biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık ayeti / İsrâ Suresi Ayet - Türkçe Kuran Meali

Biz Her Insanın Kaderini Kendi Çabasına Bağlı Kıldık Ayeti

biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık ayeti

İsrâ Suresi Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tarih: 11 May&#;s Kuran Meali ve Tefsiri

İsrâ Suresi ayeti ne anlatıyor? İsrâ Suresi ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri

İsrâ Suresi Ayetinin Arapçası:

وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا

İsrâ Suresi Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız.

İsrâ Suresi Ayetinin Tefsiri:

âyette geçen اَلطَّائِرُ (tâir) kelimesinden maksat iyi veya kötü, hayır veya şer insanın yaptığı bütün ameller ve bunlara terettüp eden sevap veya vebâl, bahtiyarlık veya bedbahtlıktır. Boyuna takılan gerdanlık boyundan ayrılmadığı gibi, ne insanın ameli, ne de bunların neticeleri hiçbir zaman kendinden ayrılmaz. Bu ameller Allah’ın manevî âleme koyduğu kanunlara uygun olarak bir kısım şekillere bürünür. İnsanın mânevî yönü  bunlarla kıymet kazanır; yükselir veya alçalır, aydınlanır veya kararır. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) işlenen her bir günahın kalpte siyah bir leke oluşturacağını (Tirmizî, Tefsir 83/; İbn Mâce, Zühd 29), abdest uzuvlarının da âhirette parlayacağını (Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 35) haber verir. İnsan, yaptığı iyilik ve kötülüklerin âhirette neye tekâbül ettiğini dünyada göremese bile, öldüğü zaman bunları net olarak görecektir. Çünkü, küçük büyük ne yaptıysa hepsinin yazıldığı amel defteri karşısına çıkacak, hepsinin orada kaydedilmiş olduğunu görecektir. Kendisine: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter!” denilecektir. Konuyla ilgili diğer âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Herkesin amel defteri önüne konulacak; sen günahkârların o defterde yazılı olanlardan dolayı ödleri patlayacak şekilde korktuklarını göreceksin. Hayretler içinde: «Yazıklar olsun bize! Bu nasıl defter ki, küçük büyük demeden, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan ne yapmış, ne söylemişsek hepsini saymış dökmüş!» diyecekler. Böylece yaptıkları her şeyi amel defterlerinde bulacaklar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49)

“O gün insanlar, yaptıkları işlerin kendilerine gösterilmesi için kabirlerinden çıkıp hesap yerine bölük bölük gelirler. Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür.” (Zilzâl 99/)

Hak dostu âlimlerden biri şu nasihatte bulunur: “İşte bu senin amel defterin… Dilin onun kalemi, tükürüğün onun mürekkebi, azaların onun sahifeleri… O amelleri kendi Hafaza meleklerine yazdıran da sensin. Ona hiç bir şey eklenme­diği gibi, ondan hiç bir şey de eksiltilmemiştir. Ondan, herhangi bir bölümü kabul etmeyip inkâr edecek olursan, bu sefer bizzat senin azaların; ellerin, ayakların, derilerin senin aley­hine o hususta şâhitlik yapacaktır.” (Kurtubî, el-Câmi‘, X, )

Bunun için insan dünyada her gün ne yaptıklarını iyi okumalı, hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmelidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.): “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” (Tirmizî, Kıyâmet 25) buyurur. Bilmek gerekir ki, ne doğru yolu seçip iyilik yapanlar Allah ve Peygamberine bir iyilik yapmış olurlar. Onlar bu iyiliği sadece kendi faydalarına yapmış olurlar. Ne de doğru yoldan sapıp kötülük yapanlar, Allah ve Rasûlü’ne bir kötülük yapmış olurlar. Onlar da bu kötülüğü sadece kendi zararlarına yapmış olurlar. Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenmez, onunla hesaba çekilmez. Toplu olarak işlenen suçlarda da, herkesin sorumluluk ve cezası o suçun işlenmesine olan katkısı nispetindedir. Buna göre hiç kimse, günahının bir başkası tarafından çekileceğini zannetmemelidir. Başkaları haram işliyor diye, kendisi de harama yeltenmemelidir. Çünkü nihâî olarak herkes kendi günahından sorumlu olacaktır. Ancak insan, kendi aklıyla tam olarak neyin helâl neyin haram, neyin günah neyin sevap olduğunu tespit edemeyeceğinden Allah Teâlâ bu hususları aydınlatmak üzere peygamberler göndermiş; peygamber göndermedikçe de hiç kimseye azap etmeyeceğini haber vermiştir.

Bir toplumun Allah’ın azabına uğramasına yol açan sebep ve sürece gelince:

İsrâ Suresi tefsiri için tıklayınız

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

İsrâ Suresi ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan




Hakkında

İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ (isrâ) kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah (s.a.s.)’in Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ (Sübhân) ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ  (Benî İsrâîl) gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre sûredir.


Nuzül

         Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, , 60, , 80, âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder (XV, 6).


Konusu

İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah (s.a.s.)’in İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir.


Fazileti

Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem  (s.a.s.)’in her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. (Tirmizî, Deavât 22)

 Abdullah b. Mesud (r.a.) İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi: “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” (Buhârî, Tefsir 17)



وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿١٣﴾

اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ ﴿١٤﴾

مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا ﴿١٥﴾

Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız.

Ona: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin yeter!” diyeceğiz.

Artık kim doğru yolu seçerse ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim doğru yoldan saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse bir başkasının günah yükünü çekmez ve onunla yargılanmaz. Ayrıca biz, peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.

TEFSİR:

âyette geçen اَلطَّائِرُ (tâir) kelimesinden maksat iyi veya kötü, hayır veya şer insanın yaptığı bütün ameller ve bunlara terettüp eden sevap veya vebâl, bahtiyarlık veya bedbahtlıktır. Boyuna takılan gerdanlık boyundan ayrılmadığı gibi, ne insanın ameli, ne de bunların neticeleri hiçbir zaman kendinden ayrılmaz. Bu ameller Allah’ın manevî âleme koyduğu kanunlara uygun olarak bir kısım şekillere bürünür. İnsanın mânevî yönü  bunlarla kıymet kazanır; yükselir veya alçalır, aydınlanır veya kararır. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) işlenen her bir günahın kalpte siyah bir leke oluşturacağını (Tirmizî, Tefsir 83/; İbn Mâce, Zühd 29), abdest uzuvlarının da âhirette parlayacağını (Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 35) haber verir. İnsan, yaptığı iyilik ve kötülüklerin âhirette neye tekâbül ettiğini dünyada göremese bile, öldüğü zaman bunları net olarak görecektir. Çünkü, küçük büyük ne yaptıysa hepsinin yazıldığı amel defteri karşısına çıkacak, hepsinin orada kaydedilmiş olduğunu görecektir. Kendisine: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter!” denilecektir. Konuyla ilgili diğer âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Herkesin amel defteri önüne konulacak; sen günahkârların o defterde yazılı olanlardan dolayı ödleri patlayacak şekilde korktuklarını göreceksin. Hayretler içinde: «Yazıklar olsun bize! Bu nasıl defter ki, küçük büyük demeden, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan ne yapmış, ne söylemişsek hepsini saymış dökmüş!» diyecekler. Böylece yaptıkları her şeyi amel defterlerinde bulacaklar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49)

“O gün insanlar, yaptıkları işlerin kendilerine gösterilmesi için kabirlerinden çıkıp hesap yerine bölük bölük gelirler. Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür.” (Zilzâl 99/)

Hak dostu âlimlerden biri şu nasihatte bulunur: “İşte bu senin amel defterin… Dilin onun kalemi, tükürüğün onun mürekkebi, azaların onun sahifeleri… O amelleri kendi Hafaza meleklerine yazdıran da sensin. Ona hiç bir şey eklenme­diği gibi, ondan hiç bir şey de eksiltilmemiştir. Ondan, herhangi bir bölümü kabul etmeyip inkâr edecek olursan, bu sefer bizzat senin azaların; ellerin, ayakların, derilerin senin aley­hine o hususta şâhitlik yapacaktır.” (Kurtubî, el-Câmi‘, X, )

Bunun için insan dünyada her gün ne yaptıklarını iyi okumalı, hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmelidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.): “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” (Tirmizî, Kıyâmet 25) buyurur. Bilmek gerekir ki, ne doğru yolu seçip iyilik yapanlar Allah ve Peygamberine bir iyilik yapmış olurlar. Onlar bu iyiliği sadece kendi faydalarına yapmış olurlar. Ne de doğru yoldan sapıp kötülük yapanlar, Allah ve Rasûlü’ne bir kötülük yapmış olurlar. Onlar da bu kötülüğü sadece kendi zararlarına yapmış olurlar. Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenmez, onunla hesaba çekilmez. Toplu olarak işlenen suçlarda da, herkesin sorumluluk ve cezası o suçun işlenmesine olan katkısı nispetindedir. Buna göre hiç kimse, günahının bir başkası tarafından çekileceğini zannetmemelidir. Başkaları haram işliyor diye, kendisi de harama yeltenmemelidir. Çünkü nihâî olarak herkes kendi günahından sorumlu olacaktır. Ancak insan, kendi aklıyla tam olarak neyin helâl neyin haram, neyin günah neyin sevap olduğunu tespit edemeyeceğinden Allah Teâlâ bu hususları aydınlatmak üzere peygamberler göndermiş; peygamber göndermedikçe de hiç kimseye azap etmeyeceğini haber vermiştir.

Bir toplumun Allah’ın azabına uğramasına yol açan sebep ve sürece gelince:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


#MealAyet
Arapçaوَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا
Türkçe Okunuşu *Vekulle insânin elzemnâhu tâ-irahu fî ‘unukih(i)(s) venu&#;ricu lehu yevme-lkiyâmeti kitâben yelkâhu menşûrâ(n)
1.Ömer Çelik Meali Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız.
2.Diyanet Vakfı MealiHer insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
3.Diyanet İşleri (Eski) MealiHer insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız.
4.Diyanet İşleri (Yeni) MealiHer insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.
5.Elmalılı Hamdi Yazır MealiHer insanın amel defterini boynuna doladık, kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız.
6.Elmalılı Meali (Orjinal) MealiHer insanın da kuşunu boynunda kendine takmışızdır ve onun için Kıyamet günü bir kitab çıkarırız ki neşrolunarak onu şöyle karşılar
7.Hasan Basri Çantay MealiHerkesin (dünyâdaki) amel (ve hareket) ini kendi boynuna doladık. Kıyamet günü onun için bir kitab çıkaracağız ki neşredilmiş olarak kendisine kavuş (ub şöyle çat) acak:
8.Hayrat Neşriyat MealiVe her insanın amelini, kendi boynuna bağladık. Kıyâmet günü onun için (oamellerinin yazıldığı) bir kitab çıkarırız ki, onu açılmış olarak önünde bulur.
9.Ali Fikri Yavuz MealiHerkesin amelini kendi boynuna taktık (ondan ayrılamaz). Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak.
Ömer Nasuhi Bilmen MealiVe her insanın amelini boynuna dolayıverdik ve Kıyamet günü onun için bir kitap çıkarırız ki, onu neşredilmiş olduğu halde karşılar.
Ümit Şimşek MealiBiz her insanın hesabını kendi boynuna dolamışızdır. Kıyamet gününde onun için açılıp önüne konacak bir defter çıkarırız.
Yusuf Ali (English) MealiEvery man´s fate We have fastened on his own neck: On the Day of Judgment We shall bring out for him a scroll, which he will see spread open.
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir.
İsrâ Sûresi ayetinin tefsiri için tıklayınız
* Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.

İsrâ Sûresi Ayetler:

  1     2     3     4     5     6     7     8     9     10    11    12    13    14    15    16    17    18    19    20    21    22    23    24    25    26    27    28    29    30    31    32    33    34    35    36    37    38    39    40    41    42    43    44    45    46    47    48    49    50    51    52    53    54    55    56    57    58    59    60    61    62    63    64    65    66    67    68    69    70    71    72    73    74    75    76    77    78    79    80    81    82    83    84    85    86    87    88    89    90    91    92    93    94    95    96    97    98    99 


seafoodplus.info
Nas Suresinin Fazileti

Nâs sûresi Mekke’de inmiştir. 6 âyettir. Kur’ân-ı Kerîm bu sûre ile sona ermektedir. İsmini, 4. âyet hâriç, âyetlerinin sonlarında tekrarlanan ve “ins


seafoodplus.info
Dilek ile İlgili Ayetler

Dilek kelimesi sözlükte, “olması istenen şey, istek, arzu, talep, ricâ, temenni” anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de istek, dilemek, temenni vs. hak


seafoodplus.info
Felak Suresi Okunuşu ve Anlamı

Felâk suresi, Medine döneminde nüzul olmuştur. Felâk suresi, 5 âyettir. Felâk, “sabah aydınlığı” demektir. FELAK SURESİ ARAPÇA Felak Suresi Arapça


seafoodplus.info
Felak Suresinin Fazileti

Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ (felak) kelimesinden


seafoodplus.info
Devlet Yönetimi ile İlgili Ayetler

Devlet kelimesi sözlükte, “belli bir toprakta veya toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun olu


Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

seafoodplus.info altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

Tahsin AKPINAR

KURAN’A EKLENEN SON AYET!

 “Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Ve “Her insanın amel defterini boynuna doladık.”

Yukarda girizgâh olarak kullandığımız her iki metninde aynı anlamı ihtiva ettiğini iddia edebilecek bir Allah kulu varsa yeryüzünde ve bunu ispat edebilirse vallah-billah kalemimi asarım!

Her iki metninde kaynağı Kuranı Kerim’de İsra Suresi’nin ayetinin ilk cümlesi(!) imiş.

Efendim öncelikle şurasını kesin bir dille vurgulayarak başlayalım. Şahsen ne hocalığımız vardır, ne âlimiz ne de ilim irfan sahibiyiz. Arpça da bilmeyiz… Ancak, kaderin cilvesi gereği Türk İslam havzasında yoğrulmuş, Allah’ın emirlerine Kuran’ı Kerim’in ve Yüce Resul’ün vasıtasıyla itaat etme çağrısına muhatap kılınmış, hiçbir cemaate intisabı bulunmayan, İmam Hatip Liseli ortalama bir Türk’üz.

Türk’üz ve Türkçeyi iyi biliriz elhamdülillah.

Kuran’ın mesajlarını Türkçemize çeviren kaynaklar üzerinden Kuran Mesajı ile muhatap olup onu mümkün mertebe anlamaya çalışarak hem dünyamızı hem de ahiretimizi korumaya çalışmaktayız.

Her ne kadar hoca takımından olmasak bile naçizane bugün ilmi bir konuyu mülahaza etme niyetindeyiz. O yüzden sürç-i lisan edersek af ola!

Konumuz İsra Suresi Ayeti Kerimesi. Ayetin Diyanet İşleri Başkanlığı meali aynen şöyle: “Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.”

Burada ayetin ilk kısmının Türkçe mealini birkaç değişik kaynaktan ele alacağız. Buyurun:

Diyanetin eski meali:     Her insanın boynuna işlediklerini dolarız.

Elmalılı:                                Her insanın amel defterini boynuna doladık.

Ömer Nasuhi Bilmen:    Ve her insanın amelini boynuna dolayıverdik.

Süleyman Ateş:               Her insanın tâir(kuş)ini boynuna bağladık.

Seyyid Kutub:                   Her insanın amelini halka yapıp boynuna takarız.

Bayraktar Bayraklı:          Her insanın amelini boynuna doladık.

Hayrat Neşriyat:              Ve her insanın amelini, kendi boynuna bağladık.

İbni Kesir:                           Her insanın işlediklerini boynuna dolarız.

Edip Yüksel:                       Her insanın kaderini kendi boynuna (kişisel seçimine) bağlamışızdır.

Yaşar Nuri Öztürk:           Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır.

Yukarıdaki seçimleri bile isteye, modern ve gelenekçi ve hatta eski kaynaklardan aldım. Gördüğünüz gibi aralarında tam bir senkronizasyon var. Değişik kelime dizilişleri aynı olsa bile hepsinin ifade ettiği tek bir anlam ekstra bir çaba gerektirmeden kolaylıkla anlaşılıyor.

Zaten Kuran’ı Kerimin en büyük üstünlüklerinden birisi de bunca bilimsel ve edebi derinliğine rağmen orta seviye zekâlı birinin kolaylıkla anlayabileceği bir lisana sahip olmasıdır.

KURANDA BÖYLE BİR AYET YOK

Şimdi sıkı durun!

Aynı İsra Suresi’nin aynı ayetine getirilmiş diğer bir anlamlandırma var sırada!

“Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.”

Meal aynen bu…

Ya hu vicdanı olan birisi şu metinleri anlam, yapı ve muhteviyat açısından uyuşturabiliyorsa buyursun gelsin!

Yaşar Nuri’den Edip Yüksel’e, Bayraktar Bayraklı’dan Seyyid Kutub’a ve hatta İbni Kesir’e ve hatta ve hatta saymadığımız Diyanet menşeli meallerine bakın bakalım.

Bu çok açık bir şekilde tahrif hareketinin ileri vites koludur! Yazıktır, günahtır, vebaldir… FETÖ’den kaçarken sığındığımız limanın hali pür melali budur ve bu liman bu işlerin kaçak gümrük üssü olmuştur!

Terbiyesizlik etmek istemem. Hele hele haddi aşmak asla istemem. Çünkü “Allah Haddi Aşanları sevmez” (Maide)

Müslüman halkımızın bin bir emekle kurduğu devletimiz ve onun İslami referanslara dayanan hükümeti bu teatral cambazlığa bir dur demek zorundadır.

Yoksa Cenabı Allah hakkı ikame edecek bir Yavuz gönderir de babasını bile tanımaz bu yolda. Ama biz kaybedenlerden oluruz. Zira bu dinin sahibi dinini, kitabını sahipsiz bırakmaz da o zor olan hesap günü gelip kapımıza dayandığında masamıza bu tahrife olan seyirciliğimizin faturasını korlar da ödeyemeyiz.

 

seafoodplus.info

seafoodplus.info

 

 

-
seafoodplus.info altında yayınlanan yazıların tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi yazıların tamamı izinsiz kullanılamaz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir