altıntaş göktürk evleri satılık / Çamlık Caddesi, Eyüp içinde daireler. Çamlık Caddesi, Eyüp içinde satılık apartmanlar - Nestoria

Altıntaş Göktürk Evleri Satılık

altıntaş göktürk evleri satılık

7 adet satılık daire Çamlık Caddesi, Eyüp içinde

Yeni emlaklar için uyarı mesajları alınız

adet satılık Daire Çamlık Caddesi, Eyüp içinde
  • İlk e-posta uyarınız yarın gelicektir!
  • Eğer e-posta gelmezse spam dosyanızı kontrol ediniz
  • İlgilendiğiniz özelliklere sahip yeni bir emlak ilanına ulaştığımızda size e-posta yolu ile bilgi vereceğiz.
  • İstediğiniz zaman abonelikten çıkın - her e-postada verilen bağlantıyı tıklamanız yeterlidir
  • E-posta adresinizi kimseyle paylaşmayacağız.
  • Daha fazla bilgi için e-posta uyarı yardım sayfasını okuyabilirsiniz.
  • Eyüpsultan, İstanbul - Bahçe
    Eyüpsultan, İstanbul - Bahçe
    Çamlık Caddesi, Eyüp ·  m² · TL/m² · 1 Oda · 1 Banyo · Daire · Bahçe
    Kiracılı olup; tl kirası bulunmaktadır. ÇAmlık caddesinde merkezi lokasyondadır. 4 Yıllık,bakımlı dairedir. Randevulu olarak gösterilmektedir
    Yeni - Hepsiemlak  > Cityside Kemer
  • Göktürk Merkez Mahallesi, Eyüpsultan
    Göktürk Merkez Mahallesi, Eyüpsultan
    Çamlık Caddesi, Eyüp ·  m² · TL/m² · 2 Odalı · 2 Banyo · Daire · Balkon
    İnfo gayri̇menkul a.Ş Güvencesi ile atılan adımlarda, doğru zaman ve doğru yatırım ile kaliteli ve keyifli bir yaşam siz saygıdeğer müşterilerimizi bekliyor. Araç ile ulaşım süresi 11 dk i̇stanbul havalimanı 12 dk vadistanbul 15 dk fatih sultan mehmet köprüsü 18 dk i̇stinyepark i̇stanbul havalim
    ilk bir ay önceden görüldü - Emlakjet  > İnfo Gayrimenkul
  • Eyüpsultan, İstanbul
    Çamlık Caddesi, Eyüp · 90 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    İlgi̇lenmekte olduğunuz i̇landa şi̇rketi̇mi̇z yetki̇li̇di̇r! Deri̇n gayri̇menkul'den dai̇re boş taşinmaya hazirdir. ÇAmlik caddesi̇ üzeri̇nde dai̇re diş cephesi̇ isi ve ses yalitimli i̇çi̇ a'dan z'ye yeni̇lenmi̇ş kisa süre oturum olmuştur kapali mutfakli genel banyolu bi̇r odasi aydinliğa bakan
    ilk geçen hafta görüldü - Hepsiemlak  > Deri̇n Gayri̇menkul
  • Eyüpsultan, İstanbul - Otopark, Kombi
    Eyüpsultan, İstanbul - Otopark, Kombi
    Çamlık Caddesi, Eyüp ·  m² · TL/m² · 5 Odalı · 4 Banyo · Daire · Balkon · Ebeveyn Banyosu · Şömine · Fitness Alanı · Otopark
    Bölgenin prestijli sitelerinden biri olan altıntaş evlerinde, emsalleri içerisinde en büyük m² ye sahip, her odası aydınlık ve ebeveyn banyolu, açık-kapalı balkonlara ve terasa sahip dubleks daire. Dai̇rede ankastre mutfak çift şömine geniş salon açık- kapalı balkon ebeveyn banyoları teras misafi
    ilk geçen ay görüldü - Hepsiemlak  > Snowboard Gayrimenkul Danışmanlığı
  • Eyüpsultan, İstanbul - Balkon, Fırın
    Eyüpsultan, İstanbul - Balkon, Fırın
    Çamlık Caddesi, Eyüp ·  m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire · Balkon · Asansör · Fırın
    Göktürk'te, tüm market, eczane, fırın, toplu taşıma vb noktalara yürüme mesafesinde bulunan, cadde üzerinde, asansörlü butik apartmanda, çok bakımlı, şık 2+1 balkonlu, kapalı mutfaklı satilik arakat daire. Not: bina inşa yılı 'dir. Bu portföyde hermes gayri̇menkul tek yetki̇li̇ olarak hi̇zmet
    ilk bir ay önceden görüldü - Hepsiemlak  > Hermes Gayri̇menkul
  • Eyüpsultan, İstanbul
    Çamlık Caddesi, Eyüp · 95 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Göktürk çamlık caddesinde satılık geniş 2+1daire dairemizin mutfağı yenilenmiştir. Yeni açılan metroya ve toplu taşımaya yakındır. Yeni havalimanına ulaşımı kolaydır. İster kendiniz oturun, isterseniz yatırımlık olarak değerlendirebilirsiniz. Detayli bi̇lgi̇ ve görmek i̇çi̇n; remax alkent hayal
    ilk bir ay önceden görüldü - Hepsiemlak  > Remax Alkent
  • Göktürk Merkez Mahallesi, Eyüpsultan
    Göktürk Merkez Mahallesi, Eyüpsultan
    Çamlık Caddesi, Eyüp ·  m² · TL/m² · 4 Odalı · 3 Banyo · Daire · Balkon · Gömme Dolap · Otopark
    Kemer country kemerbahçe'd satilik 4+1 bakimli di̇van ti̇pi̇ dai̇re. Havuz, orman ve su kemerleri̇ manzarali geni̇ş balkonlu tüm odalarda gömme dolap şömi̇neli̇ 55 m² salon 20 m²'li̇k geni̇ş mutfak banyolu yardimci odasi 2 araçlik kapali otopark dai̇reye ai̇t depo country emlak, i̇lgi̇lenmekte ol
    ilk bir ay önceden görüldü - Emlakjet  > Country Emlak
  • Bu alana yakın daha fazla emlak vardır
  • Daire satiyorum, Maltepe - Fırın
    Daire satiyorum, Maltepe - Fırın
     m² · TL/m² · 3 Odalı · 2 Banyo · Daire · Çocuk Oyun Alanı · Bulaşık Makinesi · Fitness Alanı · Otopark · Otopark
    Tüm odalar ve salondanmuhteşem deniz ve adalar manzarasıçift banyo. Ni̇dapark gayri̇menkul danişmanlik aş. Ni̇dapark küçükyali projesinin 2. El satış ve kiralamasında yetkili olarak hizmet ni̇ Nidapark küçükyalı, 1+1'den 5+1 dubleks'e uzanan farklı daire alternatifleriyle seçim özgürlüğü sunuyor.
    ilk 2 önce görüldü - Zingat  > Ni̇dapark Gayri̇menkul Danişmanlik
  • Daire satmak, Şişli - Balkon
    Daire satmak, Şişli - Balkon
    70 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire · Balkon
    Meci̇di̇yeköy merkezi̇ne 5 daki̇ka yürüme mesafesi̇nde,. Ana arterde, güzel konumda, i̇ki̇ cepheli̇, balkonlu,. Metroya 7 8 daki̇ka yürüme mesafesi̇nde,. 2. Katta, i̇ki̇ cephesi̇de yeşi̇lli̇ğe bakan,. 2 Oda 1 salon kiymetli̇ konumda dai̇re randevu aliniz sevi̇m yildiz 61 ÜÇEl emlak ç
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Üçel emlak - çengelköy
  • Daire satmak, Başakşehir - Otopark
    Daire satmak, Başakşehir - Otopark
     m² · TL/m² · 4 Odalı · 2 Banyo · Daire · Fitness Alanı · Otopark
    Bulvar gayri̇menkuldai̇remi̇z bulvar etabinda peyzaj çam ve sakura hastanesi̇ne yürüme mesafesi̇ndedi̇r. Kapali otopark. Kapaliyüzme havuzu. Spor salonu. Vatandaşliğa uygun. Deteyli bi̇lgi̇ i̇çi̇n arayabi̇li̇rsi̇ni̇detayli bi̇lgi̇ i̇çi̇n lütfen arayiniz. Please call for more detai̇ls. Fati̇h akür
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Bulvar Gayri̇menkul
  • Daire satiyorum, Eyüpsultan
    Daire satiyorum, Eyüpsultan
    85 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Eyüpsultanda satilik eşyali 2+1 firsat dai̇re masrafsiz yatirimlik yerdi̇dai̇remi̇zi̇n ki̇ra geti̇ri̇si̇ yaz dönemi̇nde yüksekti̇masrafsiz yeni̇ yaşam alani si̇zleri̇ bekli̇dai̇remi̇zi̇n tapusu satişa hazir olup kredi̇ye takas tekli̇fleri̇ni̇z değerlendi̇ri̇li̇satiş i̇şlemleri̇ndeki̇ tapu taki̇bi
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Trabzon Invest
  • Daire satiyorum, Gaziosmanpaşa
    Daire satiyorum, Gaziosmanpaşa
     m² · TL/m² · 4 Odalı · 2 Banyo · Daire · Balkon · Asansör · Yüzme Havuzu
    Gazi̇osmanpaşa, havuzlu sokakta, 10 yillik bi̇nada dubleks dai̇re. Dai̇remi̇zi̇n özelli̇kleri̇4+1, m² kullanim alani. Gi̇ri̇ş 2+1, mutfak, banyo ve balkon-dubleks kati 2 oda, banyo, açik mutfak ve teras. Asansör. Mi̇ni̇büs caddesi̇ne 30 mt mesafedekredi̇ye uygun. Masrafsiz. Not: dai̇remi̇zde
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Turyap alpha-Fatih
  • Daire satmak, Eyüpsultan - Otopark
    Daire satmak, Eyüpsultan - Otopark
     m² · TL/m² · 3 Odalı · 2 Banyo · Daire · Balkon · Asansör · Ebeveyn Banyosu · Otopark · Fırın
    İlgi̇lenmekte olduğunuz i̇landa şi̇rketi̇mi̇z tek yetki̇li̇di̇r! Deri̇n gayri̇menkul'de. Kemer vi̇sta residence. 3 Oda 1 salon kapali mutfakli 1 genel banyo 1 ebeveyn banyosu kori̇dor balkon -teras ve büyük vesti̇yerden oluşan 3+1 m² satilik lüks dai̇re!. Yatirim i̇çi̇n dai̇reni̇n i̇çeri̇si̇
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Derin Gayrimenkul
  • Daire satmak, Küçükçekmece
    Daire satmak, Küçükçekmece
    80 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Dai̇remi̇z küçükçekmece cumhuri̇yet mahallesi̇nde mustafa kemal marmaray durağina 5 daki̇kalik yürüme mesafesi̇nde satilik dai̇re 80 m² 2+1 tapuda zemi̇n kat ama seafoodplus.info konumunda toplu taşima araçlarina okula hastane, marketlere ve semt pazarina oldukça yakindir detayli bi̇lgi̇ ve randevu i̇çi̇n b
    ilk geçen hafta görüldü - Zingat  > Efka Gayrimenkul

    PAZAR FİYATI

    Market değeri:

    TL

  • Daire satiyorum, Eyüpsultan - Otopark
    Daire satiyorum, Eyüpsultan - Otopark
     m² · TL/m² · 2 Odalı · 2 Banyo · Daire · Otopark · Otopark
    Kemerburgaz göktürk turyap'tan kemer city 4 si̇tesi̇nde.2+1 m² dai̇re.1 Araçlik kapali garaj. Açik havuz. Fi̇tness. Güvenli̇k i̇letişim; murat büber
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Turyap Kemerburgaz Göktürk
  • Daire satılık, Zeytinburnu
    Daire satılık, Zeytinburnu
     m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Vatandaşliğa uygun. Eligible for citizenshipsunum ve detaylar i̇çi̇n lütfen i̇rti̇bata geçi̇ni̇z. For more information please contact us
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Flatix
  • Daire satılık, Avcılar
    75 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Yüksek ki̇ra garanti̇li̇ 2+1 m² özel tasarim lux dai̇re 1 yil i̇çeri̇si̇nde %40 pri̇m garanti̇si̇ veren tek fi̇rmayiz. ŞIk tasapri̇m garanti̇si̇ led & spot aydinlatma isi ve ses yalitimi özel ve devlet okullarina 5 daki̇ka özel ve devlet hastaneleri̇ne 5 daki̇ka metrobüse 5 daki̇ka kredi̇ye u
    ilk 2 önce görüldü - Zingat  > Müslüm Emlak
  • Daire satılık, Sultangazi - Otopark
    Daire satılık, Sultangazi - Otopark
     m² · TL/m² · 6 Odalı · 4 Banyo · Daire · Otopark
    Dai̇remiz ugurmumcu mah otoparkli si̇tede ust katti̇ tam dai̇re toplam 8 odali iki aillenin rahatca yasabi̇lecegi süper daire detayli bi̇lgi̇ i̇çi̇n arayiniz lütfen
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Pusula İnşaat & Gayri̇menkul
  • Daire satiyorum, Gaziosmanpaşa
    Daire satiyorum, Gaziosmanpaşa
    88 m² · TL/m² · 1 Oda · 1 Banyo · Daire
    Bi̇r şehi̇r edasindaki̇ devasal büyük projemi̇z vi̇aport venezi̇a kapisina sifir taramway'dan sonra, şi̇mdi̇de metrosu i̇le fark atmaya devam edi̇yor! Kazancinizi bi̇ri̇ki̇mi̇ni̇zi̇ en doğru şeki̇lde değerlendi̇ri̇p akillica bi̇r hamle mi̇ yapmak i̇sti̇yorsunuz ? Yatiriminizi tatmi̇n edi̇ci̇ fi̇y
    ilk 3 önce görüldü - Zingat  > Honest Gayri̇menkul seafoodplus.info Batişehi̇r Vi̇aport
  • Daire satılık, Kağıthane
    3 Odalı · 1 Banyo · Daire
    Yaşayacağınız mutlu bir yuva, değerli bir yatırım Tl'den başlayan fiyatlarla
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Tora İnşaat
  • Daire satmak, Bahçelievler - Doğalgaz
    Daire satmak, Bahçelievler - Doğalgaz
     m² · TL/m² · 3 Odalı · 1 Banyo · Daire · Doğalgaz
    Bahçeli̇evler metro,metrobüs,e-5 ve otobüs duraklarina 15 daki̇ka yürüme mesafesi̇ndedi̇5 katli bi̇nanin 4. Dai̇rede doğalgaz kombi̇ ve duşakabi̇n mevcuttur.Çİft detayli bi̇lgi̇ ve sunum i̇çi̇n telefonlarinizi bekli̇yoruz
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Yordam Gayri̇menkul
  • Daire satmak, Küçükçekmece
    Daire satmak, Küçükçekmece
     m² · TL/m² · 4 Odalı · 2 Banyo · Daire
    Emlak konut bi̇zi̇m mahalle seafoodplus.info seafoodplus.info4+1 satilik ,16 m² brüt, net ,56 m² dai̇re. Geni̇ş terasli dai̇re olup, borcu yoktur detayli bi̇lgi̇ ve sunum i̇çi̇n, bi̇zi̇mle i̇leti̇şi̇me geçi̇n lütfen. Bu ilan emlak asistanım crm programı tarafından otomatik entegre edilmiştir
    ilk 3 önce görüldü - Zingat  > Yelkenci̇ler Gayri̇menkul A.ş
  • Daire satiyorum, Üsküdar - Balkon
    Daire satiyorum, Üsküdar - Balkon
    85 m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire · Balkon
    Dai̇re bi̇lgi̇leri̇dairemiz balkonlu lüx yapili bi̇r dai̇redi̇r dai̇reye çok yakin mi̇ni̇büs otobüs geçmekte olup ulaşim sorunu yokturokul market pazar otobüs her şey ayağinin altindagüneş akşama kadar evi̇n i̇çi̇ndedi̇r. İster yatirimlik i̇ster oturumluk si̇z nasil i̇sterseni̇z böyle bi̇r dai̇r
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Albayrak Emlak
  • Daire satiyorum, Sarıyer - Balkon
    Daire satiyorum, Sarıyer - Balkon
     m² · TL/m² · 2 Odalı · 2 Banyo · Daire · Balkon
    3 oda salondan 2 oda salona cevrilmis yapili luks manzarli mustakil girisli. Buyuk balkonlu
    ilk bir ay önceden görüldü - Zingat  > Whi̇te Zone
  • Daire satmak, Küçükçekmece - Otopark
    Daire satmak, Küçükçekmece - Otopark
     m² · TL/m² · 2 Odalı · 1 Banyo · Daire · Asansör · Otopark · Otopark · Göl Manzaralı
    Ai̇leni̇zle sevdi̇kleri̇ni̇zle keyi̇fli̇ daki̇kalar geçi̇rebi̇leceği̇ni̇z dai̇relersi̇zleri̇ bekli̇cumhuri̇yet mahallesi̇nde. Aşik veysel caddesi̇ne yakin yeni̇ yapilan rezi̇dansimizda emsalsi̇zdeni̇z ve göl manzarali 2+1 kredi̇ye uygundur seafoodplus.info dai̇remi̇zi̇n önünün kapanma i̇hti̇mali̇ yoktur. Mu
    ilk 2 önce görüldü - Zingat  > Dereli̇ Emlak İnşaat Gayri̇menkul
  • Resim yoktur.
  • Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3, 2018

    0 ratings0% found this document useful (0 votes)
    28 views195 pages

    Description:

    Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3, 2018

    Copyright

    Available Formats

    PDF, TXT or read online from Scribd

    Share this document

    Share or Embed Document

    Did you find this document useful?

    Description:

    Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3, 2018

    Copyright:

    Available Formats

    Download as PDF, TXT or read online from Scribd
    0 ratings0% found this document useful (0 votes)
    28 views195 pages

    Description:

    Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3, 2018

    Copyright:

    Available Formats

    Download as PDF, TXT or read online from Scribd

    Cilt 1 / 2018
    issn: 2651-253X

    Uluslararası Hakemli Dergi


    International Refereed Journal
    Yılda üç sayı çıkar
    Three issues in a year
    fad
    Folklor Akademi Dergisi
    Folklore Academy Journal
    FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ
    Folklore Academy Journal

    2018
    Cilt: 1 Sayı: 3

    e-ISSN: 2651-253X
    Sahibi/Owner
    Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği adına
    Bican Veysel YILDIZ

    Baş Editör/Chief Editor


    Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

    Editörler/Editors
    Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi)
    Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Üniversitesi)
    Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi)
    Dr. Çiğdem AKYÜZ (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
    Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)
    Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

    Yayın Kurulu/Editorial Board


    Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi)
    Dr. Zülfikar BAYRAKTAR (Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi)
    Dr. Özgür ERGÜN (Kocaeli Üniversitesi)
    Bican Veysel YILDIZ (Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Birliği)
    Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

    Redaksiyon/Dizgi
    M. Tekin KOÇKAR
    Ersin ÇELİK
    BU SAYININ HAKEMLERİ

    Prof. Dr. Feriha AKPINARLI Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türkiye


    Prof. Dr. Tamella ALİYEVA Muş Alparslan Üniversitesi Türkiye
    Prof. Dr. Işıl ALTUN Kocaeli Üniversitesi Türkiye
    Prof. Dr. H. Dilek BATİSLAM Çukurova Üniversitesi Türkiye
    Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA Russian Academy Rusya
    Prof. Dr. Mehmet Naci ÖNAL Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Türkiye
    Doç. Dr. Necdet Yaşar BAYATLI Bağdat Üniversitesi Türkiye
    Doç. Dr. Ahmet KARAMAN Afyon Kocatepe Üniversitesi Türkiye
    Dr. İsmail ABALI Iğdır Üniversitesi Türkiye
    Dr. Ramazan ARI Iğdır Üniversitesi Türkiye
    Dr. Mine CAN Kocaeli Üniversitesi Türkiye
    Dr. Zekiye ÇAĞIMLAR Çukurova Üniversitesi Türkiye
    Dr. Abuzer KALYON Gazi Üniversitesi Türkiye
    Dr. Derya KARACA Iğdır Üniversitesi Türkiye
    Dr. Derya ÖZCAN Uşak Üniversitesi Türkiye
    Dr. Emin ONUŞ Doğu Akdeniz Ünv. Kıbrıs
    Dr. Erhan SOLMAZ Uşak Üniversitesi Türkiye
    Dr. Abdulhakim TUĞLUK Iğdır Üniversitesi Türkiye
    Dr. Gürkan YAVAŞ Kocaeli Üniversitesi Türkiye
    Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR Osmangazi Üniversitesi Türkiye
    Tasarım
    ACT Reklam Ajansı , Eskişehir

    Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir elektronik ortamda yayımlanan uluslararası ve
    hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın
    hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir. Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın dergide
    yayımlanan yazıların bir kısmı ya da tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın kurulu dergiye
    gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamama hakkına sahiptir.

    Folklor Akademi Dergisi


    IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE, SINDEX ve CITEFACTOR veritabanları tarafından
    dizinlenmektedir.

    İletişim
    www.dergipark.gov.tr/folklor
    www.folklorakademi.org
    E-posta: [email protected]
    ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI DERNEĞİ
    Bağdat Cad. No:385/B Maltepe-İSTANBUL
    İÇİNDEKİLER / CONTENTS

    ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES


    KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI HALILARI ............................. 1
    Hatice Feriha AKPINARLI& Pınar ARSLAN ..................................................................... 1
    THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI CARPETS WITH BIRD MOTIF ... 2
    ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ İNCELENMESİ ........................... 15
    İkbal DARÇIN & Fatma Nur BAŞARAN ........................................................................ 15
    INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE SİVRİHİSAR DISTRICT ................ 16
    DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE “DELİL” TERİMİ ÜZERİNE ............... 37
    Nerin YAYIN ................................................................................................................ 37
    THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM ....................................................... 38
    PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ
    AĞITI ARASINDA METİNLERARASILIK ............................................................................. 47
    Sefa ÇELİKÖRS ............................................................................................................. 47
    INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI
    HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ” .................................................................................................... 48
    ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR
    İNCELEME ....................................................................................................................... 63
    Mahmut DAVULCU ..................................................................................................... 63
    A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF ALANYA .............................. 64
    KARAÇAY-BALKAR FOLKLORUNDA “ALĞIŞ - ALKIŞ”LAR .................................................. 87
    M. Tekin KOÇKAR& Tanzilya M. KHADZHİEVA & Roza KOÇKAR ................................. 87
    GOOD WISHING FORMULAE -ALGYSHLA IN KARACHAY-BALKAR FOLKLORE ................... 88
    YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNDE BİR MEKÂN OLARAK MEYHANE ........................... 103
    Abdullah ACEHAN ..................................................................................................... 103
    HOUSING AS A MECHANISM IN TURKISH POETRY IN THE REVOLUTIONARY PERIOD .... 104
    GELENEKSEL ASETİN KOREOGRAFİ SANATLARI VE NART DESTANLARI .......................... 137
    Zalina Konstantinovna KUSAEVA .............................................................................. 137
    TRADITIONAL OSSETIAN CHOREOGRAPHIC ART AND THE NART EPOS .......................... 138
    KARAÇAY - BALKARLILARIN FOLKLORUNDA TENGRİ (TEYRİ) KÜLTÜ ............................ 149
    Tanzilya KHADZHIEVA ............................................................................................... 149
    CULT OF TENGRI (TEYRI) IN THE FOLKLORE OF KARACHAYS AND BALKARIANS ............. 150

    KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW


    YAZARIN POETİK TİPİ ................................................................................................... 163
    Ra’no HAKİMJONOVA ............................................................................................... 163
    THE WRITER'S "POETIC TYPE" ........................................................................................ 164
    DİVAN EDEBİYATI BAHÇESİNDEN ÖRNEKLERLE TÜRLER ............................................... 173
    Gülnihal AŞÇI ............................................................................................................ 173
    EDİTÖRDEN

    Saygıdeğer Okur,
    2018 yılının üçüncü Folklor Akademi Dergisi (e-ISSN: 2651-253X) ile
    karşınızdayız. Yeni bir sayı ile sizlerle buluşmaktan mutluluk duyuyoruz. Sosyal ve
    beşerî bilimlerin her alanında özellikle Türk edebiyatı ve halk bilimi alanında yazılar
    yayımlamayı hedefleyen, Avrupa dillerinden İngilizce, Almanca, Fransızca,
    İspanyolca, Türkçe ve Türkçenin lehçeleri ve Rusça yayın yapan Uluslararası
    Folklor Akademi Dergisinin 2018 yılı 3. sayısında, hakemlerimizin onayından
    geçmiş bir Rusça, bir Özbekçe ve bir kitap değerlendirmesi olmak üzere on bir
    akademik çalışmayı ilgilerinize sunuyoruz.
    Folklor Akademi Dergisi’nin bu sayısında yer alan üç makale geleneksel
    halk sanatları/zanaatları ile ilgili olup “Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği
    Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme” adlı incelemede, tarihî-kültürel
    miraslarımızdan ipek dokumacılığının bugünkü durumu Antalya’nın Alanya
    ilçesinden derlenen bilgiler ışığında, geçmişle mukayeseli bir biçimde ele alınmıştır.
    Geçmişteki popülerliğini yitiren bu zanaatın, yeni nesle tanıtımı yazının
    amaçlarındandır. Benzer bir konuyu ela alan “Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik,
    Renk, Motif ve Kompozisyon Özellikleri Açısından İncelenmesi” adlı çalışmada
    konu geçmişteki örnekleri ile irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Eskişehir’in
    Sivrihisar ilçesinde dokunmuş, şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa
    Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli dokuma halı örnekleri fotoğraflanarak
    sahada yapılan detaylı araştırmalarla incelenmiştir. “Kuş Motifinin Özellikleri ve
    Kuş Motifli Döşemealtı Halıları” adlı çalışmada ise Antalya’nın Döşemealtı
    ilçesinde aktüel olarak devam eden halı dokumacılığı, saha araştırması tekniği ile
    incelenmiştir. Kuş motifinin özellikle Türk mitolojisindeki konumu üzerinden
    yapılan tasnif ile dört farklı kuş motifi tespit edilmiş ve kompozisyon özellikleri ile
    ele alınmıştır.
    “Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil Terimi” adlı
    çalışmada, Türk tasavvuf edebiyatında özellikle Alevi-Bektaşi şiir geleneğinde
    “delil” adı ile kaydedilen şiirler ve bu şiirlerin diğerlerinden farklı/özel bir yerde
    tutulduğu tespit edilmiştir. Divriğili Veli Dede veya Veli Baba’ya ait olduğu
    belirtilen bu şiirlerde “delil” hem bir tür adı hem de içerik olarak Tanrı’nın tek mürşit
    olduğu, Alevi-Bektaşi geleneğinin dinamiklerinin ise insan yaşamını düzenleyen
    rehberler oldukları ortaya konulur.
    Bu sayımızda yeni Türk edebiyatı alanı ile ilgili iki makale yer almaktadır.
    “Pınar Kür'ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı'nın Sefil Baykuş Ağıtı
    Arasında Metinlerarasılık” başlığını taşıyan makalede, ağıt türünün en nitelikli
    örneklerinden birisi olarak kabul edilen “Sefil Baykuş” ve “Asılacak Kadın” romanı
    arasında konu ve karakter bağlamında metinlerarası ilişkiler tespit edilmiş; aynı
    zamanda farklı iki tür (ağıt ve roman) arasındaki ortak payda, okuyucunun
    dikkatlerine sunulmuştur. Bu alandaki “Yenileşme Dönemi Türk Şiirinde Bir Mekân
    Olarak Meyhane” ismini taşıyan diğer makalede yazar, Türk edebiyatında sıklıkla
    konu edilen bir mekân olan meyhaneyi, farklı perspektifler ışığında yeni Türk
    edebiyatı şiirlerinden yola çıkarak soyut ve somut göstergelerle değerlendirmeyi
    amaçlamış; meyhanenin iletişim boyutuna değinerek sosyalleşme aracı olduğu
    üzerinde durmuştur.
    “Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış-Alkış”lar” adlı çalışmada
    yazarlarımız, iyi dilek metinleri üzerinden Karaçay-Balkar halk edebiyatını konu
    edinmiştir. Çalışmada, doğaçlama olarak oluşturulan ve değişime açık olan söz
    konusu metinlerin, kelimenin gücüne inanan Karaçay-Balkar toplumu için geleceği
    “iyi” ile “programlama” işlevi gördüğü ileri sürülmüştür. Karaçay-Balkar folkloruna
    değinen bir diğer yazı da “Karaçay - Balkarlıların Folklorunda Tengri (Teyri) Kültü”
    adını taşımaktadır. Bu çalışma, Karaçay - Balkarlıların pagan döneminin dinî-
    mitolojik sistemini, tanrılar tanrısı yüce Teyri’ye (Tengri) ettikleri duaların,
    söyledikleri ilahilerin ve şarkıların gizemli kapısını okura aralamayı amaçlıyor.
    “Geleneksel Asetin Koreografi Sanatı ve Nart Destanları” adlı Rusça
    çalışmada, Osetya “Nart Destanları”nın epik anlatısının yapısındaki dans motifi,
    Osetya halk koreografi sanatının kült yönü bağlamında değerlendirilmiş; dans
    koreografisinden yola çıkılarak Oset mitolojisi hakkında veriler tespit edilmiştir.
    “Yazarın Poetik Tipi” adlı Özbekçe makalede Ulugbek Khamdam’ın “Yaxshiyam
    sen bor!” hikâyesinin mecazi boyutu, Z. Freyd, E. Fromm ve K.Yung gibi
    psikanalistlerin eserleri üzerinden ele alınmıştır.
    Kitap değerlendirmesi bölümünde Prof. Dr. H. Dilek Batislam’ın “Divan
    Edebiyatı Bahçesinden Örneklerle Türler” adlı çalışması divan şiirinde türlerin
    adlandırılmasına açıklık getirmeyi amaçlayan, yazara ait daha önce farklı dergi ve
    kitaplarda yayımlanmış araştırma ve inceleme yazılarından derlenen on sekiz
    makalenin incelenmesini içerir.
    Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve
    kör hakemlik sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası
    bir dergidir.
    Keyifle ve ilgiyle okumanızı temenni eder, iyi bir yıl dileriz.
    Saygılarımızla…
    Folklor Akademi Dergisi
    Editör
    Prof. Dr. Işıl ALTUN
    Akpınarlı, H.F. & Arslan, P. (2018). Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı
    Halıları. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 1-14
    Makale Bilgisi / Article Info
    Geliş / Recieved: 24.07.2018
    Kabul / Accepted: 30.10.2018
    Araştırma Makalesi/Research Article

    KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI


    HALILARI
    Hatice Feriha AKPINARLI*& Pınar ARSLAN**

    Öz
    Geçmişten günümüze zengin motif, desen ve kompozisyon özelliğine sahip, her biri
    birbirinden farklı olan Türk halıları, Anadolu’da birçok merkezde dokunmaya devam
    etmektedir. Yöre kadınının el maharetiyle dokunan bu halılar Türk halı sanatına dair en güzel
    örnekleri oluşturmaktadır. Birçok yörede halı dokumacılığı hem bir sanatsal uğraş, hem de
    geçim kaynağı olarak sürdürülmektedir. Bu yörelerden birisi Antalya Bölgesi’nde yer alan
    halı dokumacılığı ile ünlü Döşemealtı ilçesidir. Döşemealtı halılarında birden çok motife
    rastlamak mümkündür. Genellikle soyut anlatımın yer aldığı halılarda kullanılan motifler el,
    şıngır, deve, akrep, heybe suyu vb.dir. Ancak kimi zaman soyut anlatımın yanı sıra hayvan
    figürleri de halılarda görülmektedir. Döşemealtı halılarında yer alan ruhu, ölümsüzlüğü,
    sevinci ve mutluluğu temsil eden kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri veya kuşların uzuvları
    (kuş ayağı, kuş çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmaktadır.
    Araştırma kapsamında Döşemealtı yöresinde yapılan alan çalışması sonucunda,
    hayvan figürünü somut olarak yansıtan kuş motifli halı tekniğiyle dokunmuş ürünler tespit
    edilmiştir. Kuş motifi Türk kültüründe çok farklı anlamları ve inanışları simgelemektedir. Bu
    çalışmanın amacı kuş motifinin özellikleri ve kuş motifinin kullanıldığı, 4 farklı motif
    özelliğine sahip Döşemealtı halısının incelenmesidir. Yapılan çalışma sonucunda; özgürlük,
    uğur haberci olan kuşlara anlam yüklenerek, halı minder ve yastıklarda motif olarak
    kullanılmıştır. Kuş türlerinden Döşemealtı bölgesinde yoğun olarak görülen ve yetiştirilen
    keklik, güvercin türünün halılarda kullanıldığı da tespit edilmiştir.
    Anahtar Sözcükler: Türk halı sanatı, Döşemealtı halıları, motif, kuş motifi

    * Prof. Dr. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,
    [email protected]
    ** Arş. Gör. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,

    [email protected]

    1
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI


    CARPETS WITH BIRD MOTIF

    Abstract
    Throughout settlements in Anatolia Turkish carpets are still being woven, each
    standing out in its own way. Those carpets, with an enriched tradition of motif, pattern and
    composition past to present; and woven by the capable hands of countryside ladies,
    represent the peak beauty in Turkish carpet art. In many areas carpet weaving lives on both
    as an artistic preoccupation and a means of living. One such area is the Döşemealtı district
    of carpet weaving fame, located in the Antalya region. It is possible to come across more
    than one motif in Döşemealtı carpets. While the expression is mostly abstract with motifs
    such as hand, millstone, camel, scorpion, saddlebag water etc., animal figures also
    sometimes join in on the picture. The bird motifs representing immortality, spirit, happiness
    and joy can be both different bird species or bird parts (beak, foot, eye etc.).
    Field survey conducted in the Döşemealtı region has been identified products woven
    with bird motif carpet weaving style, depicting bird motifs in a perceptible manner. Bird
    motif symbolises many meanings and beliefs in Turkish culture. The aim of this study is to
    examine the features of bird motif and Döşemealtı carpet that is 4 different motif features
    with the bird motif is used. As a result of the study birds are freedom, luck, messenger by
    given meaning has been used carpet, cushion and pillows as motif. It has also been found
    that species of pigeon and partridge from the bird species, which are seen and grown
    intensively in the Döşemealtı region were used on carpets.
    Keywords: Turkish carpet art, Döşemealtı carpets, motif, bird motif

    2
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Giriş

    Kültür, binlerce yıl içerisinde toplumların, halkların arasında oluşan


    kuvvetli bağın ve birbiri ile etkileşimin sonucunda ortaya çıkan ve toplumun
    kimliğini meydana getiren bir kavram olarak ifade edilmektedir. Bireylerin
    duygu, düşünce, inanç, yaşam biçimi, örf, adet, gelenek, görenek, mimari, el
    sanatları vb. çok yönlü maddi ve manevi unsurlar kültürün zaman içerisinde
    şekillenmesine yardımcı olurken, geçmişten geleceğe aktarılmasında da
    önem taşımaktadır (Tanrıkulu, 2014: 473).
    Toplumlar arası kültürel içerik olan inançların, duyguların,
    düşüncelerin iletilmesinde semboller en etkili iletişim aracı olma rolünü
    üstlenmektedir. Sosyal ve kültürel değerlerin oluşumunda ve yapılanmasında
    kültürel semboller ait olduğu topluma özgün bir değer katmaktadır. Sanattan
    mimariye, felsefeden dine tüm alanları kapsayan semboller, anlatımın somut
    yerine soyut olarak ifade edilmesidir. Zengin ve derin bir anlama sahip
    semboller, yaşamın her alanında özellikle icra edilen sanat çalışmalarında
    kendine yer bulmuş ve o dönemin toplumsal yapı ve olaylarını sözlü anlatım
    yerine simgelerle, işaretlerle anlatmasına olanak veren farklı bir iletişim türü
    olmuştur (Alp, 2009: 3).
    Dokuyucular özenle işlediği motiflerde, kendi yaşamlarından bir
    parçayı kelimelerle anlatmak yerine sembolleri kullanmışlardır.
    Dokuyucunun kendi el emeği, göz nuru ile ilmek ilmek dokuduğu halı
    sanatında kullanılan semboller dikkat çekmektedir. Duygu, düşünce, hüzün,
    sevinci yansıtan motiflerin her biri kendi içinde özgün ve özel bir hayat
    hikâyesini içermektedir. Aynı zamanda toplumsal yaşamı konu alan motifler
    yaşanmışlıkların en somut özelliklerini de taşımaktadır. M.Ö. V-III.
    yüzyıllara tarihlendirilen dünyanın bilinen ilk havlı dokuması olan Pazırık
    halısından bu yana Anadolu’da üretilen halılarda sembol ve motifler çok
    yönlü olarak işlenmiş ve işlenmektedir (Akpınarlı, 2000: 20; Özkeçeci, 2004:
    117). Türk halı sanatı incelendiğinde; ilk örnekten günümüze kadar hayvan
    figürlerinin benimsendiği görülmektedir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde
    hayvan figürleri ve hayvan uzuvları halı vd. dokumalarda sembol ve motif
    olarak yerini almıştır. Osmanlı döneminde 15. yüzyıla kadar nadir kullanılan
    hayvan figürleri; İslam inancının etkisiyle 15. yüzyıldan itibaren yerini
    tamamen bitkisel ve soyut bezemelere bırakmıştır (Güney ve Güney, 2000:

    3
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    54; Akpınarlı, 2011: 24). Halılarda genellikle bitkisel, geometrik, figürlü,


    sembolik, nesneli ve yazılı olmak üzere çeşitli bezemeler yer almaktadır.
    Halılarda figürlü bezemelerde hayvan figürlerine yoğun olarak yer
    verilmiştir. Figürlü bezemeler grubunda yer alan kuş motifine kültürler arası
    farklı yaşam tarzlarından, geleneklerden, göreneklerden beslenerek, kimi
    zaman olumlu, kimi zaman olumsuz çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kuşların
    uçma özelliği evrenin sınırötesini aşan ruhları simgelemektedir. İnançla
    bağdaştırılan kuşlar sır saklayan özellikleri “Küçük bir kuştan aldım haberi”
    deyişi ile vurgulanırken, aynı zamanda bilgelik, zeki ve çevik düşünceyi
    sembolize etmektedir (Wilkinson, 2009: 58). Hz. Muhammed’in siyah bir
    kumaştan ibaret olan en ünlü sancağı, kartal, şahin, atmaca, tavşancıl vb.
    anlamına gelen Ukab adını taşımaktadır. Kuş motifini figürsel ifadesi yerine
    soyut bir anlam taşıyarak sembolize eden önemli bir örnektir (Özkeçeci ve
    Özkeçeci, 2007: 113-114).
    Kuş motifinin yer aldığı halılardan birisi de Antalya Döşemealtı
    yöresinde görülmektedir. Bu araştırmanın genel amacı; kuş motifinin genel
    özellikleri ve kuş motifli Döşemealtı halılarının özellikleridir. Araştırmada
    tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, alan çalışması
    sonucunda ulaşılabilen farklı özelliğe sahip 4 adet kuş motifli Döşemealtı
    halısıdır. Yörede yapılan incelemede kuş motiflerinin özellikleri güvercin ve
    keklik kuşlarının kullanılması ile ilgili dokuyuculardan fazla bilgi
    alınamamıştır. Sadece yörede yoğun yetişen kuş örnekleri olduğundan motif
    olarak dokunduğu belirtilmiştir.
    Kuş Motifinin Özellikleri
    Orta Asya Türk inancında, ölünün ruhunun “kuş gibi göğe uçtuğuna”
    inanılmaktadır. Asyalılar kutsal hayvan saydıkları kuşların yardımıyla
    doğduklarını ve öldüklerinde ise ruhlarını göğe yükselttiklerini ve tekrar
    onların yardımıyla yeniden doğduklarına inanmaktadır. Kuşun onlara her
    zaman eşlik eden kutsal bir hayvan olduğunu kabul etmektedirler (Deniz,
    2000: 186; Ateş, 2012: 156).

    4
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Şekil 1: Kuş motiflerinden örnekler (Durul, 1987: 31)

    Kuş motifi birçok anlama gelmektedir. Bazı toplumlarda uğuru,


    bazılarında ise uğursuzluğu simgelemektedir. Örneğin, baykuş, karga gibi
    kuşlar uğursuz sayılırken, güvercin, bülbül gibi kuşlar uğurlu sayılmaktadır.
    Aynı zamanda mutluluğu, sevgiyi, gücü ve dayanıklılığı da simgelemektedir
    (Erbek, 1987: 55 ; Akpınarlı, 2007: 18). Özellikle kutsal kitaplarda yer alan
    “Nuh Tufanı”nda; tufan bittikten sonra Nuh’un gemiden bir güvercin
    uçurması ve ağzında bir zeytin dalı ile dönen güvercinin suların geri
    çekildiğini müjdelemesi anlatılmaktadır (Türe, 2004: 82).
    “Kuşlar genel olarak, göklerin, ruhsal yükselmenin, yüksek şuur
    hallerine geçişi, ortamdaki yükselişi, dünyasallıktan uzaklaşmanın, hafifliğin,
    semaviliğin, ruhların, ruhsal unsurların, ruhsal tesirlerin, sezgi ve ilhamın,
    reenkarnasyonun, ruhun ebediliğinin, Gök ile Yer arasındaki irtibat ve
    aracılığın sembolleri olarak da kullanılmıştır.” (Salt, 2006: 228).
    İrtibat ve aracılığın sembolü olan kuşlar, Altay ve Türk destanlarında
    Tanrı’nın elçisi olarak bahsedilmiştir. “Bir Han’ın erkek çocuğu olmuyor.
    Kayın ağacına konmuş bir kuş Han’a, senin bir oğlun olacak, diye haber
    veriyor… Han’ın bir oğlu oluyor.” Burada kuş Tanrı’nın elçisi olarak ifade
    edilmiştir (Ögel, 1995: 548).
    Eski topluluklarda ve kabilelerde ise kuşlar yüksek seviyenin sembolü
    olarak sayılmaktadır. Buna göre; Yakut Türklerinin Şamanları kendi ruhlarını
    birer hayvanla temsil etmektedirler. Şamanlar ne kadar olgunlaşırsa ruhları
    da o kadar kusursuzlaşmakta, ve daha iyi mertebedeki hayvanlarda
    görünmektedir. Yakut şamanlarına göre kartal en yüksek ruhları taşıyan
    hayvandır. Bu nedenle yüksek seviyedeki Türk topluluğunu yansıtan kuş
    sembolü Altay ve Yakut kabileleri ile Oğuz boylarında yaygın olarak
    kullanılmıştır (Ögel, 1993: 47).

    5
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    Döşemealtı Bölgesi ve Dokunan Halıların Özellikleri


    Döşemealtı, Türkiye'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olma
    özelliğine sahiptir. Antalya ile Döşemealtı ilçesine bağlı Kovanlık Köyü'nün
    2.5 - 3 km kuzeydoğusunda ovanın bitip Toros dağlarının ilk yükseltilerinin
    başladığı Roma dönemine ait Romalılar tarafından döşeme taşlarla yapılan
    2.5- 3 m genişliği olan bir yoldur. Bu döşeme taşlarla yapılan yolun altında
    kalan köylere yöre halkı tarafından Döşeme'nin altında kalan köyler denilmiş
    ve zaman içinde bugünkü ismi olan Döşemealtı ismine dönüşmüştür
    (Anonim, 2012: 268) Şirin (1994) çalışmasında Kovanlık ve Aşağıoba
    köylerinde yaşayan topluluğun Karakoyunlu yörüklerinden oluştuğunu
    belirtmektedir (Şirin, 1994: 12). Yirmi üç köye sahip olan bu yörede, 1960'lı
    yıllara dek Karakoyunlu aşiretinin 17. yüzyıldan beri kışlak olarak seçtiği
    Kovanlık ve Aşağıoba köylerinde konar göçer karakterli küçük boyutlu canlı
    renklerin yer aldığı söz konusu halılar dokunmaktadır. Aynı zamanda bu
    halılar başlangıçta Kovanlık Köyü'nde dokunduğu için Kovanlık Halıları
    olarak bilinir. 1960'dan sonra Antalya'da turizmin gelişmesi sonucu Kovanlık
    halıları Döşemealtı'nın diğer köylerinde dokunmaya başlamışlardır. Böylece
    turizm amaçlı yazılan rehber kitaplarında Kovanlık halıları Döşemealtı halısı
    adıyla anılmıştır (Seyirci, 1992: 404).
    Döşemealtı halılarında kullanılan malzeme yündür. Koyun
    kırkıldıktan sonra yün elyafı önce yıkanmaktadır. Yıkanan yün elyafı tarama
    işleminden sonra eğrilerek iplik haline getirilmektedir. İplikler yörede
    bulunan bitkilerden elde edilen boyarmaddelerle boyanmaktadır. Döşemealtı
    halılarında kırmızı, mavi, lacivert, bordo, yeşil, siyah, beyaz gibi renkler yer
    alırken, zemin rengi genellikle kırmızı, mavi, bordo, lacivert tercih
    edilmektedir (Kaştan, 2007: 171-172 ; Aldoğan, 1981: 16-17).

    6
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Şekil 2: 19. Yüzyıl Döşemealtı Halı Örnekleri (TEDHK, 2006)

    Döşemealtı halılarındaki motife yanış, motifleri birbirinden ayıran


    kuşaklara da su denilmektedir. Arap (çırakman), el, şıngır, deve, akrep, heybe
    suyu, bıçak ucu, tutmaç top, mektup, mersin yaprağı topu, yantır, kocasu,
    bulanık su, çetene, çingilli, yastık yanışı, aklı su, böcü (koyun gözü), nacaklı
    su, albay suyu, küçük toplu su ve kırmızı toplu su Döşemealtı halılarında
    kullanılan motiflerdendir (Deniz ve Aydın, 2012: 430). Halılarda kullanılan
    bordürler ise kocasu, develi su, tutmaç suyu, çetene, nacaklı su, küçük toplu
    su, albay suyu, aklı su, bulanık su, kırmızı toplu su ve çingillidir. Bordürlerin
    içerisinde deve, testere dişli yaprak, çiçek, yantır, mersin yaprağı topu, şıngır,
    koyun gözü ve bıçak ucu vb. motifler yer almaktadır (Aldoğan, 1981).
    Kuşlu Döşemealtı Halılarının Özellikleri
    Türk halılarında kimi zaman mitolojik bir anlatımla anka kuşu olarak,
    kimi zaman sembolik bir anlatımla kartal, kumru, güvercin, sülün, kaz, ördek,
    turna, keklik, bülbül vb. çeşitli türleri yer aldığı kuş motifi figüratif bezemeler
    olarak karşımıza çıkmaktadır (Akpınarlı ve Üner, 2017). Döşemealtı halılarında
    yer alan kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri ile kuşların uzuvları (kuş ayağı ,kuş
    çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmıştır. Karakoyunlu
    yörüklerinden olan Döşemealtı yöresi halkı konar göçer yaşamın etkilerini
    ürettikleri halılarında motif olarak işlemişlerdir. Uğur saydığı, avlandığı, haberci
    olarak kullandığı kuşları, özellikle yörede önemli olan keklik, güvercin vb. motif
    olarak halı minder ve yastıklarında kullanmışlardır.

    7
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    Şekil 3: Keklik Kafesi (Akpınarlı vd., 2014: 91).

    Yörede yapılan araştırmada saptanmış olan 4 kuş motifli halının


    özellikleri şöyledir;
    Döşemealtı halı örneği 1; minder amacıyla dokunmuştur. Halının
    etrafını çevreleyen lacivert, beyaz, açık kırmızı, yeşil renklerde su yolu ve
    çiçek motiflerinden oluşan zemininde siyah rengin hakim olduğu bir kalın
    bordür ve beyaz, açık kırmızı renkli düz-kesik çizgilerden oluşan bir ince
    bordür bulunmaktadır. Halının zemini 3 parçaya bölünmüştür. Sol ve sağ
    tarafta yer alan dikdörtgenler aynı motif ve kompozisyon özelliğine sahip ve
    eşit ölçüdedir. Dikdörtgenlerin zeminlerinde beyaz renk hakim, yeşil ve
    beyaz renkli artı motifleri üst üste 4 sıra halinde sıralanmıştır. Halının
    ortasında yer alan dikdörtgen diğerlerine nazaran daha geniş ölçüdedir. Bu
    dikdörtgenin zemini açık kırmızı ve yeşil renklerden oluşmakta ve ortasında
    siyah-beyaz renkli tasvir edilmiş bir keklik motifi göze çarpmaktadır. Ayrıca
    zeminde göz motifleri ile birleştirilmiş dört yön motifi, kırık çizgiler ve
    çiçekler yer almaktadır. Keklik Akdeniz bölgesinde evlerde yetiştirilen ve
    uğur sayılan bir hayvan özelliğindedir. Akdeniz bölgesinde yapılan alan
    çalışmalarında (Kahramanmaraş, Antalya, Burdur) keklik kafeslerinin
    evlerde bulunduğu, ava çıkan kişilerin keklik yakalayarak besledikleri tespit
    edilmiştir. Bu nedenle halılarda uğur sayılan bu keklik figürü işlenmiştir.

    8
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Şekil 4: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 1

    Döşemealtı halı örneği 2; yastık amacıyla dokunmuştur. Halının


    etrafını çevreleyen yeşil rengin hakim olduğu bir kalın bordür ile kırmızı
    kontürlü lacivert üçgenlerden oluşan ve zemini hardal renginde olan bir ince
    bordür bulunmaktadır. Halının zemininde hardal renk hakimdir ve siyah,
    kahverengi, gri, sarı ve kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir
    edilmiş iki güvercin motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi
    raportlama tekniği kullanıldığından, halının yarısında güvercinin üstüne
    yerleştirilen çiçekler ile önüne yerleştirilmiş vazodaki çiçekler, halının diğer
    yarısında tam tersi olacak şekilde aynı motifler yer almaktadır. Halılarda yer
    alan, iyi talih, mutluluk, sevinç ve haberciliği sembolize eden güvercinler
    bulundukları yere geri dönme becerileri ve dış güzellikleri ile de
    bilinmektedir (Yılmaz ve Boz, 2012: 49). Yön bulma yeteneği ve hızları
    sayesinde Türkmen boylarında ve Osmanlı döneminde haberleşme amacıyla
    posta güvercinleri yetiştirilmişse de, günümüzde hobi olarak güvercin
    yetiştiriciliği devam etmektedir (Özer, 2015: 183).

    9
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    Şekil 5: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 2

    Döşemealtı halı örneği 3; minder amacıyla dokunmuştur. Halının


    etrafını çevreleyen koyu kahverengi kalın bordür, beyaz renkli ince bordür,
    daire içinde yıldız, üçgen ve göz motiflerinden oluşan zemininde yeşil,
    lacivert renklerin hakim olduğu bir kalın bordür ve zemininde beyaz rengin
    hakim olduğu su yolu şeklinde dolaşan çiçek motiflerinden oluşan bir ince
    bordür bulunmaktadır. Halının zemininde kırmızı renk hakimdir ve krem,
    koyu kahverengi, lacivert, beyaz ve yeşil renklerden oluşan ve tasvir edilmiş
    dört keklik motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna ve ters simetri
    raportlama tekniği kullanılmıştır. Halının dörtte birinde yer alan keklik motifi
    ayna simetrisi ve ters simetrisi alınarak raportlanmıştır. Ayrıca zeminde
    beyaz-mavi renkli çiçek motifleri ile krem, koyu kahverengi, lacivert renkli
    vazolar yer almaktadır.

    10
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Şekil 6: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 3

    Döşemealtı halı örneği 4; minder amacıyla dokunmuştur. Halının


    etrafını çevreleyen daire içinde yıldız, üçgen, göz motiflerinden oluşan ve
    zemininde lacivert, açık mavi, açık kırmızı, koyu kahverengi renklerin
    kullanıldığı kalın bordür ile beyaz, kırmızı renkli ince bordür bulunmaktadır.
    Halının zemininde yeşil renk hakimdir ve krem, beyaz, koyu kahverengi ve
    kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir edilmiş iki keklik motifi
    göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi raportlama tekniği kullanılmıştır.
    Ayrıca halının zemininde yüzeyde dağınık halde yerleştirilmiş farklı
    büyüklükte yıldız motifleri, çiçek motifleri ve iki kekliğin ortasında vazoda
    çiçek motifi yer almaktadır.

    11
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    Şekil 7: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 4

    Sonuç
    Kuş motifi kültürden kültüre farklı anlam özelliklerine sahip
    olmaktadır. Bazı toplumlarda kuş sembolü inançla ilişkilendirilmiş ve bu
    sembole kutsal kitaplarda ruh ile bütünleştirilerek yer verilmiştir. Aynı
    zamanda kuşlar mutluluğu, sevgiyi, gücü, bilgeliği ve dayanıklılığı da
    sembolize etmişlerdir.
    Araştırma kapsamında 4 farklı motif özelliğine sahip Döşemealtı halı
    örneğini incelenmiştir. İncelenen örnekler kullanım açısından
    değerlendirildiğinde; halıların 3’ü minder halısı, 1’i yastık halısı olarak
    dokunmuştur. Kullanılan motif özellikleri açısından değerlendirildiğinde,
    Akdeniz bölgesindeki doğa güzelliğini yansıtan bitkisel bezemeler bordür ve
    zemin boşluklarında kullanılmıştır. 2 örnekte Döşemealtı halılarında
    kullanılan boncuk ve yıldız motiflerinden oluşan bordür yer almıştır (Şekil 5
    ve 6). Konar göçer yaşamdan günümüzde yerleşik düzene geçmiş Döşemealtı
    halkı dost, postacı, uğur saydıkları hayvanları günlük kullanım eşyaları olan
    yastık ve minderlere işlemişlerdir. Özellikle Döşemealtı halılarında sıklıkla
    kullanılan soyut anlatım yerine figürsel olarak ifade edilen kuş figürleri
    (keklik, güvercin) bulunmaktadır. Halıların kompozisyonu genellikle ayna
    simetrisi şeklinde raportlanmıştır. Renk açısından değerlendirildiğinde ise
    lacivert, yeşil, beyaz, kırmızı ve krem renkler yoğun olarak halılarda tercih
    edilmiştir.

    12
    Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

    Kaynaklar
    AKPINARLI, H. F. (2000). “Motiflerin Dili”. Motif Dergisi, S. 23, 20-21.
    AKPINARLI, H. F. (2007). “Türk Kilimlerinde Kullanılan Geometrik Bezemelerin Form İsim ve
    Kompozisyon Açısından Değerlendirilmesi”, II. Uluslararası Romanya'da Türk Kültürün
    İzleri Sempozyumu. 11-23, Romanya.
    AKPINARLI, H. F. (2011). “Osmanlı Dokumalarında Kuş Motifinin İncelenmesi”, Osmanlı Sanatı,
    Mimarisi ve Edebiyatına Bakış 18. CIEPO Sempozyumu. 23-35, Edirne.
    AKPINARLI, H. F vd. (2014). Kahramanmaraş El Sanatları. Ankara: Hangar Marka İletişim Reklam
    Hizmetleri Yayıncılık Ltd. Şti.
    AKPINARLI, H. F. ve ÜNER, İ. (2017). “İç Anadolu Bölgesi Halılarında Görülen Figüratif Sembol ve
    Motifler”. SDÜ ART-E Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, C. 10, S. 20, 630-651.
    ALDOĞAN, A. (1981). “Döşemealtı Halıları”. Sanat Dünyamız, S. 23, 16-17.
    ALP, K. Ö. (2009). Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş. Ankara: Eflatun Yayınevi.
    ANONİM. (2012). Dünden Bugüne Antalya I. Cilt. Antalya: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı.
    ATEŞ, M. (2012). Mitolojiler ve Semboller “Ana Tanrıça ve Doğurganlık”. İstanbul: Milenyum
    Yayınları.
    DENİZ, B. (2000). Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygılar. Ankara: Atatürk Kültür
    Merkezi Başkanlığı.
    DENİZ, B ve AYDIN, Ö. (2012). Döşemealtı Halıları. Dünden bugüne Antalya II. Cilt. Antalya: T.C.
    Kültür ve Turizm Bakanlığı.
    DURUL, Y. (1987). Anadolu Kilimlerinden Örnekler 2. İstanbul: Ak Yayınları.
    ERBEK, G. (1987). Anatolian Motifs from Çatalhoyuk to the Present. İstanbul.
    GÜNEY, K. Z ve GÜNEY, A. Nihan. (2000). Osmanlı Süsleme Sanatı. Ankara: SFN Ltd. Şti.
    KAŞTAN, Yüksel. (2007). “Antalya Yöresi'nde Döşemealtı Halılarının Dünü ve Bugünü”, I.
    Uluslararası Türk El Dokumaları Kongresi. 170-177, Konya.
    ÖGEL, B. (1993). Türk Mitolojisi I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
    ÖGEL, B. (1995). Türk Mitolojisi II. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
    ÖZER, S. (2015). “Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Posta Güvercinleri”. Ankara Üniversitesi
    Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 2, 167-188.
    ÖZKEÇECİ, İ. (2004). Zamanı Aşanlar IX. Yüzyıla Kadar Türk Sanatı. İstanbul: Güzel Sanatlar
    Matbaası.
    ÖZKEÇECİ, İ ve ÖZKEÇECİ, Ş. B. (2007). Türk Sanatında Tezhip. İstanbul: Seçil Ofset.
    SALT, A. (2006). Neo-spiritüalist Yaklaşımlarla Ezoterik Bilgilerin Işığında Semboller. İstanbul:
    Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık Hizmetleri A. Ş.

    13
    Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

    SEYİRCİ, M. (1992). “Antalya'daki Karakoyunlu Aşireti ve Dokumaları”, IV. Milletlerarası Türk


    Halk Kültürü Kongresi. Ankara.
    ŞİRİN, N. (1994). Döşemealtı Halıları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal
    Bilimler Enstitüsü.
    TANRIKULU, M. (2014).. “Türkiye Coğrafyasında Genel Kültür, Alt Kültür ve Mozaik Kültür”,
    TÜCAUM VIII. Coğrafya Sempozyumu. 473-480, Ankara.
    TEDHK. (2006). Türk El Dokuması Halılar Katolog 4. Ankara: Semih Ofset Ltd. Şti.
    TÜRE, A. (2004). Arkeoloji, Antropoloji ve Folklor Açısından Takılar ve Süs Taşlarında
    Sembollerin Dili. İstanbul: Goldaş Kültür Yayınları.
    WILKINSON, K. (2010). Semboller ve İşaretler. (Çev.: Seda Toksoy), İstanbul: Alfa Yayınları.
    YILMAZ, O ve BOZ, A. (2012). “Tarihten Günümüze Türkiye'de Güvercin (Columba Livia)
    Yetiştiriciliği”. Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, C .9, S. 1, 45-51.

    14
    Darçın, İ. & Başaran, F.N. (2018). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının
    İncelenmesi. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı: 3, 15-36
    Makale Bilgisi / Article Info
    Geliş / Recieved: 15.09.2018
    Kabul / Accepted: 07.11.2018
    Araştırma Makalesi/Research Article

    ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ


    İNCELENMESİ

    İkbal DARÇIN* & Fatma Nur BAŞARAN**

    Öz
    Maddi kültür değerlerimiz içerisinde yer alan dokumacılık, en eski el sanatları
    arasında yer almaktadır. Dokuma, Anadolu kadınlarının üzüntülerini, aşklarını, sevinçlerini,
    mutluluklarını yansıtan, bulunduğu yörede yaşayan insanların kültür ve yaşam biçimleri
    hakkında bilgi veren, geçmişten günümüze ayna tutan önemli bir unsurdur. Çabuk yıpranan
    bir yapıya sahip olması, korunamaması ve yeterince araştırılamaması gibi nedenlerden
    dolayı pek çok dokuma örneği günümüze ulaşamamış veya eski önemini yitirmeye
    başlamıştır. Maddi kültür değerlerimizin yaşatılması ve yok olmaya yüz tutmuş dokumaların
    gelecek nesillere aktarılması için yapılmış olan bu çalışmada, Sivrihisar ilçesinde dokunmuş,
    şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli
    dokuma örnekleri konu alınmıştır. Sahada detaylı olarak incelenen ve kayıt altına alınan
    Sivrihisar düz dokuma örnekleri teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri bakımından
    incelenmiş, orijinal fotoğraflarla desteklenmiştir.
    Anahtar Kelimeler: Dokuma, kirkitli dokuma, Eskişehir, Sivrihisar, motif,
    kompozisyon

    * Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Tekstil Tasarımı Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi,
    [email protected]
    ** Doç. Dr. AHBV Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Tekstil Tasarımı Bölümü, [email protected]

    15
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE


    SİVRİHİSAR DISTRICT
    Abstract
    Weaving, among our material culture values, remains one of the oldest handicrafts.
    Weaving is an important element that reflects the sadness, love, joy and happiness of
    Anatolian women, gives information about the cultures and lifestyles of the people living in
    that region, mirroring from past to present. Many weaving examples have not reached the
    present day or have lost their former importance because of the fact that it has a fast-
    wearing structure, it cannot be preserved and it cannot be researched enough. In this study,
    which was done in order to keep our meterial cultural values alive and to hand almost-
    extinct weavings down to the future generations, plain weavings samples that were weaved
    in Sivrihisar town and protected under Sivrihisar Municipality and Zaimağa Mansion were
    covered. Sivrihisar plain weaving samples, which were analysed and recorded in detail in
    the field, were analysed in terms of technic, color, motif and composition characteristics
    and, supported with original photographs.
    Keywords: Weave, kirkitli weave, Eskişehir, Sivrihisar, motif, composition

    16
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    1.Giriş

    Ulusların geçmişlerini geleceğe bağlayan en önemli unsurlardan biri


    kültürel değerlerdir. Yurdumuzda maddi kültür ürünleri arasında bulunan
    dokumalar çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle düz kirkitli dokuma
    ürünleri, yaşanan mekanlarda yalıtım ve süsleme malzemesi olarak en çok
    kullanılan ürünler olmuştur. Düz kirkitli dokumalar; koyunyünü, keçi kılı,
    deve yünü, pamuk ve bazen bunların arasında keten, ipek, sırma ipliklerden
    oluşan atkı, desen iplikleri, çözgüler arasından geçirildikten sonra sıkıştırmak
    amacıyla kemikten, demirden veya tahtadan yapılmış kirkit adı verilen aletin
    kullanılmasıyla oluşturulan dokumalardır (Onuk ve Akpınarlı, 1998, s.32;
    Onuk ve Akpınarlı, 2003, s.17). Çoğunlukla, çadır, ev, saray, cami
    tabanlarına, eşyaların üzerine, kapı ve pencere önlerine serilerek
    kullanılmışlardır.
    Düz kirkitli dokuma tekniklerden biri olan kilim, atkı ipliğinin önlü
    arkalı çift sıra halinde duran çözgü iplikleri arasından bir alt-bir üst
    geçirilerek, çözgü ipliklerinin atkılar tarafından tamamen gizlendiği dokuma
    türüdür (Akpolat, 2011, s.28). Cicim, dokunduğunda yüzü ve tersi farklı
    görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında yüzeyde süsleme yapmak amacıyla
    desen ipliği kullanarak dikey tezgâhlarda üretilen dokumalardır (Konuk,
    2015, s.14). Zili tekniği, üç veya daha fazla iplik sistemiyle (Ergüder, 2009,
    s.42), dokuma yüzeyinde düz veya verev hat etkisi oluşturan bir tekniktir.
    Sumak ise desen alanları içinde, ayrı renkteki desen ipliklerinin çözgü
    çiftlerine devamlı olarak sarılması ile oluşan dokumalardır (Asker, 2009,
    s.20).
    Düz kirkitli dokumalar, yurdumuzun pek çok yöresinde yüzyıllardır
    süregelen bir gelenek ve korunması gereken kültürel değerlerdir. Bu
    yörelerden biri olan Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde dokumacılık
    faaliyetleri tamamen bitmiştir. Geçmişten günümüze ulaşan düz dokuma
    örneklerinin de giderek azaldığı dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu
    çalışmada, Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerinin teknik, renk,
    motif ve kompozisyon özelliklerinin incelenerek belgelenmesi
    amaçlanmıştır.

    17
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    2. Materyal ve Yöntem

    Bu araştırmanın amacı; el dokumacılığının güzel örneklerinden birini


    oluşturan, Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerini
    teknik, motif, renk, kompozisyon özellikleri açısından inceleyerek
    belgelemek ve literatüre kazandırmaktır. Bu amaç doğrultusundan çalışmada
    belgesel tarama ve alan araştırması kapsamında betimsel tarama modeli
    kullanılmıştır. Dokuma örnekleri detaylı görsellerle belgelenmiş ve motif
    çizimleri yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Sivrihisar ilçesinde bulunan
    44 adet düz dokuma örneği oluşturmuştur.

    3. Bulgular

    Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinin ne zaman kurulduğu bilinmemekle


    birlikte tarihte çeşitli isimlerle anılmıştır. Etiler devrinde Sallpa, Yunan ve
    Roma devrinde Spalya, klasik devirde Abrustula, Bizanslılar devrinde
    Jüstinyanus, Kazvini devrinde Sibrihisar, Seferihisar ve en son Sivrihisar
    olmuştur (Özalp, 1960, s.7). İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey batısında yer
    almaktadır. Doğusunda Günyüzü ve Ankara, batısında Mahmudiye ve
    Çifteler, kuzeyinde Mihallıççık, güneyinde Emirdağ (Afyon) ve Çeltik
    (Konya) ilçeleri yer almaktadır (Altın, 2014, s.16). Ekonomisi tarım ve
    hayvancılığa dayanmaktadır. Halkın %80’i tarım ve hayvancılıkla, geri kalanı
    ise el sanatları ve ticaretle uğraşmaktadır (Aytekin, 2013, s.4). Yöre halkı
    geçmiş yıllarda kendi ihtiyacını karşılamak için evlerinde kurdukları
    tezgâhlarda ürettikleri yöreye özgü dokumaları, malzemelerini saklama ve
    taşımada kullanmışlar veya yer yaygısı, seccade vb. olarak
    değerlendirmişlerdir (Çolak ve Başaran, 2017, s.144). Sivrihisar’da 13-14.
    yy. ve 18-19. yy’da dokunmuş halı ve kilimlerin çoğu İstanbul Sultanahmet
    Halı ve Kilim Müzesi (Keskin, 2001, s.140) ve Ankara Vakıf Eserleri
    Müzesi’nde sergilenmektedir (Çolak ve Başaran, 2017, s.143). Araştırmaya
    konu olan örnekler ise ilçe merkezinde Zaimağa Konağı’nda koruma altına
    alınan örneklerdir.

    18
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    3.1. Sivrihisar Düz Dokumalarının Araç-Gereç Özellikleri

    Günümüzde yörede dokumacılık faaliyetleri bulunmamakla birlikte,


    araştırma kapsamında geçmişte bu sanat ile uğraşan dokuyucu ve yakınları ile
    görüşmeler yapılmış ve yöreye özgü özellikler saptanmaya çalışılmıştır. Bu
    bağlamda yöreden elde edilen bilgilere göre, Sivrihisar düz dokumaları ıstar
    tezgahlarda üretilmiştir. Tezgah, iki yanda bulunan iki adet yanlama, üst
    takım, alt takım, gücü dalı, vargel, burgu, taban kazığı ve sargı çubuğundan
    oluşmuştur. Boyutları genellikle 250x190 cm olan tezgahların yapımında
    gürgen ya da çam ağacı kullanılmıştır. Dokuma yapılırken iplikleri
    sıkıştırmak için kullanılan yardımcı araçlara yörede “kirket” adı verilmiştir.
    İncelenen örneklerde genellikle yün ipliğinin kullanıldığı tespit
    edilmiştir. İğ ile geleneksel yöntemlerle eğrilen iplikler, o dönemlerde doğal
    ve toz boyalarla renklendirilmiştir. Az da olsa çözgüsünde pamuk ipliği
    kullanılan örneklere de rastlanmıştır.

    3.2. Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik Özellikleri

    Sivrihisar yöresinde incelenen 35 adet kilim, 4 adet zili ve 5 adet cicim


    tekniğiyle üretilmiş dokumaların boyutları, saçak uzunlukları, dokuma
    sıklıkları ve iplik özellikleri çeşitlilik göstermektedir. Yörede tespit edilen
    düz dokumalar tekniklerine göre gruplandırılarak, her bir grubun kendi içinde
    ağırlıklı ortalamaları alınmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir.
    Tablo 1. Sivrihisar Yöresinde İncelenen Düz Dokumaların Teknik Özellikleri

    Ortalama Boyut Saçak Dokuma İplik Özellikleri


    Değerler/ Χ̅ Χ̅ Sıklığı
    Dokuma f % Χ̅
    Teknikleri
    En Boy Uzunluk Çözg Atkı Çözgü Atkı Bezeme
    (cm (cm (cm) ü (adet)
    ) ) (adet)
    Kilim 3 79, 156 315 6 4 10 Pam %2
    5 55 uk 0 Yü %1 Yü %1
    Yün %8 n 00 n 00
    0
    Zili 4 9,0 103 140 12 3 12 Yün %1 Yü %1 Yü %1
    9 00 n 00 n 00
    Cicim 5 11, 110 146 9 5 8 Yün %1 Yü %1 Yü %1
    36 00 n 00 n 00
    N=44

    19
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Tablo 1 incelendiğinde; Sivrihisar yöresinde incelenen kilim


    dokumaların ortalama en ölçüsü 156 cm, boy ölçüsü 315 cm, ortalama saçak
    uzunlukları 6, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 40 olduğu tespit
    edilmiştir. İncelenen toplam 35 kilim örneğinin 28 adedinde yün, 7 adedinde
    pamuk çözgü ipliği kullanılmıştır. Atkı ve bezeme iplikleri %100 yün
    ipliğidir.
    Zili dokumaların ortalama en ölçüsü 103 cm, boy ölçüsü 140 cm,
    ortalama saçak uzunlukları 12 cm, 1 cm2’deki dokuma sıklıkları 3x12’dir.
    Çözgü, atkı ve bezeme ipliklerinde %100 yün ipliği kullanılmıştır. Cicim
    dokumaların ise ortalama en ölçüsü 110 cm, boy ölçüsü 146 cm, ortalama
    saçak uzunlukları 9 cm, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 5x8 adet
    olduğu tespit edilmiştir. Çözgü, atkı ve bezeme iplikleri %100 yündür.
    Sivrihisar düz dokumalarının çoğunlukla kilim tekniği ile
    dokundukları tespit edilmiştir. Kilim tekniğinin yanı sıra yöredeki düz
    dokumalarda zili ve cicim tekniği ile üretilmiş örneklere de rastlanmıştır.
    Hatta bazı örneklerde ikiden fazla tekniğin bir arada kullanıldığı da
    gözlenmiştir. Sivrihisar kilimlerinde eğri atkılı, konturlu ve iliksiz kilim
    teknikleriyle dokunmuş 33 adet dokuma örneği incelenmiştir. 4 adet kilim
    dokuma örneğinin içerisinde genellikle su şeklinde cicim tekniği de yer
    almaktadır. Aynı uygulamaya zili tekniğiyle dokunmuş bazı örneklerin
    bordür kısımlarında da rastlanmaktadır. Benzer olarak literatürde, Sivrihisar
    yöresinde büyük boyutlu kilimlerin dışında cicim, sumak ve zili tekniğiyle
    dokunmuş seccade boyu yaygı ve yastık yüzlerinin tespit edildiği bilgisine de
    rastlanmaktadır (Çolak ve Başaran, 2017, s.146).

    20
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Fotoğraf 1. Kilim, zili ve cicim örnekleri

    3.3. Sivrihisar Düz Dokumalarının Renk, Motif ve Kompozisyon


    Özellikleri

    Anadolu’da dokunan düz kirkitli dokumaların büyük kısmı desenlidir, çok az


    kısmı motifsiz üretilmiştir. Bu dokumalar üzerinde yer alan her bir motif yöresel
    farklılıklar göstermekle birlikte, bir anlama sahip olmuş ve dokuyucusunun iç dünyasını,
    mesajlarını veya geleneksel yapısını yansıtan ifadeler taşımıştır. Bilimsel araştırmalarla
    tespit edilen örneklerin daha iyi açıklanabilmesi için motifler bir sınıflandırmaya tabi
    tutulmuştur. Sivrihisar düz dokumalarında kullanılan motifler de bu sınıflandırmaya
    göre değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir.
    Tablo 2. Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Bezemeler

    Kullanılan Bezemeler f %

    Geometrik Bezeme 44 30,35

    Bitkisel Bezeme 9 6,20

    Figürlü Bezeme 23 15,86

    Sembolik Bezeme 39 26,90

    Nesneli Bezeme 30 20,69

    Toplam 145 100,00

    N=44

    21
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Sivrihisar düz dokuma örneklerinde en çok geometrik motiflerin


    kullanıldığı tespit edilmiştir. Bilindiği gibi geometrik motifler kirkitli
    dokumacılıkta teknik olarak en kolay uygulanabilen bezemelerdir. Bitkisel,
    figürlü ve nesneli bezemelere de rastlanan yöre örneklerinde sembolik
    motiflerin de oldukça fazla kullanıldığı dikkat çekmektedir. Bazıları, her
    yörede rastlanan ortak anlam ve çizgilere sahip olmakla birlikte, incelenen
    dokumalarda kullanılan motifler ve yöreye özgü özellikleri aşağıda
    belirtilmiştir.

    Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Motifler


    BEZEMELER VE MOTİFLER MOTİF ÖZELLİKLERİ

    Geometrik Bezemeler Zili tekniği ile dokunan motif, iç içe geçmiş


    iki kare ve kareleri çevreleyen sekiz köşeli
    yıldızdan oluşmaktadır. Yörede Halil İbrahim
    bereketini simgelemektedir. Sivrihisar’da
    genellikle dokumaların göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 3 adedinde Türkmen yıldızı
    Kirman-Türkmen gülü-Türkmen yıldızı motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
    motifi ve çizimi

    Bitkisel Bezemeler Motifte her iki yanda bulunan uzantılara


    parmak, ortadaki boşluğa göl, tepedeki
    çıkıntıya çuka veya takke adı verilmektedir.
    Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
    kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 9 adedinde kavak motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Kavak motifi ve çizimi

    Figürlü Bezemeler Yörede bu motife sıkça rastlanmaktadır.


    Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
    kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 10 adedinde kurt izi motifi
    yer almaktadır.

    Kurt izi motifi ve çizimi

    22
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Yörede ortadaki motife dombay göbeği adı


    verilmektedir. Dombay yörede büyükbaş
    hayvanlardan olan mandaya verilen isimdir.
    Sivrihisar dokumalarının bordüründe
    genellikle cicim tekniği ile yer almaktadır.
    İncelenen 44 adet dokumanın 9 adedinde dört
    ayak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Dört ayak motifi ve çizimi

    Tam sarı ayak motifi yörede zincir olarak


    bilinmektedir. Sivrihisar dokumalarının
    bordür süslemelerinde yer almaktadır.
    İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde tam
    sarı ayak motifinin kullanıldığı tespit
    edilmiştir.

    Tam sarı ayak motifi ve çizimi

    Konturlu kilim tekniği ile oluşturulan motif,


    düşmanlık ve kötülüğü simgelemektedir.
    Bordürde kullanıldığında düşmanın tehlikesiz
    ve zararsız, orta göbekte kullanıldığında ise
    düşmanın zararlı ve tehlikeli olduğu
    anlatılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın
    2 adedinde ejderha motifinin kullanıldığı
    tespit edilmiştir.

    Ejderha motifi ve çizimi

    Eğri ayak motifi yörede yarım çoban iliği


    motifinin kareler içine alınmasıyla
    yapılmaktadır. Sivrihisar dokumalarının
    bordüründe kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 3 adedinde eğri ayak
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Eğri ayak motifi ve çizimi

    23
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Motif yörede gücü simgelemektedir.


    Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 3 adedinde koçbaşı motifi yer
    almaktadır.

    Koçbaşı motifi ve çizimi

    Yörede motife boynuzlu adı verilmektedir.


    Sağda ve solda bulunan çıkıntılara boynuz,
    orta kısma parmak, üçleme şekline de filiz adı
    verilmektedir. Sivrihisar dokumalarında
    bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır.
    İncelenen 44 adet dokumanın 7 adedinde
    boynuzlu motifinin kullanıldığı tespit
    edilmiştir.
    Boynuzlu motifi ve çizimi

    Sembolik Bezemeler Tek kavak motifinin iç içe geçirilmesinden


    oluşmaktadır. Her bir kavak motifi farklı
    renklerde olabileceği gibi, bazılarında iki
    rengin dönüşümlü olarak kullanılmasından da
    oluşturulabilmektedir. Sivrihisar
    dokumalarının göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 7 adedinde göl motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Göl motifi ve çizimi

    Motif, Sivrihisar dokumalarının bordür ve


    göbek kısımlarında kullanılmaktadır.
    İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde çift
    ay motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Çift ay motifi ve çizimi

    24
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Gagak yörede ördek anlamına


    gelmektedir. Sivrihisar dokumalarında
    bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır.
    İncelenen 44 adet dokumanın 13
    adedinde yarım gagak su motifinin
    Yarım gagak su motifi ve çizimi kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Kilim tekniği ile oluşturulan motif,


    yörede kadını simgelemektedir.
    Genellikle dokumaların göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 5 adedinde eli belinde motifi
    yer almaktadır.

    Eli belinde motifi ve çizimi

    Motife ait hikayenin Sivrihisar’dan


    çıktığı rivayet edilmektedir. Bir
    dokuyucu, gençlik yıllarında motifi
    oluşturmak için günlerce uğraştığı halde
    bir türlü başarılı olamamıştır. Bunun
    üzerine kocası: “Bu basit motifi
    yapamayan kadını ben ne yapayım”
    diyerek karısını boşamıştır. Motifin adı
    bu olaydan sonra karı boşatan olarak
    kalmıştır. Yörede hemen hemen tüm zili
    dokumalarda bordür süslemesi olarak
    kullanılmaktadır. Sapan ya da Y harfine
    Karı boşatan motifi ve çizimi
    benzemektedir. İncelenen 44 adet
    dokumanın 10 adedinde karı boşatan
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Sivrihisar dokumalarında kenar suyu


    olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 8 adedinde sığır sidiği
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Sığır sidiği motifi ve çizimi

    25
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Tüm dokumalarda sıkça rastlanmaktadır.


    Keskin çizgilerle S harfi eksenindedir.
    Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
    kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 7 adedinde çoban iliği
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Çoban iliği motifi ve çizimi

    Eli belinde motifinin ters olarak


    birleştirilmesinden ve içine kavak, bödelek
    (kavuk) motiflerinin oturtulmasından
    oluşturulmuş bileşik bir motiftir. Genellikle
    yörede kilim dokumaların göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 4 adedinde çift eli belinde
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Çift eli belinde motifi ve çizimi

    Sivrihisar dokumalarının bordüründe


    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 5 adedinde yedi bela motifinin
    cicim tekniği ile uygulandığı tespit edilmiştir.

    Yedi bela motifi ve çizimi

    Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek


    kısımlarına konturlu kilim tekniği ile
    uygulanmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 1 adedinde topluluk motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Topluluk motifi ve çizimi

    Yöre dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında


    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 1
    adedinde iyilik-kötülük ve gece-gündüz motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.

    İyilik-kötülük ve gece-gündüz motifi ve


    çizimi

    26
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek


    kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
    adet dokumanın 2 adedinde sevdim dolaştı
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Sevdim dolaştı motifi ve çizimi

    Nesneli Bezemeler Motif tanrıya ulaşmayı ve insanların


    birbirlerine yardım ederek iyiliğe, doğruluğa
    birlikte ilerlemelerini simgelemektedir.
    Sivrihisar’da bordürden sonra orta göbeğe
    başlamadan önce kullanılmaktadır. İncelenen
    44 adet dokumanın 16 adedinde merdivenli
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Merdivenli motifi ve çizimi

    Oğuzların Kınık Boyu’ndan gelen kilim motifidir.


    Ailede birlik, beraberlik, dostluk ve dayanışmayı
    simgelemektedir. İçinde kavak motifi
    bulunduğundan, yörede motife kavaklı ayna da
    denmektedir. Sivrihisar dokumalarının göbek
    kısmında konturlu kilim tekniği ile
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 13
    adedinde ayna motifinin kullanıldığı tespit
    Ayna motifi ve çizimi edilmiştir.

    Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında


    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 3 adedinde kayık motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Kayık motifi ve çizimi

    Yörede özellikle seccade olarak dokunan düz


    dokumalarda mihrap süslemesi olarak
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 1 adedinde mihrap motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Mihrap ve çizimi

    27
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Yeni gelinlere “sülaleniz geniş, çocuklarınız


    bol ve sağlıklı, aileniz dallı budaklı olsun ve
    genişlesin” dileğiyle gül budağı motifinin
    kullanıldığı cicim dokumalar verilmektedir.
    Genellikle dokumalarının göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 4 adedinde gül budağı motifine
    rastlanmıştır.

    Gül budağı motifi ve çizimi

    Bıçağın tırtıklı kısmına benzediğinden bu


    isim verilmiştir. Genellikle bordür
    süslemelerinde, konturlu kilim tekniği ile
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 10 adedinde bıçak sırtı motifi yer
    almaktadır.
    Bıçak sırtı motifi ve çizimi

    Tek olarak ya da diğer motiflerle


    birleştirilerek kullanılan motif konturlu kilim
    tekniği ile oluşturulmuştur. Bazı köylerde
    bödelek olarak bilinmektedir. Sivrihisar
    dokumalarının bordür ve göbek kısmında
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    Kavuk motifi ve çizimi dokumanın 5 adedinde kavuk motifinin
    kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Gagak yörede ördek anlamına gelmektedir.


    Ayna motifine çift boynuz eklenerek
    oluşturulmaktadır. Sivrihisar kilim
    dokumalarının orta göbeğinde
    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
    dokumanın 4 adedinde çift gagaklı ayna
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

    Çift gagaklı ayna motifi ve çizimi

    28
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Sivrihisar dokumalarında orta göbekte


    kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4
    adedinde nazarlık motifinin kullanıldığı tespit
    edilmiştir.

    Nazarlık motifi ve çizimi

    Sivrihisar dokumalarında geometrik bezemelerden en çok düz çizgi,


    bitkisel bezemelerden kavak, figürlü bezemelerden kurt izi, sembolik
    bezemelerden yarım gagak suyu, nesneli bezemelerden en çok merdivenli
    motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
    Dokumaların genel renk ağırlığı kırmızıdır. Kırmızı dışında pek çok
    renge de rastlanmakta, özellikle aynı renk tonlarının birlikte kullanıldığı
    dikkat çekmektedir.
    Sivrihisar düz dokumalarının kompozisyon özellikleri
    değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 4’de verilmiştir.
    Tablo 4. Sivrihisar Düz Dokumalarının Kompozisyon Özellikleri

    Kullanılan Bezemeler f %

    Bütün Yüzeye Yayılan 15 34,09

    Dikey 11 25,00

    Yatay 18 40,91

    Toplam 44 100,00

    N=44
    İncelenen Sivrihisar düz dokumalarında dikey ve bütün yüzeye
    yayılan kompozisyonlara rastlanmakla birlikte, çoğunluğunun yatay
    kompozisyona sahip olduğu tespit edilmiştir.

    29
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Fotoğraf 2. Yatay, dikey ve bütün yüzeye yayılan kompozisyon örnekleri

    Araştırma kapsamında yöreden ve literatür taramasından elde edilen


    bilgiler doğrultusunda, Sivrihisar dokumalarından bazı örneklerin
    kompozisyonları nedeniyle özel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.

    DOKUMALAR ÖZELLİKLERİ

    Beş Bacalı Beş bacalı kilim geçmişte ve


    günümüzde Sivrihisar’ın en tipik ve
    en tanınmış dokuma örneği
    olmuştur. “Genellikle Karaburhan,
    Sarıkavak, Dümrek ve Zey
    köylerinde dokunmuştur.
    Tasavvuftaki beş merhaleyi ve insan
    ruhundaki arındırmayı temsil
    etmektedir” (Altın, 2014, s.349).
    İncelenen örnekler arasında sadece 2
    adet beş bacalı kilim tespit
    edilebilmiştir.

    30
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Çubuklu Pala Diğer dokumalardan artan iplikleri


    değerlendirmek amacıyla veya özel
    olarak renk renk boyanmış ipliklerle,
    genellikle 0,5 cm eninde yatay
    şeritler şeklinde üretilmiş dokuma
    örnekleridir. Yörede bu şeritlere
    çubuk adı verilmektedir. İncelenen
    dokumalar arasında 8 adet tespit
    edilen çubuklu kilimlerin bazılarında
    cicim motiflerine de rastlanmaktadır.

    31
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    Üretiminde cicim tekniği


    kullanılmakla birlikte genel olarak
    Bacalı “Bacalı kilim” olarak anılan örnek,
    yöre halkı tarafından Sivrihisar
    Kalesi’ne atfedilmektedir. Bacalı
    kilimin tarihçesi yörede ikamet eden
    Fadime Tokkaya tarafından
    aktarılmıştır:

    “Kale Bizanslılar tarafından


    kuşatılmış, günlerce işgal altında
    kalmış ama ele geçirilememiştir.
    Bunun üzerine bir Türk kızının
    kasıtlı olarak düşmana esir
    düşmesine karar verilmiştir. Kıza
    belli simge ve işaretler öğretilmiştir.
    Her simge ve işarete belli anlamlar
    verilmiş ve bu simgeleri kullanarak
    kalenin planını kilime dokuması
    istenmiştir. Dokunan kilimlerden
    birinin kale dışına çıkacağı
    umulmuştur. Böylece kilimin
    desenlerinden nerede oklu, nerede
    atlı askerlerin bulunduğu
    öğrenilecek, bu plana göre saldırı
    düzenlenecektir. Kale çevresinde
    gezinirken düşmana esir düşen genç
    kız hemen tezgahını hazırlamış,
    kilim dokuyacağını söyleyerek
    askerlerden ip istemiştir. Kalenin
    planını simge ve işaretlerle anlatan
    desenleri kilimine dokumuştur. Bir
    şekilde kilimi ele geçiren Türkler
    simge ve işaretleri çözümleyerek
    saldırı planı hazırlamış ve kaleyi
    fethetmiştir. Yörede sadece 1 örneği
    tespit edilebilmiştir.

    32
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    4.Sonuçlar ve Tartışma

    Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinde gerçekleştirilen saha araştırması


    sonucunda yöre dokumacılığının günümüzde ne yazık ki sürdürülmediği,
    ancak eski dokuma örneklerinin koruma altına alındığı tespit edilmiştir.
    İncelenen 44 dokuma örneği kilim, cicim ve zili teknikleri ile dokunmuş ve
    genellikle yaygı olarak kullanılmıştır. Dokumaların ilme ve atkı ipliklerinin
    tamamı yündür. Çoğunluğu yün olan çözgü ipliklerinde az sayıda pamuk
    kullanımına da rastlanmıştır. 3 farklı kompozisyon şeması belirlenen
    örneklerde ağırlıklı olarak geometrik ve sembolik bezemelerin yer aldığı ve
    bazı motiflerin yöresel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.
    Anadolu toprakları üzerinde yerleşen çeşitli uygarlıklar ve yaşanan
    tarihsel olaylar, kültürel ürünlere de çeşitlilik ve zenginlik kazandırmıştır.
    Sivrihisar yöresinde tespit edilen bacalı kilim gibi yurdumuzun pek çok
    yöresinde üretilen bu değerler, ihtiyacı karşıladığı gibi topluluklar arasındaki
    haberleşmenin kısıtlı olduğu zamanlarda mesaj iletme aracı olarak da
    kullanılmıştır. Var oldukları dönemlerden beslenmiş, üzerlerine yeni değerler
    eklenerek devam etmiş ve kültürel miras özelliği kazanmışlardır.
    Günümüzde ise ileri teknoloji ürünlerinin haberleşme, ulaşım, sanayi
    vb. kavramları tamamen değiştirdiği, ülkeler arasındaki sınırları bile
    kaldırarak, özde yüzyıllardır yaşatılan bu değerleri de ne yazık ki olumsuz
    yönde etkilediği görülmektedir. Teknoloji sayesinde geçmişte varlığından
    bile haberdar olunamayan topluluk kültürleri, internet aracılığı ile bir diğerini
    etkiler hale gelmiştir. Olumlu ya da olumsuz yönde değişim yaşandığı gibi
    bazı değerler tamamen terk edilmiştir. Artık neredeyse hiçbir genç kız
    nişanlısına mendil işlememekte/çorap örmemekte, kaynanasına mesajını
    oyasıyla iletmemekte, geleneksel dokumalarını üretmemekte ve yeni
    kuracağı evinde kullanmayı tercih etmemektedir. Bu tür geleneksel ürünler
    modern yaşam alanlarına, inşa edilen devasa akıllı evlere yakışır
    bulunmamakta ve modası geçmiş olarak değerlendirilmektedir. Eskiden
    göçlerle yaşatılan, zenginleştirilen, olumlu yönde etkileşen bu değerler ve
    orijinal örnekleri günümüzde yaşanan büyük göçler nedeniyle de tehlike
    altındadır.
    Tüm dünya üzerinde yaşanan bu teknolojik gelişmelerin insan
    hayatını kolaylaştırdığı, değer ve kalite kattığı savunulsa da pek çok açıdan

    33
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    çevresel ve kültürel erozyonu da beraberinde getirmektedir. Geçmişte büyük


    ihtiyaçlara ilaç olarak üretilen kültürel ürünler artık üretilmedikleri gibi,
    günlük yaşamda yerini alamadıkça ne yazık ki eski örnekleriyle bir bir yok
    olmaktadır. Bu yüzden toplumsal bilinçle geliştirilen projeler, müze, vakıf
    gibi oluşumlarla bu örneklerin koruma altına alınması umut vericidir.
    Sivrihisar Belediyesi de kendi yöresine ait dokuma örneklerini aynı amaçla
    bir araya toplamış ve geçmişe bir anlamda sahip çıkmıştır. Söz konusu
    örneklerin aynı zamanda bilimsel çalışmalarla incelenerek literatüre
    kazandırılması, geleceğe aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

    34
    Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

    Kaynaklar
    Akpolat, C. (2011). Erzurum ve Çevresi Günümüz Dokumacılığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
    Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
    Altın, T. (2014). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi (Merkez) Folkloru. Eskişehir: Karaca Medya
    Yayınları.
    Asker, Z. (2009). Şırnak Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl
    Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van.
    Aytekin, O. (2013). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Kapaklıkaya Evi Restorasyon Önerisi,
    Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
    Çolak, A., Başaran F.N. (2017). “Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde Bulunan Sivrihisar Kilimlerinin
    Renk, Motif Ve Kompozisyon Açısından İncelenmesi”. V. Uluslararası Halk Kültürü ve
    Sanat Etkinlikleri Sempozyum Bildiri Kitabı. s:141-154. (12-14 Ekim). Kahramankazan-
    Ankara.
    Ergüder, A. A. (2009). Kars Yöresi Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk
    Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
    Keskin, O. (2001). Bütün Yönleriyle Sivrihisar. İstanbul: Bayrak Matbaası.
    Konuk, D. (2015). Karaman Müzesinde Bulunan Kirkitli Dokumaların Teknik ve Desen Özellikleri,
    Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
    Onuk, T., Akpınarlı, H. F., Ortaç, S., Alp, Ö. (1998). İçel El Sanatları. Ankara: Kültür Bakanlığı
    Yayınları.
    Onuk, T., Akpınarlı, H. F. (2003). Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri. Türkiye: Atatürk Yüksek Kurumu
    Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
    Özalp, T. (1960). Sivrihisar Tarihi. Eskişehir: Tam-İş Matbaası

    Kaynak Kişiler
    İrfan BAKAR, Halk Eğitim Merkezi Müdürü, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)
    Meriç OKUR, Kültür ve Sosyal Hizmetler Müdürü, 50 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi
    11.05.2018)
    Seda SAKARYA, Sivrihisar Belediyesi’nde Görevli, 27 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi
    11.05.2018)
    Fadime TOKKAYA, Ev Hanımı, 41 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)
    Emine BARIŞ, Ev Hanımı, 77 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)
    Raziye GÜMÜŞTEKİN, Ev Hanımı, 75 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)
    Nazlı ALTIN, Ev Hanımı, 52 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi 31.10.2017)

    35
    İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

    36
    Yayın, N.(2018) Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine,
    Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 37-46.
    Makale Bilgisi / Article Info
    Geliş / Recieved: 12.11.2018
    Kabul / Accepted: 18.12.2018
    Araştırma Makalesi/Research Article

    DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE


    “DELİL” TERİMİ ÜZERİNE

    Nerin YAYIN*

    Öz
    “Veli” mahlası, şairler arasında yaygın kullanılmakla birlikte Divriğili Veli Dede ve
    Veli Baba olarak bilinen iki farklı “Veli” mahlaslı şairin, cönklerinde bazı şiirlerini “delil”
    olarak adlandırdıkları görülmüştür. “Delil”, bilinen anlamı ile içerdiği kanıt, şahit vb.
    kelimelerin ötesinde edebî bir terim olarak “rehber-mürşit” anlamı da taşır. Türk tasavvuf
    edebiyatında sıklıkla kullanılan şiir türlerinin yanında özellikle Divriğili Veli Dede veya Veli
    Baba’nın (Birebir aynı şiiri oluşturmaları aynı kişi olduklarını düşündürmektedir.) Alevi-
    Bektaşi geleneğinde şiirlerini “delil” adı ile kaydettikleri tespit edilmiştir. “Delil” adını
    verdikleri şiirler incelendiğinde ise bu terim ile Allah’a ulaşmada rehbere-mürşide ihtiyaç
    olduğu vurgusunun ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun yanı sıra diğer şiirlerin herhangi
    bir tanımlama yapılmadan sunulmasına rağmen sadece “delil” olarak isimlendirilen şiirlerde
    bu durumun görülmesinin, bu şiirlerin diğerlerinden özel bir yerde tutulmak istendiği
    şeklinde yorumlanması mümkündür.
    Anahtar kelimeler: Delil, Şathiye, Nutuk, Nefes, Cem Ayini, Kanıt, Rehber, Yol.

    * Prof. Dr., Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi.

    37
    Nerin Yayın

    THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM

    Abstract
    The “Veli” penname was widely used among poets, but two poets who were known
    as Divriğili Veli Dede and Veli Baba, they called some of their poems as “evidence”. “Delil”
    also means mentor-guide as a literary term beyond words its known meaning, witness, proof
    ect. In addition to the types of poetry commonly used in Turkish mystic literature, Divriğili
    Veli Dede or Veli Baba (Suggesting that they are the same person who create the same poem
    one by one.) In Alevi-Bektashi tradition, it was seen that they recorded their poems under
    the name of “evidence”. When the poems they call “evidence” are examined, it is seen that
    the emphasis is on the need for a mentor-guide via reaching the God. Although the other
    poems are written without any definition, this is seen only in the poems called “evidence”. It
    is possible to interpret these poems as desiring to be kept in a special place.
    Keywords: Evidence, Shathiye, Nutuk, Nefes, Cem Rituals, Proof, Mentor, Way.

    38
    Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

    Arapça “delâlet” fiilinden gelen ve “kılavuzluk, iz-işaret, belirtmek”


    anlamlarına geldiği belirtilen “delil” (Parlatır, 2014: 320), İslam
    Ansiklopedisi’nin aynı adlı maddesinde “yol göstermek-irşad etmek”
    “delil”inde “yol gösteren-kılavuz-rehber, doğru yola ve doğru sonuca
    götüren, göstererek haber veren” (Yavuz, 1994: 136-138); Ethem
    Cebecioğlu’nun “Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü”nde ise “işaret,
    iz, rehber-yol gösteren, delil, şeyh” olarak açıklanmakta; Alevi ve Bektaşi
    cemlerinde dergâhın meydanında yanar halde bulunan mumların yakıldığı tek
    muma da “delil” dendiğini, bu ince uzun mumum içindeki fitilini dışı yumak
    şeklinde iple sarılı ve bir ucunun sürekli dışarı çıkarılmış vaziyette durduğu
    belirtilmektedir (Cebecioğlu, 2009: 46). Doğan Kaya’nın “Türk Halk
    Edebiyatı Terimleri Sözlüğü”nde yer almayan “delil” terimi Türkçe Sözlükte
    de benzer anlamıyla “delil-kanıt ve rehber-kılavuz, iz-yol, insanı doğruya
    götürecek iz” şeklinde açıklanmaktadır (1988: 350).
    En bilinen anlamıyla “delil”, “kanıt-ispat etmeye yarayan kişi, nesne,
    olay vb” ve bu bağlamda “şahit” anlamına gelmektedir. Özellikle hukuk
    alanında sıkça kullanılan “delil” terimi ile ilgili pek çok deyim, söylem
    herkesçe bilinmektedir: “delil toplamak”, “delil göstermek”, “delil
    bulunmadığı yani suçu ispat edilmediği sürece herkes masumdur” gibi…
    Tasavvufi anlamda ise delil en çok “rehber-kılavuz” olarak
    kullanılagelmiş; bu bağlamda “Delilsiz cennete girilmez” şeklindeki bir söylem
    dilimize yerleşmekte gecikmemiştir. “Deli”nin “çok güçlü, karşı konulmaz
    derecede güçlü, kuvvetli” anlamından hareketle bu söylemin “Delisiz cennete
    girilmez” şeklinde de kullanıldığını hatırlatarak “delil”in “uyarı-ikaz, işaret”
    anlamında kullanılması da söz konusudur: İnsanın rüyasında gördüğü herhangi
    bir olay-kişi-nesne ve bunun gibi daha sonraki günlerde yapması gerekenleri
    bir işaret, bu yolda bir uyarı olarak kabul etmesinde davranışlarını hatta sosyal
    ilişkilerini bile buna göre düzenlemesi gibi…
    İbrahim Aslanoğlu’nun;
    1. İğdecikli Veli (Sivas)
    2. Divriğili Veli (Sivas; şiirlerini Veli adayla yazmaktadır) (33 no’lu
    cönk)
    3. “Şarkışla’nın Kılıçkil Köyü’nden Âşık Veli ki aslen Ağa köyünden
    olup uzun müddet şiirlerini “Veli” adıyla yazmıştır.” (Aslanoğlu, 1984: 11-12)

    39
    Nerin Yayın

    şeklinde açıkladığı, “Veli” adını kullanan pek çok aşığın bulunması,


    bu durumun ise tasavvufta şeyhe bağlılığın esas olduğu, bu bağlamda aynı
    adın veya mahlasın kullanılmasının, onun şiirlerine nazire söylenmesinin
    veya yazılmasının da bu bağlılık içinde değerlendirilmesi gerektiği (Köprülü
    1976, 125) görüşünün hareket noktası teşkil edeceğini, bu noktada “velî”
    sözcüğünün “Cenab-ı Hakk’a yakınlık derecesini kazanmış olan seçkin kulu
    Allah’ın dostu ve sevgili kulu bir çocuğun sorumluluğunu üstüne alan ve
    velayet hakkına sahip olan kimse, sahip (ki genelde başka kelimelerle birlikte
    kullanılır), imanlı kullarının dostu olan onlara yardım eden insanlara başarı
    nasip eden-sıkıntılarını gideren-Allah” (ki Esma-i Hüsna’dan biridir)
    anlamlarında kullanıldığını (Parlatır, 2014: 1791) belirtmek istiyoruz.
    2007 yılında Sivas’ta sunduğumuz Divriğili Veli Dede’nin şiirleri ile
    ilgili hazırlıklar sırasında Divriği’nin Aydoğan köyünde yaşayan ve Pir
    Sultan Abdal, Kul Mustafa, Sadık, Nesimi, Noksani, Derviş Ali, Şah Hatayi,
    Virani, Kul Himmet, Derviş Mehmet gibi âşıkların şiirlerinin de yer aldığı
    Hasan Yalıncaklı’da bulunan 33 no.lu cönkte 210 numarasıyla kayıtlı olan
    şiirin “delil” olarak verildiğini, bu adlandırmanın Cemal Şener’in hazırladığı
    ve Alevi törenleri ile Abdal Musa, Sultan Hamza Baba, Veli Baba, Hacı
    Bektaş Veli’nin şiirlerinin de yer aldığı yüksek lisans tezinde de söz konusu
    olduğunu, adı geçen tezde yer alan ve Veli Baba’ya ait olan 522, 527, 52 no.lu
    şiirlerde de görüldüğünü tespit ettik.
    “Delil” diye tanımlanan ve elimizde bulunan dört şiirden Divriğili
    Veli Dede’ye ait olup 33/8 koduyla ve 210 numarasıyla kayıtlı olan şiir ile
    Veli Baba’ya ait olup 522 numarayla kayıtlı “şathiye” türündeki şiirler
    birbirinin aynıdır. Şiirin:
    522-210
    VELÎ
    DELİL
    Bir derde düş oldum tabip ararken
    Tabibi buldum ki derdi benden çok
    Her derdin tabibi seni bilirdim
    Ne hikmet ki senin derdin benden çok

    40
    Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

    Dertli olan düşünmesin boşuna


    Çok iş gelir er olanın başına
    Tevekkül eyledim Hakk’ın işine
    Her derdi kuluna reva görmüş Hakk

    Yerin göğün temelini kurunca


    Ağlamaya gülmeye o dem verince
    Tabipler tabibi dertli olunca
    Besbelli ki bu âlemde dertsiz yok

    Derdi çok vermişsin ne idi suçum


    Eğer dertli ise dert ehline açın
    Ehl-i beyte gam yoldaş olduğum için
    Âşık isen dertli sinen oda yok

    VELİ’m eyder işim ah u zar ise


    Hakk bize yardımcı Ali olursa
    Bu âlemde bir muradın kalırsa
    Kerbela’da İmam Hüseyin’e bak

    şeklindeki dizelerinden de anlaşılacağı üzere (belli belirsiz bir


    samimiyet söz konusu olsa da) Allah’ın varlığı ve birliği mutlak varlığın
    sadece O olduğu, her derdin çaresinin O’na inanmakla bulunacağı
    belirtilmektedir.

    41
    Nerin Yayın

    Veli Baba’ya ait olan ve adı geçen tezde 527 numarada kayıtlı olan;
    527
    VELİ
    DELİL
    Canım kurban olsun Ali evladına
    Âşıkları esir edip coşturur
    Kırım tilkileri kırılsın ölsün
    Şeytan gibi birbirini şaşırır

    Şeytan’dan işitir Ali’yi bilmez


    Hallak-ı âlemde doluyu bilmez
    Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi bilmez
    Üstad Firavun yoldan şaşırır

    Bizim müşkülümüzü mürşid halleder


    Efendimiz yolsuzları yollu eder
    Biz ednayız âşıklardan belleder
    Sultanı seven gaflete düşürür

    Hakkı bilen halka Allah’ı fark eder


    Ezel kör gelenler yine kör gider
    Padişahlar tacı tahtı terk eder
    Her aşığı efendisine düşürür

    42
    Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

    VELİ’m der ki Hakk halk eyledi âlemi


    Cebrail Hakk’dan getirdi selamı
    Şeytanınan çalınan kalemi
    Ahirette yine şeydan şaşırır
    şeklindeki şiir ise bir “nefes” olup “Hz. Ali’ye bağlılık”, “Hacı Bektaş
    Veli sevgisi”, “Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin rehber-mürşit-kılavuz-yol
    gösterici olduğu” gibi unsurların yer aldığı “Allah’ın tek yaratıcı, mutlak
    varlık olduğu” inancı ile son bulmaktadır.
    Sözü geçen tezde 528 numarada kayıtlı olan ve ilk yedi dörtlüğünü
    aşağıya aldığımız şiir ise bir “devriye”dir:
    528
    VELİ
    DELİL
    Bir kişi Allah’ın emrin bilmese
    Seçilip geriye kalmak görünür
    Kurulsa da tekebbürlük eylese
    Ahirinden imansız olmak görünür

    Eğer ki dünya için aşarsa


    İblis’e uyup doğru yolundan şaşarsa
    İki musahibin biri düşerse
    Anın nasibini bulmak görünür

    Birinde düşüne ya bir hal olur


    İkide düşüne sinem yol olur
    Üçünde düşüne hayli kal olur
    Ana hayli zaman kalmak görünür

    43
    Nerin Yayın

    Dördünde düşenin işi zar olur


    Beşinde düşenin işi zor olur
    Altıda düşenin nuru nar olur
    Onu yoluyanan bulmak görünür

    Yedide düşenin gözü yaş olur


    Sekizde düşenin işi şaş olur
    Dokuzda düşenin yazı kış olur
    Onu küll-i Kuraniye etmek görünür

    Onunda düşende ağlar gülünmez


    On birinde düşen yol gelemez
    On ikide düşenin derdine dermen bulunmaz
    Bir mürşid bir buyruk bulmak görünür

    Arar mürşidi de buyruğu bulur


    Aman Mürvet der de darına durur
    Erenler yerden gökten kuvvetli olur
    Yüz üstü düşüp de gelmek görünür
    satırlarından da anlaşılacağı üzere şiir, insanın bu dünyadaki hayatının
    evreleri ve bu evrelerin her birinde nelerle karşılaşacağı işlenmektedir. Bu
    şiirin de diğerleri gibi “Allah’ın tek yaratıcı ve mutlak varlık olduğu, onun
    emirlerine uymamanın başına iyi şeyler getirmeyeceği, tek rehber-tek
    mürşidin Allah olduğu” inancıyla son bulmakta olduğunu belirttikten ve
    hepsinin “delil” şeklinde adlandırıldığını bir kere daha hatırlattıktan sonra
    diyebiliriz ki:

    44
    Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

    1. Türü ne olursa olsun gerek Divriğili Veli Dede gerekse Veli Baba
    şiirlerini “delil” diye tanımlayarak Allah’ın varlığı ve birliğini, O’nun tek
    yaratıcı, tek ve mutlak varlık olduğunu,
    2. Bu dünyanın, bu âlemin Allah’ın büyüklüğü ve tek yaratıcı
    olduğunun en büyük delili, en büyük şahidi olduğunu,
    3. Tüm Müslümanlar için Allah’a ulaşmanın, onun inayetini
    kazanmanın Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli’yi rehber-mürşit olarak kabul
    etmekle mümkün olacağını,
    4. Tek mürşidin, tek rehberin ise sadece Allah olduğunu, O’na
    ulaşmak için emirlerini kılavuz-rehber edinmek gerektiğini vurgulamak ve bu
    konuya dikkati çekmek istemişlerdir.
    Bu bağlamda “DELİL” hem bilinen “şahit-kanıt” hem de tasavvuftaki
    “mürşit-rehber-kılavuz” anlamlarında kullanılmış; Allah’ın varlığı-birliği-tek
    yaratıcı olduğu “delil” teriminin her iki anlamı üzerinden hareket ederek
    belirtilmiştir.
    Asıl mühim nokta ise gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın
    şiirlerinin hiçbirine herhangi bir tanımlama yapmazken sadece örnek olarak
    verdiğimiz şiirlere “delil” adını vererek bunların diğer nefes-devriye ve
    şathiyelerden daha önemli bir yere oturttuğunu göstermek istemiş olmasıdır.
    Bir başka ifadeyle bu şiirlerin verdikleri mesajlar ve içerdikleri bağlamında
    “nutuk”, birer “öğreti” değerinde olduğu, söz konusu şiirlerin her birinin
    aslında birer rehber”, birer “kılavuz” gibi değerlendirildiği ortadadır.
    Gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın aynı olan şiirlerinin
    birbiriyle tamamen örtüşmesini ise nazirecilik ve mürşide bağlılık
    geleneğinden çok aynı adı taşıyan pek çok şairin bu bağlamda Veli adını
    taşıyan birden fazla şairin bulunduğunu dikkate alarak “karışmış olabileceği”
    şeklinde açıklamak istiyoruz.

    Kaynaklar
    ASLANOĞLU, İ. (1984). İbrahim Âşık Veli, Hayatı-Kişiliği-Deyişleri, Ankara: Kültür ve Turizm
    Bakanlığı, MFAD Yayınları: 33, Halk Edebiyatı Dizisi: 8, ss: 11-12.
    CEBECİOĞLU, E. (2009). “Delil”, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, İstanbul: Ağar Kitabevi
    Yayını s: 46.

    45
    Nerin Yayın

    KAYA, D. (2007). Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Ankara: Akçağ Yayınları.
    KÖPRÜLÜ, M. F. (1976). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı
    Yayınları No: 118.
    PARLATIR, İ. (2014). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü”, (7. Baskı), Ankara: Yargı Yayınevi.
    ŞENER, C. (1995). Alevi Törenleri, Abdal Musa, Veli Baba Sultan, Hacı Bektaş Veli, İzmir: Dokuz
    Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi.
    Türkçe Sözlük, (1988). Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TDK Yayınları, C. 1, s:
    350.
    YAVUZ, Y. Ş. (1994). “Delil”, İslam Ansiklopedisi, C. 9, Türkiye Diyanet Vakfı.
    YAYIN, N. (2017). “Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinde Konu, Şekil ve Tür”, Osmanlılar Döneminde
    Sivas Sempozyumu, 21-25 Mayıs 2017, Sivas.

    46
    Çelikörs, S. (2018). Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinleraraslılık. Uluslarası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 47-62.
    Makale Bilgisi / Article Info
    Geliş / Recieved: 17.09.2018
    Kabul / Accepted: 08.12.2018
    Araştırma Makalesi/Research Article

    PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI


    HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ AĞITI ARASINDA
    METİNLERARASILIK

    Sefa ÇELİKÖRS*

    Öz
    Metinlerarası ilişki, farklı eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan
    kullanılması ya da kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden
    yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Bu kuramdan yararlanılarak oluşturulan eserlerden biri
    de Pınar Kür’ün Asılacak Kadın adlı eseridir. Roman metinlerarası ilişkiler yönünden
    irdelenebilecek türden bakış açılarına elverişlidir. Adı geçen eserde yazar, 19. yüzyıl halk
    şairlerinden biri olan Kağızmanlı Hıfzı’nın “Sefil Baykuş” ağıtından metinlerarası bağlamda
    faydalanmıştır. Söz konusu romanda Sefil Baykuş ağıtının trajedisi, romanın kahramanı
    Melek üzerinden aktarılır. Bu çalışmada Asılacak Kadın adlı roman, metinlerarasılık
    bağlamında incelenmeye çalışılacaktır.
    Anahtar Kelimeler: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Metinlerarasılık.

    * Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi,
    [email protected].

    47
    Sefa Çelikörs

    INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK


    KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ”
    Abstract
    Intertextual relationship, taking different common denominator in the works,
    replacing the direct use of the same events or heroes, is a theory based on the kept alive
    through other characters. One benefit of this theory is the work of works created from the
    original She later also to women. This novel are such that can be analyzed in terms of
    intertextual relations. Name the author of the work, which is one of the 19th century folk
    poet Kağızman Hıfzı's "Sefil Baykuş" has benefited from a lament intertextual context. Owl
    lament the tragedy of miserable novel, the hero of the novel are transmitted on an angel.
    This study will be examined in the context of intertextuality from the original novel to
    women.
    Keywords: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Intertextuality.

    48
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    Giriş

    Metinlerarasılık

    “Yeniliği ne olursa olsun, öyleyse bir


    metin alıntı, alıntıların bir karışımıdır.”
    Jean Claude Vareille.
    Metinlerarasılık kavramı Julia Kristeva tarafından ortaya atılmıştır.
    Bu kavram bir ya da birkaç gösterge dizgesinin bir başkasıyla transpozisyonu
    yani yeniden konumlandırılması anlamına gelmektedir. 1 Metinlerarasılık
    Kubilay Aktulum’a göre yeniden yazma işlemidir. Öte yandan metinlerarası
    ilişki alıntı ve gönderge, gizli alıntı (aşırma), anıştırma, yansılama, alaya
    dönüştürüm ve öykünme gibi yöntemlerle kurulmaktadır.2
    Metinlerarasılık, başka bir eserden bir olaya, yargıya; Julia
    Kristeva’nın bir sözüyle ifade etmek gerekirse “Bir göstergeler dizgesinin
    başka bir dizgeye geçişi” olarak tanımlanabilir. “Bir kültür ortamının içinde
    doğan metin, kendinden önceki metinlerin evreninde dolaştığı gibi
    kendisinden sonraki metinler için de -kısmen veya tamamen- bir malzeme
    mahiyetindedir. Örtülü veya açık göndermelerle metinler arasında yakınlık,
    benzerlik, karşıtlık, öykünme biçiminde değişik biçim ve boyutlarda ilişkinin
    kurulmasına aracılık eder.” 3 Diğer bir deyişle metinlerarası ilişki, farklı
    eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan kullanılması ya da
    kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden
    yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Çoğu yazarın kullandığı kural koyucu
    Tanrı, metindeki varlığını yitirmeye başlar ve ölür. Geriye ise çok sesli bir dil
    olan, metin kalır. Çok sesli dil, birçok metnin tek bir metinde yer almasının
    sonucudur.
    “Metinlerarasılık, bir anlatım biçimi olarak ele alındığında, sadece
    postmodern kurgunun bir anlatım biçimi olarak kabul edilemez. Gerçekçi

    1 Victoria R. Holbrook, Aşkın Okunmaz Kıyıları, İletişim Yay., İst. 1998, s. 63-64.
    2 Bakınız: Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara, 1999.
    3 Sevim Nilay Işıksalan, “Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/ Orhan
    Pamuk”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, 2007, s. 429.

    49
    Sefa Çelikörs

    edebiyat ve modern edebiyat da bu anlatım biçimini kullanmıştır. Onların


    metinlerarasılık ilkesini kullanım biçimi, daha çok kaynak ve köken
    araştırmalarına yönelik olmuştur. Postmodern yazarlar, metinlerarasılık
    ilkesini çok daha fonksiyonel ve ayırt edici işlevler için kullanmıştır. Böylece,
    çizgisel bir kurgu izleyen klasik yazı yazma biçimleri yeni bir anlayışla
    düzenlenmiştir.”4
    Edebi metinlerin kaynağını besleyen; destanlar, şiirler, hikâyeler,
    sonrasında romanlar varlıklarını her daim sürdürmüşler; günümüzde de şiir,
    destan, hikâye ve romanlar, kurgu anlamında bazı metinlerin içinde, tek bir
    metin olarak çok sesli bir dile dönüştürülmüştür. Bu tür yapıtları oluşturmada
    da metinlerarasılığın katkısı yadsınamaz. “Metinlerarasılık, üstkurmacanın
    bir türevidir. Yazma eyleminin odak noktaya yerleştiği üstkurmaca
    metinlerde, roman kişileri, sürekli metinler üretmektedir. Yazar, içbükey
    aynalarda olduğu gibi iç içe geçmiş metinleri sürekli kurgulamaktadır.” 5
    Yıldız Ecevit’in bu anlatısını göz önünde tutarsak, iç içe geçmiş metinlerin
    sürekli kurgu halinde olması, metinlerarası ilişkilerde alıntılama ve diğer
    yöntemlerle (kolaj, pastiş, vb.) mümkün olan bir durumdur. Bu tür metinlerde
    geçen, yapıtın özündeki ontolojik katmanlar ya da karakterlerindeki ilginç
    yanlar, bir başka metnin içerisinde gönderme yapılıp konu edinilebilir.
    “Önceleri, metinler, çoğunlukça tarihe, yazara, yazarın psikolojisine,
    ereklerine göre ele alınıyordu. Ancak sonradan söylemlerin iç içe geçtikleri,
    yapıtların üst üste gelerek birbirleriyle karıştıkları, her yazınsal metnin
    aslında “çoksesli” özellikte olduğu, metnin ve anlamın büyük ölçüde önceki
    metinlerden gelen kesitlerin iç içe geçmelerine bağlı olarak üretildiği savı ileri
    sürülerek yeni bir metin tanımı ve anlayışı ortaya konur.” 6 Bu noktada
    William Shakespeare’in Kral Lear adlı eserindeki Kral Lear karakterinin
    kendinden sonraki metinlere kurgu bağlamında yol gösterdiği söylenebilir.
    Örneğin Turgenyev bu eserden yola çıkıp Bozkırda Bir Kral Lear adlı uzun
    bir öykü kaleme alır ve bu öyküsünde adından da anlaşıldığı üzere
    Shakespeare’in eserindeki karaktere benzer bir karakter kurgular.

    4 Dilek Yalçın-Çelik, “Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları”, Akçağ Yay.,
    Ankara, 2005, s. 47.
    5 Yıldız Ecevit, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İletişim Yay., İstanbul, 2001, s. 110.
    6 Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara, 1999, s.7.

    50
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    Metinlerarasılık kuramında kullanılan kavramlardan birisi


    “Yansılama” (Parodi)’dır. Yansılama bir metnin biçimi ya da içeriği
    bakımından birtakım değiştirmelerin olduğu ve yeni bir metne uyarlandığı
    eserlerdir. Başka bir ifadeyle: “…Soylu bir metnin biçeminin sıradan bir
    konuya uyarlanmasıdır. Yazarların yansılama yöntemine başvurmalarındaki
    amaç, destansı söylemlerle alay etmektir.” 7 Parodi Ansiklopedik Edebiyat
    Terimleri Sözlüğünde ise şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bir edebiyat eserinin,
    gülünç bir şekilde, zekice ve doğan bir espri çerçevesinde taklit edilmesi.
    Başka bir deyişle, taklit etmek suretiyle meşhur bir eseri ve sanatkârını alaya
    alıp kusurlarını açığa vurarak komik duruma düşürmek; bir nevi onu olumsuz
    yönde eleştirmektir.”8
    Metinlerarasılık yönteminde yer bulan bir başka kavram “alıntı”dır.
    Jacopsan, alıntıyı, “bir sözce içinde sözce, bir ileti, bir sözce üzerine sözce”
    olarak tanımlar. “Bu tür dış sözler söylemlerimizde geniş yer tutar.
    Başkalarını alıntılarız, geçmişte kendimize ait sözlerimizi alıntılarız, kimi
    deneyimlerimizi böylelikle öz-alıntılar biçiminde sunarız.” 9 Alıntı
    metinlerarasılık kavramında en belirgin ve somut olan unsurdur. Çünkü bir
    başka metinden alınan alıntı, olduğu gibi aktarılır. Yazarlar kendi
    oluşturdukları metinlere bir başka metinde yer alan söz, diyalog, şiir, gibi
    unsurları olduğu gibi aktararak metinlerarası “alıntı” yapar.
    “Gizli Alıntı” ise metinlerarasılık yönteminde kullanılan kavramlardan
    bir diğeridir. Bu konuda Kubilay Aktulum “Metinlerarası İlişkiler” adlı eserinde
    bu konuya şöyle değinmektedir: “Ayraçlar ya da italik yazı ile belirtilen,
    metinlerarasının en açık ve en sık başvurulan biçimi olan alıntının karşısına,
    kapalı metinlerarası diye anılabilecek “gizli alıntı”yı, bir başka deyişle,
    “aşırma”yı yerleştirebiliriz. Gerçekten de gizli alıntı, bir sözcenin ayraçlar ya da
    italik yazı kullanılmadan, sözcenin geldiği yapıt ya da yazarın adı belirtilmeden
    yapılan alıntıdır.” 10 “Gizli alıntı” yapılınca okur, bu durumu anlamakta zorluk
    çekebilir. Bu kavram herhangi bir belirti ya da alıntının gösterilmeden yapılması
    durumundan kaynaklanır.

    7 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s. 22.
    8 Turan Karataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Sütun Yay., İstn, 2011, s. 465.

    9 Metinlerarası İlişkiler, s. 94.


    10 Metinlerarası İlişkiler, s. 103.

    51
    Sefa Çelikörs

    Bir diğer kavram ise “Anıştırma”dır. Anıştırma da metinlerarası


    ilişkilerde anlaşılması zor olan yöntemlerden bir diğeridir. Bunu ayırt etmek
    diğer unsurlara göre daha meşakkatlidir. Metinlerarasılığın çok kullanılan
    biçimlerinden birisi olan anıştırma, “…anıştırılan metin ile (yani gönderge
    metin, ancak kapalı bir gönderge), anıştırma yapan metin arasında bir
    “söyleşim”i işin içerisine sokar. Kavramın kavranması için, bir sözce ile
    yansılarını gönderdiği bir başka sözce arasında belli bir algılamayı zorunlu
    kılama unsuru vardır.”11
    Metinlerarasılıkta varlık bulan tekniklerden bir diğeri de Pastiş’tir.
    Pastiş, daha önce var olan bir metnin söylem özellikleri dikkate alınarak yeni
    bir roman meydana getirilirken; romanın üslubunun taklit edilmesidir.
    Metinlerarasılığın diğer kavramlarından birisi de Kolâj’dır. Kolâj, “kes yap”
    manasını taşır. Fotoğraf, gazete kâğıdı gibi nesnelerin yapıştırılması, bazen
    de boya ile karıştırılarak uygulanan nesne üzerinde yeni bir resim yaratma
    tekniğidir.
    Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş Ağıtı
    Asılacak Kadın romanının ilk baskısı 1979 yılında yapılır. Kitap
    işlediği konu bakımından farklı tepkilere yol açtığı için bir müddet sonra
    mahkeme kararıyla yasaklanıp toplatılır; yasağın kaldırılmasıyla da tekrar
    raflardaki yerini alır. Sinemaya da aktarılan Asılacak Kadın romanı yıllar
    önce işlenen bir yalı cinayeti olayının haberi ile başlar:
    “Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meşgul eden ve halk arasında
    ‘Yalı Cinayeti’ olarak adlandırılan dava dün sonuçlanmış ve sanıklardan
    Melek Ebruzade idama, suç ortağı Yalçın Özveren ise ömür boyu hapse
    mahkûm olmuşlardır.”12
    Asılacak Kadın Romanı üç bölümden meydana gelmektedir. İlk
    bölümde bir kadın düşmanı olan Hâkim, ikinci bölümde Melek, üçüncü
    bölümde ise Yalçın karakteri konuşmaktadır. Çalıştığı yalıda küçük yaşta, ev
    sahibi tarafından hayat kadınlığı yaptırılan Melek; ona âşık olan Yalçın’ın ev
    sahibini öldürmesiyle bütün suçun Melek’in üzerinde kalması ve Melek’in
    idama, Yalçın’ın ise müebbet hapse doğru giden öyküsü işlenmektedir.
    Eserde dikkat çeken bir husus vardır. Bu, Melek’in dilinden düşürmediği bir
    11 Metinlerarası İlişkiler, s. 108-109.
    12 Pınar Kür, Asılacak Kadın, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1979, s.7.

    52
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    ağıtın varlığı ve okuyucunun ruhuna işleyen bir acının olması hususudur. Bu


    ağıt halk edebiyatının önemli şairlerinden birisi olan Kağızmanlı Hıfzı’ya (ö.
    1918) ait bir şiirdir. Kağızmanlı Hıfzı, amcasının kızı olan Suna’nın mezarı
    başında Sefil Baykuş adlı bir ağıt yazmıştır. Daha sonra bestelenen bu ağıt,
    yukarıda da belirtildiği gibi Melek’in dilinden hiç düşmeyecektir.
    (Kağızmanlı Hıfzı çok genç yaşta Ermeniler tarafından şehit edilmiştir.)
    Asılacak Kadın Romanında Sefil Baykuş Ağıtına Açık Gönderme
    Açık göndermeler, metinlerarasılıkta en çok kullanılan yöntemlerden
    birisidir. Bu yöntemde, bir metnin içerisine; bir başka metinden alınan
    alıntılar yerleştirilir. Diğer metnin bazı bölümlerine açık bir şekilde göndermeler
    yapılır. “Bu biçimde yapılan göndermeler, okuru alıntı yapılan metne
    yönlendirdiği için daha zengin okumalar yapılmasına olanak sağlar.”13 Bu tür
    metinlerarasılıklar genellikle alıntılama yöntemiyle doğrudan yapılmaktadır.
    “…alıntı, yazarın kendi metnini biçem, konu, tema, imgesel ve simgesel anlatım
    gibi açılardan desteklemek için başvurduğu bir yöntemdir.”14
    Asılacak Kadın romanı içerisinde devamlı Sefil Baykuş ağıtına açık bir
    şekilde göndermeler yapılır. Ağıt, roman içerisinde bir ses olarak manolya
    ağacının altında başkişinin benliğine çok ötelerden seslenir. Bu ses, bütün
    olarak değil, parça parça, kahramanın çocukken dedesinden öğrendiği bir
    türkü olarak ara ara anımsanır. En başta kahraman bu sesin nereden geldiğinin
    merakıyla iç dünyasında oyalanır. Sesi düşündükçe, ağıtın dörtlükleri diline
    dolanır:
    “te bebecikken ihtiyar hem söyler hem ağlar
    Azad eyleseler uçamaz mısın
    Kırılmış kolların kanadın hani.
    Kim o ihtiyar bir türlü çıkaramam gözüm görmüyo aklım ermiyo sırf
    gönlüm duyuyo…” (s.67). Ağıtı gönlüyle, vicdanıyla duyan başkişi, zaman
    zaman bu türküyü hatırlar ve sürekli geçmişe, dedesinin hayallerine sarılır:
    “gitmiş beni üvey ağamın hayın anamın eline bırakıp gitmiş bilemen
    türküsünü duyarım ihtiyar çatlak sesini duyarım”. (s.113-114).

    13 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s.14.
    14 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s.18.

    53
    Sefa Çelikörs

    Roman kahramanı Melek, roman boyunca birçok kötü olayın


    etkisinde kalır. Hayat kadını sıfatını almasının yanında, cinayetle suçlanması
    kahramanın sonu olur. Dolayısıyla haksız yere asılacak olan kahraman,
    kendisine sahip çıkacak bir aile kimliğinden yoksundur. Bu noktada
    kahramanın sığınabileceği tek yer, onu ruh-beden çatışmasından uzakta tutan
    büyülü türküdür:
    “… ihtiyar anlatır durur kim ki o ihtiyar
    Kırık mı kanadın kolların hani
    Yeller mi savurdu küllerin hani
    Azad eyleseler
    Kırık mı kanadın kolların
    Küllerin
    Yeller mi savurdu…
    “nerde geliyo bu ses hep geliyo hep geliyo, içerimi yakıyo yaktığınan
    kavuruyo bu türkü çatlamış bir erkek sesi iyicene kocalmış kim peki o ihtiyar
    sevmek sevmek dedikleri…
    Küllerin hani küllerin hani
    Kolların hani” (s.64).
    Bu türkü henüz on beş yaşında ölen Suna adında bir genç kızın acısıyla
    söylenmiştir. Melek’te Suna gibi henüz on beş yaşlarındadır. Küçük yaşında
    erkeklerin cinsel objesi kimliğine dönüştürülmüş; yaşayan bir ölü haline
    getirilmiştir. Romandaki ses unsuru oldukça önemlidir. Ses; bir uyarılış,
    çağrılış, yenilenme, dikkat çekme, özellikle de maceraya davettir. Kendi
    içinden başka bir ben yaratma ya da ona bağlanıp onunla bütünleşme; tek bir
    benlik yaratmaktır. Romanda bir anda ötelerden bir ses, bir ağıt metnin içinde
    yer bulur ve kahraman, sese doğru giderek geçmişine varır. Kağızmanlı
    Hıfzı’nın özelde Sefil Baykuş için kaleme aldığı bu türkü, simgesel düzeyde
    açmazda bulunan, varlık-yokluk ekseninde çırpınan kişi ya da varlıkların
    geneline seslenir. Pınar Kür’de Hıfzı’nın bu sesine romanında yabancı
    kalmaz, onun çağrısına Melek üzerinden cevap verir:
    “…uzaktan bi türküdür gelir aklıma neyin nesidir bi doğru dürüst

    54
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    toparlayamam işittiğim ses hep o ihtiyarın çatlamış sesi


    “ecel tuzağını açamaz mısın
    açıp da içinden kaçamaz mısın
    ninni balam ninni kalma uykusuz
    hem garip hem çıplak hem aç hem
    susuz” (s.89).
    Roman içerisinde açık bir alıntı şeklinde yer alan ağıt, sese
    göndermeler yapar. Bu açık göndermenin en temel amacı, şiirin trajedisiyle
    Melek’in ruh halinin benzerliğidir. Yazar metne en uygun alıntıyı şiirle
    göstermiştir. Çünkü başkişi Melek, ait olduğu yalıdan kaçamayan tutsak bir
    kadın konumundadır.
    Yapıtlar Arası Gönderme Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş
    Yapıtlar arası göndermeler metinlerde sık kullanılan unsurlardan
    birisidir. Bu gönderme kurgusal metinler içinde, bir başka metne yapılan
    göndermelerden meydana gelir. Yapılan göndermelerde metnin ana
    konusunun korunması önemlidir. Çünkü amaç o metinden yola çıkarak, yeni
    bir edebi metin (ya da kurgu) oluşturmaktır. Muhlise Coşkun Ögeyik yapıtlar
    arası gönderme hususu hakkında şöyle demektedir:
    “Eserler arası göndermeler, eserlerin ana kurguları kullanılarak, bir
    başka kurgu oluşturma ve güncelleme biçiminde de olabilir.”15
    Asılacak Kadın adlı roman, söz konusu metnin ana konusuna sadık
    kalmış, şiirin ana teması olan ölüm duygusunu, henüz yaşarken ölen başkişi
    Melek’in benliğine yerleştirmiştir. Bu yerleştiriş bir çağrı niteliğinde hayat
    bulmuştur. Ana teması ölüm acısı olan Sefil Baykuş ağıtı, Asılacak Kadın
    romanında Melek’in kurtuluş sesi olur. Romanda olay örgüsü, dış dünyaya
    algılarını kapayarak kendi ben’ine yönelen kahramanın, ötelerden gelen sesin
    ontolojik derinliğini anlamlandırma çabasıyla şekillenir. Bu ontolojik bağ,
    ölüm olgusuyla iç içedir. Ötelerden gelen bu ses, Kağızmanlı Hıfzı’nın ağıt
    türünde yazdığı şiirle tek bir benliğe bürünür:

    15 Muhlise Coşkun Ögeyik, Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi, Arı Yay., Ankara, 2008, s.56.

    55
    Sefa Çelikörs

    “…
    Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
    Ver bana tutayım ellerin hani
    Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin” (s.111).
    Başkişi Melek kaderi yazılmış şiirin özünü değiştirmez, ölüme, idama
    doğru gitse de şiirin sesinde ne bir azalma sözlerinde ne bir eksilme olur:
    “Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip
    sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de
    çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s.115).
    Romanın içine sinen bu acılı ağıt ya da anlatıcının ifadesiyle türkü,
    kahramanı kendisine çağırır ve ona yeni bir dünyanın eşiğine kadar eşlik eder.
    Kahramanın dilinden düşürmediği bu ağıt, bu melodi, Kars’ın Kağızman
    ilçesinde bir türkü ve ağıt olarak bilinir. Kağızmanlı Hıfzı’ya ait olan bu
    türkünün kaynağı, romanda açıkça belirtilmez ama okuyucuya sezdirilir:
    “…türkü peşimi bırakmaz fikrimden hiç çıkmaz..."(s.114).
    Romanda metoforik işleve sahip olan ağıt, bir bakıma kurguyu
    üstlenici konumdadır. Ağıt kahramanın zihninde uyanan vicdanının sesidir.
    Kendi iç dünyasına, bilinçaltına inen kahraman, ruhsal yönden bir değişim-
    dönüşüm evresinin eşiğinde bulur kendisini. Burada ağıt kahramanın
    maceraya çağrılışının işlendiği bölüm olarak sezilir. Bu ağıt, hem romanda
    hem de şiirde arayış içinde bulunan kahramanların duygu dünyalarını
    şekillendiren ortak bir simgedir:
    “O ihtiyar sade ağacın altında değil kimi geceler de gelir daha
    düşüme bile dalmadan kapar gözlerimi
    Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
    Ver bana tutayım ellerin hani
    Ellerin hani
    Ellerin hani…” (s.89).
    “işte bi de bi ihtiyar varıdı kimdi ki o da nerelere gitti beni geride
    koyup sesi çatlak kucağı yumuşacıkdı sıcak bir türküdür çağırır hem söyler

    56
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    hem ağlar kulağımdan gitmez gene de bi türlü doğrusunu bilemem.”( s.103-


    104.)
    Romanda sesin işlevi yadsınamayacak derecede önemlidir. Kurguda
    insanın, iç dünyasına sığındığı vakit, yaşadığı birtakım olayların ruh ve
    bedenine uygun çağrışımı nasıl ortaya çıkardığıyla karşı karşıya kalırız.
    Yazar, varlığı bedeninde hayat bulmayan kahramana, bir ölüye yazılmış ağıt
    armağan etmiştir. Melek’in iç sesi bir bakıma bu armağana kulak verir:
    “Dedem o benim öldü gitti lakin çağırdığı türkü peşimi bırakmaz
    fikrimden hiç çıkmaz..." (s.114).
    Kağızmanlı Hıfzı da genç yaşta ölen amcasının kızı Suna’nın
    mezarının başına gelerek, onun acısı ve ölümünün gerçekliği karşısında
    hissettiği duygularla bu ağıtı yakar. Şiiri yazan şair için bu ağıt acının
    paylaşımı olmuş; romanda ise bir oyalama evresi oluşturup olayı çıkmaza
    sürüklemiştir. Bu çıkmazın sonunda ölüme giden yolun görevinin ağıta
    yüklendiği görülür. Ağıtta, yalnızca ölen kişiye söyleyiş yönlendirilirken,
    romanda kahraman, kendi kendine yönlendirir. Üstelik bu sesten diğer roman
    kahramanları mahrumdur. Yalnızca Melek bu çağrışımın sesini duymaktadır:
    “Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip
    sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de
    çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s.115).
    Melek, Hüsrev Bey’in eve getirdiği adam tarafından tecavüz
    uğradıktan sonra tamamen içine kapanır. Çünkü geri dönüp gidecek ya da
    sığınacak bir aile şefkatinden mahrumdur. Zamanla Melek her şeye itaat edip,
    susmayı tercih eden birisi olur. Düşmüş olduğu durum, onu kendi iç
    dünyasına kapatır ve zamanla bilinci ona ötelerden bir ses getirir. Bu ses,
    kimse tarafından duyulmaz:
    “…kim demişise bu türküyü türkü müdür nini midir hep uykuma
    dalmadan gelir kim demişise doğru demiş tam benim için demiş önüm dalım
    kapalı tanrım bilir ezelden kapalimişı yerim yurdum gidecek yerim kalmamış
    ağacın altına uzanmış bu türküyü çözecem diye fikrimi yorar
    dururum.”(s.90).
    Kahramanın ötelerden gelen sesi, metinlerarasılığın alıntı yaparak
    gönderme yapması dışında, şiirin kaderini, romana uydurmuştur. Bu devrede

    57
    Sefa Çelikörs

    kadercilik kavramıyla karşı karşıya kalırız. Melek, kendi iç dünyasıyla


    çatışma içerisinde kalır. Kaderini; şiirin kaderi ile ölümsüz kılmak ister.
    Kahraman bu sese öylesine kapılmıştır ki, işlemediği cinayeti bile itiraf
    edememiş, o an bile itaat eden, kabullenen kölelik sıfatından kendini
    çekememiştir. Şiirin kadercilik katmanı; Ölen kişinin geri dönmeyeceği,
    aranacağı, acısının dinmeyeceği, mezarı başında ona acıyla haykıran seslerin
    var olacağı, sözleriyle kaldırmaya çalışan kişilerin olacağı ama ölünün asla
    geri dönemeyeceğidir. Melek’in iç sesi ona ötelerden ağıt yakmaktadır.
    Döneceği bir aile şefkatinden mahrum olması, yoksul bir hayat sürmesi,
    zamanla asıl kendi benini unutturur ona. Çünkü gerçek Melek, cinselliğin
    kölesi olduktan sonra bir mezara düşmüş gibidir. O yüzden içinden gelen ses,
    mezar başında ona haykıran bir diğer benidir.
    Burada yaşayan ve yaşamayan iki ölünün, okurun karşısına
    çıkarılması bir metinlerarasılık örneğidir. Romanda Kağızmanlı Hıfzı’dan,
    şiirin adından, türkünün ağıt olduğundan bahsedilmediği gibi ağıtı yakılan
    Suna’dan da romanda bahsedilmez. Yalnızca bir yerde türkü içinde adı geçer:
    “Hüsrev bey takkesini entarisini giyinip yatağına yattıktan sonra
    döşeğimde yakalar beni
    Kocaldın mı on beş yılın sunası
    Yok mudur takatin hallerin hani
    Sen de deden gibi tez uyandın
    Dedengibidedengibidedengibidedengibi” (s.114).
    Ağıtta geçen “Deden gibi” ifadesi açıkça Melek üzerindeki baskıyı
    gösterir. Çünkü Melek bu türküyü dedesinden öğrenmiştir. Cinsel istismara
    uğradığı yaşı ise Suna’nın öldüğü yaşlardır.(Suna genç yaşta tutulduğu
    hastalıktan ölür.) Burada yapılan alıntı: Ölüme çağrışımdır. Romanın
    sonunda mahkeme Melek’i asmaya karar verir. Yani romanın sonunda
    Melek’in içindeki ses, asıl sahibine kavuşur. Çünkü Melek’in sonu da bir
    ağıta dönüşür:
    “…kendiri boynuma geçirip sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da
    tutacak birini bulamaz iken de çağıracak türküsünü türküsünü duyacam
    herhal…”(s.115).

    58
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    “ak çarşaflar örttüler üstüne türküsü bitti lakin ömrüm kendirin


    ucunda bitti bitecek o türkü bitmeyecek.” (s.114).
    Her iki metnin ortak noktası ise çaresizliktir. Şiir de kaybolan,
    öncesinde var olup daha sonra hiç derecesinde görülmeyen bir kişi aranır.
    Romanda ise bu durum aynı gibidir. Melek, cinsel istismardan sonra elleri,
    kolları, dilleri bağlanan bir ölüye döner. Yani içsel âleminden, ölü bedenine
    seslenir. Başkişi, roman boyunca bütün algılarını kapatıp, kendisinden başka
    kimsenin duymadığı sese odaklanır. Bu ses ölüm karşısında duyulan,
    insanlığın ortak acısıdır. Melek karakterini şu şekilde ikiye ayırmak
    mümkündür: Birisi yıllar öncesine kilitlenmiş küçücük, tertemiz bir kız…
    Diğeri ise büyümesine rağmen cinselliğin kölesi altında ezilen asıl kadın…
    Ötelere gizlenmiş küçüklüğü karşında, büyük olmasına rağmen, küçüklüğü
    kendisinden daha olgundur. Çünkü sözü edilen ve hitap eden odur. Melek’in
    o zamanki hali özgürlüğü, yaşadığı anı ise tutsaklığıdır. Bu sebepten
    ötelerdeki sesi ona bir ağıtla seslenir:
    “…lakin köyden ne kalabilmiş ki aklımda bi ırak türkü sesi bi de bi
    ağaç bozkırın ortasında

    Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
    Ver bana tutayım ellerin hani
    Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin”
    O ağacın da ak çiçekleri vardı ya bununkiler gibi kocaman kocaman
    değil pul pul dökülmüş ak yapracıklar kar gibi üstüme başıma yağmış ihtiyar
    pulları saçımdan ayıklar Vah yetimim benim vah. Vah benim biçare yerim
    kızım. Dedesinin yetim kızı… dede dede dede tamam işte o ihtiyarın adı dede.”
    (s.111).
    Böylelikle “Sefil Baykuş” ağıtı Melek’in geçmişiyle şimdiki anını
    birbirine yakınlaştıran bir köprü mahiyetindedir. Şiir de Kağızmanlı Hıfzı
    toprağın içindekine seslenir. Romanda ise mezar başından seslenen Melek’in
    iç sesiyle bütünleşen geçmişidir. Mezarda olan ise Melek’in o an ki ruhani
    halidir ve böylelikle şiirin temel konusu olan ölüm, manevi anlamda romana
    işlenmiş olur. Şiirin en gerçek anlamı olan ölüm ise Melek’in mahkeme
    salonunda haksız yere atılan suçlamayı reddetmeyip sonuna kadar susmasıyla

    59
    Sefa Çelikörs

    gerçekleşir. Melek, idam edilerek ötesinden seslenen kendisine kavuşur.


    Böylelikle metinlerarasılık, roman ve şiirdeki en ortak nokta olan acı ve
    ölümü, ağıtın sesinde birleştirir.

    Sonuç

    Asılacak Kadın adlı romanda metaforik bir işleve sahip olan ağıt, bir
    bakıma kurguyu üstlenici bir rol oynamıştır. Kendi iç dünyasına açılan
    kahraman kendisini ruhsal yönden bir değişim-dönüşüm evresinin eşiğinde
    bulur. Ağıt kahramanın maceraya çağrılışını imler. Kahramanı maceraya
    çağıran ses, bir ölümün yokluğunda duyulan acıdır. Başkişinin idamına kadar
    giden yolda bu sesin çağrısı hiç dinmez. Alıntılama yöntemiyle, başka
    metinlerden yapılan alıntılar, edebi eserlerde çok sesli bir dil yaratır.
    Metinlerarasılık yöntemi, böylelikle okurlara zengin bir anlatım dağarcığı
    oluşturur. Asılacak Kadın romanı da, Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    ağıtından aldığı alıntılarla okura ilginç ve dopdolu bir metin sunar. Gerek açık
    bir şekilde yapılan bu gönderme, gerekse yapıtlar arası olarak bir şiirden bir
    romana yapılan bu göndermeler, birisi yaşarken ölen Melek’in bir diğeri ise
    hastalıktan ölen Suna’nın ortak trajedisinin bir ürünüdür.

    60
    Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
    Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

    Kaynaklar

    ASLAN, E.. (2011). Türk Halk Edebiyatı. Ankara: Maya Akademi.


    AKTULUM, K.. (1999). Metinlerarası İlişki. Ankara: Öteki Yay.
    BULUT, F. (2018). ‘Metinlerarasılık’ Kavramının Kuramsal Çerçevesi: Edebî Eleştiri Dergisi, Cilt II,
    Sayı 1, s.1-19.
    ECEVİT, Y. (2001). Türk Romanında Postmodern Açılımlar. İstanbul: İletişim Yayınları.
    COŞKUN ÖGEYİK, M. (2008). Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi. Ankara: Arı Yay.
    ÇOBAN, A. (2004). Edebiyatta Üslûp Üzerine. Ankara: Akçağ Yay.
    HOLBROOK, V. R. (1998), Aşkın Okunmaz Kıyıları. İstanbul: İletişim Yay.
    Işıksalan, S. N. (2007). Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/
    Orhan Pamuk, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı:2, s: 419-466.
    KARATAŞ, Turan. (2011). Ansiklopedik Edebiyat Terimleri. İstanbul: Sütun Yay.
    KÜR, P.. (1979). Asılacak Kadın. İstanbul: Bilgi Yayınevi.
    YİĞİT, Ş. N.. (2010). “Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde
    Cesare Pavese Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
    Türk -Dili ve Edebiyat Ana Bilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı.
    YALÇIN Ç., D.. (2005). Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih
    Romanları. Ankara: Akçağ Yayınları.

    61
    Sefa Çelikörs

    62
    Davulcu, M. (2018) Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel
    Bir İnceleme, Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3, 63-.86
    Makale Bilgisi / Article Info
    Geliş / Recieved: 28.09.2018
    Kabul / Accepted: 02.12.2018
    Araştırma Makalesi/Research Article

    ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ


    ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR İNCELEME

    Mahmut DAVULCU *

    Öz
    Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının yetiştirilmesinden
    ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere dönüştürülmesine kadar geçen bütün
    aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte
    aslında son derece kadim bir meslek ve sanattır. İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve
    dayanıklı bir ip çeşidi olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi
    olarak karşımıza çıkar. Asya’nın en eski askeri ve ticari ulaşım yoluna modern
    araştırmacılarca İpek Yolu isminin verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı
    önemden kaynaklanmış olmalıdır.
    Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının derinliklerine uzanan bu sanatın
    günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline
    bağlı olan Alanya’dır. Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim koşullarına
    sahip bir coğrafyadır.
    İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal yaşamı ve
    yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup, ipek ve
    ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir.
    Makale çalışması Alanya’da çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen alan araştırması ve
    inceleme gezilerinde elde edilen bilgilerin literatür kaynakları ile desteklenmesi yolu ile
    hazırlanmış olup yörede mevcut ipek ve ipekböceği kültürünün halkbilimsel açıdan tasviri ve
    analizini içermektedir.
    Anahtar kelimeler: Alanya, folklor, el sanatı, ipek, ipek böceği, ipekçilik, somut
    olmayan kültürel miras.

    * Halk Kültürü Araştırmacısı (Sanat Tarihçi), KTB, Antalya, [email protected]

    63
    Mahmut Davulcu

    A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF


    ALANYA

    Abstract
    Silkworm, whose leaves are the only food source of silkworm, is used as an auxiliary
    agricultural arm, covering all stages from the cultivation of mulberry tree to the production
    of raw silk and even into various products, but it is actually an extremely ancient profession
    and art. Silk is a very valuable raw material that can be easily dyed, soft and durable. The
    name of the Silk Road by modern researchers should be the result of the importance of silk
    in terms of humanity and civilization.
    This art is deeply rooted and the roots of the Asian continent for thousands of years
    alive today one of the major centers of Alanya, which is linked to the territory of Turkey is
    Antalya province. Alanya is a geography with suitable climatic conditions for the cultivation
    of silkworm.
    Silkworm and silk weaving The traditional culture, social life and local economy of
    Alanya occupied a significant place in the past, and the importance of silk and silkworm is
    still partially continuing.
    The article study was prepared by supporting the information obtained in the field
    research and study visits on various dates in Alanya with the literature sources and includes
    the folklore description and analysis of the silk and silkworm culture in the region.
    Keywords: Alanya, folklore, handicraft, silk, silkworm, sericulture, intangible
    cultural heritage.

    64
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    1. Giriş

    “İpek böcekleri tarafından salgılanan, glisin ve alanin amino asitleri


    bakımından zengin ve antiparalel beta yaprakları şeklinde düzenlenmiş
    birden fazla polipeptit zincirinden oluşan, molekül ağırlığı 350000 Dalton
    kadar olan, kozayı oluşturan fibroin ve serisin proteinlerini içeren ipliksi
    madde” (Karol-Suludere-Ayvalı, 1998) olarak tanımlanan ipek, kültür
    tarihimiz açısından oldukça önemli unsurlardan birisidir. Halil İnalcık
    (İnalcık, 2008), ipeğin medeniyet tarihinde, servetin, siyasal ve sosyal prestij
    ve egemenliğin sembolü, kıtalararası iletişim ve ticaretin konusu, sanat
    üsluplarının yayılışı için temel madde olduğunu yazar. Asya’nın en eski
    askeri ve ticari ulaşım yoluna modern araştırmacılarca “İpek Yolu” isminin
    verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı önemden
    kaynaklanmış olmalıdır1.
    İpekböcekçiliği, ipeğin yegâne besin kaynağı olan dutun
    yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine kadar geçen bütün aşamaları
    içeren bir uğraştır (Günbulut, 2013a:1). İpekböcekçiliği yardımcı bir tarım
    kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında başlıbaşına bir meslek ve
    sanattır.

    Fotoğraf-1: İpek kozaları

    1 “İpek Yolu” ismi ilk kez, Alman coğrafyacı ve jeolog Baron F. Von Richthofen 1877 yılında yayınladığı "Çin" adlı
    eserinde kullanmıştır (Toprak, 2008:2).

    65
    Mahmut Davulcu

    İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip çeşidi olması


    nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi olarak
    karşımıza çıkar (Karacadağlı Çalık, 2017: 27). İpekböceğinden elde edilen
    ipliğin kesiksiz yapısı onu pamuk, keten ve yünden elde edilen iplerden daha
    güçlü ve kolay dokunabilir kılmıştır (Atav-Namırtı, 2011:113). İpek hem
    sıcak hem de soğuk ağır iklim koşullarına uygun bir özelliğe sahiptir. Bakteri,
    küf ve mantar oluşmasını engeller. İpeğin parlak görünümü ve
    yumuşaklığının yanı sıra hava dolaşımını sağlamada da etkisi bilinir. Ayrıca
    ıslaklık hissi vermeden yüksek oranda nem çekme özelliğine sahiptir
    (Yurtoğlu, 2017:182). Günümüzde ipekböceği kozasından elde edilen ham
    ipek; ipekli kumaş, ipek halı, ameliyat ipi ve paraşüt ipi, hediyelik eşya, askeri
    çelik yelek imalatı gibi değişik birçok alanda kullanılmaktadır
    (Başkaya,2013:269).
    Ülkemizde ipek ve ipekböcekçiliğinin tarihsel olarak gerek ekonomik
    ve gerekse kültürel açıdan önem taşımış olduğu bölgelerden birisi de
    Alanya’dır. Yöre ipekböcekçiliği için oldukça uygun şartlara sahip bir
    coğrafyadır. Kuzeyinde Toros dağları ve güneyinde Akdeniz’in yer aldığı
    küçük bir karstik yarımada üzerinde kurulu bulunan Alanya, sahip olduğu
    coğrafi konum nedeniyle tarih boyunca Akdeniz ticaretinde rol almış bir
    yerleşim yeridir. Kilikya ile Pamphylia sınırında, Antalya körfezinde yer alan
    kent tarihi süreç boyunca önce Korakesion ve daha sonra Kalon Oros isimleri
    ile anılmıştır. Selçuklu Türklerinin 13. yüzyılda şehri fethetmesiyle birlikte
    şehrin fatihi olan Sultan Alâeddin Keykubad’ın ismine nispetle onun kenti
    manasında kullanılan Ala’iyye adını almıştır (Bozkuş, 2016:2010). Akdeniz
    ikliminin hakim olduğu bölge oldukça dağlık ve ormanlıktır. En önemli
    geçim kaynakları turizm, tarım ve kısmen hayvancılıktır.

    2. Yöntem

    Betimsel nitelikli makale çalışmamızın çıkış noktasını ve en önemli


    amacını Alanya yöresinde ipek ve ipekböcekçiliği etrafında teşekkül etmiş
    olan kültürel yapının incelenmesi ve günümüzdeki durumunun tespiti olarak
    özetleyebiliriz.
    Makale, araştırma evrenimizi de teşkil eden ve Antalya ili sınırları
    içerisinde yer alan Alanya’da gerçekleştirilen saha araştırmalarında elde
    edilen bilgi ve bulguların yanı sıra mevcut literatür ve arşiv belgelerinin

    66
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    değerlendirilmesi sonucu kaleme alınmıştır. Gerçekleştirdiğimiz


    araştırmalarda halkbilime özgü tekniklerle gözlem, görüşme, katılımlı
    gözlem ve görüntü ile belgeleme tekniklerinden yararlanılmıştır.
    İpekböcekçiliğinin tarihsel geçmişi, icra tekniği, elde edilen ürünler ve
    günümüzdeki durumu makale bünyesinde ele alınan başlıca konulardır.

    Fotoğraf-2: Etnofotografik belgeleme-Alanya

    3. İpek ve İpekböcekçiliği

    İpek elde etmek amacıyla kullanılan tırtıl türü kelebekgillerden olan


    ve dut ağacının yaprağıyla beslenen Bombyx Mori L’dir (Atav-Namırtı,
    2011:112). Bombyx Mori L cinsi ipekböceği birçok ipek böceği türü içinde
    en iyi ipek üreten, kultive edilmiş en özel cinsidir. Bu cinse ait ipek
    kozalarından 1500 metre ve hatta daha uzun ipek tel çekilebilmektedir (İmer,
    2005:7). Günümüzde dünyada yaklaşık 70 ülke ipek üretmekte olup dünyanın
    en büyük üpek kozası üreticisi ülke Çin’dir (Atav-Namırtı, 2011:113).

    67
    Mahmut Davulcu

    Fotoğraf-3: İpekböcekleri-Alanya (Aysun Ç. Davulcu Arşivi)

    Yazılı kaynaklar ve arkeolojik verilere göre Çin’de keşfedilen ipek ve


    ipekböcekçiliği uzun süre Çin coğrafyasının dışına çıkamamış, ilerleyen
    yüzyıllarda Türkistan, İran ve Anadolu coğrafyası üzerinden batıya doğru
    yayılmıştır2. Türklerin ipekle ilgisi henüz İç Asya’da yaşarken başlamıştır.
    İpek kelimesi Türkçedir (Koraş, 2018:172). Martti Räsänen, Türkçe'nin
    çeşitli lehçelerinde yibek, yipek, yifek, cifek, çipek, jibek gibi telaffuzlarla
    söylenen ipek kelimesinin “ip” kökünden türetildiğini yazar (Bozkurt,
    2000:361). Gerek Orhun abidelerinde ve gerekse Divanü Lügati't-Türk’te
    ipekle ilgili kelimelerin zenginliğinin yanı sıra ipeğin aldatıcı cazibesine de
    dikkat çekilir (Bozkurt, 2000:362). Selçuklular Anadolu topraklarını
    fethettikten sonra ipek üretimini burada da geliştirdiler. I.Alaeddin
    Keykubad'ın Venedikliler'le yaptığı ticari antlaşmalardaki ihraç malları
    arasında ham ve işlenmiş ipek de zikredilir; bunlar "Türkiye ipekleri" (seta
    Turchia) adıyla tanınmaktaydı (Bozkurt, 2000:362). Osmanlılar gerek
    ipekböcekçiliği, gerek ipek dokumacılığı ve gerekse ipek ticaretini
    geliştirmek için büyük çabalar sarfetmişlerdir (İnalcık, 2000:362-365).
    İpekböceği, yaşadığı ortamdaki sıcaklık ve nem koşullarına hassasiyet
    gösteren bir canlıdır. Onun fizyolojik faaliyetlerini tam olarak yerine
    getirebilmesi için gelişim evrelerinde (Nisan- Haziran döneminde) 20-

    2İpeğin Çinlilerden daha önce Türk halkları tarafından keşfedildiği ve üretildiği yönünde çalışmalar da
    bulunmaktadır (İmer, 2005: 28).

    68
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    28°C‟lik ideal ortam sıcaklığı, %70-85 arasıda değişen nispi nem oranlarına
    ihtiyaç vardır (Özgür, 1996: 97). Yumurta, larva (tırtıl), krizalit (pupa) ve
    kelebek aşamaları ipekböceğinin hayatındaki dönemlerdir. Kelebek
    aşamasına gelen ipekböceği kozasını delerek dışarı çıkacak ve bu döngü
    devam edecektir.
    İpekböceği yetiştirilmesi sırasında erkek işgücünün yanı sıra kadın iş
    gücü de yoğun bir şekilde karşımıza çıkar. Büyük bir yatırım istemeyen, uzun
    zaman gerektirmeyen, yardımcı bir iş koludur. Ülkemizde ipekböcekçiliği
    yardımcı bir tarımsal faaliyet olarak gerçekleştirilen, aile fertlerinin
    emeklerinin değerlendirilmesinde ve kırsal bölgelerde gizli işsizliğin
    önlenmesinde işlev gören bir faaliyettir (Atav-Namırtı, 2011:117).
    İpekböceğinin yetiştirilmesi oldukça kolay getirisi ise oldukça yüksektir.
    Türkiye, ipek böceği yetiştiriciliği açısından oldukça elverişli şartlara ve
    iklim koşullarına sahip olmakla birlikte günümüzde ipek böcekçiliği çeşitli
    nedenlerden dolayı büyük ölçüde terk edilmiştir (Atav-Namırtı, 2011:118).

    4. Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği

    Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim


    koşullarına sahip bir coğrafyadır 3 . Aynı şekilde yaprakları ipekböceğinin
    yegâne gıdasını teşkil eden dut ağacı da bu bölgede kolayca
    yetiştirilebilmektedir. İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı bu yörede
    geçmişten günümüze gelen geleneksel bir uğraştır. Alanya’da
    ipekböcekçiliğinin tarihsel gelişiminde İpek yolu büyük bir önem taşımıştır
    (Zaimoğlu, 2012:170).
    Yörede ipekböcekçiliğinin ne zaman başladığını kesin olarak
    söylemek mümkün değildir. Marino Sanudo 1300’lü yılların başında Antalya4
    ve Alanya limanlarından diğer bir çok malla birlikte ipeğin de ihraç edildiğini
    yazar (Bozkuş, 2016:210, 216). 16. yüzyılda Osmanlılar ile İran arasında
    gerçekleşen savaşların ipek ticaretini etkilemesiyle Anadolu’da
    ipekböcekçiliğinin yavaş yavaş yayılmasına koşut bir şekilde bu bölgede de

    3 Türkiye’de ipekböcekçiliğinin Akdeniz iklimi ve geçiş bölgelerinde yapılabildiği bir vakıadır (Özgür,
    1996: 100).
    4 13. yüzyılın ikinci yarısında İlhanlı veziri Reşidüddin’e Selçuklu Anadolu’sundan gönderilen

    armağanlar arasında bir tür ipekli olan “kemha-i Antalî” (Antalya kemhası) de bulunmaktaydı (Oğuz,
    2004).

    69
    Mahmut Davulcu

    ipekböcekçiliğinin başladığını ve yaygınlaştığını söylemek yerinde olacaktır.


    İnalcık, Alanya’yı Osmanlı döneminde karşımıza çıkan önemli üretim
    merkezlerinden birisi olarak zikreder (İnalcık, 2000:364). Katip Çelebi, 17.
    yüzyılın ortalarında Alanya’da elde edilen mahsüller arasında ipeği de sayar
    (Gönüllü, 2003:10). 1630’lu yıllarda Alanya’da ipek üretimi ve mekikli
    dokumacılık yapıldığına dair bilgiler bulunmaktadır (Moğol, 1992:95-96;
    Günbulut, 2013a:29; Karacadağlı Çalık, 2017:39). 1814-15 yıllarına ait
    kayıtlarda Antalya’daki ipek üreticileri arasında Alaiyeli olduğu anlaşılan
    bazı gayrimüslimler de (Alaiyeli Dimitri kefere, Alaiyeli Yani kefere,
    Alaiyeli Tormuş kefere, Alaiyeli Yorgi kefere, Alaiyeli Arslan kefere)
    zikredilmiştir (Moğol, 1992:98; Günbulut, 2013a:31). 19. yüzyıla ait bir
    kayıtta Alaiye sancağına bağlı Oba nahiyesinde ibrişim bağı tarım alanı
    olarak bir kayıt bulunmaktadır. Sancakta ise toplam 1032 adet dut ağacı
    kayıtlıdır. İpek yetiştiriciliği için önemi tartışmasız olan dut ağaçlarının
    kayıtlı olduğu yerler Oba nahiyesinde 532, Alaiye merkezde 131, Şeyh
    nahiyesinde 277, Sedire nahiyesinde 92 adettir (Karagedik, 2005: 65; Özkan,
    2011:99). 1844-45 yıllarına ait kayıtlara göre Alaiye Kazası Merkezinde
    yaşayan Müslüman ahali arasında ipek dokumacılığı ile ilintili (kazzaz,
    çulhalık) iki hane mevcuttur (Karagedik, 2012:216). 20. yüzyılın başlarında
    Alanya’da pamuk ekimi ve pamuklu dokumacılığın yanı sıra ipekböcekçiliği
    ve ipek dokumacılığı da oldukça gelişmişti. Dokumacılık büyük ölçüde
    evlerde kurulu el tezgâhlarında sürdürülüyor, üretilen mendil, çorap, elbiselik
    kumaşlar daha çok yerel ihtiyaçları karşılamak üzere tüketiliyordu.
    Dokumaların bir kısmı da Anadolu’ya ihraç ediliyordu (Gürboğa, 2008:173).
    1906 yılına ait kayıtlara göre 500 kıyye yerli ipek kozası ve 9900 kıyye ecnebi
    kozası üretilmiştir (Gönüllü, 2003:24). 1869, 1899, 1910 yılı kayıtları yörede
    ipekli dokumalar yapılmakta olduğunu gösterir (Gönüllü, 2003:24, 59). 1914
    yılı kayıtlarına göre Alanya’dan 47 harar ipek kozası ihraç edilmiştir
    (Gönüllü, 2003:61). Cumhuriyet döneminde ipekçiliğin gelişmesi için önemli
    adımlar atılmıştır. 1930 yılında elde dilen koza miktarı 54.00 kilodur
    (Gönüllü, 2003:99). 1933 yılında tüm Antalya bölgesinde açılan 2225 kutu
    ipekböceği yumurtasından 900’ü Alanya’da kullanılmıştır ki bu oldukça
    yüksek bir rakamdır. 1935 yılında ise Alanya’da açılan ipekböceği yumurtası
    kutusu 1250’ye yükselmiştir (Günbulut, 2013a:34). 1938 yılına ait belgelere
    göre Alanya’da ortak bir koza pazarı yoktur. Kaymakamlık tarafından
    girişimde bulunulduğu halde halkın pazara koza getirmemesi nedeniyle bu

    70
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    fikirden vazgeçilmiştir. Üreticiye ipekböceği tohumunu satan tüccar, mahsulü


    geri satın almaktadır. Bu şekilde çalışan 6 tane tüccar vardır. Her birinin ayrı
    ihnakları ve koza satış yerleri bulunmaktadır (Günbulut, 2013a:39). 1938
    yılında Alanya’da ipekböcekçiliği okulu kurulmuştur (Günbulut, 2013b).
    Benzer şekilde ipek dokumacılığı Cumhuriyetten sonra da devam etmiştir.
    Dokunan ipekli bezlerden gömleklik bez, yatak çarşafı ve ipek kuşak imal
    edilmekte ve Anadolu’nun bir çok bölgesine gönderilmekteydi (Gönüllü,
    2003:99-100). Antalya Valiliği tarafından 1938 yılında hazırlanan bir raporda
    “Alanya’da şöhret almış ipekli dokumacılıktan başka hiçbir sanat/zanaat
    yoktur” denilerek ipek dokumacılığının önemi vurgulanmıştır (Güçlü,
    2012:465). Yakın zamanlara kadar hemen her evde bir tezgah olduğu ve
    tezgahlarda ipekli dokumalar yapıldığı bir vakıadır (Karacadağlı Çalık,
    2017:29). Türkiye’de ipekböcekçiliğinin yoğun olduğu yörelerde
    kooperatifler açan Kozabirlik5, 1984 yılında Alanya’da da bir kooperatif tesis
    edilmesini sağlamıştır (Günbulut, 2013a:10). Günümüzde Alanya’da
    ipekböcekçiliği -geçmişe göre azalmış olmakla birlikte- bilhassa kırsal
    kesimde ve evlerde küçük aile işletmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir.
    Yaklaşık 250 hane ipekböceği üreticisi olup bu uğraş Sapadere, Uzunöz,
    Dereköy, Fakırcalı, Tırılar, Şıhlar, Gözüküçüklü, Gümüşkavak, Yalçı, Dim
    Öteköy, Dim Taşbaşı, Dim Bucak, Dim Alacami ve Kuzyaka gibi yerleşim
    yerlerinde karşımıza çıkmaktadır.

    5 Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi korumak amacıyla 1940 yılında Bursa’da kurulan Kozabirlik
    (Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) 2010 yılı rakamları ile 3.254 ortağa sahiptir ve Bursa, Bilecik,
    Adapazarı, Mihalgazi ve Alanya’da bulunan 5 kooperatifi ile hizmet vermektedir. Bünyesinde Tohum Üretim
    İşletmesi ve Koza Çekim Tesisi de barındıran Kozabirlik Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi
    koruyarak teşvik etmek suretiyle sektörde önemli bir işlevi yerine getirmektedir (Başkaya Top, 2011:2, 7).

    71
    Mahmut Davulcu

    KÖY HANE AÇILAN YAŞ İPEK


    YIL TOHUM KOZASI
    SAYISI SAYISI
    KUTUSU (Ton)
    2017 31 246 SAYISI 454 13,386
    2016 33 262 462
    (Adet) 13,108
    2015 33 286 507 14,971
    2014 25 313 513 16,521
    2013 25 334 503 15,282
    2012 24 369 545 20,050
    2011 24 392 625 20,764
    2010 24 378 629 18,954
    2009 25 437 706 20,846
    2008 24 425 706 20,313
    2007 24 446 677 22,990
    2006 24 466 636 20,430
    2005 24 532 695 22,734
    2004 27 601 734 23,662
    2003 24 586 736 29,006
    2002 24 590 714 22,865
    2001 34 510 617 13,532
    2000 35 720 677 14,883
    1999 35 800 800 24,480
    1998 33 796 1.060 31,735
    1997 35 800 900 25,480
    1996 20 1.200 857 26,727
    1995 46 988 943 26,000
    1994 35 1.200 1.210 35,000
    1993 55 1.210 1.500 45,000
    1992 45 1.050 1.170 35,000
    1991 52 2.335 2.600 78,000
    Tablo-1: TUİK verilerine göre 1991-2017 yılları arasında Alanya’da
    ipekböcekçiliği6

    6 Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/

    72
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    5. Alanya İpekböcekçiliği Mektebi

    Alanya’yı da kapsayan Antalya İlinin 1940’lı yıllara kadar


    Türkiye’nin önemli ipekçilik merkezlerinden birisi olduğunu görürüz (Deniz,
    2015:320). Antalya’da ipekböcekçiliği ile ilgili ilk eğitim müessesi 1928
    yılında Yenikapı mahallesinde kurulmuştur (Aydın, 2012:180). “Antalya
    Böcekçilik ve İpekçilik Mektebi” adıyla kurulan bu okulun 7 sorumluluk
    sahası Hatay’dan Antalya’ya kadar olan bölgeyi ve Göller bölgesini
    kapsamaktaydı (Deniz, 2015:320). Her yaştan, her meslekten vatandaşın
    katıldığı mektepte böcekçilik ve tohumculuk hakkında teorik ve uygulamalı
    dersler gerçekleştirilmiştir. Mekteple beraber yürütülen derslerin yanı sıra
    köylere, okullara, kışlalara giderek vatandaşlara da böcekçilikle ilgili kurslar
    ve konferanslar verilmiştir (Günbulut, 2013a:1).
    1938 yılında ise bu defa Alanya’da İpekböcekçiliği Mektebi tesis
    edilmiştir. Okul geleneksel usullerle üretim yapan yöre halkının
    ipekböcekçiliği konusunda daha bilinçli ve modern yöntemlerle üretim
    yapabilmesi ve üretimin arttırılması amacıyla kurulmuştu ve Bursa’dan
    görevlendirilen Kontrolör Galip Canatay’la eğitime başlamıştı (Aydın,
    2012:181; Günbulut, 2013a:1,53). Okul müdürü ise İbrahim Tevfik
    Yılmazer’dir (Günbulut, 2013a:1, 53). Öğrencilere ders verilen mektep binası
    böcek beslemeye uygun olmadığı için ayrıca bir de böcekhane kiralanmıştır
    (Aydın, 2012:181). Bu okulda 35 kadın ve 101 erkek öğrenci eğitim almış ve
    eğitim sürecini başarıyla tamamlayan 75 öğrenci mezun edilerek kendilerine
    İpekböcekçiliği Mektebi Şehadetnamesi verilmiştir (Günbulut, 2013a:91).
    Kursa katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu Tokuş, Güçoğlu, Doğru,
    Azakoğlu, Salor gibi Alanya’nın köklü ailelerinden oluşmakta idi (Günbulut,
    2013a:70). Kurslar ilkbaharda her mıntıkada ipekböceği tohumu kuluçkaya
    konulduğu tarihten başlayarak üç ay devam etmiş, bu süre zarfında
    öğrencilere günde iki saat olmak üzere teorik ve gerektiği kadar uygulamalı
    dersler verilmişti (Günbulut, 2013a:85). Okul müdürleri gerekli hallerde
    böcekçilikle uğraşan yakın köyleri de gezerek konferanslar ve besleme
    usullerini göstermek suretiyle de halkı aydınlatmaktaydı (Günbulut,
    2013a:93).

    7 Türkiye’de ipekböcekçiliğini ıslah etmek ve geliştirmek amacıyla kurulan ilk eğitim kurumu Bursa’da 1888
    yılında çalışmalarına başlayan “Harir Darü’t-Talimi” isimli okuldur (Altun, 2013:56).

    73
    Mahmut Davulcu

    6. Alanya Yöresinde İpeğin Üretim Aşamaları

    İpekböcekçiliği kapalı mekânlarda gerçekleştirilen bir uğraştır.


    İpekböceklerinin yetiştirildiği bu mekânlar genellikle evlerin içerisinde yer
    alan çeşitli oda ve bölümlerdir. Yörede ipekböceğinin beslendiği mekân
    “böcek odası/böcü odası” olarak tabir edilir. Nadiren bu iş için hususi olarak
    inşa edilmiş yapılar da karşımıza çıkabilmektedir. Bu mekânların temizliği,
    aydınlatılması, ısıtılması, serinletilmesi, nem oranının düzenlenmesi ve
    havalandırılması büyük önem ve ihtimam ister. Havadaki ani sıcaklık
    değişimleri böcekleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu mekânların
    içerisinde ahşap malzemeden meydana getirilen raf, makat veya kerevet adı
    verilen ahşap tezgâhlar böceklerin yetiştirildiği alanlardır. Türkiye’de
    ipekböceğinin beslenmesi ilkbahar ve sonbaharda yapılabilmekle birlikte
    Alanya yöresinde bu işlem daima ilkbaharda gerçekleştirilmektedir.
    İpekböceklerinin yetiştirilme zamanı, dut yapraklarının büyüme mevsimine
    denk gelecek şekilde ayarlanmıştır. Buna göre böcek üretimi nisan ve mayıs
    ayları arasında gerçekleştirilir.
    Alanya yöresinde ipekböceği yetiştirilmesi “böcü dutmak”, “ipek
    böcüsü dutmak” şeklinde ifade edilir. İpeğin elde edilme süreci yaklaşık kırk
    günlük bir süreçtir. Bu süreç yumurtaların çatlayarak larvaların meydana
    gelmesi ile başlar. Yumurtalar doğal olarak oldukça küçüktür, yaklaşık 2000
    yumurta 1 gr. kadar ağırlığa sahiptir. Günümüzde yumurtalar Kozabirlik’ten
    temin edilmektedir. Kozabirlik’ten temin edilen ipekböceği yumurtaları
    temiz bir beze sarılarak çatlaması için sıcak bir yerde muhafaza edilir.
    Böceğin yumurtadan çıkışı “inficar” olarak adlandırılmaktadır. Gönüllü
    (1998:18). 20. yüzyılın ortalarında Alanya’da ipekböceğinin inficarı şu
    şekilde tasvir etmektedir:
    “Alanya halkı, Mart 9’dan yani Sultan Nevruz’dan (21 Mart) sonra ipek
    tüccarlarından yeterli miktarda (yarım kutu, bir kutu vs.) ipekböceği tohumu alırlar.
    Eve gelen tohum, temiz bir kumaş parçası üzerine dökülür. Ayrıca bu tohumun içine
    yedi adet buğday tanesi konur. Tohum paketini evin hanımı koynuna yerleştirir.
    Bunun yanında evin beyi de bu paketi ilk Cuma günü, cebine katarak camiye götürür
    ve onunla birlikte Cuma namazı kılar. Tohum eve geldiği zaman tekrar koyundaki
    yerini alır. Burada 7-8 gün durur. Bu süre zarfında tohum ağarmaya başlar. Bunun
    üzerine paket, koyundan çıkarılır ve içine bez serilmiş bir bakır sahana açılarak
    yerleştirilir. Tohum ince bir tül ile örtülür. Bunun üstüne de dut yaprağı (dut pürü)
    konur. Tohumdan çıkan ipek böceği (ipek böcüsü) dut yaprağına gelir.”

    74
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    Yumurtadan çıkan böcekler kalbur tepsilere alınarak tütün


    büyüklüğünde ince kıyılmış dut yaprakları ile beslenmeye başlanır.
    İpekböceğinin yegâne beslenme kaynağı dut yaprağıdır ve yörede “dut pürü”
    olarak adlandırılır. Yumurtadan ilk çıktığında siyah ya da kahverengi olan
    larvaların ilerleyen aşamalarda renkleri açılacaktır. Hızla büyüyen böcekler
    gelişme aşamaları sırasında üç ya da dört kere gömlek değiştirir. Böceklerin
    gömlek değiştirmesi Alanya yöresinde “uyku” olarak adlandırılır
    (Karacadağlı Çalık, 2017:29). Uyku devresinde hareketsiz kalan böcek bu
    dönemi tamamlayınca gömlek değiştirerek beslenmeye devam eder.
    Olgunlaşan ve koza örme aşamasına gelen böceklerin üzerine yeşil yapraklı
    çalı dalları konur. Bu dallar Alanya’da “şah” olarak isimlendirilmektedir
    (Gönüllü, 1998:18; Karacadağlı Çalık, 2017:29). Çalıya çıkan ve koza
    pamuğu adı verilen bir miktar ipek salgılayarak kendisini çalıya sağlamca
    tutturan tırtıl kozasını örmeye başlar. Tırtılın kozasını tamamlaması yaklaşık
    olarak üç gün sürer. Kozayı örmesinden sonra kozanın içerisinde bulunan
    böceğin öldürülmesi gerekmektedir. Bu işlem “koza boğdurma” olarak
    adlandırılır. Bu amaçla güneşte veya sıcak su buharında ısı ile öldürme işlemi
    gerçekleştirilir. Güneşte öldürme metodu ürün kaybına neden olabildiği için
    günümüzde pek tercih edilmemektedir. Sıcak buhara maruz bırakılan kozalar
    daha sonra kurutulur. Boğdurma işlemi gerçekleştirilen kozalara “kuru koza”,
    boğdurma işleminden geçirilmeyen kozalara ise “yaş koza” adı verilmektedir.
    Kozadan ip elde edilmesi “koza çekme” ya da “ip çekme” olarak
    adlandırılmaktadır. Yörede bu işlem tümüyle geleneksel yöntem ve
    tekniklerle gerçekleştirilmiştir. Koza çekme büyük bir ustalık ve deneyim
    isteyen bir işlemdir. Kozadan ip çekmek için en az üç kişi gerekir. Geçmişte
    koza çekiminin akrabaların ve komşuların da katıldığı bir imece şeklinde
    gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (Gönüllü, 1998:19). Kurutulan kozalardan
    ip elde etmek amacıyla sıcak su kullanılır. Evlerin altında bahçelerde büyük
    kazanlarda su ısıtılır kozalar sıcak suya konur ve çömçe ile karıştırılır.
    Yumuşayan ve uç vermeye başlayan kozalardan bir süpürge ile bu uçlar
    çekilir, iğ adı verilen gereçlerle bükülür. Daha sonra ılgıdır adı verilen aletle
    ılgıdırlanır ve kelefe haline getirilir. Ilgıdırda kelefe (çile) halinde toplanan
    ipek güneşte kurutulur ve katkısız sabun rendesi ile pişirilir ve asılarak
    kurutulur8. Daha sonra eleme ve çark (çıkrık) adı verilen gereçlerle makara
    8Bu işlemden geçirilmeyen yani pişirilmeyen ipekle yapılan dokumaya çiğ dokuma, pişirilen ipekle
    gerçekleştirilen dokumaya ise bişik dokuma adı verilmektedir.

    75
    Mahmut Davulcu

    haline getirilir. Makaradan geçirilirken ipek tellerine büküm verilmiş olur.


    Büküm ipliğin kıvrılmasıdır ki bükümün hasarsız ve doğru olması kumaşın
    kalitesini etkileyen faktörlerden birisidir (Karacadağlı Çalık, 2017:32).
    Kozanın kazanda kalan posasına güğül adı verilir (Aydın, 2012:198). Güğül
    atılmaz ve değerlendirilir. Kazanda sabun ve küllü su ile tekrar pişirilen
    güğün kurutulduktan sonta kirmanla eğrilir (Gönüllü, 1998a:19). Buna
    “güğül bükümü” adı verilir.

    Fotoğraf-4: İpek kozaları

    Fotoğraf-5/6: Çile haline getirilmiş olan ipek-Alanya

    76
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    Fotoğraf-7: İplik halindeki ipek-Alanya

    Kozadan ip çekmenin bir diğer yolu ise “mancınık” 9 olarak


    adlandırılan tertibatı kullanmaktır. Mancınık daha çok küçük ticari
    işletmelerde yer almıştır. İpek kozalarının kaynatılarak yumuşatıldığı ocak
    kısmı ile ipeğin sarıldığı ve elle çalışan çıkrık bölümünden oluşan ilkel bir
    tertibattır. Kazanda ısıtılan ve kaynama noktasına yakın bir ısıya getirilen
    suya kozalar atılır, kazanda sıcak suyun etkisiyle kozalar uç vermeye başlar,
    kozalara süpürge ile vurularak toplanan bu uçlar (kamçıbaşı) çıkrığa aktarılır
    ve ipek liflerine dönüştürülür. Çile (kelefe) haline getirilen ham ipek sabunlu
    suda yıkanır ve asılarak kurutulur. Daha sonra çıkrıktan geçirilerek bükülür.

    7. Alanya Yöresinde İpekten Elde Edilen Ürünler, Kullanımı ve İşlevi

    7.1. İpek Dokumacılığı ve İpek Dokuma Ürünler


    Yakın zamanlara kadar Alanya halkı kozadan elde ettiği ipeği kendi
    işleyerek elde ettiği ürünleri günlük hayatında kullanmıştır (Gönüllü,
    1998a:20). Günümüzde Alanya yöresinde ipek dokumacılığı büyük ölçüde
    Hisariçinde bulunan bazı evlerdeki basit el aletleri ve geleneksel dokuma
    tezgâhları marifetiyle gerçekleştirilmektedir. Bu üretim büyük ölçüde Alanya
    Belediyesi’nin desteğiyle devam ettirilmektedir. Kırsal kesimde de çalışan
    tezgâhlara tesadüf etmek mümkündür. Dokumacılığa ilişkin faaliyetlerde
    kadın iş gücü ön plandadır.

    9 Ülkemizde tarihsel olarak insan gücü ve motor gücü ile çalıştırılan mancınıklar kullanılmıştır. İnsan gücü ile
    hareket ettirilen mancınıklar da elle ve ayakla çalıştırılanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir.

    77
    Mahmut Davulcu

    Fotoğraf-8: Çulfalık tezgâhları-Alanya

    Fotoğraf-9/10: Çulfalık tezgâhında dokuma yapılması-Alanya

    78
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    Yörede icra edilen ipek dokuma tekniği mekikli dokumadır. Bu


    kapsamda bezayağı örgüsü karşımıza çıkar. Dokumacılık yörede “curfalık”
    olarak adlandırılan ve ahşaptan imal edilmiş olan mekiği elde atılan,
    kamçısız, basit yüksek tezgâhlarda gerçekleştirilir. Dokumaların hem
    çözgüsü (çözün) hem de atkısı (atın) ipektir. Mekik, kirman (tengirek),
    masura, makas, çıkrık ve çözgü dolabı dokumacılıkta kullanılan diğer
    aletlerdir.
    Günlük hayatta özellikle geleneksel giyim kuşamda ipekli dokuma ve
    kumaşlar karşımıza çıkar. Trablus (Alaiye) kuşağı, ipek fular, ipek şal, alaca
    kumaşı (gelinlik, mendil, göynek-gömlek, pijama, bohça, yastık kılıfı, yatak
    takımı, cibinlik, iç çamaşırı) yörede gerçekleştirilmiş olan başlıca ipek
    dokumalardır (Aydın-Çatalkaya, 2014; Karacadağlı Çalık, 2017:33). En
    bilinen ipek dokuma ürün ise Alanya kuşağıdır. Dikdörtgen formundaki
    kuşakların çözgüsü genellikle beyaz ipekten hazırlanmıştır. Genişliği
    yaklaşık 20 cm ve uzunluğu da üç metre kadardır. Tek renkli veya çok renkli
    olabilmektedir (Aydın, 2012:185). Ali Rıza Gönüllü (1998a:20-21), kuşakları
    ipek kuşak ve gügül kuşak olmak üzere iki ana gruba ayırır ve ipek kuşakların
    da kendi içinde ak ve ala kuşak olmak üzere ikiye ayrıldığını yazar.
    7.2. Alanya Yöresinde İpek Kozasından Çiçek ve Dekoratif Ürün
    Yapımı
    Günümüzde Alanya’da ipek kozalarının çeşitli şekil ve boyutlarda
    kesilmesiyle elde edilen parçaların boyanması ve birleştirilmesi sonucu çeşitli
    dekoratif ürünler (dekoratif ev eşyaları, çiçekli panolar, aksesuarlar, yaka
    çiçekleri ve takılar) meydana getirilmektedir. Kozadan üretilen çiçekler
    “kozak çiçeği” olarak da adlandırıır. Çiçek modelleri canlı çiçeklere bakılarak
    çıkartılır. Begonvil, portakal çiçeği, kır çiçeği, gelincik, dağ lalesi, sümbül ve
    nergis en yaygın modellerdir. Üretim amacıyla ipek kozasının dışında çiçek
    sap ve dallarını yapmak için çiçek teli, kurdela, çeşitli ipler ve yapıştırıcı da
    kullanılır.

    79
    Mahmut Davulcu

    Fotoğraf-11: Çeşitli şekillerde kesilmiş olan kozalar-Alanya

    Sözlü kültürde koza çiçeği yapımcılığının Alanya’da başlaması ve


    yaygınlaşması konusunda yaklaşık bir asır önce Japonya veya Çin’den gelen
    ve Alanya iskelesine yanaşan bir gemi ile bir bağ kurulmaktadır.

    Fotoğraf-12/13: İpek kosasından yapılmış olan çiçek örnekleri-Alanya

    Kozalar jilet maket bıçağı ya da nakış makası ile enine, boyuna ya da


    verev olmak üzere üç farklı şekilde kesilerek hazırlanmaktadır. Daha sonra

    80
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    koza parçaları meydana getirilecek çiçeğe göre uygun renkte ve çeşitli boya
    maddeleri ile boyanmaktadır. Bu amaçla doğal boyalar ya da viktorya kumaş
    boyası kullanılmaktadır. Doğal boyama amacıyla Soğan kabuğu, nar kabuğu,
    vişne, çay suyu, ceviz yaprağı, ceviz kabuğu gibi maddelerden yararlanılır.
    Son olarak alacağı form veya tasarlanan kompozisyona göre dikilerek ya da
    iplikle bağlanarak birleştirilmektedir (Zaimoğlu, 2012:173).
    7.3. İpek İple Oya Örücülüğü
    Oyalar renkli ipliklerle, tığ, mekik, iğne, firkete aracılığı ile örülen; iki
    veya üç boyutlu olabilen ince dantelalardır. Alanya yöresinde oya
    yapımcılığında kullanılan hammaddelerden birisi de ipektir (Karacadağlı
    Çalık, 2017:60). Yörede ipek iplik kullanılarak meydana getirilen oyalar
    geleneksel kıyafetlerden çeyiz eşyasına ve ev içi aksesuarlara kadar birçok
    alanda karşımıza çıkabilmektedir.

    8. Sonuç ve Değerlendirme

    Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının


    yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere
    dönüştürülmesine kadar geçen bütün aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği
    yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında son derece
    kadim bir meslek ve sanattır. Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının
    derinliklerine uzanan bu sanatın günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı
    belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline bağlı olan Alanya’dır.
    Ortaçağ’da bir korsan merkezi iken Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat
    tarafından fethedilen ve Türkiye Selçukluları Devletinin kışlık başkenti haline
    getirilen Alanya sahip olduğu zengin kültürel mirasla ilgi uyandırmaktadır.
    İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal
    yaşamı ve yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup,
    ipek ve ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir.
    Geçmişte ipekböcekçiliğinin bir kazanç kapısı olmasının yanı sıra ipek üretimi
    yapan ailelerin elde ettikleri ürününün bir kısmını da kendi günlük ihtiyaçlarını
    gidermek amacıyla kullandıkları bir vakıadır. İpek kumaşlar Alanya geleneksel
    giyim-kuşamında önemli bir yer tutar (Avcı, 2010). İpekböcekçiliği yöre
    mimarisinde de karşılığını bulmuş, konutu oluşturan mekanlar böcek üretimine
    uygun olarak biçimlendirilmiştir. Alanya Hisariçinde yer alan bazı evlerde ipek

    81
    Mahmut Davulcu

    dokuma için kullanılan odalar yer almaktadır (Kapancı, 2008:40). İpek, yörede
    maddi kültürün yanı sıra gelenekler10 ve sözlü kültürde de karşımıza çıkan bir
    unsurdur11. Yöreye ait bir bilmece ipekböceğini konu alır:
    Nesnedir nesne
    Bülbül kafeste
    Yem yemez su içmez
    Böyle bir nesne (İpekböceği) (Gönüllü, 1998b:26).
    Günümüzde önemli bir turizm merkezi olan ve belki de Akdeniz
    bölgesinin en münbit topraklarına sahip olan Alanya, her yıl yüzbinlerce turisti
    ağırlamaktadır. Gerek ipekböcekçiliğinin ve gerekse ipekten elde edilen çeşitli
    ürünlerin kültür turizminin geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi açısından büyük bir
    potansiyel taşıdığı ortadadır. Hâlihazırda yöre turizminde kültürel, hediyelik ve
    turistik eşya olarak işlev gören ipekli dokuma, ipekli giyim eşyası, ipek
    kozalarından elde edilen dekoratif ürün ve aksesuarlar sağlam bir altyapı ve
    organizasyonla güçlendirilerek Alanya ipeği bir marka haline dönüştürülebilir.
    Hiç kuşkusuz suni ipek ve sentetik iplik kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte
    eski pazarını kaybetmesine rağmen ipek halen tercih edilen ve severek kullanılan
    bir üründür. Ayrıca çok fazla yatırım ve sermaye gerektirmeyen
    ipekböcekçiliğinin tarım alanlarının ve alternatif gelir kaynaklarının kısıtlı
    olduğu bölgelerde gelir sağlayarak işsizliğin önlenmesi ve köyden kente göçü
    engellemesi gibi işlevleri de bulunmaktadır (Taşkaya Top, 2011).
    Alanya Belediye Başkanlığı “Dut Ağacından Dokuma Tezgâhına” isimli bir
    proje yürüterek bu mirasa güçlü bir destek vermiştir. Belediye ayrıca 2012 yılından
    itibaren “İpekböcekçiliği”, ”İpek Dokuma”, “İpek Kozasından Çiçek Yapımı” ve
    “İpek İğne Oyası” gibi kurslar açmıştır. Aynı şekilde Belediye tarafından Alanya’da
    ipek kültürünü konu alan sergiler gerçekleştirilmiştir. Alanya’da Hüseyin Azakoğlu
    Kent Müzesi, Alanya Belediyesi Ömürlü- Kemal Atlı Kültür Evi, Geleneksel El
    Sanatları merkezi olarak değerlendirilen Sandık Emini Kayhanlar Evi ve Alanya
    Arkeoloji Müzesi Alanya’da geçmişte meydana getirilmiş ipek dokuma örneklerinin

    10Alanya yöresi evlenme geleneklerinde düğün evine odun getiren develere ipek mendil ve bürüncük gömlekler
    bağlanması şeklinde bir uygulama bulunmaktaydı (Hacıhamdioğlu, 1996:159).
    11 İpek, Antalya yöresi halk hekimliğinde de kullanımı olan bir üründür. Türk Akdeniz Dergisinde 1937 yılında
    yayımlanan bir yazıda konuya ilişkin şu bilgi bulunmaktadır: “Yürümeye başlarken sık sık düşen küçük çocuğun
    düşmemesi için bacakları ince bir ipekle bağlanır, ön tarafına bir parça ekmek konur, arka tarafında bir köpek
    getirilir, ona çocuğun iki bacağı arasındaki ipek kopartılır ve bu ekmek yedirilirmiş.” (Kayalı, 197:16).

    82
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    muhafaza edildiği ve sergilendiği en önemli mekânlardır.


    İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığının Alanya’nın zengin kültürel
    dünyasında bir renk olarak yaşatılması son derece önemlidir. Bunun yanı sıra
    ipekböcekçiliği konusunda gerçekleştirilecek olan yeni koruma ve geliştirme
    (ürün tasarımı, tanıtım ve pazarlama) çalışmalarının gerek Alanya ve gerekse
    Türkiye ekonomisine önemli bir girdi sağlayacağı da aşikârdır.

    Kaynaklar
    ALTUN, D. (2013). XIX. Yüzyılda Bursa’da İpek Böcekçiliği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi
    Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
    ANONİM (2012), Dünden Bugüne Antalya, I-II, Antalya: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.
    ATASOY, N. (2001). İpek Osmanlı Dokuma Sanatı, İstanbul: TEB İletişim ve Yayıncılık.
    ATAV, R.; NAMIRTI, O. (2011). “İpek Liflerinin Dünü ve Bugünü”, Süleyman Demirel Üniversitesi
    Mühendislik Bilimleri ve Tasarımı Dergisi, 1(3), 112-119.
    AVCI, Z. (2010). Alanya Baş Süslemeleri ve Giyim Özelliklerinin Araştırılarak Turistik Bebek
    Üzerinde Simgeleştirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim
    Bilimleri Enstitüsü.
    AYDIN, Ö. (2011). “Alanya İpek Çeyiz Dokumaları”, Uluslararası İpek Böcekçiliği ve İpekli
    Dokumalar Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, 25-28 Ekim 2011, Alanya.
    AYDIN, Ö. (2012). "Alanya İpekli Dokumaları", Alanya XII. Tarih ve Kültür Sempozyumu
    Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, 180-
    198.
    AYDIN, Ö.; ÇATALKAYA, E. (2014). “Akdeniz Bölgesi Mekikli Dokumaların Atlas Çalışması”, ART-E
    Dergisi, Teke Yöresi Kültürel Değerleri Özel Sayısı, 96-117.
    BARIŞTA, Ö. (1992). “Alanya ve Çevresinin Dokumaları”, II. Alanya Tarih Ve Kültür Sempozyumu
    Bildirileri, 25-26 Nisan 1992, Alanya.
    BAŞKAYA, Z. (2013). “Gelişimi ve Dağılışı Bakımından Türkiye İpekböcekçiliğinde Bilecik İlinin
    Yeri, Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Doğu Coğrafya Dergisi, 18 (30), 257-286.
    BOZKURT, N. (2000). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22, 361-362.
    BOZKUŞ, M.A. (2016). “Ortaçağ Alanya’sında Ticaret ve Ticari Yollar”, Phaselis Disiplinlerarası
    Akdeniz Araştırmaları Dergisi, 2, 209-223
    DALSAR, F. (1960). Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul: İstanbul
    Üniversitesi Yayınları.
    DAVULCU, M.; TOKAT, M.; YÖRÜR, S. (2015). Antalya’da Yaşayan Geleneksel Meslek, Sanat ve
    Zanaatlar-The Living Traditional Professions, Arts and Handicrafts of Antalya, Antalya:
    Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.

    83
    Mahmut Davulcu

    DENİZ, M. (2009). Cumhuriyet’ in İlk Yıllarında Antalya Şehrinde Eğitim (1923-1950), Doktora
    Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
    DENİZ, M. (2015). “Kapatılan Antalya İpekböcekçiliği Mektebi ve Antalya’da İpekçilik”, Türk ve
    İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (2), 319-327.
    EMECEN, F. (1991). “Antalya”, İslam Ansiklopedisi, c.3, İstanbul: TDV Yayınları, 232-236.
    GENÇ, F. (1995). İpekböceği Yetiştirme Teknikleri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
    Yayınları.
    GÖNÜLLÜ, A.R. (1998a). “Alanya’da İpek Dokumacılığı”, 1. Antalya Yöresi El Sanatları
    Sempozyumu Bildirileri, 16 Ekim 1998, Antalya: Antalya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü
    Yayınları, 18-21.
    GÖNÜLLÜ, A.R. (1998b). Alanya Folklorundan Derlemeler, Antalya: Derya Ofset Matbaacılık.
    GÖNÜLLÜ, A.R. (2003). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alanya (1908-1938), İstanbul: Marmara
    Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
    GÖNÜLLÜ, A.R. (2008). Demokrat Parti Dönemi’nde Antalya (1950-1960), Doktora Tezi,
    İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
    GÖNÜLLÜ, A.R. (2010). Cumhuriyet Döneminde Antalya (1923-1960), İstanbul: Tarihçi Kitabevi.
    GÜÇLÜ, M. (1997). XX.Yüzyılın İkinci Yarısında Antalya, Antalya: ATSO Kültür Yayınları.
    GÜÇLÜ, M. (2012). "Cumhuriyetin 15. Yılında Alanya Kazası", Alanya XII. Tarih ve Kültür
    Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Mayıs 2012, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı
    Yayınları, 458-471.
    GÜNBULUT, A. (2013a). Cumhuriyet Döneminde Antalya’da İpekböcekçiliği Eğitimi (1926-1960),
    Yüksek Lisans Tezi, Antalya: Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü.
    GÜNBULUT, A. (2013b). Alanya İpekböcekçiliği Mektebi, Alanya: Alanya Ticaret ve Sanayi Odası
    Yayınları.
    GÜRBOĞA, N. (2008). “Osmanlı Taşrasında Belediye İdaresi: Alanya Belediyesi (1914-1915)”,
    ÇTTAD, VII (16-17), 165-185.
    HACIHAMDİOĞLU, T. (1996). “Alanya’da Aratma Geleneği”, Alanya Tarih ve Kültür Seminerleri,
    Alanya: Alanya Belediyesi Yayınları, 159-160.
    HACIHAMDİOĞLU, T. (2009). Alanya Ağzından Esintiler, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm
    Vakfı Yayınları.
    İMER, Z. (2005). “Miladi Dönem Öncesi Orta Asya’da İpek”, Bilig, 32, 1-32.
    İNALCIK, H. (2000). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22, 362-365.
    İNALCIK, H. (2008). Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, İstanbul: Türkiye İş Bankası
    Kültür Yayınları.
    KAPANCI, M. (2008). Alanya Kaleiçi Evleri, Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Fen
    Bilimleri Enstitüsü.

    84
    Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
    İnceleme

    KARACADAĞLI ÇALIK, S.G. (2017). Alanya’da Yaşayan El Sanatları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta:
    Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü.

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir