kaynağı değiştir]
Tanzimat Dönemiyle beraber Türk edebiyatında Doğu etkisi azalmaya başlamış, halihazırda var olan biçim ve tekniklerin yerini Batı kökenli edebiyat unsurları almaya başlamıştı. Türk edebiyatçılar Batı; özellikle Fransız edebiyatından önemli ölçüde etkilenmişlerdi. Ancak bu dönemde Millî Edebiyat Döneminde olduğu gibi edebiyatta millîleşme ve öze dönüş söz konusu değildi. Tanzimat Döneminde toplumsal konular işleme, hece ölçüsü kullanma gibi bazı denemeler olsa da bu çabaların ciddileşmesi ve başarıya ulaşması ancak bir dizi siyasi olay sonucu Osmanlıcılık, Türkçülük, Millîyetçilik gibi ideolojilerle beraber konu seçiminde halka yöneliş ve toplum için sanat anlayışı en nihayetinde de dilde sadeleşme yani millî edebiyat akımının baş göstermesi ile olmuştur.
Türk kültür tarihinde millî edebiyat ibaresini ilk defa “Âtî-i Edebîmiz” başlığıyla Genç Kalemler dergisinde Ali Canip Yöntem kullanmıştır.[2] Dergi millî edebiyat akımının öncüsü olmuş; millî bir edebiyat oluşturulması için önce dilde sadeleşme gerektiğini savunarak Yeni Lisan Hareketini başlatmıştır. Türkçenin sadeleşmesi konusunda en kalıcı atılımı, Yeni Lisancılar başarmıştır. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi“Millî bir edebiyat millî bir dille yaratılabilir." görüşünü ortaya atıp, Türkçenin sadeleşmesi için çalışmışlardır.[3]
Dilde sadeleşmeye gidileni teknik olarak Aruz'dan vazgeçilerek hece yöntemine geçilen bu dönem, yalnızca içerik olarak değil teknik olarak da şiirde çok önemli değişikliklerin yapıldığı bir dönemdir. Bu dönem şairlerinin ve yazarlarının hepsi aslında birer fikir insanıydılar. Fikirlerini edebiyat yolu ile açıklıyor ve destekliyorlardı. Ortak küme vatanseverlik, milliyetçilik ve Türkçülüktü elbette.
Ömer Seyfettin ( – ): Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının en önemli hikayecisi olarak bilinmektedir. Kendisi, Anadolu insanının yaşam koşullarını anlattığı hikayeler yazmış, dilde, fikir ve işte milliyetçilik düşüncesini zihinlere kazımıştır.
Ömer Seyfettin, sade dil akımının öncüsü olarak kabul edilen, oldukça önemli bir aydınımızdır. Bomba, Yalnız Efe, İlk Düşen Ak, Efruz Bey, Yüksek Ökçeler, Bahar ve Kelebekler, Gizli Mabet gibi eserleri, onun en çok bilinen eserleri arasında yer almaktadır.
Reşat Nuri Güntekin ( – ): Kendisi, Aynı Ömer Seyfettin'in yaptığı gibi, Anadolu insanının sıkıntısını ve derdini kendi derdi benimsemiş, bunları eserlerinde yansıtmıştır. Bunu yaparken kullandığı dil sadedir ve yapmacıksız, yani akıcıdır.
Reşat Nuri Güntekin, müfettişlik yaptığı dönemde Anadolu'yu bol bol gezme imkanı bulmuş ve bu coğrafyayı da, bu coğrafya insanını da tanıma şansı bulmuştur. Onun en ünlü eserleri, Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü ve Kızılcık Dallarıdır.
Yahya Kemal Beyatlı ( – ): Yahya Kemal, modern edebiyatımızın en önemli ve büyük şairlerinden bir tanesidir. Kendisini tek bir çerçevede yorumlamak yanlıştır çünkü o, edebiyatın neredeyse her alanında eser vermiş biridir. Fakat asıl ününü şiirle kazanmıştır.
Parnasizm akımından etkilenen Yahya, İstanbul, Osmanlı'nın yüce zamanları, tabiat ve ölüm hakkında temalarda yazmıştır. Onun sözüyle "şiir, musikiden başka bir musiki"dir. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulayarak batılı tarza şiirimize düzen veren bu şairin en önemli eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarlarıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler, Rubailer ve Hayyam'ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş'tir.
Peyami Safa ( – ): Peyami Safa, yazarlığa geçim derdi dolayısıyla başlayan, fakat aynı zamanda edebiyat, psikoloji, tıp ve felsefe gibi alanlarda çok yeterli olan, psikolojik çözümlemeleri çok başarılı bir yazardır. Server Bedii, onun lakabıdır.
Kendisi bir ayağından sakat olduğundan dolayı bu psikoloji eserlerine de yansımıştır. En bilindik eserleri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer bir Akşamdı, Canan ve Harbiye'dir.
Refik Halit Karay ( – ): Refik Halit, halk dilini eserlerine çok başarılı bir şekilde yansıtmasıyla ünlüdür. Kuvvetli bir gözlemcidir fakat dış gözlem için geçerlidir bu durum. İyi bir iç gözlemci sayılamaz. En bilindik eserleri: Memleket Hikayeleri, İstanbul'un İçyüzü ve Yezidin Kızıdır.
Halide Edip Adıvar ( – ): O sadece bir edebiyatçı değil, aynı zamanda savaşçıdır. Cephe gerisinde mücadele veren Halide Edip, romanlarında aşkı, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını ve kadın psikolojisini incelemiştir.
Gözlem gücü yüksek bir yazardır ve edebiyatın her alanında eserler vermiştir. Onun en ünlü eserleri: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Türkün Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal ve Mor Salkımlı Ev'dir.
Mehmet Emin Yurdakul ( – ): Anadolu halkının yabancılara olan mücadelesini çok iyi yansıtmış, toplumcu sanat anlayışında olan fakat milliyetçi çizgide eserler veren ve hece ölçüsünü kullanan bir şairdir. En bilindik eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri'dir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ( – ): Fecr-i Ati'nin dağılmasından sonra edebiyatın her alanında eser veren Yakup Kadri, Atatürkçü ve Anadolucudur. Esas ününü romanlarda kazanmış olan realist bir yazardır. En ünlü eserleri: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Yaban, Sürgün, Panaroma, Milli Savaş Hikayeleri'dir.
Ziya Gökalp ( – ): Kendisi Türk milliyetçiliğini esaslara bağlayarak sistematize eden değerli bir aydınımızdır. Eserlerinde halk dilini kullanan Ziya Gökalp, Türkçülüğü de "Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir" olarak açıklamıştır. En ünlü eserleri: Kızıl Elma, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek – İslamlaşmak – Muasırlaşmak, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.
Bu dönem hikayelerinde yazarlar ülke problemlerine eğilmiş, bunların üstesinden gelip sorunları çözebilecek kahramanlar ve düşünceler üretmiş, betimleme ve çözümlemede gerçekliğe doğru keskin bir geçiş yapmışlardır. Fakat yine de her bir sanatçı kendi kişiliğini eserlerine yansıtarak kendi fikirlerini de öne sürmüşlerdir.
Bu dönemde şairler, şiir anlayışı olarak Fecr-i Ati dönemi şairlerinden pek fazla ayrılmamışlardır. Fakat yine de konu seçimi şaire bırakıldığı için yer yer problemler çıkmıştır. Biçim olarak Aruz yerine Hece Ölçüsünün kullanılması, şiir tekniğinde büyük bir yeniliktir. Eski şairlerdeki o samimi lirik ve mistik atmosferi onlar da şiirlerinde devam ettirmişlerdir.
Milli geçmişe bağlanıp edebiyatın da milli bir hale gelmesi gerektiğini savundular. Halk edebiyatının şiir biçimlerinden faydalanma yoluna giden bu kişiler, şiirde de milli kaynaklara yönelmişlerdir. Eserleri sade bir dille kaleme alarak çeşitli nazım biçimlerini şiirlerinde sergilemişlerdir.
II. Meşrutiyet ()ten sonra başlayan ulusçuluk akımı her alanda olduğu gibi edebiyatta da kendisini göstermiş ve Milli Edebiyat akımı ile millî/ulusal kaynaklara yönelme ilkesi benimsenmiştir.
de Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalpin yayımladıkları Genç Kalemler dergisiyle başlayan akım, kısa sürede değişik sanat anlayışlarını savunan sanatçılar tarafından da benimsenmiştir.
Sade ve arı bir Türkçe ile yazılan eserler yurt sorunları ve ulusal değerleri ortaya çıkarma amacını gütmüşlerdir. Özellikle öykü ve roman alanında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay bu akımın en güzel örneklerini vermişlerdir.
Bu dönemde ayrıca milli edebiyat kavramı altında toplanan fakat dünya görüşleri ve şiir anlayışları farklı olan şairler de yetişmiştir. Nitekim şiirlerini akımın temel özelliği olan hece ölçüsü yerine aruz ölçüsü ile yazan Türk İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy, gerçekçi bir tutumla toplumsal konulara yönelmiş; temelde Osmanlıcı ve gelenekçi kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeni-klasik bir şiir geliştirmiş; egemen ideolojilerin dışında kalan Ahmet Haşim ise izlenimci ve simgeci bir anlayışla Saf Şiiri savunmuştur.
Bkz. ⇒ Fikir Akımları: Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük
Milli Edebiyat Akımı Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (), tan sonra benimsenen ve II. Abdülhamid tarafından da desteklenen Osmanlıcılık ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti.
den sonra Müslüman toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek amacını güden İslamcılık ideolojisinin yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi.
Milliyetçilik hareketi, kısa bir süre sonra Türkçülük adı altında, dernek ve yayın organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk Yurdu derneği, bir yıl sonra () yerini Türk Ocağına bıraktı.
Yayımı te başlayan Halka Doğru dergisi, halkın toplumsal seviyesine inmeyi amaç edindi. İmparatorluktaki milliyetçilik hareketleri, o sırada iktidarda bulunan ittihat ve Terakki cemiyetince desteklendiği için kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. Milliyetçilik, özellikle Türkçülük hareketinin önderi durumunda olan Ziya Gökalp, yazılarıyla ve İstanbul üniversitesinde verdiği sosyoloji dersleriyle, hem milliyetçilik ilkelerinin aydınlarca benimsenmesinde, hem de milli bir edebiyatın yaratılmasında başlıca etken oldu.
Selanikte, Ömer Seyfettin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet ve Fecriaticilerden bazılarının çıkardıkları Genç Kalemler () dergisiyle, milliyetçilik akımı edebiyat alanına girdi. Genç Kalemler dergisi ilk olarak milli edebiyat deyimini ortaya attı ve böyle bir edebiyatın oluşturulması görevini de üstüne aldı. Dergi yazarları ilk olarak dilin millileştirilmesiyle ise başladılar.
Dili sadeleştirme konusunda birtakım ilkeler tespit ettikten sonra edebiyatta da taklitçilikten kaçınılmasını, sanatçıların, Türk halkının hayatına yönelerek yaratıcı nitelikler kazanmalarını ve yapıcı eserler vermelerini istediler. Hikâye, roman ve tiyatro, konularını ve kişilerini yerli hayattan almalıdır ilkesini benimsediler. Milli edebiyat temsilcilerinin edebiyat ve özellikle dil anlayışları, Servetifünuncular ve fecriaticiler büyük tepki uyandırdı.
Mehmed Rauf, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Hüseyin Cahid, Süleyman Nazif, Yakup Kadri, Köprülüzade Mehmed Fuadın itirazları şunlardı: Yeni dil ancak bilim dili olabilir, sanat eserleri milletlerarasıdır, bu bakımdan edebiyat da milli olamaz, Genç Kalemlerin milli edebiyat anlayışı ırki bir nitelik taşımaktadır v.d.. Genç Kalemler dergisinde bu itirazlara karşı devamlı yazılar çıkıyordu. Bu karşılıklı tartışmaların yapıldığı sırada fecriaticilerden Hamdullah Suphi ve Celâl Sahir, Genç Kalemlerin yeni dil konusundaki görüşünü benimsediklerini bildirdiler.
Genç Kalemler dergisi kapandıktan (Eylül ) sonra yazarlarının birçoğu İstanbula geldiler, Türk Yurdu ve öteki milliyetçi dergilerde yazmağa başladılar. Milli edebiyat akımına karşı çıkanların ve yeni yetişen gençlerin de katılmasıyla grup genişledi ve etki alanları da aynı oranda büyüdü. Türkiyede cumhuriyet ilân edilirken milli edebiyat akımı temsilcilerinin büyük çabalarıyla, bazı yazarların (Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Ali Kemal) şiddetle karşı koymalarına rağmen, konuşma dili edebiyat dili olarak yaygınlaştı.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ DİL VE ÜSLÛP
Genç Kalemler dergisi yazarları, milli bir edebiyatın, dilin millileştirilmesiyle yaratılacağına inanmışlardı.
Edebiyatı cedidecileri ve fecriaticileri, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan bir dili (Osmanlıca) kullandıkları gerekçesiyle suçladılar, Yeni lisan adını verdikleri davalarını gerçekleştirmeğe çalıştılar. Bu konudaki başlıca amaçları şunlardı:
1. Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ile bazı istisnalar dışında bu kurala göre yapılmış tamlamaların kullanılmaması;
2. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçedeki kullanılışlarına göre değerlendirilmesi, bu dillere ait kelimelerin yerine mümkün olduğu kadar Türkçelerinin kullanılmasına dikkat edilmesi;
3. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe telaffuzlarına göre yazılması;
4. Bilim dilinde kullanılan Arapça ve Farsça terimlerin kullanılmasına devam edilmesi;
5. Öteki Türk lehçelerinden kelime alınmaması;
6. Konuşmada, İstanbul şivesinin esas olarak kabul edilmesi. İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi.
MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI
ÖMER SEYFETTİN ()
ZİYA GÖKALP ()
MEHMET EMİN YURDAKUL ()
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU ()
HALİDE ADİP ADIVAR ()
REŞAT NURİ GÜNTEKİN ()
REFİK HALİT KARAY ()
YAHYA KEMAL BEYATLI ()
HECENİN BEŞ ŞAİRİ (BEŞ HECECİLER)
Beş Hececi şairler de Selanikte Genç Kalemlerle başlayan Milli Edebiyat akımının ilklerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yararlanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde önemli rol aynamışlardır. Şiirlerinde Anadolu manzaralarını ve Anadolu yaşayışını coşkulu bir dille işlemişlerdir. Hece ölçüsünün genellikle 11li ve 14lü kalıbını kullanmışlardır. Daha sonraları, yeni biçimler arayarak oldukça uzun şiirler de yazmışlardır. Eserlerindeki dil ise konuşma dilidir. Bu şarirlerimiz şunlardır:
Ayrıca bakınız ⇓
Milli Edebiyat Dönemi ()