jose silva zihin kontrol metodu pdf / Zihin Kontrolü Alfa Yayınları PDF İndir | Pdf Kitap indir - Pdf indir - Ücretsiz Kitap indir

Jose Silva Zihin Kontrol Metodu Pdf

jose silva zihin kontrol metodu pdf

Alfa Yayınları Zihin Kontrolü / Silva Metodu

KARGO BEDAVA

Kurumsal Fatura

Tahmini Kargoya Teslim: 8 gün içinde

favori

  • Boyut:Normal Boy
  • Basım Dili:Türkçe
  • Yazar:Jose Silva
  • Basım Yılı: ve Öncesi
  • Setli/Tekil:Tekil Ürün

  • 15 gün içinde ücretsiz iade. Detaylı bilgi için tıklayın.
  • Bu ürün AlfaKitap tarafından gönderilecektir.
  • Zihin Kontrolü / Silva Metodu Jose Silva / Alfa Yayınları Basım Yılı:
  • Baskı: 6
  • Sayfa Sayısı:
  • Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
  • Ebat: 13,5 x 19,5
  • Dil: Türkçe
  • Cilt Durumu: Karton Kapak
  • ISBN:
  • Yazar: Jose Silva
  • Çevirmen: Cumhur Mısırlıoğlu
  • Yaşamınızın en büyük değişimini yaratacak maceralardan birine atılmak üzeresiniz. Elde ettiğiniz her sonuç kendinize ve içine doğduğunuz dünyaya bakışınızı değiştirecek. Bugün dünyada milyonlarca insan rahatlama uykusuzluk problemlerine çare bulma baş ağrılarından kurtulma sigarayı bırakma kilo verme belleği güçlendirme daha verimli çalışabilme gibi büyük irade gerektiren şeyleri yapmayı öğrenmek için Zihin Kontrolü'ne başvuruyor. Silva Zihin Kontrol Metodu zihninizi nasıl genişletmeniz gerektiğini öğretiyor. İlaç tedavisinin veya hipnoz metodunun aksine burada kontrolü elinde bulunduran kişi sizsiniz. Zihin Kontrolü aracılığıyla zihni genişletmenin kendini tanımanın ve başkalarına yardımcı olabilmenin sınırlarını yalnızca siz kendiniz koyabilirsiniz. Jose Silva yaşamının büyük bölümünü zihnin eğitildiği zaman neler yapabileceğini araştırmaya adamıştır. Sonuç olarak da unutulmuş gibi görünen şeyleri hatırlamak odaklanmayı artırarak öğrenmeyi kolaylaştırmak acıları ve ağrıları gidermek iyileşmeyi hızlandırmak istenmeyen alışkanlıklardan kurtulmak ve altıncı hissi günlük yaşamın yaratıcı ve problem çözücü bir parçası haline getirmek için kullanılabilecek bir eğitim programı yaratmıştır. "Silva Zihin Kontrol Metodu yapmayı arzuladığınız değişiklikleri hayata geçirebilmeniz için kullanacağınız bir 'araç'tır. Kesinlikle tavsiye ederim." Dr. WAYNE DYER (Psikolog-Yazar) "Kişiler bu derin zihinsel seviyede işlevsel olmayı öğrendikleri zaman yaratıcılıkları artar bellekleri güçlenir ve problemlerini daha iyi çözerler." CLANCYD. MCKENZIE (Tıp Doktoru -Philadelphia Psikiyatri Hastanesi Danışma Servisi Direktörü)
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ

Ürünün Diğer Satıcıları (1)

Tahmini Kargoya Teslim: 9 gün içinde

Ürün Değerlendirmeleri

Henüz Yorum Yazılmamış.

Ürün Bilgileri

Alfa Yayınları Zihin Kontrolü / Silva Metodu

  • Zihin Kontrolü / Silva Metodu Jose Silva / Alfa Yayınları Basım Yılı:
  • Baskı: 6
  • Sayfa Sayısı:
  • Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
  • Ebat: 13,5 x 19,5
  • Dil: Türkçe
  • Cilt Durumu: Karton Kapak
  • ISBN:
  • Yazar: Jose Silva
  • Çevirmen: Cumhur Mısırlıoğlu
  • Yaşamınızın en büyük değişimini yaratacak maceralardan birine atılmak üzeresiniz. Elde ettiğiniz her sonuç kendinize ve içine doğduğunuz dünyaya bakışınızı değiştirecek. Bugün dünyada milyonlarca insan rahatlama uykusuzluk problemlerine çare bulma baş ağrılarından kurtulma sigarayı bırakma kilo verme belleği güçlendirme daha verimli çalışabilme gibi büyük irade gerektiren şeyleri yapmayı öğrenmek için Zihin Kontrolü'ne başvuruyor. Silva Zihin Kontrol Metodu zihninizi nasıl genişletmeniz gerektiğini öğretiyor. İlaç tedavisinin veya hipnoz metodunun aksine burada kontrolü elinde bulunduran kişi sizsiniz. Zihin Kontrolü aracılığıyla zihni genişletmenin kendini tanımanın ve başkalarına yardımcı olabilmenin sınırlarını yalnızca siz kendiniz koyabilirsiniz. Jose Silva yaşamının büyük bölümünü zihnin eğitildiği zaman neler yapabileceğini araştırmaya adamıştır. Sonuç olarak da unutulmuş gibi görünen şeyleri hatırlamak odaklanmayı artırarak öğrenmeyi kolaylaştırmak acıları ve ağrıları gidermek iyileşmeyi hızlandırmak istenmeyen alışkanlıklardan kurtulmak ve altıncı hissi günlük yaşamın yaratıcı ve problem çözücü bir parçası haline getirmek için kullanılabilecek bir eğitim programı yaratmıştır. "Silva Zihin Kontrol Metodu yapmayı arzuladığınız değişiklikleri hayata geçirebilmeniz için kullanacağınız bir 'araç'tır. Kesinlikle tavsiye ederim." Dr. WAYNE DYER (Psikolog-Yazar) "Kişiler bu derin zihinsel seviyede işlevsel olmayı öğrendikleri zaman yaratıcılıkları artar bellekleri güçlenir ve problemlerini daha iyi çözerler." CLANCYD. MCKENZIE (Tıp Doktoru -Philadelphia Psikiyatri Hastanesi Danışma Servisi Direktörü)
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

Ürün Özellikleri

  • BoyutNormal Boy
  • Basım DiliTürkçe
  • YazarJose Silva
  • Basım Yılı ve Öncesi
  • Setli/TekilTekil Ürün

Silva Zihin Metodu - Philip Miele Yaşamınızın en büyük değişimini yaratacak maceralardan birine atılmak üzeresiniz. Elde etiğiniz her sonuç kendinize ve içine doğduğunuz dünyaya bakışınızı değiştirecek. Bugün dünyada milyonlarca insan rahatlama, uykusuzluk problemlerine çare bulma, baş ağrılarından kurtulma, sigarayı bırakma, kilo verme, beleği güçlendirme, daha verimli çalışabilme gibi büyük irade gerektiren şeyleri yapmayı öğrenmek için Zihin Kontrolü'ne başvuruyor. Silva Zihin Kontrol Metodu zihninizi nasıl genişletmeniz gerektiğini öğretiyor. İlaç tedavisinin veya hipnoz metodunun aksine burada kontrolü elinde bulunduran kişi sizsiniz. Zihin Kontrolü aracılığıyla zihni genişletmenin, kendini tanımanın ve başkalarına yardımcı olabilmenin sınırlarını yalnızca siz kendiniz koyabilirsiniz. Jose Silva yaşamının büyük bölümünü, zihnin eğitildiği zaman neler yapabileceğini araştırmaya adamıştır. Sonuç olarak da unutulmuş gibi görünen şeyleri hatırlamak, odaklanmayı artırarak öğrenmeyi kolaylaştırmak, acıları ve ağrıları gidermek, iyileşmeyi hızlandırmak, istenmeyen alışkanlıklardan kurtulmak ve altıncı hisi günlük yaşamın yaratıcı ve problem çözücü bir parçası haline getirmek için kulanılabilecek bir eğitim programı yaratmıştır. "Silva Zihin Kontrol Metodu, yapmayı arzuladığınız değişiklikleri hayata geçirebilmeniz için kulanacağınız bir 'araç'tır. Kesinlikle tavsiye ederim. " Dr. WAYNE DYER (Psikolog-Yazar) "Kişiler bu derin zihinsel seviyede işlevsel olmayı öğrendikleri zaman yaratıcılıkları artar, belekleri güçlenir ve problemlerini daha iyi çözerler. " CLANCYD. MCKENZIE (Tıp Doktoru -Philadelphia Psikiyatri Hastanesi Danışma Servisi Direktörü).

Zihin Kontrolu - Silva Metodu - José Silva

91%(22)91% found this document useful (22 votes)
15K views pages

Original Title

Zihin Kontrolu - Silva Metodu - José Silva

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

91%(22)91% found this document useful (22 votes)
15K views pages

Original Title:

Zihin Kontrolu - Silva Metodu - José Silva

KONTROLÜ
SILVA METODU
Jose Silva
Philip Miele

Çevirmen Cumhur Mısırlıoğlu

ALFA
Zihin Kontrolü Silva Metodu
© , ALFA Basım Yayım Dağıtım San. ve T ic. Ltd. Şti.

The Silva Mind Control Method


© by Jose Silva / Published by arrangement w ith the original publisher, Sim on &
Schuster, Inc.

Kitabın Türkçe yayın hakları Akçalı Ajans aracılığıyla Alfa Basım Yayım Dağıtım San. ve Tic.
Ltd. Şti.’ne seafoodplus.infoınevinden yazılı izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz,
hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Yayıncı ve Genel Yayın Yönetm eni M . Faruk Bayrak


Genel Müdür Vedat Bayrak
Yayın Yönetm eni Mustafa Küpüşoğlu
Kapak Tasarımı Begüm Ç içekçi
Grafik U ygulama M ürüvet Durna

IS B N 9 7 8 -6 0 5 -1 0 6 -2 8 8 -4
1. Basım: Aralık
2. Basım: Ekim

Alfa Basım Yayım D ağıtım San. ve T ic. Ltd. Şti.


Ticarethane Sokak N o: 53 34 4 1 0 Cağaloğlu İstanbul
Tel: 0() 51 I 53 03 Faks: 0() 33 00
seafoodplus.info - [email protected]
Sertifika no:

Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Tel: 0() 97 23 Faks: 0 (2 1 2 ) 97 29
Sertifika no:
İÇİNDEKİLER

PHILIP MIELE
Giriş 9
Zihnin Daha Fazlasını Özel Bir Şekilde Kullanmak 15
Jose’yle Tanışın 21

JOSE SILVA
Meditasyon Yapmayı Öğrenmek 29
Dinamik Meditasyon
Belleği Güçlendirmek 45
Hızlı Öğrenme 53
Yaratıcı Uyku
Sözcüklerin G ücü 69
Hayal Gücünün Etkisi 77
Daha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak 87
Sevgililer İçin Özel Bir Teknik
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi
Algılama-Yönlendirme
Kendi Uygulama Grubunuzu Oluşturun
Zihin Kontrolüyle Başkalarına Yardım Etmek
Bazı Düşünceler
Yapılacak İşler Listesi

PHILIP MIELE
Bir Psikiyatrın Zihin Kontrolü Çalışmaları
Özsaygınız Yükselecek
İş Dünyasında Zihin Kontrolü
Sırada Ne Var?

EKİ
Zihin Kontrolü Eğitimi ve Organizasyonu

EK II
Silva Zihin Kontrolü ve Psikiyatrik Hastalar

EK III
Giriş
İnsanlardaki Dikkat İşlevinin Eeg Bağıntıları
Dikkat Olgusunun Bir Altkümesi Olarak İçsel Odaklanma

Kaynakça
Dizin
G iriş

Yaşamınızın en büyük değişimini yaratacak maceralardan


birine atılmak üzeresiniz. Elde ettiğiniz her sonuç kendinize
ve içine doğduğunuz dünyaya bakışınızı değiştirecek. Aym
zamanda bu keşfedeceğiniz yeni güçlerinizi -Z ihin Kontrolü
deyimiyle- “insanoğlunun gelişimi” için kullanma sorumluluğu
da kazanacaksınız. Zaten öğreneceğiniz üzere bu güçleri bunun
tam tersi yönde kullanmanız mümkün değildir.
Ban şehirlerinden birinin şehir planlamacısı, sekreterini yalnız
ve sıkıntılı bir şekilde masasmda bırakarak ofisinin kapışım kapat-
mışü. Teklifi verilmiş bir alışveriş merkezinin çizimleri kayıptı ve
hafta sonuna doğru belediyeden yetkili isimlerle bir evet-hayır
toplanüsı yapılmasına karar verilmişti. Buna neden olan her kim­
se, işini kaybetmesi kaçınılmaz görünüyordu. Başka patronlar olsa
çoktan esip gürlemeye başlamışlardı bile, ama şehir planlamacısı
bu durum karşısmda neredeyse tepkisiz görünüyordu.
Masasına oturdu. Bir an için gözlerini kapattı, hareket et­
meden bir süre sessizce durdu. Dışarıdan bakan biri onun bir
10 • Silva Metodu

felaketle yüzleşmeden önce kendisini rahatlatmaya çalıştığım


düşünebilirdi.
Tam on dakika geçtikten sonra gözlerini açtı, yavaşça ayağa
kalktı ve dışarı çıkarak sekreterinin yanına gitti. “Sanırım çizim-
leri buldum,” dedi sakin bir ses tonuyla. “Geçen hafta iş gezisi
için Hartford’daydım. Perşembe gününün harcama hesabına
bakalım. Akşam yemeğini nerede yemişim?”
Restorana telefon açtı. Çizimler oradaydı.
Bahsi geçen şehir planlamacısı, zihnin kullanılmayan yete­
neklerini uyandırmayı öğreten Silva Zihin Kontrolü eğitimi
almıştı. Burada öğrendiği şeylerden biri de bu yönde eğitim
almamış bir zihnin bulamayacağı bir yere saklanan anıları bulup
ortaya çıkarmaktı.
Uyandırılan bu yetenekler bu eğitimi alan 5 0 0 .0 0 0 ’den fazla
kadın ve erkek için mucizeler yaratıyor.
Şehir planlamacısı on dakika boyunca sessiz bir şekilde otu­
rurken tam olarak ne yapmıştı? Zihin Kontrolü mezunlarından
birinin sözlerinden bir ipucu elde edebiliriz:
“Dün Bermuda’da inanılmaz bir deneyim yaşadım. New
York’a dönmek için uçağa binmeme iki saat kalmıştı ve uçak
biletimi bulamıyordum. Kaldığım daireyi neredeyse bir saat bo­
yunca üç kişi birden didik didik aradık. Halıların altına, buzdo­
labının arkasına, akla gelebilecek her yere baktık. Bavulumu bile
üç kez boşaltıp yeniden yerleştirdim, ama bileti bulamadım. En
sonunda kendime sessiz bir köşe bulmaya ve seviyeme girmeye
karar verdim. Seviyeme girdiğim anda uçak biletini gerçekten
karşımda duruyormuş gibi canlı bir şekilde ‘görebilmiştim.’
Normalde asla fark edilemeyecek bir yerde, bir dolabın alt rafın­
da duran kitapların arasına sıkışmıştı (benim ‘seviyem’deki gö­
Giriş »11

rüntüme göre). Hemen dolaba gittim; tıpkı zihnimde görmüş


olduğum gibi, biletim orada duruyordu!”
Bu hikâye, Zihin Kontrolü eğitimi almamış olanlar için ina­
nılmaz gelebilir, ama Zihin Kontrolü’nün yaratıcısı Jose Silva
tarafından yazılmış bölümlere geldiğinizde, siz de zihninizin
bu şaşırtıcı güçleri hakkında daha fazlasını öğreneceksiniz. Belki
de bunların arasında en şaşırtıcı olanı, ne kadar kolay ve çabuk
öğrenebildiğinizdir.
Bay Silva yaşamının büyük bölümünü, zihnin eğitildiği za­
man neler yapabileceğini araştırmaya adamıştır. Sonuç olarak
da unutulmuş gibi görünen şeyleri hatırlamak, acıları ve ağrıları
gidermek, iyileşmeyi hızlandırmak, istenmeyen alışkanlıklardan
kurtulmak ve altıncı hissi günlük yaşantmın yaratıcı ve problem
çözücü bir parçası haline getirmek için kullanılabilecek 40 ila
48 saatlik bir eğitim programı yaratmıştır. Tüm bunlarla birlikte
sakin bir iyimserlik, mutlu bir iç huzur ve yaşamımızın kontro­
lünün şimdiye kadar hayal bile edemediğimiz oranda elimizde
olmasıyla ilgili birinci elden kanıt da ortaya çıkmıştır.
Şimdi ise ilk kez, bu eğitimde öğretilen tekniklerin birçoğunu
uygulamayı öğrenebileceğiniz basılı bir materyal yayımlanmaktadır.
Bay Silva hem Doğu’nun hem de Batı’nın öğretilerinden
serbestçe yararlanmıştır, ama ortaya çıkan nihai ürün özünde
Amerikan tarzını yansıtmaktadır. Bu metot da tıpkı yaratıcısı
gibi son derece pratiktir. Onun öğrettiği her şey şu andan iti­
baren daha mutlu ve daha etkili bir yaşam sürmenize yardımcı
olmak üzere tasarlanmıştır.
Bay Silva’nın yazdığı bölümlerde bir teknikten diğerine ge­
çerken başarılarınızı üst üste ekleyecek ve kendinize olan güveni­
nizi arttıracaksınız. Böylelikle, şimdiye kadar Zihin Kontrolü’yk
12 • Silva Metodu

tanışmadığınızı varsayarak, hep olanaksız olduğuna inandığınız


birtakım başarıları elde etmeye hazır olacaksınız. İster inanın
ister inanmayın, zihninizin mucizeler yaratabileceğine dair
bilimsel kanıtlar vardır. Buna ek olarak Zihin Kontrolü’nün
yaşamlarım değiştirdiği yanın milyondan fazla insanın başarılı
deneyimleri de ortadadır.
Bozuk gözlerinizi düzeltmek için zihninizi kullanabileceği­
nizi hayal edin. “Silva Zihin Kontrolü Metodu’nun ilk dersini
alırken gözlerimin değişmeye başladığını fark ettim-sanki artık
daha iyi görüyorlardı. Çocukluğumda on yıl boyunca (mezun
olana kadar) gözlük takmıştım ve sonra otuz sekiz yaşında ye­
niden gözlük kullanmaya başlamıştım. Doktorlar hep sol gözü­
mün diğerinden üç kat daha zayıf olduğunu söylerdi.
“ yılında ilk kez okuma gözlükleri takmaya başladım, ama
’48 ve ’49 yıllarında çift camlı gözlüklere geçmek zorunda kaldım.
Eğitimden sonra halen gözlüklerim olmadan okuyamasam da
gözlerimin kesinlikle daha güçlü olduğunu fark ettim. Gözlerim o
kadar hızlı bir değişim geçiriyordu ki doktor kontrolüne gitmeden
önce olabildiğince uzun bir süre bekledim. Hatta arada yeniden
yirmi yaşındayken taktığım gözlüklerime döndüğüm bile oldu.
“Doktor gözlerimi muayene ettiğinde yeni camlar gelinceye
kadar eski gözlüklerimi kullanmamın çok daha iyi olacağım
söyledi.”
Bu hikâye şu an size inanılmaz gelebilir, ama Bölüm’ü
okuduğunuzda bu eğitimden mezun olanların doğal iyileşme­
lerini hızlandırmak üzere tam olarak nasıl bedenlerinin sorum­
luluğunu zihinlerine aldırdıklarına şahit olacaksınız
Dört ayda yaklaşık on iki kilo vermeyi başaran bir kadının
gönderdiği şu mektupta yazanlar bu tekniklerin son derece ko­
lay uygulandığını açıkça ortaya koymaktadır:
Giriş *13

“Önce zihnimde koyu renkli bir çerçeve canlandırdım ve


orada dondurma, pasta, vs’yle -bana kilo aldırdığını bildiğim
her şey- dolu bir masa gördüm. Masanın üzerine kocaman kır­
mızı bir X çizdim ve bedenimi (lunaparklarda olan türden) son
derece geniş gösteren bir aynada gördüm. Ondan sonra zih­
nimde altın sarısı bir ışıkla çevrelenmiş bir sahne canlandırdım:
orada ise ton balığı, yumurta, yağsız et gibi protein değeri yük­
sek gıdalarla dolu bir masa vardı. Bu sahnenin üzerine büyük ve
altın sarısı bir onay işareti çizdim ve kendimi aynada çok ince ve
uzun görüntüledim. Zihinsel olarak kendime yalnızca protein
içerildi gıdaların olduğu masadaki yiyecekleri şiddetle arzuladı­
ğımı anlatıyordum. Ayrıca bütün arkadaşlarımın bana ne kadar
muhteşem göründüğümü söylediklerini de duyuyordum. En
önemlisi de kendime bir hedef koymuştum ve tüm bunların
belli bir tarihte gerçekleştiğini görüyordum. Ve bunu başardım!
Sürekli diyet yapan biri olarak işe yarayan tek metodun bu ol­
duğunu öğrendim.”
Buna Zihin Kontrolü denir - zihninizi sorumluluk alması
için eğitebileceğiniz derinlikteki bir meditatif seviyeye girmek,
onun imgelerden oluşan kendine ait dilini sözcüklerle destekle­
yerek kullanmak ve sonuçta giderek daha inanılmaz bir hal alan
sonuçlar elde etmek. Teknikleri uygulamaya devam eden kişi
için bunun bir sının yoktur.
Gördüğünüz üzere bu sıradan bir kitap değildir. Sizi kolay
adımlarla önce meditasyona, daha sonra da meditasyondan ya­
rarlanabileceğiniz pek çok yola yönlendirecektir. Ve son adıma
ulaştığınızda birçok insanın yapılamayacağına kesin gözüyle
baktığı şeyleri doğal bir şekilde yapabileceksiniz.
14 • Silva Metodu

Bu, aslında kitap içinde bir kitaptır. Philip Miele tarafından


yazılmış olan kısımda'(1. ve 2. Bölümler ve ila Bölüm­
ler) Zihin Kontrolü’nün neredeyse bir patlama yaratarak büyü­
müş olmasından ve binlerce mezuna sağladığı yararlardan söz
edilmektedir. Kitabın diğer kısmında ise Bay Silva sizlerle Zihin
Kontrolü eğitimlerinde öğretilen tekniklerin birçoğunu paylaş­
maktadır. Ancak bu eğitimler yetkin eğitmenler tarahndan yön­
lendirilen grup deneyimleri olduğu için sonuçlan kendi başınıza
çalışırken elde edeceğiniz sonuçlardan daha muhteşem ve daha
hızlı ortaya çıkmaktadır. Siz yine de Bay Silva’nın anlattıklarını
dikkatli bir şekilde okur ve teknikleri uygularsanız, elde edece­
ğiniz sonuçların yaşamınızı daha iyi yönde değiştireceğinden
kesinlikle emin olabilirsiniz. O kadar hızlı olmasa da kesinlikle
değiştirecektir.
Bu kitabı okumanın özel bir yolu var: Önce her kitap gibi
baştan sona okuyun. Ancak ilk okumanız sırasında teknikleri
uygulamaya başlamayın. Daha sonra 3. Bölüm’den Bölüm’e
kadar olan kısmı yeniden okuyarak, çıktığınız bu yolculukla il­
gili daha net ve genel bir fikir edinin. Sonra 3. Bölüm’ü tekrar
okuyun ve birkaç hafta boyunca içindeki teknikleri uygulayın
yalnızca buradaki teknikleri uygulayın. Hazır olduğunuzu his­
settiğinizde bir sonraki bölüme geçin ve bölümler arasında aynı
şekilde ilerlemeye devam edin.
Bölüm’e geldiğinizde Zihin Kontrolü mezunlarının
öğrendikleri tekniklerin çoğunu bilen ve uygulamış olan dene­
yimli birine dönüşmüş olacaksmız. Bu deneyiminizi daha ileri
noktalara taşıyarak geliştirmek isterseniz, aym eğitimi almış olan
arkadaşlarınızdan oluşan küçük bir grup kurmak isteyebilirsiniz.
Bunu nasıl yapabileceğiniz ise Bölüm’de anlatılmıştır.
1. BÖLÜM

Z İH N İN DAHA FA ZLA SIN I ÖZEL BİR


ŞEKİLDE K U LLA N M A K

Uçsuz bucaksız bir bilgi kaynağıyla doğrudan bir bağlantı


kurduğunuzu, bunun sizi sarıp sarmaladığını, her zaman sizin
yanınızda olduğunu akıl almaz bir mutlulukla öğrendiğinizi
hayal edin. Bu bağlantıyı kolayca kurduğunuzu ve hep orada
olduğundan kuşkulandığınız ama çaresizce erişemediğiniz o
şeyle -yardımcı bir bilgelik, ihtiyaç duyduğunuzda ortaya çıkan
bir içgörti, sevgi dolu ve güçlü bir varlık hissi- yaşamınızın so­
nuna kadar iletişim içinde olduğunuzu hayal edin. Bu nasıl bir
his olurdu?
Huşu halinden pek de farklı olmayan -belki de hiç farklı
olmayan- uç bir deneyim olurdu, öyle değil mi?
İşte Silva Zihin Kontrolü eğitimlerine katılaıılar eğitimin
dördüncü gününden sonra bunları hissediyorlar. Şu âna kadar
16 • Silva M etodu

yarım milyonun üzerinde insan bu duyguyu tattı, bu deneyimi


yaşadı ve bu duyguyu yaratan teknikleri uyguladıkça yeni güç­
lerini ve enerjilerini kendilerinden emin ve sakin bir şekilde kul­
lanmayı öğrenerek daha zengin, daha sağlıklı ve daha sorunsuz
yaşamlar sürmeye başladılar.
Jose Silva size bu tekniklerin bazüarım birazdan anlatmaya
başlayacak. Böylece sizler de artık bu tekniklerden yararlanabi­
leceksiniz. İlk olarak bir Zihin Kontrolü eğitiminin başlangıcına
kısaca göz atalım ve orada neler yaşandığım görelim.
Eğitim yaklaşık bir saat yirmi dakika süren bir tanıtım der­
siyle başlar. Eğitmen bu derste Zihin Kontrolü’nü tanımlar ve
onun gelişimine yol açan yaklaşık yirmi yülık araştırma sürecini
ana hatlarıyla çizer. Sonra öğrencilerin sağlrklarım iyileştirmek,
günlük problemleri çözmek, daha kolay öğrenmek ve farkında-
lıklarım derinleştirmek için uygulayabilecekleri teknikleri kısaca
açıklar. Ardından yirmi dakika ara verilir.
Öğrenciler kahvelerini içerken birbirleriyle tanışırlar. Hepsi
de son derece değişik bir geçmişe ve altyapıya sahiptir. Genellik­
le doktorlar, sekreterler, öğretmenler, taksi şoförleri, ev hanım­
ları, lise ve üniversite öğrencileri, psikiyatrlar, din görevlileri ve
emeklilerden oluşan gruplara çok sık rastlanır.
Aradan sonra soru ve cevaplarla başlayan, sonrasında ise
meditatif bir zihin seviyesine girmeyi sağlayacak ilk teknikle
devam eden bir saat yirmi dakikalık yeni bir derse geçilir. Eğit­
men bunun yoğun, hatta uykudan bile yoğun bir rahatlama
durumu olduğunu ama ona eşlik eden bir tür farkındalığın da
bulunduğunu açıklar. Aslında bu hemen hemen her meditasyon
öğretisinde ve her tür ibadet sırasında ulaşılan farklı bir bilinç-
lilik durumudur.
Zihnin Daha. Fazlasını Özel Bir Şekilde Kullanmak • 17

Tekniğin uygulanmasında ilaç veya biyogeribildirim aygıt­


ları kullanılmaz. Zihin Kontrolü eğitmenleri bu hale ulaşmayı
“seviyenize girmek” veya kimi zaman “Alfa’ya girmek” olarak
tanımlarlar. Otuz dakikalık bir egzersiz sırasında yönergeleri ya­
lın bir dille vererek öğrenciyi tatlılıkla bu noktaya yönlendirirler.
Aslına bakarsanız Zihin Kontrolü eğitimlerinin tamamı yalın
bir dille verilir: Bilimsel jargon veya Uzakdoğu’ya ait sözcükler
kullanılmaz.
Öğrencilerden bazılarının derse gelmeden önce meditasyon
yapmayı öğrenmiş olmaları mümkündür. Bazıları birkaç haftada
öğrenilebilecek teknikleri kullanırken diğerleriyse aylar süren
kararlı çabalar sonucunda bu noktaya gelmişlerdir. Ancak hepsi
de yalnızca otuz dakikalık kolay bir teknikle bunu başarabildik-
lerini gördüklerinde hayretler içinde kalırlar.
Öğrencilerin en başlarda duydukları şeylerden biri de şudur:
“Şimdi siz de zihninizin daha fazlasmı özel bir şekilde kullan­
mayı öğreniyorsunuz.”
Bu, öğrencilerin başlangıçta duydukları ve içselleştirdikleri
yalın bir cümledir. Tam anlamı ise yalın olduğu kadar hayret veri­
cidir. Herkes, istisnasız herkes, birtakım güçleri kullanmak üzere
kolaylıkla eğitilebilen zihinlere sahiptir. Yeni başlayanlar bu du­
ruma şüpheyle yaklaştıklarını gizleyemezler. Ancak zaman içinde
o güçleri gerçekten deneyimledikçe buna inanmaya başlarlar.
Öğrencilere söylenen başka bir şey de şudur: “İdeal bir ra­
hatlama yerinizi hayal edin.” Bu da hem hayal gücünü güçlen­
diren hem de daha yoğun bir rahatlamaya yol açan hoş, huzur
verici ve son derece canlı ve etkili bir tekniktir.
Meditasyonla ilgili bir söz: Bu kavram gündelik konuşmala­
rımızda bir şeyler üzerinde düşünmek anlamına gelir. Eğer bir
18 • Silva M etodu

an için bu kitabı bir kenara bırakır ve yarın akşam yemeğinde


ne yapacağınızı düşünürseniz, meditasyonun gündelik dildeki
anlamına yalan bir şey yapmış olursunuz.
Ancak meditatif öğretilerde bu sözcüğün özel bir zihinsel
seviyeye denk gelen daha geniş bir anlamı vardır. Bazı öğreti­
lerde zihni tüm bilinçli düşüncelerden arındırarak bu seviyeye
ulaşmak başlı başına bir amaçtır. Bu da hoş bir dinginlik sağlar
ve bu dinginliğin kapsamı pek çok araştırmanın da kanıtladığı
gibi stres nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların önlenmesi ve gi­
derilmesine kadar uzanır.
Ancak bu pasif meditasyondur. Zihin Kontrolü ise bunun
çok ötesine uzanır. Zihin Kontrolü’nde öğrenciye hem ufak
tefek sıkıntılarını hem de daha büyük ve karmaşık problemlerini
çözmesi için bu zihin seviyesinde bilinçli kalarak kullanması
öğretilir. Bu da dinamik meditasyondur; ve etkisi gerçekten
olağanüstüdür.
Son zamanlarda Alfa hakkında gittikçe daha çok şey duyma­
ya başladık. Beyin dalgalarından biri olan Alfa, beyin tarafından
üretilen bir tür elektrik enerjisidir ve bir elektroensefalografiyle
(EEG ) ölçülebilir. Bu enerjinin titreşimi, saniyedeki devir titre­
şim (cycles per second- CPS) cinsinden ölçülür. Genellikle yak­
laşık 14 ve üzerinde devir/titreşim olduğunda Beta frekansları;
yaklaşık 7 ila 14 ise Alfa; 4 ila 7, Teta, 4 ve altında ise Delta
frekanslarıdır.
Tamamen uyanık ve bilinçli olduğunuzda, günlük hayatın
işleriyle uğraşırken Beta’da veya Zihin Kontrolü terminolojisini
kullanacak olursak “dışsal bilinç” seviyesinde (fiziksel dünyada)
olursunuz. Hayal kurarken ya da uykuya dalmadan hemen önce­
sinde veyahut da uyanmak üzereyken ama henüz tam anlamıyla
Zihnin D aha Fazlasını ö z c i B ir Şekilde Kullanmak * 1 9

uyanık değilken Alfa’dasınızdır. Zihin Kontrolü’nü uygulayanlar


buna “içsel bilinç” derler. Uyurken ise birçoklarının düşündüğü
gibi yalnızca Alfa değil; Alfa, Teta ve Delta seviyelerine girersi­
niz. Zihin Kontrolü eğitimi sayesinde kendi iradenizle Alfa sevi­
yesine girebilir ve burada tamamen bilinçli kalabilirsiniz.
Belki de bu farklı zihin seviyelerinde bulunmanın nasıl bir his
olduğunu merak ediyorsunuzdur.
Beta seviyesinde veya tamamen uyanık olmanın uyandırdığı
özel bir his yoktur. Kendinizi güvenli veya korku dolu, çalışır­
ken veya boş, düşünceli veya canınız sıkkın hissedebilirsiniz.
Beta seviyesinde olasılıklar sınırsızdır.
Daha derin seviyelerde ise birçok insan için olasılıklar daha
sınırlıdır. Yaşam o insanlara Alfa’da veya Teta’da değil de
Beta’da fonksiyonlarım sürdürmelerini öğretmiştir. Daha derin
seviyelerde yapabildikleri şeyler daha çok hayal kurmakla, uyuk­
lamak veya uyumakla sınırlıdır. Ancak Zihin Kontrolü eğitimiyle
olasılıklar bir sınır olmaksızın katlanarak çoğalmaya başlar. Silva
Zihin Kontrolü’nün Yardımcı Direktörü Harry McKnight’ın
yazdığı gibi “Tıpkı Beta’da olduğu gibi Alfa’da da kendine
özgü bir duyumsal yetenek aralığı vardır.” Başka bir ifadeyle,
Alfa’da, Beta’da yapabildiklerimizi farklı bir şekilde yapabiliriz.
Bu kavram Zihin Kontrolü’nün temellerinden biridir. D u­
yumsal yeteneklerinizi daha çok tanıdıkça ve onlan kullanmayı
öğrendikçe zihninizden de daha özel bir şekilde ve daha fazla
yararlanabileceksiniz. Aslına bakarsanız istediğiniz her zaman
bir psişik gibi işlevsel olabilecek ve Yüksek Zekâ’yla bağlantı
kurabileceksiniz.
Birçok insan rahatlama, uykusuzluk problemlerine çare, baş
ağrılarından kurtulma, sigarayı bırakma, kilo verme, belleği güç­
2 0 • Silva M etodu

lendirme, daha verimli çalışabilme gibi büyük irade gerektiren


şeyleri yapmayı öğrenmek için Zihin Kontrolü’ne başvuruyor.
Birçoğunun eğitime katılma nedeni bu; ama burada çok daha
fazlasını öğreniyorlar.
Beş duyularının -dokunma, tat alma, koklama, işitme ve
görm e- doğuştan sahip oldukları duyularının sadece bir parçası
olduğunu öğreniyorlar. Bazıları onları bir zamanlar yalnızca
yaşamları boyunca aktif dünyadan izole kalarak geliştiren mistik
veya özel yeteneklere sahip kişilerin bilebileceği birtakım güçler
veya farkındalıklar olarak kabul ediyor. Zihin Kontrolü’ntin
misyonu, işte bu güçleri uyandırmak üzere bizleri eğitmektir.
Bu uyandırma kelimesinin ne anlama gelebileceğini ise
M&demoiselle dergisinin güzellik editörü Nadine Bertin
yılının Mart ayında yayımlanan sayısında şöyle ifade etmiştir:
“İlaç sektörü zihni yoğunlaştıran veya genişleten haplara,
tozlara veya iğnelere sahip olabilir. Ben doğrudan kullandığım
kendi metodumdan söz edeceğim. Zillin Kontrolü zihin ka­
pasitenizi genişletiyor. Onu NASIL genişletmeniz gerektiğini
öğretiyor. İsmi de buna çok uygun, çünkü ilaç tedavisinin veya
hipnozun aksine burada kontrolü elinde bulunduran kişi «İssi­
niz. Zihin Kontrolü aracılığıyla zihni genişletmenin, kendini ta­
nımanın ve başkalarına yardımcı olabilmenin sınırlarını yalnızca
siz kendiniz koyabilirsiniz. H E R ŞEY mümkündür. Başkalarının
yaşadığı birçok şeyi duyarsınız. Ve sonra birdenbire aynısının
sizin de başınıza geldiğini görürsünüz.”
2. BÖLÜM

JOSE'YLE TA NIŞIN

Jose Silva 14 Ağustos tarihinde, Teksas, Laredo’da


doğmuştur. Dört yaşındayken babasını kaybetmiştir. Bundan
kısa bir süre sonra annesi yeniden evlenmiş ve kendisi, ablası ve
erkek kardeşi de büyükanneleriyle birlikte yaşamaya başlamıştır.
Jose Silva, iki yıl sonra gazete satarak, ayakkabı boyayarak ve
benzeri ufak tefek geçici işlerle eve ekmek getirmeye başlamış­
tır. Akşamüstleri ablası ve kardeşinin ev ödevlerini yapmalarım
izlerken onların yardımlarıyla okumayı ve yazmayı öğrenmiştir.
Öğretmenlik yapmak dışında hiçbir zaman okula gitmemiştir.
Jose’nin yoksulluktan kurtularak yükselişi berberde sırasını
beklediği bir gün başlar. Beklerken okuyacak bir şeylere uzan­
mıştır. Eline aldığı şey ise radyo tamiri üzerine mektupla eğitim
programının derslerinden biridir. Jose onu ödünç alıp alamaya­
cağını sorar, ama berber o metni yalnızca kiralayabileceğini ve
bunu da sadece Jose’nin dükkânın arka tarafında kendisi adına
2 2 • Silva M etodu

sınavları tamamlaması şartıyla yapacağını söyler. Jose her hafta


bir dolar ödeyerek o dersleri okur ve sınavı tamamlar.
Kısa bir süre sonra dükkânın duvarında berberin adına bir
diploma asılı durmaktadır. Kasabamn diğer ucunda ise on beş
yaşındaki Jose radyo tamir etmeye başlamıştır. Yıllar geçtikçe
tamirci dükkânı bölgenin en büyüğü haline gelerek ablasının ve
kardeşinin eğitimleri ve kendi evliliği için gereken parayı karşıla­
yacak kadar gelişmiştir. Hatta Zihin KontroRi’nü geliştirmesine
yol açan yirmi yıllık araştırma sürecinin finansmanı için gereken
yaklaşık yarım milyon doları da kazanmasını sağlar.
Diplomasını berberden daha büyük bir özen ve çalışkanlıkla
almış olan başka bir adam, istemeyerek de olsa bu araştırmanın
yayılmasını tctiklemiştir. Bu adam, İkinci Dünya Savaşı sırasın­
da Haberleşme Birliği’ne katılan ve askerlere sorular soran bir
psikiyatrdır.
“Yatağını ıslatıyor musun?” Jose’nin şaşkınlıktan dili tutul­
muştu.
“Kadınlardan hoşlanır mısın?” Üç çocuk babası olan ve ileri­
de on çocuğu olmasım isteyen Jose dehşete düşmüştü.
Elbette, bu adam insan zihniyle ilgili berberin radyolar hak­
kında bildiğinden daha fazlasını biliyordur, diye düşündü. O
zaman bu aptalca sorulan neden soruyor?
Jose’nin diplomaları veya sertifikaları olmaksızın çağının en
yaratıcı bilim insanlarından biri haline dönüşmesine yol açan
uzun ve maceralı bir bilimsel araştırma yolculuğuna çıkmaya
karar verdiği an, işte aklının karıştığı o an olmuştur. Freud, Jung
ve Adler de eserleriyle onun ilk öğretmenleri olmuşlardır.
Aptalca sorular giderek daha derin anlamlar kazanmış ve
kısa bir siiıe sonra Jose kendi sorusunu sormaya hazır bir hale
Jose’yle Tanışın • 23

gelmişti: insanın öğrenme yeteneğini -hatta IQ seviyesini- ge­


liştirmek için hipnozdan yararlanmak mümkün müdür? O gün­
lerde IQ seviyemizin doğuştan gelen bir özelliğimiz olduğuna
inanılırdı, ama Jose bundan emin değildi.
Bu soruyu sormak için Haberleşme Birliği’nde eğitmen
olabilmek üzere ileri seviyede elektronik eğitimi aldığı zamana
kadar beklemesi gerekmişti. Askerlik bittiğinde, bütün birikim­
leri de erimişti. Cebinde kalan yalnızca dolarla işletmesini
yavaşça yeniden yapılandırmaya başladı. Aynı zamanda Laredo
Yüksekokulu’nda yan zamanlı öğretmenlik de yapıyordu. Bu­
rada hem üç öğretmene yöneticilik yapıyor, hem de okulda bir
elektronik laboratuvan kurmaya çalışıyordu.
Beş yıl sonra televizyonun ortaya çıkmasıyla birlikte tamirci­
lik işi büyümeye başladı ve Jose eğitmenlik kariyerine mola ver­
di. İşletmesi bir kez daha kasabanın en büyüğü olmuştu. İşleri
her gece dokuzdan önce bitmiyordu. Akşam yemeğini yedikten
ve çocukları yatırmaya yardım ettikten sonra evin sessizleşmesiy­
le birlikte yaklaşık üç saat çalışıyordu. Çalışmaları onu hipnoza
kadar götürmüştü.
Hipnoz hakkında öğrendikleri, elektronik konusunda bildik­
leri ve bunlara ek olarak çocuklarının karnelerindeki bazı düşük
nodan bir araya gelince daha önce aklına gelen o soru yeniden
zihnini kurcalamaya başladı: Öğrenme yeteneği ve IQ zihni
eğiterek geliştirilebilir mi?
Jose zihnin elektrik ürettiğini zaten biliyordu - bu yüzyılın
başında Alfa titreşimini ortaya çıkaran deneyler hakkında birçok
şey okumuştu. Ve elektronik alanında yaptığı çalışmalar sayesin­
de ideal bir devrenin en az rezistansa (dirence) veya empedansa
(özdirence) sahip olan devre olduğunu, çünkü böyle bir dev­
2 4 • Silva M etodu

renin elektrik enerjisinden maksimum seviyede yararlandığım


da biliyordu. Özdirencinin azaltılması halinde beynin de daha
verimli çalışması mümkün müydü? Ve özdirenç azaltılabilir
miydi?
Jose çocuklarının zihinlerini rahatlatmak için hipnozdan ya­
rarlanmaya başladı ve birçoklarına bir paradoks gibi görünen şu
gerçeği keşfetti: Beyin daha az aktif olduğu zaman daha enerjik
oluyordu. Ayrıca düşük fi-ekanslarda daha fazla bilgi alıyor ve
depoluyordu. Demek ki önemli olan zihni, günlük pratik akti-
vitelerden çok hayal kurmak ve uykuyla özdeşleştirilen bu düşük
frekanslarda da uyanık tutabilmekti.
Bir balama hipnoz, Jose’ııin aradığı sorunun cevabını veriyor­
du, ama öte yandan sorunları mantık çerçevesinde ele alarak akıl
yürütmeyi ve sorgulamayı sağlayacak türden bağımsız düşünceye
yer vermiyordu. Yalnızca hatırlanan gerçeklerle dolu bir beyne
sahip olmak yeterli değildi; içgörü ve anlayış da gerekliydi.
Jose kısa bir süre sonra hipnozu bıraktı ve beyni sakinleşti­
ren, ama buna rağmen hipnozda olduğundan daha bağımsız
bir şekilde zihnin uyanık ve bilinçli kalmasını sağlayan zihinsel
egzersizlerini denemeye başladı. Yürüttüğü mantığa göre buna,
daha güçlü bir belleğe, kavramayla birlikte daha yüksek bir IQ
seviyesine yol açacaktı.
Zihin Kontrolü’nün doğmasına neden olan bu teknikler,
daha derin seviyelere ulaşmak için rahatlamış bir şekilde odak­
lanma ve imgeleme gerektiriyordu. Bu seviyelere ulaşıldığında
Beta’da olduğundan daha etkili bir öğrenme gerçekleşiyordu.
Jose bu teknikleri geliştirmeye devam ederken en büyük kanıtı
üç yıllık bir dönem içinde çocuklarının çarpıcı bir şekilde yük­
selen notları olmuştu.
Jose’yle Tanışın • 25

Jose bir ilke ve çok önemli bir araştırmaya, imza atmıştı. Bi-
yogeribildirimi temel alan diğer araştırmalar da onun bu keşfini
doğruluyordu. Beynin Alfa ve Teta frekanslarında da bilinçli
kalınarak işlevlerimizi sürdürmeyi öğrenebileceğimizi kanıtlayan
ilk kişi olmuştu.
Aynı derecede şaşırtıcı ve sıradışı başka bir ilk daha kısa bir
süre sonra ortaya çıkacaktı.
Josc’nin kızı bir akşamüstü “seviyeye” girmişti (günümüz
Zihin Kontrolü terminolojisini kullanalım). Jose de ona dersle­
riyle ilgili sorular soruyordu. Kızı sorulara yanıt verdikçe kendisi
de zihninde bir sonraki sorunun çerçevesini oluşturuyordu. Sı­
radan prosedür böyleydi ve bu seansın da bundan önce gerçek­
leştirdikleri yüzlerce seanstan herhangi bir farkı yoktu. Ancak
bu rutin birdenbire, nasıl olduğunu anlamadan değişiverdi.
Kızı babasının henüz sormadığı bir soruya yanıt vermişti. Sonra
başka bir tanesine. Ve sonra bir diğerine. Kızı babasının zihnini
okuyordu!
Büyük ölçüde Duke Üniversitesi’nden Dr. J.B. Rhine’ın
basılı çalışması sayesinde Duyum Ötesi Algılama’nın (DÖA) bi­
limsel olarak araştırılmaya değer saygın bir konu haline dönüş­
tüğü yılıydı. Jose, Dr. Rhine’a bir mektup yazarak Duyum
Ötesi Algılama teknikleriyle ilgili olarak kızım eğittiğini ve ken­
disini hayal kırıldığına uğratan bir sonuç aldığını belirtmişti. Dr.
Rlıine ise üstü kapalı bir biçimde kızının bir psişik olabileceğini
yazmıştı. Kızına eğitimden önce birtakım testler uygulanmadan
bunu anlamanın bir yolu yoktu. '
Bu sırada komşuları Jose’nin çocuklarının okuldaki per­
formanslarının dikkat çekici bir şekilde yükseldiğini fark et­
mişlerdi. Onun deneylerine başladığı sırada bilinmeyeni, belki
2 6 • Silva M etodu

de kurcalanmaması gereken güçler tarafından korunan bir bi­


linmeyeni, araştırmasına şüpheyle yaklaşmışlardı. Ancak kendi
çocukları üzerinde çalışmalar yapan bu adamın başarıları da
göz ardı edilemezdi. Acaba Jose onların çocuklarına da eğitim
verebilir miydi?
Dr. Rhine’dan gelen mektup tam da Jose’nin ihtiyacı olan
şeydi. Eğer bir çocukla ilgili başarılarım diğer çocuklar için de
elde ederse, bilimsel metodun temeli olabilecek türden tekrar­
lanabilir deneylerin kaydını tutmaya başlayabilirdi.
Sonraki on yıl boyunca Laredo’daki 39 çocuğa eğitim verdi.
H er çocukta tekniğini biraz daha geliştirdiği için çok daha iyi
sonuçlar elde etmişti. Böylelikle başka bir ilke daha imza attı:
Tarihte ilk kez herkesi Duyum Ötesi Algılamayı, Yönlendirmeyi
kullanmak üzere eğitebilen metodu buldu ve bunu kanıtlamak
için de 39 adet tekrarlanabilir deney yapmış oldu. Artık m eto­
dunu mükemmelleştirme zamanıydı.
Bunu takip eden üç yıl içinde Jose artık bir standart halini
almış olan eğitim programım geliştirdi. Yalnızca 4 0 ila 48 saat
süren ve yetişkinler üzerinde de çocuklarda olduğu kadar etkili
olan metodunu oluşturmuştu. Şimdiye kadar 5 0 0 .0 0 0 “deney”
le doğrulanmış olan bu metot, açık fikirli hiçbir bilim insanının
göz ardı edemeyeceği kadar büyük bir tekrarlanma oranına
sahipti.
Uzun yıllar süren bu araştırmaların finansmanını Jose’nin
büyüyen elektronik işi sağhyordu. Bu kadar farklı ve tuhaf bir
araştırma alanı için hiçbir üniversite, vakıf veya devlet destek
vermeye yanaşmıyordu. Bugün ise Zihin Kontrolü organizasyo­
nu elde ettiği kârı daha fazla araştırma yapmak ve hızlı gelişimi
desteklemek için kullanan, başarılı bir şekilde büyüyen bir aile
Jose’yle Tanışın • 2 7

şirketidir. Elli eyalette ve otuz dört yabancı ülkede Zihin Kont­


rolü eğitmenleri veya merkezleri bulunmaktadır.
Jose tüm bu başarısına rağmen ünlü birine, mürideri veya
takipçileri olan bir guru veya spiritüel lidere dönüşmemiştir. Son
derece pratik bir metodu olan sade bir adamdır. Kaybolmaya yüz
tutmuş Meksikalı-Amerikan aksanıyla ve yumuşak bir ses tonuyla
konuşur. Güçlü bir yapısı olan kısa boylu biridir ve sevecen bir
ifadeye sahip olan yüzü ise gülümsediği anda hemen kırışır.
Jose’ye başarının kendisi için ne anlama geldiğini soracak
olursanız birçok başarı hikâyesinden oluşan bir yanıt alırsınız.
Bunlara verilebilecek örneklerden bazıları:
Boston’da yayımlanan Herald American adlı gazeteye yazan
bir kadın, migren ağrılarından dolayı adeta işkence çeken koca­
sının problemine bir çözüm bulunması için yalvarıyordu. Ga­
zete kadının yazısını yayımlamış; hemen ertesi gün aym şekilde
baş ağrılarını kontrol etmenin yolunu soran başka birinden bir
mektup daha gelmişti.
Bu mektupları okuyan bir doktor, yaşamı boyunca migren
ağrısı çektiğini ve bunun üzerine Zihin Kontrolü eğitimi aldığı­
nı ve bir daha hiçbir ağrı yaşamadığını yazmıştı. “Ve inanır mısı­
nız, bir sonraki tanıtım konferansı tıka basa doluydu. Kesinlikle
insanların hücumuna uğramıştı.”
Seçkin bir psikiyatr olan başka bir doktor da tüm hastalarına
Zihin Kontrolü eğitimlerine gitmelerini önermişti, çünkü bu
eğitimin bazı durumlar için kazandırdığı içgörünün ancak iki
yıllık bir terapi süreci sonunda elde edilebileceğini tespit etmişti.
Zihin Kontrolü eğitimlerinde öğrendiklerini yeni ürünler ya­
ratmak ve onları pazarlamanın yollarını bulmak üzere kullanan
mezunların işbirliğiyle tam kapsamh bir pazarlama şirketi ku­
28 • Silva M etodu

ruldu. Şirketin üçüncü yılının sonunda piyasada 18 adet ürünü


bulunuyordu.
Bir reklamcı, yeni müşterilere hitap edecek bir kampanya
oluşturmak için genellikle ortalama iki aya gereksinim duyardı.
Artık Zihin Kontrolü sayesinde yirmi dakikada yeni ve yaratıcı
fikirler ortaya çıkıyor ve geri kalan her şey ise iki haftada tamam­
lanıyordu.
Amerika Birleşik Devletlerinde bir beyzbol takımı olan
Chicago White Sox oyuncularından 14 Zihin Kontrolü eğitimi
almıştı. Hepsinin de bireysel ortalamaları gelişim göstermiş,
hatta bazılarının skorları çarpıcı oranda yükselmişti.
Bir adam aşırı kilolu karısına, şimdiye kadar yaptığı tüm
diyetler başarısız olduğu için bir de Zihin Kontrolü programını
denemesini önermişti. Kadınsa, kocasının da ona eşlik etmesi
şartıyla derslere katılmayı kabul etmişti. Kadın altı haftada yirmi
kilo verirken adam da sigarayı bıraktı.
Eczacılık üniversitesinde bir profesör, öğrencilerine Zihin
Kontrolü tekniklerini öğretmektedir. “Daha az çalışmalarına ve
daha rahat olmalarına rağmen tüm derslerden aldıkları notlar
yükseldi Herkes hayal gücünü kullanmayı zaten bilir. Yalnızca
öğrencilerimin daha fazla pratik yapmalarımı sağladım. Onlara
hayal gücünün geçerliliğini ve hayal gücünden yararlanabilecek­
leri bir tür gerçeklik olduğunu gösterdim.”
Jose güler yüzlü biri olmasına rağmen, “Jose, sen benim
hayatımı değiştirdin!” sözlerini duyduğunda gülümsemesi biraz
söner ve şöyle der: “Hayır, bunu ben yapmadım! Sen yaptın,
senin kendi zihnin yaptı.”
Sıradaki bölümden itibaren yaşamınızı değiştirmek için zih­
ninizi nasıl daha etkin kullanabileceğinizi Jose’nin kendi ağzın­
dan öğreneceksiniz.
3. BÖLÜM

MEDİTASYON YAPMAYI ÖĞRENMEK

(N ot: Jose Silva tarafından yazılmış olan bu bölüm ve


B ölüm ’e kadar olan diğerleri, muhtemelen şimdiye kadar okumuş
olduğunuz en önemli metinlerden biri olacak. Jose sizlere Silva Zihin
Kontrol programının temel unsurlarım öğretecek. Jose’nin bölümle­
rinden tam anlamıyla yararlanmak için onları nasıl okumanız gerekti­
ğini hatırlayın. Bu konuyla ilgili bilgiyi Giriş bölümünde
bulabilirsiniz.)

Meditasyon yapmayı öğrenmenize yardımcı olacağım. Bunu


yapmayı öğrendiğiniz zaman problemleri çözmek için hayal
gücünüzü serbest bırakabileceğiniz bir zihinsel seviyeye gire­
ceksiniz. Ancak şu an için yalnızca meditasyonla ilgileneceğiz;
problem çözümü konusunu daha sonra ele alacağız.
Başınızda deneyimli bir eğitmen olmadan öğreneceğiniz
için Zihin Kontrolü sınıflarında kullandığımızdan biraz farklı ve
3 0 • Silva M etodu

oldukça yavaş bir metot kullanacağım. Bu konuda herhangi bir


sıkıntı yaşamayacaksınız.
Yalnızca meditasyon yapmayı öğrenip eğitiminizi burada
kesmeye karar verseniz bile problem çözebilecek aşamaya gel­
miş olacaksınız. Meditasyon sırasında güzel bir şey yaşanır ve
yaşadığınız o güzellik sakinleştirici ve huzur vericidir. Ne kadar
çok meditasyon yaparsanız, o kadar zihninizin derinlerine gider
ve içsel huzurunuzu hayatta hiçbir şeyin bozamayacağı kadar
güçlü bir şekilde sımsıkı algılamış olursunuz.
Bedeniniz de bunun yararını görür. Başlangıçta meditasyon
yaparken endişe ve suçluluk gibi duyguların yok olduğunu
fark edersiniz. Alfa seviyesinde meditasyon yapmanın en güzel
yanlarından biri de suçluluk ve öfke gibi olumsuz duyguları
yanınızda götüremeyecek olmanızdır. Eğer bu tür duygular me­
ditasyon sırasında davetsiz bir şekilde gelirse meditasyon sevi­
yenizden çıkarsınız. Zaman ilerledikçe o duyguları kendinizden
uzak tutmayı başaracaksınız. Hatta bir gün gelecek, tamamen
yok olduklarını göreceksiniz. Bu da zihnin bedenimizi hasta
eden bu tür faaliyetlerini ortadan kaldırabileceği anlamına gelir.
Beden, sağlıklı olmak üzere tasarlanmıştır. Kendi içinde iyileş­
tirme mekanizmalarına sahiptir. Zihinlerini kontrol etmek üzere
eğitmemiş kişilerin zihinleri bu mekanizmaları bloke eder.
Zihin Kontrolü’nün ilk adımı meditasyondur; tek başına
bile bedenin iyileştirici güçlerinin açığa çıkmasına, stres ve ger­
ginlikten dolayı boş yere harcadığı enerjiyi yeniden kazanmasma
önemli ölçüde yardımcı olur.1
Alfa’ya ya da zihnin meditasyon seviyesine girmeniz için
yapmanız gereken tek şey şudur:

1 Sonraki bölümlerde bununla ilgili vakalar okuyacaksınız.


Meditasyon Yapmayı Öğrenm ek • 31

Sabah uyandığınızda gereksinim duyuyorsanız banyoya


gidin ve sonra yeniden yatağınıza dönün. Egzersiz sırasında
uyuyakalma olasılığına karşı saatinizin alarmını on beş dakika
sonrasına kurun. Gözkapaklarınızı kapatın ve 20 derecelik bir
açıyla gözkapaklarınızın ardından yukarı doğru bakın. Nedeni
tam olarak anlaşılamamış olsa da, tek başına gözlerin bu pozis­
yonu bile beynin Alfa titreşimi üretmesine yeterlidir.
Ondan sonra yaklaşık ikişer saniyelik aralıklarla, çok yavaş bir
şekilde yüzden geriye doğru saymaya başlayın. Bunu yaparken
zihninizi sayılara odaklayın. Böylelikle ilk kez Alfa seviyesine
girmiş olacaksınız.
Zihin Kontrolü sınıflarında öğrencilerimiz bu deneyimle
ilgili çeşitli geribildirimlerde bulunuyorlar. “Bu çok güzeldi!”
diyenler olduğu gibi, “Hiçbir şey hissetmedim,” diyenler de
çıkıyor. Bu farklılık, temel olarak yaşadıkları deneyimin kendi­
sinden çok bu zihin seviyesini ne kadar tanıdık hissetmeleriyle
ilgilidir. Ancak herkesin az çok tanıdığı bir durum mutlaka
olacaktır. Bunun nedeni ise sabah uyandığımızda genellikle
bir süreliğine Alfa seviyesinde olmamızdır. Uyku seviyesi olan
Teta’dan uyanıldık seviyesi olan Beta’ya geçmek için Alfa’dan
geçmemiz gerekir ve çoğu zaman sabah uyandığımızda o sevi­
yede biraz oyalanırız.
İlk tekniği uyguladığınızda hiçbir şey olmadığını hissetme­
niz, tarlanda olmasanız da daha önce pek çok kez Alfa seviyesi­
ne girmiş olduğunuz anlamına gelir. Sadece rahatlayın, sorgula­
mayın ve teknikleri yapmaya devam edin.
Odaklanırsanız ilk denemenizde Alfa seviyesine girebilir­
siniz. Ancak buna rağmen Alfa’da derinlere gitmek ve sonra
Teta’ya girmek için yedi hafta boyunca bu teknikleri uygula­
3 2 • Silva M etodu

manız gerekir. On gün boyunca sabahlan yüzden bire doğru


geriye sayma tekniğini uygulayın. Sonra yalnızca elliden bire
kadar sayın. Sabah saaderinde on gün boyunca yirmi beşten
bire, daha sonra ondan bire ve en sonunda ise beşten bire geri
saymaya devam edin.
Alfa seviyenize girdiğiniz ilk andan itibaren seviyeden çık­
mak için yalnızca tek bir metot kullanın. Bunu yapmak kendi­
liğinden seviyeden çıkmanız olasılığı karşısında daha kontrollü
olmanızı sağlayacaktır.
Zihin Kontrolü’nde kullandığımız metot zihinsel olarak
şunları söylemektir: “Birden beşe kadar sayarak seviyemden ya­
vaşça çıkacağım. Beş dediğimde tamamen uyanık olacağım ve
kendimi öncesine göre daha iyi hissedeceğim. Bir-iki-gözlerinizi
açmaya hazır olun; üç, beş dediğimdegözkapaklanmı açacağım,
tamamen uyanık olacağım ve kendimi öncesine göre daha iyi his­
sedeceğim (tekrarlanacak); dört-beş-gözlerinizi açın, tamamen
uyanıksınız, kendinizi öncesine göre daha iyi hissediyorsunuz
İki rutin uygulama oluşturacaksınız. Bunlardan biri seviyenize
girmek, diğeri ise seviyenizden çıkmak için kullanılacak. Rutini­
nizi değiştirirseniz, tıpkı ilkini öğrenirken yaptığınız gibi yeni
rutininizi de öğrenmeniz gerekecek. Bu da anlamsız bir iştir.
Sabah beşten bire geriye sayarak seviyenize girmeyi öğren­
dikten sonra günün istediğiniz ânında seviyenize girmeye hazır­
sınız demektir. İhtiyacınız olan tek şey, kenefinize ayıracağınız
on ya da on beş dakikalık bir zaman dilimidir. Bu kez hafif bir
Alfa durumu yerine Beta’dan seviyenize/gireceğiniz için biraz
daha fazla egzersiz yapmanız gerekebilir.
Ayaklarınızı düz bir şekilde yere koyarak rahat bir koltuğa
veya yatağa oturun. Ellerinizi gevşek bir biçimde kucağınıza
Meditasyon Yapmayı Öğrenm ek • 33

bırakın. İsterseniz bağdaş kurarak, lotus pozisyonunda da otu­


rabilirsiniz. Başınızı dengede tutun. Rahat bir oturma pozisyo­
nunda olmanız gerekiyor. Şimdi önce bedeninizin bir bölümü­
ne, daha sonra ise farklı bir bölümüne odaklanarak bilinçli bir
şekilde onları rahadatın. Sol ayağınızla başlayın, sol bacağınızla
devam edin. Daha sonra sağ ayağınıza geçip aynı şekilde devam
ederek boğazınız, yüzünüz, gözleriniz ve en sonunda kafanızı
saran deriye ulaşana kadar gevşemeye, rahadamaya devam edin.
Bu egzersizi ilk yapışınızda bedeninizin ne kadar gergin oldu­
ğunu fark ederek şaşıracaksınız.
Ondan sonra göz seviyenizden 45 derece yukarıda bulu­
nan, önünüzdeki duvarda veya tavandaki bir noktayı belirleyin.
Gözkapaklarınızı mümkün olduğunca kırpmamaya çalışarak
ağırlaştıklarını hissedinceye kadar bu noktaya odaklanmaya
devam edin. Gözlerinizin yorulduğunu ve kapanmak istediğini
hissettiğinizde gözkapaklarınızı kapatın. Elliden bire doğru
geriye saymaya başlayın. Bunu on gün boyunca yapın. Sonraki
on gün boyunca ondan bire ve daha sonra ise beşten bire geriye
sayın. Bu tekniği uygulamak için artık yalnızca sabah saatleriyle
sınırlı olmadığınızdan dolayı bu meditasyonu her biri on beşer
dakikalık seanslar halinde olmak üzere gün içinde iki ya da üç
kez uygulayabilirsiniz.
Peki, seviyenize bir kez ulaştıktan sonra ne olacak? Ne olaca­
ğım düşünüyorsunuz?
En başından, hatta meditasyon seviyenize ulaştığınız ilk an­
dan itibaren imgeleme yapın. Zihin Kontrolü’nün temeli budur.
İmgeleme yapmayı ne kadar iyi öğrenirseniz, Zihin Kontrolü
deneyiminiz de o kadar güçlü olacaktır.
3 4 • Silva Metodu

Atılacak ilk adım, imgelemeyle ilgili bir araç yaratmaktır.


Buna Zihinsel Ekran denir. Bu, büyük bir televizyon ekranı gibi
olmalı, ama zihinsel görüş alanınızı tam doldurmamalıdır. Bu
ekranın gözkapaklarınızda değil de yaklaşık iki metre önünüzde
durduğunu hayal edin. Odaklanmayı tercih ettiğiniz şey her ne
ise onu bu ekrana yansıtacaksınız. Daha sonra bu ekranın farklı
kullanım alanlarını da öğreneceksiniz.
Bu ekranı zihninizde bir kez yerleştirdikten sonra ona bir
portakal veya elma gibi basit ve bildiğiniz objeleri yansıtın. Se­
viyenize her girişinizde sadece bir imgeye odaklanın; bir dahaki
sefere onu değiştirebilirsiniz. O imgeyi daha da gerçek kılmak
için ona odaklanırken, üç boyutlu, renkleri ve onu tüm detayla­
rıyla görmeye çalışın. Başka hiçbir şey düşünmeyin.
Beynin sarhoş bir maymuna benzediği söylenir; istemeden
de olsa plansız bir şekilde bir düşünceden diğerine atlar durur.
Kimi zaman bizler için gerçekleştirdiği rafine işlere rağmen bey­
nimize söz geçirmek konusunda ne kadar yetersiz kaldığımızı
görmek şaşırtıcıdır. Geri kalan zamanlarda bizim arkamızdan
işler çevirerek aleyhimize çalışır ve haince baş ağrılarına neden
olur, alerjik kaşıntı başlatır ve son olarak da ülsere neden olarak
işini başarıyla tamamlar. Beyin çok güçlüdür. Kontrol dışı bıra­
kılamayacak kadar güçlüdür. Zihninizi, beyninizi eğitmek üzere
kullanmayı bir kez öğrendikten sonra kısa sürede bizim için
hayret verici birtakım şeyler yapmaya başlayacaktır.
Bu kolay egzersizi yaparken sabırlı olun. Zihninizi kullanarak
beyninizin sakin bir şekilde Alfa’ya girmesi ve basit bir imgeyi
açık ve net bir biçimde imgelemesi için eğitin. Başlangıçta aklı­
nıza başka düşünceler gelebilir; siz yine de hoşgörülü ve sabırlı
olun. Bu düşünceleri yavaşça uzaklaştırın ve elinizdeki o tek
Meditasyon Yapmayı Ö ğrenm ek * 3 5

imgeye geri dönün. Rahatsızlık duymanız veya gerginlik yaşa­


manız durumunda ânında Alfa’dan çıkarsınız.
İşte bu, dünyanın her yerinde yaygın bir şekilde uygulanan
meditasyondur. Eğer yalnızca bunu yapar ve başka hiçbir şeyle
uğraşmazsanız, William Wordsworth’ün “Zihnin mutlu dingin­
liği” olarak adlandırdığı bir durumu yaşarsınız. Bunun da öte­
sinde derin ve kalıcı bir iç huzuru elde edersiniz. Zihnin daha
derin seviyelerine ulaştıkça bunun daha heyecanlı bir deneyim
haline geldiğini de göreceksiniz; daha sonra bu durumu tanıdı­
ğınız için onu olağan karşılamaya başlayacaksınız ve heyecanınız
geçecek. Böyle olduğunda birçok kişi vazgeçer. Bunun “yolcu­
luğun” kendisi olmadığını, hayatlarındaki en önem li yolculuğun
ilk adımı olabileceğini unuturlar.
4. BÖLÜM

DİNAMİK MEDİTASYON

Henüz okumuş olduğunuz (ve deneyimleyeceğinizi umdu­


ğum) pasif meditasyonu yapmanın başka yolları da vardır. Gör­
sel bir imgeye odaklanmak yerine O M ya da B İR ya da AMİN
gibi yüksek sesle söylenen bir sözcüğe veya zihninizde yükselen
bir sese ya da nefesinizin yarattığı hisse odaklanabilirsiniz. Bede­
nin enerji noktalarından birine veya tekdüze çıkan davul sesinin
ritmine ve temposuna odaklanabilir veya dini bir ritüeli izlerken
çalan Gregoryen bir ilahiyi duyabilirsiniz. Bunların tamamı ve
bazı kombinasyonları sizleri meditasyona uygun, sakin ve huzur
verici bir zihinsel seviyeye taşıyacaktır.
Ben geriye doğru sayarak sizi oraya ulaştırmayı tercih edi­
yorum, çünkü başlangıçta biraz odaklanmanız gerekir ve odak­
lanma başarının anahtarıdır. Bu tekniği kullanarak birkaç kez
seviyenize girdikten sonra zihniniz bu tekniği sakin ve huzur
verici bir zihinsel seviyeyle eşleştirecektir ve sonrasında bu süreç
daha otomatik hale gelecektir.
3 8 • Silva M etodu

Zihin Kontrolü’nde elde edilen her başarılı sonuç “referans


noktası” adını verdiğimiz olguya dönüşür - bilinçli veya bilinç­
siz bir şekilde o deneyime geri döner, onu tekrarlar ve o nokta­
dan ilerlemeye devam ederiz.
Meditasyon seviyesine ulaştıktan sonra orada kalarak bir şey­
lerin gerçekleşmesini beklemek yeterli değildir. Evet, bu seviye
çok güzeldir, huzur vericidir ve sağlığınız üzerinde olumlu et­
kileri vardır, ama sizi bekleyen diğer bütün olasılıklarla karşılaş­
tırıldığında bunlar oldukça alçakgönüllü kazanımlardır. Bu pasif
meditasyonun ötesine geçerek zihninizi -onlar için yaratıldığına
inandığım- organize ve dinamik aktrviteler için eğitin. Elde
edeceğiniz sonuçlar karşısında hayrete düşeceksiniz.
Bu konuyu şimdi ele almamın nedeni, henüz okumuş
olduğunuz pasif meditasyon tekniğinin ötesine geçmenin ve
birtakım problemleri çözmek için dinamik meditasyondan ya­
rarlanmayı öğrenmenin zamanının gelmiş olmasıdır. Artık bir
elmayı veya seçtiğiniz herhangi bir objeyi zihinsel ekranınızda
canlandırmanın neden bu kadar önemli olduğunu anlayacak­
sınız.
Şimdi seviyenize girmeden önce dün veya bugün yaşamış
olduğunuz hoş bir şeyi, ufak tefek ve önemsiz de olabilir, düşü­
nün. Onu zihninizde kısaca gözden geçirin ve sonra seviyenize
girin. Daha sonra o hoşluğu olduğu gibi zihinsel ekranınıza
yansıtın. Görüntüleri, kokuları, sesleri ve tüm detaylarıyla o
an neler hissettiğinizi düşünün. Olayın Beta hafızası ile Alfa
seviyesindeyken hatırladıklarınız arasındaki fark karşısında çok
şaşıracaksınız. Neredeyse ‘■yüzmek” sözcüğünü söylemek ile
gerçekten yüzme eylemini gerçekleştirmek arasındaki kadar
büyük bir fark vardır.
Dinamik Meditasyon • 39

Bunun ne gibi bir değeri var? Öncelikle daha büyük bir


aşamaya doğru atılan ilk adımdır. İkinci olarak da başlı başına
yararlı bir durumdur. Ondan nasıl yararlanabileceğinizi aşağıda
görebilirsiniz:
Aslında tam anlamıyla kaybetmediğiniz, am'a bulmak için bi­
raz aramanızın gerekeceği size ait bir şeyi düşünün. Bu örneğin,
arabanızın anahtarı olabilir. Anahtar ofisinizde mi, cebinizde
mi, yoksa arabada mı? Eğer nerede olduğundan emin değilseniz
seviyenize girin, onu en son nerede gördüğünüzü düşünün ve
o ânı yeniden yaşayın. Şimdi zaman içinde ilerleyin. Eğer bırak­
tığınız yerde duruyorsa, onu bulacaksınız. (Eğer anahtarınızı
başka biri aldıysa, o zaman biraz daha gelişmiş tekniklerle çöz­
meniz gereken başka bir problemle karşı karşıyasınız demektir.)
Öğretmeninin bu çarşamba günü sınav var dediğini hatırla­
yan bir öğrenciyi düşünün -yoksa gelecek Çarşamba mı demiş­
ti? Öğrenci Alfa seviyesine girerek bunun yanıtını bulabilir.
Bunlar bu kolay meditasyon tekniğinin çözüm bulabildiği
tipik, küçük ve gündelik problemlere örnek olarak verilebilir.
Ancak şimdi dev bir adım atacağız. Gerçek bir olay ile hayal
ettiğiniz, arzulanan bir olay arasında bağlantı kuracaksınız- ve
hayali olayın neye dönüştüğünü göreceksiniz. Eğer aşağıda
belirttiğim kolay kurallara göre hareket ederseniz, hayali olayın
gerçekleştiğine tanık olabilirsiniz.

1. K u ra l: Olayın gerçekleşmesini istemeniz gerekir. “Yarın


yolda yürürken gördüğüm ilk kişi burnunu siliyor olacak” gibi
bir, ifade zihninizin üzerinde durmayacağı ve çaba göstermeye­
ceği kadar anlamsız olacaktır; büyük olasılıkla da zaten işe yara­
mayacaktır. Patronunuz daha uzlaşmacı bir davranış içinde ola­
4 0 • Silva Metodu

cak, özel bir müşteriniz sattığınız ürünü/hizmeti almaya daha


yatkın olacak, normal şartlarda hoşunuza gitmeyen bir görevi
yaparken tatmin duygusu hissedeceksiniz - bunlar kabul edilir
ölçüde istekle ilişkilendirilebilecek olasılıklara birkaç örnektir.
2. K u ra l: Olayın gerçekleşebileceğine inanmanız gerekir.
Eğer müşterinizde sattığınız şeyden fazlasıyla varsa, sizin sattığı­
nızı almaya istekli olmayacağma inanabilirsiniz. Eğer bu satışın
gerçekleşme olasılığı size kabul edilir gelmiyorsa, zihniniz de bu
yönde çalışacaktır.
3. K u ra l: Olayın gerçekleşmesi beklentisi ipinde olun. Bu
incelikli bir kuraldır. İlk ikisi basit ve pasifti - bu üçüncü' kural
ise birtakım dinamikler sunuyor. Bir olayın gerçekleşmesini
istemek, onun gerçekleşeceğine inanmak ve bmıa rağmen ger­
çekleşme beklentisi içine girmemek mümkündür. Yarın yöneti­
cinizin iyi davranmasını istiyorsunuzdur, öyle davranabileceğini
biliyorsunuzdur, ama yine de böyle bir beklenti içine girmek
fikrine biraz uzak duruyor olabilirsiniz. Az sonra göreceğimiz
üzere Zihin Kontrolü ve etkin zihinsel canlandırma ve imgele­
menin devreye girdiği nokta btıdur.
4. K u ral: Problem yaratamazsınız. Taratamayabilirsiniz
değil, yaratamazsınız. Bu temel ve en genel geçer kuraldır.
“Yöneticinizin kendini rezil etmesini sağlayabilsem ve o kovul­
duktan sonra onun yerine ben geçsem harika olmaz mıydı?”
Alfa seviyesinde dinamik bir biçimde işlevsel olduğumuz zaman
Yüksek Zekâ’yla ilişkide oluruz ve Yüksek Zekâ’mn bakış açısına
göre bu, sizin düşündüğünüz gibi hiç de harika değildir. Yöne­
ticinizi oyuna getirerek onun kovulmasını sağlayabilirsiniz, ama
bunu tamamen kendi başınıza ve Beta’dayken yapabilirsiniz.
Alfa’da olduğunuzda bu işe yaramayacaktır.
Dinamik Meditasyon • 41

Eğer meditasyon seviyesindeyken şeytani bir plan gerçekleştir­


menize yardımcı olması için bir tür zekâyla bağlantı kurmak
isterseniz, tıpkı var olmayan bir istasyonu bulmak için radyoda
arama yaptığınızda olacağı gibi bu çabalarınızın da sonuçsuz
kaldığını görürsünüz.
Bu noktada bazıları beni Polyannacılıkla suçluyorlar. Alfa’da
zarar vermenizin kesinlikle mümkün olmadığım anlatırken bu
gerçeği kendileri görünceye kadar içten içe gülümseyen binlerce
insan olmuştu. Bu gezegende çok fazla kötülük bulunuyor ve
biz insanlar da bu konuda payımıza düşenden fazlasını yapıyo­
ruz. Bunu da Beta’dayken yapıyoruz. Alfa’da, Teta’da ve büyük
olasılıkla Delta’da değil. Araştırmalarım bunu kanıtlamıştır.
Aslında zamanınızı boşa harcamanızı önermem, ama bunu
kendiniz kanıtlamak isterseniz seviyenize girin ve birinin baş ağ­
rısı çekmesini sağlamaya çalışın. Bu “olayı” da herhangi bir şeyi
başarmak için gerektiği kadar canlı ve net bir şekilde zihninizde
canlandırdığınızda şu sonuçlardan birine ya da her ikisine bir­
den ulaşırsınız: Niyet ettiğiniz kişinin değil, sizin başınız ağrır
ve/veya Alfa seviyesinden çıkarsınız.
Bu örnek zihnin iyi ve kötü potansiyeliyle ilgili aklınızı kur­
calayabilecek tüm sorulara yanıt olamaz. Daha sonra bu konuda
daha fazlasını anlatacağım. Şu an için bir problemin çözümü
olabilecek bir olay seçin. Bu, gerçekleşmesini istediğiniz, ola­
bileceğine inandığınız ve aşağıdaki teknikle gerçekleşeceğinin
beklentisi içine girmeyi öğreneceğiniz bir olay olmalı.
Yapmanız gereken şudur:
Karşı karşıya olduğunuz ve henüz çözüme kavuşturulmamış
gerçek bir problem seçin. Örnek olarak, diyelim ki son zaman­
larda yöneticiniz aksi tavırlar sergiliyor. Seviyenize girdikten
sonra atmanız gereken üç adım var:
\
4 2 • Silva Metodu

1. A dım : Bu problemi içeren ve kısa bir süre önce yaşanmış


bir olayı detaylı bir şekilde Zihinsel Ekran’ınızda yeniden can­
landırın. Olayı bir an için yeniden yaşayın.
2. A dım : Bu sahneyi yavaşça ekranınızın dışına, sağa doğru
itin. Ekrana yarın gerçekleşecek başka bir sahneyi getirin. Bu
sahnede yöneticinizin çevresindeki herkes çok neşeli ve yöne­
ticinize güzel haberler veriliyor. Şu an çok daha iyi bir ruh hali
içinde olduğu açıkça görülüyor. Eğer problemi yaratan şeyin
ne olduğunu tam olarak biliyorsanız, işe yarayacak çözümü
zihninizde canlandırın. Tıpkı problemi zihinsel olarak yeniden
canlandırırken yaptığınız gibi çözümü de olabildiğince net ve
canlı bir şekilde imgeleyin.
3. A dım : Şimdi bu sahneyi de sağa doğru itin ve yerine sol­
dan kaydırarak getirdiğiniz başka bir sahneyi yerleştirin. Şu an
yöneticiniz mutlu. Bildiğiniz kadanyla olabileceği en iyi durum­
da. Bu sahneyi gerçekten yaşanmışçasına canlı ve net bir şekilde
imgeleyin. Bir süre orada kalın ve içinizde uyandırdığı duyguyu
tam olarak hissedin.

Şimdi birden beşe kadar sayacak ve beş dediğinizde kendinizi


tamamen uyamk ve öncesine göre çok daha iyi hissedeceksiniz.
Az önce istediğiniz olayı yaratma yönünde size yardımcı olacak
güçleri harekete geçirdiğinize emin olabilirsiniz.
Bu teknik her koşulda, her zaman ve herhangi bir aksaklık
yaşanmaksızın işe yarar mı?
Hayır.
Ancak bu tekniği uygulamaya devam ederseniz yaşayacağınız
şudur: En başta gerçekleştirdiğiniz problem çözme meditas-
yonu seanslanndan biri işe yarayacaktır. Bu gerçekleştiğinde
Dinamik Meditasyon • 4 3

de bunun bir tesadüf olmadığını kim söyleyebilir? Sonuçta


seçtiğiniz olay, gerçekleşebileceğine inandığınız bir şey olmak
zorundadır. O zaman ikinci ve üçüncü kez de işe yarayabilir.
Böylece “tesadüfler” üst üste yığılacaktır. Tabii, Zihin Kontrolü
çalışmalarını bırakırsanız daha az tesadüfle karşılaşırsınız. Yeni­
den döndüğünüzde ise tesadüflerin yine katlanarak çoğaldığını
görürsünüz.
Becerilerinizi yavaş yavaş artırdıkça gerçekleşme olasılığı
daha düşük olayların gerçekleşeceğine Atanabileceğinizi ve bu
yönde bir beklenti içinde olabileceğinizi anlayacaksınız. Zaman­
la ve pratik yaparak elde ettiğiniz sonuçlar giderek daha şaşırtıcı
olacaktır.
Her problemin üzerinde çalışırken ilk olarak önceki en
başarılı deneyiminizi kısaca yeniden yaşayın. Daha başanlı bir
deneyim yaşadığınızda öncekini bir kenara bırakıp referans
noktası olarak daha başarılı olan bu deneyimi kullanın. Zihin
Kontrolü’ndeki herkes için özellikle zengin bir anlamı olan şu
ifadeyi kullanacak olursak: her zaman “iyiye, daha iyiye” doğru
gideceksiniz.
New Jersey, Fort Lee’de, hem üniversite öğrencisi hem de
taksi şoförü olan Tim Masters müşterileri arasındaki bekleme
zamanını meditasyon yaparak değerlendiriyor. İşler kesat ol­
duğunda Zihinsel Ekran’ına bir çözüm yansıtıyor - örneğin
Kennedy Havaalanı’na gitmek için elinde bavullarla gelen birini.
“Denediğim ilk birkaç sefer hiçbir şey olmadı. Sonra gerçek­
leşti - adamın biri bavullarıyla birlikte Kennedy’ye gitmek üzere
taksime bindi. Bundan sonraki seferlerde bu adamı Zihinsel
Ekran’ıma yerleştirdim, işler yolunda gittiğinde içinizde uyanan
o duyguyu hissettim ve Kennedy’ye gitmek isteyen bir müşteri
4 4 • Silva M etodu

daha geldi. İşe yarıyor! Bu, asla kaybetmeyeceğinizi bildiğiniz


bir oyuna girmek gibi!”

Diğer teknik ve egzersizlere geçmeden önce hepinizin merale


ettiğini sandığım bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Neden
Zihinsel Ekran’ımızda görünen sahneleri soldan sağa doğru
kaydırıyoruz? Bu konuya burada dikkat çekilmiş olabilir, ama
daha sonra detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Yaptığım çalışmalar zihnimizin derin seviyelerinin, zamanı
soldan sağa doğru akar halde deneyimlediğini ortaya koymuş­
tur. Başka bir ifadeyle, gelecek solumuzda ve geçmiş ise sağı­
mızdaymış gibi algılanır. Bu konu şu an aklımızı çelmiş olsa da
öncesinde yapmamız gereken başka şeyler vardır.
5. BÖLÜM

BELLEĞİ G Ü Ç LEN D İR M E K

Zihin Kontrolü’nde öğretilen bellek teknikleri telefon reh­


beri kullanımımızı azaltabilir ve bu sayede arkadaşlarımızı faz­
lasıyla etkileyebiliriz. Ancak ben bir telefon numarasına ihtiyaç
duyduğum zaman telefon defterime bakarım. Bazı Zihin Kont­
rolü mezunları, becerilerini telefon numaralarını hatırlamak için
kullanıyor olabilirler, ama önceki bölümde anlatmış olduğum
gibi bir şeyin işe yaramasında isteğin çok önemi vardır ve benim
de telefon numaralarını hatırlama isteğim pek yüksek değildir.
Eğer bir telefon numarasına gereksinim duyduğum her seferin­
de şehrin bir ucundan diğerine geçmem gcrekseydi bu konuda­
ki istek seviyem de yükselebilirdi.
Temel olarak bu istek, inanç, beklenti üçlüsünden dolayı
Zihin Kontrolü tekniklerini önemli olmayan şeyler için kullan­
mak anlamsızdır. Ancak kaçımız belleğini istediği kadar verimli
kullanabiliyor? Önceki iki bölümde anlatılan tekniklerde ustalaş-
4 6 • Silva Metodu

tıysanız belleğiniz beklenmedik bir gelişim göstermeye başlamış


olabilir. Alfa’da yapılan imgelemeler ve geçmişte yaşanan olay­
ları zihninizde yeniden canlandırmayla ilgili yeni yeteneğinizin
Beta’ya da bir ölçüde yararı olacaktır. Böylelikle özel bir çaba
göstermenize gerek kalmaksızın zihninizin farklı bir şekilde ça­
lışmaya başladığını görebilirsiniz. Yine de zihnin daha da etkin
kullanılması mümkündür.
Zihin Kontrolü derslerinde yaptığımız özel bir imgeleme
tekniği vardır. Bu teknikte eğitmen tahtaya birden otuza kadar
sayılar yazar. Sonra öğrenciler akıllarına gelen nesnelerin isim-
lerini -örneğin kartopu, paten, kulaklık gibi- söylerler. Eğit­
men her kelimeyi bir sayının karşısına yazdıktan sonra arkasını
tahtaya döner ve sesli bir şekilde hepsini sırayla ezberden okur.
Öğrenciler rasgele seçmiş oldukları kelimelerden bir tanesini
söylediklerinde eğitmen ona karşılık gelen sayıyı söyler.
Bu bir gösteri değil, imgeleme dersidir. Eğitmen zaten her
sayı için bir kelime ezberlemiştir; bu nedenle her sayı, zihninde
ona karşılık gelen kelimenin görsel bir imgesini uyandırır. Biz
bu imgeleri “Bellek Oltaları” olarak adlandırıyoruz. Öğrenci
bir kelime söylediğinde eğitmen o kelimenin sayısıyla ilişkilen-
dirmiş olduğu imge ile kelime arasında zihninde bir imgeleme
yaparak bağlantı kurar. On sayısının bellek oltası “tasdır;” eğer
bir öğrenci onuncu kelime olarak “kartopu” derse ortaya çıkan
imge tas üzerindeki kartopu olabilir. Bu, imgeleme konusunda
eğitilmiş bir zihin için zor değildir.
Seviyelerindeyken eğitmen yavaşça Bellek Oltaları’m tekrar
eder ve öğrenciler bunları öğrenmeye başlarlar. Daha sonra
bunları bir kez de Beta’da ezberlemeye çalıştıklarında işleri çok
kolaylaşmış olur, çünkü artık bu kelimeleri biliyorlardır.
Belleği Güçlendirmek • 4 7

Aslında Bellek Oltalan’nı bu kitaba dahil etmemem gere­


kiyor, çünkü onları öğrenmek için çok fazla zamana ve alana
ihtiyacımız olacaktır. İmgeleme yeteneğinizi ve belleğinizi aynı
anda geliştirmenizi sağlayacak güçlü bir tekniğiniz bulunuyor
zaten: Zihinsel Ekran.
Unuttuğunuzu düşündüğünüz her şey, bir olayla ilişkilendi-
rilebilir. Bu bir isimse olay da onu duyduğunuz veya okuduğu­
nuz zamandır. Zihinsel Ekran’ınızda çalışmayı bir kez öğrendik­
ten sonra yapmanız gereken tek şey, unuttuğunuza inandığınız
şey her ne ise onu kapsayan geçmiş bir olayı da zihninizde can­
landırmak olacaktır. Unuttuğunuz şey ânında ortaya çıkacaktır.
Unuttuğunuza inandığınız bir olay diyorum, çünkü aslında
onu unutmamışsınızdır. Yalnızca hatırlayamıyorsunuzdur. İkisi
arasında önemli bir fark vardır.
Reklam dünyası bellek ve anımsama arasındaki farkla ilgili o
meşhur örneği bizlere sunar. Hepimiz televizyon reklamlarını
izleriz. Bir sürü televizyon reklamı vardır ve hepsi de kısa ve
özdür. Geçen hafta izlediğimiz beş ya da on tane reklamı sırala­
mamız istense en fazla üç-dört tanesi aklımıza gelir.
Reklamın satış yaratmasının en önemli yolu, bir ürünü far-
kındalık seviyesinin altında “hatırlamamızı” sağlamaktır.
Aslında herhangi bir şeyi gerçekten unutup unutmadığımız
şüphelidir. Beynimiz en önemsiz olaylarla ilgili görüntüleri bile
ileride kullanmak üzere bir yerde saklar. İlgili görüntü ne kadar
canlı ve bizim için ne kadar önemli olursa, onu o kadar kolay
hatırlarız.
Açık beyin ameliyatı sırasında beyne hafifçe temas eden bir
elektrot, uzun zamandır “unutulmuş” olan bir olaym hatır­
lanmışım tetikler ve o olay tüm detaylarıyla hatırlanır. H er şey
4 8 • Silva Metodu

o kadar canlı ve nettir ki adeta sesleri, kokulan ve görüntüleri


yeniden yaşarsınız. Elbette burada dokunulan şey zihin değil,
beyindir. Hastanın farkı ndalık derecesine göre beynin sunduğu
geçmişe ait görüntüler ne kadar gerçek olursa olsun, kişi onları
gerçekten yeniden yaşamadığını bilecektir. Bunu ona söyleyen
bir şey vardır. İşte o işlevsel olan zihindir -süper gözlemci ve yo­
rumcu- ve ona temas eden herhangi bir elektrot falan da yoktur.
Zihniniz, burnunuz gibi sabit bir yerde var olmaz.

Bellek konusuna geri dönelim. Oturduğunuz yerden kilomet­


relerce uzakta bir yaprak ağaçtan düşüyor. Bu olayı hatırlamaz
veya anımsamazsınız, çünkü onu yaşamamışsınızdır, ayrıca sizin
için de önemi yoktur. Ancak beyinlerimiz farkında olduğumuz­
dan çok daha fazlasını kaydeder.
Bu kitabı okurken farkında olmadığınız binlerce deneyim
yaşıyorsunuz. Şu andaki odaklanma oranınızda onlann farkında
değilsiniz. Ortamda sesler ve kokular vardır, göz ucuyla gördü­
ğünüz görüntüler, belki ayağınızı sıkan bir ayakkabının yarattığı
hafif rahatsızlık hissi, koltuğunuzun hissettirdikleri, odanın ısısı,
bunların sizin için bir önemi yok gibidir. Tüm bu algılananların
bilincindeyiz, ama onların bilincinde olduğumuzun farkında
değiliz. Bu durum genel anestezi verilen bir kadınla ilgili bir
vakayı değerlendirene kadar bir çelişki gibi görünebilir.
Bu kadm hamileliği sırasında doğum uzmanıyla mükemmel
sayılabilecek ölçüde uyumlu bir ilişki geliştirmişti. Aralarında
hem dostane hem de güvene dayalı bir ilişki kurulmuştu. D o ­
ğum ânı geldiğinde genel anestezi yapıldı ve kadm sağlıklı bir
bebek dünyaya getirdi. Daha sonra doktoru hastane odasına
ziyaretine geldiğinde kadının tuhaf bir şekilde ona uzak, hat­
Belleği Güçlendirmek • 4 9

ta düşmanca davrandığını fark etti. Ne kadının kendisi ne de


doktoru onun bu değişen tutumunun neye bağlı olduğunu
anlayamamışlardı, ancak her ikisi de bununla ilgili bir açıklama
bulmaya istekliydiler. Kadındaki bu ani değişiklikleri açıklayabi­
lecek gizli bir anıyı ortaya çıkarmak için hipnoz aracılığıyla bir
deneme yapmaya karar verdiler.
Hipnoz altındayken zamanda geri gitmesi sağlanan kadın,
doktoruyla yaşadığı en son deneyimden en baştakilere doğru
yönlendirilmişti. Zaten fazla da geriye dönmesine gerek kalma­
mıştı. Yoğun trans halindeyken, yani doğumhanede “bilinçsiz”
olduğu sırada doktorun ve hemşirelerin konuştuğu her şeyi
hatırlıyordu. Anestezi altındaki hastanın yanında kimi zaman
klinik konularla ilgisi olmayan şeyler konuşulmuş, kimi zaman
da komik şeylerden bahsedilmişti. Bazen de ekipteki uzmanlar
doğumun yavaş ilerleyişi hakkındaki rahatsızlıklarını dile getiren
yorumlarda bulunmuşlardı. Kadın kendisini bir insan değil de
bir eşyaymış gibi gördüklerini hissetmişti; duygularım dikkate
alan yoktu. Ne de olsa baygın bir halde yatıyordu, değil mi?
Ben bilincin tamamen kapalı olmasının mümkün olduğunu
düşünmüyorum. Yaşadığımız şeyleri ya hatırlayabilir ya da ha­
tırlayanlayız, ama sürekli bir şeyler yaşamaya devam ederiz ve
yaşadığımız her deneyim beynimizde önemli izler bırakır.
O zaman bu durum bellek teknikleriyle bundan on yıl sonra
bu okuduğunuz sayfamn numarasını hatırlayabileceğiniz an­
lamına mı geliyor? Sayfa numarasına bakmamış olabilirsiniz,
ama yine de numara orada durur; yani aslında onu göz ucuyla
görmüşsüniizdür. Belki öyledir, ama büyük bir olasılıkla gör-
memişsinizdir. Çünkü bunun sizin için bir önemi yoktur ve
muhtemelen asla da olmayacaktır.
5 0 • Silva M eto d a

Ama geçen hafta akşam yemeğinde tanıştığınız o çekici in­


sanın adını hatırlayabiliyor musunuz? Adını ilk duyduğunuzda,
onu duymak bile sizin için bir olaydı. Yalnızca daha önce açık­
lamış olduğum gibi Zihinsel Ekran’ınızda onu çevreleyen olayı
yeniden yaratmanız gerekir. Böylelikle o adı yeniden duyarsınız.
Rahatlayın, seviyenize girin, ekranı yaratın, olayı yaşayın. Bunu
yapmak on beş ya da yirmi dakikanızı alır. Ama bir tür acil du­
rum tekniği sayılabilecek başka bir teknik de bulunmaktadır. Bu
teknik sizi, bilgileri ânında hatırlayabileceğiniz daha derin bir
zihin seviyesine götürecektir.
Bu teknik yalın bir şartlı refleks mekanizmasını içerir. Gerçek
anlamda bir kez öğrendikten sonra kullandıkça etkisinin arttığı­
nı görürsünüz. Onu öğrenmek ise bu prosedürü tam anlamıyla
içselleştirmek için birkaç meditasyon seansı gerçekleştirmenizi
gerektirir. Bunun ne kadar kolay olduğuna bir bakalım: Elleri­
nizden birinin başparmağı ile ilk iki parmağını birleştirin. Zih­
niniz ânında daha derin bir seviyeye uyum sağlayacaktır. Bunu
şimdi denerseniz hiçbir şey olmayacaktır, çünkü henüz bir şartlı
refleks olmamıştır. Onu bir şartlı refleks haline getirmek için
seviyenize girin ve kendinize şunu söyleyin (içinizden sessizce
veya yüksek sesle): “Parmaklarımı böyle birleştirdiğim her se­
fer” -şimdi parmaklarınızı birleştirin- “ciddi bir amaç için, çok
istediğim herhangi bir şeyi gerçekleştirmek üzere ânında daha
derin bir zihinsel seviyede olacağım.”
Daima aynı kelimeleri kullanarak, bir hafta boyunca her
gün bu tekniği uygulayın. Kısa bir süre sonra zihninizde,
başparmağınız ile diğer iki parmağınızı birleştirmek ve ânında
etkili bir meditasyon seviyesine girmek arasında güçlü bir ilişki
kurulacaktır. Sonra yakın gelecekte bir gün bir şey -örneğin
Belleği Güçlendirmek * 5 1

birinin admı-hatırlamaya çalışacak ve hatırlayamayacaksınız.


Hatırlamak için kendinizi daha çok zorlasanız bile o şey aklınıza
gelmemekte inat edecektir. Bu konuda irade işe yaramadığı gibi
aynı zamanda engel de yaratır. Şimdi rahatlayın. Hatırladığınızı
ve bir şartlı refleks mekanizmanız olduğunun farkında olun.
Denver’daki bir dördüncü sınıf öğretmeni öğrencilerine ya­
zım kurallarını öğretmek için Zihinsel Ekran ve Uç Parmak Tek­
niğinden yararlanıyor. Böylece her hafta yaklaşık yirmi kelimeyi
öğretiyor. Öğrencilerini sınamak içinse bir kelimeden diğerine
atlayarak doğru yazımı sormak yerine onlardan o hafta öğren­
dikleri tüm kelimeleri yazmalarını istiyor. Onlar da kelimeleri ve
onları nasıl yazmaları gerektiğini hatırlıyorlar - üç parmaklarım
birleştirip kelimeleri zihinsel ekranlarında görerek. “En yavaş
öğrenciler bile,” diyor öğretmen, “bu testi yaklaşık on beş da­
kikada tamamlıyor.”
Bu öğretmen, aynı tekniği kullanarak kasım ayı itibariyle
dördüncü sınıflara, 12’lere kadar çarpım tablosunu da öğret­
miş; normal şardarda bunu bir öğretim yılı içinde öğreniyor
olacaklardı.
Geçen bölümde bahsettiğimiz üniversite öğrencisi-taksi
şoförü Tim Masters, genellikle çok uzun bir süre önce gittiği
için hafızasında canlı bir şekilde yer almayan adreslere gitmek
isteyen yolcularla karşılaşıyormuş. Acele içinde taksisine binen
yolcular arasında onun yola çıkmadan önce meditasyon yaptı­
ğım anlayacak pek fazla kişi çıkmıyormuş. Çünkü fim o sırada
üç parmağmı birleştirerek, o adrese en son 11 e zaman gittiğini
zihninde “yeniden yaşayarak” o bilgiyi çağrıştırıyormuş.
Tim ’inNevv York Teknoloji Enstitüsü’ııde Zihin Kontrolü’nii
öğrenmeden önceki notları, bir yüksek not dışında tamamen or
5 2 • Silva M etodu

talardan oluyormuş. “Şimdi ise burslu öğrencilerdenim -noda-


rım, bir tane orta dışında tamamen yüksek notlardan oluşuyor,”
diyor. Çalışırken Hızlı Öğrenme tekniğini - bunu bir sonraki
bölümde öğreneceksiniz- kullanıyor ve sınavlara üç parmağım
birleştirerek giriyor.
Sonraki bölümlerde okuyacağınız üzere Ü ç Parmak Tekni­
ğinin başka kullanım alanları da bulunmaktadır. Asırlardır diğer
meditasyon disiplinleriyle ilişkilendirilmiş olan bu tekniği birta­
kım sıradışı durumlarda kullanırız. Uzakdoğulu birinin -ö rn e­
ğin bağdaş kurarak oturmuş meditasyon yapan bir Yogi’nin- bir
heykelini ya da tablosunu gördüğünüz bir dahaki sefere ellerine
dikkat edin. Aynı şekilde üç parmağını birleştirmiş olduğunu
fark edeceksiniz.
6. BÖLÜM

H IZLI ÖĞRENM E

Önceki bölümde anlatılan bellek tekniklerini öğrendiğiniz­


de, bir sonraki adımı atarak Hızlı Öğrenmc’ye geçebilirsiniz.
Kısaca şöyle ilerleyeceksiniz: Önce meditasyon seviyesine gir­
meyi öğreneceksiniz, sonra o seviyede birtakım bilgileri anım­
samak gibi çeşitli amaçlar için yararlı olacak bir zihinsel ekran
yaratacaksınız. Sonra pek çok şeyin yam sıra bir şeyleri hemen
anımsamak için kısa yol olarak kullanabileceğiniz Ü ç Parmak
Tekniğini öğreneceksiniz. Bunu tamamladıktan sonra bilgi
edinmenin yeni yollan için hazır olacak ve anımsama sürecini
daha da kolaylaştıracaksınız. Aynı derecede önemli olan başka
bir nokta da bu yeni öğrenme biçimlerinin yalnızca anımsama
sürecini kolaylaştırmakla kalmayıp öğrendiklerinizi kavramanızı
hızlandıracak ve derinleştirecek de olmasıdır.
Öğrenmeyle ilgili iki teknik bulunmaktadır. İlk bakışta olduk­
ça basit görünen ama hiç de basit olmayan teknikle başlayalım.
5 4 • Silva M etodu

Ânında seviyenize girebildiğiniz ve bilinçli kalarak işlevsel


olabildiğiniz noktaya gelecek kadar ustalaştığınız zaman, Üç
Parmak Tekniğini ders dinlerken veya kitap okurken bile kul­
lanabilirsiniz. Bu, bir yandan da odaklanmanızı önemli ölçüde
arttıracak ve öğrendiğiniz bilgiler aklınızda daha güçlü bir bi­
çimde yer edecektir. Sonrasında bunları Beta seviyesindeyken
de hatırlamanız kolaylaşacak ve Alfa’dayken zaten daha kolay
hatırlamaya devam edeceksiniz. Üç parmağını birleştirerek sına­
va giren bir öğrenci, neredeyse okuduğu ders kitabını görebilir
veya neredeyse sınıfta dersi anlatan öğretmenini duyabilir.
Diğer teknik bu kadar kolay değildir, ama başta anlatılan
Zihin Kontrolü tekniklerini uyguladıkça bu teknik için de hazır
olmuş olacaksınız. Bu teknik Alfa seviyesinde öğrenmenin tüm
etkinliğine sahip olmasına ek olarak Beta’da öğrenmenin sağla­
dığı ilave pekiştirme özelliğini de içinde barındırır. Bunun için
bir kayıt cihazına ihtiyacınız olacaktır.
Diyelim ki bir ders kitabının karışık bir bölümünü öğren­
meniz gerekiyor; onu yalnızca hatırlamanız değil, anlamanız da
gerekli. İlk aşamada Alfa’ya girmeden, dışsal bilinç seviyesi olan
Beta’da kalın. İlgili bölümü yüksek sesle okuyarak kayıt cihazına
kaydedin. Şimdi seviyenize girin, kaseti yeniden başlatın ve o
bölümü okumakta olan kendi sesinize odaklanın.
Zihin Kontrolü’nün erken aşamalarında, özellikle de kullan­
dığınız cihazı o kadar tanımıyorsanız, tekrar başla düğmesine
basarken Beta’ya dönebilir ve teybin sesinden dolayı yeniden
Alfa’ya girmenin daha zor olduğunu hissedebilirsiniz. Bu du­
rumda Alfa’ya döndüğünüz anda dersin bir kısmım veya tama­
mım kaçırmış olabilirsiniz. Ancak pratik yaptıkça bunu yaşama
olasılığı da giderek azalacaktır. Bunun için birtakım ipuçları:
Hızlı Ö ğrenm e • 55

Parmağınız düğmenin üzerindeyken seviyenize girin. Böylelikle


gözlerinizi açıp düğmenin yerini aramak zorunda kalmazsınız.
İşaret verdiğinizde sizin yerinize tekrar başla düğmesine ba­
sacak başka birini ayarlayın.
Alfa’ya yeniden girişinizi hızlandırmak için Ü ç Parmak Tek­
niğini kullanın.

Problem olduğundan daha ciddi görünüyor olabilir. Aslında bu


durum ilerlemenin bir göstergesidir. Giderek daha ustalaştıkça
Alfa seviyesi de farklı algılanacaktır. Bu algılama Beta’ya giderek
daha fazla benzeyecektir, çünkü onu bilinçli kullanmayı öğrene­
ceksiniz. Alfa’da bilinçli kalarak zihni tamamen etkin kullanabil­
mek Zihin Kontrolü’nün bir özelliğidir.
İlerledikçe Alfa’da olduğunuz o ilk zamanlarda hissettikleri­
nizi yeniden algıladığınızı fark ederseniz, aslında daha derin bir
seviyeye, belki de Teta’ya doğru yol aldığınızı anlayabilirsiniz.
Zihin Kontrolü eğitimlerinde derin seviyelerdeyken gözleri
açık, sizin şimdiki haliniz kadar uyanık, anlaşılır bir şekilde ko­
nuşarak, sorular sorup yanıtlar vererek, espriler yaparak etkili bir
şekilde işlevselliklerini sürdüren mezunlarla tanıştım.
Teyp kaydınıza dönecek olursak: Etkisinin daha da güçlen­
mesi için mümkünse birkaç günlük bir zaman diliminin geçme­
sini bekleyin. Sonra Beta’dayken aynı materyali yeniden okuyun
ve Alfa’dayken bir kez daha dinleyin. Artık kasete kaydettiğiniz
bilgiler tam anlamıyla aklınıza yer etmiştir.
Bu kitapla Zihin Kontrolü’nü öğrenmek üzere başkalarıyla
birlikte çalışıyorsanız, zaman kazanmak için bir tür işbölümü
olarak kasetleri değiş tokuş edebilirsiniz. Ama kendi sesinizi
dinliyor olmak biraz daha avantajlıdır. Üç Parmak son derece
işe yarayan bir tekniktir.
5 6 • Silva Metodu

Hızlı Öğrenme ve Üç Parmak Tekniklerinin, Zihin Kontro­


lü öğrencileri için pek çok alanda değerli bir zaman tasarrufu
sağladıkları kanıtlanmıştır. Satış (özellikle sigorta), akademik
çalışmalar, öğretmenlik, hukuk ve oyunculuk bu alanlardan
bazılarıdır.
Başarılı bir Kanadalı hayat sigortası temsilcisinin artık müş­
terilerinin gayrimenkul ve vergi problemleriyle ilgili sorduk­
ları karmaşık soruların yanıtını bulmak için evrak çantasındaki
kâğıtları karıştırarak karşısındaki insanları çileden çıkarması
gerekmiyor. Hızlı Öğrenme ve Üç Parmak Tekniği sayesinde
gereksinim duyabileceği koca bir bilgi dizisi dilinin ucunda
duruyor.
Detroitili bir dava avukatı da karmaşık bir davayı jüriye
özetlerken kullandığı not kâğıdanndan “kurtulmuş” durum­
da. Yaptığı özeti kaydediyor ve davadan bir gece önce Alfa
seviyesine girerek kaydı dinliyor. Daha sonra dava sabahı er­
kenden bir kez daha kaydı dinliyor. Sonra kendine güvenli bir
şekilde jüri üyelerinin karşısına çıkıyor ve onlarla göz temasını
koruyarak konuşmasını yapıyor. Bunun sonucunda da notia-
rına başvurarak konuştuğu zamanların aksine, çok daha ikna
edici oluyor ve sol elinin üç parmağıyla ne yaptığını da kimse
fark etmiyor.
New York’ta yaşayan bir gece kulübü komedyeninin prog­
ramı her gün değişiyor, çünkü günlük haberleri “yorumluyor.”
Şovu başlamadan bir saat önce kendi doldurduğu kaseti dinliyor
ve yirmi dakikalık “spontane” güldürüsünü sunmaya hazır hale
geliyor. “Önceden kendim için en iyisini dilemek adına parmak­
larımı çaprazlardım. Artık üç parmağımı birleştiriyor ve neler
yaşanacağını biliyorum: bol bol kahkaha.”
Hızlı Öğrenme • 57

Elbette Hızlı Öğrenme ve Üç Parmak Tekniği öğrenciler


için de idealdir. Zihin Kontrolü’nün şimdiye kadar 2 4 kolej ve
üniversitede, 16 lisede ve 8 ilköğretim okulunda öğretilmesinin
nedeni de budur. Bu teknikler sayesinde binlerce öğrenci daha
az çalışarak daha fazla öğrenmektedir.
7. BÖLÜM

YARATICI UYKU

Rüya görürken ne kadar özgürüzdür! Zaman ve mekân kısıt­


lamalarından, mantık kurallarından, vicdanın baskılarından bir
kez kurtulduk mu kendi yaratılışımızın tanrıları oluveririz. İşte
Freud’un rüyalarımıza hak ettikleri önemi vermesinin nedeni de
budur: Yarattıklarımız tamamen bize aittir. Freud, “Bir insanın
rüyalarını anladınız mı, kendisini de anlarsınız,” derdi.
Zihin Kontrolü’nde rüyaları biz de ciddiye alıyoruz, ancak
zihnimizi farklı yollardan kullanmayı öğrendiğimiz için rüyaları
da farklı bir açıdan değerlendiriyoruz. Freud kendiliğinden gö­
rülen rüyalarla ilgileniyordu. Ama Zihin Kontrolü böyle değil.
Biz belirli sorunların çözümü için isteyerek rüya yaratmakla
ilgileniyoruz. Konuyu başuıdan biz kendimiz programladığı­
mız için rüyalarımızı ve tabii ki onun muhteşem sonuçlarını
da yorumlamamız farklı oluyor. Bu, rüya deneyimlerimizin
doğallığını her ne kadar kısıtlıyor gibi görünse de karşılığında
6 0 • Silva M etodu

kazandığımız özgürlük, yaşamımızın üzerinde daha büyük bir


kontrol sahibi olmamızı da getiriyor.
Önceden programladığımız bir rüyayı yorumlarken ruhu­
muzun patolojisini daha derinlemesine kavramakla kalmıyor,
aynı zamanda günlük sorunlarımıza çözümler de bulabiliyoruz.
Eğitimlerde öğrettiğimiz Rüya Kontrolü tekniği, zihnin me-
ditatif seviyesinde uygulanan üç adımdan oluşuyor.
Birinci adım, rüyalarımızı hatırlamayı öğrenmektir. Çoğu
insan, “Ben hiç rüya görmüyorum,” der, ama bu doğru değildir.
Hatırlamıyor olsak da hepimiz rüya görürüz. Rüyaları ortadan
kaldıracak olsaydık birkaç güne kadar zihinsel ve duygusal so­
runlar baş göstermeye başlardı.

1 9 4 9 ’da problem çözümünde rüyalardan yararlanmanın yolla­


rını araştırmaya giriştiğim zaman aslında neyle karşılaşacağımı
ben de bilmiyordum. Ben de sizin gibi rüyalarda hep bir şeylerin
malum olduğuyla ilgili hikâyeler duymuştum. Sezar’ın suikaste
kurban gitmeden önceki gece rüyasında bundan nasıl haberdar
edildiğini okumuşsunuzdur. Aynı şekilde Lincoln’e de suikastı­
nın rüyasında malum olduğu söylenir. Şayet bu ve bunun gibi
pek çok rüya birer tesadüften ibaret ise benim zamanımı boşa
harcadığım çok açıktı.
Bu noktada zamanımı boşa harcadığıma daha da çok inan­
maya başlamıştım. Yaklaşık dört yıldır psikoloji üzerinde çalışı­
yor, Freud’u, Adler’i, Jung’u inceliyordum, ancak okudukça ne
kadar az şey bildiğimi fark etmeye başlamıştım. Bir gece, saat
ikide kitabı bir kenara fırlatıp yatağıma yattım. Kendi aralarında
bile bir fikir birliği olmayan bu devleri incelemek gibi gereksiz
projelerle zamanımı daha fazla harcamamaya kararlıydım. Artık
Yaratıcı Uyku * 6 1

sadece elektronik işlerimle ilgilenecek, başka hiçbir şeye bulaş­


mayacaktım. Zaten işleri de boşlamaya başlamıştım ve parasızlık
had safhadaydı.
İki saat kadar sonra bir rüyadan uyandım. Bu, hep olduğu
gibi bir dizi olaydan ibaret bir rüya değildi; gördüğüm yalnızca
ışıktı. Rüya görüş alanım parlak, altın sarısı bir öğlen güneşiyle
dolmuştu. Gözlerimi açtığımda odam karanlıktı. Yeniden ka­
padığımda aynı şekilde aydınlık oldu. Bunu birkaç kez daha
tekrarladım: Gözlerim açıkken karanlık, kapalıyken aydınlıktı.
Üçüncü ya da dördüncü seferinde, gözkapaklarım kapalıyken
üç sayı gördüm: Sonra bir sayı dizisi daha: Arka
arkaya denemelerimde önce ilk sayı dizisini, sonra diğer sayı
dizisini bir daha gördüm.
Beni bu sayı dizilerinden çok gittikçe sönmeye başlayan ışık
endişelendiriyordu. Hayat böyle, bir ampulün aniden parlaması
ve sonra sönmesi gibi mi sona eriyor diye düşünmeye başlamış­
tım. Neden sonra ölmeyeceğimi anladığımda ışığı geri getirip
bir kez daha incelemek istedim. Nefes alış verişimi, yataktaki
pozisyonumu, hatta zihin seviyemi bile değiştirdim, ama hiçbiri
işe yaramıyordu. Işık sönmeye devam ediyordu. Bu şekilde beş
dakika kadar daha devam ettikten sonra tamamen söndü.
Belki sayıların bir anlamı vardı. Sabaha kadar uyumayıp bildi­
ğim bütün telefon numaralarını, adresleri, plakaları -b u sayılara
karşılık gelebilecek her sayıyı- karşılaştırmaya başladım. Yani bu
sayılardan bir anlam çıkarmaya çalıştım durdum.
Bugün rüyaların anlamını bulmak için etkili bir metodum
var, ama işte o zamanlar araştırmamın ilk aşamalanndaydım.
Rüyayı gördüğümün ertesi günü de, bütün uykusuzluğuma
rağmen, o sayıların anlamını düşünüp durduğumu hatırlıyorum.
62 • Silva M etodu

Şimdi sanırım bu gizemin çözülmesine, dolayısıyla da Zihin


Kontrolü eğitiminin çok önemli bir kısmının şekillenmesine yol
açan olaylar dizisini anlatmam gerekiyor.
Kapatmama oıı beş dakika kala bir arkadaşım elektronikçi
dükkânıma uğrayıp dışarıda kahve içmemizi teklif etti. Arka­
daşım beni beklerken bu esnada kanm da gelmiş, planımızı
öğrenmişti. “Madem ki kahve içmeye gideceksiniz, şu Meksika
tarafındaki dükkâna uğrayıp bana da tuvalet ispirtosu alır mısı­
nız?” dedi. Köprünün yakınlarındaki, ispirtonun ucuz olduğu
bir dükkânı tarif ediyordu.
Yolda rüyayı arkadaşıma anlatırken aklıma bir fikir gelmişti:
Belki de gördüğüm, bir piyango biletinin sayılarıydı. Bir piyan­
go bayiinin yanından geçerken dükkânın kapak olduğunu fark
ettik. Vakit geç olmuştu. Zaten bizimkisi de aptalca bir fikirdi.
Neyse, karımın istediği ispirtoyu almak için bir blok ötedeki
dükkâna gittik.
Satıcı ispirtoyu paketlerken arkadaşım dükkânın öbür tara­
fından bana seslendi: “Şu aradığın sayılar neydi?”
“Üç-yedi-üç, üç-dört-üç,” dedim.
“Gel de bak şuna!”
Üzerinde yazan yarım bir bilet bulmuştu.
Meksika’daki, bu küçük dükkân gibi yüz binlerce bayiinin
her biri hep aym üç rakamla başlayan biletler alırlar. Yani
ile başlayan biletler bütün ülkede sadece bu dükkânda satılıyor­
du. 3 7 3 ’le başlayanlar ise Mexico City’deki başka bir dükkânda
bulunuyordu.
Birkaç hafta sonra, hayatımda satın aldığım o ilk piyango
biletine dolar çıktı. Nasıl da ihtiyacım vardı bu paraya!
Ancak bu hediye paketini dikkade açtığımda içinden hediyenin
Yaratıcı Uyku • 6 3

kendisinden çok daha değerli bir şey çıkmıştı. Artık onca çalış­
mamın boşuna olmadığını gösteren somut bir delil vardı elim­
de. Yüksek Zekâ’yla bir şekilde ilişki kurmuştum. Belki önceden
de ilişkide bulunmuştum, ancak farkında değildim; ama bu sefer
böyle olduğunu biliyordum.

Beni böyle bir sonuca götüren ve tesadüf gibi görünen onca


olayı düşünsenize. Çaresiz bir ânımda, o sayılan rüyamda öyle
sarsıcı bir şekilde -ışılda- görüyorum ki, adeta unutmamak
zorunda, kalıyorum. Sonra bir arkadaşım bana uğruyor ve
kahve teklifini ne kadar yorgun olsam da kabul ediyorum. Ve
karım çıkageliyor, benden ispirto istiyor ve bu da beni o biletin
Meksika’da satıldığı yegâne yere götürüyor.
Bütün bunlarm tesadüften ibaret olduğunu düşünenler şu
inanılmaz gerçeği açıklamakta oldukça zorluk çekecektir: Son­
radan geliştirdiğim farklı teknikleri kullanan, A BD ’de Zihin
Kontrolü eğitiminden mezun olan dört kişi daha piyangoyu
kazandı. Illinois, Rockford’dan Regina M. Fornecker 3 0
dolar; Chicago’dan David Sikich 3 0 dolar; Chicago’dan
Frances Morroni 5 0 .0 0 0 dolar ve New York, Buffalo’dan John
Fleming 5 0 dolar kazandı.
Zihin Kontrolü’nde “tesadüf’ sözcüğüne bizim bir itira­
zımız olmuyor, hatta biz ona özel bir anlam bile yüldüyoruz.
Açıklaması zor bir dizi olay yapıcı bir sonuca yol açıyorsa buna
tesadüf diyoruz. Yıkıcı bir sonuca yol açtığında ise kaza diyoruz.
Zihin Kontrolü’nde zaten bu tesadüfleri tetiklemeyi öğreniyo­
ruz. Bu nedenle “sadece tesadüften ibaret” deyimi kullandığı­
mız bir ifade değildir.
Sonuçta piyangoyu kazanmama yol açan bu rüya Yüksek
Zekâ’nın var olduğuna ve benimle iletişime geçebileceğine ikna
6 4 • Silva Metodu

olmamı sağlamıştı. Bunu ben uykudayken ve ömrümü adadığım


bir çalışmanın beni tam anlamıyla endişelendirmeye başladığı
bir zamanda yapmış olması, şimdi düşününce bana o kadar da
çarpıcı gelmiyor. Çünkü binlerce kişi çaresizlik içinde, tehlike
altında ya da hayadanmn bir dönüm noktasında oldukları za­
manlarda rüyalarında paranormal yollardan bilgi alıyorlar. Bu­
nun gibi pek çok rüya İncil’de de mevcuttur. Ancak o zamanlar,
böyle bir şeyin benim başıma gelmiş olması yine benim için bir
mucizeden farksızdı.
Okuduğum kitaplardan birinde Freud uykunun telepati için
elverişli şardar oluşturduğunu söylüyordu. Ancak ben kendi rü­
yamı hesaba katarak bunu daha da ileri götürdüm ve uykunun
Yüksek Zekâ’dan bilgi almak için elverişli şartlar oluşturduğunu
düşünmeye başladım. Sonra daha da ileri gittim ve telefonun
çalmasını bekleyen biri gibi pasif kalmak zorunda olup olma­
dığımızı merak etmeye başladım. Yüksek Zekâ’yla kendi inisi­
yatifimizi kullanarak iletişime geçmek için numarayı kendimiz
çeviremez miydik? Dindar bir insan olarak, nasıl ki Tanrı’ya
duayla ulaşabiliyorsak Yüksek Zekâ’ya ulaşmak için de bir metot
geliştirilebileceğini düşündüm. ( Bölümde de göreceksiniz
ki Tanrı’dan ve Yüksek Zekâ’dan bahsederken başka başka şey­
lerden bahsediyorum.)

* * *

Evet, deneylerim bana Yüksek Zekâ’ya ulaşmanın bazı yolları


olduğunu gösterdi. Bunlardan biri de oldukça pratik ve kolay
öğrenilebilen bir teknik olan Rüya Kontrolü’dtir.
Rüyalarınızı hatırlamak için parlak ışıklara bel bağlamak
zorunda değilsiniz. Onları hatırlamak için güvenebileceğiniz
Yaratıcı Uyku • 6 5

tek şey, seviyenizdeki programlamalarınızın toplam etkisidir.


Uykuya dalmadan hemen önce yapacağınız meditasyonda, “Bir
rüyayı hatırlamak istiyorum. Ben bir rüyayı hatırlayacağım,” de­
yin. Başucunuza kâğıt, kalem koyup uyuyun. İster gecenin bir
yarısı, isterse sabah uyandığınızda rüyanızdan hatırladıklarınızı
yazın. Bunu her gece tekrarlarsanız rüyalarınızı gittikçe daha
net ve daha eksiksiz hatırlamaya başlayacaksınız. Bu becerinizi
yeterince geliştirdiğinize inandığınız zaman ikinci adıma geç­
meye de hazırsınız demektir.
İkinci adımda yapmanız gereken, uykuya dalmadan önceki
meditasyon sırasmda bir bilgi ya da öneriyle çözülebilecek bir
sorun üzerinde düşünmektir. Ancak bu sorunu gerçekten çöz­
meyi de istiyor olmanız gerekiyor. Yanlış sorular yanlış cevaplara
yol açar. Şimdi kendinizi şu sözlerle programlayın: “Zihnim­
deki sorunu çözmemi sağlayacak, bilgi içeren bir rüya görmek
istiyorum. Böyle bir rüya göreceğim; onu hatırlayacağım ve
anlam landıracağım.”
Gece ya da sabah uyandığınızda artık bütün canlılığıyla
hatırladığınız rüyanızın üzerinde düşünün ve onu anlamlandır­
maya çalışın.
Daha önce de belirttiğim gibi, biz rüyaları isteyerek ürettiği­
miz için bizim rüya yorumlama metodumuz Freud’unkilerden
farklıdır. Yani Freud’un rüya yorumlama metotlarını bir şekilde
biliyorsanız Zihin Kontrolü’nün amaçları gereği bunları unut­
manız gerekmektedir.
Freud’un şu rüyayı nasıl yorumlayacağını düşünün: Bir adam
balta girmemiş bir ormandadır ve etrafı vahşi yerlilerle çevrilidir.
Yerliler ellerindeki mızrakları bir kaldırıp bir indirerek adama
doğru gelmektedirler. Mızrakların ucunda birer delik vardır.
6 6 • Silva Metodu

Adam uyandığında bu rüyanın nicedir zihnini kurcalayan bir


sorunun çözümü olduğunu anlar: Artık nasıl bir dikiş makinesi
tasarlayacağım bulmuştur. O zamana kadar iğneyi kaldırıp indir­
meyi başarmış ama dikiş dikmesini sağlayamamıştır. Oysa şimdi
rüyası iğnenin ucuna bir delik açması gerektiğini söylemiştir.
Evet, bu adam Elias Howe’un ta kendisiydi; yani dikiş makine­
sini icat eden kişi.
Zihin Kontrolü mezunlarından biri Rüya Kontrolü sayesinde
hayatının kurtulduğunu söylüyor. Çıkmak üzere olduğu yedi
gün sürecek bir motosiklet gezisinden önce, onu karşılaşabile­
ceği tehlikelere karşı uyaracak bir rüya programlamıştı. Çünkü
önceki uzun gezilerinde hep bir aksilik olmuş; bazen pariayan
bir lastik, bazen benzin deposunda bir sorun ya da son gezisin­
de olduğu gibi beklenmedik bir kar yağışı.
Rüyasında kendini bir arkadaşının evinde görmüş. Akşam
yemeğinde herkes nefis yemekler yerken onun önüne bir tabak
pişmemiş çalı fasulyesi konmuş. Bu, yolculuğunda pişmemiş çalı
fasulyesi yememesi için bir uyarı mıdır? Hayır, bunda korkulacak
bir şey yoktur, çünkü o pişmiş fasulye bile sevmiyordun Peki bu,
arkadaşının onu daha fazla görmek istemediği anlamına gelebilir
mi? Hayır, sağlam bir dostluldarı olduğuna emindir; kaldı ki
bunun motosiklet gezisiyle de bir ilgisi yoktur.
Sonuçta mezunumuz iki gün sonra yolculuğa çıkmış, şafak
vakti New York’un yollarında motorunu sürmektedir. Güzel bir
gündür, yol harikadır ve biraz ilerideki bir kamyonetin haricinde
hiç trafik yoktur.
Kamyonete yaklaştığında kasasının çalı fasulyesi çuvallarıyla
dolu olduğunu fark eder. Rüyasını hatırlayıp hızım düşürür.
Sonra bir virajı saatte 2 0 kilometre hızla alırken arka tekerleğin
Yaratıcı Uyku • 6 7

hafifçe kaydığım hisseder. Tekerlek kamyonetten düşen çalı fa­


sulyelerinin üzerinden geçmiştir. Daha hızlı gidiyor olsaydı bu
patinaj çok ciddi, hatta ölümcül bir kazaya bile yol açabilirdi.
Görmeye kurar verdiğiniz rüyaları yalnızca kendiniz yorum­
layabilirsiniz. Öncesinde uygulanacak doğru bir programlama
sayesinde rüyanızı anlamanızı sağlayacak bir “önsczi”ye de
sahip olabileceksiniz. Sessiz bilinçaltımız bizimle bu önseziler
yoluyla iletişim kurar. Teknikleri uygulamaya devam ettikçe bu
programlanmış önsezilere olan güveniniz de artacaktır.
Kendinizi programlamak için kullanacağınız sözcükler Zihin
Kontrolü eğitimlerinde sıklıkla kullandığımız sözcüklerdir. Baş­
ka sözcükler de işe yarayabilir, ama eğer bir gün Zihin Kontrolü
eğitimi alacak olursanız, Alfa’dayken doğru kullanmayı öğren­
diğiniz sözcüklere şartlanmış olduğunuz için eğitimde çok daha
zengin bir deneyim yaşayacaksınız.
Rüya Kontrolü tekniğine aksatmadan devam ederseniz
zihninizin paha biçilmez kaynaklarından birini ortaya çıkarta­
caksınız. Piyangoyu kazanmayı beklemek pek makul bir istek
olmayacaktır, çünkü piyangoların doğası gereği çok az kişi kaza­
nabilmektedir. Ama hayattan kazanacaklarınız piyangoların size
vaat edebileceklerinden çok daha fazla olacaktır.
8. BÖLÜM

SÖ ZCÜKLERİN GÜCÜ

Giriş bölümünde, ilk okumanız sırasında teknikleri uygula­


mamanızı tavsiye etmiştik. Ancak bu seferki farklı; bunu şimdi
deneyin. Hayal gücünüzü bütün kuvvetiyle kullanın.
Sonrasında birlikte gözden geçireceğiz.

Mutfakta olduğunuzu ve elinizde buzdolabından henüz çıkar­


dığınız bir limon tuttuğunuzu hayal edin. Soğukluğunu hisse­
debiliyorsunuz. Limonun dışım, sarı kabuğunu inceleyin. Sarı
kabuğun üzerinde uçlara doğru küçük, yeşil noktalar görülüyor.
Hafifçe sıkarak ne kadar dolgun olduğunu ve ağırlığını hissedin.
Şimdi de limonu burnunuza götürüp koklayın. Limonun
kokusu hiçbir şeye benzemez, öyle değil mi? Şimdi ortasından
kesin ve bir daha koklayın. Daha çok kokmaya başladı. Şimdi de
limonu ısırın; suyu ağzınıza dolmaya başlasın. Limonun tadı da
hiçbir şeye benzemiyor, değil mi?
7 0 • Silva Metodu

Bu noktada, hayal gücünüzü yeterince kullandıysanız ağzı­


nız sulanmaya başlayacaktır.
Şimdi bunu birlikte inceleyelim.

Sözcükler, “yalnızca” sözcükler, tükürük bezlerinizi harekete


geçirmeye yetti. Üstelik bu sözcükler gerçekte var olmayan,
yalnızca sizin hayal ettiğiniz bir şeydi. Limonla ilgili sözcükleri
okurken bunu gerçekten yapmıyor olmanıza rağmen beyninize
elinizde bir limon olduğunu söylüyordunuz. Ve beyniniz bunu
ciddiye alarak tükürük bezlerinize döndü ve, “Limonu ısırıyor.
Ağzı hemen yıka,” dedi. Tabii tükürük bezleriniz de bu emre
uydu.
Çoğumuz, kullandığımız sözcüklerin anlamlar ifade ettiğini
ve bu anlamların iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güçlü veya
güçsüz olabileceklerini düşünürüz. Bu doğru ama eksik bir bil­
gidir. Çünkü sözcükler gerçekliği ifade etmekle kalmaz, tükürük
bezlerinin çalışmasında olduğu gibi gerçekliği yaratırlar da.
Beyin niyetlerimizi zekice yorumlamaz. Beyin sadece bilgiyi
alıp depolayan bir organ da değildir; aynı zamanda bedenimizin
idaresi de ondadır. Beyninize, “Şimdi bir limon yiyorum,” dedi­
ğinizde o hemen işe koyulur.

Şimdi sıra Zihin Kontrolü’nde “Zihinsel Temizlik” dediğimiz


konuya geldi. Bunun için bir tekniğe gerek yok. Beynimizi
tctiklemek için kullandığımız sözcükleri seçerken özen göster­
meye kararlı olmamız yeterli.
Burada yaptığımız uygulama nötrdü; yani bize fiziksel olarak
bir yararı ya da zararı dokunamazdı. Oysa kullandığımız söz­
cüklerin bize yararı kadar zararı da dokunabilir.
Sözcüklerin Gücü « 7 1

Çocuklar bazen yemekte küçük bir oyun oynarlar. Yedikleri


yemeği mümkün olduğunca mide bulandırıcı şekilde anlatma
oyunudur bu. Örneğin tereyağına ezilmiş böcek suyu demek
gibi. Oyunun amacı yemek için ortaya konan bu yeni bakış açısı
karşısında midesi bulanmıyormuş gibi yapmak ve karşısındakinin
bu-mış gibi yapma becerisinin sınırlarını zorlamaktır. Bu çoğu
zaman işe yarar, ama karşısındakinin iştahı birden kapamverir.
Aynı oyunu yetişkinler olarak bizler de oynarız. Hayata karşı
iştahımızı olumsuz sözcüklerle kapatırız ve de tekrarlandıkça
güçlenen bu sözcükler artık iştah duymadığımız olumsuz ha­
yatlar yaratır.
“Nasılsın?”
“Eh halimden şikâyetçi değilim,” ya da “Şikâyet etmenin
anlamı yok,” ya da “Fena değilim işte.”
Peki beyin bu iç karartıcı ifadelere nasıl tepki veriyor?
Bulaşıkları yıkamak size “ölüm mü geliyor?” Muhasebe işleri
“tam bir kann ağrısı” mı? Şu havalar sizi “hasta mı ediyor?”
Bence doktorlar kazançlarının büyük bölümünü bu sözcükleri
kullananlara borçludur. Hatırlayın, beyin niyetlerinizi zekice yo­
rumlamaz. “Adam karın ağrısı istiyor demek ki. Tamam, hemen
bir karın ağrısı geliyor,” der.
Bir şeyin bize acı verdiğini her söylediğimizde elbette o acı
hemen ortaya çıkmaz. Beden doğal olarak sağlıklı olmak için
tasarlanmıştır ve bütün süreçleri sağlıklı kalmak için yapılandırıl­
mıştır. Ancak zamanla ve de savunma sistemine yapılan pek çok
sözlü darbenin sonucunda siparişini verdiğimiz o hastalıkları
eninde sonunda ortaya çıkartacaktır.
Kullandığımız sözcüklere güç veren iki şey vardır: zihin sevi­
yemiz ve söylediklerimize olan duygusal bağlılığımız.
7 2 • Sİlva Metodu

İnananarak söylenen bir, “Tanrım, bu acı veriyor!” ifadesi


çoğu zaman gerçek acıya kucak açmaktadır. “Hiçbir şey yolun­
da gitmiyor!” ifadesi gerçekten hissederek söylendiğinde adeta
duygularımızı yalancı çıkarmamak için gerçeğe dönüşecektir.
Zihin Kontrolü kötü alışkanlıklarımıza karşı etkili savun­
malar sunmaktadır. Alfa ve Teta seviyelerinde sözcüklerimizin
gücü artmaktadır. Son derece yalın sözcüklerle rüyalarınızı nasıl
önceden programlayabileceğinizi ve sizi Alfa’ya götürecek gücü
bu sözcüklerden üç parmağınıza nasıl aktarabileceğinizi daha
önceki bölümlerde görmüştünüz.

Ben Emile Coue’ye günümüzde pek çok insanın yaptığı gibi


hiç gülüp geçmedim. Kendisi bugün herkesin alay ettiği ve bir­
çok şakaya malzeme olmuş şu meşhur sözlerin sahibidir: “Her
gün, her yönden, her şekilde iyiye, daha iyiye gidiyorum.” Bu
sözler binlerce insanı en ağır hastalıklardan bile kurtarmıştır! Bu
şaka değil; ben bu sözlere saygı duyuyor, Dr. Coue’yi her zaman
hayranlık ve minnetle anıyorum. Telkinler Yoluyla Ustalaşmak
(Self-Mastery Throujjh Autosuf(jjeslion Ncw York: Samuel Wei-
ser, ) adlı kitabında okuduklarım benim için gerçekten çok
değerli olmuştur.
Doğma büyüme Troyesli olan Dr. Coue otuz yıl boyunca
kimyagerlik yapmıştı. Neden sonra hipnoz üzerine çalışmalar ve
deneylere başlamış, kendi kendine telkin yöntemine dayalı bir
psikoterapi geliştirmişti. yılında Nancy şehrinde açtığı hal­
ka açık kliniğinde romatizmalı, kronik baş ağrıları olan, astımlı,
felçli, kekeme, akciğer hastalıkları olan, tümörlü, ülserli -kısa­
cası her tür hastalıktan şikâyetçi olan- binlerce hastayı başarıyla
tedavi etmişti. Soranlara aslında kimseyi tedavi etmediğini,
Sözcüklerin Gücü * 7 3

insanlara kendi kendilerini nasıl tedavi edeceklerini öğrettiğini


söylüyordu. Tedavilerin gerçekliği su götürmez; hepsi de belge­
lenmiştir. Ancak Coue’nin metodu, ne yazık İri kendisi 1 9 2 6 ’da
öldükten sonra neredeyse tamamen ortadan kalkmıştı. Bu, an­
cak birkaç uzmanın öğrenip uygulayabileceği tarzda karmaşık
bir metot olsaydı, belki de bugün bile yaygınlığını koruyup var­
lığını sürdürebilirdi. Oysa ki bu çok kolay bir metottur. Herkes
öğrenebilir. Ve özünde Zihin Kontrolü vardır.
Metodun iki temel prensibi bulunuyor:
• Bir seferde yalnızca tek bir şeyi düşünebiliriz.
• Bir düşüncenin üzerine odaklandığımızda o düşünce ger­
çekleşir, çünkü bedenimiz onu eyleme dönüştürür.

Yani bedenimizin (bilinçli ya da bilinçsiz) olumsuz düşün­


celerle önünü kesmiş olabileceğimiz iyileştirici güçlerini yeni­
den harekete geçirmek için arka arkaya yirmi kez, “Her gün,
her yönden, her şekilde iyiye, daha iyiye gidiyorum,” ifadesini
tekrarlamanız yeterlidir. Bunu günde iki kez yapacak olursanız
Coue metodunu uygulamaya geçirdiniz demektir.
Kendi araştırmalarım sözcüklerin gücünün meditatif sevi­
yelerde çok daha etkili olduğunu ortaya koyunca bu metodun
üzerinde bazı uyarlamalar yapmaya karar verdim. Biz Alfa ve
Teta seviyelerinde, “Her gün, her yönden, her şekilde iyiye,
daha iyiye gidiyorum,” diyoruz. Bunu meditasyon sırasında
bir kez tekrarlıyoruz. Ayrıca, yine Dr. Coue’den esinlenerek,
“Olumsuz düşünceler, olumsuz telkinler hiçbir zihin seviyesin­
de beni etkileyemez,” cümlesini söylüyoruz.
Yalnızca bu iki cümle bile pek çok somut sonuçlar doğurma­
ya yetmektedir. Bunun en iyi örneklerinden biri de Zihin Kont­
7 4 • Siîva Metodu

rolü eğitimini almaya başlayalı henüz bir gün olmuşken cepheye


çağrılan bir askerin yaşadıklarıdır. Asker bu bir günlük eğitim­
den bir tek meditasyon yapmayı ve bu iki cümleyi hatırlıyordu.
Katıldığı birliğin alkolik ve aksi huylu çavuşu, deyim yerin­
deyse ona daha ilk günden kafayı takmış, sonraki günlerde bunu
daha da ileri götürmüştü. Birkaç haftaya kalmadan askerimiz
önce gecenin bir yarısı öksürük nöbetleriyle uyanmaya, daha
sonra da astım atakları yaşamaya başlamıştı İd bu rahatsızlık
hayatında ilk kez başına geliyordu. Oysa yapılan kapsamlı tıbbi
muayeneler sağlığının son derece iyi olduğunu gösteriyordu.
Bu arada gittikçe daha çabuk yorulmaya başlamış, işini doğru
dürüst yapamaz olmuştu. Tabii bu, çavuşunun ona daha çok
yüklenmesine neden oluyordu.
Birliğindeki diğer askerler ilaçlara yönelirken o Zihin
Kontrolii’ne ve bu iki cümleye sığındı. Neyse ki günde üç kez
meditasyon yapmaya fırsatı oluyordu. “U ç gün içinde o çavuşa
karşı tam bir bağışıklık kazanmıştım. Yapmamı emrettiği her
şeyi yapıyordum, ama sözleri bana ulaşamıyordu. Bir haftaya
kalmadan öksürüklerim kesilmiş, astım ise tamamen kaybol­
muştu.”
Bunu bana Zihin Kontrolü eğitimini tamamlamış biri an­
latmış olsaydı elbette daha da hoşuma giderdi. Başarı öyküleri
her zaman hoşuma gider. Ancak bu adamm deneyimlerini asıl
ilginç kılan, sonraki bölümlerde sizin de öğrenmenize yardım
edeceğim bazı etkili tekniklerin hiçbirini bilmeden, yalnızca ilk
gün öğrendiği o iki cümleyi kullanmış olmasıydı.
Zilıiıı Kontrolü’nde kullandığımız sözcükler derin seviye­
lerde inanılmaz etkili olabilmektedir. Örneğin Oklahoma’dan
bir anestezi hemşiresi ve aynı zamanda bir Zihin Kontrolü
Sözcüklerin Gücü • 75

eğitmeni olan Bayan Jean Mabrey öğrendiklerini hastalarına


yardımcı olmak için kullanmaktadır. Hastalar derin aneste­
zideyken Bayan Mabrey onların kulaklarına, iyileşmelerini
hızlandıracak, hatta bazı vakalarda hayatlarını kurtarabilecek
sözler fısıldıyordu.
Bir keresinde, normalde şiddetli kanama olması beklenen
bir ameliyatta yalnızca birkaç damla kanın akmış olması cerrahı
da çok şaşırtmış. Bayan Mabrey hastanın kulağına, “Bedenine
kanamamasını söyle,” diye fısıldamış. Bu yönergeyi ilk neşter
darbesinden hemen önce, sonra da ameliyat boyunca her on
dakikada bir tekrarlamış.
Başka bir ameliyatta ise şu sözleri fısıldamış: “Uyandığında
hayatındaki herkesin seni sevdiğini ve senin de kendini sevdiğini
hissedeceksin.” İşin aslı bu hasta, doktorunu fazlasıyla endişe­
lendiren bir hastaymış. Doktor, kadının en ufak bir acıya bile
katlanamayan, mızmız mizacının iyileşme sürecini yavaşlatma­
sından korkuyormuş. Oysa kadın anestezinin etkisi geçip kendi­
ne geldiğinde yüzünde bambaşka bir ifade varmış. Uç ay sonra
doktor, Bayan Mabrcy’ye bu hastanın yeni bir insan olduğunu
anlatmış. Kadın artık daha rahat ve iyimser biri olmuş ve bu
ameliyattan sonra hızla iyileşmiş.
Bayan Mabrey’nin yaptıklan bizim Zihin Kontrolü’nde öğ­
rettiğimiz üç şeyi gözler önüne seriyor: Birincisi, sözcüklerin
derin zihin seviyelerinde özel bir gücü vardır; İkincisi, zihnin
beden üzerindeki hakimiyeti tahmin edilenden çok daha güçlü-
dür ve son olarak, 5. Bölüm’de de değindiğim gibi, bilincimiz
her zaman açıktn.
Pek çok anne baba uyumakta olan çocuklarının odasına girip
hemen üstlerini örttükten sonra çıkarlar. Oysa biraz durup sevgi
7 6 • Silva Metodu

dolu, olumlu birkaç söz söyleseler çocukları kendilerini gün


boyunca daha güvende ve huzurlu hissedecektir.
Zihin Kontrolü eğitimini tamamlayan pek çok insan daha
sağlıklı olduklarını bildirmektedir. Hatta bunları eğitimlerini he­
nüz tamamlamamış olanlardan bile duymaktayız. Bir keresinde,
yaşadığım kentteki tıp personeliyle sırf bu yüzden başım derde
girecekti. Bazı hastalar doktorlarına sağlık sorunlarım bizim
tedavi ettiğimizi söyleyince doktorlar da bizi Bölge Savcılığı’na
şikâyet etmişlerdi. Savcılık yaptığı soruşturmanm sonucunda
bizim, doktorların korktuğu gibi tıbbi uygulamalarımızın ol­
madığını ortaya koydu. Neyse ki Zihin Kontrolü’niin sağlığa iyi
geliyor olması bir suç değil; yoksa bugün Zihin Kontrolü gibi
bir organizasyon da olmazdı.
9. BÖLÜM

HAYAL G ÜCÜNÜN ETKİSİ

İrade gücünün hedefine ulaşmadan önce alt etmesi gereken


bir düşmanı vardır. İrademiz sert görünmeye çalışır, ama pek
çok kabadayıda olduğu gibi işler sarpa sarınca süt dökmüş ke­
diye döner. Oysa kötü alışkanlıklardan kurtulmanın daha nazik,
daha kolay bir yolu vardır ki o da hayal gücüdür. Hayal gücü
hedefe doğrudan kilitlenir ve istediğini elde eder.
Önceki bölümlerde zihnin derin seviyelerinde hayat kadar
gerçek imgelemelerin önemi üzerinde bu kadar çok durmamın
nedeni de bu aslında. Hayal gücünüzü istek, inanç ve olumlu
beklentiyle şahlandırabilir ve hedeflerinizi görmek, hissetmek,
işitmek, tatmak ve dokunmak üzere görselleştirebilirseniz, iste­
diğiniz her şeyi elde edebilirsiniz.
“İrade ile hayal gücü çatışmaya girdiğinde kazanan her za­
man hayal gücü olacaktır,” diye yazmıştı Emile Coue.
7 8 • Silva M etodu

Kötü bir alışkanlıktan kurtulmak istediğinizi düşünüyor ol­


sanız bile muhtemelen kendinizi kandırıyorsunuzdur. Nedeni
ise ondan gerçekten kurtulmak isteseydiniz kendiliğinden yok
olup giderdi. Sizin istemeniz gereken, o alışkanlıktan çok ondan
kurtulmanın size sağlayacağı yararlar olmalıdır. O yararlan ye­
terince güçlü bir şekilde istemeyi öğrendiğinizde “istenmeyen”
alışkanlığınızdan da kurtulacaksınız.
Ancak bu alışkanlığınızın üzerinde düşünmek ve ondan
kurtulmaya azimli olmak ona daha sıla sılaya bağlanmanıza yol
açabilir. Bu biraz uyumaya azimli olmaya benzer; aynı azim yü­
zünden gözünüze uyku girmeyebilir.
Şimdi de bütün bunların sizin yararınıza nasıl kullanılabi­
leceğini görelim. Örnek olarak Zihin Kontrolü mezunlarının
başarıyla üstesinden geldikleri iki alışkanlığı kullanacağım: aşırı
yemek ve sigara içmek.

Kilo vermek istiyorsanız önce sorunu dış seviyede, mantığınızla


çözmek zorundasınız.
Sorununuz aşırı yemek mi, aşın hareketsizlik mi, yoksa her
ikisi birden mi?
Nedeni aşırı yemek değil de yanlış beslenmek olabilir. Bu
durumda ihtiyaçlarınıza yönelik yiyeceklerden oluşan bir bes­
lenme tarzı sorununuza çözüm olabilir. Bunu doktorunuzdan
öğrenebilirsiniz.
Peki neden kilo vermek istiyorsunuz? Şişmanlığınız sağlığı­
nızı bozacak seviyede mi, yoksa daha zayıf olursanız daha çekici
görüneceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bunlar hep kilo vermek
için iyi nedenlerdir, ama yine de kilo vermenin size sağlayacağı
yararların tümünü önceden biliyor olmanız gerekir.
Hayal Gücünün Etkisi • 7 9

Zaten doğru besinleri uygun miktarlarda tüketiyorsanız, eli­


nizden geldiğince egzersiz yapmaya çalışıyorsanız ve de yalnızca
biraz fazla kilonuz varsa benim size tavsiyem, tabii doktorunuz
aksini söylemiyorsa, bu halinizle barışık olmanızdır. Ben de öyle
yapıyorum. Aksi halde kendinizi gereksiz bir karmaşanın içine
atacaksınız demektir. Kaldı ki büyük bir olasılıkla hayatınızda
Zihin Kontrolü’nü kullanmanız gereken daha büyük sorunlar
ve çok daha önemli fırsatlar vardır.
Gerçekten kilo vermek istediğinizden eminseniz ve bunun
nedenlerini de kavradıysanız bir sonraki adımda yapmanız
gereken, bundan sağlayacağınız bütün yararları analiz etmek
olacaktır. Bu yararların üzerinde düşünürken “Daha iyi görü­
neceğim,” tarzındaki genel ifadelerle yetinmeyip mümkünse
beş duyunuzu birden kullanabileceğiniz somut olanlarını bulup
kullanmalısınız. Örneğin:

Görme: Şu anda olmak istediğiniz kadar zayıf bir halinizi


gösteren eski bir fotoğrafınızı bulun.
Dokunm a: Yeniden zayıf olduğunuzda, kendinize dokun­
duğunuz zaman kollarınızın, bacaklarınızın, karnınızın ne kadar
düzgün olacağını hissetmeye çalışın.
Tat alma: Yeni beslenme düzeninize girecek olan yiyecekle­
rin tatlarını hayal edin.
Koku alma: Yiyeceğiniz besinlerin kokusunu hayal edin.
İşitme: Önem verdiğiniz kişilerin, kilo vermedeki başarınız
hakkında söyleyeceklerini hayal edin.

Aslında kapsamlı bir imgeleme için beş duyunuz yeterli de­


ğildir. Duygular da önemlidir.
8 0 • Siİva M etodu

İstediğiniz kadar zayıfladığınızda ne kadar mutlu ve kendine


güvenen biri olacağınızı hayal edin.
Bütün bunları zihninizde oluşturduktan sonra seviyenize
girin. Yaratacağınız zihinsel ekranınıza önce şimdiki halinizin
bir görüntüsünü yansıtın. Şimdi bu görüntü ortadan kaybolsun
ve sol taraftan (gelecekten), diyet başarılı olduktan sonra görün­
mek istediğiniz ve de görüneceğiniz halinizin (örneğin o eski
fotoğraftaki gibi) bir resim gelsin.
Zihinsel olarak bu yeni halinizi izlerken bu kadar zayıf ol­
manın nasıl bir İniş olacağını mümkün olduğunca ayrıntılı bir
şekilde hayal edin. Eğilip ayakkabılarınızı bağlayabilmek sizi
nasıl hissettiriyor? Merdivenleri çıkmak? Şimdi size dar gelen
giysilerinize girmek? Kumsalda mayoyla dolaşmak? Zaman ayı­
rıp bütün bunları hissetmeye çalışın. Yukarıda anlattığımız gibi
beş duyunuzu teker teker kullanın. Bu hedefinize ulaştığınızda
bu yeni yaklaşımınız size neler hissettirecek?
Şimdi de zihinsel olarak yeni diyet programımzı gözden
geçirin. Yalnızca neler yiyeceğinizi değil ne kadar yiyeceğinizi
de düşünün. Hatta öğünler arası neler atıştıracağınızı bile
seçin. Kendinize, bedeninizin ihtiyacı olan bütün yiyeceklerin
bunlar olduğunu ve midenize de açmış gibi kazınmamasını
söyleyin.
Meditasyonunuz bu kadardır. Bunu günde iki kere tekrar­
layın.
Dikkat ettiyseniz meditasyonda yememeniz gereken yiyecek­
lerle ilgili herhangi bir imge ya da düşünce yer almamaktadır.
Bu yiyecekleri bu kadar çok yiyorsunuz, çünkü onları seviyor­
sunuz; dolayısıyla bunun düşüncesi bile hayal gücünüzün isten­
meyen yönlere sapmasına yetecektir.
Hayal Gücünün Etkisi * 8 1

San Jose Mercury News dergisinin 13 Ekim tarihli


sayısında yer alan bir röportajda Hollywood aktrislerinden
Alexis Smith şunları söylüyor: “Olumlu düşünmek zayıflama
diyetlerinde çok işe yarıyor. Nelerden vazgeçtiğinizi bir an için
bile aklınıza getirmeyin. Yalnızca kazanacaklarınıza odaklanın.”
Röportajda kendisine şimdi eski bazı filmlerinde olduğundan
daha çekici göründüğü söylendiğinde, bunu Zihin Kontrolü’ne
bağlıyor. “En büyük fark ise,” diyor başka bir yerde, “daha
dengeli olmam ve kendime daha hâkim olduğumu hissetmem.”
Zayıflama programınızı seçerken vermek istediğiniz kilo için
mantıklı bir hedef belirlemeye özen göstermeniz gerekir; aksi
takdirde projenizin inandırıcılığını bozabilirsiniz. Örneğin 20
kilo fazlanız varsa bir hafta içinde Audrey Hepburn ya da Mark
Spitz gibi görünebileceğinize inanmanız doğru olmaz. Böyle
bir şeyi imgelemenin de çok bir yararı olmayacaktır.
İlk birkaç gün çikolatanın lezzetini hatırlatan eski mesajları
alabilirsiniz. Yoğun bir günde, meditasyon yapmaya fırsatınız
olmuyorsa derin bir nefes alm, üç parmağınızı bir araya getirin
ve bedeninizin, diyet programında yer alan yiyeceklerin hari­
cinde başka bir şeye ihtiyacı olmadığını ve midenizin açmış gibi
kazınmayacağını aynen önceki meditasyonlannızda kullandı­
ğınız sözcüklerle tekrarlayarak kendinize hatırlatın. Ulaşmak
istediğiniz o eski fotoğrafınızdaki görüntünüze ara sıra bir göz
atmak da yardımcı olabilir.
Bu ve bunun gibi alanlarda Zihin Kontrolü’nde yol aldıkça
genel anlamda zihinsel durumunuz iyileşecek ve bu da bedeni­
nizin daha iyi çalışmasına önemli katkılarda bulunacaktır. Küçük
bir zihinsel dürtme sayesinde bedeniniz ideal kilosuna ulaşmaya
motive olacaktır.
8 2 • Silva Metodu

Bu teknik üzerine pek çok çeşitlemeler de mümkündür.


Bunları meditasyon sırasında zaten kendiniz de bulacaksınız.
Omahalı bir fabrika işçisi meditasyonları sırasında kendisine
şunları söylüyordu: “Yalnızca bedenim için iyi olan yiyecekleri
arzu edecek ve yiyeceğim.” Bu sayede salatalara ve sebze sula­
rına karşı ilgisi arttı ve yüksek kalorili yiyeceklerden soğumaya
başladı. Sonuç: D ört ay içinde 2 0 kilo verdi.
Iowa, Ames’den bir kadın da aynı tekniği kullandı. Diyete
başladıktan birkaç gün sonra çocuklarına ve arkadaşlarına çörek
alırken şunu fark etmişti: “Kendime çörek almayı unutmuştum.
Sevinçten ağlamaklı oldum. Zihin Kontrolü işe yarıyordu!”
Iowa, Mason City’den bir çiftçi, bir mağazaya girip üzerine
olması imkânsız, pahalı bir takım elbise satın aldı. Ne pantolonu
beline kadar çekebiliyordu ne de ceketin önünü ilikleyebili­
yordu. “Satıcı deli olduğumu sandı,” diye anlatıyor. Ama bu
Zihinsel Ekran tekniği sayesinde dört ay içinde 20 kilo verdi
ve aynı takım elbise, “şimdi üzerimde sanki terzide özel olarak
diktirmişim gibi duruyor.”
Bütün sonuçlar bu kadar çarpıcı olmuyor, zaten olmamalı
da. Denver’dan Caroline de Sandra ve Colorado bölgesinin Zi­
hin Kontrolü etkinliklerinden sorumlu Jim Williaıns, gerçekten
kilo vermek isteyenler için Zihin Kontrolü tekniklerinin güveni­
lirliğini gösteren deneysel bir araştırma başlattılar.
Caroline 25 Zihin Kontrolü mezununu bir ay boyunca haf­
tada bir buluşturan bir program organize etti. Bütün toplantı­
lara kanlan 15 mezun ortalama 2 kilo vermişti. Yani hepsi kilo
veriyordu!
Bu 15 kişiyi bir ay sonra tekrar çağırdığında yedisinin kilo
vermeye devam ettiği, kalan sekizinin de kilosunu koruduğu
ortaya çıktı. Hiçbiri kilo almamıştı!
Hayal Gücünün Etkisi • 83

Caroline’nm çalışmasından çıkan ilgi çekici başka bir sonuç


da bu mezunlar için kilo vermenin, sıkıntısız bir süreç olması­
nın ötesinde keyifli bir deneyim olmasıydı. Bu insanlar yalnızca
sıkıntı çekmeden kilo vermekle kalmayıp Zihin Kontrolü’nden
edindikleri becerilerini de pekiştirmiş oldular.
Verilen ortalama kilo daha başarılı zayıflama programlarında
verilenle aşağı yukarı aynı miktardaydı. Caroline’nın kendisi de
bu zayıflama programlarından birinde bir buçuk yıl boyunca
eğitim vermiş, ayrıca Denver’dalö İsveç Tıp Merkezi’nin Yar­
dımcı Gıda Yöneticiliği’nde bulunmuştu. Yani doğru beslenme
ve kilo kontrolü hakkında her şeyi biliyordu.
Şimdi de bu atölye çalışmalarına devam etmeyi ve sigara
içenler için de benzer bir program geliştirmeyi planlıyor.
Sigara içmek o kadar ciddi bir alışkanlık ki sigara içen biri-
siyseniz eskiden ben de içerdim demeye başlamak için en doğru
zaman hemen şimdidir. Kilo vermede olduğu gibi burada da
kolay adımlarla başlayacağız ve bedeninize, zihninizden gelecek
bu yepyeni talimatlara uymayı öğrenmesi için yeterince zaman
tanıyacağız.
Sigarayı neden bırakmanız gerektiğiyle ilgili dışsal seviyede
bir açıklamaya girişmenize gerek yok. Ne de olsa onca kasvetli
nedeni hepimiz biliyoruz. Asıl ihtiyacınız olan, bırakmak iste­
menize yol açacak kadar güçlü bir şekilde imgeleyeceğiniz bir
yararlar listesidir.
Örneğin kendinizi daha zinde hissedeceksiniz, fiziksel
duyularınız daha keskin olacak ve hayatın tadını dolu dolu
çıkartacaksınız. Ben hayatımda hiç sigara içmediğim için
bilemem. Sonunda neler kazanacağınızı siz benden daha iyi
bilirsiniz.
8 4 • Silva M etodu

Şimdi seviyenize girip Zihinsel Ekran’ımzda kendinizi gü­


nün ilk sigarasını içerken görün. Rahatlayın ve o andan başla­
yarak bir saat sonrasına kadar normalde sigara içmek dışında
yaptığınız her şeyi tam anlamıyla zihninizde canlandırın. Ör­
neğin söz konusu zaman sabah ile arasıysa kendi
kendinize şöyle deyin: “Şimdi olduğu gibi 0 7 :3 0 ile
arasında eski bir içici olarak kalıyorum. Bu saat süresince eski
bir içici olmaktan keyif alıyorum. Bu hem kolay hem de alışkın
olduğum bir durum.”
Bu tekniği sigaradan kurtulmuş olduğunuz bu ilk saatten
tamamen rahatlamış hale gelinceye kadar uygulamaya devam
edin. Aynı şeyi bir sonraki saat, bir sonraki saat için de yaparak
ilerleyin. Ama salan acele etmeyin. Çabuk ilerlerseniz bedenini­
zi adeta cezalandırmış olursunuz ki bu da hiç adil değil. Ne de
olsa bu kötü alışkanlığı ilk başlatan bedeniniz değil, zihninizde
Bırakın zihniniz bu işi hayal gücünü kullanarak yapsın.
Tamamen özgür kalacağınız o güne daha hızlı ulaşmak için
birkaç tavsiye:

İçtiğiniz sigara markasını sık sık değiştirin.


Henüz eski bir içici olmadığınız saatlerde eliniz ne zaman
sigara paketine gitse kendinize şu soruyu sorun: “Şimdi bunu
gerçekten istiyor muyum?” Çoğu zaman cevabın hayır olmasına
siz de şaşıracaksınız. Sigara içmeyi gerçekten isteyinceye kadar
bekleyin.
Şayet bu özgür saaderinizden birinde sigara içme “ihtiya­
cı” hissederseniz derin bir nefes alın, üç parmağınızı bir araya
getirin ve bu saat boyunca eski bir içici olduğunuzu ve öyle de
kalacağınızı, aynen önceki meditasyonlarınızda kullandığınız
sözcüklerle tekrarlayarak kendinize hatırlatın.
Hayal Gücünün Etkisi • 85

Sigara içme alışkanlığınızı kontrol altına almak için bu temel


metoda başka teknikler de ekleyebilirsiniz. Sekiz yıldır günde
bir buçuk paket sigara içen Omahalı bir adam Alfa seviyesindey­
ken o güne kadar içtiği bütün sigaraları zihninde canlandırdı.
Sonra da hepsini bir fırına atıp yaktı.
Daha sonra, sigarayı bırakmazsa içecek olduğu bütün siga­
raları hayal etti -yine epey büyük bir yığın olmuştu- ve bunları
da fırında büyük bir zevkle yaktı. Geçmişte bırakmayı pek çok
kez denemişti, ama bu sefer kesinlikle bırakmıştı. Hem de tek
bir meditasyon sayesinde. Ve sonrasında da ne bir sigara krizi ne
bir yeme çılgınlığı ne efe başka bir yan etki yaşadı.
Üzülerek ifade ediyorum ki sigarayı bırakmakla ilgili kilo
vermede olduğu kadar çok başarı öyküsü anlatamıyorum size.
Ancak yine de Zihin Kontrolü’nü sigara alışkanlığı için de kul­
lanmak isteyenler için rahatlıkla şunu söyleyebilirim: Bugüne
kadar sigarayı bırakan ya da içtiği sigara miktarını azaltan pek
çok mezun oldu.
BÖLÜM

DAHA SAĞ LIKLI O LM AK İÇ İN


Z İH N İN İZ İ K U LLA N M A K

Zamanımın neredeyse yarısını birçok ülkedeki Zihin Kont­


rolü mezun gruplarıyla konuşmaya ayırıyorum. Bir yıl boyunca
karşılaştığım yüzlerce, binlerce insan bana kendi kendilerini
nasıl iyileştirdiklerini anlatıyorlar. Bunlara artık alışmam gere­
kirken hâlâ etkileniyor olmamın aslında başka bir nedeni var. O
da genel olarak insanların, zihinlerinin bedenleri üzerindeki gü­
cünü hâlâ kavrayamamış olmaları. Pek çok insan psişik iyileşme
olgusunu tuhaf ve sıradışı buluyor. Oysa sağlığı tehdit eden yan
etkileri düşünüldüğünde reçeteyle satılan o güçlü ilaçlan kul­
lanmak daha da tuhaf ve şaşırtıcı değil midir? Ben şahsen psişik
iyileşmeyle ilgili onca deneyimimde şimdiye kadar hiçbir zararlı
yan etki ne gördüm ne de duydum.
Tıbbi araştırmalar beden ile zihin arasındaki ilişki hakkında
gün geçtikçe daha çok bulgu ortaya koyuyor. Birbirinden farklı
8 8 • Silva Metodu

ve de ilgisiz görünen bütün bu araştırmaların sonuçları ara­


sındaki en çarpıcı ortak nokta ise şu: Zihin her zaman gizemli
şekilde güçlü bir rol oynar.
Zihin Kontrolü kusursuz olsaydı (ki değildir; hâlâ yeni bir
şeyler öğreniyoruz) bedenlerimizin de kusursuz olacağına inanı­
yorum. Ancak yine de hastalıklara karşı daha etkili savaşmak için
kullandığımız bedenimizin iyileştirici güçlerini zihnimizle nasıl
daha da arttırabildiğimizi şu anda bile son derece iyi biliyoruz.
Emile Coue’nin basit metotları işe yarıyor. Coue’nin metotla­
rını da kapsayan Zihin Kontrolü ise çok daha güçlü sonuçlar
yaratıyor.
Kendi kendinizi iyileştirme becerilerinizi ne kadar çok geliş­
tirirseniz doktorlara da o kadar az ihtiyaç duyacağınız açıktır.
Ancak Zihin Kontrolti’nün gelişim sürecindeki bu aşamada
ülkemizin doktorlarının emekli olması için henüz çok erken.
Dolayısıyla yapmanız gereken, her zaman olduğu gibi onlara
danışmaya ve tavsiyelerine uymaya devam etmektir. Elbette
iyileşme hızınızla onları kendinize hayran bırakabilirsiniz. Bu
sonuçları elde etmek için belki bir gün onlar da neler yaptığınızı
merak ederler.
Pek çok insan Zihin Kontrolü’nii acil durumlarda kanama
ve acıyı azaltmak için kullandığını anlatıyor. Bir kongreye katıl­
mak için kocasıyla Texas’a giden Bayan Donald Wildowsky’nin
örneğinde olduğu gibi. Connecticut, Nonvich Bülteni*nde de
yazıldığı üzere, Bayan Wildowsky oteldeki yüzme havuzuna
atladığında bir kulağının zarı yırtılmıştı. “Şehir merkezinden
çok uzaktaydık ve kocamın kongreden ayrılmasını istemedim,”
dediği yazıyor gazetede. “Ben de Alfa seviyesine girdim, elimi
kulağımın üzerine koydum, acıya odaklandım ve kendi kendime
D aha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak • 8 9

‘Geçti, geçti, geçti!’ dedim.


“Kanama hemen durdu ve acı hissetmemeye başladım. Niha­
yet hastaneye gittiğimde doktor olanları öğrenince şaşkınlıktan
nutku tutuldu.”
Kendi kendini iyileştirmede atmamız gereken altı kolay adım
var.
İlk olarak -B e ta ’da- sevgi dolu (ve dolayısıyla da bağışlayı­
cı) biri olmaya ve sevgiyi başlı başına bir amaç olarak görmeye
başladığınızı hissetmelisiniz. Bu büyük bir olasılıkla kapsamlı bir
zihinsel temizlik gerektirecektir (bkz. 8. Bölüm).
İkinci adımda seviyenize girin. Yalnızca bu bile kendinizi
iyileştirmeye yönelik çok büyük bir adımdır. Daha önce de be­
lirttiğim gibi, bu seviyede zihnin bütün olumsuz çabaları -b ü ­
tün suçluluk duyguları ve öfkeleri- etkisiz hale gelir ve böylece
bedeniniz, doğanın onu tasarladığı şekilde kendini onarmakta
özgür kalır. Elbette suçluluk ve öfkeyi bütün gerçekliğiyle hisse­
diyor da olabilirsiniz, ancak çalışmalarımız gösteriyor ki bunlar
yalnızca dış seviyeye, yani Beta’ya özgü deneyimlerdir. Zihin
Kontrolü tekniklerini uygulamaya devam ettiğiniz sürece yavaş
yavaş bu duygular da ortadan kaybolur.
Üçüncü adımda, birinci adımı kendinizle zihinsel olarak
konuşmanız gerekiyor. Söz konusu zihinsel temizliği gerçekleş­
tirmek, olumlu sözcükler kullanmak, olumlu düşünmek, sevgi
dolu ve bağışlayıcı bir insan olmak için ne kadar istekli olduğu­
nuzu kendinize anlatın.
Dördüncü adımda sizi rahatsız eden hastalığı zihinsel olarak
deneyimlemeniz gerekiyor. Zihin Ekran’]m kullanarak hastalığı
görün ve hissedin. Bunu fazla uzatmayın, çünkü asıl amaç, iyi­
leştirici enerjinizi ihtiyaç duyulan yere odaklamaktır.
90 • Silva Metodu

Beşinci adımda bu hastalık görüntüsünü hızla silin ve ken­


dinizi tamamen iyileşmiş olarak imgeleyin, hissedin. Sağlıklı ol­
manın özgürlüğünü ve mutluluğunu hayal edin. Bu görüntüyü
kaybetmeden uzun uzun ona odaklanın, keyfini çıkarın ve bunu
hak ettiğinizi iyi bilin. Çünkü bu sağlıklı haliniz doğanın sizin
için öngördüğüyle tam bir uyum içindedir.
Altıncı adımda zihinsel temizliği bir kez daha tekrar ederek
pekiştirin ve son olarak kendi kendinize şunu söyleyin: “Her
gün, her yönden, her şeldlde iyiye, daha iyiye gidiyorum.”
Peki bütün bunlar ne kadar sürer ve ne sıklıkla yapmak gerekir?
Deneyimlerim on beş dakikanın en ideal süre olduğunu
gösteriyor. Bu tekniği günde bir defadan az olmamak kaydıyla
elinizden geldiğince sık tekrarlayın. Bunda “aşırıya kaçmak”
diye bir şey söz konusu değildir.

izninizle bir süreliğine konudan ayrılacağım. Meditasyonun


iyi bir şey olduğunu, ancak onun büyüsüne kapılıp aşırıya ka-
çılmaması gerektiğini duymuşsunuzdur. Derler ki, meditasyon
dünyadan elinizi eteğinizi çekmenize ve kendinizle saplantılı
bir uğraş içine girmenize neden olurmuş. Bunun doğru olup
olmadığını bilmiyorum. Aynı şeylerin diğer bazı meditatif di­
siplinler için de söylendiğini duydum; Zihin Kontrolü hariç
elbette. Çünkü biz dünyadan elini eteğini çekmekten değil, tam
tersine dünyaya karışmaktan söz ediyoruz. Günlük sorunları
görmezden gelmekten değil, onlarla bire bir yüzleşmekten ve
bir çözüm bulmaktan söz ediyoruz. Bunda da aşırıya kaçmak
diye bir şey olamaz.

Kendi kendini iyileştirme konusuna geri dönecek olursak,


belirttiğimiz gibi birinci adımın sonu yoktur. Bunu Beta’da,
Daha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak ♦ 91

Alfa’da ve Teta’da hissedin. Bire bir yaşayın. Bu sevgi dolu olma


duygusunun gün içinde kaybolduğunu hissederseniz hemen üç
parmağınızı bir araya getirerek bu duyguyu çağrıştırın.
Çoğu Zihin Kontrolü merkezimiz mezunlar için bültenler
yayımlıyor. Bunlar genelde mezunların, Zihin Kontrolii’nün
onlara sağladığı kazammları anlatan mektuplarla dolu olur. Bu
bültenlerde insanların baş ağrılarından, astımlarından, kronik
yorgunluklarından ya da yüksek tansiyonlarından nasıl kurtul­
duklarını anlatan sayısız öykü yayımlanır.
Anlatan kişi bir tıp doktoru olduğu için özellikle seçtiğim
bir öykü:

On bir yaşımdan beri migren ağrıları çekiyordum. İlk za­


manlar ağrılar ara sıra ortaya çıkıyor ve kolaylıkla da kontrol
edilebiliyordu, ancak yaşım ilerledikçe daha da kötü olmaya baş­
ladı. Nihayetinde ataklar arasında en fazla birkaç gün boşluklar
olan ve üç-dört gün sürebilen migren nöbetleri çeker oldum.
Genelde yüzün ve başın bir tarafını etkileyen şiddetli migren
ağrıları dayanılmaz olur. Gözleriniz yuvalarından çıkacak sanır­
sınız. Ağrı kafanızı bir mengene gibi sıkarken mide bulantıları
da had safhaya ulaşır. Ataklara karşı özel preparatlar, damar da­
raltıcı ilaçlar bazen işe yarayabilir; ama bunları ağrı dayanılmaz
hale gelmeden almalısınız, çünkü ağrı iyice ilerledikten sonra
zamandan başka ilacı yoktur. Bense artık öyle bir noktaya gel­
miştim İd dört saatte bir ilaç içiyor ama, buna rağmen ağrılardan
tam anlamıyla kurtulamıyordum.
Nihayet bir baş ağrısı uzmanına gitmeye karar verdim. Dok­
tor fiziksel ya da nörolojik bozukluklar olup olmadığım anla­
mak için beni kapsamlı bir muayeneden geçirdi. Sonunda bana
92 • Silva Metodu

verdiği tavsiye ve tedavi programı benim zaten uyguladığımla


aynıydı. Baş ağrıları ise tüm şiddetiyle devam ediyordu.
Hastalarımdan biri Zihin Kontrolü mezunlanndandı ve bir
yıldır onunla birlikte Zihin Kontrolü eğitimine katılmam için
ısrar edip duruyordu. Bense her seferinde bu saçmalıklara inan­
madığımı tekrar ediyordum. Sonra, sanırım migren nöbetinin
dördüncü gününde olduğum bir gün yine karşılaştık. Betim ben­
zim atmış olmalı İd bana, “Artık Zihin Kontrolü eğitimine baş­
lamanın zamanı gelmedi mi?” diye sordu. “Önümüzdeki hafta
yeni bir eğitim başlıyor Neden sen de benimle gelmiyorsun?”
Eğitime kayıt oldum ve aksatmadan her akşam eğitime ka­
tıldım. O hafta kesinlikle hiç baş ağrısı çekmedim. Ama eğitimi
tamamlamamın üzerinden bir hafta kadar geçmişd ki korkunç
bir baş ağrısıyla uyandım. Artık programlamamın işe yarayıp ya­
ramayacağını görmek için bir firsat geçmişti elime. Bir döngüyü
tamamladım ve ileriye doğru sayarak seviyemden çıktım; baş ağ­
rısından eser kalmamıştı, kendimi harika hissediyordum. Bu bir
mucizeydi! Ama beş saniye sonra ağn öncekinden de şiddetli bir
şekilde geri geldi. Pes etmeyip bir döngüyü daha tamamladım.
Baş ağrısı yine bir süreliğine ortadan kaybolmuş, sonra yeniden
geri gelmişti. Sonunda yaklaşık on döngü bitirmek zorunda
kalmıştım; ama hiç pes etmemiş, hiç migren ilacı da almamıştım.
Kendi kendime bunu başaracağımı tekrar edip dururken ağrı
nihayet tamamen ortadan kayboldu.
Bir süre başım hiç ağrımadı, ama ağrı yeniden ortaya çıktı­
ğında bu sefer üç döngü yeterli oldu. Sonraki üç ay boyunca ara
sıra ağalarım oldu, ama bunlardan her seferinde ilaç almadan
kurtulmayı başardım. Zaten Zihin Kontrolti’ne başladığımdan
beri tek bir aspirin bile içmedim. Bu metot gerçekten işe yarıyor!
Daha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak • 93

Şimdi de Michigan, Detroitten Rahibe Barbara Burns’ün öy­


küsünü anlatacağım size. Bu öyküyü Rahibe Barbara’nın kendi
şartlı refleks mekanizmasını kullanmasındaki ustalığını göster­
mek için seçtim.
Miyop astigmat olan rahibe yirmi yedi yıldır gözlük takıyor­
du. Miyobu ilerledikçe gözlük camları da kalınlaşmış; bu da gö­
rüş alanı keskinliğini gittikçe azaltmıştı. En sonunda çift camlı
gözlük takmak zorunda kalmıştı. Sonra, Temmuz’unda
Zihin Kontrolü’nü kullanmaya karar verdi. Derin meditasyon
sırasında kendi kendine şöyle telkin veriyordu: “Gözlerimi her
kapayıp açtığımda, gözlerim tıpkı bir fotoğraf makinesinin lensi
gibi doğru bir şekilde odaklanacak.” H er meditasyonda bunu
tekrar ederek iki hafta içinde gözlüklerinden kurtulmuştu. Artık
gözlüklerini yalnızca okurken takıyordu. Sonradan (kendisi de
Zihin Kontrolü mezunlarından olan) göz hastalıkları uzmanı
Dr. Richard VVlodyga’ya gittiğinde doktor muayenede korneada
hafif bir şekil bozukluğu tespit etmişti. Bunun üzerine Rahibe
Barbara, Dr. Wlodyga’yla bir sonraki randevusuna kadarki me-
ditasyonlarına korneasındaki şekil bozukluğunun düzeltilmesini
de eklemişti.
Öykünün geri kalanını Dr. Wlodyga’dan dinleyelim:

Rahibe Barbara Burns’ü ilk kez 20 Ağustos ’te muaye­


ne ettim.
Daha sonra 26 Ağustos ’te bir kez daha muayene ettim.
Bir yıldır gözlük takmıyordu.
Hastanın belirgin miyobundaki gerileme gözlük takmasını
gereksiz hale getirmişti.
94 • Silva Metodu

Tabii migrenli doktor ve Rahibe Barbara Burns’ün ra­


hatsızlıkları, her zaman endişeyle karşıladığımız o “korkunç
hastalıklardan değil. Peki bu hastalıklardan biri başımıza gel­
diğinde Zihin Kontrolü bize her şeye rağmen yardımcı olabilir
mi, yoksa ilaçlarımızı alıp beklemekten başka çaremiz yok mu?
Şimdi de büyük bir olasılıkla en çok korkulan hastalığa, yani
kansere bakalım.
Kanser uzmanı olan Dr. O. Cari Simonton’ın çalışmalarını
belki siz de duymuşsunuzdur. Marilyn Ferguson son kitabı
Beyin Devrimi'nde (The Brain Revolution) ondan bahsediyor.
Ayrıca Prevention Mugazine’in Ocak sayısında Grace Hal-
sell tarafından yazılmış “Kansere Karşı Zihin” adındaki makale
onun çalışmaları hakkındadır. Zihin Kontrolü teknikleri üzerine
eğitim almış olan Dr. Simonton bu tekniklerden bazılarını has­
talarını tedavi etmede de kullandı.
San Francisco’daki Travis Hava Kuvvetleri Ussü’nün rad­
yasyon terapisi bölümünde çalışırken yaptığı araştırmanın
konusu, nadir rastlanmasına rağmen gayet iyi bilinen bir fe­
nomendi: tıbben anlaşılamayan nedenlerle kanserden iyileşen
insanlar. Tıpta “kendiliğinden iyileşme” denen bu olgu kanser
hastalarının çok azında rastlanan bir durumdur. Dr. Simonton,
bu hastaların nasıl iyileştiğini bulabilirse, bu iyileşme koşulları­
nı yeniden yaratmanın da bir yolunu bulabileceğini düşünerek
işe koyulmuştu.
Araştırmaları bu hastaların ortak bir yönüne işaret ediyordu:
Hepsi de olumlu, iyimser ve azimli insanlardı.
Dr. Simonton ’te Boston’da düzenlenen bir Zihin
Kontrolü toplantısında şunları söylüyordu:
Daha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak • 95

Kanserin nasıl geliştiği üzerine yapılan araştırmalarda tespit edi­


len en büyük duygusal faktörün, hastalığın teşhisinden 6 ila 18
ay öncesinde, hastanın değer verdiği birini kaybetmesi olduğu
görülmektedir.
Bu, kontrol gruplarıyla yapılan, uzun süreli ve birbirinden
bağımsız bazı araştırmalarda açıkça ortaya konmuştur. Ancak bir
kayıp yaşanması tek başına yeterli olmayıp kişinin bu kaybı nasıl
karşıladığı da önemli bir etken olarak gözükmektedir.
Yaşanan kaybın hastanın üzerinde tam bir çaresizlik ve
umutsuzluk duygusu uyandıracak kadar güçlü olması gerek­
mektedir. Öyle görünüyor ki, hastanın bu duygusal durumu,
temel direncini kırarak hastalığın klinik anlamda gelişmesine
izin veriyor.

Journal o f Transpersonal Psycholojjy dergisinin yılı 7. sa­


yısında yayımlanan başka bir çalışmada, Dr. Simonton Travis
Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki kanser hastasının genel tutum
ve davranışlarım kuvvetle olumsuzdan kuvvede olumluya doğru
beş kategori altında topluyor. Ayrıca hastaların tedaviye ver­
dikleri cevabı da çok iyiden zayıfa doğru derecelendiriyor. Bu
hastaların 20’si için tedavi sonuçları çok iyiymiş. Oysa bu 20
hastanın 14’nün durumu o kadar ciddiymiş İd, beş yıldan fazla
yaşama olasılıkları yüzde elliden bile azmış. Bu rakamları bozan
olumlu tutum ve davranışları olmalı. Skalanın öteki ucuna ba­
kacak olursak, tedaviye zayıf cevap veren 22 hastanın hiçbirinin
tutum ve davranışları olumlu değilmiş.
Ancak arada kalan ve nispeten olumlu hastaların bazıları ev­
lerine döndükten sonra da tutum ve davranışlarında bir değişim
gerçekleşmiş, “hastalığın da buna dayanarak değiştiği” gözlem­
96 • Silva Metodu

lenmiştir. Demek ki buradaki en güçlü etken hastalıkların ciddi­


yeti değil, ona karşı gösterilen tutum ve davranışlardır.
Yayımlanan makalede Menninger Vakfı’ndan Dr. Elmer
Green de şunları söylüyor: “Cari ve Stephanie Simonton kanser
tedavisinde, imgeleme yoluyla bedenin kendisini fizyolojik ola­
rak düzenleme olgusunu harekete geçirtiyorlar ve bunu da gele­
neksel radyolojiyle birleştirerek çarpıcı sonuçlar elde ediyorlar,”
Boston’daki konuşmasında Dr. Simonton, Amerikan Kanser
Derneği’nin başkanı Eugene Pendergrass’ın ’da söylediği
şu sözlere yer veriyordu: “Hastalığın genel anlamda seyrinin
duygusal sıkıntılardan etkilendiğine yönelik bulgular var. Kan­
serle ilgili bütün bu araştırmalarımızı, kişinin zihninde hastalı­
ğın ilerleyişini hızlandırabilecek ya da durdurabilecek bir gücün
var olma ihtimali üzerinde yapacağımız çalışmalarla da genişle­
tebileceğimiz! umuyorum.”
Halen Fort Worth’teki Kanser Danışma ve Araştırma
Merkezi’nin Tıbbi Direktörlüğü’nü yürüten Dr. Simonton, yar­
dımcısı Stephanie Mathews-Simonton’la birlikte hastalarım, ken­
di tedavi süreçlerine zihinsel olarak katılmaları yönünde eğitiyor.
“Gördüğünüz gibi işe, bir hastanın tutum ve davranışlarının
her türlü tedaviye vereceği cevapta önemli bir rol oynayabilece­
ği ve hastalığın seyrini etkileyebileceği fikriyle başladım. Bunu
keşfettikten sonra bana, Zihin Kontrolü’nün, biyogeribildirim
ve meditasyon gibi kavramların, hastanın etkileşime geçmesi
ve kendi sağlık sürecine bizzat katılmasını öğretmemde önemli
bir araç oldu. Şunu söyleyebilirim ki, hastaya duygusal anlamda
verebileceğim en güçlü silah budur.”
Dr. Siınonton’ın, hastalanm eğitirken geçtiği ilk adımlardan
biri de korkuyu uzaklaştırmaktır. Bu eğitim bir kez başladıktan
Daha Sağlıklı Olmak İçin Zihninizi Kullanmak • 97

sonra, “kanserin hepimizin içinde meydana gelen bir süreç


olduğunu, sürekli kötücül dejenerasyonlar geliştiren kanser
hücrelerinin hepimizde var olduğunu kavrıyoruz. Beden bunları
yabancı proteinlere yaptığı gibi tanıyor ve ortadan kaldırıyor
Önemli olan, bütün kanser hücrelerinden kurtulmak değildir,
çünkü sürekli kanser hücreleri geliştirmeye devam ediyoruz. Asıl
önemli olan, bedenimizin hakimiyeti ele geçirip tekrar kazan­
maya başlamasıdır.”
Dr. Simonton’ın konuşmasından sonra kürsüye gelen Bayan
Simonton ise şunları söyledi:

Çoğu insan bir kanser hücresini insanın bedenine sinsice


sokulan çirkin, kötü ve uğursuz bir şey olarak görür ve gü­
cünden korkar. Sanki bir kez harekete geçti mi bedenimizin
yapabileceği bir şey olamazmış gibi. Oysa bir kanser hücresi
sadece aklını yitirmiş normal bir hücredir Aslında çok aptal
bir hücredir, çoğu zaman o kadar hızlı çoğalır ki etrafındaki kan
yollarını bile tıkayarak kendi kendini öldürür. Aynı zamanda
zayıf bir hücredir. Onu kesip alabilirsiniz, üzerinde radyasyon
ya da kemoterapi uygulayabilirsiniz ve bir kez hastalandı mı bir
daha iyileşemez, ölür.
Bir de sağlıklı hücreyi düşünün. Örneğin parmağınızı kes­
tiğinizde üzerine bir yara bandı yapıştırmanız yeteıiidir; sağ­
lıklı bir hücre kendi kendini iyileştirecektir. Normal dokuların
kendilerini onarabildilderini biliyoruz sağlıklı hücreler kendi
kan damarlarının önünü tıkamazlar. Hastalıklara korkularımız­
la yüklediğimiz gücü ve korkularımızla zihnimizde canlanan
görüntüleri bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğine ina­
nıyorum.
98 • Silva Metodu

Bayan Simonton, radyasyon tedavisiyle birlikte kullandıldarı


rahatlama ve imgeleme teknikleri üzerine ise şunları söylüyor:

Belki de elimizdeki en değerli silah zihinsel imgeleme tek­


niğidir.
Hastalardan istediğimiz üç temel şey oluyor. Hastalıklarını
imgelemelerini, tedavilerini imgelemelerini ve bedenlerinin ba­
ğışıklık sistemini imgelemelerini istiyoruz.

Grup terapilerinde, nereye varmak istiyorsak onu zihnimiz­


de imgelemekten söz ediyoruz. Biz buna daha tam inanmadan
oraya varmış olacağız. Olayı bu şekilde görmek çok önemlidir.
En çok konuştuğumuz başka bir konu da meditasyon. Ne
kadar sıklıkla meditasyon yapıyorsunuz? Meditasyon sırasında
neler yapıyorsunuz? Kendimize hep bunları soruyoruz.
BÖLÜM

SEVGİLİLER İÇİN ÖZEL BİR TEKNİK

Bayan Simonton Zihin Kontrolü mezunlarına yaptığı ko­


nuşmada baş edilmediği takdirde hastalıklara yol açabilen stres
olgusundan da söz etmişti.
“Hastalarımızın içinde evliliği yolunda giden çok az insan
var,” diyordu Bayan Simonton. “Bu yüzden evliliği iyi giden bir
kanser hastasıyla karşılaştığımızda üzerinde en çok durmamız
gereken konu bu oluyor. Çünkü bu bir hastanın hayatta kalmak
için en güçlü nedenlerinden biridir.”
Peki evliliği yolunda götüren nedir? Bunun cevabını tam
anlamıyla bildiğimi söyleyemem. Tek bildiğim, Paula’yla evlili­
ğimin olağanüstü iyi gidiyor olması. Otuz altı yıldır her açıdan
dolu dolu ve renkli bir evlilik hayatımız oldu, ama yine de bu­
nun nedenini tam olarak anlayabilmiş değilim. Belki de onu bu
kadar iyi yapan tam olarak onu anlayamamaktır. Bütün bunları
sizinle paylaşıyorum, çünkü mutsuz bir evlilik deneyimi yaşama­
• Silva Metodu

mış olduğumu ve dolayısıyla ciddi sorunlar baş gösterdiğinde


bir evliliğin nasıl kurtarılabileceğini -ya da kurtarılması gerekip
gerekmediğini- anlayacak kadar uzman olmadığımı bilmenizi
istiyorum.
Ancak yine de kadın ile erkek istediği sürece bir evliliğin
nasıl düzeltileceği ve zenginleştirilebileceği konusunda bildiğim
birkaç şey var.
Çoğu insan seksi iyi bir evliliğin temeli olarak gördüğü için
söze seksten başlamamı bekliyor olabilirsiniz. Oysa ben seksi iyi
bir evliliğin sonucu olarak görüyorum ve bu konuya daha sonra
değinmeyi tercih ediyorum.
Bence bir evliliğin temeli samimiyet ve yakınlıktır. Sözünü
ettiğim, özel hayata müdahale eden tarzda değil de, karşılıklı
anlayış ve kabulden kaynaklanan bir yakınlık.
Birazdan önereceğim çalışmayı çok tuhaf karşılamamanız
için sizi öncelikle biraz bilgilendirmem gerekiyor. Zihin Kont­
rolü eğitiminin sonlarına doğru insanı coşturan bir mutluluk,
bir sevinçten söz ederiz. Ancak bunun yanında başka bir durum
daha yaşanır. Bu hemen dikkat çekmez, ama derinden hissedi­
lir. Eğitime katılanlar, mezun olmaya çok az kala, birbirleriyle
samimi ve sevgi dolu bir ilişki kurduklarını hissederler. Bütün
bu insanlar eğitimlere normal şartlarda yolları belki de asla
kesişmeyecek ve de çok geçmeden kendi kaderlerini yaşamaya
dönecek birer yabancı olarak gelirler. Ancak eğitim sırasında
ortaya çıkan bu bağlılık hissi tekrar karşılaştıklarında kolaylıkla
hissedilmektedir.
Çoğu insan bunun, hayatta başlarına bir kez gelebilecek,
yoğun bir deneyimi birlikte yaşamış olmalarından kaynaklan­
dığına inanır. Savaşın yoğun deneyimlerini paylaşan askerler de
Sevgililer İçin Özel Bir Teknik •

aynı şeyleri hissederler. Ya da örneğin asansörde birlikte mahsur


kalan insanlar.
Ancak bu durumu açıklamanın sıradan bir yolu. Yani kolay­
lıkla kavranabildiği için bu ilk alda gelen açıklamadır.
Oysa bambaşka bir durum meydana geliyor. Bunun nasıl
bir şey olduğunu size anlatmaya çalışacağım. Uzun süren,
derin meditasyon sırasında bağlantılar kurulur. Zihinler, belki
de ancak bütün bir ömrünü birlikte geçiren insanların yaşadığı
türde birbirlerine dokunurlar. Çoğu anlık yakınlaşma yüzeysel
ve sahte olduğu için o sırada bizi biraz da huzursuz kılar. Zaten
bunlar çok uzun süren ilişkiler olmaz. Ancak bu deneyim başka­
dır. Derin bir psişik seviyede meydana geldiği için bu deneyimin
sürekliliği vardır.
Bu, ilk anda dikkat çekmeyen, incelildi bir his olduğu için
tanıştığınız Zihin Kontrolü mezunlarından bu konuda pek bir
şey duymamış olabilirsiniz. Ama sözünü ettiğinizde karşınızdaki
insan büyük bir olasılıkla, “Ah evet. Bunu hepimiz hissettik.
Çok güzel bir duyguydu!” diyecektir.
Bu, Zihin Kontrolü eğitiminin bir ek kazammıdır. Yani eği­
timin asıl amacı bu değildir.
Şimdi artık yukarıda da sözünü ettiğim o alışılmamış öneriye
geçebilirim. Karı-koca olarak Zihin Kontrolü’nden öğrendik­
lerinizi, normalde ancak yıllarca birlikte yaşadıktan sonra ula­
şabileceğiniz bir yakınlık yaratmak için kullanmanız mümkün.
Hatta elde edeceğiniz sonuçlar katılımcıların eğitimler sırasında
yaşadıklarından daha güçlü ve derin olacaktır.

Yapmanız gerekenler şunlar:


1. Kendinizi en mutlu ve rahat hissettiğiniz bir yer seçin.
Örneğin birlikte tatile gittiğiniz ya da en giizcl anıları paylaştı-
• Silva Metodu

ğımz bir yer olabilir. Hatta burası, hiç gitmediğiniz ama birlikte
yaratacağınız yeni bir yer bile olabilir. Ama yalnızca birinizin
görmüş olduğu bir yer olmasm. Bu, deneyiminizin simetrisini
bozarak paylaşım hissini azaltır.
2. Yüzleriniz birbirine dönük olarak, rahat bir pozisyonda
oturun. Rahatlayın ve gözlerinizi kapatın.
3. Biriniz diğerine şunları söylesin: “Şimdi yavaşça ondan
bire doğru geriye sayacağım ve her sayıda hoş, meditatif bir
zihinsel seviyeye doğru gittiğini hissedeceksin. On-dokuz-
seviyeye gittiğini hisset-sekiz-yedi-altı-gittikçe daha derine
gidiyorsun-beş-dört-daha da derine-üç-iki-bir. Artık tamamen
rahatladın ve derin bir zihinsel seviyedesin. Yardımınla ben de
sana katılacağım.”
4. Şimdi de diğeri şunları söyleyecek: “Yavaşça ondan bire
doğru geriye sayacağım ve her sayıda derin bir zihinsel seviyede
birbirimize yaklaşacağız. On-dokuz-benimle derine gittiğini
hisset-sekiz-yedi-altı-birlikte daha derinlerdeyiz-beş-dört-daha
da derin ve yakmız-üç-iki-bir. Şimdi ikimiz de tamamen rahat­
ladık ve derin bir zihinsel seviyedeyiz. Hadi birlikte daha da
derine gidelim.”
5. Birinci kişi şunları söyleyecek: “Tamam birlikte çok
DAHA derinlere, ‘kendimizi en rahat hissettiğimiz yere’ gide­
lim. Bu rahatlamayı birlikte yaşayalım. Bunu ne kadar hisseder­
sek o kadar derine gidebiliriz. Zihinsel olarak canlandırdığın
gökyüzüne bak”
6. “Evet birkaç bulutun haricinde çok temiz.” Her biriniz
yavaşça ve kendiliğinden zihinsel olarak canlandırmakta oldu­
ğunuz manzarayı birbirinize anlatın. Sıcaklığı, renkleri, sesleri,
bütün güzel ayrıntıları anlatın.
Sevgililer İçin Özel Bir Teknik ♦

7. İkiniz de derin bir seviyeye geldiğinizde -ki bunun için


hiç acele etmeyin- ve bu rahatlama yerinizi tam anlamıyla ya­
şadığınızda, biriniz diğerine şunu söyleyecek: “Hayatta en çok
istediğim şey seni mutlu etmek. Ancak o zaman kendimi de
mutlu etmeyi isteyeceğim.”
8. Diğeri de şöyle diyecek: “Benim de hayatta en çok iste­
diğim şey seni mudu etmek. Ancak o zaman kendimi de mutlu
etmeyi isteyeceğim.”
9. İstediğiniz kadar bir süre birlikte sessizce kaim ve sonra
gözlerinizi açın. Bazıları bu sessiz birliktelik süresince birbirle­
rinin gözlerine bakarak deneyimlerinin daha da derin olmasını
sağlayabilir. Meditasyon deneyimi olan biri için Alfa’da veya
Teta’da gözlerin açık olması mümkündür. Ama yine de bu şe­
kilde rahat etmiyorsanız kendinizi zorlamayın.

Bunun hayal edemeyeceğiniz kadar güçlü bir deneyim oldu­


ğunu göreceksiniz. Bu söylediğimi daha ilk denemenizde an­
layacak ve zaman içinde geliştireceğiniz çeşidemelerle birlikte
hayatınızın vazgeçilmez bir parçası haline getireceksiniz.
Ancak birkaç uyarım olacak: Yanlış kullanıldığında bu de­
neyimin güzelliği de ortadan kaybolacaktır. İki kişiden biri bu
amacı anlamaz ve bu amacın hizmet ettiği şeyleri arzu etmezse,
mahremiyet, yakınlık hissi istendiği gibi bir deneyim olmaya­
caktır. Bunu birbirlerine karşı daha derin, daha zengin ve uzun
süreli bir bağlılık oluşturmak isteyen çiftlere tavsiye ediyorum.
Hepimizin bedeninden yayılan bir ışınım alanı, auralar vardır
ki bazıları bunu bedeni saran belli belirsiz bir enerji alanı olarak
görebilir. Bu aurayı görebilmek için eğitilebiliriz. İşte Zihin
Kontrolü eğitiminin başka bir kazanımı da mezunlarımızın
• Silva Metodu

çoğunun kendi auralanm ve başkalarınmkini görebiliyor olma­


larıdır. Bedenden yayılan aura parmak izi gibi kişiye özgüdür.
İnsanlar fiziksel olarak yakınlaştıklarında auralan da örtüşür.
Auranın şekli, yoğunluğu, rengi ve titreşimleri değişir. Bu sine­
ma ya da otobüs gibi kalabalık yerlerde olabildiği gibi iki kişi
yatakta yatarken de olur. Ne kadar sıklıkla temas kuruluyorsa
amalarındaki etkileşim de o kadar uzun süreli olur.
Bu auralar birbirlerini tamamladığı için karı-koca arasındaki
ilişkilerde bu etkileşim yararlıdır. Uzun süreli fiziksel ayrılık, bu
süreci tersine işleteceği için evliliğin uyumu açısından iyi değil­
dir. Kısacası fiziksel yalanlık esastır. Çiftlere her zaman birlikte
yatmalarını tavsiye ediyorum.
Seks konusuna gelecek olursak: Seks tek türlü bir deneyim
değildir. Geniş bir olasılık spektrumu vardır. Sözünü ettiğim şey
teknik ya da pozisyonlar değil; deneyimden ve bu deneyimlerin
çeşitli derinlik ve yoğunluktaki özelliklerinden söz ediyorum.
Çiftlerin birbirlerine karşı soğukluğundan tutun da hiç bitme­
yen zevk hissine kadar her türlü olasılık mevcuttur.
Pek çok çift seks üzerine kitaplar okur ve tekniklerini geliş­
tirince harika bir seks yaşamları olduğunu düşünürler. Her bir
adım üzerinde kafa yormak, her bir adımın bir sonrakine man­
tıksal olarak ilerleyişini takip etmek Beta’nın yüzeysel, bilinçli
seviyesinde derin bir deneyim hissi uyandırabilir. Oysa önemli
olan zihni rahatlatmak ve meditatif bir seviyede deneyimin akı­
şına kendini bırakmaktır.
Fiziksel olarak duyarlı olmak bir evliliği inanılmayacak kadar
zenginleştirip güzelleştirebilir. Uzun ve mutlu evliliklerde çiftler
derin bir psişik anlayışa eğitim almadan da ulaşabilirler. Peki o
zaman neyi bekliyorsunuz:1
BÖLÜM

DUYUM DIŞI ALGILAMA/ETKİN DUYUM


ÖTESİ ALGILAMA-YÖNLENDİRME

Duyum Dışı Algılama diye bir şey gerçekten var mı? Günü­
müzde hemen herkes bunun olduğuna inanıyor. Bilginin bize
beş duyumuzun dışında da bir şekilde ulaşabileceğini istatistik
bilimi bile artık kanıtlamaktadır. Bilgi derken bu, geçmişten, şu
andan veya gelecekten gelen bir bilgi olabilir. Bu, yakınımız­
dan ya da uzaklardan gelen bir bilgi de olabilir. Duyum Dışı
Algılama olgusunda iş başında olan “duyum dışı” yeteneklerin
önünde ne zaman ne uzay ne de Faraday kafesleri (elektriksel
alanın içeri girmesini veya dışan çıkmasını engelleyen kapah bir
metal kafes) durabiliyor.
Aslında ben Duyum Dışı Algılama deyimini sevmiyorum.
“Duyum Dışı” demek, beş duyumuzun dışında, ondan uzak
bir şey demek. Böyle adlandırmakla beş duyumuzun ötesinde
• Silva Metodu

de bir duyumsal yeteneğimiz olduğunu inkâr ediyoruz sanki.


Oysa bilgiyi beş duyumuzu kullanmadan da almamızı sağla­
yan başka bir düzenek daha var. Yani Duyum Dışı Algılama
olgusundaki duyumların dışında diye bir şey olmamalı. Duke
Üniversitesi’nden J.B. Rhine’ın yürüttüğü türden deneylerde
deneklerin, kartların altında ne olduğunu şansa yer vermeyecek
bir kesinlikle algıladıkları düşünüldüğü zaman, Duyum Dışı
Algılama’nın “algılama” kısmında bir sıkıntı yokmuş gibi görü­
nüyor. Ancak biz Zihin Kontrolü’nde bilgiyi sadece algılamayız;
gerçekte yaptığımız, farkındalığımızı arzu ettiğimiz bilginin
bulunduğu yere etkin bir şekilde yönlendirmektir. Algılama,
bizim yaptığımızın yanında çok pasif bir sözcük olarak kalıyor.
Kısacası biz Zihin Kontrolü’nde Duyum Dışı Algılama yerine
“Etkin Duyum Ötesi Algılama/Yönlendirme” olgusundan söz
ediyoruz.
Zihin Kontrolü öğrencileri Etkin Duyum Ötesi Algılama/
Yönlendirme’yi deneyimlemek için kart tahmin etme egzersizle­
ri yapmazlar. Bu egzersizlerde amaç karşınızdakinin psişik olup
olmadığını anlamaktır. Oysa biz zaten herkesin psişik olduğunu
bildiğimiz için kendimize daha büyük bir görev yükleriz. Bizim
amacımız insanları günlük hayatta psişik olarak işlevsel olmaları
yönünde eğitmektir. Bu da o kadar heyecan verici bir deneyim­
dir ki katılımcılar kendilerini yükselmiş, kutuplara yakın, büyük
bir coşku içinde hissederler ve hayatları bir daha asla eskisi gibi
olamaz. Tabii bu söylediğim, yaklaşık kırk saatlik bir eğitim ve
teknik uygulamalardan sonra gerçekleşmektedir.
İnsanların psişik olarak işlevsel olmalarına yönelik eğitimle­
rimiz aralıksız sürüyor. O kadar ki mezunlarımızın sayısı yanm
milyonu geçti.
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi Algdama-Yönlcndirnıe •

Siz de kitabın burasına kadarla tekniklerde ustalaştıysanız


Etkin Duyum Ötesi Algılama/Yönlendirme egzersizlerine geç­
meye hazırsınız demektir. Bundan sonra zihnin derin seviye­
lerine girerken bir yandan da tamamıyla bilinçli kalabilecek ve
de çeşitli nesneleri, olayları beş duyunuzun bütün gerçekliğiyle
zihinsel olarak canlandırabileceksiniz. Bu iki temel unsur psişik
dünyaya açılan kapılardır.
Zihin Kontrolü eğitimine katılanlar ikinci günün sonunda
psişik olmaya çok yaklaşmışlardır. Zaten hemen ertesi gün ger­
çekten psişik işlevler göstermeye ve farkındalıklarını bedenleri­
nin dışına yönlendirmeye başlarlar.
İşe zihinsel canlandırma ve imgeleme üzerine kolay bir
teknikle başlanır. Öğrenciler derin meditasyondayken zihinsel
canlandırma yoluyla kendilerini evlerinin önüne yönlendirirler
ve gerçekten orada olduklarını hayal ederler. Ön kapıdan içeri
girip yüzlerini evin salonunun güney duvarına çevirinceye kadar
gördükleri her şeye dikkat ederler. Sonra aynı salonu hem akşam
karanlığında içeride ışıklar açıkken, hem de gündüz saatlerinde
pencerelerden gün ışığı süzülürken gözlemlerler ve hatırlaya­
bildikleri her ayrıntıyı incelerler. Daha sonra da güney duvarına
elleriyle dokunurlar ve içine girerler. Bu size tuhaf gelebilir ama
imgeleme konusunda kapsamlı bir eğitim almış olanlar için bu
son derece doğaldır.
Duvarın içine girdiklerinde, daha önce hiç bulunmadıkları
bir yere gelmiş olduklarından bu yeni çevreyi “test” ederler. Bu­
nun için de ışığı, kokulan, sıcaklığı hissederler veya duvarın içine
vurarak malzemenin sertliğini anlamaya çalışırlar. Tekrar duva­
rın dışına çıktıklannda bu kez duvarın rengini siyaha, kırmızıya,
yeşile, maviye ve mora dönüştürürler; hemen sonrasında da eski
• Silva Metodu

rengine döndürürler. Daha sonra ellerine bir sandalye alırlar -ki


bu boyutta ağırlığı yoktur- ve bunu rengini değiştirdikleri duva­
rın önüne koyup incelerler. Aynı işlemi bir karpuz, bir limon, bir
portakal, üç muz, üç havuç ve bir marulla tekrar ederler.
Egzersiz tamamlandığında artık mantıklı zihni arkada bıra­
kıp asıl hakimiyeti hayal eden zihne vermeye yönelik ilk adım
atılmıştır. Şu anda anlatmakta olduğum türden egzersizlerde
mantıklı zihin öğrenciye şunları söyleyecektir: “Hadi ama, bana
duvarın içine falan girdiğini söyleme. Bunun olamayacağını sen
de biliyorsun; başından beri burada oturuyorsun işte.”
Ama bir dizi zihinsel canlandırma egzersizlerinin sonunda
iyice güçlenmiş olan hayal eden zihin artık bu sözleri duymaz­
dan gelebilecek bir noktaya varmıştır. Hayal gücümüzün geliş­
mesi, psişik güçlerimizi de artırmıştır. Psişik güçleri bir arada
tutan da hayal eden zihnin ta kendisidir.
Bir sonraki egzersizde öğrenciler zihinlerini-paslanmaz çelik,
bakır, pirinç ve kurşundan her türlü metal küplere ve silindir­
lere yönlendirirler. Tıpkı duvarın içinde yaptıkları gibi burada
da ışığı, kokuları, renkleri, sıcaklığı ve malzemenin sertliğini,
mantığın tekrar devreye girmesine izin vermeyecek bir hızla,
test ederler.
Maddenin en basitinden giderek daha karmaşık yapılarına
doğru deneyimlerine devam ederler ve artık zihinlerini canlılar
âlemine yönlendirmeye başlarlar. Bir sonraki egzersiz bir meyve
ağacıdır. Ağacı önce Zihinsel Ekran’larında dört mevsimdeki
değişen halleriyle ve bütün renkleriyle canlandırırlar, daha sonra
da yapraklara ve meyveye geçerler.
Şimdi önlerinde atılması gereken dev bir adım daha vardır,
o da zihinlerini evcil bir hayvana yönlendirmek. Öğrenciler bu
Duyum Dışı Algıhma/EtJdn Duyum ötesi Algılama-Yönlendirme *

noktaya kadar öyle başarılı olmuşlardır ki, “Yapabilir miyim


acaba?” diye sormak çok azının aklına gelir. Evcil hayvanın
önce dış görünümünü Zihinsel Ekran’larında bütün renkleriyle
canlandırırlar, daha sonra da aynı rahatlıkla zihinsel olarak kafa­
tasına ve canlı beyne girerler. Hayvanın kafasında birkaç dakika
durup içerisini iyice tanıdıktan sonra tekrar dışına çıkarlar ve bu
kez yine dış görüntüye ama özellikle de hayvanın göğüs kısmına
odaklanırlar. Sonra tekrar içeri girip göğüs kafesini, kalbi, akci­
ğerleri, karaciğeri incelerler ve en sonunda dışına çıkarlar. Artık
hayatlarının en hayret verici günü olan eğitimlerinin dördüncü
gününe hazır olacak kadar donanımlıdırlar. Dördüncü gün
insanlar üzerinde çalışacakları gündür, ancak halen öncesinde
yapılması gereken bazı hazırlıklar vardır.
Zihin Kontrolü öğrencileri meditasyonun bazen Teta’ya ka­
dar girilebilinen en derin seviyelerinde, artık iyi eğitilmiş hayal
güçleri sayesinde istedikleri büyüklükte, şekilde ya da renkte
zihinsel laboratuvarlarını oluşturabilirler. Bu laboratuvarlara
istedikleri şekilde bir masa ve bir sandalye, bir saat, geçmişi ve
geleceği gösteren sonsuz bir takvim ve içinde dosyalar olan
dolaplar yerleştirebilirler. Herhalde buraya kadar olağanüstü bir
durum yoktur.
Ancak bir sonraki adımı kavrayabilmek için psişik duyum
düzeneğimizin dil ve mantıktan ne kadar uzak, imgelere ve
sembollere ise ne kadar yalcın olduğunu bir kez daha vurgu­
lamak gerekiyor. Laboratuvarın üzerinde bu kadar durmamın
nedeni, ertesi gün zihinsel olarak laboratuvarımızda insanlar
üzerinde yapacağımız araştırmalarda karşımıza çıkabilecek anor­
mallikleri psişik olarak düzeltmemizi sağlayacak gerekli “araç
ve gereç”lerle donatmamızın öneminden kaynaklanmaktadır.
♦ Silva Metodu

Sözünü ettiğim, herhangi bir laboratuvarda göreceğiniz türden


araç ve gereçler değildir. Bunlar araç sembollerdir - ya da diler­
seniz sembolik araçlardır da denebilir.
Kandaki safsızlıkları süzmekte kullanabileceğiniz hassas bir
filtreniz olduğunu hayal edin; eklem iltihabı olanlarda psişik
olarak da görülebilen beyaz tozu (kalsiyumu) süpürmek için
hassas bir firça; hızlı iyileşmeyi sağlayan losyonlar; suçluluk duy­
gusunu yıkayıp götürebilecek banyolar ya da huzursuz ruhları
dinginliğe kavuşturmak için özel müzikler çalan bir müzik seti.
Her öğrencinin kendine ait araç gereçleri olur; hiç kimseninki
birbirine benzemez. Bütün bunlar her şeyin mümkün olduğu
derin zihin seviyelerinden gelir ve her mezunun farkına vardığı
üzere, bunlarla yapılan bütün çalışmalar fiziksel dünya dediği­
miz yerde sonuçlar doğurur.
Öğrenci bu araçlarla çalışırken kafasının karıştığı anlarda bir
bilene, içinden gelen “cılız bir ses”e danışma ihtiyacı hissedebi­
lir. Aslında bu, Zihin Kontrolü öğrencisi için cılız değil, aksine
güçlü bir sestir, üstelik sesler bir değil iki tanedir.
Öğrenci, laboratuarına biri erkek, biri kadın olmak üzere iki
danışman çağırır. Meditatif seansa başlamadan önce bu konu­
da endişesi olmaması, çünkü öğrenciye danışman olarak kimi
çağırmak isteyeceğine kolaylıkla karar vereceği anlatılır. İsteği
nadiren gerçekleşmesine rağmen sonuç neredeyse hiçbir zaman
hayal kırıcı olmamaktadır.
Örneğin Albert Einstein’ı bekleyen bir öğrenci karşısında
palyaço kıyafeti içinde, burnunda kırmızı bir top, ayaklarına da
kocaman pabuçlar geçirmiş ufak tefek bir adamla karşılaşınca
çok şaşırmıştı. Ama küçük adamın verdiği tavsiyelerin ne kadar
yerinde ve güvenilir olduğunu anladığında hayal kırıklığından
eser kalmadı.
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi Algılama-Yönlendirme »

New Times1m 2 Mayıs tarihli sayısında Zihin Kontrolü


üzerine bir makale yazmış olan Sam Merrill, danışman olarak
iki tane gerçek insan çağırmış, ama gelenlerin davranışlarının
beklediğinden çok başka olması onu hayrete düşürmüştü.
Kendine laboratuar olarak seçtiği denizaltı Nautilius’ta,
“basınç odasından üzerinde kısa pantolon ve ipek gömlek olan
ufak tefek bir adam çıkageldi. Zayıftı ve kafasında pek saç kal­
mamıştı. Gözleriyse yuvalarına gömülmüş gibiydi. Ben kendime
William Shakespeare’i danışman seçmiştim. ‘Merhaba’ dememe
rağmen karşılık vermedi.”
" adeta bedenden sıyrılmış bir ses deniz kıyısına gidece­
ğimizi bildirdi. Sonra Will ile ben bir geçitten geçerek ıssız bir
kumsala çıktık”
“Kumsalda ikinci danışmanım olan Sophia Loren’le karşı­
laştık. Denizden yeni çıkmıştı ve ıslak tişörtü vücuduna yapış­
mıştı. Önce o da beni görmezden geldi. Ama Shakespeare’i
gördüğüne çok sevinmişti. İkisi tokalaştılar, birbirlerine iltifatlar
yağdırdılar, sonra da kumların üzerinde yürümeye, fısıldamaya,
gülmeye başladılar ”
Ertesi gün sıra gerçek vakalar üzerinde çalışmaya geldiğinde
Bay Merrill’in rehberi Florida’da yaşayan, altmış iki yaşında bir
kadının ismini verdi. İki danışman, kadım görünce şöyle bir süz­
dükten sonra kendi önemli sorunlarıyla ilgilenmek üzere ayrıldılar.
Peki danışmanlar hiçbir bilgi vermeden mi gitmişlerdi? H a­
yır, kadının karın kısmı aniden yok olmuştu. “Onun yerine,”
diye anlatıyor Merrill, “öfkeyle yanıp sönen, pembe neon ışı­
ğında uzun bir bağırsak çıktı ortaya.” Sonradan rehberinden
öğrendiğine göre kadın ağır bir bağırsak iltihabı -divertikülit-
geçirdiği için hastanede yatıyormuş.
• Silva Metodu

Zihin Kontrolü mezunlan için danışmanlar son derece ger­


çek olabiliyorlar. Peki ama nedir bunlar? Emin değiliz - belki ar­
kaik hayal gücümüzün bir ürünü, belki iç sesimizin ete kemiğe
bürünmüş halleri, belki de başka bir şey. Ancak bildiğimiz şu ki,
danışmanlarımızla tanışıp birlikte çalışmayı öğrendikten sonra
çok tutarlı ve değerli sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Isa’dan yaklaşık dört yüzyıl önce yaşamış olan Yunan filozof
Sokrates’in de bir danışmanı vardı. Ama onunki, tavsiyeleri yal­
nızca uyarı mahiyetinde olduğu için bizim Zihin Kontrolü’nde-
ki danışmanlarımıza pek benzemiyordu. Eflatun Sokrates’in
şöyle söylediğini aktarır: “Çocukluğumdan beri yarı tanrısal bir
varlık zaman zaman ortaya çıkıp sesiyle bazı şeyleri yapmamamı
tembih etmiştir. Ama hiçbir zaman ne yapmam gerektiğini de
bildirmemiştir bana.” Başka bir yazar Xcnophoıı ise Sokrates’in
şöyle dediğini söyler: “Bu ses şimdiye dek hiç yanılmadı.”
Yakında sizin de öğreneceğiniz üzere, laboratuarına girip
danışmanlarından tavsiyeler alan bir Zihin Kontrolü mezunu
hem kendinin hem de başkalarının yararlanabileceği çok büyük
bir güce sahiptir. Bu söylediğim Zihin Kontrolü eğitiminin bu
noktasında artık iyice anlaşılmış, ama henüz tam olarak dene-
yimlenmemiştir.
Dolayısıyla ertesi günkü eğitimin başında heyecanlı bir bek­
leyiş vardır. Bilgilerini tazelemek için eğitimin tekrarına katılan
mezunlarımız da bu heyecanı hisseder. Öğrencinin şimdiye
kadarla deneyimleri yalnızca kendine görünür olmuş, kendi
zihninin sınırları içinde kalmıştır. Şimdiyse herkesin görebileceği
bir performansın zamanı gelmiştir.
Ancak önce iki zihinsel egzersizin tamamlanması gerekmek­
tedir. Öğrenci bir arkadaşının bedenini, evcil hayvanda yaptığı
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi Algılama- Yönlendirme •

egzersize benzer ama bu kez daha detaylı bir şekilde zihinsel


olarak inceler. Bu bittikten sonra öğrenciler çiftler halinde ay­
rılırlar.
Her çiftin bir üyesi bir “rehber,” psikoorientolog (“psiko-
orientolog” sözcüğü, benim Zihin Kontrolü’nde yaptıklarımızı,
zihnin oryante edilmesi, yani yönlendirilmesi olgusunu anlata­
bilmek için yarattığım “psikoorientoloji” teriminden türetilmiş­
tir. Burada rehber anlamında geçmektedir), diğeri de “psişik
araştırmacı” olur.
Rehber bir kartın üzerine tanıdığı bir kişinin ismini, yaşını,
bulunduğu yeri ve bazı fiziksel rahatsızlıklarını yazar. Psişik araş­
tırmacı da seviyesine girer. Birazdan yapacakları için belki de ilk
ve de son kez güvensiz ve tedirgindir.
Psişik araştırmacı, seviyesine, laboratuarına, danışmanları­
nın huzuruna geldiğinde hazır olduğunu işaret eder. Bunun
üzerine rehber kartta yazılı kişinin ismini, yaşını, cinsiyetini ve
bulunduğu yeri söyler. Psişik araştırmacının görevi o âna kadar
hiç tanımadığı ve hakkında hiçbir şey bilmediği bu kişinin rahat­
sızlıklarının neler olduğunu bulmaktır. Bu kişinin bedenini içe­
riden ve dışarıdan, hayal gücünün eğitildiği ölçüde incelerken
gerektiğinde danışmanlarından yardım alır, bazen de o kişiyle
doğrudan “konuşur.”
Rehber bulgularını bildirmesi için psişik araştırmacıyı sürekli
uyarır. Bunun için “sadece tahminde bulunduğunu hissediyor
olsa da sürekli konuşması” gerektiğini söyler. Tipik bir seans
şöyle gerçekleşir (aşağıdakiler gerçek bir seanstan alınmıştır):
Rehber: “Bu karta yazdığım kişinin ismi John Summers.
Kendisi kırk sekiz yaşında ve Indiana, Elkhart’ta yaşıyor. Bir,
iki, üç - Indiana, Elkhart’tan John Summers şu anda senin Zi­
• Si !va Metodu

hinsel Ekran’ında. Onu ekranında gör, hisset, canlandır, yarat,


yani onun başka bir yerde değil, senin ekranında olduğunu bil.
Bedeni zekânla tararken, canlandırdığın haliyle başından başla­
yıp ayaklarına kadar in, yukarı ve aşağı, yukan ve aşağı bedeni
saniyede bir kez tara.
“Bedeni bu şekilde tararken hayal gücünün en çok dikkatini
çeken üç bölge tespit etmesine izin ver. Saniyede bir kere tarama
hızını koruyarak, dikkatini çeken bu bölgeleri bana söyle. Sanki
sana uyduruyormuşsun gibi gelebilir ama yine de zihnine gelen
her şeyi bana söyle.”
Psişik araştırmacı: “Sağ omzu biraz daha çökük, biraz daha
önde Diğer her şey normal görünüyor, tabii sol ayak bileğini
saymazsak Hadi göğsün içine de bakalım Her yer sıcak
sağ taraf biraz daha soğuk daha soğuk ve karanlık Sağ
akciğeri yok Şimdi sıra şu ayak bileğinde Aslında normal
görünüyor ama şurada pürüzlü, beyaz bir çizgi var nemli ha­
valarda sızlıyor eskiden kırılmış olmalı Sanırım hepsi bu
Dur biraz, kadın danışmanım şimdi adamı çeviriyor kulakları­
nın arkasındaki bir noktaya işaret ediyor evet, derin yara izleri
var orada bir mastoid ameliyatı geçirmiş, çok derin bir iz
Tamam, bu kadar.”
Rehber: “Çok güzel. Evet, sağ akciğeri yok ve bir kulağının
arkasında derin bir yara izi var. Ayak bileği hakkında hiçbir
şey bilmiyorum. Şimdi sağ akciğer ve kulağın arkasındaki yara
izini bana anlatırken neler hissettiğini düşün. Neler hissettiğini
hatırla ve tüm bu hissettiklerini bir dahaki sefere başka bir vaka
üzerinde çalışırken referans noktaları olarak kullan.”
Psişik araştırmacı çok geçmeden Beta’ya döner, yüzünde bir
gülümsemeyle. “Vay canına! Müthiş bir deneyim bu!”
Duyum Dışı Algılama/Etltin Duyum Ötesi Algılama-Yönlendirme *

Evet, müthiş bir deneyimdir gerçekten de. Bu, aklı başmda


dünyamızda yaşadığımız hiçbir şeye benzemez. Ancak yukarıda
anlattığım sahnede sıradışı hiçbir şey yok aslında. Bazıları birinci
vakalarında bazı noktaları kaçırabilir; bazılarıysa birinci, ikinci,
hatta üçüncü vakalarında bile her şeyi kaçırabilir. Ama gün bi­
timinde hemen herkes bunun bir “tesadüf’ olmadığını, burada
gerçek bir şeylerin iş başında olduğunu anlamasına yetecek ka­
dar isabetli tahminler yapmış olacaktır.
Çoğu zaman hayal gücünü zırvalıktan başka bir şey üret­
meyen, sorumsuz bir şey olarak görürüz. Zaman zaman da bu
doğrudur. Ama nasıl ki sanat eserleri eğitilmiş hayal gücünün
ürünleriyse, psişik sonuçlar da çok özel bir şekilde eğitilmiş ha­
yal gücünün ürünleridir. İlk kez psişik işlev göstermeye başlayan
Zihin Kontrolü öğrencisi, zihinsel olarak gördüklerini “yalnızca
hayal ettiğini” düşünür. Rehber de bu yüzden sürekli, “Sana
uyduruyormuşsun gibi gelebilir, ama yine de zihnine gelen her
şeyi bana söyle,” diye tekrarlar. Çünkü konuşmayı kesecek olur­
sa, tıpkı günlük yaşamımızda sürekli olduğu gibi, mantıklı zilini
olaylan akla yatkın şekilde değerlendirmesini söyleyerek psişik
güçlerini baskılayabilir.
Zihin Kontrolü öğrencisi ilk isabetli tahmininden sonra
“yalnızca hayal ettiğini” düşünmemektedir. Artık hayal gücünü
kullanıyor ve zihnine gelen ilk bilgiye güvenmeyi öğreniyordun
Bu, su yüzüne çıkan psişik yetenekleridir.
İş başmda olan tamamen doğal kanunlardır. Zihnimiz başı­
mızın içine hapsolmuş değildir; başımızdan dışarıya da uzanır.
Zihnin etkin bir şekilde dışarıya yönlendirilebilmesi için de
istekle motive edilmeli, inançla beslenmeli, beklentiyle ateşlen-
melidir.
• Sİlva Metodu

Ortalama bir öğrencinin ilk vakasında fazla bir beklentisi ola­


maz. Biraz bilgi sahibi ve açık fikirli biri böyle bir şeyin kesinkes
var olduğunu bilir, ama yine de hayatı boyunca aldığı eğitim Et­
kin Duyum Ötesi Algılama/Yönlendirme’nin kendisinde değil
de hep başkalarında bulunan bir yetenek olduğunu “kanıtlamış”
durmuştur. Bir kez bunun doğru olmadığını öğrendikten, ilk
isabetli tahminini gerçekleştirdikten sonra artık beklentileri sıç­
rayıp harekete geçer. Sonraki birkaç saat içinde gerçekleştireceği
sekiz-dokuz başarılı vakadan sonra Zihin Kontrolü eğitiminden
mezun olacaktır.
Bili Star, 19 Kasım ’te Midmjjht dergisinde yayımlanan
“Zihin Kontrolü Eğitimi Zihinsel Gücünüzü Geliştirebilir” adlı
makalesinde, “Öğrencilerin hastalıkları nasıl doğru teşhis ettik­
lerine defalarca tanık oldum,” diye yazıyor. Makalede, hastalık
hakkında ne kendisi ne de diğer hiçbir öğrencinin bilgisi olma­
dığı için teşhisinin özellikle zor olduğuna inandığı bir vakayı
anlatıyor.
O gün Zihin Kontrolü mezunlarından Bay Thomas hasta­
nede yatan oğlunu ziyarete gitmiş. Odada başka bir hasta daha
varmış. Thomas bu hastanın isminden başka bir şey bilmiyor­
muş.
Ama bakın psişik araştırmacı neler bulmuş: Sağ bacak “felç­
li gibi,” kollar ve omuzlar kaskatı, bazı omurlar bir hastalık
yüzünden birbirine kaynamış. Buna ek olarak adamın boğazı
tahriş olmuş ve bağırsaklarında iltihap varmış. Adam ayrıca
boyunda ve 45 kiloymuş.
Bay Thomas hastaneye tekrar gittiğinde hastanın küçükken
çocuk felci geçirdiğini öğrenmiş. Adam tekerlekli sandalyeden
düşüp sağ kalçasını kndığı için yatıyormuş. Aynca Zihin Kont­
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi Algılama-Yönlendirme • 1J 7

rolü öğrencisinin anlattığı her şey doğruymuş. Tahriş olmuş bo­


ğaz ve iltihaplı bağırsaklar hariç; bunlar Bay Thomas’ın oğlunun
belirtileriymiş.
Çoğu zaman bunun gibi isabetsiz görünen tahminler aslında
sadece yanlış hedefe yönlenmiştir, o kadar. Teknikleri uyguladık­
ça isabet de artar. Teknikleri uygulamaya devam ettikçe insanlar­
la olduğu kadar nesnelerle de bağlantı kurulabilir.
New Yorklu aktör-şarkıcı Dicle Mazza ek iş olarak yazarlar
ve yayıncılar için elyazmalarını daktiloya çekmekteydi. Bir gün
kendisine teslim edilen bir elyazmasını kaybedince, bulmasına
yardım etmesi için bir Zihin Kontrolü mezununu arar. En son,
bir oyunun provası için gittiği küçük bir kiliseye girerken ya­
nında olduğunu hatırlamaktadır. O içeri girerken genç cenaze
levazımatçısı adaylarının mezuniyet töreninden çıkmakta ol­
duklarını görür. Elyazmasının bulunduğu beyaz zarhn üzerinde
Dick’in adı ve adresi, ayrıca “acele” ibaresi yazılıdır.
Zihin Kontrolü mezununun danışmanlarından biri, sorulara
yalnızca evet ya da hayır anlamında kafa sallayarak cevap veren
ve bir çeşit işaret dili kullanan dilsiz, yaşlı bir kadındır. Erkek
danışman ise kendisine bir çeşit çevirmen olarak yardım eder;
ara sıra da tavsiyelerde bulunur.
Zihin Kontrolü mezunu elyazmasını Dick’in tarif ettiği şekil­
de canlandırır. Zarf büyük, dağınık bir masanın üzerindeki bir
sürü kâğıdın ortasında durmaktadır.
“Elyazması orada güvende mi?” diye sorar kadın danışmanı­
na. Kadın evet anlamında başım sallar.
“Şu genç cenaze levazımatçılardan birinde mi?”
“Hayır.”
“Bu masa kilisede mi?”
• Silva Metodu

“Hayır.”
“Yakında geri getirecekler mi?”
“Evet.”
“Kimde peki?”
Kadın, mezuna işaret eder.
“Bende mi?”
“Hayır.”
İmdada erkek danışmanı yetişir. “Senin yaşlarında birinde
demek istiyor. Kendisi öğrencileriyle kutlamaya gideceği için
genç bir kadından evrakları odasına çıkarmasını istemiş. Masa­
sının üzerinde duruyor şimdi. Merak etme, zarfı görür görmez
Dick’e gönderecektir.”
Cenaze levazımatçılığı okulunun müdürü iki gün sonra
Dick’i telefonla arar gerçekten de. Mezuniyet töreninden sonra
bir nedenden içine elyazmasmın bulunduğu zarfın da karıştığı
bir yığın evrakı, yeni mezunlarla bir şeyler içmeye gidecekleri
için sekreterinden masasına koymasını istemiştir.

Pek çok insan bizim vaka çalışmalarımızda elde ettiğimiz bil­


gilerin düşünce okumaktan başka bir şey olmadığına inanmak­
tadır. (Yalnızca bu! Bazı insanlar ne kadar da zeki oluyorlar!)
Örnek olarak kullandığım vaka -akciğeri eksik olan adam­
la ilgili olan- tamamen gerçek bir hikâyedir. Hatırlayacağınız
üzere görünen tek yanlış tahmin kırık ayak bileğiydi. Rehber,
mastoid ameliyatını ve eksik akciğeri (öncesinden de yazdığı
gibi) onaylamıştı. Ama kırık ayak bileğiyle ilgili olarak bir tek,
“Bu konuda bir bilgim yok,” demişti.
Bu vaka üzerinde çalışılan kişi, ayak bileğinin yıllar öncesinde
kırıldığını ve nemli havalarda biraz sıkıntı verdiğini sonradan
Duyum Dışı Algılama/Etkin Duyum Ötesi Algılama-Yönlendirme »

onayladı. Düşünce okumak, öyle mi? Bu düşünce rehberin zih­


ninde yoktu, çünkü kırık ayak bileğinden haberi bile yoktu. O
anda “o vaka”nın zihninde olması da pek olası görünmüyordu.
Ama yine de o vakanın zihninde olduğunu iddia edebilirsi­
niz. Evet, bu doğru olabilir. O halde size başka bir vaka daha:
Bir öğrenci vaka çalışması sırasında bir kadının dirseğinde çatlak
yüzünden oluşmuş bir yara izi bulunduğunu bildirdi. Rehberin
bundan haberi olmadığı için kadına sordu ve kadın hayır dedi,
dirseğini hiç incitmemişti. Ama aynı kadın birkaç gün sonra bu
yara izini annesine sorciu. Annesi kızının üç yaşındayken dirse­
ğini kırdığını söyledi! Bu da düşünce okumak mı?
İnsanların yaydığı psişik enerji, ölüm kalım anlarında en güç­
lü halini alır. Bu yüzden kazalarda ve ani ölüm tehlikesi sırasında
Etkin Duyum Ötesi Algılama/Yönlendirme’nin kendiliğinden
ortaya çıktığı pek çok vaka bilinir.
Dolayısıyla son tekniğimiz ağır hasta olan insanların üze­
rindeki vaka çalışmalarıdır. Vaka çalışmalarını dürüstlük ve
sorumlulukla uygulayan bir mezun daha zayıf psişik sinyalleri
de toplamayı öğrenir. Sonunda başı dertte olsun ya da olmasın,
zihnindeki herkesle psişik bağlantı kurabilecektir. Egzersizlere
devam ettikçe daha da duyarlı oluruz.
İlk deneylerimde çocukların psişik yeteneklerini yetişkinler­
den çok daha etkin bir şekilde gösterebildiklerini fark etmiştim.
Çocuklar yetişkinlere göre Beta’nm yalnızca mümkün olanla
sınırlı bakış açısından çok daha bağımsızdırlar ve gerçeklik algı­
ları yalnızca mantıklı görünenle yetinme noktasına henüz tam
olarak gelmemiştir.
Zihin Kontrolü’tıün eğitiminin temeli oluşturulduktan sonra
yapılacak olan bir deney, size anlatmış olduğum şimdiki vaka
• Silva Metodu

çalışması seanslarının ana yapışım ortaya çıkartacaktı. Sizin de


anlayacağınız üzere önceki tekniklerim bugünkülerden oldukça
farklıydı.
Önceden temel eğitimi vermiş olduğum Jimmy ve Timmy
adındaki iki çocuğu ayrı odalara koydum ve başlanıra da bu­
günkü rehberin bir çeşit öncüsü sayılabilecek deneyciler ver­
dim. Çocuklardan birinden, Jimmy’den, seviyesine girmesi ve
zihninde dilediği herhangi bir objeyi imgelemesi istendi. Bu
sırada diğer odadaki Timmy’den de seviyesine girip Jimmy’nin
aklından neler geçtiğini bulması istendi. Jimmy deneycisine
şunları söylemişti: “Küçük bir kamyon yapıyorum. Kasası yeşil,
tekerlekleri de kırmızı.”
Timmy’nin deneycisi sordu: “Jimmy şu anda ne yapıyor?”
“Küçük bir oyuncak kamyon yapıyor.”
“Bu kamyonu biraz tarif edebilir misin?”
“Yeşil bir kasası ve kırmızı tekerlekleri var.”
Bu, eğitimlerde yetişkinlerle yaptıklarımızdan daha incelikli
bir vaka çalışması elbette. Ne de olsa “çocuk gibi olmak” için
çok egzersiz yapmak gerekiyor.
BÖLÜM

KENDİ UYGULAMA GRUBUNUZU


OLUŞTURUN

Bu kitabı okuyarak bizim Zihin Kontrolü eğitimlerinde


yaptığımız gibi sizin de zihinsel yeteneklerinizi mümkün oldu­
ğunca geliştirmenizi isterim. Bunun için çalışmalarınıza kararlı­
lık ve sabırla devam etmeniz yeterlidir. Size şimdiye kadar size
verdiğim egzersizler hep yalnız yapılabilecek türdendi. Bir-iki
ay içinde, egzersizlerde ustalaştıktan sonra sözü geçen vaka
çalışmalarına da hazır hale geleceksiniz. Bu noktada, dikkatle
denedenen şartlarda yardıma ihtiyaç duyacaksınız. Yapmanız
gerekenler şunlar:
Bu kitaptaki daha ilk egzersize bile başlamadan, sizin gibi
öğrenmeye istekli en az altı kişilik bir grup oluşturun. Egzersiz­
leri uygulamaya devam ederken birbirinizle sürekli ilişkide olun
ve herkes hazır olduğunda -herkes bütün tekniklerde ustalaştık-
• Silva Metodu

tan sonra- vaka çalışmaları için bir araya gelin. İlk seansa en az
bir tam gün ayırın. Herkes bir yanda ciddi bir hastalığı olan bir

1 Silva Metodu ile Muhteşem Bir Hayata Ne Dersiniz? Bütün dünyada insanlar hep aynı tip sorunlarla karşı karşıyadırlar. Boyutları, büyüklükleri farklı olabilir ama özünde aynı tipten sorunlardır. Sağlık sorunları, sevdiklerinin kaybı, mal, iş kaybı, ekonomik sorunlar, iflas ya da borç batağında olmak, ilişkiler gibi benzer sorunlarla karşı karşıyadırlar, Kimi TL için mücadele eder, çabalar, didinir; diğeri bin TL için Boyutları ve türü ne kadar farklı olursa olsun endişe, çaba, mutsuzluk, çaresizlik hep aynıdır. Silva Metodu ile kişiler, yaşamlarında karşılaştıkları benzer sorunlarını yara almadan çözmeyi öğrenirler. Evrensel bir metot olması nedeniyle tüm dünyada ülkede eğitimleri verilmektedir. Ayşen EDİS Bilim insanları: İnsanoğlu zihnini alfa seviyesinde bilinçli bir şekilde kullanabilirse, evrende daha gelişmiş başka bir boyuta geçecektir diyorlar. Harvard Üniversitesi nde yapılan araştırma sonuçlarına göre, bir insanın belleğindeki bir düşünceye saniyeden fazla odaklanamadığı tespit edilmiştir. Ne yazık ki günümüzde insanların çoğu hızlı yaşam temposu, stres ve beyne gelen pek çok uyaran nedeniyle, bir düşünceye yeteri kadar odaklanamıyorlar. İşte günümüz insanının en büyük sorunu aslında budur. Odaklanamama sorunu ne yazık ki artık küçücük çocuklarda da görülüyor. Silva Metodu nda başlıca 2 ana hedefimiz var. Birinci ana hedefimiz, bir düşünceye en az 30 saniye odaklanabilmeyi başarmaktır. İkinci ana hedefimiz ise, bu odaklanmanın paralelinde, zihnin gerekli patlamayı yapması sonucunda genişlemesi ve bunun sonucunda gerekli ilişkiyi, bağlantıyı kurarak bize yeni bilgiler getirmesidir. Tekniğin mucidi José Silva nın en büyük özlemi, bizlere Tanrı tarafından doğal olarak verilmiş olan sezgilerimizi (durugörü yeteneğini) geliştirmemizdir. Böylece olayları, problemleri önceden hissedip önlem alır, doğru kararlar veririz. Ancak o zaman insanlar daha refah, daha sağlıklı, daha mutlu ve bu gezegendeki tüm problemlere çözüm bulmuş olurlar. Dolayısı ile dünyamızı, hiç bir hastalığın kalmadığı, açlık, sefalet ve savaşların olmadığı bir gezegen haline çevirmiş oluruz. Kısaca dünyamızı cennete çevirmiş oluruz. Silva Metodu, böyle bir metoddur. Beyin gücümüzün anahtarı, onun en etkin frekenslarına ulaşıp kullanabilme becerisine sahip olmaktır. Bilim insanları bunu Alfa ve Theta frekansları veya seviyeleri olarak tanımlarlar. Beynin sağ lobuyla ilişkili olan bu frekanslar, bolluk bereket ve yaşamda tüm arzu edilenlere ulaşmak için kullanılabilecek temel bir alandır. Ne yazık ki insanların %95 i, beyinlerinin sağ lobunu bilinçli olarak kullanamamaktadırlar. Silva Metodu tam da bunu, yani uykuya dalmadan, bilinçli kalarak Alfa ve Theta ferkanslarına girmeyi ve burada, beynin sağ lobunda işlevsel olmayı öğretir Silva Metodu İle İnsanlar Hayatlarına Neler Katabilir? 1. Kişiler öncelikle stresle ve günlük hayatta karşılaştıkları sorunlarla daha kolay baş ederler. 2. Sağlık problemlerini çözerek, daha sağlıklı olurlar. 3. Çok hızlı ve kalıcı bir şekilde istedikleri bilgileri öğrenirler. 4. Bellekleri güçlenir. 5. Hem kendi hem de çevresiyle olan ilişkilerinde daha etkindirler. 6. Sigara, alkol, fazla yemek, endişe ve kaygı odaklı olmak gibi istenmeyen alışkanlıklarını kontrol eder, bunlardan tamamen kurtulabilirler. 7. İş ve ekonomik durumlarını iyi yönde geliştirirler. 8. Spor aktivitelerinde daha iyi sonuçlar alırlar. 9. Bunların ötesinde kişiler, beyinlerini doğru yanıtlara ulaşmak, yaşamın karmaşık sorunlarını çözmek üzere bir arama motoru olarak, aynı zamanda da hedeflerine ulaşmak için yararlanılacak bir araç olarak kullanabileceklerini öğrenirler. İç dünyaları ile iletişime geçerek daha huzurlu, daha güvenli, daha yaratıcı ve daha dengeli olurlar. 2

2 Beynin Beş Anahtar Prensibi Öğrenme temelde, inanılmaz karmaşık sinir bağlantı ağının depoladıklarından oluşur. Hafıza bu depolananları bir araya toplayarak kişiliğimizin kalbini oluşturur. Basitçe ne kadar öğrenirseniz o kadar zeki olursunuz. Yeni bir bilgi öğrenildiğinde daha fazla bağlantı ve sinaps oluşur. Önemli olan, zekâyı belirleyen kaç tane beyin hücresi ya da nöron olduğu değil, ne kadar sinaps ve bağlantı olduğudur. Bu nöron bağlantılarının güçlü olması ve kalması için beynimizin çokça önem verdiği beş anahtar prensibi bilmekte oldukça fayda var Cemal KONDU [email protected] 1. Beyin, dünyayı anlamak ve keşfetmek duygularını seviyor: Akson ve dentritler bilgiyi işlemek ve depolamak için durmaksızın yeni ağlar kurmaktadır. Beyin durmadan deneyimleri anlamlandırmaya çalışıyor. Beyin sürekli yeni veriler ve yeni deneyimler arayışındadır. Beyninizin daha güçlü olmasını istiyorsanız, onu sürekli yeni veri ve deneyimlerle doldurmalı ve onları anlamlandırmalısınız. Her tarayıcı gibi beynin de bir haritası olduğunda veya nereye gitmesi gerektiğini bildiğinde daha iyi çalışır. 2. Beyin, bağlantı kurmayı sever: Beyin bağlantılar kurarak öğrenir. Akson ve dentritler, bir nörondan diğerine bağlanarak, anlama ve öğrenme akışını sağlarlar. Aslında beyin bağlantı kurmayı çok sever, bu nedenle eksik bilgileri her zaman tamamlama eğilimindendir. Bir soruyu veya sorunu çözmeye çalışırken bu eğilim çok kullanışlıdır. Ancak sosyal ilişkilerinde yarım yamalak bilgi vermek, onların beyinlerinde şüphe, dedikodu ve huzursuzluk yaratabilecek sonuçlara neden olabilir. 3. Beyin, kalıplarla çalışır: Nöronlar birbirlerine benzer ve neredeyse aynı bağlar kurduğu için oluşan ağ örgüsü bir desen oluşturur. Oluşan bu desenler, beyin dosyalama sisteminin kalbini oluşturur ve öğrenilenleri anlamayı sağlar. Eğer hiç aslan görmemiş olsaydınız, ilk kez aslan gördüğünüzde onu bir tür at sanabilirdiniz. Aslan size saldırdığında, sağ kurtuldunuz diyelim. Beyniniz, bir daha sarımsı yeleli, kükreyen bir hayvanla karşılaştığında onun dost canlısı bir hayvan olmadığı sonucuna varır. Böylece bir aslan kalıbı(deseni) oluşmuş olur. Bir daha aslana benzeyen hangi hayvanla karşılaşırsa, beyin onu vahşi hayvanlar bölümüne kaydeder. Beynimizin kalıplarla büyüme şekli, bizim medeniyetimizin kalbini oluşturmuştur. Biz de evler, sokaklar, şehirler oluşturarak yaşamımızı organize ediyoruz. Diller ve rakamlar oluşturuyoruz. Bu bir yandan düzen sağlarken bir yandan da bizi değişime dirençli hale getirmektedir. 4. Beyin, taklitleri sever: Kalıpları oluşturabilmek, beynin taklit yeteneği sayesindendir. Sinaptik bir bağlantı yoksa, beynimiz doğduğumuzda bildiklerimiz dışında hiçbir şey bilmiyor demektir. Bağlantıları kurmanın en etkili yolu, başkalarının ne yaptığını, nasıl yaptığını izlemek ve onları kopyalamaktır. Tıpkı bebekken insanları dinleyerek ve izleyerek konuşmayı öğrendiğimiz gibi kopyalamak gerekir. Birçok görgü kuralı bu şekilde öğrenilir. Beynin taklit kapasitesi çok önemlidir. Modelleme ve bir rol model kullanma evde, okulda ve işte çok hızlı öğrenme sağlayan bir metottur. Koçlar bu modelleme sürecini hızlandırarak öğrenmeyi kolaylaştırıcı etki sağlarlar. 5. Beyin, stres altında iyi çalışamaz: Beyin, içten dışa doğru gelişmiştir. En ilkel fonksiyonlar, en içte beyin sapında bulunmaktadır. Hayatta kalmaya yönelik kararlar burada verilir. İlkel beyin ve beyincik, tehdit hissettikleri anda çok hızlı harekete geçerler. Vücuttaki, adrenalin, epinefrin ve norepinefrin gibi bazı kimyasalları tetikleyen olaylar, bedeni aşırı uyarılma düzeyine taşır. Kollar ve bacaklar hızla tehdide saldırmaya başlar ya da ondan hızla uzaklaşır. Beyin stres altında olduğunda sadece hayatta kalmayı düşünür. Enerji ve kan ilkel beyne hücum eder ve diğer beyinler adeta kapanır. Kişi düşünemez ve öğrenemez hale gelir. Elbette tüm stresler kötü değildir. Meydan okuma olmadan beyin büyüyüp gelişemez. Bazı insanlar bir sorunla karşılaştıklarında akılcı düşünebilecek yöntemler geliştirmişlerdir. Ama her koşulda yüksek meydan okuma ve düşük tehdit oranı korunmalıdır. 3

3 Access Bars ile Tüm Yaşam Bize Kolayca, Neşeyle ve İhtişamla Gelir Sonsuz bir varlık olarak sonsuz algılama, bilme, olma ve kabul etme haliyle hareket ederiz. Access in amacı, sizin hayattan daha fazlasını almanız için, kendinizi açmanızı sağlar. Her zaman başka bir seçim yapma şansınız olduğunu hatırlamanızı sağlar. Didem İNCEDEMİR Access Bars, Gary Douglas ve Dr. Dain Heer tarafından geliştirilen dönüştürücü bir çalışma olan AC- CESS Enerji Transformasyonu nun başlangıç çalışmasıdır. Hayatımızda daha çok berraklık, kolaylık, neşe, ihtişam ve bilinç yaratmak üzere tasarlanmış bir dizi araçlar ve süreçlerden oluşur. Hayatımızın her alanında an da kalabilmemizi ve farkında olmamızı sağlar. Bize farkındalık ve bilinç kazandırmak için tasarlanmıştır. Bilinç, daha fazla olanak, daha fazla seçenek ve hayattan daha fazlasını alabilmek için sürekli olarak farkında olabilme yeteneğidir. Access sizi, gerçekte olduğunuz sonsuz varlığın bilincinde olmaya ve olduğunu sandığınızın da ötesinde bir hayat yaratmaya davet eder. Neden Access Bars? Doğduğumuz andan itibaren ebeveynlerimiz, akrabalarımız, çevremiz, öğretmenlerimiz ve toplumumuz tarafından, aslında bize ait olmayan çeşitli yargılarla donatılıyoruz. Ve biz kendi gerçeğimizi, aslında kim olduğumuzu unutuyoruz. Yargılar her zaman hayatımızda kısıtlamalar yaratıyor. Hayatımızı bu kısıtlamalarla yaşamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, gerçekte değişmesini istediğimiz şeyleri değiştirme imkânımız olmuyor. Access in araçları bize bu kısıtlamaları tamamıyla temizleme şansı veriyor. Access, yaşamımızda daha iyisi için, geniş bir temizleme yeteneğine sahiptir. Bulabileceğimiz en hesaplı ve en hızlı tekniktir. Bize sonsuz olasılıklar ve sonsuz yardımlaşmanın mümkün olabileceğini gösterir. Access Bars ın Faydaları Zihin ve bedendeki gerilimi yok eder. Günlük yaşamın getirdiği stresi azaltır. Yaşamın üzüntülerini en aza indirir. Aşırı kızgınlık ve öfke eğilimlerini azaltır. Öfke, yorgunluk, tükenmişlik gibi duygular tarafından vücudunuzda oluşturulmuş blokajları çözer. Duygusal iniş-çıkışları yatıştırarak daha dengeli bir ruh hali içinde olmanızı sağlar. Psikosomatik rahatsızlıkları azaltır (sebebi tam olarak belli olmayan, psikiyatri ile ilgili rahatsızlıklar). Depresyonu ortadan kaldırarak, neşeyi yaşamınıza geri döndürür. Korkularınızın, fobilerinizin, endişelerinizin giderilmesini sağlar. Enerjiyi arttırırken yıpranmayı azaltır. Bedenin yaşlanma hızını azaltır. 4

4 Yıkıcı düşünceleri kökünden söküp atar. Kafanızın içinde sürekli konuşup duran gereksiz düşünce diyaloglarını susturur. Huzur, güven ve iyi hal duyguları yaratır. Hem rahatlamış, hem de enerjik hissetmenizi sağlar. Hamilelikte kolay, rahat ve sakin doğum sağlar. Çocuklarda ve gençlerde sınav öncesi sıkıntı ve endişelerin giderilmesini temin eder. Kendiniz ve diğer kişiler için zihninizde daha geniş bir kabullenme ortamı yaratmanızı sağlar. Bu kabullenme duygusu sayesinde ilişkilerde düzelme sağlanır. Kendinize koyduğunuz kısıtlamaları ortadan kaldırır, böylelikle, hayatınızın her alanında daha fazla olasılığa yer açmanıza olanak verir ve fırsatları kendinize çekmenizi sağlar. Kendiniz için şu an kullandığınız enerjiden, daha fazlasını kullanmanızı sağlar. Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu (ADHD) gibi öğrenmeyi güçleştiren durumların aşılmasında yardımcı olur. Artan odaklanma, mantık yürütme, problem çözme, hayattan daha fazla keyif alma, işlerin daha kolay yürütülmesi, daha fazla kapasite ve fiziksel yetenek, artan farkındalık ve ruhsal gelişme sağlar. Access Nasıl Çalışıyor? Access in başlangıcı, The Bars dır. Beynimiz büyük bir kapasitör gibi çalışır. Elektrik şarjı tutar. Duygularımızın, düşüncelerimizin ve hislerimizin elektrik yükü vardır. Bunlar belirli noktalarda tutulurlar. Ne zaman bir şeye anlam yüklersek, önemli olduğunu düşünürsek, onu beynimizde depolarız. Tıpkı dev bir bilgisayarın hard diski gibi Bars çalışması ile o noktalara enerji verip, orada oluşmuş manyetik alanı serbest bırakmayı deneyimliyoruz. Bars uygulaması, başımızda yer alan, 32 enerjetik şarj noktasına parmaklarla yumuşacık dokunularak yapılır. Bu noktaların aktive edilmesi ve enerji blokajlarının kaldırılarak, enerjinin bu noktalardan akıp gitmesi sağlanır. Şifa, zaman, umut, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik, para v.s. ile ilgili düşünceleri, fikirleri, inançları ve kararları depolayan 32 enerjeti elektrik şarj noktalarında tıkanan enerjinin akışı sağlanınca, blokajlar çözülmeye başlar. Bu, sanki bilgisayarınızın hard diskinden eski ve işe yaramaz dosyaları silmeye benzer. Böylece yaşamımızda yaratmak istediğimiz yeni şeylere yer açmış oluruz. Yaklaşık 1 saat süren Access-Bars seansı sırasında beyin dalgaları yavaşlar, çocukluktan gelen davranış biçimleri, inanç sistemleri ve bakış açıları temizlendikten sonra, hayatınızda daha çok Var olabilmeye An da kalabilmeye başlarsınız. Yani, geçmişinizi geleceğinize yansıtmadan, tam anlamıyla geleceğinizdeki olasılıkları, kısaca hayatınızı değiştirebilirsiniz. Diğer Yöntemlerden Farkı: Neden Access Bars? Access bilince erişim çalışmasının diğer tekniklerden farkı; diğer yöntemler gibi tek tek geçmiş olaylar ve hatıralarla ilgilenmemesi ve direkt olarak, merkezden, yani kendinizden yola çıkıp, tümden gelen iç gücümüzü fark ettirmesi ve bu merkezi dışarıya doğru yaymayı amaçlamasıdır. Minimum efor, tam akış, ve bilinçlilik sağlamak, bu sistemin özelliğidir. Access Bars ile neler olur? İç gücümüz açığa çıktığında, farkındalığımız genişler ve farkındalığımızın genişlemesi, iç gücümüzün artışını destekler. Böylece spiral halinde gelişip yükselen bir sıçrama döngüsü başlar. Access size nelere izin vermediğinizi ve KENDİNİZİ hangi örtülerle sarmalayıp gizlediğinizi fark ettirir. Bu ise köklü ve total bir dönüşüme sebep olur. Ve tüm yaşam, bize kolayca, neşeyle ve ihtişamla gelir. 5

5 Türkiye Hafıza Şampiyonu Mücahit Aköz ün penceresinden Son 10 Saniye Son 5 Nöronlar Hazır : Başla Hangi olimpiyat dalında yarışmalar bu komutlarla başlar sizce? metre finali ya da uzun atlama yarışması? Ya da cirit ve gülle fırlatma yarışması olabilir mi? Hiçbiri mi? Bir spor dalı daha var Yarışanlarına beyin atleti denilen ve yarışmak için spor kıyafetleriyle spor ayakkabının giyilmesinin zorunlu olmadığı bir spor dalı var. Üstelik her gün düzenli olarak ağırlık kaldırıp koşmak da gerekmiyor bu yarışmalara hazırlanmak için. Hatta oturduğu yerde yarışıyor insanlar, hiç hareket etmeden Mücahit AKÖZ [email protected] Yarışmanın yapıldığı yerde çıt çıkmıyor! Seyirciler var ama tezahürat yasak! Kulağa nasıl geliyor bilmem ama Dünya Hafıza Şampiyonası nın bu şekilde yapıldığını daha önce duymadıysanız şaşırmış olmalısınız yılından beri her sene düzenlenen bu yarışmalara 20 yi aşkın ülkeden e yakın beyin atleti katılıyor ve en güçlü hafıza unvanını almak için kıyasıya mücadele ediyorlar. Çeşitli kategorilerde üç gün süren yarışmalar sonundaki büyük ödülü kazanmak için tüm yarışmacıların parolası aynı: Daha Hızlı, Daha Çok! Dünya Hafıza Şampiyonası, Aralık tarihlerinde Londra da gerçekleştirildi. En son yılında ülke olarak temsil edildiğimiz yarışmada 13 yıl aradan sonra, de tek yarışmacı olarak tekrar yerimizi aldık. Üç gün boyunca çok önemli tecrübeler kazandık. Bir hafıza şampiyonasında yarışmacı iseniz, en az metre koşucusu kadar çevik, atik ve dinç olmanız gerekiyor. Sadece bedensel olarak değil, zihinsel bir çeviklikten bahsediyoruz. Ayrıca hafıza şampiyonalarına katılan yarışmacılar da diğer olimpiyat sporcuları gibi aylar öncesinden antrenmanlara başlıyor, zihin egzersizlerini aksatmadan yapıyorlar. Yarışmalarda başarılı olabilmek için gerçekten de yüksek konsantrasyon ve dikkate sahip olmak gerekiyor. Sayılar Maratonu Bu kategoride yarışmacılar, yüzlerce rakamın yazılı olduğu kağıtlara 1 saat boyunca bakarak en fazla sayıyı doğru sırayla hafızaya alıp saymaya çalışıyorlar. Her satırda 40 rakam var ve satır içinde sadece iki hata yapsanız bile sıfır puan alıyorsunuz. Kâğıtlardaki bir satır şu şekilde görünüyor: Bu kategoride birincilik ödülünü alan yarışmacı, tamı tamına rakamı doğru sırayla hafızasına alıp saymayı başardı. Bu da yukarıda gördüğünüz satırdan 56 tanesine karşılık geliyor! Binary Sayılar Peki, karışık sayılar yerine yalnızca sıfırlar ve birlerle dolu bir satır olsaydı? Bu karmaşık sıralamayı, 30 dakika içinde basamak hafızaya alan ( satır!) Alman Johannes Mallow birincilikle tamamladı. 6

6 Tarihler ve Olaylar Bu etapta yarışmacıların önündeki kâğıtlarda ile yılları arasında karışık olarak verilen tarihlerde, yine tamamen hayal ürünü olaylar yerleştiriliyor ve sonrasında yarışmacılar, yerleri değiştirilen olayların yanına doğru tarihleri yazmaya çalışıyorlar. Örneğin; Kanguruların büyük göçü Çatal kaşık icad edildi Salıncaktan düşen çocuk yaralandı gibi olaylar, tarihleriyle birlikte veriliyor. Sonrasında dağıtılan hatırlama kâğıtlarında cümleler yazıyor, yanlarına tarihlerin yazılması isteniyor. Bu kategoride hafızaya alma etabı 15 dakika sürüyor. Birinciliği kazanan yarışmacı, adet olayın tarihin doğru hatırlamayı başardı. Sonuç ve değerlendirme: Hafıza gücünün sınırlarının zorlandığı bu yarışmalarda, insanoğlunun sahip olduğu potansiyelin ne kadar büyük olduğunun ve bu nimetin ne kadar azından faydalandığımızı bir kez daha görmüş olduk. Bir başka önemli nokta da, ülkelerin bu yarışmalar verdiği değer. Almanya, Dünya Şampiyonu olurken bu başarı elbette tesadüf değildi. On kişilik takım halinde bu yarışmaya katılan Almanlar hem ülkelerinde destekleniyor hem de takım olarak gelmenin avantajını kullanıyorlar. Aynı şekilde İsveç, ABD, Filipinler de kalabalık takımlarla yarışmaya katılan bazı ülkelerdi. Bizim ülke olarak bu konuya daha fazla eğilmemiz, ilgi göstermemiz gerekiyor. Tek kişilik dev kadro :) olarak mücadele etmek oldukça zor oluyor gerçekten. Bizim derecemize gelince; ilk kez katılmış olmak ve 13 yıl aradan sonra ülkemizi uluslararası arenada temsil etmiş olmak mutluluk vericiydi. Bununla birlikte ulusal rekorlarımızı girdiğimiz kategorilerde kırarak yeniledik yılında Melik Safi Duyar ın elde ettiği skorları, girdiğimiz kategorilerde daha yukarılara taşıdık. Gelecek seneler için edindiğimiz tecrübelerle ülkemize döndük. Yarışma ile ilgili merak ettiğiniz başka bir şey olursa bana adresinden ulaşıp sormanızdan memnuniyet duyacağım. Tüm arkadaşlara verimli bir ay diliyorum. Bir Uzmanın Dilinden: Ebru EKŞİOĞLU DNA Aktivasyonu İşlemini Nasıl Yapıyorum? DNA larımızda yaradılıştan gelen ve kullanılmayan titreşim frekansında parçalar var. Bu parçalara, yüksek titreşimler ile temasa geçmek için birer modem portu diyebiliriz. Vorteks titreşim portalında ise, 3 boyutlu dünya üzerinde daha yüksek boyutlara açılan bazı kapılar var; bunlara birer enerji girdabı da diyebiliriz. Bedenimizin de bu şekilde; spiral şeklinde, etrafa yayılan bir spiral titreşim yayını var. Doğum anında açılan frekans, titreşim kanallarından yaşam alanınıza katılmış, farklı bilinçlerde varlıksallıklar mevcut. Bunlar, sizin yerinize yaşamınızda çok zaman otomatik pilot gibi aktörlük ediyorlar, sizler de seyirci kalıyorsunuz. Çünkü artık onları kendiniz sanmaya başlamışsınız; çünkü doğumdan beri sizinle birlikteler. Ben engelleri kaldırıp frekansınızı yükseltiyorum ve bu DNA portlarını, bendeki bir anahtar ile açıyorum. Ondan sonra yaşamınızda asıl olan kendi ruh varlığınızla davranış ve varlık gösterebiliyorsunuz. Bu yeni bir doğum anıdır. Doğaüstü nitelenen, fakat aslında hiç de doğaüstü olmayan, unutulmuş bazı yetenekler ile yaratım ve değişim yaparak, direkt müdahele ediyorum. 7

7 Beynimiz müthiş bir dünya. Çoğu zaman onu tam anlamıyla bilemiyoruz. Beynimizi keşfettiğimizde nasıl da muhteşem bir organa sahip olduğumuzu anlayabileceğiz. Beyin her geçen gün bilimin gelişen teknikleri ile inceleniyor. Ve inanılmaz bilgiler ortaya çıkıyor. Susan DUNN Çeviri: Lilay KORADAN Beynimiz Hakkında Bilmemiz Gereken 10 Gerçek Beynin muhteşem yapısı, bilim adamlarını olduğu kadar beyin ve hafıza üzerine çalışan herkesi hayrete düşürüyor. Beynimizi bilmek, tanımak, keşfetmek ve anlamak zorundayız. O zaman beynimizden de maksimum oranda faydalanırız. İşte beynimiz hakkında bilmemiz gerekenler: 1. Beyninizin herhangi güçlü bir bilgisayardan çok daha esnek ve çok boyutlu olduğunu bilin. 2. Beyninizin saniyede 7 şey öğrenebildiğini, bunun yaşamınızın her saniyesi için geçerli olduğunu ve ömrünüzün sonuna dek öğrenme potansiyelinizin sınırsız olduğunu bilin. 3. Beyninizin sadece kafatasınızın içinde yer almadığını bilin. 4. Nörobilimci Dr. Candace Pert der ki: Zekâ, sadece beyinde mevzilenmiş değildir, tüm vücut hücrelerine yayılmış ve konumlanmıştır. Bu demektir ki zihinsel süreçleri duygulardan ayıran geleneksel yaklaşım artık geçerli değil. Duygusal zekâ denen bir şey vardır yani. 5. Beyninizin tek ve biricik olduğunu bilin. 6. Bugün yeryüzünde yaşayan 6 milyar ve geçmişte yaşamış olan 90 milyarı aşkın insanın hiçbiri size benzemiyor. Doğuştan gelen yetenekleriniz, parmak iziniz, mimikleriniz, DNA nız, rüyalarınız, hepsi eşi görülmemiş ve biricik. Hepsi sadece ve sadece size ait! 7. Beyninizin sınırsız sayıda snaptik bağlantı yaptığını ve sonsuz bir düşünce potansiyeline sahip olduğunu bilin. 8. Pavlov un öğrencisi, Moskova Üniversitesi nden Pyotr Anokhin, yılında yaptığı araştırma sonuçlarını şu şekilde özetler: Normal bir beynin yapabileceği bağlantı ve yolların sayısı, hesaplarıma göre 1 den sonra 10 milyon kilometre daktilo yazısıyla yazılmış sıfırlar dır. İnanın bana, bu mütevazı bir tahmindir. 9. Zekânızın ve beyin gücünüzün standart IQ testi ya da SAT skorundan daha fazla şey ifade ettiğini bilin. Bu testler genel olarak sözel ve matematiksel akıl yürütme becerisini ölçer. Bu dar bakış açısı, modern psikolojik araştırmalar sonucu çürütülmüş durumda. Psikolog Howard Gardner, yılında yayımlanan kitabı Zihnin Çerçeveleri nde, çoklu zekâ kavramından bahsetti ve zekânın 8 türünü açıkladı. Daha sonra meslektaşları ve takipçileri bu sayıyı 25 farklı alt kategoriye kadar ayırdılar. Zekânın doğumdaki düzeyde kalmadığını ve geliştirilebilir olduğunu bilin. IQ üzerinde yapılan ü aşkın araştırmanın istatistiksel sonuçlarında göre Nature dergisinde yayımlanan makalesinde Bernard Devlin, genlerin IQ üzerindeki etkisinin %48 olduğunu, %52 sinin ise anne karnındaki bakım, çevre ve eğitim tarafından belirlendiğini söylüyor. IQ nuzun, uygun bir eğitim sonrasında ciddi oranda yükselebileceğini bilin. Genleriniz, yani doğuştan gelen yetenekleriniz size birçok alanda avantaj sağlasa da Buzan, Machado, Wenger gibi araştırmacılar, IQ sonuçlarının yeterli, uygun ve bilinçli eğitim sonrasında yükseldiğini söylüyorlar. Eğer onu iyi ve etkin şekilde kullanırsanız beyninizin zamanla daha fazla gelişeceğini bilin. Bu şaşırtıcı gerçekleri öğrendikten sonra, kendi beyninizin ve çocuklarınızın beyninin sonsuz potansiyelini sınırlandırmanızın kendinize ve onlara yapacağınız en büyük haksızlık olduğunu bilin. 8

8 İNSANI Formatlamak İnsan, doğduğunda formatlanmamış bir bilgisayar gibidir. Doğumla birlikte getirdiği ana programları; ihtiyacını karşılama güdüsü ve zihnini dolduracak eylemler yapma güdüsüdür. Gerisi dünyaya geldikten sonra programlanacak muhteşem bir makine Kadir AKEL İnsana yapılan ilk format, bebeklik döneminde olur. Çoğu zaman anne ve baba, bebeğin yaptığı hareketleri istemsiz ve rastgele davranışlar olarak kabul eder. Oysa insanoğlu yaşamı boyunca göreceği en etkili öğrenmeyi bebeklik döneminde gerçekleştirmektedir. Mizaç denilen, simaya yansıyan ifade tarzının şekillendiği dönem işte bu dönemdir. Birçok otoritenin dediği gibi mizaç doğuştan gelir söylemi, ispatlanmamış bir bilgidir. Asık suratlı, saldırgan mizaçlı, güler yüzlü, sempatik olması, işte bu dönemde gerçekleşen bir özelliktir. İnsanı formata devam İlk çocukluk yılları, temel alışkanlıkların (değiştirilmesi neredeyse imkânsız olan alışkanlıkların) oluştuğu ve pekiştiği bir dönemdir. Disiplinli ya da dağınık olmak, çabuk usanmak ya da azimle direnmek, işte bu dönem öğrenmelerinin eseridir. İşte bu kritik dönem gerektiği gibi değerlendirilemediği takdirde insanlar çok geç kalmış olurlar. Bu gecikmenin bir sonucu olarak, yetişkinlikte tembellik gibi olumsuz alışkanlıklar karaktere işlendiği için, değiştirilmesi oldukça zor olmaktadır. Hayatı öğrenmenin en önemli dönemi, ilk çocukluk dönemleri Gençlik yıllarında karşılaşılan sorunların büyük bir kısmı, bu dönemde yapılan yanlış formatlamanın bir sonucudur. Gençlik yıllarında formatlanacak çok şey kalmıyor Gençlik döneminde, bebeklik ve çocukluk dönemi alışkanlıklarına sadece yöntemler ekleniyor. Gençlik döneminde yapılan eğitim, çoğu zaman boşa kalan bir çaba olabiliyor. Bu eğitim sürecinde gencin alışkanlıkları değiştirilmeye çalışılıyor; bastırma mekanizması ile olumsuz davranışın ortaya çıkması engelleniyor. Ama o olumsuz dürtü bedene yerleştiği zaman fırsat bulduğu ilk yerde davranışa dönüşüyor. Sadece libido denilen enerjinin bedende hissedilmesiyle yeni bir süreç başlıyor. Ahlâki değerlerin, dürtülerle mücadelesi bu dönemde başlıyor. Cinsel yönelimler, alışkanlıklar, bu dönemde pekişmeye başlıyor. Sapkın davranışlar, bu dönemde bedene yerleşmeye başlıyor. Libido (cinsel enerji) konusu çocukluk yıllarında ( yaş dönemi ) çocuğa işlenemez mi? Bu neredeyse mümkün değil. Kişiye hissetmediği bir şeyi nasıl sorabilirsiniz ki? Ya da hissetmediği bir şey hakkında nasıl yönlendirme yapabilirsiniz ki? Yani? Çok zor. Bir eğitimci olarak gördüğüm şey; davranış oluşturma, pekiştirme sürecinde çok geç kalındığıdır. Sonrasında yapılan müdahaleler etkili olmuyor. Birçok eğitimcinin gençleri eğitme çabasını boşa harcanan zaman olarak değerlendiriyorum. Maalesef Ama siz önce kendinize ve sonra çevrenizdeki diğer insanlara bakın. Benim bu söylediklerimi çok rahatlıkla göreceksiniz. 9

9 OĞUZ SAYGIN İLE SÖYLEŞİ NLP, Başlı Başına Pozitif Bir Düşünce Sistemidir O, kişisel gelişim denince akla gelen ilk isimlerden. Yurt içinde olduğu kadar, yurt dışında da insanlara pozitif yaklaşım temeline dayanan NLP sistemini anlatan Oğuz Saygın ile hayata, kendisine ve çalışmalarına dair güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Oğuz Saygın bize çok güzel mesajlar verdi. Buyurun hep birlikte okuyalım Selçuk ALKAN Öncelikle hoşgeldiniz hocam. İlk sorumuzu şöyle soralım: Nasıl gidiyor hayat? Hayat yoğun gidiyor. Neredeyse her gün Türkiye nin başka bir ilinde seminerlerimiz oluyor. Ofis programlarımız da büyük ilgi görüyor. Allah tan evim ofisimizin hemen karşısında :) Kişisel gelişimin bir duayeni oldunuz yurt içinde ve yurt dışında Sizi tanımayan yok gibi Tanınan ve sevilen bir insan olmak, sizin için nasıl bir duygu? İnsanların göstermiş olduğu ilgi beni çok mutlu ediyor. Minnettarlıklarını dile getirdikleri mailler yazıyorlar. Kitaplarımı imzalatmak için ofise geliyorlar. Güzel geri bildirimlerde bulunuyorlar. Onların dualarını aldığımı bilmek benim için çok önemli. Tanınıyor ve seviliyor olmak büyük bir onur. Kitaplarınız ve eğitimleriniz birçok insanı aydınlattı. Peki, sizin nasıl oldu kişisel gelişim ile tanışmanız? Kişisel gelişimle tanışmam, Hafıza Teknikleri ni öğrenmemle başladı. O zamanlar özel dersler verdiğim küçük bir dershanem vardı. Hafıza Teknikleri ve insan beyninin büyük potansiyelini öğrenmem, kişisel gelişime adım atmamı sağladı. Daha sonra NLP ile tanıştığımda bunun Hafıza Teknikleri nden çok daha etkili bir öğreti olduğunu anladım. Anthony Robbins in Sınırsız Güç isimli kitabını okuduğumda çok etkilendim. Bunun üzerine Anthony Robbins in hocası Dr. Wyatt Woodsmall dan eğitim alarak NLP Trainer unvanını aldım. O günden beri de NLP eğitimlerini veriyorum. Ayrıca Koçluk eğitiminin NLP eğitiminin yanına çok yakıştığını gördüğümde, eğitimlerime Koçluk Becerileri ni de ekledim. Çok özel yaklaşımlarla desteklediğimiz Koçluk eğitimlerimize, Türkiye nin birçok yerinden gelen kişiler katılıyor ve aldıkları eğitimleri kendi şehirlerinde uyguluyorlar. NLP denilince ilk akla gelen isimlerdensiniz. Bize kısaca özetleyebilir misiniz NLP yi; nedir, ne işe yarar, insanlar nasıl faydalanır, hangi problemlere çözüm sunar? Neuro Linguistic Programming, bir diğer ifade ile Zihinsel ve Dilsel Programlama olarak tanımlanan NLP, hem bilinci, hem de bilinçaltını etkin bir şekilde kullanmak için zihinsel sürecin yeniden yapılandırılması tekniğidir. En genel anlamda, zihni kullanma kılavuzudur. NLP, başlı başına pozitif bir düşünce sistemidir. İnsanların bazıları, geçmişteki kötü olaylara takılarak hayatlarını sürdürürler; bazılarıysa geleceğin kaygılarıyla mutsuz bir hayat yaşar. NLP, insana geçmişten 10

10 ders alarak bugüne odaklanmayı ve geleceği planlamayı öğreten bir bilimdir. NLP nin geçmişi temizleme teknikleri ile kişiler geçmişteki kötü olayların etkisinden kurtulup, hedef belirleme teknikleriyle de bir misyon ve vizyon belirleyerek, geleceğe umutla bakarlar. Bu sayede de günlük hayatlarını daha pozitif yaşama şansına sahip olurlar. NLP duygu ve düşüncelerimizi, bizi daha iyi bir duruma getirecek şekilde kullanmanın yollarını gösterirken, iç ve dış iletişimimizin nasıl olması gerektiğini de anlatır. Son yıllarda NLP ile satış ve pazarlama alanında birçok yenilik yapılmıştır. NLP nin çok çeşitli kullanım yerleri vardır. Bunlardan bazıları eğitim, aile içi iletişimi, sağlık, iş dünyası, terapi, spor ve bireysel danışmanlıktır. Yani hayatın her alanında NLP yi kullanabiliriz. Şu meşhur sorunun cevabını bir de sizden almak isteriz: Dâhi olarak mı doğulur, yoksa sonradan dâhi olunabilir mi? Her insan, doğuştan belli seviyede dâhilik potansiyeline sahiptir. Örneğin; 2 yaşında yürümeyi ve konuşmayı öğrenen çocuk, bir dâhi adayıdır. Daha sonra aile, çevre ve öğretmenlerinden aldığı eğitimle dâhilik potansiyelini kullanır veya saydıklarımızın etkisiyle köreltir. Bu nedenle çocuklarla yapılacak eğitimler büyük önem taşır. Benzer bir soru daha: Zekâ, sadece doğumla birlikte gelen, statik bir şey midir, yoksa normal bir zekâ ile dünyaya gelen bir insan, ileride üstün zekâlı olabilir mi? Son yıllarda yapılan beyinle ilgili araştırmalar, iyi bir eğitimle zekâ seviyesinin yükselebileceğini göstermiştir. Akıl oyunları ve zekâ geliştirici metaryellerle günümüzde bu çalışmalar yapılıyor. Bizim de uyguladığımız Akıllı Çocuk Programı sonucunda, öğrencilerimizde artış gösteren zekâ potansiyelini gözlemleyebiliyoruz. Negatif Limanlardan Pozitif Sulara isimli kitabınız oldukça ilgi gördü. Bu kitabınızda ana tema olarak ne anlatmak, insanlara ne gibi mesajlar vermek istediniz? Negatif Limanlardan Pozitif Sulara adlı kitabımı 15 yıl önce yazarken, amacım kurallar anlatmak değil, kişilerin pozitif bir rota belirlemelerine yardımcı olmaktı. Bu nedenle, kitabımın adında bile pozitif bir çağrıştırıcı kullandım. Vermek istediğim asıl mesaj ise kitabın arka kapağında yazdığı gibi: Geminin rotasını kaptan belirler. Hayatımızın rotasını düşünceleriniz, düşüncelerinizin rotasını ise yalnız ve yalnızca siz Mevlânâ Işığında Düşünce Yönetimi adlı kitabınızda nelere değindiniz özellikle? Mevlânâ Işığında Düşünce Yönetimi kitabımın son baskısını, Sen Düşünceden İbaretsin ismi ile yaptık. Kitabımızda Düşünce Yönetimi nin insanlar için önemine vurgu yaptık. Kitabımızı Mevlânâ nın engin düşünceleri, etkili sözleri, insana çok şey anlatan hikâyeleri ve anlamlı şiirleri ile zenginleştirdik. Şu anda eğitim vermeye devam ediyor musunuz? Bunlar hangi eğitimler? Eğitimlere tüm hızıyla devam ediyoruz. Ofis eğitimlerimizin yanında, kamu ve özel sektör çalışanlarına yönelik eğitimlerimiz de mevcut. Ofis içinde NLP-Koçluk eğitimlerimizin yanında Eğitimci Eğitimi ve öğrencilere yönelik Mental Matematik, Hafıza Teknikleri, Hızlı Okuma, Düşünce Haritaları eğitimleri verilmekte. Ayrıca bireysel danışmanlıklara gelen danışanlarımız oluyor. Oğlum Ekrem Saygın ın Uzman Psikolog olmasından dolayı bireysel terapiler de Erenköy deki ofisimizde gerçekleşiyor. Yeni bir kitap çalışmanız var mı? En son 7 Düşünce Becerisi isimli kitabımız raflarda yerini aldı. Okuyucularımın büyük ilgi göstermesi bana mutluluk veriyor. Ayrıca tüm kitaplarımızın revizyonunu yaptık. Bugünlerde ise koçluk hikâyelerinin anlatıldığı yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum. En kısa zamanda tamamlayıp okuyucularımla buluşturmak istiyorum. Mutlu olabilmek için okurlarımıza sunacağınız pratik çözümler neler olabilir? Okuyucularımıza eğitimlerimizde de üstünde durduğumuz 4D Kuralını anlatmaya çalışayım. 4D nin açılımı: Durum, Düşünce, Duygu ve Davranıştır. Bizim müdahale edemediğimiz veya kontrolümüz dışında gelişen durumlar vardır. Karşılaştığımız bu durumlara karşı geliştirdiğimiz düşüncelerin kontrolü ise bize aittir. Düşüncelerimiz sırasıyla duygularımızı, sonrasında da davranışlarımızı harekete geçirir. Bu domino etkisini pozitif veya negatif yönde harekete geçirmek tamamen bizlerin elindedir. Size ulaşmak, eğitimleriniz hakkında bilgi almak isteyenler nerelere baksınlar? internet adresinden veya bilgi@oguzsaygin. com mail adresinden bana ulaşabilirler. İletişim ve adres bilgilerimize internet adresinden ulaşabilirler. Kıymetli vaktinizi bizlerle paylaşıp, aydınlanmamıza vesile olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Ben de vakit ayırdığınız için sizlere çok teşekkür ederim. 11

11 Notlarınızı Kâğıda mı Alırsınız, Zihninize mi? Klasik düz yazı ile not alma yerine zihin haritaları ile not alma yöntemini seçtiğinizde ilk fark ettiğiniz şey, eskisine göre çok daha aktif bir dinleme yapabildiğiniz olacaktır. Çünkü artık amacınız, söylenenleri yazabilmeyi yetiştirmek değil, anlatılanların özünü yakalayabilmektir. Gereksiz sözcük yığınlarını kaleme almak zorunda değilsiniz. Zihin haritası kullandığınızda tek bir bakışta neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu fark eder ve kavramlar arasındaki bağlantıyı açıkça görebilirsiniz. Yasemin Özkul AYDIN Günlük yaşamımızın kargaşası içinde birçok şeyi unutmamamız gerekir. Yapılacakları zamanında hatırlamaya gayret ederken, bir yandan rutin işlerimiz de devam etmektedir. İşyerinizde, günler haftalar öncesinden planlanmış çok önemli bir toplantıya katılmanız gerekebilir. Toplantı esnasında yaptığınız en önemli şey nedir? Yapılan görüşmeleri ve alınan kararları eksiksiz bir şekilde not almak. Hem toplantıda görüşülen konular üzerinde odağınızı kaybetmeden dinlemeniz, hem gerekli anlarda katılım sağlamanız, hem de önemli detayları atlamadan notlar almanız, bazen zorlayıcı olabilir. Özellikle klasik yöntemlerle, uzun uzadıya her söyleneni yazmaya çalışıyorsanız işiniz gerçekten zor. Bir düşünsenize, neler konuşulduğunu hatırlayabilmek adına anlamlı cümleler kurabilmek için bir yığın kelime yazmak zorunda kalırsınız. Üstelik hatırlamak için her defasında yazdığınız kelime yığınlarının tamamını okumak zorundasınız. Bu tarz notlar almak, hızlı yazan bir kişi için bile zorlayıcı olabildiği gibi sıkıcıdır da. Notlarınızı hem yazmak, hem de okumak için zaman kaybedersiniz. Çünkü gereksiz birçok sözcük içermektedir. Konuşmacının iyi hazırlandığı toplantılarda not almak nispeten daha kolaydır. Anlatılan konunun başı, gidişi ve sonu belirgindir. Aksi bir durumda yani konuşmacının anlatım esnasında sık sık bir konudan diğerine atlaması, not alan kişinin düşünce akışını bozar ve neyi nasıl yazacağını şaşırabilir. Toplantı bitiminde elinizde sayfalarca anlamsız notlarla ya da karmaşık yazılarla salondan ayrılırsınız. Toplantı sonrasındaki süreç de ayrı bir sıkıntıdır. Eğer bir yöneticiyseniz, alınan kararlara ve notlara dayanarak ekip içinde sorumluluk paylaştırmak ve yapılan işlerin takibini tam zamanında yapmak, işlerin yolunda gitmesi için gerekliliktir. Klasik düz yazı ile not alma yerine zihin haritaları ile not alma yöntemini seçtiğinizde ise ilk fark ettiğiniz şey, eskisine göre çok daha aktif bir dinleme yapabildiğiniz olacaktır. Çünkü artık amacınız, söylenenleri yazabilmeyi yetiştirmek değil, anlatılanların özünü yakalayabilmektir. Gereksiz sözcük yığınlarını kaleme almak zorunda değilsiniz. Zihin haritası kullandığınızda tek bir bakışta neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu fark eder ve kavramlar arasındaki bağlantıyı açıkça görebilirsiniz. Üstelik zihin haritanız tek bir sayfada olduğu için, bilgileri çok daha kolay ve çok daha kısa sürede gözden geçirir, hatırlarsınız. Çünkü zihin haritalarının her biri kendine özgüdür 12

12 ve yapısı gereği kolayca zihninizde kalma özelliğine sahiptir. Kalıcı ve sürekli bir öğrenme sağladığından, istediğiniz zaman, istediğiniz şekilde değiştirerek geliştirebilme şansınız vardır. Bir yönetici olarak çalışanlarınızın sorumluğundaki işlere ait süreçleri ve gelişmeleri de zihin haritalarını kullanarak zahmetsizce kontrol altında tutabilirsiniz. Bu sayede hangi işlerin, hangi aşamada aksadığını tam da zamanında fark edebilir ve müdahale edebilirsiniz. Dolayısıyla büyük hataların oluşmasını önlemiş olursunuz. Eğitim Duyurusu: Mart tarihinde kimseye randevu vermeyin Kuantum-Dokunuş, ellerle uygulanan, uygulama esnasında bazı nefes tekniklerinin kullanılmasını, aynı zamanda konsantrasyon gerektiren bir şifa yöntemidir. Mucizevi etki öylesine hızlıdır ki, yalnızca küçücük bir dokunuşla bedenimizde enerji dönüşümü başlar. Sihirli dokunuşla başlayan enerji dönüşümü, bedensel ve duygusal rahatlama sağlar. Rahatlamanın yanı sıra farkında olmadan şifalanma gerçekleşir. Kuantum-Dokunuş Eğitimimiz Mart tarihinde İstanbul da katılımlarınızla gerçekleşecek. Bu Mucizevi Dokunuşu, ihtiyacı olan herkesle paylaşmak için heyecan ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Yasemin Özkul Aydın - Kuantum-Dokunuş Eğitmeni / [email protected] İsimleri Unutmamanın 6 Yolu 1. İlgili olmak: Birçoğumuz, insanların isimlerine dikkat etmez; hatta tanıştırıldığımız an bile genellikle kendimize odaklanırız. İlk adım, tanıştırıldığımız insanı dikkatle incelemek, ismini söylediğinde ona konsantre olmaktır. 2. İsimleri doğrulatmak: Bir insanın birden fazla ismi olabilir. Kendisine hangi ismi kullandığını sorun. Böylelikle ismi birkaç kez tekrar etme şansınız olur. 3. İsimlerinin alınlarında yazılı olduğunu hayal etmek: Amerika nın eski başkanlarından Franklin Roosevelt, Beyaz Saray da çalışan herkesin ismini bilmesiyle etrafında hayranlık uyandırıyordu. Peki, ama nasıl? Otobiyografi yazarlarına göre Roosevelt, tanıştığı her insanın isminin alnında yazılı olduğunu hayal edermiş. Uzmanlar bu tekniğin işe yaradığını söylüyor; ancak ismin sevdiğiniz renkte yazılmış olması gerektiğine dikkat çekiyorlar. 4. İsmi yazdığınızı hayal etmek: NLP uzmanları, bir insanla tanıştığınız zaman o insanın yüzüne bakmanın ve ismini tekrar ederken küçük parmak hareketleriyle ismini hayali olarak yazdığınızı hissetmenin işe yarayacağını söylüyorlar. 5. İsmi tanıdığınız bir şeyle bağdaştırmak: Karşınızdakinin ismini tanıdığınız veya ünlü birisiyle benzeştirmeye çalışın. Aynı isme sahip kişilerle ortak yanlarını bulun, isminin anlamını düşünerek çevrenizdeki nesnelerle, çiçek, renk veya eşya isimleriyle ilişkilendirin. Diyelim ki Sema ismini aklınızda tutmak istiyorsunuz. Sema, gökyüzü ya da uzay anlamına geliyor. İsmin sahibinin gökyüzünü ya da uzayı anımsattığını düşünün. Bir yaz akşamında semaya baktığınızı hayal edin. Yıldızlar arasında Sema nın yüzünün size gülümsediğini görün. 6. Sık sık kullanmak: İsmi akılda tutmanın bir yolu da konuşma esnasında ismi sık sık tekrarlamak. Söz konusu kişiyle tanıştıktan sonra birkaç kez ismini kendi kendinize yinelemek ve yukarıdaki önerileri uygulamak işinizi çok kolaylaştıracak. Kaynak: seafoodplus.info 13

13 Süper Beyin Haber İnsan Beyninin Mekanizması, Bilişim Alanında Kullanılacak İnsan beyninin şifresinin çözüleceği ve geleceğin malzemesi olarak adlandırılan grafen in yeni kullanım alanlarının araştırılacağı iki proje, bilimde yeni bir çağ açacak. Avrupa ve Dünyadan birçok ülkenin yer aldığı çalışmalarda, Türkiye adına TÜBİTAK ın destekleyeceği Türk araştırmacılar da görev alacak. Avrupa Komisyonu, bilim ve insanlık tarihinde çığır açabilecek fikirlerin hayata geçirilmesi amacıyla 2 önemli projeyi destekleme kararı aldı. Bunlardan ilki insan beyninin şifrelerinin çözülerek elde edilecek bilgilerin bilişim alanında kullanılacağı İnsan Beyni Projesi, diğeri ise Nobel Fizik Ödüllü ve gelecekte birçok alanda kullanılacak olan Grafen Projesi. Avrupa Komisyonu, AB 7. Çerçeve Programı ICT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) alanı kapsamında her iki projeyi de Geleceğin Yükselen Teknolojisi (FETFlagship) projeleri olarak seçti. 10 yıl boyunca desteklenecek çalışmalara 1 er milyar Euro luk destek verilecek. Dünyanın en büyük deney ortamının oluşturulacağı projelerde 15 AB üye ülkesi ile Amerika, Kanada, Çin ve Japonya dan araştırma enstitüsü yer alıyor. Projeye Türkiye adına destek veren TÜBİTAK, Türk araştırmacıların bu iki önemli çalışmada yer almasına öncülük etti. AB Komisyonu tarafından beklenen ulusal desteği, projelerin her aşamasında sağlayan TÜBİTAK, projenin yürütülmesi aşamasında da araştırmacılara destek verecek. Türk bilim insanları, proje kapsamında Nobel ödüllü araştırmacılar ile bir arada çalışma fırsatı bulacak. Geleceğin teknolojisi olarak gösterilen İnsan Beyni Projesi nde insan beyninin bilinmeyenleri çözülecek ve elde edilen bilgiler tıp ve bilişim alanlarında kullanılacak. Dünyanın en büyük deney ortamının oluşturulacağı projenin merkezinde Bilişim ve Bilgi işleme Teknolojileri (BİT) yatıyor. Projeyle geliştirilecek nöro-bilişim, beyin simülasyonu ve süper bilgisayar uygulamaları için BİT platformları, dünyanın her yerinde üretilen nörobilim verilerinin toplanmasını, birleştirici modeller ve simülatörler üzerinde bütünleştirilmesini, biyolojiden elde edilen verilerle karşılaştırılarak kontrolünü ve bilim dünyasına açılmasını kapsıyor. Projenin Türkiye yürütücüsü Sabancı Üniversitesi olacak. Sabancı Üniversitesi nden Dr. Volkan Özgüz ve Prof. Yaşar Gürbüz önderliğindeki teknik ekip, TÜBİTAK desteği ile nöro-benzetimli bilgi işlem mimarileri, çok düşük enerjilerle çalışan yeni bilgi işlem tüm devreleri ve donanım platformları geliştirerek, araştırmacıların insan beyninin mimarisine ve devre yapısına dayalı yeni bilişim sistemleri tasarlamasına ön ayak olacak. Proje, ün son aylarında başlayacak. İnce, İletken ve Çelikten Kat Daha Güçlü Avrupa Komisyonu nun seçtiği diğer proje olan Grafen Projesi ise, yılında başlayacak. Grafen Projesi nde Türkiye den yine Sabancı Üniversitesi yer alacak. Proje yürütücülüğünü Doç. Dr. Semliye Alkan Gürsel in yaptığı ekip, TÜ- BİTAK desteği ile grafenin enerji uygulamaları, özelikle de grafenin yakıt pillerindeki kullanımları konusunda yapacağı araştırma çalışmaları ile projeye katkı sağlayacak. Prof. Andre Geim ve Prof. Kostya Novoselov a Nobel Fizik Ödülü nü kazandıran grafen, geleceğin harika malzemesi olarak gösteriliyor. Benzersiz ve üstün özelliklere sahip olan grafen, inceliği, elektriği bakırdan daha iyi iletmesi ve çelikten kat daha güçlü yapısı ile dikkat çekiyor. Elektronik kâğıt ve bükülebilir kişisel iletişim cihazları gibi hızlı, esnek ve sağlam tüketici elektroniği ürünleri ve enerji verimliliği yüksek uçaklarda kullanılabilecek. Grafenin uzun vadede yeni bilgisayar paradigmalarını ve yapay retina gibi çığır açan tıbbi uygulamaları doğurması da bekleniyor. Kaynak: Cihan Haber 14

14 AYIN KONUSU Güçlü Kadın Başarılı Kadın " Her yıl bir gün kutlanan kadınlar gününü kuru kuruya kutlamak önemli değil! Önemli olan kadınlarımıza vizyon kazandıracak çalışmalar yapmak." Dünya Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. 8 Mart tarihinde New York ta dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın, işçi can verdi Ağustos tarihinde Kopenhag daki Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı nda Alman siyasetçi Clara Zetkin, 8 Mart tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına bu tarihin anısına, Dünya Kadınlar Günü şeklinde bir öneri getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, lı yılların sonunda ABD de de kutlanmaya başladı ve güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık tarihinde 8 Mart ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti. Clara Zetkin in teklifiyle fiilen kutlanan ama kesin bir tarihi olmayan Dünya Kadınlar Günü nün de kutlama tarihi böylece kesinleşmiş oldu. Gündem ile ilgili Yazılar Türkiye de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Türkiye&#;de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekânlardan sokaklara taşındı. Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı programından Türkiye nin de etkilenmesiyle, yılında Türkiye Kadın Yılı kongresi yapıldı. 12 Eylül Askeri Darbesi nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya devam ediliyor. (wikipedia) 1- Dünyanın Başarılı İlk Kadın Hükümdarı: Tomris Kağan 2- Nene Hatun 3- Tarihi Değiştiren 10 Kadın 5- Yuvayı Dişi Kuş Yapar! 15

15 AYIN KONUSU Güçlü Kadın Başarılı Kadın Dünyanın Başarılı İlk Kadın Hükümdarı: Tomris Kağan Kemal DERİNCEK Kocası yeni ölen Tomris Kağan a, o dönemin en büyük imparatorlarından Pers Kralı Kiros, elçiler göndererek evlenme teklif etti. Aslında bu evlenme teklifi, bir nevi tehditti. Hindistan dan, Balkanlara her yeri yakıp yıkan Kiros, gözünü Kuzeye dikmişti. Tomris Kağan, en kanlı erkek barbarlığının hüküm sürdüğü o devirde, yetişkin bir oğlu olmasına rağmen tek başına hükümdarlığını sürdürüyordu. Önceleri bir kadın hükümdarı ciddiye bile almayan Kiros, evlenme teklifini götüren elçileri geri çevrilince deliye döndü. Bunun üzerine hemen ölümsüzler adını verdiği 10 bin kişilik özel ordusunu Aras ırmağının öte yakasına geçirdi. Bu orduda savaş için eğitilmiş yüzlerce köpek de vardı. Tomris Hatun, artık kaçmanın yarar sağlamayacağını anlayıp uygun bir alan seçip Büyük Kiros un ordusunu beklemeye başladı. M.Ö yıllarında, Karadeniz in doğusu, Kafkaslar ve Hazar Denizi arasında Türk kavmi olan İskitler (Sakalar) yaşıyordu. İskitlerde ordular kadın ve erkek savaşçılardan kuruluydu. Arkeolojik kazılarda bulunan yazılı belgelerin bir çoğunda kadın ve erkek bütün savaşçıların diye cümleler vardır. Ve bu topraklarda Tomris adında bir kadın Kağan yaşamıştır. Kadınlarını ve çocuklarını önceden arabalarla yollamış olan İskit süvarileri, iki gruba ayrılmışlardı. İran ordusu hangi gurubun peşinden giderse, onların yolları üzerindeki otları biçiyor, kuyuları ve çeşmeleri tıkıyorlardı. Hazırladıkları keşif kolları ile arada onlara ani baskınlar veriyorlardı. Pers ordusunu sürekli kuzeye ve kendileri ile anlaşmamış olan halkların yaşadığı bölgelere doğru çekiyorlardı. Niyetleri, kendileri ile işbirliğini reddetmiş bu toplulukları Pers ordusu ile karşı karşıya getirmek, savaşa mecbur etmekti. İskit savaşçılarının tek şikayetleri, Pers ordusunun kamplarında bulunan ve yük taşımak için kullanılan eşeklerin anırtıları idi. Bu soğuk coğrafyada eşek bulunmadığı için, İskit atları eşek anırtısına alışık değillerdi. Eşekler anırmaya başlayınca, kulakları dikilen İskit atları paniğe kapılıyorlar, süvarilerinin denetimi dışına çıkıyorlardı. İki ordu, aralarında birkaç kilometre kalacak bir biçimde mevzilendi. Güneş battığı için savaşa tutuşmadılar, ancak gece Büyük Kiros, bir hile düşünmüş ve iki ordunun arasında bir çadır kurdurmuştur ve içinde güzel kızlar ve yiyecekler ve şarap bulunan çadıra ansızın saldırı düzenleyen Tomris Hatun un oğlu ve beraberindeki kuvvetler, içerideki birkaç Persliyi öldürüp eğlenceye dalmışlardır. Ancak birkaç saat sonra bir baskın düzenleyen Pers kuvvetleri, çadırı basıp Tomris Hatun un oğlu da olmak üzere içerideki Sakaları öldürürler. Tomris çok sevdiği oğlunun ölümüne üzülür. Yemin ederek şöyle söyler: Kana susamış Kiros! Sen oğlumu mertlikle değil, o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama Güneş e yemin ederim ki seni kanla doyuracağım Ertesi gün yapılan savaşı Sakalar kazanır. Ok atmakta usta olan ve savaş arabalarını büyük ustalıkla kullanan Sakalar, savaş köpeklerine rağmen Persleri bozguna uğratır. Ölenler arasında Pers kralı Büyük Kiros da vardır. Tomris Hatun, sözünde durur ve Büyük Kiros un kesik başını kan dolu bir tulumun içine atar. Kiros, hayatında çok kan akıtmış bir hükümdardı. Bunun için Tomris Kaan, bu kan akıtıcı adama, dünyaya ibret teşkil edecek bir muamelede bulundu ve onun kafasını kan dolu bir fıçıya atarak: Hayatında kan içmeğe doymamıştın, şimdi doya doya iç! dedi. Bu hadise, yüz yıllarca dünya milletlerinin dillerinde söylendi durdu ve bugüne kadar ulaştı. İşte Tomris Kağan hakkında tarihin verdiği bilgiler bundan ibarettir. Geri kalan birçok hususlar efsanelerle karışmaktadır. Bu zaferin kazanılması büyük bir hadisedir. Çünkü Tomris, o sırada sadece Türklerin bir kısmının, yani yalnız Peçeneklerin hükümdarı bulunuyordu ve kumanda ettiği kuvvetler, bu bakımdan sınırlıydı. Diğer taraftan Kiros, İran ın hükümdarı idi ve ordusu nispet kabul etmeyecek kadar büyüktü. Üstelik bu hükümdar, bir erkek ve karşısındaki ise bir kadındı. Fakat bu kadın, sadece bir kadın değil, başarılı bir savaşçıydı. Bu şanlı kadın, bütün Türk kadınlarına örnektir 16

16 Geçmişinizdeki değerleri tanımak ve sahip çıkmak, geleceğinize yapılabilecek en büyük yatırımdır. Hepimiz olmasa bile eminim ki çoğumuz, popüler pop sanatçılarının birçoğunun adını ve hikâyesini ezbere biliriz; hangi tarihte hangi albümü çıkarmış, şevkle takip ederiz. Neyi sevdiklerini ya da nelerden hoşlandıklarını iyi bilir ve neşeyle paylaşırız. Doğaldır da Peki, ama bizi bu günlere getiren kahramanları biraz da araştırmak ve onlar hakkında bilgi sahibi olmak gerekmezmi? Bizim bugün kolaylıkla sahip olduğumuz değerlerin kazanılmasında canını ve sevdiklerini seve seve feda eden tarihimizdeki benzersiz kahramanları tanımak ve onları bizden sonra gelecek kuşaklara tanıtmak bizim boynumuzun borcu değil midir? Ben evet diyerek, bu görevim gereği size böyle bir kadın kahraman olan Nene Hatun u anlatacağım. Nene Hatun u Kaç Kişi Bilir? Birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan bu zamanda, bize ne kadar manidar bir örnektir Nene Hatun Sizler gibi ben de onun o mübarek ellerini hürmetle öpüyor ve onun önünde saygıyla eğiliyorum. Nene Hatun, Erzurum da doğan ve hayatının 98 yılını orada yaşayan bir Kurtuluş Savaşı kahramanıdır. Ölümünden üç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafindan Anneler Annesi seçilmiş, bunu da vatanı uğruna feda ettiği yavruları yerine, vatanına annelik yaptığı için haketmiştir. Öyle çakma bir unvan sanmayın sakın. 93 Harbi olarak bildiğiniz Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum daki Aziziye Tabyası nın savunulmasında kahramanca çarpışan bu kadın, küçük yaştaki oğlunu ve kızını önce vatan diyerek Allah a emanet eden destansı bir Anadolu kadınıdır. Sadece 20 yaşında körpe bir genç kadın Eline silah alıp cephede savaşan, cephâne taşıyan, yaralılara hemşirelik yapan, yemek pişiren ve nerede bir ihtiyaç varsa ona koşan vatanperver bir Türk Kadını Bir erkeğin bile sırtına alamayacağı bu yükü, evinde beklemek yerine fedakârca sırtlayan bu kadın, abisini kollarında şehit vermesine rağmen vatanına hizmette sınır tanımayan bir kahramandır. Serkan ERTEM Vatan hizmetine başlangıcını kendisi şöyle anlatır: Ağabeyim Hasan, cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden Moskof Aziziye ye girdi diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, Seni öldüreni öldüreceğim diye and içtim. Yavrumu Allah a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfengini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu. Düşünebiliyor musunuz? Çoğumuzun can derdine düşeceği bir ortamda, bırakın kendi canını, 3 aylık çocuğunu bile vatana feda edebilecek bir kadın Bir anne Bir kahraman Ayrıca o gün evde bıraktığı evlatlarından 2 tanesini de Birinci Cihan Harbi nde vatana şehit veren bir şehit anası Birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan bu zamanda bize ne kadar manidar bir örnek. Sizler gibi ben de onun o mübarek ellerini hürmetle öpüyor ve onun önünde saygıyla eğiliyorum. AYIN KONUSU Güçlü Kadın Başarılı Kadın 17

17 AYIN KONUSU Güçlü Kadın Başarılı Kadın Mehmet KOCAOĞLAN 1. Sappho (M.Ö ) Tarihin ilk kadın edebiyatçısı, Afrodit in rahibelerinden biriydi. Yazdığı coşkulu ve cesur lirik şiirler nesiller boyunca yaşadı ve günümüze kadar geldi. 2. Cleopatra (M.Ö ) Mısır ın son hükümdarı Dönemin en güçlü iki ismi Sezar ve Marc Antony ile olan beraberliği sayesinde ülkesinin varlığını korumasını sağladı güzelliği bugün bile dillerden düşmüyor. 3. Mecdelli Meryem (M.Ö 4-M.S 40) Hıristiyanlığı getiren peygamber Hz. İsa ondan yoldaş ım diye bahsetti ve Hıristiyanlığın yayılmasında çok önemli rol aldı. 4. Boudicca (M.S 1. y.y.) Kocası, Britanya Adası nın en önemli klanlarının birinin başındaydı. Kocasının ölmesi üzerine Romalılar ülkesini yıkıma doğru sürükledi. Bu yıkıma karşı duran ve tüm klanları birleştiren Boudica, direnişin sembolü oldu. Tarihi Değiştiren 10 Kadın 5. Hildegard von Bingen ( ) Hayatını bir manastırda inzivada geçiren rahibe, şiddetli migren ağrıları yüzünden gördüğü sanrıları kağıda dökmeye başladı. Daha sonra kendini şiire verdi ve kadınlık hislerini yazıya döken ilk kişi oldu. 6. Marie Curie ( ) Radyasyon üstünde yaptığı çalışmalarla Nobel Ödülünü kazanan ilk kadın bilimci. 7. Zübeyde Hanım ( ) Mustafa Kemal gibi dünyaya nam salmış büyük bir dehâyı ve komutanı yetiştiren anne 8. Prof. Dr. Remziye Hisar ( ) Sorbonne Üniversitesi&#;nden mezun ilk Türk kadını ve Türkiye Cumhuriyeti nin ilk kadın kimyacısı. 9. Tomris Hatun (Tomris Kaan) (M.Ö. 6. y.y.) Tomris, MÖ 6.yüzyılda, Orta Asya da antik dönemin İskit-Türk halkları olan Masaget ve Sakaların Peçenek Hanıdır. Sakaların Prensesi Tomris/ Tomaris in adı da günümüze kadar kullanılagelen bir Türk dişil ismidir. Tahminlere göre Dünya nın ilk kadın hükümdarıdır. Hatice bint Hüveylid ( ) Yüce Peygamber Hz. Muhammed in ilk eşidir. Müslüman olmadan önceki adı Tâhire idi. Hatice, Hz. Muhammed ile evlendiğinde 40 yaşındaydı ve çok başarılı bir tüccardı. Şam a gönderdiği kervanların birine başkan olarak Hz. Muhammed i tayin etmiştir. Bu ticari ortaklık, zamanla aşka dönüşünce evlenmeye karar verdiler. Hz. Hatice, Hz. Muhammed e hem eş, hem iyi bir arkadaş, hem de danışman olmuştur. İlk Müslüman kadın olmuş ve eşini hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. 18

18 Toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor, diğer yarısını da erkekler Evet, sonuçta anne karnında başlayan hayatımız, toplumu yetiştirme konusuna gelince, yine kadınların varlığı ile bir anlam ve şekil kazanıyor. Sonuçta aile içinde çocukların yetişmesinde, annenin önemini ve gücünü kimse inkâr edemez. Bu nedenle, toplumun tamamını da biz kadınlar yetiştiriyoruz. Kadının, yaradılış olarak duygusal, fedakâr ve derleyici-toparlayıcı yanı nedeniyle, yuvanın oluşmasında erkekten daha büyük bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Anne karnında yaşama sürecine başlayan çocuk, otomatik olarak anne ile farklı bir duygusal bağ içine giriyor. Anne olma özelliği nedeniyle, kadının çocuk üzerindeki etkisi daha fazla oluyor. Bu yüzden kadının eğitimi büyük önem arz ediyor. Erkek ve kız çocuklarını aynı vicdan kavramı ve inançlarla yetiştirmeliyiz ki, bugün yaşadığımız, kadının ezilme-eziyet görme problemleri de ortadan kalksın. Yuvayı dişi kuş yapar ifadesi, sadece bir sözden ibaret değil. Gerçekten aile olma özelliğinin temel yapıtaşı kadınlardır. Neticede toplumu aileler oluşturuyor. Ve bu aile yapısı nasılsa, toplum da ona göre şekilleniyor. İnançlı, imanlı, vicdanlı, eğitimli ve görgülü çocuklar ve aileler olmalı ki toplumda beklediğimiz güzelleşmeler olsun. Kanun yapıcılar istedikleri cezaları uygulasınlar ama şayet bireylerin eğitimi ve vicdanı olmazsa o kanunlar hiçbir işe yaramıyor. Sonuçta bugün etrafımızda gördüğümüz, duyduğumuz yüzlerce şiddet ve kötü olay, sadece kanunlarla engellenemiyor. Aile içinde çocuğa verilen iman, vicdan kavramları ve eğitimleri, bu çirkinliklerin önüne geçilmesinde en önemli etkenlerden birisidir. Ülkemizdeki Kadınların Öğrenilmiş Çaresizlikleri Maalesef, 40 lı ve 50 li yaşlardaki kadınlarımızın birçoğunun öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz kaderlerinin varlığını inkâr edemeyiz. Kadının kabullenişleri, yine anne tarafından kız çocuklarına, aile içinde öğretiliyor ve şartlandırılmıyor mu? İşte bu yüzden, gelişen modern hayat için kız ev erkek çocuklarımızı aynı örf, adet, inanç ve değerlerle yetiştirelim, diyoruz. O zaman, negatif kabullenişler otomatik olarak ortadan kalkacaktır. Çünkü erkeğin kadın üzerindeki haksız tasarrufu da aileden görülen bir alışkanlıktır. İyi bir eğitimle bu da ortadan kalkacaktır. Sonuçta adalette eşitlik vardır. Din, kimsenin kimseyi ezmesine müsaade etmez ama insanlar toplumun koyduğu yanlış kurallarla hareket ettiği için kadınlar ezilmektedir. Kadın veya erkek, ailesi için bazı şeyleri tabi kabul edecektir; lakin adaletsizliğin ve eziyetin ortadan kalkması için yeni nesil doğru düzgün yetiştirilmelidir Türk Erkeği Nasıl Bir Eş Arıyor? Erkekleri etkilemek için türlü yollar deneriz ve hatta türlü türlü Sevda TÜRKÜSEV şekillere gireriz. Aslında erkeklerin evlenecekleri kadında aradıkları özellikler öyle ahım şahım şeyler değil Erkekler, gezmek, tozmak, eğlenmek, vakit geçirmek için süslü püslü, açık saçık, asortik, çok bilen, hatta cesur denilen tipleri seçerler. Fakat erkeklerin yüzde seksen beşi, evlenmek istediklerinde nasıl birini isterler biliyor musunuz? Erkekler, annelerine benzeyen kadınlarla evlenmeyi isterler. Fiziksel olarak annesine zıt bir görünümde olsa bile davranış ve hayat biçimi yönünden annesine benziyorsa yine evlenmek için o kadını tercih ederler. Görsellik gelip geçici bir özellik olduğu için buradaki en önemli güç, karakter gücüdür yani anne kimliğinin gücüdür. Yani görsellikte annesine benzemesini kastetmiyoruz burada. Yaşamın temel bağlayıcı özelliklerinden olan anne figürünün önemini vurguluyoruz. Öyle veya böyle hep annelerine benzeyen kadınlarla evlenmek isterler. Bunu da garipsememek lazım, çünkü neticede erkek hep hizmet alan taraf olduğu için, erkeğin de kadının da alışkanlıklarını anneler belirler. Onlar kadar olamasanız da mutlaka kayınvalidenizi biraz modellemenizi tavsiye ederim. Türk erkeği, annesine benzeyen bir kadınla evlenmeyi tercih ediyor. Yapılan tüm araştırmalarda çıkan sonuç bu. Bir erkeği etkilemek istiyorsanız, onu çözmeden önce annesini çözeceksiniz. AYIN KONUSU Güçlü Kadın Başarılı Kadın 19

19 ADEM ÖZBAY İLE SÖYLEŞİ Aşkın Şairi ve Yazarı Adem Özbay ile hoş bir hasbihâl Aşk, İnsanı Gerçek Bir İnsan Yapar Bazı insanlar vardır; sizinle aynı ortamlarda yaşarlar, yerler, içerler Kısaca sizden biridirler Bununla birlikte taşıdıkları o kocaman yüreklerinin pozitif ruh esintilerini her zaman hissetmeniz mümkündür. O sizden biri gibi görünse de, aklı ve kalbiyle çok derin boyutlarda seyahat ediyordur aslında. Yüreği dopdoludur duygularla, insan sevgisiyle Hiçbir zaman ben bilirim edasıyla dolaşmazlar ortalıkta, olgun bir başağın boynunu bükmesi misali, mütevazılığı elden bırakmazlar hiç Selçuk ALKAN [email protected] Kimden mi bahsediyoruz? Siz belki de onu aşk şairi ya da aşk yazarı diye tanısanız da gazetecilikten yöneticiliğe, yazarlıktan şairliğe, araştırmacılıktan bilgisayar teknolojilerine, reklamcılıktan patronluğa ve daha birçok sahada kendini ispatlamış bir atom karıncadan bahsediyoruz tabii Adem Özbay, Ocak ayında yayınladığı Aşk Terapi isimli yeni romanıyla gündeme oturmuş vaziyette. New York taki bu değerli dostumuzun kapısını, bir söyleşi için ısrarla çaldık. Önce pek sıcak bakmasa da, biz onun bu mütevazılığının farkındalığında olarak belki biraz fazla ısrarcı olduk. Amacımıza da ulaştık. Şimdi gelin, Adem Özbay ile aşka, hayata ve yazdığı romana dair olan hasbihâlimize eşlik etmeye başlayın. Adem Hocam, öncelikle hoş geldiniz. İlk sorumuz şöyle olsun: Hayat nasıl gidiyor? Hayat her zamanki gibi çok güzel gidiyor. Aslında hayatın gidişinin şekil değiştirdiği yok. Mesele, insanın nasıl gittiği İnsan kendisinde bir sorun olunca, hayatta da bir sorun var sanıyor. Oysa hayat bu konuda oldukça masum Bir süredir yeni deneyimler için yurtdışındayım. Yeni insanlar, yeni hayatlar, yeni vakalar öğrendim. Bu, kendi adıma çok faydalı bir süreç oldu. Hayatı sevmeyi biraz geç öğrendim ama iyi ki öğrendim diyorum. Artık hayatla didişmeyi bir kenara bıraktım. Anlayacağınız hayat ve ben kol kola yürümüş gidiyoruz. Aşka Gittim Dönmeyeceğim isimli romanınızı zevkle okuduktan sonra, yeni romanınız olan Aşk Terapi yi de heyecanla bir çırpıda okuyuverdik. Size Aşk Terapi yi yazdıran şey ne oldu? Aşk Terapi aslında benim Aşka Gittim Dönmeyeceğim romanımın devamı olan bir kitap. Okuyanlar bilir; o kitabı aşk mağduru bir erkek yazmıştı. Bunu ise o erkeğin sevdiği kadın yazıyor. Malum, konu aşk olunca konuşmak kolay ama yaşamak zor Aşkın, hele ki sonu ayrılıkla bitmiş bir aşkın, insanı hırpalayan bir tarafı var. Bu, kimi zaman intihara kadar gidebilecek bir kötü süreç haline dönüşebiliyor. Ben ise kitaplarımda acının olgunluğa dönüşen tarafıyla ilgileniyorum. Acıları yadsıyamayız. Hayatımızda varlar. Sorun, acıyla olan iletişim biçimimizde. Eğer acıyla doğru bir içselleştirme yolculuğu yaparsak, acı insanı olgunlaştırır ve bilgeliğini artırır. Yayınlanmış birçok kitabınız var, makale ve denemeleriniz var. Yazılarınızın çoğunda aşk 20

20 temasını ince ince dokuduğunuz gözden kaçmıyor. Sizce nedir bu aşk? Aşkı tanımlamanın zorluğu, herkesin aşkı algılayışının farklığında yatıyor. O yüzden aşk için herkesin tanımı ayrı. Doğrusu da bu bence Benim için aşk aynadır. Seni, başka bir surette sana gösterir. İnsan âşık olduğu insanda da kendi mükemmelliklerini görmek ister. Zaten aşkların büyük başlayıp küçük bitmesinin sorunu da bu O mükemmelliğin olmadığını görünce, kendi beklentilerimizi değil, karşıdakini suçluyoruz Aşkı abartmadan, doğal bir süreçte yaşarsak, ruhumuzu gerçekten doyurur. Aşk faydalı bir şeydir. Onu zararlı hale getiren insanın kendisidir. Kitaplarınızın birçoğunda, yazdıklarınızın içinde duygusal bir çocuğun masum yüzü aksediyor yüzümüze adeta Sizin içinizde böyle naif bir çocuk var sanki Ne söylersiniz bu hususta? Çocukluğum küçük ve güzel bir köyde, tarlalarda çalışarak, inek otlatarak, madenci babamın servisini bekleyerek geçti. Sonrasında ise kendimi metropollerde buldum. Ankara, İstanbul, Moskova, Kasablanka, Paris, New York Devasa binalar arasında, hiçbir zaman çocukluğumunki kadar sahici yaşayamadım. Çocukluk duygularımın büyüdükçe nasıl da dönüştüğünü, yalnızlaştığımı gördüm. Bilinçli bir şekilde olmasa da içimde bir yerlerde o çocuk hep yaşasın istedim galiba. Yaşıyorsa ne mutlu bana. Yazdıklarınız ve yaşantınızla kendin olmak felsefesini işliyorsunuz ince ince Sizce kendin olmak nasıl bir şeydir? Başarılı insanlar kendileri olmuşlar mıdır? Kendin olmayı çok önemsiyorum. Biz toplum olarak biraz taklitçi bir yapıya sahibiz. Sorgulamıyoruz. En değerli hazinemiz olan inançlarımızı bile dedelerimizden, din kültürü derslerinden ne gördüysek öyle kabul ediyoruz. Kendin olmak özgür olmaktır. Özgür olmayan insan yoksul insandır. Özgürlük ise insanı zengin yapar. İnsan olarak düşünmek, sorgulamak, araştırmak zorundayız. Bu aklın bizden daha büyük ağaçlara değil de bize verilmesinin bir sebebi vardır. O da kendin olmaktır. Aşk Terapi de olsun, diğer kitaplarınızda olsun, kendinizi anlattığınız oldu mu hiç? Zannımca yazar demek, kendi hikâyesini başkalarının üzerinden anlatmayı becerebilen insan demektir. Hikâye bize ait olmayabilir. Anlattığımız kişileri hiç tanımıyor da olabiliriz. Ama her kitabın ruhu, yazarın ruhundan bir parçadır. Kitaplar hem beni anlatıyor, hem beni anlatmıyor. Öyle bir şey işte Âşık bir insan nasıldır sizce? Gerçek insandır. Aşk, insanı gerçek insan yapar. Aşkın bedenimizi, ruhumuzu yakarak, içimizdeki hakiki özü bulduran bir gizemli tarafı vardır. Gerçek bilmenin, sahici yaşamanın da ilk adımıdır bence. Âşık olan, seven, hisseden insan, ancak o zaman yaşamaya başlar. Akıllı bir insan nasıldır peki? Aklını kullanmasını bilen insandır. Bu aklı, geldiği gibi sıfır kilometre mezara götürmeyen insandır. Akıl kullanıldıkça değerlenen ve anlamlanan bir lütuftur. İnsanın bütün varlık sorunlarını, inançlarını, hayatı, yaşamı sorgulayarak, aklını kullanarak çözmesi mümkündür. Aşk mı, akıl mı daha önemli? Burada popülist bir cevap verip, aşk demek isterdim. Ama aklın dümeninde olmayan bir aşk, aklın ışığında olmayan bir aşk, tek başına bir işe yaramaz. Aşkı ve aklı yan yana kullanmak en güzelidir. Aşk, beyni geliştirir mi sizce? Kesinlikle. Nasıl olur bu? Aşkın insana verdiği müthiş enerjiyi iyi kullanmakla olur. Aşk ve sevgi duyguları insanı güçlendirir. İnsanı daha uyanık ve daha bilinçli yapar. İşte böyle durumlarda aşkın pozitif gücünü kullanarak beynimizi de geliştirebiliriz. Okurlarımız size ulaşmak isterlerse, nerelere baksınlar? Bendeniz her daim blog sitemdeyim. Zamanım oldukça yazıp paylaşıyorum. Dostları her daim misafirliğe beklerim. Bu güzel söyleşi için de size çok teşekkür ederim. Sağ olun, var olun Ben de okurlarımız adına teşekkür ediyorum size. Sağolun 21

21 Telefon Görüşmelerinde Kazandıran Cümleler İki ayrı konuşma, iki ayrı pantolon ya da iki ayrı insan arasındaki farklılıklar çoğu zaman ayrıntılarda gizlidir. Telefonla konuşurken ya da bir başkası ile iletişim kurarken küçük ayrıntılardır bizi başarılı kılan. İşte telefonda konuşmanın bazen hiç fark edemediğimiz önemli ayrıntıları BUNLARI SÖYLEMEKTEN KAÇININ SiZE KAZANDIRACAK CÜMLELER -Kimin aradığını bilmek istiyor. -Defne Hanım bu öğleden sonra telefonları yanıtlamıyor. -Kendisi şu anda dışarıda. Daha sonra arayın. "Perdeleme" yaparken: Telefonu meşgulse: +"Kim arıyor", diyeyim? +Bir saniye bekler misiniz? Yerinde olup olmadığına bakayım +Kendisi şu anda masasında değil. Mesaj bırakmak ister misiniz? - Kendisi telefonla görüşüyor? Ne istemişsiniz? +Üzgünüm, kendisi diğer telefonla görüşüyor. Bitinceye kadar bekler miydiniz? Yoksa biz mi sizi arayalım? Yönetici dışarıda ise: - Defne Hanım bugün burada değil ve ne zaman döneceğini bilmiyorum. +Defne Hanım bugün ofis dışında ve yarına kadar döneceğini sanmıyorum. - Nerede olduğunu bilmiyorum. - Ne tuhaf bir isim. Heceler misiniz lütfen? İsimlerden, numaralardan v.s. emin olmak için: +Defne Hanım şu anda ofisinde değil ama kısa sürede döneceğini sanıyorum. + İsminizi doğru alabilmem için heceler misiniz lütfen? - Numaranız kendisinde var mı? + Numaranızı alabilir miyim, lütfen? - Mesajınızı masasına bırakacağım. + Mesajınızı mutlaka ileteceğim. Beklemeye alırken: - Lütfen bekleyin (deyip, bir şey söylemesine fırsat vermeden beklemeye almak). + Şu an masasında değil ama ofiste bir yerde olduğundan eminim. Sizi bir kaç dakikalığına beklemeye alabilir miyim? Kaynak: The Professional Secretary&#;s Gudebook, Cary Cohen 22

22 Zihinde Canlandırarak Hedefe Odaklanmak Zihinsel imgeleme, hayatta istediğiniz şeylere ulaşmak ve yaşantınızı olumlu yönde değiştirebilmek için zihinsel betimleme ve onaylama sanatıdır. Günümüzde artık sağlık, eğitim, iş, sanat, spor alanında ve ruhsal tekâmülde, bu teknik birçok kişi tarafından kullanılmaktadır. Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelecek bu meditasyon ile: kazandırabilirsiniz. geliştirebilirsiniz. ve iç huzura kavuşabilirsiniz. dan kurtulabilirsiniz. ulaşabilirsiniz. şabilirsiniz. Selim YOLALAN 1. Şimdi gözlerinizi kapatın Bir saniye rahatlayın Bedeninizde, yattığınız yerle temas eden bölgeleri hissedin Bunları okurken ve aklınızdan büyük ihtimalle halen bazı düşünceler geçerken Belki kendinize, bedeninizin hangi bölgesinin çoktan gevşemiş olduğunu soruyorsunuz; belli bir şekilde, farklı bir bilince ulaşırken Kalp atışlarınızı hissediyorsunuz Atışları yavaşça kendinize doğru çevirin 2. Bir yıl içerisinde gerçekleştirmeyi çok istediğiniz hedefi düşünün. 3. Hedefinizi 3 ay, 6 ay ve 1 yıl olarak üç bölüme ayırın ve her bölümü yazın. 4. Gözlerinizi kapatın Bütün gerilimden kurtulun ve ayaklarınızı, omuzlarınızı, kollarınızı, parmaklarınızı, boynunuzu ve başınızı rahatlatın. Sakin, huzurlu Nefes alış verişinizi duyun, sadece nefesinize odaklanın Ciğerlerinize girip çıkan havayı hissedin ve kendinizi rahatlatın Ayaklarınızın altında da bastığınız toprağı hissedin Kalbinizin atışını fark edin Vücudunuzun ısısını hissedin Şu an sadece bacaklarınızı, omuzlarınızı, kollarınızı, parmaklarınızı, boynunuzu, rahatlatın Bütün bedeninizin daha fazla gevşemesine izin verin Bedeniniz daha da fazla gevşeseydi, nasıl olurdu diye merak edebilirsiniz 5. Evet, bunu merak ve heyecan içinde düşünebilirsiniz Bütün dikkatinizi neler hissettiğinize yöneltin Bu şekilde daha fazla rahatladığınızı ve sakinleştiğinizi fark edebilirsiniz ve bu sakinlik içinde olmanın ne kadar farklı bir duygu olduğunu görebilirsiniz 6. Bulunduğunuz konumla hedefiniz arasındaki ilişkiyi zihninizde canlandırın. 7. Öne doğru bir adım atın ve durun. 3 ay sonra hedefinizin ne kadarını gerçekleştiğinizi düşünün ve o muhteşem manzarayı görün. 8. Bir adım daha atın ve durun. 6 ay sonra hedefinizin ne kadarını gerçekleştiğinizi düşünün ve o muhteşem manzarayı görün. 9. Bir adım daha atın ve durun. 1 yıl sonra hedefinizin ne kadarını gerçekleştiğinizi düşünün ve o muhteşem manzarayı görün. Geriye dönün ve kendi kendinize bu yapılanlara değer mi? diye sorun. Bir adım daha geriye atarak aynı şeyi 6 ay için, en sonunda da 3 ay için yapın. Eski yerinize dönün, tekrar karşıya bakın. Zihninizdeki otoyolu iyice belirginleştirin. Şimdi yavaşça kendinizi çözebilirsiniz Bu tecrübeden şimdiki zamana geri dönün. Çevrenizdeki sesleri dikkate alın. Şimdi birkaç kez derin nefes alın ve gözlerinizi açın. Bir an için tüm kaslarınızı kasabilirsiniz. Bir nesneye dokunun, etrafınıza bakın. Dinlenmiş olarak sakince uyanıp olağan düzeninize geri dönün Bunu yaparken kendinizi son derece zinde ve sağlıklı hissedeceksiniz Bütün duyularınız uyanmış bir haldesiniz; güçlü, enerjik, umutlu Coşkulu, güler yüzlü ve yaşama sevinciyle dolu olarak gününüze devam edeceksiniz 23

23 NİSAN Ayına İz Bırakan Tarihin SÜPER BEYİNLERİ Adem SUAD MUMHAMMED İKBAL Kurtuluş Savaşı nın zor dönemlerinde, Pakistan halkını örgütleyip 1,5 milyon sterlin topladıktan sonra Ankara hükümetine yollayan ünlü Pakistanlı İslam âlimi, şair, filozof ve politikacıdır. 9 Kasım de doğmuş, 21 Nisan yılında vefat etmiştir yılında Pakistan ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkut kentinde doğan Muhammed İkbal, Lahor da yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra Doğu Dilleri Fakültesi&#;ne hoca olarak tayin edildi. Bu yıllarda Muhammed İkbal&#;in şiirleri de yayınlanmaya başlandı de Cambridge Üniversitesi nin felsefe ve iktisat bölümünden mezun olduktan sonra, Londra da üç sene kadar kalan İkbal, burada Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi&#;nde hocalık yaparken, bilhassa Londra da ilgi görmesine sebep olacak çeşitli İslâmi konularda bir dizi konferans verdi. Yine Londra da kaldığı müddet içinde hukuk üzerine okuyan İkbal, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya&#;ya giderek Münih Üniversitesi&#;nde felsefe dalında doktora yaptı. &#;de Hindistan&#;a döndüğünde, yazı ve şiirlerine hayranlık duyanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Şiirlerinde Mevlânâ&#;nın etkisi büyüktür. KEMAL TAHİR Nazım Hikmet le beraber yargılandığı Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesince tutuklandı. Askeri isyana teşvik suçlamasıyla, 15 yıl hapse mahkûm edildi. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde hapis yattı ( ). Genel af yasasıyla serbest kaldı. İstanbul a döndükten sonra, bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul mümessilliğini yaptı. İktisadi konularda yazılar yazdı, çeviriler yaptı. Eylül olayları sırasında gözaltına alındı. Harbiye cezaevinde 6 ay hapis yattı. 14 ay kadar Düşün yayınevini yönetti ( ) tan sonra tümüyle edebiyata ve özellikle de romana yöneldi. 21 Nisan tarihinde İstanbul&#;da öldü. Sanat hayatına, İçtihat (), Geçit (), Varlık () dergilerindeki şiirleriyle başladı. Otobiyografik ögeler içeren ilk öyküleri, Yedigün de (), Göl İnsanları nda yer alan dört öyküsü de Cemalettin Mahir takma adıyla de Tan gazetesinde yayımlandı. Başlıca Eserleri: Sağır Dere, Esir Şehrin İnsanları, Körduman, Rahmet Yolları Kesti, Yedi Çınar Yaylası, Köyün Kamburu, Esir Şehrin Mahpusu, Kelleci Memet, Yorgun Savaşçı, Bozkırdaki Çekirdek, Devlet Ana, Kurt Kanunu, Büyük Mal, Yol Ayrımı, Namusçular, Karılar Koğuşu, Hür Şehrin İnsanları , Damağası, Bir Mülkiyet Kalesi LEONARDO DA VİNCİ 15 Nisan de dünyaya gelen Leonardo Da Vinci, yaptığı eserlerle Rönesans sanatına yön vermiş, ünü zamanı aşarak günümüze kadar ulaşmış ender sanatçılardan birisidir. İnsanlık tarihinin en iyi resimlerinden birisi kabul edilen Mona Lisa için te çalışmaya başladığı söylenir. Bu resmi tamamladıktan sonra hiç yanından ayırmamış, tüm seyahatlerinde yanında taşımıştı te babasının ölüm haberi üzerine Floransa ya döndü. Miras hakkı için kardeşleri ile mücadele etti ancak çabası sonuçsuz 24

24 kaldı. Ancak çok sevdiği amcası tüm varlığını ona bıraktı. Leonardo&#;nun bilim ve mühendislik alanındaki çalışmaları en az sanatsal olanlar kadar etkileyici ve yenilikçidir sayfadan oluşan defterlerinde yer alan notlar ve çizimler sanat ve bilimi kaynaştırmaktadır. Leonardo bu notları, Avrupa&#;da yaptığı seyahatler sırasında almıştır. Leonardo solaktı ve tüm yazılarını ancak ayna ile bakılınca okunabilecek şekilde yazardı. SABAHATTİN ALİ Sabahattin Ali, yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan ( ) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü Bir Orman Hikâyesi Resimli Ay da yayımlanmıştır (30 Eylül ). Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir. &#;de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir. Leylim Ley, Aldırma Gönül gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir. KARL BENZ Benz, yaygın olarak benzinle çalışan otomobilin mucidi olarak bilinir. Çağdaşları olan diğer Alman mucitler olan Gottlieb Daimler ve Wilhelm Maybach ile aynı anda aynı proje üzerinde çalışmışlardır, ancak Benz önce çalışmasının, ardından da içten yanmalı motorun otomobillere uygulanabilirliğini sağlayan bütün süreçlerin patentini almıştır. Karl Benz &#;de tasarladığı ilk motorunun patentini &#;da almıştır. Benz &#;te dünyanın satmak amacıyla üretilen ve benzin motoruyla çalışan ilk otomobili olan Motorwagen i üretti. Üç tekerlekli, önden döndürülen bu arabada motor arka tarafta, yolcuların tam altındaydı. Diğer icatları arasında, karbüratör, gaz/fren sistemi, bir pilden elektrostatik kıvılcımlanmayla ateşleme sistemi, buji, debriyaj, vites değiştirme sistemi ve radyatör vardır. 26 Kasım yılında Karlsruhe de doğan ünlü mühendis, 4 Nisan , Ladenburg da hayata gözlerini yummuştur. SADRİ ALIŞIK Mehmet Sadrettin Sadri Alışık, Nisan yılında İstanbul da doğmuştur. Tiyatro, sinema oyuncusu ve Türkiye&#;nin yetiştirdiği en büyük komedyenlerdendir. Oyuncu Kerem Alışık ın babasıdır. Çocukluk yıllarında tiyatroya ilgi duydu; okul piyeslerinde rol aldı. Beykoz Ortaokulu nun (bugünkü adıyla Ziya Ünsel İlköğretim Okulu) ve ardından İstanbul Erkek Lisesi nden mezun oldu. Bir süre Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü ne devam etti. Sahneye da Eminönü Halkevi nde amatör olarak çıkan Alışık, te Raşit Rıza Tiyatrosu nda profesyonel oldu. Küçük Sahne, Oda Tiyatrosu, Kent Oyuncuları, Oraloğlu, vb. topluluklarda pek çok oyunda yer aldı yılında Faruk Kenç in yönettiği Günahsızlar adlı film ile sinemaya adım attı. Sinemada, &#;deki, Nejat Saydam ın yönettiği başrollerinde Ayhan Işık ve Belgin Doruk ile birlikte yer aldığı Küçük Hanımefendi serisi, ten başlayarak canlandırdığı Turist Ömer ve Ofsayt Osman tipleriyle ile dikkat çekti ve seyircinin beğenisini topladı. Yaşamı boyunca ü aşkın filmde rol aldı. Afacan Küçük Serseri deki rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Yengeç Sepeti filmindeki rolüyle de Mehmet Aslantuğ la beraber Antalya Altın Portakal Film Festivali nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü nü kazandı. Ünlü ve emektar sanatçı, 18 Mart tarihinde İstanbul da vefat etti. ORHAN GAZİ Osmanlı İmparatorluğu&#;nun ikinci padişahı ile yılları arasında beylik yapmıştır. Babası Osman Gazi den km 2 olarak aldığı devleti, oğlu I. Murad a km 2 olarak bırakmıştır. 6 Nisan tarihinde, Orhan Bey, kuşatma altında tutulan Bursa yı Bizanslılardan aldı. Osmanlı Beyliği nin kurucusu Osman Gazi ve Malhun Hatun un oğludur. Sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü, halk tarafından çok sevilen, ulemaya saygılı, merhametli bir hükümdar olarak tanımlanır. Sık sık halkın arasına karıştığı ve dertlerini dinlediği söylenir. Babası Osman Gazi nin vefatı üzerine te Bey olmuştur. Orhan Gazi ye dinin kahramanı manasına gelen Şücaeddin lakabı verilmiştir. Ölüm tarihini , , ve gösteren kaynaklar da vardır. Muhammed İkbal Kemal Tahir Leonardo Da Vinci Sabahattin Ali Karl Benz Sadri Alışık 25 Orhan Gazi

25 Eskilerde Gizli ve Ulaşılmaz olan evrensel bilgi, günümüzde merak eden, arayan, araştıran, ilgi duyanlar için her zamankinden daha fazlar gözler önünde artık. Bunlar aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirası ve bazı temel soruların cevaplarını içeriyorlar. Kadim bilgelik sırları, ölmeden önce bilmeniz gereken sırlardır ve onları ne kadar erken öğrenirseniz o kadar engin bir hayat yaşarsınız. Böylece her yönden zenginliğe ulaşılabilir, maddi ve manevi dünya için sır kapıları önümüzde bir bir açılabilir. Bu öyküler, Saabi bilgesi Hermason ile öğrencileri ve çevresindeki insanlar arasında geçmektedir. Öğretmen ve öğrenci arasında geçen konuşmalar, bilgelik sırlarına açılan bir kapı olacaktır sizler için. Öyküler, okuyanlara ibret alacakları ve aydınlanacakları dersler vermektedir. Gregory MYSTERY [email protected] Geçmişten Günümüze Kadim Bilgelik Sırları Şefkatli Olun Güç, arzulara sahip olmamaktan gelir Hermason bir gün öğrencilerine ders verirken, kendini kontrol edemedi ve dedi ki: Bugüne kadar gerçekten güçlü bir kişiyi henüz görmedim. Genç öğrencileri, onun bu sözlerini garip buldular, çünkü onlar bazı öğrencilerin güçlü iradelerinni mevcut olduğunu düşündüler. Yanındaki kendinden yaşlı ve diğer öğrenci arkadaşları önünde bile bir öğrenci sert davranışını saklayamadı. Herkes onun önünde düşüncelerini sonuna kadar ısrar etmezdi. Bu yüzden, öğrenciler Hermason un gerçekten bir güçlü kişi görmediğini söylediğini duyunca, hepsi birden şöyle bir cevap verdi: Güç ile ilgili bahsetmek isterseniz, Pihata bunu hak etmeli. Hermason: Pihata nın bir hayli arzuları var. O nasıl güçlü olarak adlandırabilir ki? dedi. Bir öğrenci sordu: Pihata, açgözlü bir kişi değil. Siz, nasıl onun birçok arzuya sahip olduğunu söyleyebilirsiniz? Hermason: Adlandıran arzular, sadece paraya can atma anlamına gelmez. Basit bir şekilde söylersek, bencil bir düşünce ile bir kişi diğerlerinden faydalanmaya çalışırsa, bu da bir arzudur. Pihata dürüst olmasına rağmen üstünlüğü elde etmekten hoşlanır ve sıkça duygusal olur. Bu huyu bir çeşit arzudur. Onun gibi bir kişi nasıl güçlü olarak adlandırılabilir? diye cevapladı. Hermason devam etti: Adlandıran güç üstünlüğü, elde etme anlamına gelmez. Onun yerine, şefkatten dolayı bir şey yapmamayı başarırsa, o zaman bu kişi güce sahip demektir. Yalnızca kendi arzularını kontrol ederse, cennetin yollarına hiçbir zaman karşı gelmezse, 26

26 zihnin de sağlam olursa ve kolayca prensiplerini değiştirmezse, böyle bir kişi hakikaten güçlü olarak adlandırılabilir. Değişim İyidir İyiliksever bir hareketten dolayı insanların zihni değişti Hermason anlatmaktadır: İmparator yönetimindeki Hanedanlığı döneminin yılında, askeri komutan yardımcısı Uşipare vali olarak atandı. O zaman, şehirdeki insanlar hastalıklardan çok korkuyorlardı, çünkü onlara göre tüm hastalıklar bulaşıcıydı. Bu yüzden, bir kişi hasta olduğunda, ailesi onu tek başına bırakıyordu. Hiç kimse bir hastaya bakmıyordu, hastanın kendi aile üyeleri bile Böylece, birçok hasta sırf ilgisizlik yüzünden boşu boşuna ölmüştü. İnsanlar bu duruma alıştılar ve üstelik davranışlarında hem soğuk hem de tarafsız oldular. Uşipare, göreve geldikten sonra, bu kötü alışkanlığı sevgiyle değiştirmeye karar verdi. Bir yaz döneminde bir hayli insan hastalandı. Uşipare, kendi evindeki salonda hastalar için yataklar kurdu ve tüm hasta olan kişileri getirdi. Yüzlerce kişi salonu ve koridoru doldurdu. Uşipare, kendi parasıyla hem doktorları davet etti hem de ilaçları aldı. Gece-gündüz hastalara bakmaya yardım etti. Kısa zaman sonra, hastalar bir bir iyileşmeye başladı. Uşipare, hastaların aile üyelerinden gelip iyileşenleri evlerine götürmelerini emretti. Onlara: Kendiniz görebilirsiniz. Hastalıklar nasıl bulaşıcı olabilir? Ben çok iyi bir durumda değil miyim? diye sordu. Hastaların akrabaları hem duygulandılar, hem de utandılar. Herkes onun kibarlığını ve iyilikseverliğini yaydı. Ondan sonra, insanlar hasta olduğunda, tedavi olmak için Uşipare nin evine geldiler ve hastaların aile üyeleri de onlara bakmaya yardım etmek için birlikte geldiler. İnsanlar daha yardımsever ve dikkatli oldular. Bundan dolayı, eski kötü alışkanlığı da kökünden söküp attılar. Affedici Olun İyiliksever ve Cömert Bir İmparator: Hermason anlatmaktadır: Sultan, Güney ve Kuzey Hanedanlıkları Dönemi sırasında Kuzey Hanedanlığının altıncı sultanıydı. O iyiliksever, terbiyeli ve diğerlerine karşı yardımsever olma gibi olağanüstü eğilimlere sahipti. Dört yaşındayken, babası İmparator kötü bir hastalığa yakalandı. Sultan kendi ağzı ile babasının yarasından irini emdi. Sultan, Saabi öğretilerinden ve sakin yaşamaktan hoşlandı, dünyadaki işlere ve servete çok az takıntısı vardı. O inzivaya çekilmek için sıkça sarayı terk etmeyi düşündü. Bu yüzden o: Ben sürekli olarak ilk çağda üne ve servete karşı ilgisiz olarak yaşamayı istedim. Tacımı oğluma bırakarak prensi Sultan ilan ediyorum. Ben sadece rahat bir şekilde yaşamak ve kendimi geliştirmek istiyorum. gibi bir karar verdi ve tahtını beş yaşındaki oğluna verdi. Yeni Sultan üzüntüden kendini tutamadı ve ağladı. Babası ona niçin ağladığını sordu. O: Babamın tahtını aldığım için kalbim acıyor. diye cevapladı. Yeni Sultan çocukluktan beri okçulukta üstündü. Avlanma sırasında hiçbir defa hedefi vurmakta başarısız olmadı. On beş yaşındayken, bir daha canlıları öldürmek istemedi ve ondan sonra avlamayı durdurdu. Bir Sultan olmasına rağmen çok yardımseverdi. Bir defasında bir hizmetçi kazayla eline sıcak çorba döktü, başka bir defa yemeğinde böcek ve kirli bir şey buldu, fakat o sadece güldü ve şikâyet etmedi. Bir gün, bir saray hizmetçisi sultanın annesi önünde ona iftira etmişti. Sultanın annesi ona kendini ifade etme fırsatı vermeden önce o hizmetçiden kendisine birkaç düzine vurmasını emretti. O ise sessizce kaldı ve herhangi bir şikâyette bulunmadı. Annesi öldükten sonra ve Sultan olduktan sonra bile o arkasından ona iftira eden hizmetçiyi hiç cezalandırmadı. Temiz Ahlaklı Olun Kısa süren kayıp, uzun süreli kazanca yol açar Bilge Hermason, gençliğinde bir dönemde ticaret ile de uğraşmıştır. Bir defasında Batı Nehri bölgesinden bir miktar kilden yapılmış ürün satın aldı ve kuzey bölgelere götürüp satmayı planladı. Birden kuzey bölgesinde kıtlık başladığını duydu ve seyahatini iptal etmeye karar verdi. Tam o sırada bir kişi onu ziyarete geldi ve elindeki malları satın almak istedi. Satış işi bitince, Hermason o kişiye bu malları ne yapacağını sordu. O kişi de: Ben bunları kuzey bölgesine götürüp satmayı planlıyorum. diye cevap verdi. Hermason bunu duyar duymaz hemen: Ben de ilk başta aynı şeyi yapacaktım. Fakat kuzeyde kıtlık başladığını duydum. Eğer bu malları oraya götürürsem çok zor satılabilir. İşte bu yüzden seyahatimi iptal ettim. Alıcı bunu duyunca hemen bu satın almadan vazgeçmek istedi ve Hermason a ödemeyi planladığı parayı iptal etti. Elindeki bu malları satamadığı için Hermason un tüm ailesi kısa zamanda yoksul bir duruma düştü. Hermason, gerçeği anlatıp kendi ailesinin refahı pahasına diğer bir kişinin zor durumda kalmasını engelleyerek çok yüksek ahlaki standarda sahip olduğunu gösterdi. Onun bu hareketi, insanların takdirini kazandı. Daha sonra, o başarılı bir şekilde devlet sınavından geçti ve çok yüksek dereceli bir devlet memuru oldu. Bu, belki de onun iyi kalpli eylemlerinin bir ödülüdür. 27

27 Şems-i Tebrizi Penceresinden Dostluk Terapisi Dost olmak da, gerçek bir dost bulabilmek de zordur. Bunun için belki en yakın tanıdıklarınızı bile yıllar boyu çeşitli sınavlardan geçirmeniz gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Gelin ilk adımı siz atın, elinizi siz uzatın ve bakın bakalım, bu sessiz çağrınıza kimler cevap veriyor. Şems in dediği gibi, insanların kapısını değil kalbine tıklamayı deneyin. Patricia MURADİ Hayattaki en önemli kavramlardan birisidir Dostluk. Onlarla ağlar, onlarla güleriz. Sevindiğimizde etrafımızda paylaşacağımız dostlar arar, üzüldüğümüzde veya dertlendiğimizde de anlatıp içimizi rahatlatmak için yine dostlarımızı ararız. Fikir almak, zorlu bir yolda başlangıç için yol bulmak üzere de dostlarımıza danışır bize yön göstermelerini onlardan dileriz. Dost dediysem, çevremizde tesadüfen bulunan ve çeşitli sebeplerle bir araya geldiğimiz insanlar değil kastım. Sonsuz güven duyduğumuz, yıllardır yaralarına merhem, bizim yaralarımıza çare olup olamasa da paylaşmaya çalışan, yaşadıklarımıza içtenlikle üzülüp sevinebilen insanlardır dostlar. Hem ne demiş Richard Bach ünlü kitabı Martı da? Dost araya uzun zaman girip görüşemesen de her karşılaştığında bıraktığın yerden başlayabildiğin kişidir. Tarihe baktığımızda dostluk kavramına en güzel örneklerden birisi şüphesiz Mevlânâ ile Şems arasında olandır. Mevlânâ nın felsefesi malum Ne Olursan Ol, Yine de Gel diyerek tüm insanlara kucak açmış. Bu üstün kişiliğin elbette farklı özellikleri olacak ve bu durum da insanların onun etrafına pervane misali dolmasını sağlayacaktır. Peki, bu büyük üstadın dostluğunu hak eden ve onunla hem iyi, hem de kötü günlerini paylaşan Şems in de bu konuda bir payı yok mu? Sanırım bu derinliği anlayabilmek için öncelikle dostluk kurallarını bilebilmek ve irdeleyebilmek gerekir. Şimdi de gelin "Dostluk Dünya"sına bir ziyaret yaparak kuralları anlamaya ve hazmetmeye çalışalım. 1. Dost; acı şeyleri canınızı acıtmadan söyleyebilendir Savunulan en önemli kıstaslardan birisi de budur. Dost, size söylenmesi gerekeni söyler. Lakin sizi yaralamaktan kaçınıp, emek harcamayı göze alıp, doğru cümleleri bulur. Aksi halde yoldan geçen biri de size doğruları en büyük çıplaklığı ile bildirebilir Dostun farkı işte buradadır. 2. Dost; sizi derdinizle sevebilen, sizin de tüm dertlerine rağmen sevdiğinizdir Şems der ki: Gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmek önemlidir. İyi günleri kadar hayatın dertli ve kederli günleri de olabilir. Gerçek dost, insana kederi ile de katlanandır. Öte yandan dostumuz bildiğimiz insanlar, kendileri dertli de olsalar bizim sevincimize yürekten katılabilenlerdir. 3. Dostluk; zaman ve emek harcanarak elde edilen bir değerdir Dostluk zaman içinde gelişen, insanları birbirine perçinleyen bir olgudur. Beraber yaşanan hüzünler, mutluluklar karşısında alınan tavırlar kişileri birbirine bağlar ve dostluğun oluşması için sağlam bir zemin hazırlar. Şartlar kimi zaman insanları birbirinden kilometrelerce uzağa atsa da dostluklarımızın kesintiye uğramadan sürmesi için onlara zaman ayırmamız ve ihmal etmememiz gerekir. 4. Dostluk; karşınızdakine duru bir su kadar berrak olmanızı gerektirir Kendinizi anlamak ve gerçekte ne olduğunuzu bilmek için etrafınızda bunu size yansıtacak, gerektiğinde de aynanız olabilecek insanların olması gerekir. Bunu yapacak en doğru kişiler ise şüphesiz dostlarınızdır. 5. Dostluk; paylaşım gerektirir Dostluk, kimi zaman yokluk içindeyken dahi, bir dilim ekmeği, azıcık parayı paylaştığı için şikâyet etmeden bölüşebilmektir. Dostluk duyguları besleyenlerin bu durumdan şikâyetçi olmak akıllarına bile gelmez. 28

28 29

29 EBRU DEMİRCİGİL İLE SÖYLEŞİ Kariyerinizi, Kariyer Akademisi ile Planlayın Geleceğini şansa bırakmak istemeyenler için, bu sayımızda köklü bir kurumun konuğu olduk. Sektörün profesyonellerinin temellerini attığı Kariyer Akademisi nin eğitmenleri de işin uzmanları. Ebru Demircigil ile yaptığımız kariyer temelli bu söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyoruz. Yeşim ADA Merhaba, bize kendinizi ve Kariyer Akademisi ni tanıtır mısınız? Merhaba, adım Ebru Demircigil Niğde doğumluyum. Uludağ Üniversitesi mezunuyum. Hem mesleki, hem de farklı alanlarda iletişim konusunda pek çok deneyimim oldu. Eğitim sektörü her zaman ilgimi çekmişti. Şu anda da hobi alanıma giren diksiyon, spikerlik-sunuculuk gibi eğitimler veren Kariyer Akademisi nde Halkla İlişkiler Müdürüyüm. Hem kendi deneyimlerimi paylaşabildiğim, hem de hobilerimi uygulayabildiğim, kaliteli ve işinde uzman insanlarla çalıştığım keyifli bir işim var. Kariyer Akademisi, yılında Milli Eğitim Bakanlığı na bağlı olarak, Dr. Adnan Odabaş tarafından Üsküdar da faaliyete geçmiş bir öğretim kuruluşudur. Kurulduğu ilk günden beri, eğitmenlerinden müfredatlarına kadar, katılımcılara en üst düzeyde verim sağlayacak şekilde kendisini geliştirmiş ve geliştirmeye devam etmektedir. Bugüne dek Kariyer Akademisi nden binlerce insan eğitim alarak, iş hayatlarında kariyer; özel yaşamlarında da büyük değişimler yaşadılar. Özellikle öğrencilerin günümüzde en büyük kaygılarından birisi, kariyerlerine doğru yönü verebilmek Kariyer seçimi için etkili iletişimin ve diksiyonun önemi nedir? Yaşadığımız her dönem ve her ortam için bu eğitimler çok önemli. Aile başta olmak üzere okul, iş yaşamı, sosyal yaşam yani özetle, bulunduğumuz her toplulukta, kişi iletişim kurma eğilimi içindedir. Eğer kendimizi doğru ifade edebilirsek, doğru iletişim kurabilir, anlaşabilir ve anlayabiliriz. Kariyer Akademisi&#;nde verilen diksiyon eğitimleri doğru, güzel ve etkili konuşmayı sağladığı gibi, beden dilini doğru şekilde kullanmayı da öğretmektedir. Bununla birlikte heyecan kontrolü, özgüven geliştirme gibi gençlerin önemli sorunlarının giderilmesine de yardımcı olmaktadır. Bu sebeple, kurumumuzun eğitimleri çok önemlidir. Eğitim kadronuz, bölümleriniz, ders başlıkları hakkında bilgi verir misiniz? Kariyer Akademisi, Diksiyon, Spikerlik-Sunuculuk, Oyunculuk ve aynı zamanda kurumsal alanda da hizmet veren bir eğitim kurumudur. Kurumsal alanda özellikle Satış-Pazarlama, önemli kurumların aldığı eğitimler arasında yer alıyor. Bu eğitimlerde etkin ses tonu, nefes, boğumlama, doğru güzel ve etkili konuşma, topluluk önünde heyecan kontrolü, özgüven geliştirme, toplumsal ve kurumsal görgü kuralları, imaj değişimi-beden dili, davranış psikolojisi gibi günlük 30

30 hayatta karşımıza her alanda çıkan dersler verilmektedir. Kariyer Akademisi nde bugüne dek 15 binden fazla kişiye eğitimler verdik. Eğitmen kadromuzda öncelikle hepsi birbirinden değerli ve konusunda uzman, Radyo ve TV dünyasından oluşan hocalarla çalışıyoruz. En önemlisi de bu kadar işlerinin piri olmalarına rağmen egolarını aşmış insanlar Murat Atıl, Defne Sarısoy, Burak Törün, Sevcan Ada, Haldun Domaç, Ataullah Arvas ve ünlü oyuncu Meral Konrat, Kariyer Akademisi eğitim kadromuzda görev alan hocalarımızdır. Kariyer Akademisi Diksiyon, Spikerlik ve Oyunculuk kurslarını diğer rakip kurslardan ayıran en önemli özellikleri nelerdir ki, öğrenciler neden daha çok sizi tercih ediyor? Etkin iletişim kuramayarak iş kayıpları yaşayanlar ve mesleki olarak spikerlik alanında çalışmak isteyenler yoğunluktadır. Tabi diğer kurslardan farklı olarak, kurucularımız sektörün içinden gelen insanlardır. Kariyer Akademisi nin gelecekteki hedeflerinde neler var? Kariyer Akademisi, yılından bu yana ilkeli, doğru ve amacına uygun hizmet veren, Milli Eğitim Bakanlığı na bağlı eğitim kurumudur. Dolayısıyla birçok kuruma da öncülük etmiştir. Kariyer Akademisi, her geçen gün daha da büyümeyi, hizmet kalitesinde daha da farklılıklar yaratmayı bir görev bilmiştir. Bu yolda ilerleyeceği ve ön planda olacağı aşikârdır. Kariyer Akademisi Diksiyon, Spikerlik, Sunuculuk Kursu ndan eğitim alıp mezun olan öğrencileriniz arasından bir kısmını söyleyebilir misiniz? Kariyer Akademisi öğrencilerimizden mezun olan Saadet Işıl Aksoy (Sinema Oyuncusu-Sunucu), Selin Ortaçlı (SHOW TV Sunucusu), Yeşim Kam (CNNTÜRK Spikeri), Orhan Karakurt (Başbakan Sunucusu), Sevinç Meşe (Türkiye 3. Güzeli-Sunucu), Elvan Abeylegesse (Milli Atlet), Aleyna Horosan (TGRT Haber Spikeri), Bircan Ünal (KANAL T Spikeri)gibi isimler, aklıma ilk gelenlerden Günümüzün gözde meslekleri içinde sunuculuk, spikerlik ve oyunculuk yer alıyor. Bu alanlara yönelmek isteyenlere neler önerirsiniz? Bu mesleklerin hepsi iletişime dayalı alanlar. Doğru ve istenilen yerlere gelmek, göründüğü kadar kolay değil. Çalışmadan, emek sarf etmeden iyi bir kanalda spiker olma hayali doğru değil. Mutfağında pişmek lazım bu işin Bu sebeple, bu yolda yürürken bir rehbere mutlaka ihtiyaç duyacaklardır. Dolayısıyla bu rehber onların temel eğitimleri olacak. Çünkü iletişim, her ne şekilde olursa olsun, ilişkilerimiz ve başarılarımızı doğrudan etkiler. Karşımızdaki kişi, ister personelimiz, ister patronumuz, ister müşterimiz, isterse yakın arkadaşımız olsun, güven ve olumlu etki yaratmanın yolu DOĞRU İLETİŞİM den geçer. Doğru iletişim kurmayı isteyen herkesi Kariyer Akademisi ne bekliyoruz. Güzel ve etkili konuşabilmek için gelenler arasında kimler yer alıyor? Örneğin; evlatlarıyla, eşleriyle sağlıklı iletişim kurmak isteyenler de geliyor mu? Olmaz mı? Ev hanımları, anne-oğullar, babalar kızlarıyla, sevgililer Gerçekten iş sahibi olmak isteyenlerin yanı sıra, kendi özel yaşamlarındaki iletişimi kuvvetlendirmek hedefleyen kişiler de eğitim almak istiyorlar. Kişi veya kurumlara yönelik özel eğitimleriniz var mı? Evet. Hem bireysel, hem kurumsal özel eğitimler veriyoruz. Eğitmenlerimiz gerekli eğitim planını oluşturuyorlar. Bu plan, kişinin veya kurumun talepleri, eksik yönleri, beklentileri tespit edilip gerekli düzenlemeler yapılarak oluşturuluyor. Kariyer Akademisi nin kardeş kuruluşları olan gazeteleriniz ve test yayınındaki televizyonunuz, başvuruda bulunanları ne şekilde etkiliyor? Kariyer Akademisi bünyesinde olan gazete ve televizyonlar, bizim öğrencilerimizin aldıkları eğitimleri pratiğe dönüştürmelerini sağlayan araçlar aslında. Örneğin, gazetemiz iki haftada bir çıkıyor. Gazetemizde bulunan röportajların önceliği kendi öğrencilerimize verilmektedir. Onların yaptıkları röportajları gazetelerimizde yayınlıyoruz. Bu sayede öğrenciler, gönül verdikleri işlerini deneyimlemeye başlayabiliyorlar. Ayrıca internet ortamındaki yayınımızda da spikerlik, sokak röportajları, sunuculuk gibi önemli tecrübeleri edinmelerine fırsat tanınıyor. Son olarak okurlarımız için dileklerinizi alabilir miyiz? Çağımızdaki en büyük sorun iletişim sorunu. Tüm kavga ve tartışmaların bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Bu sebeple insanların birbirlerini yanlış anlamadıkları, kavgaya sebep olmadan, savaşmadan, barış içinde huzurlu ve keyifli zaman geçirecekleri bir ömür diliyorum. Vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim ve son olarak derim ki: Gelin, kariyerinizi birlikte planlayalım 31

31 İletişe(meye)n Yöneticiler Yönetimde etkinlik yapmak ya da yönetimde davranış modellemesi oluşturmak anlayışını benimsemeye göre oluşturulan yönetim anlayışları, işletmelerin mutfak kısmında servis öncesi müşteriyi de içine alabilecek bir etkiye sahip görünüyor. Olumlu ya da olumsuz davranış seçimlerine göre işletmelerin verimli ya da verimsiz olmasını belirleyen yönetimler ve yöneticilerin durumlarını fotoğraflamak ve net bir görüntü elde etmek için minik bir beyin fırtınası yapmak faydalı olur, kanaatindeyiz. Abdüllatif ERDOĞAN Çalışanlarla Karşılaşma anında: 1. Personelle fazla samimi olmamak için göz göze gelmemeyi tercih ediyor, 2. Başınızı eğip geçiyor, 3. Size günaydın müdürüm diyen çalışanınıza seslenmeden geçip gidiyor, 4. Müdürüm! hitabını bile duymuyor, 5. İnsanların sizlerin arkasından gelmesini bekliyor, 6. Herkesin hazır kıta askeri gibi sizi gördüğünde hareketsiz kalmasını umuyor iseniz: İletişememe yolunda başarılı adımlara sahipsiniz demektir. Yok eğer, 1. Personeliniz yanınıza geliyor ve bugün ilk defa karşılaşıyorsanız ve Hoş geldiniz, bugün nasılsınız? diyor, 2. Çalışma alanında işlerinin başındaki personelinize: Kolay gelsin, arkadaşlar! şeklinde hitap ediyor, 3. Bugün sizleri çok enerjik buluyorum arkadaşlar, iyi çalışmalar! diyerek motive ediyor, 4. Personelinizin değil sesini, ufak tefek kaçamak bakışlarını görebiliyor ve selamlarına karşılık verebiliyor, 5. Sayın Bey/Hanım dedikleri anda kafanızı çevirmek yerine bütün bedeninizle o kişiye dönüyor ve onu dinlemeye hazır olduğunuzu ifade eden duruştan sonra: Size nasıl yardımcı olabilirim? sorusunu yöneltebiliyor, 6. Herkesin işleri başında iken asla işlerinden kopmamalarını, iş yapanların size göz selamı vermeleri gerektiğinin yeterliği olduğunu hissettirebiliyor iseniz durumunuz çok kötü. Çünkü siz konuşmasını ve iletişim kurmasını bilenlerden sayılıyorsunuz. Yani iletişebiliyorsunuz. Herhangi bir sorun yaşandığında: 1. Personelinizi dinlemeden suçluyor, 2. Yağıp gürlemeye başlıyor, 3. Personelinizi başkalarının yanında haşlıyor, 4. Personelinizi yaptığı hatadan dolayı adi bir insan hissiyle donatıyor, 5. Personelinize tavır takınıyor, 6. Personelinize kin güdüyor iseniz gayet iyi yoldasınız. Personelinizle iletişememeyi başarıyor ve onları verimsiz kılmakla işletmenize fevkalade işgücü kayıpları ve verimlilik düşmesi sağlıyorsunuz, demektir. Yok eğer, 1. Personelinizin ilgili sorununda ilk önce dinlemeyi tercih ediyor, 2. Yağıp gürlemiyor, personelinizi anlamaya çalışıyor, 3. Personelinizi başka kişilerin yanında eleştirmiyor, bire bir uyarılarınızı yapıyor, 4. Personelinizi dikkatli olması gerektiği yönünde uyarıyor ve fakat kişiliğini rencide edici hareketler izlenimi yerine yaptığı işten dolayı kuruma ne denli sıkıntı verildiğinin hissedilmesini sağlıyor, 5. Personelinize tavır takınmıyor, 6. Personelinize yaptığı herhangi bir yanlıştan dolayı kin gütmüyor, iseniz hiç iyi bir durumunuz yok. Çünkü siz insani ilişkilerde geliş- 32

32 Girişimci Haber mişler grubuna dâhil oluyorsunuz. Yani insanlarla anlaşabiliyorsunuz. Yöneticilik yapınızda bütün bunlara göre seçiminizi yapmadan önce, kendinizi bir kontrolden geçirin. İyi yolda olup olmadığınızı, neleri ne kadar doğru yaptığınızı ya da yanlış yaptığınızı düşünün. Ardından olması gerekenlere bir bakın. Eğer olması gerekenle gerçekte yaptığınız arasında fark görürseniz, kendinizi yenilemeniz gereken zamanı bundan daha iyi belirleyemezsiniz. Bütün bu yazılanlar bilgi kırıntıları olarak depolanmamalı ya da genel kültür olarak bilinmemeli. Bilgilenmemekten geçtik, bilgileniyoruz artık. Doğru bilgilerin doğru bir şekilde uygulanması için doğru bakış açılarına da sahipsek, içinde bulunduğumuz durum iyileştirilebilir olacaktır. Kendinize ve işletmenize zarar vermek gibi çok özel bir niyetiniz ya da çabanız yoksa, yeniden yapılanmak ve sağlıklı bir yapı oluşturabilmek, geç kalmadan yürümenin gerekliliğini söylemek ve bilmek için dahi olmaya gerek olmadığı aşikardır. Akıl yolu, yönetim görevini üzerine almış kişilere bu sorumluluğu veriyor. Eğitim Süreleri 18 Şubat 28 Şubat tarihleri arası 09 Mart 06 Nisan tarihleri arası 18 Mart 01 Nisan tarihleri arasında Eğitimler Dr. Mehmet KAH- RAMAN tarafından dernek merkezinde verilecektir. Derneğimiz, kontenjanımızın %30 unu engelli girişimcilere ayırmıştır. Eğitim Başlıkları 1. Girişimci özelliklerinin belirlenmesi (Modül 1) 2. İş fikri geliştirme ile ilgili yaratıcılık etütleri (Modül 1) 3. İş fikri geliştirme ile ilgili yaratıcılık egzersizleri (Modül 1) 4. İş Planı Kavramı ve Öğeleri Pazar Araştırması (Modül 2) Abdullah Bozgeyik KOGİDER - KOBİ Girişimci İş Dünyası Derneği ile KOSGEB arasında düzenlenen protokol ile aşağıdaki eğitimler başlamıştır. 5. İş planı Kavramı ve Öğeleri Pazarlama Planı (Modül 2) 6. İş planı Kavramı ve Öğeleri Üretim Planı (Modül 2) 7. İş Planı Kavramı ve Öğeleri Yönetim Planı (Modül 2) 8. İş Planı kavramı ve Öğeleri Finansal Plan (Modül 2) 9. Atölye çalışmaları (Pazar Araştırması) (Modül 3) Atölye çalışmaları (Pazarlama Araştırması) (Modül 3) Atölye çalışmaları (Üretim Planı) (Modül 3) Atölye çalışmaları (Yönetim Planı) (Modül 3) Atölye çalışmaları (Finansal Planı) (Modül 3) İş Planı Yazımı Ve Sunumunda Dikkat Edilecekler (Modül 4) Kaynak: seafoodplus.info 33

33 Para ve İş Dünyasının Aile Hayatına Etkileri TÜİK in verilerine göre da bin kişi evlenirken, bin kişi boşanmış. Uzmanlar, çalışan kişilerin evliliklerini sağlıklı yürütmeleri için iş-özel yaşam dengelerini doğru bir şekilde kurmaları gerektiği konusunda hemfikir. Özellikle çok küçük yaşlardan itibaren çalışan kişilerde bu dengeyi kurabilmek oldukça zorlaşıyor diyen uzmanlar, bu dengeyi kurmak için iş ajandası yerine iş-özel yaşam ajandası tutulması gerektiğini belirtiyor. Denge olmazsa kişiler çok yoğun stres yaşıyor ve tükenme noktasına gelebiliyor. Şirin Hacıömeroğlu ATÇEKEN Evliliklerin en yoğun olduğu yaz aylarında Davranış Bilimleri Enstitüsü nün gerçekleştirdiği Evlilik Araştırması önemli bir gerçeği ortaya koydu. Araştırmanın sonuçlarına göre; eğitim seviyesi yükseldikçe boşanma oranı artış gösteriyor, çalışan grup üzerinde boşanma oranı daha yüksek. Araştırmanın bir diğer çarpıcı sonucu ise aylık gelir miktarının artmasıyla boşanma eğiliminin artmasının da paralellik göstermesi. Yaşamının çoğunu büyük şehirlerde geçirmiş olanlar içinde boşanma oranı daha yüksekken, anne-babası boşanmış olan ailelerin çocuklarının da boşanma olasılığının arttığı görülüyor. Peki, eğitim arttıkça neden boşanma oranı da artıyor? Evlilik İlişki Danışmanı ve Yaşam Koçu Bülent Budak bunun sebebini şöyle açıklıyor: Eğitim, insanların özbilinçlerini, farkındalıklarını, özgüvenlerini, yaşamları üzerindeki kontrol güçlerini artırıcı bir etki yaratıyor. Bunun yanı sıra ihtiyaçlar hiyerarşisinde temel gereksinimler karşılanıp daha üst basamaklara çıkıldıkça sevgi, aşk, ilgi ve ilişkide kalite arayışları artabiliyor ve buna paralel olarak da ilişki ve mutluluk sorgulaması gündeme geliyor. Ayrıca eğitimin, sosyal ilişkilerin artması, gelişmesi ve geleneksel paradigmaların değişmesi yönünde etkileri de olabiliyor. Bu farklı paradigma oluşumu, boşanma kararının daha kolay alınmasını sağlıyor. Yani eğitimin artması hem kişinin kendisi tarafından yeni arayışlara yol açabildiği gibi, özel hayatlarının ikinci plana düşmesiyle eşleri tarafından boşanma talepleri doğurabiliyor. Bülent Budak, özellikle analitik düşünce gerektiren meslek gruplarında boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu söylüyor. İyi Maaş, Verilen Kararı Kolaylaştırıyor Günümüzde mâli durumu iyi olan kişiler, boşanma kararını daha kolay alıyor. Araştırmanın sonucu da bunu onaylar nitelikte: Kişilerin aylık gelir miktarının artmasıyla birlikte boşanma eğilimi de artıyor. Kişinin ekonomik durumunun iyileşmesiyle hayatını tek başına daha fazla idame ettirebilmesi, boşanma kararı almasında önemli bir etken. Birçok ailede özellikle kadınların, mutsuz olmasına rağmen evliliğini bitiremiyor olmasının nedeni, ekonomik olarak eşlerine bağımlı olması ve evliliğini bitirdiğinde yeniden ailesinin yanına dönmek istememesidir. Şehirde yaşayanın boşanma oranı da yüksek Araştırmaya göre yaşamının 34

34 önemli bir kısmını büyük şehirlerde geçirmiş olanların boşanma oranının daha yüksek olduğu görülüyor. Anne-babası boşanmış olan ailelerin, çocuklarının boşanma olasılığı ise diğerlerine göre daha yüksek. Çalışan Eşlerin Birbirine Destek Olması Gerekir Kadınların özel hayatlarını koruyup, iş hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için öncelikle eşleri ile uyumlarının çok iyi olması gerekiyor. Geleneksel ve masküler yapıya sahip erkekle evli kadınlar, bu dengeyi kurmakta oldukça zorlanıyor. Bunun yanı sıra kadının iş hayatına bakış açısı, kişisel özellikleri de önemli. Erkeklerin çalışan eşlerine daha anlayışlı olmaları gerekiyor. Bu konuda eşlerin birbirine destek olması, anlayış göstermesi ve esnek olabilmeleri çok önemli Mesela ev dağınıksa ve kişi yorgunsa, evin bir süre dağınık kalmasına tahammül edebilmeli; çünkü hepsi bir arada tükenme yaratabilir. Diğer destek kaynakları; eğer ekonomik durum elveriyorsa, haftanın belli günleri bir yardımcı tutmak ya da aile desteğini istemek olabilir. Günlük hayatla ilgili pratik çözümler bulmak da işe yarayacaktır; mesela alışverişe zaman yoksa internetten sipariş verebilirsiniz İş ve özel yaşam dengesi şart TÜİK in verilerine göre da bin kişi evlenirken, bin kişi boşanmış. Uzmanlar, çalışan kişilerin evliliklerini sağlıklı yürütmeleri için iş-özel yaşam dengelerini doğru bir şekilde kurmaları gerektiği konusunda hemfikir. Özellikle çok küçük yaşlardan itibaren çalışan kişilerde bu dengeyi kurabilmek oldukça zorlaşıyor diyen Budak, bu dengeyi kurmak için iş ajandası yerine iş-özel yaşam ajandası tutulması gerektiğini belirtiyor. Denge olmazsa kişiler çok yoğun stres yaşıyor ve tükenme noktasına gelebiliyor. Şarjı Biten İnsan Yapıcı Olamıyor Fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak şarjı biten kişinin yapıcı olması, eğlenmesi, karşısındakine anlayış göstermesi, huzurlu ve dingin olması mümkün değildir. İnsanlar, bazı noktalarda işle ilgili özel hayatına sızan şeylere hayır demeyi hakkı olarak görmeli. İşyerinde iyi bir performans ve iyi ilişki kurmanın en önemli yolu, kendimize zaman ayırmak ve şarj olmayı bilmektir. Dinlenmenin lüks değil, bir ihtiyaç, zorunluluk olduğunu bilmeliyiz. İşi eve taşımayın! Uzmanların birleştiği bir diğer nokta ise, çalışan kişinin işlerini evlerine taşımaması Budak, işi eve taşımama sebebini Çünkü taraflardan birisinin gündemi iş olduğunda, ikili ilişkide paylaşımı ve iletişimi geliştirmek pek mümkün olmuyor. Bu da karşı taraf için duygusal ihmal anlamına geliyor. Eğer iki taraf da iş muhabbeti yapmaktan hoşlanıyorsa ve birlikte bir şeyler yapılabiliyorsa, bence çok nadir olarak bu yol kullanılabilir. İş hayatı/özel hayat sınır ihlalleri iyi sonuçlar vermiyor. şeklinde açıklıyor. Kişinin dinlenebileceği tek yer ev ortamıdır. Bunları Yapın Evliliğinizi Koruyun 1. Eve iş taşımayın, iş konusunda konuşmayın. 2. Evde işle ilgili telefon konuşmalarını çok sık yapmayın 3. Evde iş maillerinizi çok sık kontrol etmeyin. 4. Eşinize karşı anlayışlı olun. 5. Sorumluluklarını paylaşın. 6. Mesai saatlerini artırmayın. 7. Her zaman kalan iş olacaktır gerçeğini kabullenin. 8. Ailenizle vakit geçirin. 9. Sadece kendinize haftada en az bir gün ayırın. Spor yapın ya da kendinize bir hobi edinin. Evlilik Hakkındaki Güzel Sözler Evlenmeden önce gözlerinizi açık tutunuz. Evlenince ise birini kapatınız. (H. Balzac) Evliliği sürdüren vücut değil, ruhtur. (P. Syrus) Akıllıca bir evlilik yapmak istiyorsan kendi denginle evlen. (Ovidius) Mutlaka evlenin; karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, kötü çıkarsa o zaman da filozof olursunuz. (Socrates) Evlilik, zaman geçtikçe güçlenen tek bağdır. (A. Maurois) Başarısızlığa uğrayan evlilik değil, evlenen insanlardır. (Emerson) sadecebildiğimiz işiyapıyoruz! bizhiççalışmıyoruzçünküeğleniyoruz

35 Unutulmayan Yüzler, Portreler: Cemal Süreya İddiaya girmeyi çok seven şair, arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine iddiaya girmiş, kaybederse soyadındaki y harfinden birini sildireceğini söylemiş. İddiayı kaybetmiş ve Süreyya olan soyadını Süreya olarak değiştirmiş. Adem SUAD [email protected] Cemal Süreya de Pülümür de doğdu. Çocukluğunun ilk yıllarını Erzincan şehrinde geçirdi de Dersim İsyanı sonrasında ailesi Bilecik e sürgün edildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Ve İktisat Bölümü nü bitirmiştir. Maliye Bakanlığı nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik, darphane müdürlüğü, Kültür Bakanlığı nda kültür yayınları danışma kurulu üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yapmıştır. Ağustos tan itibaren yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini Haziran Mayıs arası 47, arası iki sayı daha çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, e doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı. İkinci yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Süreya nın ilk şiiri Şarkısı Beyaz Mülkiye dergisinin 8 Ocak tarihli sayısında yayımlanmıştır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu de de Cemal Süreya arşivi yayımlandı. Cemal Süreya 38 sürgününü bir şiirinde şöyle anlatıyordu: Bizi kamyona doldurdular, Tüfekli iki erin nezaretinde, Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular, Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar, Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Süreya nın üvey kızı Gonca Uslu nun aktardığına göre, iddiaya girmeyi çok seven şair arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine iddiaya girmiş, kaybederse soyadındaki y harfinden birini sildireceğini söylemiş. İddiayı kaybetmiş ve Süreyya olan soyadını Süreya olarak değiştirmiş. Süreya soyadı ilk kez yılında yayımlanan Elma şiirinde görüldü, Bir anda ismindeki y harflerinden birini attığını ilan etmişti. Başlıca Eserleri Şiir 1. Üvercinka () 2. Göçebe () 3. Beni Öp Sonra Doğur Beni () 4. Sevda Sözleri (, Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Uçurumda Açan ile birlikte) 5. Güz Bitigi () 6. Sıcak Nal () 7. Sevda Sözleri (, , tüm şiirleri) 8. Korkarak Vinç Deneme-Eleştiri 1. Şapkam Dolu Çiçekle () 2. Günübirlik () Yüz () 36

36 4. Uzat Saçlarını Frigya () 5. Folklor Şiire Düşman () 6. Aydınlık Yazıları/ Paçal () 7. Oluşum da Cemal Süreya () 8. Papirüs ten Başyazılar () 9. Toplu Yazılar I (, Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar) Toplu Yazılar II (, Günübirlikler) Günce Gün/ Üstü Kalsın () Mektup Onüç Günün Mektupları () Çocuk Kitabı Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi () Söyleşi Güvercin Curnatası () Derleme 1. Mülkiyeli Şairler () 2. Yüz Aşk Şiiri () Şiir Çevirileri 1. Yürek ki Paramparça () 2. Öteki Çeviriler 3. Gelinlik Kız (E. Ionescu) 4. Küçük Prens (A. De Exupery- ) 5. Bir Aşk Kırgınının Şarkısı (Apollionaire) 6. Günümüz Sağcı Fikirleri (S. De Beauvoir- ) 7. Sade ı Yakmalı mı? (S. De Bauvoir) 8. İhtilalin Özü (Mao Zedung) 9. Amerika Birleşmemiş Devletleri (V. Pozner- ) Aşkın Suçları (M. De Sade- ) Palto (Gogol) Yeşil Papa (Asturias) Gök Cephesi (N. Dinh- ) Küçük Prens (A. De S. Exupery) Saat Özgürlük (G. Hernadi) Milli Kurtuluş Cephesi (D. Bravo- ) Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (Lenin- ) Dine Karşı Düşünce Tarihi (A. Bayet) Bir Aşk Kırgınının Şarkısı (Apollinaire) Büyük Ahlak Doktrinleri (F. Gregoire) Vadideki Zambak (Balzac) Nekrassov (Sartre) Gönül ki Yetişmekte (Flaubert) Goriot Baba (Balzac) Meyhane (E. Zola) Çin Uyanınca (A. Peyrefitte- ) Venezuella Makiliklerinde Douglas Bravo Konuşuyor () Mutluluk Getiren Seks () Emeğin ve Emekçinin Tarihi (P. Brizon- ) Faşizmin Analizi (Macciocchi) Kırmızı Balon (Lamorisse) Yarını Bilen Adam Nostradamus (Fontbrune- ) Bir Tanem (Marceau) Sosyoloji Tarihi (Bouthoul) 37

37 EKMEL ALİ OKUR İLE HAYAT ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ "İnsan Doğru Bilip Doğru Yaşamak Zorundadır İyiliğin zıddı, kötülüktür. Kötülük ise, doğal olanı, özgün olanı örselemektir; bozup dumura uğratmaktır. Bozulan bir şey de özelliğini ve güzelliğini yitirir. İşe yaramaz. Çevreye zarar verir. Diyelim ki bir canlı öldü, bir süre sonra bozulup kokmaya, mikrop olup hastalıklara neden olur. Öyleyse, bir tek çare vardır. O da iyi insan olmaktır. G. Hikmet UYANIK Sizin için Çukurova nın düşünen adamı diyorlar. Buna siz ne diyorsunuz? Ben ki ta çocukluğumdan bu yana hep kendimi ve hayatı ciddiye alıp iyi ve güzel bir adam olmaya çalıştım. Doğrusu, bu konuda Rabbime nice bin şükürler olsun ki, kendimle barışık ve kendimden oldukça memnun biri sayılırım. Yaşamım boyunca hep doğruyu arayıp durdum. Bulduklarımla da yetinmeyip hep kuşku duygusunu diri ve canlı tuttum. Sayısız hatalar yaptım ama hatada asla ısrar etme saçmalığını da yaşamadım. Bir başka deyişle, onun-bunun kınamalarından çekinerek, bu görklü yolculukta arayışlarıma ket vurmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. Sizin için hayatın anlamı nedir? Öncelikle şunu söyleyeyim: Hayat nedir? Türkçesi: Yaşamdır. Yani diriliktir. Ölü ve diri. Birbirlerinin zıddı. Hani denir ya: Her şey zıddıyla kaimdir. Yani zıddıyla ayakta durur. Bizler, birilerine bir kavramı tanımlayabilmek için, önce söz konusu sözcüğün zıddını bulup ona göre ölçümleyerek, yani karşılaştırarak meramımızı ifade etmeye çalışırız. Burada da hayatın zıddı, memattır. Yani ölülüktür. Ölü oluştur. Demek ki hayat; duyumsamaktır. Farkı fark etmektir. Görüleceği doğru görüp, dosdoğru ifade etmektir. Yani görüleceği, görülmesi gerektiği gibi görüp göstermektir. İnsan dünyaya neden gelir ve neden yaşar? Doğrusu, hiçbirimiz de bu dünyaya isteyerek gelmedik ve de isteyerek gitmeyeceğiz. Bizlere düşen bir tek şey vardır. O da doğru bilip, doğru yaşamaktır. Yani iyi yaşayıp güzel ölmektir. Demem o ki yaşamın gizi: Doğruluk+iyilik+ güzelliktir. Bu üç kelime, yani kavram, bütün bir hayatın açıklamasıdır. Beyinden özürlü olmayan her insan bu konuda hemfikirdir. Ne olursa olsun, Büyük yargı günü olmasa bile, akleden her insan, doğru, iyi ve güzel yaşamak zorundadır. Bu, insan olmanın zorunlu bir sonucudur. Çünkü bu kavramlar evrenseldir. Evrensel olanda, her yerde, her zaman ve her kişide değişmeyendir. İyi insan olmak ne demektir? İyiliğin zıddı, kötülüktür. Kötülük ise, doğal olanı, özgün olanı örselemektir; bozup dumura uğratmaktır. Bozulan bir şey de özelliğini ve güzelliğini yitirir. İşe yaramaz. Çevreye zarar verir. Diyelim ki bir canlı öldü, bir süre sonra bozulup kokmaya, mikrop olup hastalıklara neden olur. Öyleyse, bir tek çare vardır. O da iyi insan olmaktır. Ne olursa olsun. Yaşamın gizi: İyi insan olmaktır; iyilikler yapmaktır. Ve hayata da iyimser bakmaktır. Çünkü yine de her kötülüğün ilacı, iyiliktir. İyilik içre olanlar, gerçekten ama gerçekten zeki olanlardır. Aptalca kötülük riskine tenezzül etmeyenlerdir. Özgür ve özgün olun diyorsunuz, insanlar bunları nasıl yapabilirler? Ben hep şunu bilir, şunu derim: İnsanlar doğru bildiklerinin ve bilincinde olduklarının toplamıdır. Bu anlamda bir insan ne kadar bi- 38

38 liyorsa o kadardır. Yani biri kalkıp ben bir hiçim diyorsa, o bir hiçtir. Evet, hiç! Demek ki doğru bilgi olmadan, ne özgür olunur ne de özgün olunur. Özgür ve özgün Bunların ikisi bir şeydir. Tıpkı göz ve ışık gibi Gözün, ışık olmadan hiç bir anlamı yoktur. Işığın da göz olmadan bir anlamı olamaz İşte özgür ve özgün oluş da böyle, olmazsa olmaz bir olgudur. Öyleyse, önce özgür olacağız. Kelimenin tam anlamıyla özgür olacağız. İlle de özgür olacağız. Özetin özeti şunu diyorum: Başkalarının iradesine kendi aklını devreden biri, asla mutlu olamaz. İnançlarımız konusunda sorgulayıcı olmamız gerekir derken neyi kastediyorsunuz? Ben de aynen büyük bilge Sokrates gibi, Sorgulamayan hayat yaşanmaya değmez. diyorum. Öyleyse, önce doğru bildiklerimizi sorgulayıp düşünmeliyiz. Çünkü bilmediklerimizi nasıl olsa bilip anlamaya çalışacağız. Demek ki, önce doğru bilgi. İlle de doğru bilgi. Çünkü doğru bilgi olmadan, doğru düşünce, doğru düşünce olmadan da doğru edim olamaz. Doğru edimler olmadan da doğru bir yaşam mümkün değil Şu halde, önce doğru bildiklerimiz, yani bildiğimizi zannettiklerimizi sorgulamalıyız. Öyle uydum kalabalıklara, yani geleneklere diyerek inanç edinilemez. Kendine saygı duyan her birey, kendi inancını kendi arayıp bulacaktır. Zira kendine saygı duyan birine böyle bir kör gidiş yakışmaz. Hayatta hoş bir seda bırakmak nasıl olur sizce? Tabii ki bunun en kısa yanıtı: Hoş adam olmakla. Çünkü hoş adam olamayanlar, ancak boş adam olurlar. Boş adamlar da boş teneke gibidirler. En küçük bir etkide bile tıngırdayıp tedirgin ederler. Böylelerinden de hiç kimse hoşlanmaz. Hep bir dışlanıp yüz çevrilirler. Öldükleri zaman da, bütün bir canlılar onun tıngırtılarından kurtulup, bir süre sonra da unutulup giderler. Ama hoş, yani dolu adamlar, durdukları yerde nasıl duracaklarını bilirler. Öyle her esen sosyal rüzgarlara kapılıp gitmezler. Eğer ki bir yerden bir yere gideceklerse, kendileri de istediği için giderler. Onlar ki sadece yaşarken değil, ölüp gittikten, en çok da ölüp gittikten sonra, özgün eserleriyle anılıp adları gökkubbe altında hoş bir seda olarak yankılanıp durur. Atalar, Emek olmadan sömek olmaz demişler. Öyle büyük adam olmak da kolay bir şey değildir. Bunun için alın terinden çok, akıl teri dökmek gerek. Gün olup, aklı gere gere kopma vakitlerine gelip gitmektir. Ama sonunda da bu işin keyfini yani sefasını sürmektir. İnsan bir kez bilinecekleri bilmeye görsün, Öyle olup bitenler, olumsuzluklar alıp başlarını giderler. İkide bir dil, diz, giz sürçmeleriyle nevrleri dönmez. Yani onun bunun şamar oğlanı olmazlar. Okumak nasıl yapılmalıdır sizce? Bana göre iki türlü okuma vardır. Bir çıplak gözle, bir de metinle okumak. Okumak, bilindiği gibi, anlamak, algılamak, fark etmek, iletmek, çağrı gibi anlamlara gelmekte. Ben en çok bütün duyu organlarıyla okumaktan yanayımdır. Bu tür okumalar kolay kolay insanı yanıltmaz. Ne mi demek istiyorum? Şunu: Dağı dağ olarak, ovayı ova olarak, ağacı ağaç olarak okumalıyız. Bir ağaca çıplak gözle bakıp, onu çekirdeğinden, boy verişinden, çiçeğinden meyvesine değin okumalıyız. Bir de psikolojik, sosyolojik, ekonomik, yani her tür bilimsel disiplinlerle okumalıyız. Bir ağacı mı? Her bir şeyi Tabii ki bir de okuyanların yazdıklarını okumalıyız. Ama sorgulayarak, ama eleştirel akılla ve tartışarak Bir de her tür anlayıştan, adamları önyargısız okumaya çalışmalıyız. Ve de bilimin, bilgeliğin ve sanatın her bir rengini Kimleri okursunuz, sevdiğiniz yazarlar hangileri? Yerli, yabancı, antik, çağdaş, hemen her tür yazarı okurum. Edebiyatın bütün türlerini severek okur ve de yazarım. Sevdiğim, keyifle okudum çok yazar vardır. İlk aklıma gelenlerden ve çocukluğumdan yola çıkarsam: Dede Korkut, Nasrettin Hoca, Karacaoğlan, Yunus Emre, Şemsi Belli, Ümit Yaşar Oğuzcan, Osman Şahin, Melih Cevdet Anday, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Tolstoy, Dostoyevski, Steinbeck, Cengiz Aytmatov, Adem Özbay (son yıllarda en çok okuduğum yazar), Özdemir İnce, Yalçın Küçük, vs. Okurlarımıza hayatla ilgili önerileriniz nelerdir? Uyanık olunmalı. En büyük varlığımız olan, kendi aklımızı kendimiz kullanmalıyız. İyi bir gözlemci olmalıyız. Öfkelerimizi içlerimizde bastırarak kendi kendimizi zehirlemeye kalkmamalıyız. Yaşlanmaya dair söylenen sözlerden etkilenip oyuna gelmemeliyiz. Ebedi gençlik ve sağlık üzerinde yoğunlaşmalıyız. İyi ve güzel şeyler üzerinde düşünerek, kendimizi daha iyi hissetmeye çalışmalıyız. 39

39 ŞİFALI BİTKİLER KÖŞESİ Bir şifa hazinesi: Zencefil Bilim adamlarının kanserle ilgili araştırmaları sürerken, şimdiye kadarki çalışmaların ilgi çeken sonuçları arasında, daha önce bazı mide rahatsızlıklarında kullanılan zencefilin kanser tedavisi sürecindeki mide bulantılarına karşı yardımcı olmasının belirlenmesi de yer alıyor. Dr. İnanç YAŞAYAN Amerikan Klinik Onkoloji Derneğinin (ASCO) Başkanlığını yapan ve The University of Chicago kan kanseri uzmanlarından olan Dr. Richard Schilsky, konuya ilişkin sunumun yapıldığı ASCO toplantısındaki açıklamasında şunları dile getirdi: Binlerce yıldır mide rahatsızlıklarında kullanılmakta olan ve günümüzde kanser hastalarının acılarını azaltmak için, mümkün olduğu kadar düşük dozda kullanılan zencefilin, bu konuda çok iyi bir sonuç verdiğini tespit ettik. si nde kemoterapi uygulaması yapılan ve mide bulantısına karşı standart ilaç verilen kanser hastasından bir bölümüne plasebo (fonksiyonu olmayan madde), bir bölümüne ise çeşitli dozlarda toz zencefilin kapsül içinde verildiğini anlatan uzmanlar, toz zencefil alan hastaların tümünde mide bulantılarının azaldığının tespit edildiğini belirtti. % 80 su, % 2 protein, % 1 yağ, % 12 nişasta, kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeren zencefilin, yüzyıllardan beri, hazmı kolaylaştırıcı tesiri bilinmekte. Ayrıca yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkiye sahip olan zencefil, mide rahatsızlığına ve baş dönmesine de iyi gelir. Londra da St. Bartholomew hastanesinde yapılan bir klinik çalışmada zencefilin, hastaların anesteziden uyanınca gösterdikleri bulantı ve kusma belirtilerini antiemetik ilaçlardan daha çok önlediği ortaya çıktı. Zencefil, ince ve uzun yapraklı, sarı-kırmızı renklerde çiçekler açan bir bitkidir. Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Japonya gibi tropik ya da yarı tropik iklimlerde yetişir. Zencefilin Faydaları: 1. İştah açar. 2. Yatıştırıcı ve gaz söktürücüdür. 3. Vücudu terletir. 4. İltihap önleyici etkisi ile özellikle eklem iltihaplarına karşı oldukça faydalıdır. 5. Soğuk algınlığına iyi gelir. 6. Balgam söktürür ve iyileşmeyi hızlandırır. 7. Bulantıları gidermeye yardımcı olur ve kusmayı önler. 8. Vücut direncini, bedensel ve zihinsel gücü arttırır. 9. Mikrop öldürücüdür. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kansere karşı koruyucudur. Damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı olmasının yanı sıra kan damarlarını genişleterek romatizma ağrılarının hafiflemesine de yardımcı olur. Bağırsak bozukluklarını giderir. İshali keser. Afrodizyak etkisi vardır. Zencefil kökü genellikle kurutularak baharat olarak kullanılır. Zencefili yaş olarak da kullanabilirsiniz. Ayrıca, zencefilden elde edilen zencefil yağı, tıbbi amaçlı olarak, hazmı kolaylaştırıcı etkileri için kullanılmaktadır. Önemli: Yukarıdaki açıklamalar, genel bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir hastalığın tedavisi için mutlaka bir hekime başvurunuz. 40

40 Depresyona İyi Gelen Yiyecekler Depresyon, bir çeşit psikiyatrik hastalık olup, Türkçe karşılığı ruhsal çöküntü dür. Halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, sıkıntı, iş ve güç kaybı gibi belirtileri vardır. Böyle bir durumda ilk yapılması gereken, bir hekime (psikiyatriste) gitmektir elbet. İlaç ve terapi uygulamaları depresyona çok iyi gelmektedir. Dr. Atanur YILDIZ İlaçlara ve terapiye yardımcı bazı yiyecekler, depresyona da iyi gelir. Bunlar: 1. Zeytinyağı 2. Balık 3. Tavuk 4. Hindi 5. Dana eti 6. Süt, peynir 7. Yumurta 8. Ceviz 9. Fındık Badem Tam buğday ekmeği Taze sebze ve meyveler İnsan beyninin sesi nasıl algıladığı ile ilgili gizemi çözmeye çalışan bilim adamları, müzisyenlerin işitme yetisinin, müzikle uğraşmayanlara oranla belirlenen ses algısı limitinin 13 kat üstüne çıkabildiğini keşfetti. İnsan beyninin çevresindeki sesler kakofonisini tek tek seslere dönüştürmek için yaklaşık yıl önce geliştirilen Fourier dönüşümüne çok benzeyen bir algoritmayı kullanıldığını ileri süren bilim adamları, ses perdeleri ile sesin devam süresini belirleyen Gabor limitinin, insan beyninde nasıl işlediğini test etmek için bir çalışma yaptı. Bir ses dalgasını tek tek frekanslara ayıran matematiksel bir Avokado Lahana Kakao Vitaminler (Doktor tavsiyesine göre: B ve E vitaminleri). Yukarıdaki besinler, içerdikleri protein, vitamin, antioksidan ve mineraller nedeniyle depresyona iyi gelmektedir. Uzak Durulması Gerekenler: 1. Şekerli yiyecekler 2. Aşırı tuz 3. Alkol 4. Aşırı kafein Kaynak: seafoodplus.info Müzisyenlerin Beyni, Limiti 13 Kat Aşabiliyor! süreçten oluşan Fourier dönüşüm, analog sinyalleri sayılaştırmak için en yaygın kullanılan yöntem olarak biliniyor. New York&#;taki Rockefeller Üniversitesi nden Jacob Oppenheim ve Marcelo Magnasco, müzisyenler ve orkestra şeflerini ses perdesi ile seslerin devam süresindeki küçük değişiklikleri değerlendirecekleri bir dizi teste tabi tuttu. Gabor limitine göre insan beyni, bir sesin frekansı ile devam süresini aynı anda doğru olarak belirleyemiyor. Ancak testler, müzikle uğraşanların, uğraşmayanlara oranla Gabor limitini 13 kat aşarak sesin frekansı ile devam süresini aynı anda değerlendirebildiğini ortaya çıkardı. Kaynak: Cihan Haber 41

41

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir