murat ince vatan sağolsun fon müziği / Mezunlarımızdan | Darüşşafaka Cemiyeti

Murat Ince Vatan Sağolsun Fon Müziği

murat ince vatan sağolsun fon müziği

Cahit Berkay - Ardakalan Fon Müziği

UĞURLAR OLA CEMİL KAPTANTakvimin yaprağına gözlerim takılıyor,Üç hafta olmuş eve dönmeyeli,Recep’te homurdanıyor, uzaktan beni süzüyor,Adım gibi biliyorum, bir gidiverse diyor,Haksız da değil kerata, bir vakit sonra en iyi dost bile ağır geliyor,Anlıyorum. Artık dönme vakti diyorum,Sabırlar diliyor Recep yolcu ederken,Dilemekle keşke olsa diyorum, giderayak Recep’i de kırıyorum,Yolu uzatıyorum, bedenim gidiyor, ruhum izin vermiyor,Ayaklarım ve ruhum savaşıyor azizim,Gidemiyorum,Kemal’in kahvede soluklanıp demli bir çay deviriyorum,Mahallenin gençleri gözlerini kaçırıyor, çocuklar misali mahcup, üzgün,Hoş geldin Cemil abi, öseafoodplus.info çay parasını almıyor, helal olsun abi diyor,Dünyanın işine bak,Veresiye vermeyen hergele bugün çayı ikram seafoodplus.infoğın başındayım şimdi,Ne günlere mazhar olmuş,Kırk beş yıllık emektar evimiz bana bakıyor, Gelme Cemil kaldıramazsın der gibi,Haksız da değil, henüz dakikasında,Selami'nin kanatlı İmpala'sı ile gelin geldiği gün aklıma düşüyor,Gözlerim kararıyor,Başım dönüyor,Çok şükür, Refik’lerin bahçe duvarı devrilmeme mani oluyor,İlk göz ağrımız Semiha’nın doğumuna giderken acıdan feryatlarını,Hasan’ın üniversite diplomasında,Konu komşuya camdan attığı sevinç çığlıklarını,Deniz İşletmelerinden aldığım memuriyet terfimi duyduğunda,Kapıda çocuklar gibi ağladığı hafızamda can buluyor.Yıllarca yorgun ama başım dik yürüdüğüm,Arnavut kaldırımlı sokakta,Bugün boynu bükük ve yıkık kapıya varıyorum.Gücüme gidiyor, bana yakışmıyor,Koca koca gemilere iskele alan Cemil kaptan,Kendi evine demir atamıseafoodplus.info cebime atıyor, anahtar arıyorum,Hiç alışkanlığım da olmadı ki,Cemil boynun devrilsin yine mi anahtarını kaybettin dediği bir gün,Yıllardır kapıyı açan, sırtımı dayadığım koca çınarımsın,Anahtar neye gerek sen benim ay parçamsın diye bağırdığımda,Sus be adam mahalle duyacak dediğini, çok utandığını hatırlıyorum,Dudaklarım titriyor, kendimi zor tutuyorum,Basit bir anahtarın hatırası bu denli acı veriyorsa,Ömrümün geri kalanında, hatıraları ile nasıl yaşarım,seafoodplus.infoıyı açınca kesif bir karanfil kokusu karşılıyor beni,Yokluğumda komşular evi temizlemişler,Türkan Lavantayı çok severdi,Eksik olmasınlar, ince düşünmüşler,Hatırası düşmesin istemişseafoodplus.infoğazım düğümleniyor, nefes alamıyorum,Mutfağa zor atıyorum kendimi,Dolapta kalmış yarım şişe Tekirdağ rakısından,Bir bardak Türkan'a,en kallavisinden kendime dolduruyorum,E hadi tut tutabilirsen Cemil kendini,Manasızca kadeh kaldırıyorum,Dayanamayıp çocuklar gibi ağlıseafoodplus.info kadehten sonra rahatlarım sanmıştım,Yanılmışım,Kılık kıyafet soyunayım diye odamıza girince afallıyorum,Hastalığından birkaç ay önce aldığı çiçekli elbisesini gördüğümde,Dayanamayıp sokağa fırlıyor,Feraye'nin meyhanesinde soluğu alıseafoodplus.infoerimiz vardı, herkes gibi,Vergisi yok ki, istediğin hayal senin olsun,Mühim olan iki gözüm,Hayal bu, namussuz, gerçekleşir mi?Ayvalık'a taşınacaktık,Çocuklar da baş göz oldu, birkaç yıla torun tombalak bekliyorduk,Doktor deniz havası iyi gelir demişti,Ağrıları çok artmıştı, bir parça nefes alacaktı Türkan'ım,Olmadı, oldurmadı kader,Dörtyanım zifiri keder,Türkan'sız geceler yakındır,Vallahi geber, Cemil seafoodplus.info yastıkta kocayın diyorlar ya,Kocadık kocamasına da gülüm,Beni kahreden ne bilir misin?Şu lanet hastalık olmayı vereydi,Sözümüz vardı kahpe dünyaya,Beraber göçüp gidecektik Türkan'ımla,Olmadı, oldurmadı kader,Dörtyanım zifiri seafoodplus.infoıl, şimdi yükü ağır bu geminin dümenini kırıyorum,Sancak emri verdim,Tayfaya emanet görevim,Türkan'ım olmadan yaşamaktansa,Bağışlasınlar, gemiyi ilk ben terkediyorum.

murat ince vatan sağolsun fon mp3 indir

Vatan sağolsun - Murat ince & Ahmet Şafak

Murat ince VATAN SAĞOLSUN DUYGUSAL

Vatan Sağolsun - Murat İnce / Ahmet Şafak [ © ] ✔️

Murat İNCE - Vatan Sağolsun

MURAT İNCE - VATAN SAĞOLSUN

Murat ince Fon Müzik

Murat İnce - Saat On İki [ © ]

MURAT İNCE VATAN SAGOLSUN ASI KRAL

Vatan Sagolsun

Murat İnce - Gönül Mahkumu Düet: Naşide Göktürk [ © ]

VATAN SAĞOLSUN

‪Vatan sağolsun Murat ince & Ahmet Şafak‬‏ YouTube

VATAN SAĞOLSUN

Vatan Sagolsun -Murat ince

Murat İnce - Karanlıkta Kalmışım Anne

MuRaT- Vatan Sağolsun ..!

Vatan Sağolsun Beat (FON KARIŞIK)

VATAN SAĞOLSUN

Yelkensiz Gemi (ŞİİR) Murat İnce Alıntı Duygusal Romantik Aşk Ayrılık Şiirleri Fon Müziği

MURAT İNCE - BABA

Video kaynak: Youtube
Audio kaynak: Vkontakte

Kullanım Şartları: seafoodplus.info sitesinde bulunan tüm içerikler tanıtım amacı ile gösterilen kaynaklardan götürülmüştür.
Her hangi bir arama sonuçu zamanı bulunan müzik parçasını mp3 formatında indirmek için şarkı adının karşısında görünen download butonuna tıklayın ve ya onlayn dinlemek için play düymesine tıklayınız.

Türkiye’de çağdaş belediyecilik çalışmalarını başlatan bir isim: Osman Nuri Ergin

Ultrasonografi araştırmacılarının Darüşşafakalı öncüsü

Darüşşafaka’da içine düşen fizik tutkusu hiç sönmedi. Devlet bursuyla gönderildiği Almanya’dan teknik fizik mühendisi diplomasıyla dönen, 17 yıl ABD’de ders veren Prof. Dr. Adnan Sokullu, modern tıp için vazgeçilmez olan ultrasonografinin öncüleri arasında ilk sıralarda anılıyor.

Türk bilim dünyasının en parlak üyelerinden biri olarak on yedi yıl ABD’nin en önemli üniversitelerinden Case Western Reserve’de ders verdi, ultrasonografi yani artık tıbbın hemen hemen her alanı için olmazsa olmaz ultrason araştırmalarının başında yer aldı Prof. Dr. Adnan Sokullu… Bu alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle National Institute of Health tarafından “Ultrasonografi Araştırmacılarının Öncüsü” plaketiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin adını uluslararası arenada başarıyla duyuran Prof. Dr. Sokullu, ülkemizde ise fiziği endüstriye uygulayan en iyi fizikçi olarak biliniyor. 

Şeceresi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak döneminin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’ya kadar uzanan Prof. Dr. Sokullu, 27 Aralık ’te, doksan beş yaşında aramızdan ayrıldı, ardında bilimsel çalışmalarını, yetiştirdiği binlerce öğrenciyi bırakarak… Adnan Sokullu’nun hikâyesinin izini sürmek için elli iki yıllık hayat arkadaşı Sanay Sokullu’nun kapısını çalıyoruz. Bizi eşinin uzun yıllar kullandığı çalışma odasında ağırlayan Sanay Sokullu, Prof. Dr. Sokullu ile geçirdiği yarım asrı “elli iki muhteşem yıl” diye tanımlıyor. Adnan Bey’le nasıl tanıştıklarını sorduğumuz Sanay Hanım’dan akraba olduklarını da öğreniyoruz: “Üçüncü nesil kuzendik. Ayrıca İÜ Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken hocamdı. Hatta beni ikmale bırakmıştı. Bu benim müthiş gururuma dokundu. Çünkü hep çok başarılı bir öğrenciydim, ikmal nedir bilmezdim. Bunun üzerine ben de tıbbı bıraktım. Evlendikten sonra da ona hep ‘Ceza verdim sana’ derdim.” 

“Memleketine çok bağlıydı”

Sokullu çifti, Western Reserve Üniversitesi’nden gelen davet üzerine ’ta ABD’ye gitmiş. Çok cazip imkânlar sunulmasına, altmış civarındaki bilimsel makalesini, kitabını orada yazmasına ve üniversitenin tıp fakültesinde kurduğu ultrases araştırma laboratuvarındaki çalışmalar mükemmel gitmesine rağmen Sokullu, ’de kesin dönüş yapmış. Eğitimini tamamlamak için ABD’de kalan Sanay Sokullu, eşinin bu kararını ülkesine duyduğu sevgiyle açıklıyor: 
“Adnan memleketine çok bağlı bir insandı. Âdeta nostalji içine düştü. ABD’de kalmak ona çok ağır geldi. Orada kalmayı daha çok, ben istiyordum. Çünkü oradaki tüm vaktimi üniversiteye gitmekle geçirmiştim. Son olarak antropoloji eğitimi aldım, doktoraya başladım ve onu bitirmek istiyordum. Fakat Adnan o kadar rahatsız olmaya başladı ki… Opera ve konserler için mevsimlik biletlerimiz vardı. Adnan bu tür etkinliklere çok meraklıydı ama onlara bile gidemez oldu. Bir gün dedim ki; ‘Adnancığım, bu kadar sıkılıyorsan dönelim, bizi buraya bağlayacak bir şey yok.’ Sanki hemen ertesi gün için ‘gidelim’ demişim gibi beni orada bıraktı ve kendisi döndü. Türkiye’ye ayak basar basmaz TÜBİTAK’a girdi. Ben doktoramı tamamlayıncaya kadar ABD’de kaldım. Türkiye’de çok mutlu oldu. Anladım ki hele bu kuşak ülkesine inanılmaz bir bağlılık duyuyor. Bazen işgal günlerini anlatır, ‘İstanbul’da İngiliz askerlerinin yürüyüşünü gördüğüm zaman bir kaldırıma oturup ağladım’ derdi. Düşünün ufacık bir çocuktu o zamanlar. Hem ülkesine hem İstanbul’a hem İstanbul Üniversitesi’ne hem de geçmişine çok bağlı bir insandı. Darüşşafaka’ya da öyle… O kadar bağlıydı ki Darüşşafaka’ya, bana hep oradaki yıllarına dair hikâyeler anlatırdı. Özellikle şimdi ismini hatırlamadığım Darüşşafaka’nın bir müdüründen sevgiyle söz ederdi. Onun, beğendiği talebeleri evine davet ettiğini ve yaşamın sosyal tarafını da öğretmeye çalıştığını söylerdi.” 

 Darüşşafaka'ya başladığı yıllardan

“Benim ailem Darüşşafaka”

Adnan Sokullu’nun on iki yaşındayken kendi başına gidip Darüşşafaka’ya kayıt olduğunu ve her zaman bunu övünerek anlattığını belirten Sanay Hanım’dan Adnan Bey’in hikâyesini en baştan dinliyoruz: 
“Adnan, babasını üç yaşındayken, annesini de dokuz yaşındayken kaybediyor. Ablasının yanına sığınıyor. Tabii harp seneleri… Ablasının eşi de vefat ediyor, ağabeyine sığınıyor. Ancak ağabeyini de harpte kaybediyor. Osmanlı İmparatorluğu parçalandığı gibi aileler de parçalanıyor. Bir şekilde Darüşşafaka’nın babasını yitirmiş çocukları aldığını öğreniyor ve kendi kendine gidip yazılıyor. Geniş bir ailemiz olmasına rağmen Darüşşafaka’dan hep ‘ailem’ diye söz ederdi. Darüşşafaka’nın yanında amcalar, yengeler, kuzenler ikinci planda kalıyordu. Darüşşafaka ile bağlarını hiçbir zaman koparmadı. Türkiye’ye döndüğünde yönetimine de girdi. Bir laf vardır: Darüşşafaka, ya çok hırslı insan yetiştirir ya da çelebi ruhlu. Hakikaten öyle Adnan, çelebiydi, her şeye razıydı. Hiç aldırmazdı, kırılmazdı, gayet neşeliydi, daima gülerdi.”

Fizik tutkusu Darüşşafaka’da başladı

Darüşşafaka’nın Prof. Dr. Sokullu’nun hayatındaki rolünü öğrenmek için yaptığımız araştırmada ise oldukça ilginç bilgilere ulaştık. İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Metin Bolcal’ın, bilim adamının hayatına dair kaleme aldığı makaleye göre, Prof. Dr. Sokullu’ya fizik tutkusunu aşılayan, daha sonra Teknik Üniversite’nin rektörlüğünü de yapacak olan, Darüşşafaka’nın çiçeği burnunda fizik öğretmeni Prof. Dr. İlhami Civaoğlu’ndan başkası değil. Makalede, Prof. Dr. Sokullu ile yapılmış bir söyleşiden şu alıntıya yer veriliyor: “İmparatorluk çökerken toplumu da beraberinde sürüklüyordu, konaklar, köşkler vardı ama hepsi harabe hâline gelmişti. İşte bu nedenle ben de bir yetim mektebine, Darüşşafaka’ya sığınmıştım. Lise bire geçtiğimiz yıl, yeni bir fizik öğretmeni gelmişti. Fransa’da okumuş, pırıl pırıl, ateş gibi bir genç. Fizik şevkini ilk kez onda tattım, okuduğumu onunla anlamaya çalıştım. Benim için en önemli etkisi, o zaman okutulan fizik kitabını anlamakta zorluk çekmem üzerine, o kitabın Fransızcasını okumamı önermesi olmuştu ve gerçekten bu anlamamı kolaylaştırmıştı.”

Darüşşafaka yılları

“Adnan ne yaptın? Askerî haberleşmeyi kestin!”

Bolcal’ın makalesinde ayrıca, çalışkanlığı nedeniyle Darüşşafaka’nın fizik laburatuvarının anahtarı kendisine teslim edilen Sokullu’nun ağzından, o laboratuvarda yaptığı bir telsizle askeri haberleşmeyi nasıl kestiği de bütün ayrıntısıyla anlatılıyor:
“Laboratuvar gerçekten mükemmeldi. Koca bir Reuhmcorf bobini vardı ve bu cihaz açık çekirdekli bir yüksek gerilim transformatörüydü. Bir batarya bağlanınca üzerindeki tertibatla trafoya kesintili çok yüksek gerilim verir ve santimlik şimşekler çıkartırdı. Bir gün aklıma bu cihaz yardımıyla bir telsiz vericisi yapmak geldi. O zaman Okmeydanı tepesinde bir askeri telsiz istasyonu vardı. Burası da indüksiyon makinesiyle çalışıyordu. Verici nokta-çizgi Mors alfabesi verirken öyle dehşetli kıvılcım sesleri çıkarıyordu ki, sesi Hasköy’den duyuluyordu. Ben de öyle bir cihaz yapayım, dedim. Gittim, Okmeydanı’ndaki astsubaylarla anlaştım. Sabahleyin ’da birkaç dakikalık Mors işareti verecektim. Astsubaylar da işaretimi almışlarsa, hava raporundan sonra tam ’te ‘KAH’ diye işaret vereceklerdi. KAH işareti o zamanlar telsizcilerin gülme veya alay işaretiydi. Tayin ettiğimiz günde erkenden laboratuvara indim. Tam ’da cihazımı çalıştırdım. Kocaman kıvılcımlar çıkıyor ve sabahın loşluğunda antenin de hafif hafif ışığı görülüyordu. Bir müddet sonra durup dinlemeye geçtim. Bir de baktım bana KAH işareti veriyorlar. Onların işareti de DAS. İşaretten sonra Mors’la uzunca bir şeyler söylediler fakat tam anlayamadım. Heyecanımdan ve sevincimden ne yapacağımı şaşırmış bir halde manipleye sarılarak, “Ne söylediğinizi tekrarlayın” dedim. Cevap verdiler ama çok hızlı ve sert yazıyorlardı. Algılayabildiğim kelimeler küfür anlamını taşıyordu: Çekil aradan ” 

'da United Watisu Tekniker Yetiştirme Programı için çalıştığı yıllardan..

Bu sırada laboratuvarın kapısı güm güm çalmaya başlar. Adnan Sokullu koşar ve kapıyı açar. Kapıda okul müdürü, üstüne robdöşambrını almış, büyük bir telaşla içeri girer ve “Adnan ne yapıyorsun sen? Askerî haberleşmeyi kesmişsin, hemen sök cihazı, inzibatlar gelecek şimdi” der. Bir iki saat sonra gerçekten inzibatlar gelir ve meselenin esası anlaşılır.

Yıl … Telsiz yapmak yasak… Böyle bir girişimin casusluk sayılabileceği bir dönem… Böyle bir ortamda yaşanan olayın sonunu ise Sanay Hanım’dan dinliyoruz: “Adnan titreyerek askerlerin huzuruna çıkmış. Darüşşafaka’nın müdürü Adnan’ı savunmuş ve ‘Bu çocuk merakından yapıyor, ondan casus falan olmaz’ demiş askerlere… Adnan’ın özür dilemesiyle de mesele kapatılmış.”

'ler Eczacıbaşı Fabrikası'nın açılışından

“Harika bir hocaydı”

Adnan Sokullu’nun en çok hocalığı sevdiğini belirtiyor Sanay Hanım ve ekliyor: “Harika bir hocaydı. Ben talebesiyken, fizik konferans salonunda deneyler yapardı. Bu da talebelere çok cazip gelirdi. Dersine bin-bin beş yüz öğrenci katılırdı. Talebeler, sabahtan gelip yer tutarlardı. Hatta bir keresinde askerî tıbbiyeliler ile siviller arasında yer tutma nedeniyle kavga bile çıkmıştı. Çünkü askerî talebeler, sıralara palaskalarını, kaputlarını koyar, ön taraflardan yer tutarlardı. Hukuktan, iktisattan talebeler dersini izlerdi. Çok güzel deneyler yapardı ve çok mutlu olurdu. Amerika’da da çok sevilirdi. Bir keresinde doktorlar haftası nedeniyle bir etkinlik düzenlenmişti. Adnan’ın talebeleri de artık doktor olmuş, pratisyenliğe başlamış. Bizi de davet ettiler, gittik. Tüm doktorlar orada Öyle bir kuyruk ki… ‘Hocam siz beni tanımazsınız ama sizin öğrencinizdim” diyor herkes… Belki yüz kişi vardı sırada. Adnan çok şaşırmış bir haldeydi. Ben de sıraya girdim: ‘Hocam, siz beni tanımazsınız ama ben de sizin talebenizdim’ dedim. Talebelerini çok severdi, talebeleri de onu…”

'da İstanbul'da yapılan Güneş Enerjisi Kongresi'nde

Darüşşafaka’nın müdürünün armağanı, Adnan Kahveci’ye…

“Türkiye’den ABD’ye eğitim için gelen gençler, mutlaka Adnan’ın yanına gelirdi. Çünkü üniversite çevresinde çok tanınan bir isimdi” diyen Sanay Hanım’dan ’te kaybettiğimiz eski bakanlardan Adnan Kahveci’nin de bu gençlerden biri olduğunu öğreniyoruz: “Adnan, Kahveci’yi çok sevdi. Onun için ‘Ayağı yerde, tam Anadolu çocuğu’ derdi. Hatta Darüşşafaka’dayken müdürünün kendisine armağan ettiği bir kitap vardı. ‘Aklı gibi ruhu da güzel oğlum Adnan’a’ diye imzalanmış bir kitap… Kahveci’yi o kadar çok sevdi ki, bir gün ‘Benim için çok kıymetli bu kitabı, sana armağan etmek istiyorum” dedi ve kitabı Kahveci’ye verdi.”

Adnan Kahveci’nin ABD’den dönmesinde de Adnan Sokullu’nun etkin rol aldığını söylüyor Sanay Hanım: “Kahveci’ye, ‘Memleketin sana ihtiyacı var, gel. Türkiye’de senin için çok güzel işler var’ derdi. Kahveci döndüğünde de onu ilk önce TÜBİTAK’a aldı. Oradaki faaliyetlerinde gördü ki Kahveci’nin siyasi yönü ağır basıyor, ‘Oğlum sen burada ziyan olursun. Güzel fikirlerin var. Çıkacak kanunlarda sözün geçer’ diye siyasete yönlendirdi.” 

'de gözde kullanilan ilk ultrases denemesi (Lake Side Hospital-ABD)

Ultrasesi göze ilk o uyguladı

Prof. Dr. Sokullu, bilim dünyasında “ultrasesi göze uygulayan kişi” olarak tanınıyor. Ultrases araştırmalarına girmek isteyen Western Reserve Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin ultrases bilen tecrübeli bir fizikçi arayışı, onları Prof. Dr. Sokullu’ya götürmüş. Hikâyenin devamını ise Sokullu şöyle anlatıyor:
“Günün birinde ABD’den bir mektup aldım, ‘Bize gelebilir misin’ diye. Ben klasik ultrases yapıyorum, yani tecrübem filan var ama hiçbir uygulamam yok. Bir gün, gözü şişmiş bir hasta var hastanede, nedenini bulamıyorlar, ‘Acaba senin yaptığın cihazla gözün içini ve arkasını görebilir miyiz? Şunu bu hastaya uygular mısın?’ dediler. Telaşlarını fark ettiğim için kabul ettim. Aletleri tekerlekli bir masa üzerine monte ettikten sonra hastaya gittik. Hastanın gözü şiş ve kapalı. Göz kapağı üzerinden gözüne ultrases tatbik ettim ve transduseri değişik yönlere çevirirken, bir de baktım bir büyük bir eko geliyor gözden. Sağdan gönderiyorum dalgayı, sonra soldan gönderiyorum, fakat eko hep muayyen bir yerden geliyor. Yeri gayet belirgin, gözün sol tarafına doğru içerde, göz arkasında bir yer. Tereddütle göz arkasında yabancı bir madde var diyorum. Metalik bir şey… Metal olması, tabii tahminden ibaret… Çünkü hedefin bu kadar büyük eko verebilmesi için metal bir parça olması gerek. Tahminime güvendiler ve hanımı ameliyata aldılar. Gözün arkasında bir ince telden klips buldular. Hanım bir yıl önce bir göz ameliyatı daha geçirmiş ve klips de o zaman unutulmuş, o çıkınca kadın düzeldi ve benim de itibarım muazzam yükseldi. O zaman için böyle bir teşhise varmak, ilk defa oluyordu ve müthiş bir şeydi. Bu vakadan sonra Amerikan devleti yardım elini uzattı ve Sağlık Bakanlığı'ndan araştırma fonu almaya başladım ve bu yardım on yedi sene sürdü." 

 yılında evinde ziyaretini giden Darüşşafakalı öğrencilerle

Sokullu’nun hocalıktaki ünü Türkiye ile sınırlı değil. Sanay Hanım’ın ABD’de yaşadığı ve yıllar sonra bizimle paylaştığı anısı Prof. Dr. Sokullu’nun bu konudaki ününe dair güzel bir anekdot: “Adnan, seksen iki yaşındayken bir kalp rahatsızlığı yaşadı. Amerika’ya götürdük, orada kalbine ilk defa şok yapan aleti taktılar. O sırada Adnan’ın gözleri de az görmeye başlamıştı. Bunun için bir göz doktoruna randevu aldım. Hastaneye gittik, bir doktor koşarak geldi, ‘Bayan Sokullu, Adnan hocanın bana gelmesi ne büyük şeref. Müsaade ederseniz asistanlarımla tanıştırmak istiyorum’ dedi.”

Prof. Dr. Sokullu’nun en büyük arzusunun yaşlılık dönemlerini Darüşşafaka’da geçirmek olduğunu ifade eden Sanay Hanım, “Adnan her zaman, ‘Orada hayata başladım, orada bitsin’ derdi. Fakat çok ani hastalandı” diyor. Prof. Dr. Sokullu’nun vefatından önce bilimsel çalışmalarını Erdal İnönü’ye, kitaplarını ise öğrencilerine ve asistanlarına verdiğini aktarıyor Sanay Hanım. Prof. Sokullu’nun sözcüklerinin kökenlerine meraklı olduğunu da anlatıyor: “Hangi dile kimin ne kattığını araştırırdı. Çünkü Fransızca, İngilizce, Almanca ve Arapça biliyordu.”

Adnan Sokullu’nun Amerika’dan döndüğü için hiç pişmanlık duyup duymadığını sorduğumuz Sanay Hanım, “Hiç duymadı” diyor ve ekliyor: “Bana ne yazıyordu biliyor musunuz? Sanay, sokaktan geçen yoğurtçunun, ‘yoğurt’ diye bağırması bana George Szell yönetimindeki Cleveland Orkestrası’ndan çok daha güzel geliyor. Pazara balıkçıların, salatalık satanların seslerini duymaya gidiyorum.”

 yılında Darüşşafaka'da Darüşşafakalılarla bir arada

Prof. Dr. Adnan Sokullu kimdir?

1 Haziran ’da İstanbul’da doğan Adnan Sokullu, tahsiline Üsküdar’daki Özel İttihat ve Terakki Sultanisi’nde başladı, ardından Resmî Üsküdar Sultanisi’ne geçti. Üç yaşında babasını, dokuz yaşındayken annesini kaybeden Sokullu, kendi başına gidip Darüşşafaka’ya kayıt oldu. Darüşşafaka’dan mezun olduğu yıl, yani ’da Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla yükseköğrenim için Almanya’ya gönderildi. ’te Aachen Teknik Üniversitesi’nden teknik fizik mühendisi diplomasıyla dönen Sokullu, aynı yıl İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fen Fakültesi Fizik Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. ’da İÜ Fen Fakültesi Tecrübi Fizik Enstitüsü’ne geçti, ’da aynı enstitüde doçent oldu. ’da doktorasını verdi, ’te profesörlüğe yükseltildi. Sokullu, yıllarında Fen Fakültesi'ne bağlı bir araştırma merkezi kurup yanına genç öğrencileri de alarak, Ankara Polis Radyosu'nun verici ve stüdyosunu, İstanbul Fen Fakültesi radyo istasyonunu kurdu. Ankara-İskenderun telsiz-telefon bağlantısı, gizli vericilerin yerlerini bulmak için geliştirilmiş özel alıcılar ve hastane cihazları, Sokullu’nun başında bulunduğu bu ekibin ürünüydü. yılları arasında İÜ Fen Fakültesi Dekanlığı, yıllarında İÜ Tatbiki Fizik Araştırma Müdürlüğü, arasında ise İÜ Denel Fizik Kürsü Başkanlığı görevlerini üstlendi. ’te emekliye ayrıldı. Western Reserve Üniversitesi'nin ısrarıyla 'te tekrar ABD’ye giden Sokullu, 'de kesin dönüş yaparak TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini üstlendi. 'de ENKA şirketinden bir araştırma merkezi kurmak üzere teklif aldı ve bu şirkette bir ekip kurarak başarılı çalışmalara imza attı. Türkiye’de fiziği endüstriye uygulayan en iyi fizikçi olarak tanınan Sokullu, yılında vefat etti. 

Röportaj: Demet Eyi -Darüşşafaka dergisi (Kasım )
Hikayeyi Okuyun Diğer Hikayeler

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir