Phone 2 Hali

phone 2 hali

İngilizcede phoned'ın anlamı

The participants were also phoned three times during the record-keeping phase as reminders and to answer their questions.

Cambridge English Corpus kaynağından

He said we would wait until 6am because we can't ring in the night, so we phoned about 6am.

Cambridge English Corpus kaynağından

And then five minutes later he phoned me up and played it to me, and said 'you must finish this!'.

Cambridge English Corpus kaynağından

She phoned her husband who was on a trip abroad, warning it could not possibly have been an accident.

Cambridge English Corpus kaynağından

Similarly, a minority of those who remembered being phoned by a party also recalled being canvassed in person.

Cambridge English Corpus kaynağından

Those parents who agreed to be contacted by the researchers were phoned and had the study procedures explained to them.

Cambridge English Corpus kaynağından

Other things being equal, being phoned by one party raised the chances of being phoned by other parties too.

Cambridge English Corpus kaynağından

Altogether 38 cases (23 %) contacted a physician because of the illness : 29 (17 %) consulted, while an additional 9 cases phoned their doctor, only.

Cambridge English Corpus kaynağından

Half the people put a question mark next to it, left it blank, or phoned him to find out what it meant.

Cambridge English Corpus kaynağından

Finally, their lawyer convinced the clerk to help, and they phoned in advance, checking whether he was in before they made another trek to the office.

Cambridge English Corpus kaynağından

The first author phoned twice per month to ask that the caregivers report all new words acquired by their children since the previous home visit or telephone data collection session.

Cambridge English Corpus kaynağından

Örneklerdeki görüşler Cambridge Dictionary'nin editörlerinin, Cambridge University Press'in ya da lisans sağlayıcılarıın görüşlerini temsil etmez.

7. Sınıf İngilizce Simple Past Tense (Ge&#;miş Zaman) konu anlatımı

Haberin Devamı

1.D - My mother asked me for help.

Annem benden yardım istedi.

1.E - Yesterday, we had a long talk with Ayça on the phone.

Dün Ayça ile telefonda uzun uzun konuştuk.

2- Geçmiş Zaman Cümlelerinde ''Was'' - ''Were'' Kullanımı

Was yardımcı fiili genelde tekil öznelerde kullanılırken, Were, They - We gibi çoğul öznelerin yanına getiriliyor. İngilizcede hem ''sen'' hem de ''siz'' anlamına gelen ''You'' öznesinden sonra da ''were'' kullanılmalıdır.

Örnek Cümleler:

1.A - She was here about half an hour ago.

O yaklaşık olarak yarım saat önce buradaydı.

1.B - I was born in Tekirdağ, but I grew up in Istanbul.

Tekirdağ'da doğdum ama İstanbul'da büyüdüm.

1.C - My brother Levent was a much more naughty kid.

Kardeşim Levent çok daha yaramaz bir çocuktu.

1.D - Aslı was my desk mate.

Aslı benim sıra arkadaşımdı.

1.E - My brother was a lawyer.

Ağabeyim avukattı.

3- Düzensiz Filler ve Cümle İçinde Kullanımı

1.A - Come / Came

They came to us for dinner yesterday.

Onlar dün bize akşam yemeğine geldi.

1.B - Have / Had

I had a very strange dream yesterday.

Dün çok tuhaf bir rüya gördüm.

1.C- Wake - Woke

I woke up very early because of the noise.

Gürültü nedeniyle çok erken uyandım.

1.D - Go / Went

Yesterday we went to the park and then to the city center with my uncle.

Haberin Devamı

Dün amcamla önce parka sonra şehir merkezine gittik.

1.E - Meet / Met

We met with my child friends.

Çocuk arkadaşlarımla buluştuk.

1.F - Leave / Left

I left after a short while.

Kısa bir süre sonra oradan ayrıldım.

4- Olumsuz Geçmiş Zaman Cümleleri:

Geçmiş zaman içerisinde bir eylemin yapılmadığını anlatan cümlelerdir. Bu cümlelerde genellikle ''Wasn't'' - ''Weren't'' ve ''Did not'' kelimeleri kullanılır.

Örnek Cümleler:

1.A - No, I did not go to Mehmet's birthday party.

Hayır, Mehmet'in doğum günü partisine gitmedim.

1.B - Ali did not meet with Ebru again.

Ali, Ebru ile bir daha görüşmedi.

1.C - I was not born in Edirne.

Ben, Edirne'de doğmadım.

Haberin Devamı

1.D - We didn't go to the movies yesterday.

Dün sinemaya gitmedik.