Dizi & Film
İzlerken Hem Kahkahalara Boğan Hem de Ağlatan En İyi Romantik Komedi Filmleri
Romantik komedi severler buraya!
Kâh ağlatıp kâh güldüren kaliteli romantik komedi filmlerini sizler için derledik. Eğer siz de ne izleyeceğinize karar veremiyorsanız, bu filmlere bir göz atmanızı şiddetle tavsiye ederiz!
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Mum ışığı eşliğinde partnerinizle yaşayacağınız bir akşamı filmlerle renklendirebilirsiniz. Aşkı en iyi şekilde yansıtan romantik film önerilerini keşfedin.
Partnerinizle evde romantik bir gece planlıyorsanız, kendinize hikayesiyle iç ısıtan bir film seçmenizi öneririz Mum ışığı, güzel yemek ve müzik eşliğinde geçen gecenizi güzel bir filmle taçlandırabilirsiniz. İzlerken sizi gülümsetecek, kalbinize dokunacak en güzel romantik filmleri bir araya getirdik.
Romantik komedi türünde karşımıza çıkan Marry Me filminde Jennifer Lopezi aldatıldığını öğrenmesiyle tanımadığı biriyle evlenmeye karar veren bir süperstar olarak izliyoruz. yılında vizyona giren film Lopeze, Owen Wilson ve John Bradley eşlik ediyor.
Ticket to Paradise filmi ile George Clooney ve Julia Robertsun mükemmel sahne uyumuna tanık oluyoruz. yılında vizyona giren filmde, üniversiteden mezun olduktan sonra Baliye giden ve burada evlenme kararı alan kızlarına engel olmak için birlikte hareket etmek zorunda kalan eski bir karı kocanın hikayesini izliyoruz.
yapımı müzikalin uyarlaması olan Batı Yakasının Hikayesi, iki genç arasındaki yasak aşkı ve farklı etnik kökenlere sahip olan Jets ve Sharks adlı iki sokak çetesi arasındaki rekabeti konu ediniyor.
Müzikleri Leonard Bernstein, şarkı sözleri ise geçtğimiz günlerde kaybettiğimiz Stephen Sondheima ait olan filmin yönetmen koltuğunda Steven Spielberg oturuyor.
Dul Maxim de Winter (Armie Hammer) ile Monte Carlo’da geçirdikleri romantik günlerden sonra evlenmeye karar veren genç bir kadın (Lily James), eşinin İngiltere kıyısında olan malikânesi Manderley’e yerleşir. Naif ve saf yeni evli kadın eve yerleşmeye çalışırken kendini bir anda Maxim’in eski eşi olan Rebecca’nın gölgesinde bulur. Zarif ve kibar Rebecca’nın bu akılda kalıcı mirası ise her fırsatta Manderley’in tekin olmayan hizmetlisi Mrs. Danvers (Kristin Scott Thomas) tarafından gün yüzüne çıkmaktadır.
Bir film yapımcısı olan Malcolm, kız arkadaşı Marie ile birlikte çok önemli bir filminin galasından eve dönmüştür. İkili evde filmin eleştirmenlerden alacağı tepkileri beklerken geçmiş hakkında konuşmaya başlarlar. Çok geçmeden Malcolm ve Marie arasındaki ilişki, geçmişlerinin hesaplaşmaları ile sınanmaya başlar.
Will Traynor (Sam Claflin) zengin, başarılı, yakışıklı, yaşamayı seven ve istediği her şeye sahip olan genç bir adamdır. Ancak talihsiz bir motosiklet kazası sonrası felç kalınca yaşama hevesini kaybetmiş, ölmeyi düşünmeye başlamıştır. Louisa Clark (Emilia Clarke) ise bir kafede garsonluk yapan, hayatta fazla bir başarısı ve beklentisi olmayan, her daim ablasının gölgesinde kalmış bir kadındır. Lou kafedeki işini kaybedince yeni bir iş aramaya başlar ve Willin bakıcısı olarak çalışmaya işe alınır. Son derece kültürlü ve donanımlı biri olan Will, Louisayı önce küçümsese de genç kadının varlığı
Nelson Moss (Keanu Reeves) ve Sara Deever (Charlize Theron) bir sürücü sınavı esnasında karşılaşmışlardır. Sara, erkeklerin iyi yönlerini ortaya çıkaran çekici ve hayatı özgürce yaşamaya çalışan bir karakterdir. Nelson, sadece kar-zarar hesaplarıyla ilgilenen, işten başka birşey düşünmeyen bir reklamcıdır. Sara onunla 1 ay geçirmesini, ardında onu çok daha mutlu bir insan yapacağını söyler. Nelson ilk başta bunu kabul etmez, ancak aynı günde işini ve kız arkadaşını kaybettikten sonra Saranın yanına gelir. Birbirlerinden etkilenirler, fakat tam olarak bağlanmaya hazır olmadıklarından, pek de alışagelmiş ilişkilere benzemeyen bir birlikteliğe başlarlar. Sonunda kendi yollarına gidecekleri bir aylık bir deneme. Beklenti yok. Baskı yok. Bağ yok. İkisinin de hesaba katmadıkları nokta ise, aşık olmaktır.
16 yaşındaki Hazel üç yıldır tiroid kanseriyle boğuşmaktadır ve kanser akciğerlerine de sıçradığı için yanında bir oksijen tüpüyle gezmektedir. Kanserli hastalar için oluşturulan destek grubunun bir terapi seansı esnasında Augustus isimli bir gençle tanışır. Augustus da beyin tümörüyle savaşmış ve bu yolda bir bacağını kaybetmiştir. İkili birlikte zaman geçirdikçe birbirlerine aşık olurlar. Akciğer tedavisi için hastaneye yatırılan Hazelın yanından bir an dahi ayrılmayan Augustus, sevgilisinin çok istediği bir hayali gerçekleştirmek için onunla birlikte yola çıkar. Planlarına göre Amsterdama gidecek ve Hazelın en sevdiği yazar olan Peter Van Houteni bulmaya çalışacaklardır..
Karısı kendisini başka bir adam için terk ettikten sonra akıl hastanesinde kalan Pat, karısını geri kazanmaya ve hayatını yeniden düzene sokmaya kararlıdır. Moralinin bozulmasına asla izin vermemeye çalışan Pat anne babasının yanına taşınır ve kendisini karısının istediği türden bir adam olmaya çalışmaya adar. Ancak bu zor bir mücadeledir. Ta ki hayatı istediği gibi gitmeyen güzel bir genç kadın olan Tiffany ile tanışana kadar. Çift birlikte hayatlarını yönlendirmeye ve kendi kişiliklerine sadık kalmaya çalışacak, bu süre içerisinde benzersiz bir dostluğa, hatta aşka bir adım uzaklıkta olacaklardır.
Sevgisiyle evinde film izleyerek romantik bir akşam geçirmek isteyenler için 90’ların romantik komedilerinden daha iyi bir seçenek olabilir mi? Kendi janrasının öne çıkan filmlerinden, Türkiye’ye çevrilen adıyla Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi, Bianca ve Kat isimli, birbirine tamamen zıt iki kız kardeşin hikayesine odaklanıyor. Okulun en popüler kızlarından biri olan güzeller güzeli Bianca’nın aksine, ablası Kat asabi, alaycı ve sert mizaçlıdır. Popülaritesine rağmen hiç erkek arkadaşı olmamış Bianca’nın bu konudaki tek büyük engeli babasının koyduğu kuraldır: Ablası Kat’in sevgilisi olmadan, Bianca’nın da olamaz. Bu engeli ortadan kaldırmak için Bianca, Kat’in biriyle çıkabileceği türlü oyunlara girişir.
Başrol oyuncuları arasında Joker karakteriyle bütünleşmiş, efsanevi oyunca Heath Ledger’ın da yer aldığı film, aynı zamanda Ledger’ın yıldızının parladığı ilk film olarak karşımıza çıkıyor.
{}
Fransız Yeni Dalgası’nın usta yönetmeni Jean-Luc Godard’ın senaryosunu kaleme aldığı ve yönetmenliğini üstlendiği film, dünyadaki ilk örneğini oluşturduğu bir serbestlikle ve olabildiğince sempatik bir şekilde serseri aşıkların hikayesini işliyor. Marsilya’da bir otomobil çalarak bir polisi öldüren Michel Poiccard, ülkeden kaçabileceği parayı toparlamak için Paris’e kaçar. Paris’te New York Herald Tribune gazetesinde stajyerlik yapan Amerikalı genç Patricia’yı bulur. Patricia ile daha önce birliktelikleri olmuş Michel, kaçarken yanında Patricia’yı da götürmek ister. Michel’in cazibesine kapılarak onunla yola çıkan Patricia, çıktığı yolda arzular ve doğrular arasındaki mücadelede sıkışıp kalır.
Cannes Film Festivali’nde yönetmen Pawel Pawlikowski’ye En İyi Yönetmen ödülü kazandıran film, 50’li yıllarda Polonya’dan Berlin’e, Yugoslavya’dan Paris’in gece kulüplerine uzanıyor. Fonda soğuk savaş atmosferini hissettiğimiz film, imkansız bir aşkın hikayesini işliyor. Birbirlerine tamamen zıt karakterlerdeki Zula ve Wiktor’un yolları umulmayacak bir biçimde kesişir. İki aşık; politik meseleler, kişilik özellikleri ve kaderin cilveleriyle oradan oraya savrulur durur. Çifti birbirlerinden uzaklaştıran kader ve tutkulu aşkları, aynı zamanda ikiliyi sürekli birbirlerine döndürür.
Yönetmenliğini Bradley Cooper’ın yaptığı A Star Is Born filminde, geçmişin ünlü şarkıcısı Jackson Maine, artık kariyerinde düşüşe geçtiği bir dönemi yaşarken Ally adında yetenekli ancak tanınmamış bir genç müzisyenle tanışır. Tutkulu bir aşk yaşamaya başlarlar. Jackson, Ally’yi şöhrete kavuşturmaya, ünlü bir müzisyen olmasına yardımcı olmuştur. Jack, Ally’nin kariyenin kendisini gölgede bıraktığını fark eder. İkilinin kariyerlerindeki ayrım büyüdükçe, ilişkileri hasar almaya başlar.
{}
Nick Cassavetes’in yönettiği sinema tarihinin en romantik filmleri arasında yer alan The Notebook filmi, muhteşem doğa görüntüleri ve insanı derinliklere sürükleyen müzikleriyle farklı bir dünyaya götürüyor. Rachel McAdams ve Ryan Gosling’in başrollerini paylaştığı filmde tutkulu bir aşka şahit olacaksınız.
Casablanca, yönetmenliğini Michael Curtizin üstlendiği Hollywood klasikleri arasında özel bir yere sahip. O zamanların en iyi iki Hollwood oyuncusu Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’nın başrollerini paylaşıyor. Gerçekçi ve büyüleyici bir romantik film.
Julia Roberts ve Hung Grant’in başrollerini paylaştığı Notthing Hill filmi Londra’da Notthing Hill semtinde geçmektedir. Eşinden yeni boşanan William Thacker’ın (Hung Grant) Anna Scott’un (Julia Roberts) dükkanına girmesiyle hikaye başlar.
{}
Cameron Diaz, Kate Winslet, Jude Law ve Jack Black’in başrollerini paylaştığı The Holiday filminde, ilişkileri yeni bitmiş ve noel tatillerini başka ülkelerde tek başlarına geçirmek isteyen iki kadın ev değişim sitesinden evlerini değiştirir. Amaçları hayatlarında tamamen bir farklılık yaratmaktır… Ve bu degişimle başlarına beklenmedik olaylar gelir.
Damien Chazelle tarafından yazılan ve yönetilen Amerikan romantik müzikal komedi/dram filmi. Filmin başrollerini Emma Stone ve Ryan Gosling’in paylaştığı Aşıklar Şehri filminde hevesli Mia ile caz piyanisti Sebastian’ın ilişkisi konu ediliyor.
Sevgililer gününde, duygusal filmler yerine romantik komedi arayışındaysanız “How To Lose A Guy In 10 Days” filmini izlerken çok eğleneceksiniz. Kate Hudson ve Matthew McConaughey ile başrollerini paylaştıkları filmde kadınların erkeklerle ilişkilerinde yaptığı ve onların kaçmasına sebep olan hatalar konu alınmıştır.
{}
Tüm gününüzü arka arkaya film izleyerek geçirmek isterseniz Before Sunrise filmini severek izleyeceksiniz. Celine ve Jesse, Viyana treninde şans eseri yolları kesişir. Jesse, Celine’e ertesi gün uçağa bineceğini ancak parası olmadığı için sabaha kadar Viyana caddelerinde dolaşacağını söyler ve Celine’ın ona eşlik etmesini ister. 14 saat boyunca hayatlarını derinden etkileyecek bir beraberliğe adım atarlar.
Marc Webb’in yönetmenliğini yaptığı Days of Summer’da, Summer isimli kıza umutsuzca aşık olan Tom’un hikayesi anlatılıyor. Gerçek aşkın varlığına inanmayan bir kadınla, ona aşık olan genç adamın sıradışı, romantik bir film.
Valentine’ Day yılında vizyona giren, Garry Marshall’ın yönettiği Amerikan romantik komedi türü filmidir. Los Angeles’ta, Sevgililer Günü’nde on farklı hikaye anlatılıyor. Kahramanlarımız sevgililer gününün romantizmi içinde, kendi hayatlarında, o güne kadar fark etmedikleri önceliklere yer vermeleri gerektiğini görüyorlar.
Michael Shannon, Joel Edgerton, Marton Csokas ve Rurht Negga gibi isimlerin oyuncu kadrosunda yer aldığı filmin yönetmenliğini Jeff Nichols üstleniyor. Loving, ırklararası evlilik yapmış bir çifti konu ediniyor. Çift yılında evlendikleri için Virginia hapishanesinde mahkum edilir. Kanuna karşı gelerek evlenen Richard Loving ile Mildred Loving çiftinin tüm dünya ırkçılığa karşı önemli bir duruş sergilemelerini, kendilerini ırkçılığın sembolü olarak ilan etmelerini ve aşklarını ölümsüzleşmelerini konu ediyor.
{}
Alex Lehmann’ın yönetmenliğini yaptığı yılında gösterime giren Blue Jay, siyah beyaz çekilen bir film. Jim ve Amanda lise döneminde birbirlerine aşık iki gençtir ve ayrılmalarının ardından yirmi yıl sonra yaşadıkları kasabanın küçük marketinde karşı karşıya gelirler. Film, birbirlerine deli gibi aşık olan iki insanın yıllar sonra karşı karşıya geldiğinde neler hissettiğini ve nasıl davrandığını anlatıyor.
Richard Curtis’in senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı yapımlı filmde, Noel’e kadar devam eden 10 farklı aşk hikayesi anlatılıyor. Bazı hikayeler mutlu sonla biterken, bazıları mutsuz sonla bitmesiyle acı tatlı bir film.
Sam ve Molly birbirlerini çok seven, Newyork’ta yaşayan bir çift. Yolda saldırıya uğrarlar ve Sam öldürülür. Ancak Sam bir hayalet olarak yaşamayı sürdürür ve sevgilisini tehlikelerden uzak tutmaya çalışır. İnsanlarla falcı aracılığıyla iletişim kurmayı başaran Sam, Molly’e daha çok aşık olmaktan kendisini alamaz.
OGGUSTO
editörün tüm yazıları
Hayatın gerçekliklerini üzerinde taşıyan filmlerin hepsinin kendine özgü hayran kitlesi bulunuyor. Ancak söz konusu romantik komedi filmleri olunca herkes bu yapımlarda kendisinden bir parça buluyor. Çoğu zaman bu filmler izleyicileri gerçek hayattan kopararak birkaç saat için bile olsa son derece keyifli zaman geçirmelerine yardımcı oluyor. Böylelikle romantik komedi filmleri hayatın tüm koşuşturmacasından uzaklaşmak için son derece keyifli bir seçenek haline geliyor.
Kimi yılların eskitemediği kimi ise güncel hayattan olan romantik komedi türündeki filmlerde de öne çıkan belirgin yapımlar oluyor. Kiminin eğlenceli yanı baskın olsa da kimi yapımlar eşsiz romantizmiyle yıllarca akıllarda yer ediyor. Biz de akşamları ne izleyeceğine karar veremeyen ve romantik komediyi seven okuyucularımız için en iyi romantik komedi filmlerini derledik.