baba duası peygamber duası gibidir / Anne-babanın duâsı peygamber duâsı gibidir - YENİ ASYA

Baba Duası Peygamber Duası Gibidir

baba duası peygamber duası gibidir

İletişim

(17) Ana - Babanın Duası

(17) Ana - Babanın Duası



32— Ebû Cafer'den rivayet edildiğine göre, Ebû Hüreyre'nin şöyle dediğini işitmiştir:

Peygamber (SallalUthü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki;

«— Üç kimsenin; duası, makbul dualardır, bunların kabul edilişinde şüphe yoktur: Zulme uğrayanın duası, yolcunun (misafirin) duası, ana-babanın çocuklarına duası.»[64]



Mazlum, yolcu ve ana-babadan ibaret üç sınıf kimselerin herhangi bi­rine İyilik ve yardım edildiği zaman, bunların karşılık olarak edecekleri hayır dua Allah katında makbul olduğu gibi, bunlara yapılacak eziyet ve fenalık karşılığında edecekleri beddua da makbuldür. Allah, lehte ve aİeyh-de edecekleri duaları kabul buyurur. Çünkü- bunların duaları duygulu bir kalbin İlticası ile olur. Ana-babanın evlâdları lehine ve aleyhine duaları da aynıdır, her İkisi de makbul dua olurlar. Böylece evlâd, rızalarını alma­ya çalışır, nefret vezinlerini kazanmaktan sakınır,"

Mdzlum, İnsanların haksızlık 'ettiği) sefil bıraktığı, yardımlarından ta­mamen mahrum kaldığı kimsedir. Böyle İnsanların yardımından büsbütün ümidini kesen kimse, Allah'a tam bîr ihlâs ile yönelir ve ona iltica ederek duada bulunur. Duası da makbul olur.

Yolcu da böyledir. Akrabasından ve dostlarından uzak kalmış, emlâk ve arazisinden uzak düşmüştür. Bu durumda Hak ile beraber bulunur, ona sığınması tam bir İhlâs ile olur.

Ana-baba, çocuğun eziyetlerine katlanırlar, kusurlarını bağışlarlar, kalbleri ince duygulu olur. Çocuklarından büsbütün ümid keser ve aleyhle­rine dua ederlerse, çok şiddetli olur ve büyük haklarından ötürü de duaları makbul olur. Çocuklarından memnun kalıp, onların iyiliğine dua etmeleri, zaten Cennet vesilesi olacağı daha önceki hadîs-i şeriflerden, anlaşılmıştı.[65]



33— Ebû Hüreyre'den ;

Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Seliem) 'in şöyle dediğini işittim:

«— İnsanlardan hiç bir çocuk beşikte konuşmamış tır; yalnız Mer­yem'in oğlu İsa (Aleyhissclâm) ile Cureyc'in (beşikte dile gelen) sahibi konuşmuştur.»

(Ashab tarafından Peygambere) soruldu :

«— Ey Allah'ın Peygamberi! Cureyc'in yardımcısı kimdir?»

Peygamber dedi ki:

«— Cüreyc, kendisine ait bir manastırda (inzivaya çekilip ibadet eden) rahip bir kinişe idi. Manastırının altında barınan bir sığır çobanı vardı. KÖy halkından bir kadın da, bu çobana gider gelirdi. Bir gün, Cüreyc na­maz kılarken annesi gelip: "Ey Cüreyc!" (diye ona) seslendi. Cürçyc na­mazda iken kendi kendine: "Anneme mi (cevap vereyim), namazıma mı (devam edeyim?)" dedi. Namazını seçmeyi (ona devam etmeyi) uygun buldu. Sonra annesi ikinci defa ona seslendi. Yine Cüreyc kendi kendine: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Namazım seçmeyi uygun buldu. Son­ra Üçüncü defa annesi ona bağırdı, Cüreyc: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Yine namazını tercih etmeyi uygun gördü. Annesine cevab verme­yince, annesi (ona beddua ederek) şöyle dedi: "Ey Cüreyc! Fahişelerin yüzüne bakmadıkça, Allah senin canını almasın." Sonra kadıncağız döndü gitti. Bir müddet sonra (sığır çobanına gidip gelmekte olan) o kadın (gay­rı meşru') doğurduğu çocukla Melik'e getirildi, (dava edildi). Melik sordu: "Bu çocuk kimden?" Kadın: "Cüreyc'den," dedi. Melik yine sordu. ''Ma­nastırın sahibinden mi?" Kadın: "Evet,' dedi. Melik:

"— Manastırını yıkın ve onu, bana getirin," dedi.

Baltalarla manastırına vurarak onu yıktılar. Cüreyc'in kolunu, boy­nuna iple bağladılar ve onu götürdüler. Fahişelerin karşısına çıkarıldı. Cüreyc fahişeleri gördü de gülümsedi. Onlar da, insanlar içerisinde CÜ-reyc'e bakıyorlardı.

Melik, Cüreyc'e sordu:

"— Bu kadın ne iddia ediyor?" Cüreyc: "Ne iddia ediyor," deyince, Melik: "İddia ediyor ki, çocuğu sendendir." Cüreyc, kadına sordu:

"— Sen böyle mi iddia ediyorsun?" Kadın: "Evet," dedi. Cüreyc:

"— Bu çocuk nerede?" dedi. "İşte o, kadının kucağında," dediler. Cü­reyc, çocuğa dönüp sordu: "Senin baban kim?" Çocuk: "Sığır çobanı," dedi. (Cüreyc'in iftiraya uğradığı anlaşılınca) Melik dedi ki:

"— Senin manastırını altından yapalım mı?" Cüreyc: "Hayır," dedi.

**— Gümüşten yapalım mı? dedi. Cüreyc: "Hayır," dedi. Melik:

"— O halde onu nasıl yapalım?" dedi... Cüreyc: "Onu eskiden olduğu gibi yapın/ dedi, "Hangi şeye gülümsedin," diye Melik sordu. Cüreyc:

"— Hatırladığım bir işe, annemin bedduası bana erişti." dedi. Sonra başından geçen hadiseyi, onlara anlattı.»[66]



Hadîs-İ şeriften elde edilen hükümler:

1— Hazreri Isa île Cüreyc'e nispet edilen çocuğun daha beşikte iken konuşmuş olmaları, mucize ve kerametin sübutuna delil teşkil eder. Allah'ın Peygamber elinde yarattığı âdet'e (tabiî kurallara) aykırı üstün işlere mucize ve veliler elinde yarattığına da keramet denir. Böylece İslâm dininde mucize ve keramet haktır.

2— Namazda iken ebeveynin çağrısına cevap verilip verilemeyece­ğine dair hükümde âlimlerin bir takım ayrı ayrı görüşleri varsa da en doğ­rusu şudur: Farz ve vacibİer dışında nafile olarak namaz kılarken ebevey­ninden biri çağırır da, bu çağrıya cevap verilmediği takdirde hiddetlerine sebebiyet verileceği korkusu olursa, namazı bozmak -lâzım geiîr. Nafile bir ibadette, ebeveynin rızası tercih edilir. Fakat Allah'ın emri olan farzlarda ve yasaklarında Allah'a itaat esastır.

3— Ebeveynin duası babında zikredilen bu hadîs-i şerifteki vak'a, kısa bir zaman İçinde anne duasının, çocuğun aleyhinde bife olsa, makbul ol­duğuna, aynen isabet ettiğine örnek teşkil etmektedir.[67]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bizde çok büyük hakkı olan üç kişiden biri, dünyaya gelmemize sebep olan ana babadır. Diğeri, dinimizi doğru öğrenmemize sebep olan hocadır. Öteki de, maddî rızkımıza sebep olan işverendir.

Bir Müslüman çok başarılıysa, tuttuğu altın oluyorsa, işin temelinde, muhakkak ana babasının rızası, duası vardır, onları çok memnun etmiştir. Çünkü Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ana babanın evladına duası, peygamberin ümmetine duası gibidir, reddolmaz) buyuruyor. Bedduası da böyledir.

Bir evlat, ana babasının; bir işçi de işvereninin duasını, rızasını alamazsa, Allah’ın rızasını alamaz. Yani, bize gelen nimete vesile olana teşekkür etmezsek, o nimet için yapacağımız şükrü Allahü teâlâ kabul etmez. Çünkü hadis-i şerifte, (Kendisine iyilik edene teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmiş olmaz) buyuruluyor.

Ana babamız hayattaysa, ellerini öpüp, gönüllerini, dualarını almaya çalışmalıyız. Hattâ (Cennet anaların ayakları altındadır) hadis-i şerifine uyarak, annemizin ayaklarının altını öpmeliyiz. O zaman çocuklarımız da bize gerekli hürmeti gösterir. İnsan ne ekerse onu biçer. Eden kendine eder.

Çocuklarımıza malı mülkü, taşı toprağı değil, namazı vasiyet etmeliyiz. Peygamber efendimizin ve bütün evliya zatların vasiyeti namazdır. Çünkü doğru kılınan namaz, her derde devadır. Büyük bir zatın küçük yaştaki oğluna vasiyetindeki iki husus şöyledir: (1- Bayılmak ve deli olmak hariç, hiçbir vakit namaz üzerinden geçmeyecek, yani kazaya kalmayacak. O hâlde baba hakkı olarak sana vasiyetimdir, karada, havada, denizde, nerede olursan ol, Allah’ın emri olan namazı terk etmeyeceksin. 2- Eğer en yüksek mektebi bitirip bir meslek sahibi olmazsan, sana hakkım helâl olmasın. Çünkü ben sana iyi bir dinî terbiye verdim. Bu dinî terbiyeyi, alacağın ilimle ve kültürle birleştirirsen çok faydalı bir insan olursun. Dinî terbiye ve ilim, iki el, iki ayak, iki göz gibidir. Biri eksik olursa, insan da eksik olur.)

Vefat edeceği sırada da oğluna demiş ki: (Oğlum, kitaplarını al, şöyle önümden geç! Ben âhirete gidiyorum. Allah’ın huzuruna varınca diyeceğim ki: Ya Rabbî, ben gözlerimi, oğlumu tahsile gönderirken kapadım.)

bebek ayağı

Bilal Havvâs (Rahmetullâhi aleyh) diyor ki:

Çölde giderken yanımda birini gördüm. İçime: “Bu insan Hızır Aleyhisselâm olabilir.” diye geldi. Ona: “Hak Teâlâ hakkı için siz kimsiniz?” dedim. O da “Hızır’ım!” dedi. “Ey yüce insan, seni görmeme vesile olan amelim nedir?” dedim. Dedi ki, “Annene iyi davranman ve iyilik yapmandır.” Benim de aklıma Sultan Beyazıt Bestami geldi. Çünkü annesine su içirmek için akşamdan sabaha kadar başında beklemiş, bu hali gören annesi: “Yavrum, Allah’ın rahmeti seni ariflere sultan eylesin!” diye dua etmiş.

Azizim!

Ana-baba duası peygamber duası gibidir. Ey inanan mümin, annenin ve babanın duasını al, kıbleye yönel. Ölüm gelinceye kadar bu güzellikten ayrılma. Meşgul olmak istersen tarif olunanları icra eyle. Yalnızlıktan şikayet edersen Kur’an’a sarıl. Sarıl ki seni rızaya erdirsin.

Kaynak: Nübüvvet Ve Velâyet Deryâsından Nasihatler – 2

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

İlgili

Ana-babanın Duası ve Bedduası

“Ana-baba Hakkı ve Evlatlar” başlıklı önceki yazımda kısmi de olsa ana-babaların evlatları üzerindeki haklarından bahsetmiş bu yazımda devam edeceğimi ifade etmiştim.

Kitaplar dolusu açıklamayı gerektiren bir konu olduğundan bir iki sayfada açıklamak oldukça zordur.

Allah(c.c.) ana-babalarımıza karşı en küçük kırıcı sözü bırakın, saygısızlık ve memnuniyetsizlik göstermeye bile razı değildir. Aşağıdaki Ayet-i Kerime’de;

“Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı «öf» bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve tevazu kanatlarını ger ve; «Rabbim! Onlar beni küçükken (merhametle) yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet eyle, de!” (el-İsrâ, 23-24) buyurarak açık olarak biz kullarına ana-babaya itaatin ne derece önemli olduğunu bildirmektedir.

Ana-babanın merhametine sığınarak ana-babaya saygısız ve itaatsizlik evlatlar üzerine hak değildir.

Bu durumun basite alınacak bir tarafı yok; ana-baba evlatlarını affetse bile ana-babanın sahibi Cenab-ı Allah’ın affı garanti değildir.

Öyle hassas ve önemli bir konu ki, Yüce Rabbimiz ve Resulullah Efendimiz(s.a.v) keskin bir şekilde ikazda bulunuyor.

Aşağıdaki Hadis-i Şerifi dikkatlice bir değil zaman zaman hatırlayalım; çünkü, hatırlamakta olağanüstü fayda var.

“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim)

 -İçiniz titreyip tüyleriniz diken diken olmadı mı?

Ana-babasına saygısı olmayan, haklarını gözetmeyen, İslam’a aykırı olmayan meşru emirlerini dikkate almayan evlatların bu dünyada huzur içinde olabilecekleri düşünülemez!

Göstermelik bazı iyi gibi görülen davranışları aldatmasın, menfaatine dokunduğun zaman ahlaki zafiyetlerini gösterebilirler.

-Günümüzde hangi ana-baba ve evlatları arasında çatışma yok?

Az bir kısmında olmasa da kahir ekseriyetinde var.

Keşke yanılayım ama benim gözlemlediğim kadarıyla birçok ailede bir takım sıkıntıların olduğu bir gerçek.

Elbette ki, bu durumun birçok sebebi var ve en büyük kusur da ana-babalarda. Bu konu ile ilgili açıklamalarımı önceki birçok yazımda dile getirdim, bundan sonrada dile getirmeye çalışırım, inşallah!

Ana-babalar masum değil; ancak, yazımın konusu ana-baba hakkı olduğu için ağırlıklı olarak bunun üzerinde duruyorum.

-Duaya ihtiyacı olmayan bir Müslüman olabilir mi?

Azıcık aklı ve şuuru olan bir Müslüman benim duaya ihtiyacım yok diyemez; derse kesinlikle ya aklında ya da imanında bir sıkıntı var demektir.

İşte hulusi kalp ile yapılmış bir ana-babanın duası Allah(c.c.) katında makbul ve geçerlidir. Onun için ana-baba duası almaya çok gayret edilmeli, hele hele beddualarına sebep olabilecek ağır söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır.

İnanın, bu işin şakaya gelir bir tarafı yok ve çok kişi bu duruma şahit olmuş veya duymuştur!

Efendimiz(s.a.v) aşağıdaki Hadis-i Şeriflerde:: 

“Makbul olduğunda şüphe bulunmayan üç dua vardır; babanın çocuğuna duasımisafirin duası; mazlumun duası.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce)

“Babanın oğluna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir.” (Süyûtî) buyurmaktadır.

Yukarıda ifade ettiğim gibi bu konu ile ilgili açıklamaların çok geniş olduğu, ayrıntılı bilgi almak isteyenler küçük bir araştırmayla bu bilgiye ulaşabilirler.

Son olarak:

Nüfey bin Hâris (r.a.) şöyle rivayet eder:

“Resûlullah(s.a.v.) bir gün:

–Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi? diye üç defa sordu. Biz de:

–Evet, ya Resulallah dedik. Resûl-i Ekrem Efendimiz:

–Allâh’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek! buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;

-İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak!, buyurdu.

Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükût buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik.” (Buhârî, Müslim)

Bazı rivayetlerde, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın anne ve babasına itaatsizlik eden kimselerin yüzlerine bakmayacağı haber verilmektedir, diye İslam âlimleri açıklama yapmaktalar.

Allah(c.c.); Zatı’nın, Efendimiz(s.a.v.), tüm peygamber, veli ve ana-babasının razı olduğu kullarından eylesin! 

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır