullah en-Nehhâm ile evlendi (Mus'ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, s. 349). Ümmü Külsûm, Hz. Ömer'in halkla kurduğu ilişkide ve hayır işlerinde onun yanında yer aldı. Öte yandan halife Ömer'in devlet malını korumadaki hassasiyeti evini daima ikinci planda düşünmesine sebep olduğundan Ümmü Külsûm'ün eşine zaman zaman sitem ettiği zikredilmiştir. Onun devlet başkanı eşi sıfatıyla Bizans kraliçesiyle hediyeleştiği ve bu hediyelerin beytülmâle aktarıldığı da bilinmektedir.

Hz. Ömer'in vefatından sonra Ümmü Külsûm, Hz. Hasan ile Hüseyin'in varlıklı biriyle evlenmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen babasının isteğiyle amcası Ca'fer'in oğlu Avn ile evlendi. Ca'fer'in şehâdeti üzerine onun çocuklarına sahip çıkan Hz. Ali Avn'a da yardımda bulundu. Ümmü Külsûm, Avn'ın ölümünün ardından onun kardeşi Muhammed ile, Muhammed'in vefatından sonra ise yine Ca'fer'in oğlu Abdullah'la evlendi, ancak bu evliliklerinden çocuğu olmadı. Bazı kaynaklarda Muhammed'den Besne adında bir kızının doğduğuna dair yer alan bilgi doğrulanmamıştır (Zehebî, III, 502). Ümmü Külsûm'ün Hz. Ömer'den sonra evlendiği kişiler Ca'fer ile Esmâ bint Umeys'in çocukları olduğundan onun ömrünün sonlarında, "Esmâ'dan utanıyorum; iki oğlu benimle evliyken öldü, şimdi üçüncüsünün de ölmesinden korkuyorum" dediği, ancak kendisinin Abdullah'tan önce vefat ettiği nakledilmiştir (İbn Hacer, IV, 492).

Ümmü Külsûm, Muâviye'nin hilâfetinin ilk yıllarında Benî Adî'den kavga eden bazı kişileri ayırmak isterken aldığı darbe sonucu yaralanıp ölen oğlu Zeyd ile aynı gün vefat etti ve cenaze namazları birlikte kılındı. Ümmü Külsûm'ün o günlerde hasta olduğu da zikredilmiştir. Hz. Hasan ile Hüseyin'in de katıldığı cenaze namazını Zeyd'in kardeşi ve Ümmü Külsûm'ün üvey oğlu Abdullah b. Ömer dört tekbirle kıldırmıştır. Bu namazdaki tekbir sayısı ve cenazelerin sıralanış şekli de Sünnî ve Şiî kaynakları arasında ihtilâf konusudur. Cenaze namazının Medine Valisi Saîd b. Âs tarafından kıldırıldığı söylenmekle birlikte (a.g.e., a.y.) İbn Ömer'le ilgili rivayet daha meşhurdur. Ayrıca Medine Valisi Saîd b. Âs, Ümmü Külsûm'e dul kaldığı bir dönemde tâlip olmuş, hatta mehrini de ödemiş, ancak Hz. Hüseyin karşı çıktığı için bu evlilik gerçekleşmemiştir (DİA, XXXV, 549).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir