Come geçmiş zaman hali

Come Geçmiş Zaman Hali

come geçmiş zaman hali

İngilizce Düzensiz Fiiller (Irregular Verbs) içeriğimiz İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. hallerinin nerelerde, ne zaman kullanıldıklarına ve ne olduklarına, İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. halleri listesine ve daha iyi anlamanız adına İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. halleri ile oluşturulmuş örnek cümlelere erişim sağlamaktadır. İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. halleri hakkında İngilizce Düzensiz Fiiller (Irregular Verbs) Konu Anlatımı ve Anlamları içeriğimizi sizler için derledik.

İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. Halleri

İngilizce fiillerin 2. ve 3. halleri İngilizce Past Tense ve İngilizce Present Perfect Tense cümleleri kurulurken fiillerin yaşadığı değişimler ile alakalıdır. Past Tense içerisinde İngilizce fiillerin 2. halleri, Present Perfect Tense içerisinde ise İngilizce fiillerin 3. halleri kullanılır. İngilizce fiillerin 2. ve 3. halleri düzenli ve düzensiz olarak ikiye ayrılır. Düzenli fiiller sonlarına aldıkları “-ed” eki ile bu anlamları kazanırken düzensiz fiillerde kelimenin değişmesi ve ek kuralının uygulanmaması ile karşılaşırız.
İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. hallerini öğrenebilmek için bir kural yoktur. Belirli, düzenli bir kural takip etmedikleri için düzensiz olarak nitelendirilmeleri dışında İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. hallerini öğrenmenin tek yolu ezberlemektir.

İngilizce Düzensiz Fiiller 2. Ve 3. Halleri Ne Zaman Kullanılır?

İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. halleri İngilizcede farklı zaman yapılarında kullanılır. İngilizce düzensiz fiillerin 2. halleri genellikle basit geçmiş zaman bildiren Past Tense içerisinde kullanılır. İngilizce düzensiz fiillerin 3. halleri ise Present Perfect Tense ismi verilen zaman yapısı içeren cümlelerinde kullanılmaktadır.

İngilizce Düzensiz Fiiller Listesi ve Cümle Örnekleri

İngilizce Düzensiz Fiiller Listesi ve Örnek Cümleler içeriğimiz sizlerin İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. Hallerine ulaşımınızı ve ezberlemenizi kolaylaştırmak adına, örnek cümleler ile beraber hazırlandı. İngilizce Düzensiz Fiiller Listesi ve Cümle Örneklerine göz atın.

İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. Halleri Listesi

İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. hallerini kolay ezberlemeniz ve erişebilmeniz adına sizler için bir kılavuz hazırladık.

1. Hali2. Hali3. HaliTürkçe Anlamı
AwakeAwokeAwokenUyandırmak
BeWas, wereBeenOlmak
BeatBeatBeatenVurmak
BecomeBecameBecomeOlmak
BeginBeganBegunBaşlamak
BendBentBentBükmek
BetBetBetBahse girmek
BidBidBidEmretmek
BiteBitBittenısırmak
BlowBlewBlownEsmek
BreakBrokeBrokenKırmak
BringBroughtBroughtGetirmek
BroadcastBroadcastBroadcastYayımlamak
BuildBuiltBuiltİnşa etmek
BurnBurned, burntBurned, burntYakmak
BurstBurstBurstPatlamak
BuyBoughtBoughtSatın almak
CatchCaughtCaughtYakalamak
ChooseChoseChosenSeçmek
ComeCameComeGelmek
CostCostCostMal olmak (masraf)
CreepCreptCreptEmeklemek
CutCutCutKesmek
DealDealtDealtAnlaşmak
DigDugDugKazmak
DoDidDoneYapmak
DrawDrewDrawnÇizmek
DreamDreamed, dreamtDreamed, dreamtRüya görmek
DriveDroveDrivenSürmek
DrinkDrankDrunkİçmek
EatAteEatenYemek
FallFellFallenDüşmek
FeedFedFedBeslemek
FeelFeltFeltHissetmek
FightFoughtFoughtDövüşmek
FindFoundFoundBulmak
FleeFledFledFirar etmek
FlyFlewFlownUçmak
ForbidForbadeForbiddenYasaklamak
ForgetForgotForgottenUnutmak
ForgiveForgaveForgivenAffetmek
FrezeFrozeFrozenDondurmak
GetGotGot, gottenAlmak
GiveGaveGivenVermek
GoWentGoneGitmek
GrowGrewGrownBüyümek
HangHungHungAsmak
HaveHadHadSahip olmak
HearHeardHeardİşitmek
HideHidHiddenSaklamak
HitHitHitVurmak
HoldHeldHeldKaldırmak
HurtHurtHurtAcıtmak
KeepKeptKeptTutmak
KnowKnewKnownBilmek
LayLaidLaidUzanmak
LeadLedLedÖnderlik etmek
LearnLearned, learntLearned, learntÖğrenmek
LeaveLeftLeftTerk etmek
LendLentLentÖdünç vermek
LetLetLetİzin almak
LieLayLainYalan söylemek
LoseLostLostKaybetmek
MakeMadeMadeYapmak
MeanMeantMeantAnlamına gelmek
MeetMetMetGörüşmek
PayPaidPaidÖdemek
PutPutPutKoymak
ReadReadReadOkumak
RideRodeRiddenSürmek
RingRangRungZil çalmak
RiseRoseRisenYükselmek
RunRanRunKoşmak
SaySaidSaidSöylemek
SeeSawSeenGörmek
SellSoldSoldSatmak
SendSentSentGöndermek
ShowShowedShowed, shownGöstermek
ShutShutShutKapatmak
SingSangSungŞarkı söylemek
SitSatSatOturmak
SleepSleptSleptUyumak
SpeakSpokeSpokenKonuşmak
SpendSpentSpentHarcamak
StandStoodStoodBeklemek
SwimSwamSwumYüzmek
TakeTookTakenAlmak
TeachTaughtTaughtÖğretmek
TearToreTornYırtmak
TellToldToldAnlatmak
ThinkThoughtThoughtDüşünmek
ThrowThrewThrownAtmak
UnderstandUnderstoodUnderstoodAnlamak
WakeWokeWokenUyanmak
WearWoreWornGiymek
WinWonWonKazanmak
WriteWroteWrittenYazmak

İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. Halleri ile Örnek Cümleler

İngilizce Düzensiz Fiillerin 2. ve 3. Halleri ile Örnek Cümleleri sizlerin cümle yapısını anlamanızı kolaylaştırmak adına hazırladık. İngilizce düzensiz fiillerin 2. ve 3. halleri ile örnek cümlelere aşağıda göz atabilirsiniz.

Geçmiş zaman hali (3. hali) come

Subjunctive , hoparlörün buna karşı tutumunu gösteren bir ifadenin özelliği olan bir gramer ruh halidir. Fiillerin subjonktif formları tipik olarak, çeşitli gerçeklik durumlarını ifade etmek için kullanılır: istek, duygu, olasılık, yargı, görüş, yükümlülüğü veya henüz oluşmamış eylem; Kullanıldıkları kesin durumlar dilden dile değişir. Subjunctive, mutlaka gerçek olmadığına bakın, InPrealis ruh hallerinden biridir. Genellikle, bir şeyin bir gerçek beyanı olduğunu belirtmek için kullanılan bir gerçekçi ruh hali ile zıttırılır.

Subjonkifler, özellikle de, özellikle bu maddeler, özellikle de aslında olsa da, en sık görülür. İngilizce'de alt kevimlerin örnekleri, "Dikkatli olmanızı öneririm" cümlelerinde bulunur ve "Yanınızda kalması önemlidir."

ingilizcedeki subjunctive ruh hali, kullanılan bir madde Gerçek olmayan olasılıkları tanımlayan bazı bağlamlar, örneğin "Burada olmanız çok önemli" ve "Erken geldiği çok önemli." İngilizce olarak, subjunctive, spesifik olarak subjonktif fiil formu olmadığı için, bükülme yerine senkronizticidir. Aksine, subjunctive cümleleri, çeşitli diğer yapılarda da kullanılan fiilin çıplak formunu işe alırlar.

    Daha fazla bilgi

Simple past tense

'SIMPLE Past Tense'in işlevleri

'Simple past' kipi şimdiki zamandan önce bir zamanda tamamlanmış bir eylem hakkında konuşmak için kullanılır. Süreç önemli değildir. Eylemin gerçekleşme zamanı geçmişte yakın bir zaman ya da uzun bir zaman önce olabilir.

Örnekler
  • John Cabot sailed to America in
  • My father died last year.
  • He lived in Fiji in
  • We crossed the Channel yesterday.

Bir şeyin ne zaman gerçekleştiğinin belirtildiği durumlarda her zaman 'simple past' kipi kullanılır, bu yüzden bazı belirli geçmiş zaman ifadeleri ile ilişkilidir

  • sıklık: often, sometimes, always
    I sometimes walked home at lunchtime.
    I often brought my lunch to school.
  • zamanda belirli bir nokta: last week, when I was a child, yesterday, six weeks ago
    We saw a good film last week.
    Yesterday, I arrived in Geneva.
    She finished her work atseven o'clock
    I went to the theatre last night
  • zamanda belirsiz bir nokta: the other day, ages ago, a long time ago People lived in caves a long time ago.
  • She played the piano when she was a child.

Not:ago kelimesi geçmişe doğru bir uzaklık belirtmek için kullanışlıdır. zaman aralığından sonra kullanılır: a week ago, three years ago, a minute ago.

Dikkatli olun: İngilizce'deki 'simple past' kipi kendi dilinizdeki bir kip ile benzer görünebilir, fakat anlam değişik olabilir.

'SIMPLE Past' Kipini Oluşturma

Düzenli fiiller için 'SIMPLE past' kipi kalıpları
Olumlu
Özne + fiil + ed
I skipped.
Olumsuz
Özne + did not + to olmadan mastar
They didn't go.
Soru Cümlesi
Did + özne + to olmadan mastar
Did she arrive?
Olumsuz Soru Cümlesi
Did not + özne + to olmadan mastar
Didn't you play?
To Walk
OlumluOlumsuzSoru Cümlesi
I walked I didn't walk Did I walk?
You walked You didn't walk Did you walk?
He walked He didn't walk Did he walk?
We walked We didn't walk Did we walk?
They walked They didn't walk Did they walk?
'to be, to have, to do' fiillerinin 'simple past' kipi
Özne Fiil
BeHaveDo
I was had did
You were had did
He/She/It was had did
We were had did
You were had did
They were had did

Olumlu, olumsuz, & soru soran biçimler üzerine notlar

Olumlu

'Simple past' kipinin olumlu hali kolaydır.

  • I was in Japan last year
  • She had a headache yesterday.
  • We did our homework last night.
Olumsuz ve soru soran

"Do" fiilinin normal bir fiil olarak 'simple past' kipinde olumsuz ve soru soran biçimleri için, "do" yardımcı fiilini kullanın, örneğin We didn't do our homework last night.
"Have" fiilinin 'simple past' kipinde olumsuz biçimi genellikle "do" yardımcı fiili kullanılarak oluşturulur, fakat bazen sadece not veya "n't" kısaltması eklenerek oluşturulur.

"Have" fiilinin 'simple past' kipindeki soru soran biçimi genellikle "do" yardımcı fiilini kullanır.

Örnekler
  • They weren't in Rio last summer.
  • We didn't have any money.
  • We didn't have time to visit the Eiffel Tower.
  • We didn't do our exercises this morning.
  • Were they in Iceland last January?
  • Did you have a bicycle when you were young?
  • Did you do much climbing in Switzerland?

Not:tüm fiillerin 'simple past' kipindeki olumsuz ve soru soran biçimleri için her zaman "did" yardımcı fiili kullanılır.

'SIMPLE past', düzensiz fiiller

Bazı fiiller 'simple past' kipinde düzensizdir. En yaygın olanları aşağıda verilmiştir.

to go
  • He went to a club last night.
  • Did he go to the cinema last night?
  • He didn't go to bed early last night.
to GIVE
  • We gave her a doll for her birthday.
  • They didn't give John their new address.
  • Did Barry give you my passport?
to come
  • My parents came to visit me last July.
  • We didn't come because it was raining.
  • Did he come to your party last week?
Bilgini test edin

Irregular Verbs – Düzensiz Fiiller

İngilizce fiiller düzenli ve düzensiz fiiller olmak üzere iki kısma ayrılır. Bu ayrımın ana nedeni ise Past Tense ve Present Perfect Tense cümlelerinde fiillerde yaşanan değişimdir.

Bilindiği üzere Past Simple yani fiillerin 2. halleri geçmiş zaman &#; Past Tense için kullanılır. Düzenli fiillerle geçmiş zaman cümleleri kullanılırken fiile kelimeye göre -d/-ed/ied takısı gelmektedir. Örnek vermek istersek;

 I cleaned my home / Samantha studied her lesson / Mr. Barkley baked avery delicious cake for his guests.

Past participle yani İngilizce fiillerin 3. halleri ise Present Perfect Tense için kullanılır. Düzenli fiillerle Present Perfect cümleleri kullanılırken yardımcı fiilden sonra gelen fiile -ed/-ied/-d takısı gelmektedir. Örnek vermek istersek;

 I have cleaned my home

İngilizce düzensiz fiillerde ise durum biraz farklıdır. Düzensiz fiillerin 2. halleri ve 3. halleri düzenli fiillere kıyasla Simple Past Tense ve Perfect Tense ile birlikte kullanılırken farklı çekimlenir. O halde düzensiz fiillerin 2. ve 3. hallerini Türkçe karşılıkları ile birlikte tabloda incelemeye başlayalım.

Irregular Verbs – Düzensiz Fiiller

 

Irregular Verbs – Düzensiz Fiiller Listesi

V1 &#; Base FormV2 &#; Past SimpleV3 &#; Past ParticipleTürkçe Anlamı
awakeawokeawokenuyandırmak
bewas, werebeenolmak
beatbeatbeatenvurmak
becomebecamebecomeolmak
beginbeganbegunbaşlamak
bendbentbentbükmek
betbetbetbahse girmek
bidbidbidemretmek
bitebitbittenısırmak
blowblewblownesmek
breakbrokebrokenkırmak
bringbroughtbroughtgetirmek
broadcastbroadcastbroadcastyayımlamak
buildbuiltbuiltinşa etmek
burnburned, burntburned, burntyakmak
burstburstburstpatlamak
buyboughtboughtsatın almak
catchcaughtcaughtyakalamak
choosechosechosenseçmek
comecamecomegelmek
costcostcostmal olmak (masraf)
creepcreptcreptemeklemek
cutcutcutkesmek
dealdealtdealtanlaşmak
digdugdugkazmak
dodiddoneyapmak
drawdrewdrawnçizmek
dreamdreamed, dreamtdreamed, dreamtrüya görmek
drivedrovedrivensürmek
drinkdrankdrunkiçmek
eatateeatenyemek
fallfellfallendüşmek
feedfedfedbeslemek
feelfeltfelthissetmek
fightfoughtfoughtdövüşmek
findfoundfoundbulmak
fleefledfledfirar etmek
flyflewflownuçmak
forbidforbadeforbiddenyasaklamak
forgetforgotforgottenunutmak
forgiveforgaveforgivenaffetmek
freezefrozefrozendondurmak
getgotgot, gottenalmak
givegavegivenvermek
gowentgonegitmek
growgrewgrownbüyümek
hanghunghungasmak
havehadhadsahip olmak
hearheardheardişitmek
hidehidhiddensaklamak
hithithitvurmak
holdheldheldkaldırmak
hurthurthurtacıtmak
keepkeptkepttutmak
knowknewknownbilmek
laylaidlaiduzanmak
leadledledönderlik etmek
learnlearned, learntlearned, learntöğrenmek
leaveleftleftterk etmek
lendlentlentödünç vermek
letletletizin almak
lielaylainyalan söylemek
loselostlostkaybetmek
makemademadeyapmak
meanmeantmeantanlamına gelmek
meetmetmetgörüşmek
paypaidpaidödemek
putputputkoymak
readreadreadokumak
rideroderiddensürmek
ringrangrungzil çalmak
riseroserisenyükselmek
runranrunkoşmak
saysaidsaidsöylemek
seesawseengörmek
sellsoldsoldsatmak
sendsentsentgöndermek
showshowedshowed, showngöstermek
shutshutshutkapatmak
singsangsungşarkı söylemek
sitsatsatoturmak
sleepsleptsleptuyumak
speakspokespokenkonuşmak
spendspentspentharcamak
standstoodstoodbeklemek
swimswamswumyüzmek
taketooktakenalmak
teachtaughttaughtöğretmek
teartoretornyırtmak
telltoldtoldanlatmak
thinkthoughtthoughtdüşünmek
throwthrewthrownatmak
understandunderstoodunderstoodanlamak
wakewokewokenuyanmak
wearworeworngiymek
winwonwonkazanmak
writewrotewrittenyazmak

 

Lend geçmiş zaman hali nedir?

İçindekiler:

  1. Lend geçmiş zaman hali nedir?
  2. Lend fiili ne demek?
  3. Come 3 hali nedir?
  4. Stolen kaçıncı hal?
  5. Fall fiili ne demek?
  6. Come kaçıncı hali?
  7. Written kaçıncı hali?
  8. Set kaçıncı hal?
  9. Fall kaçıncı hali?
  10. Fall ne anlama gelir?
  11. Bought kaçıncı hali?
  12. Finish 3 hali nedir?
  13. Put ikinci hali nasıl okunur?

Lend geçmiş zaman hali nedir?

Lend→ödünç vermek. (Geçmiş zaman

Lend fiili ne demek?

Fiilödünç/borç vermek, eğreti olarak vermek, ariyet vermek.

Come 3 hali nedir?

ComeFiili Üçüncü HaliÜçüncü hali, ikinci halinden farklı, birinci haliyle aynıdır ve “come” şeklindedir. Comeşekli past perfect tense ya da present perfect tense söz konusu ise kullanılır.

Stolen kaçıncı hal?

Stealfiilinin 3.hali'stolen' kelimesidir.

Fall fiili ne demek?

Türkçe anlamı “düşmek” olan fall fiili, İngilizce dilinde sıklıkla kullanılan ve bu yüzden de kullanımına hakim olunması gereken fiillerden biridir.

Come kaçıncı hali?

TellFiili İkinci HaliGeçmişte yaşanan bir olaydan bahsettiğimizde, yani past simple tense söz konusu ise do fiilini ikinci haliile kullanırız. Tellfiilinin ikinci halitold” şeklindedir.

Written kaçıncı hali?

Üçüncü hali, ikinci halinden farklı olarak “written” olan writefiili; past perfect tense ya da present perfect tense söz konusu ise kullanılır.

Set kaçıncı hal?

'Set' fiili düzensiz olduğu için perfect tenselerle birlikte kullanılan 3. Hali'Set'tir.

Fall kaçıncı hali?

Geçmişte yaşanan bir olaydan bahsediyorsak, yani Past Simple Tense söz konusu ise fallfiilini ikinci haliile kullanırız. Fallfiilinin ikinci halifell” şeklindedir.

Fall ne anlama gelir?

yağmak. Fiil (diz) çökmek, (yere) kapanmak/kapaklanmak. Fiil inmek, azalmak, (fiyat) düşmek.

Bought kaçıncı hali?

Buy ikinci haliİle Kullanımı Düzenli fiiller olarak adlandırılan fiillerde; fiillerin sonuna –ed eki getirilse de; düzensiz fiillerde farklı bir kelime yazılmaktadır. Buy fiilinin 2.haliolan ''bought'' geçmiş zamandan yani Past Tense'den bahsetmemiz gerektiğinde kullanılmaktadır.

Finish 3 hali nedir?

FinishFiilinin 3. Hali. Finishfilinin; bu fiilin 3. halide 2. haliyle aynı olup ''finished'' dir.

Put ikinci hali nasıl okunur?

PutFiili İkinci Hali. Geçmişte yaşanan bir olaydan bahsettiğimizde, yani past simple tense söz konusu ise putfiilini ikinci haliile kullanırız. Putfiilinin ikinci halideğişmez, yine “put” şeklindedir.

Come 2. Ve 3. Hali Nedir? Come Fiilinin İkinci Ve &#;&#;&#;nc&#; Zaman Halleri İle &#;rnek C&#;mleler

Haberin Devamı

İngilizce dilinde kullanılan come fiili, gelmek anlamında kullanılıyor. Come kelimesinin ikinci hali came, üçüncü hali ise ikinci halinden farklı olarak come şeklinde ifade ediliyor. 

Come 2. ve 3. Hali Nedir?

 Türkçe dilinde bulunan fiiller, İngilizce dilinde de bulunuyor. Türkçe dilinde gelmek fiili, İngilizce dilinde come olarak ifade ediliyor. Come fiilinin ikinci ve üçüncü halleri de oldukça merak ediliyor. Come fiili, gelmek fiili olarak İngilizce dilinde kullanılıyor. Zaman hallerini doğru olarak belirleyebilmek için, 2. ve 3. hallerini doğru bilmek gerekiyor. Come fiilinin ikinci hali came, üçüncü hali ise come olarak ifade edilir. 

Come Fiilinin İkinci ve Üçüncü Zaman Halleri İle Örnek Cümleler

 Come fiilinin ikinci ve üçüncü zaman halleri, İngilizce öğrenen kişilerin ilgisini çeken bir konudur. Her fiilin ikinci ve üçüncü zaman halleri bulunuyor: Come fiilinin ikinci ve üçüncü zaman halleriyle ilgili örnek cümleler aşağıdaki gibidir; 

Haberin Devamı

She didn’t come to my happybirtday. (ikinci hali) 

I have come to Istanbul twice before and this is my third time! I love this city.

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. fiilinin geçmiş zamanı.
  2. Fiil gelmek.
    I came home late last night. He has just come from Paris.
    Easy come easy go: Haydan

    gelen huya gider.
    Let them all come: Varsın hepsi gelsin/Gelecekleri varsa görecekleri de var.
    to come: önümüzdeki, gelecek.
    in the time to come: gelecekte, istikbalde.
    for ten years to come: gelecek on yıl içinde.
    He will be two come May: Mayısta iki yaşına basacak.
    come July and we'll be swimming: Temmuz gelsin, yüzeriz.

  3. Fiil varmak, ulaşmak, vasıl olmak.
    to come to a place: bir yere varmak.
    What will come of it?

    Sonu nereye varacak/sonu ne olacak?

  4. Fiil yaklaşmak.
    Night is coming on: Akşam yaklaşıyor/akşam oluyor.
  5. Fiil görünmek, gözükmek, göze çarpmak.
    The light comes and goes.
  6. Fiil erişmek, yetişmek, ulaşmak, çıkmak, uzanmak.
  7. Fiil vaki olmak, vukua gelmek.
    … to come : gelecek.
    the film to come: gelecek program.
    the

    world to come

    : öbür dünya, ahret.
  • Fiil (piyasada) mevcut olmak/bulunmak, (piyasaya) gelmek.
    Toothpaste comes in a tube.
  • Fiil akla gelmek.
    The idea just came to me.
  • Fiil yayınlanmak, çıkmak.
  • Fiil çıkmak, doğmak, neşet/zuhur etmek, (bir sebepten) ilerigelmek.
    This comes of carelessness. to come of a good family.
  • Fiil (belirli bir hale/duruma) gelmek, erişmek.
    to come into popular use.
    to come to one's senses:

    aklını başına toplamak/ayılmak.

  • Fiil hakkından/üstesinden gelmek, becermek.
    He is coming along well with his work.
  • Fiil dünyaya gelmek, doğmak.
    The baby came at dawn.
  • Fiil … olmak, …laşmak.
    to come expensive/cheap: pahalı/ucuz olmak.
    A dream that came true: Gerçekleşen

    bir rüya.
    Things will come clear if we are patient: Sabredersek işler düzelir.

  • Fiil beli gelmek, orgazma varmak.
  • Fiil yapmak, ifa/icra etmek.
    How did you come to do that? Nasıl oldu da bunu yaptın(ız)?
  • Fiil dikkati çekmek, ihtar etmek için “bana bak! haydi!” anlamında kullanılır:
    come, that will do!

    Haydi, yeter artık!
    Come, come! = Come now! Haydi canım! Amma yaptın ha! Haydi bakalım!

  • Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

    Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    come into one's own

    (a) kendi malına sahip olmak, asıl sahibini bulmak, (b) lâyık olduğu mevkie erişmek, (c) kendi alanına/ihtisasına girmek.

    come

    takvimler 'yi gösterdiğinde Zarf

    come about

    (a) (vaki) olmak, vukubulmak.
    The accident came about because you were driving recklessly.(b)


    den. dönmek, yön değiştirmek, yol/rota değiştirmek, volta etmek.
    The wind has come about to the north.

    come across

    (a) rasgelmek, tesadüf etmek, beklenmeyen anda karşılaşmak, tesadüfen bulmak.
    I've just come across

    a beautiful poem in this book.

    (b) etkimek, etkili/müessir olmak, başarı sağlamak, beklenen etkiyi yaratmak, hüsnü kabul görmek.
    Your speech came across very well.(c)
    come across as …
    k.d.… gibi gözükmek, … gibi gelmek, … intıbaını uyandırmak.
    He came across (to me) as (being) quite a nice person really.(d)
    come across with
    argo(ihtiyaç halinde) para/bilgi vermek, ödemek, teslim etmek, sakladığını çıkarıp vermek.
    Wealthy relatives who come across with a couple of thousand dollars.

    come again

    (a) dönmek, tekrar gelmek, (b)
    argo (söyleneni) tekrarlamak, bir daha söylemek.
    come again? Efendim? Ne dedin(iz)?

    come along

    (a) gelişmek, ilerlemek.
    How's your work coming along?İşin nasıl gelişiyor (nasıl gidiyor)?
    He's

    coming along nicely with his French

    : Fransızcası epeyce ilerliyor. (b) iyileşmek, (sağlığı) düzelmek.
    Mother's coming along nicely, thank you.(c) tesadüfen vaki olmak, karşısına çıkmak.
    Take every chance that comes along: Karşına çıkan her fırsattan yararlan. (d) takip etmek, arkasından gitmek.
    You go now, I'll come along later.(e) eşlik/refakat etmek, birlikte gelmek/gitmek.
    He asked me to come along to keep him company.(f)
    come along! = come on (now)!
    k.d.Haydi! Haydi bakalım! Çabuk ol! Gayret et!

    come apart

    dağılmak, darmadağınık olmak, kendiliğinden parçalanıp dökülmek.
    I picked up the old book and it just

    came apart in my hands.

    come around

    fikrini değiştirmek.
    After our argument she finally came around: İtirazımız üzerine fikrini değiştirdi.

    come around

    ikna olmak, razı olmak, yola gelmek.
    He'll come round to our way of thinking: just leave him alone.


    You'll soon come round to my way of thinking: Yakında benim dediğime gelirsin.

    Fiil

    come around

    sükûnet bulmak, sakinleşmek, (öfke/ağrı/sızı vb.) geçmek.
    Leave him alone and he'll soon come round.. Fiil

    come around

    dolaşıp gelmek, yolu uzatmak/dolaştırmak, etrafını dolaşmak.
    We came round the fields as we didn't

    want to go through the woods in the dark.

    .
    Fiil

    come around

    barışmak, kavgaya son verip anlaşmak. Jim and
    Mary often argue, but it doesn't take long to come round.. Fiil

    come around

    yine/tekrar gelmek.
    The time has come round to get out winter clothes: Kışlık elbiseleri çıkartma zamanı yine geldi. Fiil

    come around


    come about ile ayni anlama gelir. (gemi/rüzgâr) yön/rota değiştirmek.
    The ship came round to sail into port.. Fiil

    come around


    come over ile ayni anlama gelir. ziyaret etmek.
    come around/over and see us sometime.. Fiil

    come around


    argo (kadın) âdet görmek, aybaşı olmak. Fiil

    come at

    (a) erişmek, ulaşmak, elde etmek.
    Put the food where the cat can't come at it.(b) varmak, vasıl

    olmak.
    It was a long time before we came at the truth. (c)
    come for ile ayni anlama gelir. saldırmak, üstüne yürümek.
    He came at me with a knife. (d) anlamak, kavramak.
    The sense of an unfamiliar word is hard to come at.

    come away

    (a) ayrılıp /bırakıp gelmek.
    When did you came away from the party?(b) (bir şey) sökülmek, yerinden

    çıkmak.
    I touched the handle and it came away from the door in my hands.

    come back

    (a) dönmek, geri gelmek, (b) anımsamak, hatırlamak.
    It all comes back to me now: Şimdi herşeyi tekrar hatırlıyorum.

    come back

    (a) anımsamak, hatırlamak, hatıra gelmek.
    It's suddenly came back to me where I saw you last.


    It all comes back to me now: Şimdi hepsini hatırlıyorum.
    To come back to what I was saying: Ha, onu söylüyordum/(Şimdi) söylediklerime dönelim. (b)
    k.d. eski haline gelmek, eski formunu bulmak, eski mevkiine/vaziyetine dönmek.
    come back into favor: yeniden rağbet kazanmak, tutulmak, sevilmek. (c) geri dönmek, tekrar gelmek, avdet etmek.
    Do you think long dresses will ever come back? (d)
    come back at/with
    argo terslemek, paylamak, ağzının payını vermek, ters/aksi cevap vermek.
    After John's unkind remark about her clothes, Jean came back at him with an angry remark.

    come before

    (a) daha önemli olmak, başta/daha önce gelmek.
    One's family comes before one's job.(b) gündeme

    alınmak, görüşülmek, bakılmak.
    Your case comes before the court tomorrow: Senin davaya yarın bakılacak.

    come between

    araya/aralarına girmek, birbirinden ayırmak.
    Parents came between lovers.

    come by

    (a) elde etmek, ele geçirmek, bulmak, kazanmak.
    How did he ever come by so much money? Jobs are hard

    to come by with so many people out of work.

    (b) önünden/yakınından geçmek, uğramak, ziyaret etmek.
    to come by the house: eve uğramak.
    I heard him come by: Geçtiğini duydum. (c) (a). (d) edinmek, tesadüfen elde etmek.
    How did you come by that wound in your arm?

    come clean

    ikrar/itiraf etmek, gerçeği söylemek, suçu kabullenmek.
    Come clean! İtiraf et!

    come down

    (a) inmek, aşağı gelmek.
    come down to breakfast.(b) miras kalmak, intikal etmek.
    This song

    comes down us from the 10th century.

    (b) ucuzlamak, (fiyatı) inmek/düşmek.
    Prices are coming down. I don't think meat will come down this year.(c)
    argo(uyuşturucu madde kullandıktan sonra) kendine gelmek, (ilâcın) etkisinden kurtulmak. (d) (itibarını/haysiyetini/toplumdaki mevkiini) yitirmek, kaybetmek, gözden düşmek, (e) yıkılmak, çökmek, düşmek.
    The roof came down on our heads.(f) (şehirden köye/çiftliğe vb.) gelmek.
    The landowner comes down from London twice a year to visit his farms.(g)
    Brit.üniversiteyi bitirmek, mezun olup ayrılmak, (h)
    come down in favor of someone = come down on the side of someone/something: desteklemek, lehinde karar vermek.
    The industrial court came down on the side of the employers.(i)
    come down handsomely: cömert davranmak, değerini takdir etmek, iyi fiyat biçmek, (j)
    come down in the world: (maddî durumu) düşmek, idbara uğramak.

    come forth

    çıkmak, vukubulmak, rastgelmek, tesadüf etmek.

    come forward

    (a) meydana çıkmak, öne atılmak, adaylığını koymak, gönüllü olarak bir işe talip olmak.
    Only 2 people

    have come forward for election to the committee.

    (b) satışa/kullanılmaya hazır olmak.
    How many cars are expected to come forward this month?

    come from

    …'li olmak.
    Where do you come from? Nerelisin(iz)?
    I come from Sivas: Sivaslıyım.

    come in

    (a) içeri girmek, (b) (moda, meyve vb.) çıkmak, moda olmak.
    When did the short skirt come in?

    (c) (yarışta/müsabakada) gelmek, derece almak.
    come in first/second/third etc.: birinci/ikinci/üçüncü vb. gelmek.
    My horse came in third: Atım üçüncü geldi. (d) (işte/oyunda) yer almak, (işe/oyuna) katılmak, iştirak etmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek. (e)
    get in ile ayni anlama gelir. seçilmek, iş başına/iktidara gelmek.
    If the Worker's Party comes in at the next election, a lot of industry will be state owned. (f) gelmek, muvasalat etmek.
    Has the train come in yet?
    That's just where the mistake comes in: İşte hata burada!
    Where does the joke come in? Şaka bunun neresinde/Bunun neresi şaka? (g) (deniz) yükselmek, kabarmak.
    The tide is coming in: Met yükseliyor.
    The sea is coming in, so don't stay on the sand long. (h) (irat olarak) gelmek, geliri olmak.
    There's very little money coming in at present, so we'll have to be careful what we spend. (i)
    come in handy: elverişli/kullanışlı olmak.
    come in useful: yararlı/faydalı olmak.
    This material will come in useful one day, so don't throw it away. (j) durumu … olmak, rolü/menfaati … olmak.
    And where do I come in? Ya ben ne olacağım? Benim durumum ne olacak? (içerleme ifade eder). (k)
    when one's ship comes in: (bir kimse) zengin olunca.

    come into

    (a) (mirasa) konmak, varis olmak.
    He came into a large fortune when his father died.(b) başlamak,

    (durumunda) olmak, alınmak, katılmak, girmek.
    come into fashion: moda olmak.
    come into existence: vücut bulmak, var olmak.
    come into flower: çiçeklenmek, çiçek açmak.
    come into someone's mind: aklına gelmek.
    come into consideration: nazarı itibara alınmak.
    come into sight: görünmeye başlamak. (c)
    come into one's own: gerçek benliğini bulmak, şöhret/itibar/kudret vb. kazanmak, kendini/yeteneğini göstermek.
    He didn't really come into his own until he'd won the election for party leader.

    come of

    (a) (soy/aile)den gelmek.
    She comes of a good family.(b) sonuç vermek, sonuç/netice çıkmak.
    I

    don't know if any good will come of your actions

    : Bilmem ki bu yaptıklarından iyi bir sonuç çıkar mı? (c)
    come of age: reşit olmak, ergenlik çağına/sinni rüşte ermek.

    come off

    (a) vaki olmak, vukua gelmek, cereyan etmek.
    The wedding came off as planned.(b) sona ermek,

    sonuna erişmek, işin içinden sıyrılmak, kurtulmak.
    to come off with honors. (c) kopmak, düşmek, sökülmek.
    A button came off my coat.
    to come off one's horse: attan düşmek. (d) başarmak, muvaffak olmak.
    Their attempt to shoot the king did not come off. (e) bit(ir)mek, sona er(dir)mek, (temsil vb. na) son vermek.
    This play's been such a failure that it's coming off next week.
    He came off victorious: Zaferle bitirdi. (f)
    come off badly: başarısızlığa uğramak, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak.

    come on

    (a) gelişmek, ilerlemek.
    How's your work coming along?İşin nasıl gelişiyor (nasıl gidiyor)?
    He's

    coming along nicely with his French

    : Fransızcası epeyce ilerliyor. (b) iyileşmek, (sağlığı) düzelmek.
    Mother's coming along nicely, thank you.(c) tesadüfen vaki olmak, karşısına çıkmak.
    Take every chance that comes along: Karşına çıkan her fırsattan yararlan. (d) takip etmek, arkasından gitmek.
    You go now, I'll come along later.(e) eşlik/refakat etmek, birlikte gelmek/gitmek.
    He asked me to come along to keep him company.(f)
    come along! = come on (now)!
    k.d.Haydi! Haydi bakalım! Çabuk ol! Gayret et!

    come on

    (a) (sırası gelince) sahneye çıkmak.
    The next player came on 5 minutes later.(b)
    k.d.

    sırası gelmek, icabına bakılmak, … ile meşgul olunmak.
    Your case comes on tomorrow: Yarın sizin davanıza bakılacak. (c)
    k.d. başlamak, yaklaşmak.
    There's a storm coming on: Fırtına yaklaşıyor.
    It came on to rain/to snow
    Brit. Yağmur/kar başladı.
    If it comes on to rain we sahll get wet. (d) , (e) . (f) haydi! ne olur! lütfen gibi anlamlarda birisini ikna etmek için kullanılır:
    come on! Go with us to the movies! Ne olur, bizimle sinemaya gel. (g)
    argo etki bırakmak, etkilemek, izlenim yaratmak.
    She comes on a bit too strong for my taste. (h) sabırsızlık, tahammülsüzlük, inanmama, şaşkınlık, hayret vb. ifade ader. Türkçe “amma da yaptın ha! hoppala! haydi be sen de! yok canım! deme be!” gibi deyimlerle tercüme edilebilir.
    Aw, come on! You can't expect me to swallow that story! Haydi be sende,

    come out

    (a) dışarı çıkmak.
    to come out of a room.(b) yayınlanmak, intişar etmek.
    When does John's

    new book come out?

    (c) meydana çıkmak, duyulmak, yayılmak.
    It came out that she'd been stealing from her friend.(d) gözükmek, görünmek, zuhur etmek, (çiçek) açmak.
    The stars came out as soon as it was dark.(e) (anlam/manâ) anlaşılmak, açık/vazıh olmak.
    The meaning of his speech didn't come out well.(f) fotoğrafta) çıkmak.
    Mary always comes out well in pictures.(g) (fotoğraf) develope edilmek.
    The pictures I took last week didn't come out yet.(h) (genç kız) ilk defa toplantılara gitmek, sosyeteye takdim edilmek.
    Jane is coming out next spring.(i) (işaret, leke, renk) çıkmak, kaybolmak.
    I've washed this shirt twice, but the ink still hasn't come out.(j) işi bırakmak, çalışmayı reddetmek.
    The workers in every factory are coming out in support of the dismissed men.(k) derece/mevki almak, … gelmek.
    I came out first in the examinations.(l) çıkmak.
    My answer to the question came out right: Soruya verdiğim yanıt doğru çıktı. (m) sonuçlanmak, sonuç vermek, sona ermek.
    The fight came out badly.

    come over

    (a) vaki olmak, vukua gelmek, başına (bir hal) gelmek.
    What's come over him?Ona ne oldu? (b)

    (uzaktan/denizaşırı) gelmek.
    When did you first come over to England? (c) fikir veya taraf değiştirmek, (casus) karşı tarafa geçmek, katılmak, dehalet etmek.
    He'll never come over to our way of thinking. (d) uğramak, ziyaret etmek.
    come over and see us sometime. (e)
    Brit. (hasta vb.) olmak, … lanmak.
    I came over ill, so I had to lie down: Hastalandım ve yatmaya mecbur oldum. (f) (b), (g) (ânî bir sıkıntı, şiddetli bir duygu vb.) üzerine çökmek.
    A feeling of faintness/strange feelings came over me. (h)
    come it over someone: hükmetmeye kalkışmak.
    Don't try to come it over me: Bana hükmetmeye kalkışma!

    come round

    (a) kanmak, razı olmak, yola gelmek.
    He'll come round to our way of thinking: just leave him alone.


    You'll soon come round to my way of thinking: Yakında benim dediğime gelirsin. (b) ayılmak, kendine gelmek, (c) sükûnet bulmak, sakinleşmek, (öfke/ağrı/sızı vb.) geçmek.
    Leave him alone and he'll soon come round. (d) dolaşıp gelmek, yolu uzatmak/dolaştırmak, etrafını dolaşmak.
    We came round the fields as we didn't want to go through the woods in the dark. (e) barışmak, kavgaya son verip anlaşmak. Jim and
    Mary often argue, but it doesn't take long to come round. (f) yine/tekrar gelmek.
    The time has come round to get out winter clothes: Kışlık elbiseleri çıkartma zamanı yine geldi. (g)
    come about ile ayni anlama gelir. (gemi/rüzgâr) yön/rota değiştirmek.
    The ship came round to sail into port. (h)
    come over ile ayni anlama gelir. ziyaret etmek.
    come around/over and see us sometime. (i)
    argo (kadın) âdet görmek, aybaşı olmak.

    come round

    (a) , (b) (gemi) rüzgâr yönünde seyretmek.

    come stag

    karşı cinsten eşlik eden olmadan toplantıya gelmek Fiil

    come through

    (a) (başarı ile) bitirmek/sonuca varmak, (b) umduğu gibi gelmek/çıkmak, beklenen sonucu almak.
    Have

    your examination results come through yet?

    (c) tehlikeyi atlatmak, paçayı kurtarmak, kurtulmak, sıyrılmak, geçirmek.
    to come through an illness: hastalığı atlatmak.
    He came through a difficult operation.
    He came through without a scratch: Burnu bile kanamadan kurtuldu. (d)
    come through with: (isteneni/bekleneni) yapmak, başarmak, becermek, elde etmek.
    He came through with the money he needed to buy that house.(e) içine geçmek, nüfuz etmek, arasından sızmak.
    The rain has come through his clothes.(f) (kumaş/elbise vb.) delinmek, yırtılmak.

    come to

    (a) gelmek, ulaşmak, varmak.
    to come to a decision: bir karara varmak.
    to come to an end:

    son(un)a gelmek, bitmek.
    I have come to believe that … : Şu kanaate vardım ki …
    when it came to my knowledge: öğrenince, muttali olunca.
    When he came to know him: Onu tanıyınca.
    Now that I come to think of it: Şimdi (bu meseleyi) tekrar düşününce.
    It (all) comes to that … : Sonuç/özeti şudur …
    I came to like/hate him: Sonunda ondan hoşlandım/nefret ettim.
    What are things coming to: Bunun sonu ne olacak/Bu işlerin sonu nereye varacak?
    What is X coming to: X'in hali (akibeti) ne olacak? (X'in durumu kötüye gittiği zaman sorulur).
    How does the door come to be open? Nasıl olur da kapı açık kalır?
    He will never come to much: Birşey başaracağı yok/Pek bir şey yapamayacak.
    He will come to no good: Beceremeyecek. (b) gelmek, erişmek.
    The water came to my waist. (c) baliğ olmak, ulaşmak, tutmak.
    The bill came to dollars.
    What does the total come to: Toplamı ne tutuyor? (d) (birdenbire) aklına gelmek, hatırlamak.
    Then the answer came to me. Suddenly the words of the song came to me. (e) (bir çareye/karara) varmak, erişmek, (f) başlamak, (g)
    den. orsa etmek, (h) beklemek, kalmak.
    You've got a big surprise coming to you: Seni büyük bir süpriz bekliyor.
    The house came to me on my father's death: Babam ölünce ev bana (miras) kaldı.

    come to

    kendine gelmek, ayılmak, şuuruna hâkim olmak.

    come true

    (a) gerçekleşmek, doğru çıkmak, (b) filizlenmek.

    come true

    gerçekleşmek, doğru çıkmak.
    a dream that comes true .

    come under

    (a) idare/kontrol edilmek, … tarafından yönetilmek, …'e bağlanmak, idaresine girmek.
    This committee

    will come under the new Education Department

    . (b) maruz kalmak, uğramak, karşılaşmak.
    We came under heavy gunfire.
    to come under someone's influence: birisinin etkisi/nüfuzu altına girmek. (c) … (başlığı) altında bulunmak.
    What heading does this come under?Buna ne başlık vereceğiz?

    come unstuck

    (yapışık şey) ayrılmak, çözülmek,
    argo müşkülât çekmek.

    come up

    (a) çıkmak.
    come up to the surface again: tekrar suyun yüzüne çıkmak. (b) söz konusu edilmek,

    ele alınmak, üzerinde görüşülmek, ortaya atılmak.
    Your question came up at the meeting. (c) gündeme alınmak.
    The farm bill comes up for a vote next Monday. (d)
    Brit. (okula/üniversiteye) kaydolunmak, başlamak, yatılı girmek.
    He came up to the university. (e) (piyango vb.) çıkmak, vurmak, isabet etmek.
    My number will never come up. (f) (olay) olmak, vukua gelmek.
    I'll let you know if anything comes up. (g) (toplumdaki yeri, mevkii, rütbesi) yükselmek, (h) yaklaşmak, yanına gelmek.
    He came up and said: “Pleased to see you.” (i) (temizlendikten vb. sonra) -leşmek, … olmak.
    The silk dress came up beautifully: İpek elbise temizlenince güzelleşti. (j)
    come up in the world: hayat standardı yükselmek, zenginleşmek. (Tersi:
    come down in the world). (k) kusmak.

    come upon

    (a) raslamak, tesadüfen karşılaşmak/bulmak, keşfetmek, meydana çıkarmak, rastgelmek.
    to come upon

    a secret

    : bir sırrı keşfetmek/meydana çıkarmak. (b) (korkuya vb.) kapılmak.
    Fear came upon him: Korkuya kapıldı. (c) iddia etmek, (hak) talep etmek.
    to come upon someone for a sum of money: birisinden alacak iddia etmek.
    to come upon someone for $ damages: birisinden $ tazminat talep etmek. (d) aklına gelmek, hatırlamak.
    It came upon me that I had seen that man before: O adamı daha önce gördüğümü hatırladım.

    come with

    (birşeyin sonucu olarak) meydana gelmek, sonucunu doğurmak, birlikte vaki olmak, birbirini izlemek, gerektirmek.


    The increase of traffic that comes with new roads.

    come within

    (a) yetkisine girmek.
    That doesn't come within my duties: O benim görevim değil. (b) kapsamına/tarif şümulüne girmek.

    how come?

    neden, niçin, ne sebeple, nasıl oluyor da.
    how come you never visit us anymore? how come you didn't call last night?

     

    nest...

    gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede