petriç nerede / Yabancılar Bulgaristan topraklarında PCR testi nerede ve nasıl yaptırabilir? -

Petriç Nerede

petriç nerede

serezSiroz Sancağı, Serez merkez kazası ile Menlik, Zihne, Razlık, Petriç, Demirhisar, Cuma-i Bala ve Nevrekop kazalarını kapsamaktaydı. Günümüzde Menlik, Razlık, Petriç, Cuma-i Bala ve Nevrekop kazalarına bağlı yerleşim yerlerinin büyük çoğunluğu Bulgaristan sınırları içindedir. Nevrekop kazasının Yunanistan sınırları içinde kalan yerleşim yerlerinin ahalisi ise mübadelede Türkiye’ye gelmiştir. Serez, Selanik Vilayetini oluşturan üç sancaktan birisi ve aynı adlı sancağın merkeziydi. Bu kente, Avrupalılar Sere ya da Sentis, Osmanlı döneminde Siroz derlerdi. yılında Gazi Evrenos Bey ve Çandarlı İbrahim Paşa tarafından Osmanlı egemenliğine giren kent savaşmadan teslim olmuştur. Bu nedenle kentin eski sakinlerinin oturduğu kale içine Müslüman yerleştirilmemiş, kiliseler camiye çevrilmemiştir. Müslümanlar kale surları dışındaki mahallelerde yaşıyorlardı. Serez camilerinin tümü Fetihten sonra inşa edilmiştir. yılı itibariyle kentin nüfusu, erkek kadın olmak üzere toplam kişiydi. Kentteki 55 mahallenin 25’inde Türkler yaşıyordu. Sancak nüfusunun %39’u Müslüman, %37’si Bulgar, %21’i Rum’du. Kent merkezinde hane, 43 han, dükkan, 21 kilise, 29 cami, 15 dergah, 2 havra, 11 medrese, 23 mektep, 1 kütüphane, havlu dokuma tezgahı, 1 buharlı pamuk fabrikası vardı. Her yıl şubat ayında açılan panayırı ve yayları ile ünlüydü. Serez tarihinde öne çıkan isim Şeyh Bedrettin’di. Bedreddin’in türbesi Orta Mezarlık adlı Türk mezarlığındadır. Mezarlık Tekkesi denilen Bedreddini Tarikatının Tekkesi bu Türbenin yanındaydı. Bedreddin’in na’şı mübadele sırasında Serez Mübadele Komisyonu tarafından İstanbul’a getirilmiş ve 2. Mahmut Türbesi haziresine defnedilmiştir. Serez, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli merkezlerinden birisidir. Mübadele öncesi ve sonrasında rol oynayan önemli bir isim de Serezli Mehmet Esat Bey dir.

serez1Mehmet Esat Bey, tiyatro sanatçısı Metin Serezli’nin babasıdır. Bugün Serez’de kötü durumda olmakla beraber Osmanlı dönemine ait Mehmet Bey Cami, Mustafa Bey Cami, Zincirli Cami (Selçuk Sultan Camii), Vilayet Binası gibi mimari örnekleri görmek mümkündür. Ayrıca yılında Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Bedesten arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır.

 

 

serez2Arazisinde kaliteli tütün ve pamuk yetiştirilirdi. Selanik’ten sonra bölgenin en önemli ticaret ve kültür merkeziydi. yılına kadar gümüş ve altın para basan bir darphane mevcuttu. Serez’de ilk gazete yılında yayın hayatına başlamış, aynı yıl bir sinema salonu açılmıştır. Balkan Savaşı sırasında, yılları arasında kent Bulgar işgali altında kalmıştır. Serez Sancağının kırsal bölgelerinde yaşayan Müslüman halk katliamlardan kurtulmak için kent merkezine sığınmıştır. Ne var ki bu katliamlar kent merkezinde de devam etmiştir. yılında Bulgarlar kenti terk ederken yakar. Evlerin ve işyerlerinin büyük çoğunluğu yanar. Müslümanların büyük çoğunluğu Serez’i yılında terk etmek zorunda kalmıştır. Son kalan Türkler de mübadelesinde Serez’i terk etmiştir. Serez Sancağından gelenlerin ağırlıklı olarak iskân edildiği bölgeler; Edirne, Tekirdağ, Mersin ve Adana’dır. Günümüzde Serez (Serres) Orta Makedonya Bölgesi’ne bağlı Serres ilinin merkezidir.

Şurup yerine zehir içirmişler

Osmanlı&#;nın son yılları. Yedi düvele karşı savaşan bir millet. İçinden çıkan ilginç hayatlar.

Abone ol

''Uçurumun kıyısında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllar süren savaş'' Büyük Önder'in bu sözleriyle tanımladığı Cumhuriyet ve devrimlere giden yolda, olağanüstü koşulların erken büyüttüğü, yaşamın, ölümle kalım arasında gidip gelinen günlerde dimdik durmayı öğrettiği küçük kadınlar, 83 yıllık genç Türkiye'ye ışık tuttu.

Cumhuriyetin ilanının yıl dönümünde AA muhabirleri, hayata veda eden Nezafet Bozyel'in yakınlarından derlediği bilgilerle 3 kadının penceresinden dönemin koşullarıyla Cumhuriyetin küçük kadınlarının yaşam savaşını, tarihin akışıyla birlikte inceledi.

Selanik'e bağlı Petriç kasabasında 'ın sonlarında doğan Nezafet, Balkan savaşı öncesinde Rumeli'nin kaynadığı çocukluk yıllarını yoksulluk, sefalet ve iki kardeşinin küçük yaşta üstlendiği sorumluluğuyla geçirerek, kendi yaşamının da savaşını verdi.

Nezafet Bozyel'in yakınlarının anlattığı yaşam öyküsü, Osmanlı-Rus savaşının ardından bölgeye Bulgarların hakim olduğu yıllarda başladı. Yaşadığı bütün olumsuz gelişmelere, yoksulluk içinde geçen çocukluğuna karşın zamanın kadınlarına göre iyi bir eğitim aldı. Dikiş, nakış ve ev işlerinin dışında okur yazardı, iyi bir sesi vardı ve Kur'an-ı Kerim'i güzel okumasıyla tanınıyordu. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Nezafet, iki kız kardeşiyle birlikte bu özelliklerini kullanarak yaşamaya çalıştı. Balkan Savaşı'nın başladığı bu dönemde yaşlarında olan Nezafet, zor günleri anılarından şöyle aktardı:

''Üç kız kardeş kalmıştık. Çocuktuk ve bize göz kulak olacak yakınlarımız da yoktu. Bulgar komitalarının kadın, erkek, çocuk ayırımı yapmadan Türkleri öldürdüklerini duyuyorduk. Petriç'te oturan Türkler, canlarını kurtarmak kaygısına kapılarak, nereye gideceklerini bilmeden yollara döküldüler. Elimize geçen ufak bir torbaya çiğ nohut doldurduk ve kaçanların arasına katıldık. Yol boyunca öldürülen Türklerin arasından geçtik. Kardeşlerim ölüleri gördükçe korkuyor, ağlıyordu.

Hava soğuktu, birkaç kişi ateş yakınca ışığı gören Bulgar çeteleri gelip, buldukları altın ve ziynet eşyalarını götürdüler. Gözlerine kestirdikleri kadın ve kızları da aldılar, karşı çıkanı öldürdüler. 3 gün 3 gece Petriç dışında kaldıktan sonra geri döndüğümüzde, evimizin yağma edildiğini gördük.'' Türkler için yaşamın ölümle kalım arasında geçtiği o günlerde çocuk yaştaki Nezafet, ayakta kalabilmek için evlenmeye karar verdi. Petriç'te Kantarcı Rüstem'in oğlu Değirmenci Nezir ile yaşamını birleştirdi. Savaşlar dışında iyi giden evliliklerinden Rüstem ve Rukiye adını verdikleri iki çocukları oldu.

ŞURUP YERİNE ZEHİR
Balkan Savaşı'nın ardından 1. Dünya Savaşı'nın başladığı sırada Yunanlıların hakimiyetine geçen Petriç'te herkesin gözü-kulağının düşmanın Anadolu topraklarında gerçekleştirdiği işgale çevrilmişti. Değirmenci Nezir, o günlerde, Selanik'ten başlatılan Kuvvayı Milliye hareketine imkanları ölçüsünde yardım etmeye başladı. Savaş ortamında Türk milislerine un ve ekmek takviyesinde bulunan Nezir'in çabası, Yunan askerlerince fark edildi.

Bir gece yarısı Nezafetlerin kapısı çalındı ve Nezir evden alınarak, sokak ortasında feci şekilde dövüldü. 3 ay boyunca durumu ağır olan eşini iyileştirmek için uğraşan Nezafet, son çare olarak Petriç'teki Yunanlı doktora başvurdu. Doktor gece eve yanında bir Türk askerle geldi ama niyeti hastasını iyileştirmek değildi. Doktorun tavrından şüphelenen asker, alt katta birlikte beklediği Nezafet'e bu düşüncesini ilettiğinde, yukarı çıktılar. Ancak iki katlı küçük evin üst katına çıktıklarında Yunanlı doktorun şurup diye verdiği zehiri içen Nezir'in ölümüne tanık oldular.

''ZİYNET EŞYALARINI YUTTU''
O sırada Nezafet, henüz 20'li yaşlarının başındaydı ve artık Petriç'te barınması imkansız görünüyordu. Bir gün evi yine Yunan askerlerince basıldı. Tek oğlunun öldürülmesinden korktuğu için Rüstem'i bir küfenin arkasına sakladı. Evi yerle bir eden Yunanlılar, onlara dokunmadı ama Nezafet bu olay sonrasında çantasını hazırladı, birkaç parça ziynet eşyalarını yuttu ve küçük çocuklarını yanına alarak, kocasının erkek kardeşi tarafından bir gece yarısı Bulgar sınırına götürüldü.

Çocuklarıyla bir yıla yakın bir zaman Bulgaristan sınırındaki bir köyde terzilik yaparak geçinmeye çalışan genç kadın, Cumhuriyetin hemen sonrasındaki mübadeleyle Kırklareli'nin Vize ilçesine halası Pembe Hanım'ın evine yerleşti. Oğlu Rüstem 8 yaşına geldiğinde Vize'de ilkokula başladı. Daha okulu bitirmeden mübadeleyle gelen göçmenlerin yaşadığı Bursa'nın bir köyüne taşındılar. Burada liseyi bitiren Rüstem, Çarlık Rusya'sının yılında Kırım'daki Türklere karşı başlattığı istibdattan kaçarak aynı yere yerleşen Kades ailesinin kızı Tenzile ile tanışarak evlendi.

Rüstem liseyi bıraktı, Tenzile de yaşını 14'ten 16'ya büyüttü. O sırada yılıydı ve Türk ulusunun Ata'sını kaybetmesinin üzerinden 45 gün geçmişti. Tenzile o günleri, daha sonra yakınlarına, ''Evlendiğime sevinemedim ki Ata'mı düşününce boğazım düğümlenir, ağlamaya başlardım'' diye anlattı. Nezafet, sonraki yılları, önce öğretmenlik yapan, ardından devlet demir yollarındaki görevi nedeniyle Ankara'ya yerleşen Rüstem, gelini ve 4 torunuyla yaşayarak geçirdi. Geçirdiği tüm zorluklara rağmen uzun bir ömür yaşadı. yılında İstanbul'da kızının yanındayken, yaşama gözlerini yumdu.

Türklere Uygulanan Soykırım

Atatürk'ün sözüyle başlayarak  devam ediyoruz.

- "Millî hayatımızda yediden yetmişe hepimizin bilmesi gereken zafer günlerimiz olmakla beraber, ACISINI DÜNYA DURDUKÇA İÇİMİZDEN ATAMIYACAĞIMIZ MİLLÎ FELAKET GÜNLERİMİZ DE VARDIR Rus Harbi sonu büyük muhaceretleri! ..

TÜRK'ÜN AVRUPA'DAN ÂDETA KÖKÜNÜN KAZINMASI İSTEĞİYLE HORTLAYAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN GİRİŞTİĞİ TOPLU KATLİAMLAR!..

Balkan Savaşı ve TÜRKLER'e reva görülen zulüm ve İŞKENCELER!..

Tarihin bu acı mirasları her TÜRK'ün kalbinde unutulmamak üzere dünya durdukça muhafaza seafoodplus.infoimizin kalbinde HİSS-İ İNTİKAM olmalı!Bu alelâde bir intikam değil; hayatına, ikbaline, refahına düşman olanların mazarratlarını izaleye matuf bir intikamdır" () Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Bu RUS gazetecinin BALKANLAR'daki BULGAR ve YUNAN mezalimi anlatan ifadeleri gibi, DOĞU ANADOLU'da aynı yıllarda uygulanan ERMENİ zulüm ve vahşetini de anlatan pek çok RUS ve diğer ecnebi yazarlar, askerler, resmî görevliler vardır. Bir kısmının eserleri aşağıda verilmiştir.

Aşağıda Milan'da yayınlanan SEKOLO gazetesinin Rumeli'ndeki hususi muhabiri Mösyo LÜSİYEN MANİRİNİ'nin Selânik'ten yazdığı Nisan tarihli mektubundan ibareler okuyacaksınız:

- "Artık sükût edemiyoruz!"

- Boğazlanan MAKEDONYA masumlarının halini, SELÂNİK'te Bulgarlar tarafından Türkler'e yapılan katliam ve hırsızlıkları bütün fecaatiyle, bütün vahşetiyle his ve idrak ediyoruz!"

- "Muharebe ilân edildi, BALKANLAR'ın vahşileri Bulgarlar, bir kan ve ateş şelâlesi gibi hücum ettiler. Binlerce Türk köylüleri evlerinin yakıldığını, yağma edildiğini, karı ve kızlarının iffet ve namuslarının kirletildiğini ve sevdikleri kimselerin ölüm titremelerinin yayıldığını görmüşlerdir."

-Bu yerlerden 'Hıristiyan Medeniyeti'(!) geçiyordu!.. Veyl mağluplara!.."

- "Bulgaristan'ın orduları Türk ordusuna karşı değil, fakat Türk ırk ve nesline karşı muharebe ediyorlardı!"

- "Konsoloslar binlerce vesikaya mâlik bulunuyorlar! .. Kurbanların listesi pek tafsilâtlı ve fecîdir. Bu listelerden Türk'ün boğazlandığı anlaşılıyor!"

- "Yunan ordusunu gayr-ı memnun bir nazarla karşılayan SELÂNİK ahalisi, Bulgar işgâlinden kurtulmalarını , büyük bir nimet telâkki ediyorlar!"

Evet, bir de bu var!..

TÜRK DEVLETİ'nin yönetiminden, vaktiyle yeniçerilerin zulmünden şikâyet edenler, kendi dindaşlarının işgâline uğrayınca Hanya'yı, Konya'yı anlamışlar!..

Bu, hep böyle olmuştur! 1. Cihan Savaşı'nda Türk ordusunu arkadan vuran Araplar, OSMANLI hâkimiyetinden çıkmak için gavurla iş birliği yapan Araplar; çok kısa bir süre İngiliz ve Fansız işgâlinde kalınca, akılları başlarına gelmiş, 'lerde MUSTAFA KEMÂL'e başvurmuş, "Aman, bizi de kurtar!" demişlerdi!

MUSTAFA KEMÂL'in cevabı, "Birleşin, kendinizi kurtarın. Sonra isterseniz, gene bir devlet oluruz," şeklinde idi.

Mektuba devam ediyoruz:

- "Komitacıların çeteleri ve muntazam Bulgar askerleri, müslümanların fecî imhasına iştirak etmişlerdir.

SELÂNİK'te İtalyanlar, Almanlar ve Fransızlar'la görüşerek Bulgarlar'ın neler yaptıklarını sorduğum zaman, 'şenaat, şenaat' cevabını vermişlerdir!"

- "Bütün köyler yağma ve tahrip edilmiştir.

SİROZ'da Müslüman boğazlanmış, SİROZ kumandanlığına da, bu kıtalleri icra eden komitacıların reisi getirilmiştir!"

- "Diğer bir köyde çete reislerinden DONÇO, camileri İslâm kadın ve çocukları ile doldurduktan sonra bombalarla berhava etmiştir."

- "Çete reislerinden ÇERNOPEYEF komitacıyla KAVALA'ya girerek ahaliye vergi tarhetmiştir.

7 Yahudi zengini ölüm tehdidi altında lira kurtuluş fidyesi vermeye mecbur kalmışlardır.

KAVALA ve DEDEAĞAÇ'ta binlerce Müslüman boğazlanmıştır."

- "SELÂNİK dahilinde seyahat eden bir Katolik, bana gönderdiği mektupta, 'Tahrip edilmiş Müslüman evleri enkazı arasında çocuk ve kadın cesetleri görülüyor.

Irz ve namusları kirletilen kadınların vücutları parçalanan Türkler'in, cebrî vaftizlerin, yağma ve hırsızlıkların miktarı haddi aşmıştır,' diyordu."

- "Bir kaç gün evvel OSMANİYE kazasından bir heyet büyük devletlerinin konsoloslarını ziyaret ederek aşağıdaki muhtırayı vermişlerdir:

- "Biz OSMANİYE kazasına tâbi BAHÇEOVA köyü sâkinlerindeniz. Kazamızın Müslüman ahalisi Bulgar ordusunun kıtalinden korktuğu cihetle SİROZ, DEMİRHİSAR, DOYRAN, USTURUMÇA kazalarına iltica etmişlerdir. Bilâhare Bulgar vahşetinin kesileceği, namus ve hayatlarının himaye edileceğini zannettikleri cihetle yuvalarına dönmüşlerdir."

- "Fakat ahali BURUVA, BURHANİYE, ÇATIK, TEMNEK, İHSANİYE, TİRTOBİSKA, VİRİCE, İRAVE, İSTAMER, İSVEKRA, GROVA, KİLİMANTA, KOBYAR ve ÇAREVE köylerine vasıl oldukları zaman, Bulgarlar tarafından tecavüze uğramış, gayr-ı kaabil-i tasvir işkencelere düçâr edilmişlerdir."

- "Bu 14 köyün bütün genç kızlarının namusu heder edilmiş, bunların en güzelleri Hıristiyanlaşmaya mecbur edilmiştir. Hıristiyanlıktan istinkaf eyleyen bir köylü, dövülmüş ve öldürülmüştür."

- "Komşu CUMAYIBÂLÂ, PETRİÇ ve MENİK kazalaının Müslümanları aynı sefalet halinde bulunmaktadır."

- "Medenî milletlerde bir merhamet zerresi ve insaniyet kalmadı mı?.. Bu felâket hallerine nihayet verecek tedbirleri almalarını rica ederiz. "

İmza: Şükrü oğlu Salih, Ahmet oğlu Mehmet

Brüksel'de LE SOIR gazetesine SELÂNİK'ten gönderilen bir mektupta deniyor ki:

- "SELÂNİK artık Avrupa'da değildir. Âdeta Afrika'ya naklolunmuş gibidir!"

- "MAKEDONYA bugün DANTE'nin bile tasavvur edemediği derecede hayalleri aşan bir takım mezalim ve felâketlere sahne oluyor!"

Bilindiği gibi, meşhur İtalyan şairi Dante, "İlâhî Komedi" adlı eserinde korkunç cehennem tasvirleri yapmıştır Mektuba devam edelim:

- "Bulgarlar, Sırp ve Yunanlar'ın Trakya, eski Sırbistan, Epir ve Makedonya'ya doğru yürüdüklerini biliyorsunuz."

- "Askerleri halim ve selim, kanaatkâr, bedenleri kuvvetli ve bahadır olan Osmanlı ordusunun her türlü teşkilâttan mahrum olduğunu da öğrendiniz."

- "Fakat gazetecilerin yazmadıkları şeyler, muzaffer orduların zulüm ve vahşetidir!"

- "Yunanlar, Bulgarlar ve Sırplar geçtikleri havalide çocuk, kadın ihtiyar, bütün Türkler'i öldürüyorlar! Kasabaları yaktıktan, cami ve minareleri yıktıktan sonra, bütün Müslümanlar'ı yok ediyorlar!"

- "Bazı kasabalarda hiç bir Müslüman, hiç bir cami ve hiç bir mesken kalmamıştır!

Bulgar hududunda bulunan CUMAYIBÂLÂ'dan SELÂNİK'e kadar komitacıların yanında gelmiş olan arkadaşlarımdan biri, CUMAYIBÂLÂ, MENİK ve PETRİÇ kazalarında bütün Müslümanlar'ın katliam edilmiş olduğunu naklediyor!

Yollar cesetler ile doludur."

- "Müthiş bir HAÇLI muharebesi karşısında bulunuyoruz.

Bu muharebe Müslümanlar'ı imha ve ortadan kaldırmak maksadıyla vuku bulmaktadır!

Bütün memleketin Hıristiyanlar'dan ibaret kalması için, ittifakla Müslümanlar'ın tamamiyle ortadan kalkmasını arzu eylemektedirler!"

- "SELÂNİK'te bir gece içinde Müslüman öldürmüşlerdir!. 

Bu Müslümanlar sığınacak yer bulamadıkları cihetle, kahvehanelerde yatmaktaydılar."

- "Bulgarlar, Baruthane'ye ateş vererek Osmanlı askerinin mahvolmasına sebebiyet vermişlerdi."

- "SİROZ'da, ÜSKÜP'te ve MANASTIR'da ne kadar katliam vuku buluyor?"

- "Yakın bir zamana kadar OSMANLI AVRUPASI'nda hiç bir Müslüman kalmayacağına emin olabilirsiniz!"

KAVALA'da bir ecnebi madamın Viyana'daki babasına gönderdiği, ve Weinersunon Montag Zeitung gazetesinde yayınlanan mektubu:

- "Bundan tam bir ay evvel, sabah saat 8'e doğru atlarına binmiş 5 Bulgar komitacısı şehre girerek Kaymakam'ı esir ettikten sonra, KAVALA'yı bir 'Bulgar Limanı' ilan etmişlerdir."

- "İşgâlin ertesi günü Türkler aleyhine katliama başlanmıştır. Müslümanlar'ın ileri gelenleri hapsedilerek muhakemesiz idam olunmuşlardır."

- "Gece yarısına doğru bütün mahpuslar uykudan kaldırılarak çırılçıplak bir halde ikişer üçer bağlandıktan sonra, keskin süngüler zavallıların karınlarına saplatılmış ve dipçiklerle müthiş surette dövülmüşlerdir."

- " Birinci gecede 39, ikinci gecede 15, üçüncü gecede 8 ve daha sonra 30 kişi öldürülmüştür. KAVALA'da yokedilenlerin sayısı kişiye bâliğ olmaktadır."

- "KAVALA'ya etraf köylerden gelen muhacirleri, 'hayatlarının mahfuzu kalacağına' dair teminat vererek geri göndermişler, buna rağmen muhacirlerden büyük kısmı katledilmişlerdir."

- "SİROZ'da nefsini müdafaaya kalkışan Türkler, düşman askerlerinden 2 kişiyi öldürdüklerinden, Bulgar zabiti, 'Şimdi saat 4'tür, yarın saat 4'e kadar Türkler'e istediğinizi yapabilirsiniz,' demiştir!

Bulgarlar bu müsaade üzerine canavarlar gibi katliam yapmışlardır.

24 saat zarfında öldürülen Müslümanların miktarı , bir rivayete göre de 'dür."

- "İSKEÇE'de kaçışan ahaliyi alçak Bulgar askerleri takip ederek, ellerine geçirdiklerini PARÇA PARÇA etmişlerdir!"

_ "DRAMA'da Türk zenginlerden birisinin kafası kesildikten sonra, bir sandık üzerine konmuş, maktulün ağzına bir de pipo sıkıştırılmıştır!..

DRAMA'da Türkler aleyhine icra edilen katliamları müteakip, Museviler'e karşı tecavüze başlanmıştır!

Musevi zenginlerinden birkaçı SARIŞABAN'a sevkedilerek 6 gün müddetle en ağır işkencelere uğratıldıktan sonra Osmanlı lirası fidye-i necat mukabilinde salıverilmişlerdir."

- "Müslüman ailelerin hanelerine cebren girilerek kadınların ırzına geçilmiştir. Müslüman hanımlardan birinin burun ve memeleri kesildiği gibi, çocuğunun gözleri önünde katlolunmuştur!"

İngiliz Daily Telgraph gazetesinin Peşte muhabiri şu haberi geçmişti:

- "Bulgaristan Kralı Ferdinand, 'Salip ile Hilâl arasındaki cidal'den bahsetmiştir. Salip (haç) insaniyet ve merhamet timsali olduğu halde, iş bu merkezde cereyan etmemiştir."

- "Sırp asker ve zabitlerinin Arnavutluk'ta icra ettikleri vahşet ve gaddarlıklar, harb muhabirlerinin raporlarıyla sübut (ispat) mertebesine ulaşmıştır."

- "Ben bu raporları görmek fırsatını buldum. GENERAL YANKOVİÇ'in kumandası altında bulunun askerlerinin silahlı Arnavutlar'ı katl ve idamla iktifa etmeyip, kan içiciliklerini silahsız erkek , ihtiyar ve kadınlara, çocuklara ve henüz beşikteki bebeklere karşı bile ortaya koymuşlardır."

- "KUMONOVA ile ÜSKÜP arasında kişi öldürülüp yokedilmiştir!"

- "PRİŞTİNE civarında kişi Sırp sulmü altında mahvedilmişlerdir."

- "Birçok köylerde bütün evler ateşe atılmış, ve o evlerin biçâre halkı avlulardan kaçarken fareler gibi öldürülmüşlerdir. Erkekler, kendi aile ve çocuklarının gözü önünde kurşunla öldürülmüşlerdir. Sonra zavallı kadınlara ciğerpârelerinin (çocuklarının) süngülerle parçalanmaları , cebren seyrettirilmiş tir."

FRUZVİK'teki Sırp kumandanı, firarileri geri dönerek silahlarını teslim etmeye davet etmiştir.

Bunlar silahlarını teslim ettikten sonra, kişi birden, öldürülmüşlerdir.

Bütün FRUZVİK'te Müslüman ailesi sağ bırakılmıştır.

BAROS'ta ve PRİŞTİNE'de ahali tamamen öldürülmüştür. Sırp subayları Müslüman Arnavutlar'ı 'av hayvanı gibi öldürdüklerini' kendileri söylemişlerdir!"

Olaylara şahit olan bir Kızılhaç doktoru şunları anlatıyor:

- "Her nerede Arnavut görülmüş ise, merhametsizce öldürülmüştür!

Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar dahi istisna edilmemiştir!

Eski Sırbistan'da alevler içinde kalmış köyler gördüm.

KIRATOVA civarında GENERAL İSTEFANOVİÇ, yüzlerce esiri iki sıraya dizmiş ve ve makinalı tüfekle öldürmüştür.

GENERAL ZİYOKOVİÇ ise, SENİCE civarında Arnavut ve Türk ileri gelenlerini öldürmüştür."

Bahsedilen olaylar 'de, yani neredeyse sene önce!..

Ama biz Sırplar'ın 10 sene önce Bosna'da ve Kosova'da yaptıklarını da biliyoruz!.

Hiç değişiklik yok!..

Rumlar'ın KIBRIS'ta yaptıklarını da biliyoruz.

Hep bilelim ve hiç unutmayalım!. 

Biz milyonlarca kilometre kare toprak fethettik. Milyonlarca gayrımüslim insanı hudutlarımız içine aldık, ne erkeklere, ne kadınlara, hiç bir zaman böyle zulüm yapmadık!..

O yüzdendir ki, bugün Sırbıstan'da Sırplar, Romanya'da Romenler, Yunanistan'da Yunanlar, ve ENDÜLÜS'te İspanyol ve Portekizliler yaşıyor!..

Ama Haçlılar'ın girdiği her diyarda yerli halk yok ediliyor!..

İki koca Amerika kıtasında neredeyse hiç kızılderili kalmadı.

Koskoca Avustralya kıtasında aboriginler tükendi!. Ve yıllık OSMANLI AVRUPASI'nda göçmen işçilerimizden bile daha az TÜRK kaldı!.

En başta dedik:

DÜNYADA EN ÇOK SOYKIRIMA UĞRAYAN MİLLET, TÜRKLER'dir!..

Yahudiler, Avrupa'nın dört bir yanına SIĞINTI olarak gelmiş olmalarına rağmen, kayıpları olduğunu söyleyebiliyor! ..

BİZ, AVRUPA'DA HÂKİM UNSURDUK!..

YÖNETİCİYDİK!..

DOĞU AVRUPA'NIN VE AKDENİZ'İN SAHİBİ İDİK!..

Bizim 'den beri kaybımız nedir, siz söyleyin!..

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir