altına sıçan adam / Bungee Jumping Yaparken Altına Sıçan Adam | seafoodplus.info

Altına Sıçan Adam

altına sıçan adam

Twitter tarihinin en komik ama aynı zamanda en trajikomik hikayesi bu olabilir ?

Twitter&#;da sevdiği kızın yanına altına kaçıran çocuğun hikayesi o kadar rt aldı ki buraya taşımamak olmazdı ?

FREUD’UN SIÇAN ADAM VAKASININ ÖZETİ

FREUD’UN SIÇAN ADAM VAKASININ ÖZETİ

FREUD’UN SIÇAN ADAM VAKASI: ÖZET VE YORUMLAR

Bu vaka, Freud’un çalışma ve hastayı anlama biçimini açıkça gösterir. Freud öldükten sonra tuttuğu seans notlarının orijinallerinin bulunması açısından da çok kıymetlidir. Vakada, sonraki yıllarda ortaya çıkan birçok kavram yoktur. Savunma mekanizmaları, benlik, altbenlik ve üstbenlik, ödipal çoklu yapı gibi birçok kavram netleşmemiştir ama bu kavramların oluşum aşamasında oldukları anlaşılmaktadır. Freud’un ortaya attığı ama sonrasında kullanılmamış bazı kavramlar da dikkati çekmektedir. En önemlisi, Freud’un obsesif nevrozun dinamiklerini çok açık ve detaylı bir biçimde tanımlamış olması ve aktarımı gözlemlemesidir.

Bu vaka bazı yerlerde "Fare Adam" olarak çevrilmiş olsa da "Sıçan Adam" olarak çevirmek daha uygundur (mouse-fare, rat-sıçan). Türkçede “sıçan” hem bir hayvan adı hem de bir sıfat fiildir. Bu fiilin analiteyle olan bağı da çarpıcıdır. Aşağıdaki özette bazen Freud’tan direk alıntı yaparak bazen de anlattıklarını özetleyerek ve yorumlayarak Sıçan Adam olgusu ele alınmaktadır. Bölüm başlıkları vakadan alınmıştır.

GİRİŞ

Freud hemen giriş bölümünde, obsesif nevrozun girişe ve çözümlemeye izin vermeyen yapılanmasını vurgular.

“Ağır bir saplantı nevrozu olgusunun karmaşık dokusuna tam olarak nüfuz etmeyi henüz başaramadığımı itiraf etmeliyim ve eğer çözümlemeyi yeniden yapmam gerekseydi çözümleme aracılığıyla bildiğimiz ya da kuşkulandığımız yapıyı üzerine eklenmiş sağaltıcı iş­lemler aracılığıyla başkaları için görünür hale getirmek olanaksız olurdu. Bunu yapabilmenin güçlüğüne en büyük katkıyı yapan hastanın dirençleri ve bunların anlatılış biçimleridir.” (s)

Saplantılı nevrozun güçlü dirençleri tipiktir ve nevrozun doğası, içine girmeyi hatta bazen anlamayı olanaksızlaştırır. Dirençleriyle, gizlenme ve saklanma arzusu ile örneğin anlattığı olaylardaki kişilerin isimlerini söylemez ve dinleyen için anlamayı zorlaştırır. Anıları seçerek anlatmaları de tipiktir. Bu açıdan hastanın, “aklınızdan geçen her şeyi anlatın lütfen” kuralına ne kadar uyduğu şüphelidir.

Freud, olgu sunumunda histerik hastalardan edindiği bilgileri obesif hastalarda gördükleri ile kıyaslar. Histerik nevrozlunun anlatımı ile saplantılı nevrozlunun anlatımını kıyaslarken üstteki direncin aksine bir yorum yapmaktadır:

“Saplantı nevrozunun dili — gizli düşüncelerini dile getirmede kullandığı araçlar— sanki histerinin dilinin yalnızca bir lehçesi gibidir; ancak bu lehçe bilinçli düşüncemizin benimsediği anlatım biçimleriyle histerinin diline kıyasla çok daha yakından ilişkili olduğu için yolumuzu çok daha kolay bulabilmemizi sağlayacak bir lehçedir.” (s)

Dirençlilik ve zorlama ile işbirliği ve uyum, saplantılı nevrozda yan yana ilerler. Saplantılı nevrozu olanlar mantıklı ve düşünceli olmaya önem verdikleri için analitik çalışmayı bu açıdan kolaylaştırırlar. Freud daha sonra düşünce süreçlerine libidinal yatırım yaptıklarını hatta düşünceye doğru bir psikolojik gerileme yaşadıklarını da belirtir. Bunun da bir direnç olduğu ve bilinçdışını, duyguları ve dürtüleri örtmeye yönelik olduğu ortaya çıkabilir. Histerik nevrozu olan hastada ise bilinçdışı fazla açıktır, mantık ve düşüncelilik geride kalır. Histerik nevrozda; duygusallık, dağınıklık ve açıklık bir dirence dönüşebilir.

“Bu olgular histeri olgularının tersine her zaman erken cinsel etkinlik özelliğine sahiptirler. Saplantı nevrozları ilerde bir psikonevroz oluşturmak üzere gelişen etkenlerin hastanın güncel değil çocukluk çağı cinsel yaşamında aranması gerektiğini histeriden daha belirgin bir biçimde ortaya koyar. Bir saplantılı nevrotiğin bugünkü cinsel yaşamı yüzeysel bir gözlemciye sıklıkla çok olağan görünebilir.” (s. 41)

Günümüzde saplantılı nevrozu olan hastaların cinsel etkinliğinin kısıtlı olduğunu, yalıtıldığını ya da cinsel yaşantılarını seansta anlatmak istemediklerini biliyoruz. Hatta Sıçan Adam’ın seanslarında saplantıların dışında da cinsellik sıradan bir obsesif nevroz hastasından sık görülmektedir.

Sıçan Adam’la çalışırken dikkat çeken üç durum vardır: Freud’un (1) dirençlerin üzerine gitmedeki, (2) saplantılı düşüncelerin ve düşlemlerin kaynağını aramadaki ve (3) aktarımı değerlendirmekteki etkinliği. İlk seanslarda Freud, Sıçan Adamın “sevgilisi” hakkında konuşmadığını fark etmişti. Bu direnci kırmak için Freud, onunla birlikte olduğu bir fotoğrafını istemiş ama bu, Sıçan Adam'ı daha dirençli hale getirmişti. Freud ve diğer analistler bu tür deneyimlerden çok şey öğrendiği gibi, bugün analizde analistler hastadan asla bir şey istemezler ve ondan alabilecekleri tek şey ücrettir.

OLGU ÖYKÜSÜNDEN SEÇİLMİŞ PARÇALAR

Üniversite mezunu olan hasta çocukluğundan beri saplantılı düşüncelerden muzdariptir ve son 4 yıldır sıkıntısı artmıştır.

“Bozukluğunun temel özellikleri çok düşkün olduğu iki insanın —babası ve hayran olduğu bir kadın— başlarına bir şey gelebileceği şeklindeki korkular idi. Bunların yanında zorlantılı ikilerinin farkına varmıştı, örneğin gırtlağını jiletle kesme şeklinde bir itki gibi.” (s. 35)

Freud başlangıçta obsesif nevrozun ana dinamiğini gösterir: Sevdiğine zarar vermekten korkarak bunu engellemeye ve sevdiği nesneyi korumaya çalışma.

“Çeşitli sağaltım biçimlerini denemiş ve yakınlarındaki bir sanatoryumdaki hidroterapi kürü dışında hiçbirinin yararını görmemişti. Bu yararlanmanın tek nedeninin orada gerçekleşen bir tanışmanın yol açtığı düzenli cinsel ilişkiler olduğunu düşünüyordu.”

Sıçan Adam sorununun cinsellikle ilgili olduğunu sezmiş ve Freud’a başvurmuştur. Seans notlarına göre Sıçan Adam’ın cinsel yaşamının dinamiklerine bakıldığında, düşlemi ile ilişkili oralite, analite, travma, tasarımlarda ve dürtülerde iç içe geçme ve saldırganlık açısından birçok öge içerir.

a. SAĞALTIMIN BAŞLANGI

Sıçan Adam, abi gibi gördüğü birisiyle ilişkisini anlatır.

“Bu insan kendisine ilgi gösteren ve özgüvenini çok üst düzeye yükselten ve kendisini zeki bir insanmış gibi görmesini sağlayan on dokuz yaşındaki bir öğrenci idi (kendisi o sırada on dört ya da on beş yaşındaydı). Bu öğrenci daha sonra onun özel öğretmeni olmuş ve aniden davranışlarını değiştirerek ona bir geri zekâlıymış gibi davranmaya başlamıştı. Sonunda bu öğrencinin kız kardeşlerinden biriyle ilgilendiği dikkatini çekmiş ve kendisiyle eve kabulünü sağlamak için ilgilendiğini ayırt etmişti. Bu yaşamının ilk büyük darbesi olmuştu.” (s. 36)

Analizin başında bunu anlatması, aktarımda Freud’u da abi gibi gördüğü ama bunun arkasından bir darbe yemekten, kandırılmaktan duyduğu korku da etkili olmuş olabilir. Bu vakada Freud’a yönelik aktarım birçok biçimde ortaya çıkmıştır ve Freud çoğunu fark etmiş ama pek kullanmamıştır.

Bu kişinin ilgisiyle kendini iyi hissetmesi ve sonra düş kırıklığına uğramasının arkasında; babasından ilgi görme arzusu ve babasının annesine ilgi göstermesinin yarattığı düş kırıklığı olabilir. Yani ödipal üçgen, daha çok negatif bir biçimde hemen kurulmuştur:

oğlanın baba aşkı (negatif ödipus) + babasının sevgisinin gerçek olmaması (sahtelik açısından ikinci negatif)

b. ÇOCUKLUK DÖNEMİ CİNSELLİĞİ

“Cinsel yaşamım çok erken başladı. Dördüncü ya da beşinci yaşımdan bir sahne anımsayabiliyorum. (Altı yaşımdan sonra her şeyi anımsayabiliyorum.) Bu sahne yıllar sonra oldukça açık biçimde kafamda canlandı. Peter Hanım adlı çok hoş bir genç mürebbiyemiz vardı Bir akşam kanepede yan giyinik uzanmış bir şeyler okuyordu. Ben yanına uzanmıştım ve eteğinin altına girmeme izin vermesini rica ettim. Bana başkalarına bundan hiç söz etmemek koşuluyla istediğimi yapabileceğimi söyledi. Üzerinde pek bir şey yoktu, beni çok garip etkileyen cinsel organlarını ve bedenin alt kısmını parmakladım. Bu olaydan sonra dişi bedenini görmek için yakıcı ve işkence çektiren bir merakla baş başa kalmıştım.”

Sıçan Adam çocukluğundaki cinselliği anlatırken aslında nasıl tacize uğradığını ve engellenmediği için kendi dürtülerini de engelleyemez hale geldiğini anlatır. Mürebbiyenin verdiği izin onu aşırı derecede uyarmış ve nevrozunun oluşmasına, ödipaldeki anne aşkından korkmasına neden olmuş olmalıdır. Diğer yandan bu dinamik Sıçan Adamın annesinden ayrışma sürecinde, "ona fazla yakın olması" sorunundan da şüphe ettirir. Annesinden ayrışmamışlığı ile ilgili durumları seans notlarında kaydetmiş olsa da Freud, bu kısmı pek çalışmamıştır.

“Hastanın açılış sözcükleri erkekler tarafından gerçekleştirilen etkilere, başka deyişle yaşamındaki eşcinsel nesne seçimi dönemine vurgu yapmıştır, ancak hemen ardından daha sonra büyük önem kazanan ikinci bir motif, yani kadın ile erkek arasındaki çatışma ve ilgilerinin zıtlaşması söz konusu edilmiştir. İlk hoş mürebbiyesini bir erkeğin ilk adı olabilecek soyadı (Peter) ile anımsaması gerçeği de bu bağlantı kapsamında değerlendirilmelidir. Viyana orta sınıf çevrelerinde bir mürebbiyeyi ilk adıyla çağırmak daha yaygındır ve genellikle bu adlarıyla anımsanırlar.” (Dipnot s. 37)

Freud, bu dipnotta Sıçan Adam’ın nevrozu ile ilgili dinamiğin ana hatlarını belirler. Önce kendinden büyük bir abiye duyduğu hemcinse yönelik istek -ki buna negatif ödipus diyebiliriz- hayal kırıklığına uğramıştır. Anlatım sırasında göre ardından gelen karşı cinsle yakınlaşma ve onu elde edebilmesi -ki bu da pozitif ödipus ile ilgilidir. Aslında bu durum gerçekleştiği için bir kırılmadır, travmaya dönüşmüş, zehirleyici olmuştur. Önemli bir ayrıntı mürebbiyenin erkek ismiyle anılmasıdır. Yani Sıçan Adam için anne-baba, kadın-erkek tasarımı karışmış haldedir.

Bir diğer nokta da bu ilişkilerin, üçlü ilişkilere yakın konumdaki ikili ilişkiler düzleminde olmasıdır. Mürebbiyenin, Sıçan Adam'a rakip olabilecek bir eşi yoktur (kızabileceği düşünülen zayıf bir otorite vardır), abinin ise sevgilisi çıkınca Sıçan Adam için abi ile ilişki bitmiştir. Ödipal üçgen rakibin gölgesinin hissedildiği bir ikili ilişki olarak sahnelenmektedir.

Daha sonra Sıçan Adam, hizmetçi Lina’nın onu kardeşi ile kıyaslayarak küçümsediğini anlatır. Bu küçümsemenin ardından Lina çocuk istismar eden bir hizmetçinin hapse atıldığını anlatmıştır. Sıçan Adam Lina’nın onu ne kadar “özgür” bıraktığını anlatır. Aslında bu “özgürlük” tacizdir ve Sıçan Adam’ın ödipal çoklu yapılanmasını yıkmış, çocuksu tümgüçlülüğüne inancının sürmesine neden olmuştur. Sıçan Adam’ın düşünceleri de “özgürdür”, onu taciz ederler ve engellenemezler.

Bu zehirli özgürlük onu utanca boğmuş, bastırma yetisini bozmuştur. 6 yaşındaki ereksiyonları ile ilgili utancı, kendini sınırlayamamasına, “ebeveynlerim düşüncelerimi biliyor” (s. 38) saplantısına dönüşür. Bu saplantısı ebeveyn tasarımlarından ayrışamadığının belirtisidir.[1]Hemen ardından sınırları yıkma arzusu “kızları çıplak görmek isteme” olarak güçlü bir istek olmuş, bu arzunun cezalandırılacağını ve “bunları düşünürse bazı şeylerin olacağına ve bunların olmasını engellemek için her şeyi yapması gerektiğini hissetmiştir”. Saplantılı korku "Bir kadını çıplak görme isteği duyarsam babam mecburen ölecektir." biçimindeydi.

Bu korku ve saplantılarda Sıçan Adam, kendi kendisine yasak koymaya ve engellemeye çalışma ve bakıcılardan ayrışma çabaları etkindir. Engelleme ve yasak koyma görevini yerine getiremeyen, izin veren bakıcı kadın tasarımları öne çıkmaktadır. Diğer yandan babasının sert bir biçimde engelleme ve yasak koyması da kendisine karşı sert davranmasına neden olmuştur. Babasının sertliği ve zalimliği seans notlarında daha çok görülür.

c. BÜYÜK SAPLANTILI KORKU

Sıçan Adam askeri manevralar katıldığında önce gözlüğünü kaybeder. Gözlükçüsüne telgraf çekerek sipariş verir. Bu mola sırasında zalim bir yüzbaşıdan şu işkenceyi öğrenir:

“‘suçlu bağlanıyordu. Bir kavanoz kalçaları üzerine ters olarak yerleştiriliyordu içine birkaç sıçan konuyordu ve sıçanlar ’ — yine kalktı, dehşet ve direncin her tür belirtisini göstermekteydi— ‘ içeri giriyordu ’ — Anüsüne diyerek ona yardımcı oldum.” (s. 42)

Freud, hastanın söyleyemediklerini tamamlayarak sıçanlar gibi onun içine girmiştir. Sıçan Adam Freud’a yüzbaşı diyerek hitap etmek ister ve zalim otorite tasarımını Freud'a yansıtır.

Sıçan Adam bunları anlatırken dehşete kapılınca Freud araştırmaya devam eder ve bu işkencenin hayran olduğu kadına ve ölmüş babasına yapılması düşüncesine kapıldığı ortaya çıkar. Zalim yüzbaşı postayla gelen gözlükleri Sıçan Adama verir. Ödemeyi Teğmen A yapmıştır ve Sıçan Adam parayı ödemezse babası ve kadının cezalandırılacağı düşüncesine kapılır. Sıçan Adam’ın parayı ödeme girişimleri süreç “tam istediği” gibi gitmediği için karmaşıklaşır. “Parayı Teğmen A’ya ödemelisin.” yeminini, ödemeyi Teğmen B yaptığı için yerine getiremez. “Borcunu ödeme” işi gittikçe karmaşıklaşırken Sıçan Adam sakinleşmek için bir arkadaşından yardım alır.

Freud, Sıçan Adam bunları anlatırken “ama”lar ve jestler kullanarak yapma-bozmalar ve karşıt tepkiler yaptığını fark eder. Bunlara karşın obsesif hasta herşeyin "tam istediği gibi olmasını" ister ve kendi içinde ikileme düşer. Böylelikle öykü uzar ve karmaşıklaşır.

“Okurun artık izleyebilmeyi sürdüremediğini duymak beni şaşırtmazdı, çünkü hastanın o günlerdeki dış olaylar ve kendisinin bunlara karşı tepkileri hakkında anlattığı ayrıntılı öykü bile kendi içinde çelişkilerle doluydu ve çok karmakarışık görünmekteydi.”

Freud burada obsesif nevrozda sık görülen bir diğer tablo olan detaylar, yapma-bozmalar, karşıt tepkiler ve yer değiştirmeler ile konuyu anlaşılmaz hale getirerek hem kendisinin hem de karşısındakinin zihnini bloke etme durumunu anlatır.

d. SAĞALTIMIN DOĞASINA GÎRİŞ

Sıçan Adam en önemli konu olduğunu belirterek babasının ölümü sırasında gerçekleşenleri anlatır:

“Kendisini ölümü sırasında babasının yanında olmadığı için suçlamıştı. Hemşire, babasının son günlerinden birinde onun adını seslediğini ve hemşire yatağının başına geldiğinde ‘Gelen Paul mü?’ dediğini anlattığında kendini suçlama yoğunlaşmıştı.”

Freud, “iyileştirici etkiyi doğuran şeyin bilgilenme değil, kendini suçlamayla bağlantısı bilinçli olarak bilinmeyen içeriğin meydana çıkarılması olduğunu” açıklar. Pompei’deki yapıtların gün yüzüne çıkınca çürümesini örnek vererek, bilinçdışı içeriğin, ortaya çıktığında çözülmeye başladığını anlatır. Bugün, iyileştirici etkinin, bilinçdışından çıkarılan içeriğin benlik işlevleri ile değerlendirilebilmesine ve özümsenmesine bağlı olduğunu biliyoruz.

Bunlarla beraber Sıçan Adam, babasını nasıl unutamadığını ve ondan ayrıldığını inkar ettiğini de anlatır.

Freud, Sıçan Adam’ın kişiliğindeki bütünlüğün bozulduğu düşüncesine katılır. Sıçan Adam’ın kişiliği bilinçli olan ahlaklı bir kendilik ve bilinçdışı olan şeytani kendilik olarak ikiye bölünmüştür: Son kısımda Freud bu formülasyonu geliştirir.

“Burada tesadüfen bilinçdışının temel özelliklerinden birini, yani çocukluk ile ilişkisini bulduğunu belirttim. Bilinçdışı çocuksu olandı; kendilik’in çocukluk döneminde ondan ayrılan ve sonraki gelişim evrelerini paylaşmayan ve sonuçta bastırılmış duruma gelen parçasıydı.”

Freud bunları açıklarken Sıçan Adam çocukluğunda şeytani kendiliğine uyduğunu anlatır. 12 yaşındayken bir kıza âşık olmuş ama kız onunla ilgilenmemiştir. Bu sırada, eğer babası ölürse kızın ona ilgi gösterebileceği düşüncesi aklından geçmiştir. Freud her korkunun ardında bir istek olduğunu açıkladığında;

“Bu düşünceler onu çok şaşırtmıştı, çünkü babasının ölümünün hiçbir zaman bir isteğinin değil, ancak korkusunun konusu olabileceğinden emindi.”

Sıçan Adam babasının, babası onun en iyi arkadaşıydı. Freud, babasından kurtulma isteğinin varlığı konusunda Sıçan Adam’a açıklamalarda bulunmuştu.

“… bilinçdışının üçüncü büyük özelliğini keşfettiğini belirttim [s. 51]. Babasına yönelik düşmanlığının yok edilemezliğinin kaynağı açık bir biçimde tensel (sensual) istekler doğasında bir şeydi, bu bağlantı içerisinde babasını şu ya da bu biçimde bir araya giren olarak duyumsamış olmalıydı.” (s. 55)

Yani Sıçan Adam tensel olarak arzuladığı kadınla arasına babasının girmeye çalıştığını duyumsadığı ve 6 yaşından önceki bir zamana ait, uzun süredir bastırılmış bir isteğin etkisinde olabilirdi. Bu açıklamalara rağmen Sıçan Adam babasından kurtulma isteği olabileceğine karşı çıkmaya devam etmesi babasından çok korktuğunu düşündürür. Ardından anlattığı öyküde bir kadın, kız kardeşinin ölmesini ve onun kocası ile evlenebilmeyi düşünmüştür. Freud bu karşı çıkıştan sonra gelen öyküyü şöyle yorumlar:

“Bu suçluluk duygusu açılışının en göze çarpan çelişkisini içermektedir: "Hayır" babasına karşı böylesi günahkâr bir isteği hiçbir zaman barındırmamıştı. Bu bilinçli hale gelen bastırılmış malzemeye karşı yaygın bir tepki biçimidir: Gerçeğin ilk olarak karşılandığı "Hayır"ı hemen gerçeğin doğrulaması — her ne kadar başlangıçta dolaylı ise de— izler.” (dipnot s. 56)

Yukarıdaki durumda hem olumsuzlamaya hem de yapma bozmaya dair bir örnek görürüz'te Freud "Olumsuzlama" başlıklı temel makalelerinden birisini yazar ve olumsuzlamayı detaylıca tanımlar. Olumsuzlama, obsesif nevrozun temel dinamiklerindendir.

Sıçan Adam küçük erkek kardeşinin evlenmek istediği kadını uygun görmediği için o kadını öldürmek istediğini anlatır. Ardından “çok sevdiği” erkek kardeşine oyuncak tabancayla saldırdığı bir çocukluk anısından söz edince Freud bunu babasına karşı da istemiş olabileceğini belirtir. Freud, kendisini kınadığı dürtü ve isteklerinin çocukluk döneminden kaynaklandığını, çocukların böyle ahlaki sorumlulukları olmadığını Sıçan Adam’a açıklar. Sıçan Adam hastalığının babasının ölümünden sonra şiddetlendiğini söyler.

Kanzer[2], obsesif nevrozlu hastaların analizanı açıklamalar yapmaya yönelttiğini belirtir. Sıçan Adam’ın erkek kardeşine yönelik tavrı babasının ona yönelik davranışlarına benzemektedir.

e. BAZI SAPLANTILI DÜŞÜNCELER VE AÇIKLANMALARI

Freud, saplantılı düşüncelere anlam verme çalışmasını açıklar. Bu açıklamalarına hastanın intihar düşünceleri ile ilgili bir örnek verir:

“Sevgilisi ciddi bir biçimde hasta olan büyükannesine bakmaya gitmişti. Çok zor bir çalışmanın ortalarında iken aklına şöyle bir düşünce gelmişti: ‘Sınava bu dönem en kısa zamanda girmen şeklinde bir emir alsaydın buna uymayı ayarlardın. Peki gırtlağını bir usturayla kesmen emredilseydi o zaman ne yapardın?’ Birden bu emrin zaten verilmiş olduğunu ayırt etmiş ve usturasını almak üzere dolaba doğru aceleyle giderken şöyle düşünmüş­tü: ‘Hayır bu o kadar basit değil. Gidip yaşlı kadını öldürmelisin.’ Bunun üzerine dehşet içinde kendinden geçmiş halde yere yığılmıştı.”

Sıçan Adam sevgilisiyle evlenebilmek için sınava hazırlanırken sevgilisi büyükannesine gitmiş ve Sıçan Adam çektiği özlem yüzünden çalışamaz hale gelmişti. Birçok şekilde sevgilisi ile “arasına giren” büyükanneyi öldürmek istemişti.

Freud, sevgilisi ile arasına giren bir kuzenine duyduğu saldırganlığın nasıl kendisine yöneldiğine dair bir örnek daha verir. Sıçan Adam’ın sevgilisini koruma saplantısına ve buna yönelik zorlantılarına ve yapma-bozmalarına değinir. Koruma saplantısını, düşmancıl dürtülerine bir karşıt tepki olarak yorumlar. Bunları, ussallaştırma olarak tanımlar. Sevgi ve nefret arasında bir çatışma sürmekte, önce biri sonra diğer ardıl olarak doyuma ulaşmaktadır. Bu içsel çatışma, korumak için dua etme ve lanetleme arasında da sürmektedir.

Bir gündüz düşünde bu çatışma şöyle bir fanteziye dönüşmüştü:

“Hanımın bir talibinin toplumsal düzeyine çok değer verdiğine inanarak, bir devlet dairesindeki bu tür bir erkekle evlendiği şeklinde bir düşlem kurmuştu. Daha sonra kendisi de aynı bölüme giriyor, hanımın kocasından çok daha hızlı yükseliyor ve sonunda kocanın amiri oluyordu. Düşlemi şöyle sürmekteydi: Bir gün bu adam bir yolsuzluk yapıyordu. Hanım ayaklarına kapanıyor ve kocasını kurtarması için ona yalvarıyordu. Bunu yapacağına söz veriyor ve hanıma bu kuruma girmesinin tek nedeninin ona duyduğu sevgi olduğunu, çünkü böylesi bir olayın ortaya çıkacağını önceden sezdiğini ve şimdi kocasının kurtulduğunu, kendisinin görevini tamamladığını ve görevinden istifa edeceğini bildiriyordu.” (s. 65)

Bu fantezide; önce sevdiği kadını kaybetme, sonra kocasının kötülüğünü ortaya çıkarma, kadının yalvarması, kadına aşkının ne kadar “özverili” olduğunu gösterme ve geri çekilme vardır. Ödipal bir zafer ya da ödipal çatışmanın çözümlenmesi yoktur. Yani rakip yenilerek kadın elde edilmemiştir. Daha önceki ödipal öykülerdeki gibi rakip yine bir gölgedir.

f. HASTALIĞI ORTAYA ÇIKARICI NEDEN

Freud bu bölümde önce histeri ile saplantılı nevrozdaki çocukluk anısının nasıl bir bastırmaya maruz kaldığını karşılaştırır:

“Saplantı nevrozunda durum farklıdır. Nevrozun çocukluk dönemine ait önkoşulları her ne kadar çoğunlukla tam değilse de unutma tarafından yenilgiye uğratılmış olabilirler, ancak hastalığın yakın geçmişteki nedenleri tam tersine bellekte korunmuş­lardır. Bastırma bir başka ve aslında daha basit bir düzeneği kullanır. Örselenme, unutulmak yerine duygusal yatırımından yoksun bırakılınca bilinçte kalan sadece tümüyle renksiz olan ve önemsiz olarak değerlendirilen düşünsel içerik olur.”

Freud burada izolasyonun bastırmadaki rolünü açıklamıştır. Freud daha sonra başka bir olgu üzerinden bastırmasını ve yer değiştirmesini yorumladığı saplantılı bir hastanın bu yoruma katlanamadığını anlatır. Freud’un yorumuyla hastanın öfkesi ortaya çıkmış ama Freud’a yönlenmiştir.

Freud, Sıçan Adam’ın babasının yoksul eski sevgilisini ve ailesi zengin olan karısı (Sıçan Adam’ın annesi) ile evlenişine geçer. Şimdi Sıçan Adam’ın da yoksul bir sevgilisi ve evlenmesi istenen zengin aileli bir kız vardı. Freud’a göre Sıçan Adam, hastalanarak ve eğitimini tamamlamayarak (yine negatif üzerinden) bu çatışmayı çözmüştür.

Freud, hastalandırıcı bulduğu bu durumun aktarımda ortaya çıktığını, muayenehanesinin merdivenlerinde Sıçan Adam’ın bir kızla karşılaştığını, bu kızı Freud’un kızı zannettiğini, zengin birisi olarak gördüğü Freud’un onu kızıyla evlendirmek istediğini düşündüğünü anlatır. Vakanın gerçek notlarında Freud’un kızı ile ilgili başka aktarımsal durumlar da vardır.

Freud’un zenginliğine dair inancını kanıtlayan bir de rüya vardır:

“Düşünde kız kardeşimiönünde görmüştü ve kardeşimin yüzünde gözler yerine iki hayvan pisliği parçası bulunuyordu. Düşlerin dilinden anlayan kimse bu düşü yorumlamada pek güçlük çekmeyecektir: Düş kız kardeşimle “kara gözlerinin hatırı” için değil de parası için evlendiğini anlatmaktaydı.” (s. 70)

g. BABA KARMAŞASI VE SIÇAN DÜŞÜNCESİNİN ÇÖZÜMÜ

Freud, Sıçan Adam’ın babası ile arkadaşça yakınlığı ile babasının ölümünü isteyebilecek olması arasında bir bağlantı görür. Hastanın mastürbasyon eylemlerini detaylıca inceler. Mastürbasyona yöneldiği durumların iki ortak özelliğini bulur: bir yasak ve bir emre direnç. yaşlarında yaşanılan ve annesinin aktardığı şöyle bir anı önemlidir:

“Çok küçük bir çocukken — tarihini daha kesin olarak saptamak büyük bir kız kardeşin ölümcül hastalığı ile aynı zamana rastlaması sonucu mümkün olmuştu [s. 97]— bir yaramazlık yapmış ve babası bu yaramazlık nedeniyle ona dayak atmıştı. Küçük çocuk şiddetli bir öfkeye kapılmış ve daha dayak sürerken kü­fürler savurmuştu. Ancak hiç küfür bilmediğinden babaya düşünebildiği bütün nesnelerin adlarını vermiş ve bağırmıştı: ‘Seni lamba! Seni havlu! Seni tabak!’ vb. Böylesi ilkel bir hiddet patlamasıyla sarsılan babası dövmeyi durdurmuş ve şöyle demişti: ‘Bu çocuk ya büyük bir adam ya da büyük bir suçlu olacak!’ . . . O günden sonra kendi hiddetinin zorbalığının korkusundan kurtulmuş, bir korkak olmuştu.”

Bu anı üzerine çalışılırken Sıçan Adam, babasına gösterdiği öfkenin bir kanıtı ile karşılaşınca sarsılır. Bir diğer durum babasının hem şefkatli ve arkadaşça hem de öfkeli ve zorba olmasının ortaya çıkmasıdır.

Sıçan Adam, uzun süre askerlik yapan babası ile (1) asker olarak bir özdeşim kurmuştur. Babasının askerliğinde babası kendisine emanet edilen parayı kumarda kaybederek Almancadaki haliyle bir “oyun sıçanı” (kumarbaz, spielratte) olmuştu. Üstüne üstlük bu parayı orduya ödemek için borç aldığı arkadaşlarını askerden sonra para kazandığında aramış ama bulamamıştı. Sıçan Adam (2) gözlüğün parasını kime ödeyecek, kime borçlu kaldı ve o kişiye nasıl ulaşacak meseleleri de babası ile özdeşimiyle ilgiliydi.

Sıçan Adam, (3) evlenirken seçeceği eş (sevdiği fakir kız mı olacak yoksa babasının istediği zengin aile kızı mı) konusunda da babası ile özdeşleşmiş ve benzer bir kaderi olmuştu.

Freud Sıçan Adam için "sıçan" kelimesinin çok farklı anlamları olduğunu ortaya çıkartmıştı:

  1. Teğmenden duyduğu sıçan cezası Sıçan Adam’ın çocukluğunda önemli bir yeri olan barsak kurtlarının yarattığı anal erotizmi anımsatmıştı. Çocukluğunda anüsünde kaşıntı yapan barsak kurtları ile çok meşgul olmuştu. Barsak kurdu, balık ve sıçan birbirlerinin yerlerine geçmişlerdi. Haz dolu kaşıntı ile anal erotizmi başlatan barsak kurtları aynı zamanda Sıçan Adam'ın temizliğe çok önem vermesine yol açmıştı. Anal erotizm, sevgilisinin kirli ayaklarını öpmesinde ve kalçalarından hoşlanmasında devam etmişti. Aynı zamanda sevgilisini kirli düşüncelerinden uzak tutmaya çalışıyordu. Anal erotizm, cinselliğin kirli bir şey olmasına da neden olmuştu.
  2. Sıçan Adam sıçan (ratten) ile taksit (raten) kelimelerini birbirinin yerine geçirmişti. Bir keresinde seans ücreti için “Ne çok florin, ne çok sıçan.” dediğinde Freud para ve sıçan arasındaki bağlantıyı görmüştü.
  3. Bulaşıcı hastalıkların taşıyıcısı olan sıçan ile frenginin taşıyıcısı olan penis de birbirinin yerine geçirilmişti. Freud, anüse giren sıçanlar ile anüsteki barsak kurtları ve penisin benzerliğini vurgular. Sıçana penis anlamı yüklemeyi anal erotizme bağlar.
  4. Bazı küfürlerle ve evlenme (heiraten) kelimesi ile benzerlikleri ortaya çıkarır.
  5. Babasının mezarlığında bir sıçan görmüş ve babasını yemiş olabileceğini düşünmüştü.
  6. Masallarda sıçan, çocukların yerine geçirilir. Çocukların sıçana benzetilmesi, çocukların anüsten doğduğuna dair çocuksu-anal doğum düşlemine uyar. Bu düşlemde anne-baba farkı henüz yoktur. Anüs cinsiyete ve kuşağa özgü değildir. Sıçan Adam, kendisini bir sıçan gibi görürdü. Sıçanlar gibi pis küçük bir alçaktı ve öfke içinde insanları ısırırdı.

Sonuçta Freud saplantının oluşma sürecini şu şekilde tanımlar:

“Yüzbaşının ona sıçan cezasını anlattığı (kelebek gözlüğünü yitirdiği) öğleden sonra molasında hasta ilk ağızda yalnızca anlatılan sahnenin zalimliği ve şehvetliliğiyle irkilmişti. Ama hemen sonra kendisinin de birilerini ısırdığı çocukluk sahnesiyle bir bağlantı oluştu. Yüzbaşı —böyle cezalan savunabilen bir adam— babasının bir yerine-geçeni haline gelmiş ve özgün olayda zalim babasına karşı haykırılmış olan yeniden canlanan düşmanlığın bir parçası olarak kendini ortaya çıkarmıştı. … yüzbaşı kendisine öde­meli paketi verdiği ve Kronu Teğmen A.’ya ödemesini istediği zaman “zalim üst”ünün bir yanlış yaptığının ve bir şeyler borçlu olduğu tek insanın postanedeki genç hanım olduğunun ayırdındaydı. Bu nedenle kolayca şöyle alaycı bir yanıt aklına gelebilirdi: “Yok yahu! Ben mi?” ya da “Anana öderim!” ya da “Tabii! Ödeyeceğime bahse girebilirsin!”

Ama böyle bir yanıt yerine bir saplantı ortaya çıkmıştı: “Evet! Babamla sevgilimin çocukları olduğunda parayı A .’ya ödeyeceğim!” (s. 84) Bu düşünce, eylem gibi bir suç olarak kabul edilmiştir ve sıçanla cezalandırılması gerekir. Suçluluk bir yemine ve boyun eğmeye dönüşür.

II KURAMSAL
(A) SAPLANTILI YAPILARIN BAZI GENEL ÖZELLİKLERİ

Freud, saplantılı yapıları; istekler, hırslar, itkiler, düşünceler, kuşkular, emirler ya da yasaklar olarak sınıflar. Görüldüğü gibi bu yapılar istemek-reddetmek, emir/yasak-karşı çıkmak, hırs-kuşku gibi birbirine zıt durumları içerir. Aynı anda yaşanan bu zıtlık hali obsesif nevrozun çok yönlü çifte değerliliğini gösterir.

Çarpıtılan saplantılı düşüncenin, bir düş gibi varlığını sürdürebildiğini belirtir. Freud, Sıçan Adam’ın kelimelerle oynayışını ve kelimeleri büyülü hale getirerek yarattığı savunmaları anlatır. Büyülü bir kelime (Glejsamen) hem güçlü bir dua hem de cinsel ilişki (Gisela-samen) yerine geçmişti.

Tümgüçlülüğün ortaya çıkışını saplantılı düşünce üzerinden açıklar:

"Eğer bu hanımla evlenirsem, babanım başına bir felaket gelecek (öbür dünyada)." Atlanmış olan ancak çözümlemeden bildiğimiz ara basamakları eklersek şu düşünceye ulaşırız: "Babam yaşıyor olsaydı hanımla evlenme niyetim kar­şısında çocukluğumdaki sahnede olduğu kadar küplere binerdi, böylece bir kez daha ona çok kızar ve olası her tür bedduayı savururdum ve isteklerimin tümgüçlülüğü sayesinde bu felaketler onun başına mutlaka gelirdi."  (s. 90)

(B) SAPLANTILI NEVROTİKLERİN BAZI RUHSAL ÖZELLİKLERİ: GERÇEKLİK, BATIL İNANÇLAR VE ÖLÜME YÖNELİK TUTUMLARI

Sıçan Adam’ın aklına gelen bazı düşüncelerin gerçekleşmesini Freud; bastırma, unutma, duygunun geri çekilmesi ve bağlantı kopuşu ile açıklamıştır. Bu, tümgüçlülük hissine karşıt olarak saplantılı hastanın belirsizlik ve kuşkuya duyduğu ihtiyacın altını çizer. Bunun, hastayı gerçeklikten uzaklaştırmak ve çatışmalı konulardan uzaklaşmasını sağlamak için kullanıldığını belirtir. Kuşku giderici yaklaşımlardan uzak durmakta, bunları unutmakta ya da inkâr etmektedir. Sıçan Adam, sevgi ve nefretinin tümgüçlülüğünü de anlatmıştır. Kızdığı birisini ölmesini, sevgisine yanıt vermediği kadının intihar etmesini kendi gücü olarak yorumlamıştır.

Freud, sevgi ya da nefret der ama anlattıklarında hasta, nefretinin, saldırganlığının ve yıkıcılığının gücüne duyduğu güçlü inancı anlatmaktadır.

yaşlarındayken kız kardeşi ölmüş, Freud bu ölümün düşlemlerinde o dönemdeki çocuksu suçlarıyla bağlantılandığını düşünmüştü. Kız kardeşinin ölümü Sıçan Adam’ın dinamiğinde önemli bir yer tutmuş olabilir.

Kız kardeşi hastayken onu etkileyen, babasından dayak yeme anısı vardır. Kız kardeşi gibi hasta bir sevgilisi olmuş ve yumurtalıkları alınarak sanki ergenlik öncesine döndürülmüş olan bu kadın ile evlenmiştir. Kız kardeşinin ölümünün anal döneme denk gelmesi de etkilemiş olmalıdır. Sıçan Adam bu dönemde kız kardeşinin, sıçanlar olan bir mezarlığa gömülmesine takılmış gibidir. Belki de kıskandığı ve ölmesini istediği ablasının ölümü yüzünden ödipal döneme girdiğinde babasını öldürebileceği ile ilgili tümgüçlü düşlemlerine inanmıştır.

Sıçan Adam, babasının ölümü ile çocukluktan beri uğraşmış, babası öldükten sonra da bu gerçeği iptal etmek için çaba harcamıştı. Batıl inançları yaşam süresi ve ölüm olasılığı ile ilgiliydi. Sıçan Adam, tanıdıklarının cenazesine katılmayı ihmal etmezdi. Freud, saplantılı nevrotiklerin ölüm karmaşasını dürtüsel yaşamdaki sorunlara bağlar.

Dürtüsel gelişim sırasında ailede yaşananlar ve özellikle ayrılık, kopuş, hastalık ve ölüm gibi önemli olaylar nevrozun oluşmasında etkili olabilmektedir.

(C) SAPLANTILI NEVROTÎKLERÎN DÜRTÜSEL YAŞAMI VE ZORLANTI VE KUŞKUNUN KAYNAKLARI

Sıçan Adam yirmili yaşlarında uzun zamandan beri sevmekte olduğu ve babasının istemediği fakir kadını bırakıp babasının önerdiği zengin bir kadın ile evlenmek arasında kalmış ve hastalanmıştı. Sevdiği “hanım” ise bazen ilgisizliği ile öfkelendiriyor ve bölünmüş duygular saplantı ve zorlantılara neden oluyordu. Freud, Sıçan Adam’ın, “babasına yönelik çocuksu nefretinin bastırılmasını daha sonraki tüm yaşamını nevrozun egemenliği altına sokan olay olarak kabul etmişti”.

Sıçan Adam’ın sevgisinin karşısında nefret vardır ve sevgi ile nefret birbirinden ayrılamaz. Bu ayrılamama istençte kısmi felç ve kararsızlık yaratır. Kararsızlık ve kuşku, zorlantılara neden olur. Freud, yer değiştirmeyi saplantılı nevroz dinamiğinde üst düzeye yerleştirir. Diğer dinamikler de karşıt tepki oluşturma, yalıtma ve eylemden düşünceye doğru gerilemedir. Freud’a göre saplantı, eylemi gerilemeci bir biçimde temsil eden düşüncedir. Bu çok hoş bir tanımdır. Histerik hastaların duygusal taşma ile eyleme dökmesi gibi, obsesif hasta duygusal yalıtım ile düşünceye dökmektedir. Obsesif hastanın sevgisinin yanında hep nefret vardır ve sevgi nefreti bastıracak kadar ayrışamaz ve güçlenemez. Sevgi arttıkça nefretin artmasına, sevginin içinde nefret olmasına bulunan çözüm yalıtımdır ama yalıtımın kullanılması bir kilitlenme yaratır.

Freud zorlantıyı otoerotik eylemle bağlantılandırmıştır. Bakma ve bilme dürtüleri erkenden bastırmaya uğramıştır. Bilme dürtüsünün gücü düşünce sürecini cinselleştirmiştir. Saplantılı düşünce; bilinçli hale gelmeden önce uğradığı çarpıtma, erteleme ve genellemeler ile korunur.

Son kısımda Freud hastasının üç kişiliğe ayrıştığı şeklindeki izlenimini yazar:

  1. Bir bilinçdışı kişilik (çok erken yaşta bastırılmış olan ve tutku dolu ve günahkâr itkiler) ve bilincin aralarında gidip geleceği;
  2. Normal halinde kibar, neşeli ve anlayışlı — aydın ve nitelikli bir kişi;
  3. Batıl inançlı ve koyu bir sofu olmak üzere iki bilinçöncesi kişiliğe bölünmüştü.

Bu üçlü şöyle yorumlanabilir: bilinçdışı (altbenlik) çok serbesttir ve bu serbestliğiyle her şeyi düşünüp isteyebilir. Özgürlük açısından buna karşıt olan tutucu ve sofu bir benlik parçası mevcuttur. Bu “karşıt ve tutucu”, gelecekte üstbenlik olacak parça ilkeldir ve tümgüçlülüğü vardır. Arada ise kibar, neşeli ve anlayışlı bir kendilik ortaya koyabilen uyumlu olmaya çabalayan bir benlik vardır. Yani Freud’un yapısal kuramının izleri Sıçan Adam’da görülmektedir.

ORİJİNAL NOTLAR HAKKINDA

Yukarıda belirttiğim gibi, orijinal seans notları daha çok cinsellik ve aktarım materyali içerir. Sıçan Adam'ın annesine bağımlılığı hakkında birçok bilgi vardı ancak Freud vaka sunumunda bunlar hakkında yorum yapmamıştır. Örneğin, Freud ona ilk seanslarda psikanalizin kurallarını ve çerçevesini söylediğinde, Sıçan Adam karar vermek için annesiyle sormak istemiştir.

Bu vaka aynı zamanda Sıçan Adam'ın yas çalışmasına da bir örnektir. Ablasının ve babasının tutulamamış yasları vardı. Yasları; saldırganlık, rekabet ve aşkla komplike hale gelmiştir.

Sıçan Adam annesinden ve babasından ayrışamadığı için aynı zamanda oral, anal ve genital arzularını da ayırt edemiyordu. Örneğin oral seks, ağıza dışkılama, anal yemek üretimi, kasık kıllarında bit larvaları olan kirli cinsel organlar ve dışkısını penis gibi kullandığı fantezilerini anlatmıştı…

Aşk ve saldırganlık da farklılaşmamıştı. Ölüm ve cinsellik hala birbirine karışık haldeydi. Cinsel ilişki, birini kirletmek veya hasta etmek gibiydi.

Freud bu olguda yansız (nötral) olmadığı için eleştirilmiştir. Yansızlığın önemi o günlerde çok anlaşılmış değildi ama orijinal notlarda Freud'un kendi aktif tavrının aktarımı nasıl etkilediğini araştırdığını ve hastanın tepkileini yazdığını görebiliriz:

Örneğin Freud, seanslarından birinde Sıçan Adam'a yemek vermiştir. Sıçan Adam, Freud'un tepsiyle servis ettiği ringa balığının ve pudingin yarısını bırakır. Yemekten sonraki seansta, nasıl kilo verebileceğini anlatır ki bu çağrışımlar Freud'un verdiklerini içinden nasıl atabileceğini düşündüğünü gösterir.

Bu seanstan sonra Freud, diğer seanslarda Sıçan Adam'ın bu olayla ilgili çağrışımlarını not almıştır.

Sıçan Adam, Freud'un annesi ve karısının anüslerinden (kaka gibi) ringa balığını çıkardıklarını ve Freud'un kızının balığı kestiğini düşünmüştür. Freud bu düşlemi bağırsak solucanlarıyla ilişkilendirir ve Sıçan Adam, bağırsak solucanlarını balık olarak gördüğü çocukluk anılarını anlatır. Bu düşlem, onun oral ve anal dürtülerini nasıl ayrıştıramadığını gösterir. Sıçan Adam'ın da bu yemeğin cinsel bir anlamı olduğuna dair düşünceleri de vardır:

“Aktarımda ona verdiğim yemekten çıkar sağlayacağımı düşündü [1 ay önce]; çünkü zaman kaybetmişti ve tedavi daha uzun sürecekti. Ücretimi bana uzatırken, bana yemek için de ödeme yapması gerektiğini ifade etti, tam 70 kron. Bu miktar, Budapeşte'deki bir müzik salonunda, zayıf bir damadın, onun yerine gelinle ilk cinsel ilişkiyi yapması halinde garsona 70 kron teklif ettiği bir saçmalıktan türetilmişti.” (s. )

Bu düşlem, Sıçan Adam'ın Freud'a 70 kron vereceğini ve Freud'un Sıçan Adam'ın sevgilisiyle sevişeceğini göstermektedir. Sıçan Adam kendini Freud'un çıkarından kurtarmaya çalışır ama aynı zamanda sevgilisini memnun etmek için Freud'a duyduğu ihtiyacı da gösterir. Cinsel ilişkiden duyduğu korkuyu da anlatır. Bu ikilem obsesif nevroz için tipiktir. Eğer birisi obsesif kişinin bir ihtiyacını karşılıyorsa, diğer kişinin kâr elde edip etmeyeceğinden şüphe duyacaktır. Bunun tersi de doğrudur.

 


[1] Osman, M. P. () Freud's Rat Man from the Perspective of an Early-Life Variant of the Oedipus Complex

[2] Kanzer, M. () The Transference Neurosis of the Rat Man, Psychoanal. Q., (21)

(3) Freud, S., () BİR SAPLANTI NEVROZU OLGUSU ÜZERİNE NOTLAR, (Sıçan Adam), Olgu Öyküleri 2., çev. Ayhan Eğrilmez, Payel Yayınları, İstanbul,

 

İtalikler yorumlardır. Diğer kısımlar olgu öyküsünden alınmıştır ya da özetlenmiştir.

Sigmund Freud'un Payel Yayınları'ndan yayınlanmış olan "Olgu Öyküleri 2" adlı kitabına [email protected] adresine e-posta göndererek veya hafta içi her gün arası () 82 33 no'lu telefonu arayarak ulaşabilirsiniz.

Sevgilisinin yanında altına sıçan bir arkadaşımızın hikayesidir ; Nasıl mı ? Bende şaşkınım..
Şöyle anlatıyo efendim :

Beyler ben Kerim. artık iş işten geçmişti zaten birinciyi patlattım ikiyide patlatıyım dedim demez olaydım bi koydum bi anda basınçla birlikte bacaklarımdan bi sıvı süzülmeye başladı ishal olmuşum amk altımda krem keten pantalon var yapıcak hiç bi şeyim yoktu bildiğin altıma sıçmıştım herkesin içinde herkesten ziyade sevgilimin yanında ben böle bi çaresizlik görmedim beyler bakın inanın itimat edin böle bi çaresizlik yok kimseye anlatamam ki ayağa kalksam götte bok otursam yine kokudan anlaşılcak. yapcak bişi yok dedim sevgilime doğru yaklaştım altıma sıçtım irem dedim dondu kaldı beni güldürmek için yapıosun demi dedi bacağı hafif kaldırdım ve kahverengi lekeyi gördü bi kahkaha attıkı kevaşe sormayın neyseki bu beni biraz rahatlattı çünkü bi tiksinme fln olayı olmadı insani karşıladı amk hiç beklemiodum napıcaz dedi bilmiiorm dedim o sırada gülüoruz ama neyse bunun yanında ince bi hırkası vardı onu göte doladım ben öle kalktık tuvalete girdim garsonlardan birini çağırdım böle böle burda beklemem lazım sevgilim kıyafet getirene kadar anlayışla karşıladılar bi buçuk saat sevgilimi bekledim orda bizim eve gidip annemdem kot alıp gelmiş neyse giydim keteni donu kızın hırkasını attık kevaşe bu yolla bana yeni bi hırka aldırdı 80 lira girdi götüme neyse buda böle bi anım işte

''göt çeperi mi?adam bokun tarihçesini yazmış resmen.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir