Yeni Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Şekilleri
YENİ TÜRK ŞİİRİNDE KULLANILAN NAZIM ŞEKİLLERİ
Yeni nazım şekilleri Türk edebiyatında ilk kez Tanzimat’tan sonra görülmeye başlarTanzimat dönemi şairleri (1860-1896) genellikle divan şiirinin nazım şekillerini kullandılar. Şiirde şekil olarak değişiklik yapmadılar, şiire yeni konular getirdiler. Mesela Namık Kemal divan şiiri nazım şekli olan kasidesinde “hürriyet” kavramını övmüştür. Oysa kaside divan şiirinde birini övmek için kullanılır. Yine Ziya Paşa bir gazelinde hükümeti eleştirmiştir. Hâlbuki gazel, bu konuda yazılmaz. Gerçi Abdülhak Hamit Tarhan ve Recâîzâde Mahmut Ekrem yeni nazım şekilleri denemeleri yapmıştır; ancak biçim yönünden asıl önemli değişiklikleri Servet-i Fünûn şairlerinde (1896-1901) görürüz. Batıdan yeni nazım şekilleri alarak eskileri tümüyle bıraktılar; ancak âhenge çok önem verdiklerinden aruz ölçüsünden vazgeçmediler. Yeni Türk şiirinin eski şiirden ilk göze çarpan farklılıkları şunlardır: Şiirlerin konuya uygun bir adı vardır, mahlası yoktur, şiirin bütününde konu birliği var, nazım birimi beyit ya da dörtlük değil, dizedir. Dizede her zaman anlam bütünlüğü olmayabilir. Bir dizede tamamlanmamış düşünce öteki dizeye geçebilir. Bir nazım biçimi değişik sayıda dizede oluşan bentlerden kurulabilir.
A. DÜZENLİ NAZIM ŞEKİLLERİ
Düzenli nazım biçimlerini Türk edebiyatında ilk kez Servet-i Fünûn şairleri kullanmıştır. Batı edebiyatlarından alınan bu şekiller, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti şairlerince sevilmiş ve çok kullanılmıştır; ancak daha sonra tercih edilmemiştir. Yalnız çapraz uyak, sarma uyak ve düz uyak Cumhuriyet döneminde kullanılmaya devam etmiştir.
1. SONE
İtalyan edebiyatından çıkmış ve daha sonra bütün Avrupa edebiyatlarında kullanılmış kurallı bir nazım şeklidir. Bize Fransız edebiyatından geçmiştir. En çok Servet-i Fünûn şairlerince kullanılan bu şekil 14 dizeden oluşur. İlk iki bendi dörder, son iki bendi üçer dizelidir. Sonenin ilk iki bendi son iki üçlükte söylenecek duygu ve düşünce için bir hazırlık, bir giriş bölümüdür. Özellikle son dize duygu yönünden en güçlü dize olur. Bu biçim daha çok lirik konulara elverişli olduğu için sevilmiştir. Edebiyatımızda ilk olarak Cenap Şahabettin sone şeklinde şiir yazmıştır. Uyak düzeni bakımından 3’e ayrılır.
I. İtalyan tipi sone: abba, abba, ccd, ede.
II. Fransız tipi sone: abba, abba, ccd, eed.
III. İngiliz tipi sone: İlk 12 mısra tek bir bent, son iki mısra da ayrı bir bent hâlinde yazılır. Uyak düzeni şöyledir: ababcdcdefef gg. Türk şairleri daha çok İtalyan ve Fransız tipi soneyi kullanmıştır. Onların da uyak düzenlerinde bazı değişiklikler yapmışlardır. Buna göre en çok kullandıkları uyak düzenleri şöyledir: 1. abba, cddc, eff, egg./ 2. abba, cddc, eef, ggf./ 3. abab, cdcd, eff, egg./ 4. abab, cdcd, eff, ggf. Mesela Cenap Şahabettin’in Makdem-i Yâr isimli şiiri bir sonedir.
2. TRİYOLE
On dizeli bir nazım şeklidir. Üç bölümden oluşur. İlk bölümü iki dizeden, diğerleri dörder dizeden oluşur. Birinci dize ilk dörtlüğün dördüncü dizesinde, şiirin ikinci dizesi ise ikinci dörtlüğün son dizesinde aynen tekrarlanır. Ancak yinelenen bu iki dize, dörtlüğü oluşturan öteki üç dizenin anlamıyla uyuşmalıdır.
Uyak düzeni a
(n)
b(n)
, aaaa
(n)
, bbbb(n)
şeklindedir. Aynen tekrarlanan dizeler a
(n)
ve b(n)
olarak gösterilmiştir.
3. RİMES CROİÉES (Çapraz Uyak) 4 dizeli bentlerle (dörtlüklerle) kurulan bir biçimdir. Dörtlük sayısı sınırlı değildirUyak düzeni abab, cdcd, efef... şeklindedir. Çapraz uyak her türlü konuya elverişli bir biçim olduğundan çok kullanılır. Abdülhak Hamit’ten itibaren kullanılan bu nazım biçimine çaprazlı uyak, çaprazlama veya çapraz diziliş de denir. Cenap Şahabettin’in Terâne-i Sabah; Yahya Kemal Beyatlı’nın Geçmiş Yaz ve Rindlerin Ölümü şiirleri bu nazım şekline örnektir.
4. RİMES EMBRASSİES (Sarma Uyak)
Dört dizeli bentlerle (dörtlüklerle) kurulan bir nazım biçimidir. Dörtlük sayısı sınırlı değildir. Uyak düzeni abba, cddc, effe... şeklindedir. Sarma uyak her konuya uygun bir şekildir. Ancak çapraz uyak kadar çok kullanılmamıştır. Bu biçim sarmalı uyak, sarmalama adlarıyla da anılır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Her Şey Yerli Yerinde ve Yahya Kemal Beyatlı’nın hece ölçüsü ile yazdığı tek şiiri olan Ok, bu nazım şekline birer örnektir.
5. TERZA-RİMA (Örüşük Uyak)
İtalyan edebiyatından bütün Avrupa’ya geçmiş bir nazım şeklidir. Hatta Dante’nin İlahi Komedya’sı baştan sona terza-rima biçimiyle yazılmıştır. Bize Fransız edebiyatı yoluyla gelen bu biçim Servet-i Fünûn’dan sonra Fecr-i Âti’de kullanılmış; 1908’den sonra ise pek tercih edilmemiştir. Terza-rima üç dizeli bentlerden oluşur. Bent sayısı sınırlı değildir. Son üçlünün bitiminde bağımsız bir dize bulunur. Son dizenin şiirin en güçlü ve en etkili dizesi olmasına dikkat edilir. Bu nazım biçimine örüĢük üçlü de denir. Uyak düzeni aba, bcb, cdc, ded, ... e şeklindedir. Ali Canip Yöntem’in Kelebek adlı şiiri terza-rimadır.
6. DÜZ UYAK
Tanzimat şairleri bu şekli Fransız edebiyatından almıştır. Her beyit kendi arasında uyaklı olan bu biçime eĢleme de denilmektedir. Düz uyak, uyak düzeni bakımından divan şiirindeki mesnevinin aynıdır. Bu yüzden bu biçime yeni mesnevi de denilir. Fransız edebiyatında kullanılan bu şekil aslında mesneviden farklı özelliklere sahiptir. Divan edebiyatı nazım şekli mesnevi, içinde bir olay veya ders bulunan uzun şiirlerdir. Bu şiirler ise her türlü konuda birkaç beyitlik kısa şiirler de yazılmıştır. Mesnevide her beyit kendi arasında anlam bütünlüğüne sahipti; oysa bu biçimde şiirin bütününde, beyitler arasında sıkı bir anlam ilişkisi vardır. Ayrıca mesnevi, aruzun kısa kalıpları ile yazılır, yani kısa kısamısralardan oluşur. Bu nazım şeklinde ise aruzun uzun kalıpları yanında hece ölçüsü de kullanılır. Düz uyak biçimi, şiirin planına göre çeşitli bentlere ayrılabilir. Yahya Kemal Beyatlı’nın Ses şiiri, Mehmet Âkif Ersoy’un Âsım şiiri düz uyak nazım biçimine birer örnektir.
7. HALK ŞİİRİNDEN ALINANLAR
1911 yılından sonra başlayan Türkçülük akımıyla birlikte şairlerde halk şiirine bir yöneliş görülmektedir. Ancak bu şiirler halk şiirlerinden dil, üslup ve içerik yönünden ayrılır.Bu biçimlerde yazılan şiirlerde konu bütünlüğü, plân ve şiirin konu ile ilgili bir adı vardırMahlas kullanılmaz; ama şekil yönünden halk şiirinin örnek alındığı şiirlerdir. Bu yolla yeni Türk şiirine giren biçimler koşma, semâi ve mâni tipindedir.
a.Koşma tipi: Koşma tipinde şiirin uyak düzeni halk şiirindeki koşmanın aynıdır Hce ölçüsünün 11’li kalıbının genellikle 6+5 ve 4+4+3 duraklı biçimleri kullanılır. Ahmet Kutsi Tecer’in Nerdesin isimli şiiri bu biçime örnektir.
b.Semâi tipi: Semâi tipinde hece ölçüsünün 8’li ve 7’li kalıpları kullanılır. Oktay Rifat’ın Rüya adlı şiiri bu biçime örnektir.
c. Mâni tipi: Mâni dörtlüklerinin arka arkaya sıralanmasından doğmuştur. Dörtlükler anlam bakımından bağımsız değildir, birbiriyle ilgilidir. Uyak düzeni şöyledir: aaba, ccdc, eefe... Orhan Seyfi Orhon’un Usanç isimli şiiri mâni tipine bir örnektir.
B. SERBEST DÜZENLİ NAZIM ŞEKİLLERİ
Bu biçimleri kesin kurallarla sınırlandırmak mümkün değildir. Şairin kendi beğenisine ve şiir anlayışına göre oluşturduğu ya da Batı ve Türk edebiyatındaki nazım biçimlerini değiştirerek yeniden düzenlediği nazım biçimleridir. Bu biçimlerde aruz ve hece ölçüsünün türlü kalıpları kullanılmıştır.
1. EŞİT DÜZENLİ BİÇİMLER
Bentleri eşit sayıda dizelerle kurulmuş biçimlerdir. Bu biçimlerde şiirin bütününde bir ölçü kullanılır. Bentlerin uyak düzeni birbirinin aynıdır.
ÜÇLÜLER: Bentleri 3 dizeden oluşur. Bu biçimlerde en sık rastlanan uyak düzenlerinden bazıları şunlardır: aaa, bbb, ccc, ddd... / aba, cbc, ded, fef... / aab, ccb, dde, ffe... Yahya Kemal Beyatlı’nın Akşam Mûsikîsi bu biçime örnektir.
DÖRTLÜLER: Bentleri 4 dize olan biçimlerdir. Bunları çapraz uyak, sarma uyak,koşma, semâi ve mâni tipi biçimlerle karıştırmamak gerekir. Dörtlüler, uyak düzenleriyle bunlardan ayrılır. Uyak düzenleri şöyledir: aaaa, bbbb, cccc, dddd.../ abcb, defe, ghıh... İstiklâl Marşı bu şekle bir örnektir.
BEŞLİLER: Bentleri 5 dizedir; yalnız uyak düzeni muhammese benzemez. Bu biçimlerde en sık rastlanan uyak düzenleri şöyledir: ababb, cdcdd, efeff... / ababa, cdcdc, efefe.../ abbba, cdddc, efffe... Tevfik Fikret’in Doksan Beşe Doğru, Cahit Sıtkı Tarancı’nın Otuz Beş Yaş şiirleri bu biçime birer örnektir.
ALTILILAR: Bentleri 6 dizedir; yalnız uyak düzenleri müseddese benzemez.Bentleri 6 ve daha fazla olan biçimlerde uyaksız dizeler olabilir. Bir dize belirli bir yerde ya da herhangi bir yerde tekrarlanabilir. Az kullanılan bir şekildir. Şu uyak düzenleri kullanılmıştır: abcabc, defdef... / aabcbc, ddefef... / ababcc, dfdfgg... / aabccb, ddeffe... Tevfik Fikret’in Mâzî...Atî isimli şiiri bu biçimde yazılmıştır.
YEDİLİLER: Bentleri 7 dize olan biçimlerdir. Yedili biçimlerde bentlerin bir dizesi uyaksız da olabilir. Uyak düzenleri şunlardır: ababccb, dedeffe... / aabbbcc, ddeeeff... Yahya Kemal Beyatlı’nın Itrî isimli şiiri bu biçime bir örnektir.
SEKİZLİLER: Bentleri 8 dizedir. Uyak düzeni aabbaacd, ddeeffgd... şeklindedir.Abdülhak Hâmit Makber adlı eserini bu biçimle yazmıştır.
2. KARIŞIK DÜZENLİ BİÇİMLER
Bentleri oluşturan dizelerin sayıları ve bu dizelerin ölçüleri ya da dizelerin hece sayısı bakımından değişiklik gösteren biçimlerdir.
a) Dizelerin hece sayısı değiĢik olanlar: Bentlerinin dize sayısı eşit olan biçimlerdir. Yalnız dizelerin hece sayısı değişiktir. Cahit Külebi’nin Hik^ye adlı şiiri bu biçime bir örnektir.
b) Bentlerinin dize sayısı değişik olanlar: Dizeleri aynı ölçüde olan biçimlerdir.Ancak bentlerde dizelerin kümelenişi değişiktir. Ahmet Haşim’in Merdiven adlı şiiri bu biçimde yazılmıştır.
3. SERBEST NAZIM (ŞİİR)
Ölçü ve uyak kurallarına bağlı olmayan şiirdir. Divan şiiri nazım şekli müstezaddan geliştirilmiştir; ancak serbest şiir Batı edebiyatlarından alınmış ve Türk şiirine uygulanmış bir biçimdir. Uygulanırken de bu amaca en uygun nazım şekli olarak müstezad görülmüştür. (bkz. 7. sayfa) Ortaya çıkan şekil müstezaddan tamamen farklıdır, sadece adını ondan almıştır.
Serbest nazmın uygulanışı 3 merhale geçirmiştir.
I) Ölçülü-Uyaklı Olanlar: Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî şairlerinin kullandığı biçimdir. Bu bölüme giren biçimlere serbest müstezad da denilmiştir. Mısralar bir kelimeye kadar kısalmış, kafiye belli bir kurala göre sıralanmamıştır. Aruz veznine yer verilmiş, bir
şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanılmıştır. Türlü uzunluktaki dizelerin şiir içinde düzenleniş durumuna göre ikiye ayrılır.
a) 1. Uzun ve kısa dizeleri düzenli olanlar: Bu tür içine giren biçimlerde uzun ve kısa dizeler belirli bir düzen içinde birbirini izler. Uyak örgüsü düzenlidir, kısa dizeler birbiriyle uyaklı olabilir. Tevfik Fikret’in Resim Yaparken adlı şiiri bu biçimde yazılmıştır.
b) 2. Uzun ve kısa dizeleri düzensiz olanlar: Uzun ve kısa dizelerin şiir içinde belli bir düzenleri yoktur. Kimi dizeler uyaklı olsa da uyak örgüsü bulunmaz. Ahmet Haşim’in O Belde adlı şiiri bu biçime örnektir.
II) Ölçüsüz-Uyaklı Olanlar: 1925-1930 yıllarında görülmüş, 1930'dan sonra yaygınlaşmıştır.Bu bölüme giren biçimlerde uzun dizelerin hece sayısı 20’den bile fazla olurken en kısa dizeler kimi zaman tek heceye kadar düşer. Ölçü yoktur, uyak düzeni ise esnektir. Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Bu biçimler uzun ve kısa dizelerin düzenlenişine göre ikiye ayrılır.
b) 1. Uzun ve kısa dizeleri düzenli olanlar: Uzun ve kısa dizelerin hece sayısı belli bir düzen içerisinde azalıp çoğalarak birbirini izler. Enis Behiç Koryürek’in Gemiciler şiiri böyle bir biçimde yazılmıştır.
b) 2. Uzun ve kısa dizeleri düzensiz olanlar: Uzun ve kısa dizelerin hece sayısı belli bir düzen içinde değildir. Dizelerin kümelenişinde de bir düzen kaygısı yoktur. Behçet Necatigil’in Solgun Bir Gül Dokununca adlı şiiri bu biçime bir örnektir.
III) Ölçüsüz-Uyaksız Olanlar: 1940 yılından sonra yaygınlaşan bir anlayıştır. Hiçbir ölçü ve uyak kuralına bağlı olmayan şiirdir. Bu tür şiirlerde amaç, ölçü ve uyağa başvurmadan şiirde bir iç âhenk sağlamaktır. Şiirde ara sıra ölçü ve uyak görünse de belli bir kurala bağlılık söz konusu değildir. Orhan Veli’nin Kitabe-i Seng-i Mezar, Sereserpe, Söz ve daha başka birçok şiiri bu biçimde yazılmıştır.
C. DİVAN ŞİİRİNDEN GELİŞTİRİLENLER
Türk edebiyatında son yıllarda ortaya çıkan bir akımla, divan şiiri nazım biçimleri üzerinde şekil ve konuda bazı değişiklikler yapılarak oluşturulan nazım biçimleridir.
1. BEYİTLERLE KURULANLAR
Beyitlerle kurulan biçimlerde genellikle divan şiiri nazım biçimlerinin uyak düzenine bağlı kalınmıştır. Ancak bazen esnek olunmuştur, hatta uyak düzenine hiç uyulmamıştır. Ölçü olarak ise hece ölçüsü kullanılmıştır. Genellikle hece ölçüsünün uzun, duraksız kalıpları tercih edilmiştir. Şiirin bütününde hece ölçüsünün farklı kalıpları kullanılabilir. Mesela bir dizedeki hece sayısı, diğerinden farklı olabilir. Kaside tipi, gazel tipi, mesnevi tipi, rübâi tipi beyitlerle kurulan şekillerdir. Turgut Uyar ve Ziya Osman Saba bu biçimlerde şiirler yazmıştır.
2. BENTLERLE KURULANLAR
Bentlerle kurulan biçimlerden murabba, şarkı ve muhammeslerde divan şiirindeki uyak düzenine az çok uyulmuştur; ancak genellikle bu konuda esnek davranılmıştır. Mesela Attila İlhan bu biçimlerde şiirler yazmıştır. (müjgân’a aşk şarkıları)
YENİ TÜRK ŞİİRİNDE KULLANILAN NAZIM TÜRLERİ
Bu nazım türleri Batı edebiyatındaki sınıflandırmaya göre şunlardır: Lirik, pastoral, didaktik, epik, dramatik Şiir diye adlandırılan her eser aslında mutlaka lirik olmalıdır. Lirizm, türü ne olursa olsun her şiirde zaten bulunmalıdır. Yine lirik şiirlerde pastoral motifler ya da didaktik taraflar bulunabilir. Öyleyse şiirin türü belirlenirken şiirin bütününe bakılmalı, bütününe hâkim tür bulunmalıdır.
1. LİRİK ŞİİR
İçten gelen heyecanları coşkulu bir dille anlatan duygusal şiir türüdür. Lirik, Yunanca lykrikos (saz) kelimesinden çıkmış bir terimdir. Eski çağlarda dünyanın her yerinde şairler yazdıkları şiirleri saz eşliğinde söylerdi. Zaten lir de telli bir çeşit sazdır. Eski Yunan şairleri de şiirlerini bu sazla söylediklerinden sonraları türlü duyguları anlatan şiirlere Batı’dalirik şiir denmiştir. Eski kitaplara göre ilk efsanevî lirik şair Orfeus’tur. Bizde lirik terimi karşılığında Tanzimat döneminden sonra rebâbî terimi de kullanılmıştır. Bu terim kemençeye benzer bir çeşit telli saz olan rebâb kelimesinden türetilmiştir. Gınâî de aynı anlamda kullanılmıştır. Yahya Kemal Beyatlı da lirik terimi karşılığında “âĢık” kelimesini teklif etmişti. Lirik şiirin edebiyatımızdaki ilk örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te yer alır. Divan edebiyatında özellikle gazeller, murabbalar, şarkılar; halk edebiyatında koşmalar, semâiler liriktir. Lirik şiirler dramatik ve epik şiirlere göre daha kısadır ve onlarda edebî sanatlar daha çok kullanılır.
2. PASTORAL ŞİİR
Doğa güzelliklerini, orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bunlara karşı duyulan özlemleri dile getiren şiir türüdür. Pastoral, Latince Pastoralis kelimesinden çıkmış bir terimdir. Pastoralis “çobanlar için”, “çobanlara ilişkin” anlamlarına gelir. Grekler bu türe buklolik derlerdi. Eski Yunan edebiyatında Theokrites (M.Ö. 3.yy.) ile Latin edebiyatında Vergilius (M.Ö. 70-19) pastoral şiirin kurucuları ve büyük temsilcileridir.
Edebiyat-ı Cedideciler, yani Servet-i Fünûn şairleri ise bu türü çoban şiirleri anlamına gelen eş’âr-ı râiyâne diye adlandırmışlardı. Ayrıca edebiyatımızda pastoral şiir için rüstâî terimi de kullanılmıştır.Pastoral şiir süsten, kelime oyunlarından, yapmacıktan uzak, sade bir dille yazılır. Şiirin dışında roman, tiyatro, resim ve müzik dallarında da pastoral eserler verilmiştir. İdil ve eglog olmak üzere iki çeşidi vardır.
İdil: Kır ve çobanların hayatını anlatan aşk şiirleridir. İdil, Grekçede küçük tablo demektir. Önceleri Yunan şairi Theokritos’un mitolojik, epik ve pastoral şiirlerine bu ad verilirdi.
Eglog: Karşılıklı konuşma biçiminde yazılan pastoral şiirlerdir. Latin edebiyatında gelişen bu şiir türü genellikle Batı edebiyatında görülür. Bir olaya dayandığı ve karşılıklı kişileri konu aldığı için küçük bir piyesi andırır. Eglog, Türk edebiyatında kullanılmamıştır.
3. DİDAKTİK ŞİİR
Belli bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt, bilgi veya ahlakî ders vermek amaçlarıyla; kısaca öğretmek amacıyla yazılan manzumelerdir. Bu eserlerde yer yer lirizm görülse de amaç, öğretmek olduğundan eserlerin duygu yönü zayıftır. Didaktik terimi Yunanca “öğretici” anlamına gelen didaktios kelimesinden çıkmıştır.Türk edebiyatında ta’limî veya hikemî terimleri de aynı anlamda kullanılmıştır. Daha çok dinî, ahlakî, felsefî, sosyal, edebî gibi konularda yazılır. Eski çağlarda şairlerin eğitici, yol gösterici bir görevi olduğu kabul edildiğinden ilk edebî eserlerin çoğu didaktiktir.
Öğretici nitelikteki fabllar bu türün ilk örnekleri sayılır. İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların başından geçiyormuş gibi gösterilen; ancak insanı anlatan ibretli bir olaya dayalı manzum hikâyeler fabl denir. Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulmuştur. Olaydakivarlıklara insan karakteri ve davranışı verilir ve insan dışı varlıklar insan gibi konuşturulur. Şair fabl sonunda hangi dersi vermek istediğini açıklar. Fabl ilk olarak Eski Yunan edebiyatında Hesiodos’un (M.Ö.8. yy.) kardeşine öğüt vermek için yazdığı İşler ve Günler adlı kitabının bir bölümünde bir hayvan masalını nazımla anlatmasıyla görülür. Aisopos (Ezop) (M.Ö. 6. yy.) gezdiği ülkelerden topladığı fablları nesirle yazmıştır. Dünya edebiyatında en önemli fabllardan biri Beydaba adlı Brahman filozofunun Sanskritçe yazdığı söylenen Pança Tantra (beş kıt’a) adlı bu eseridir, bu eser Türkçe’ye Farsça’dan Kelile ve Dinme adıyla tercüme edilmiştir. Bu türün en ünlü şairi La Fontaine (1621-1695)’dir. Bu şair konularının çoğunu aslında Hint yazarı Beydaba ile Yunan masalcısı Aisopos (Ezop)’tan almıştır; ama fabl türüne en olgun şeklini o vermiştir. Bu tür eski edebiyatımızda daha çok kıssadan hisse adıyla bilinir. 13. yy.da yaşamış ünlü İran şairi Sâdî’nin Bostan ve Gülistan’ında, Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde fabllar vardır. Bu türde edebiyatımızda en önemli eser 15. yy. şairi Şeyhî’nin yazdığı Hâr-nâme’dir. Yeni Türk edebiyatında Tanzimat dönemi edebiyatçılarından Şinasî birkaç fabl yazmıştır. Orhan veli Kanık ve Sabahattin Eyuboğlu da La Fontaine’in fabllarını dilimize çevirmişlerdir.
Fabllardan ayrı olarak edebiyatımızda önemli ilk didaktik manzume 11. yy. da Yusuf Has Hacip’in yazdığı Kutadgu Bilig’dir. Edip Ahmet Yüknekî’nin Atabetü’l Hakayık’ı, Ahmed yesevî’nin Divan-ı Hikmet’i, Yunus Emre’nin Risâletü’n Nushiye’si, Mevlânâ’nın Mesnevî’si, Nâbî’nin Hayriye’si edebiyatımızın önemli didaktik manzumelerindendir. Ayrıca divan edebiyatında manzum siyer, hilye, mevlid ve diğer dinî eserler, yine manzum hikâyeler didaktiktir.
Manzum hikâyeler de didaktik şiir türüne örnektir. Manzum hikâyeler, eski edebiyatımızda bir olay üzerine kurulmuş mesnevîlerdi ve günümüzde roman ve hikâyenin yerinde bunlar vardı. Bugün anladığımız manzum hikâye türü, Recâizâde ve Muallim Naci’nin küçük denemeleriyle ve özellikle Servet-i Fünûn şairleri ile başlamıştır. Manzum hikâye konu, olay, çevre, zaman gibi ögeler bakımından düz yazı şeklindeki bildiğimiz hikâyeden farksızdır. Yalnız daha hisli, etkili ve ders verici olaylar seçilir. Üslupta şiir gücü de aranır. Manzum hikâyenin ilk güzel örnekleri Tevfik Fikret’te, sonra Mehmet Âkif’te görülür. Sonraları Beş Hececiler de bu türde şiirler yazdılar. Yahya Kemal Beyatlı’nın Nazar şiiri en güzel manzum hikâyelerimizdendir.
4. EPİK ŞİİR
Savaş, kahramanlık, yiğitlik, yurt sevgisi konularında yazılan ya da tarihî bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen uzun şiirlere epik şiir denir. Epik kelimesi Yunanca epos’tangelir. Aynı anlamda destanî şiir, hamâsî şiir ve kahramanlık şiiri terimleri de kullanılır. Batı edebiyatında başlıca örnekleri Homeros’un İlyada ve Odisse destanlarıdır. Bizde bu türün en güzel örneği 15. yy. şairi Süleyman Çelebi’nin Peygamber’in doğum olayını anlattığı Mevlid’dir.
5. DRAMATİK ŞİİR
Yunanca drama kelimesinden çıkmış bir terimdir. Drama, hareket hâlindeki olay demektir. Tragedya, komedya, dram gibi tiyatro türlerinde yazılmış şiirler için kullanılır. Epik ve lirik sözlerine karşıt bir anlamı da vardır.
Feride TURAN
Uzman Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
KAYNAKÇA
1. Banarlı, Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi 1-2, MEB Yayınları, İstanbul, 1971.
2. Banarlı, Nihad Sami, Lise 2 Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı, Remzi Kitapevi, İst., 1972.
3. Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1992.
4. Kabaklı, Ahmet, Türk Edebiyatı 1, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990.
5. Tekin, Arslan, Edebiyatımızda Terimler, Elips Kitap, Ankara, 2006.
6. Türk Dili Dergisi, Divan Şiiri Özel Sayısı, 1986.
7. Türk Dili Dergisi, Halk Şiiri Özel Sayısı, 1989.
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.