sinekli bakkal romanı kahramanları / Sinekli Bakkal Roman Özeti | Edebiyat Öğretmeni

Sinekli Bakkal Romanı Kahramanları

sinekli bakkal romanı kahramanları

Eğitim Öğretim İle İlgili Tüm Belgeler>Kitap Özetleri >Roman Özetleri

SİNEKLİ BAKKAL (4) ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ

 

Yazarı:Halide Edip ADIVAR

 

Kitabın Konusu:

 

Halide Edip Adıvar'ın edebî anlayışı ve sanatında yeni bir dönemin başlangıcıdır. II. Abdülhamit dönemi şartlarını fakir bir mahalle çerçevesinde anlatan bir romandır.

 

Romanda dönemin her kesimden insan bir arada ve tüm özellikleriyle yer alır. Bu bakımdan, döneme her yönüyle ışık tutan çok önemli bir eserdir.

 

 

Kitabın Kahramanları, Kişileri, Şahıs Kadrosu:

 

Emine: Sinekli Bakkal Sokağı'nın imamının kızı. Kız Tevfik'in karısı, Rabia'nın annesidir. Babasının verdiği eğitim nedeniyle oldukça tutucu ve hayata maddi açılardan bakan bir kahramandır.

 

Kız Tevfik: Rabia'nın babasıdır. Karısı Emine'nin aksine, rahat, deli dolu, neşeli bir kahramandır. Tiyatro ile uğraşmaktadır.

 

Rabia: Ailesinden dini eğitim almış, sesi çok güzel olan bir genç kızdır. Musiki ile uğraşmaktadır. Dinine bağlı bir kişi olan Rabia, romanın baş kahramanıdır. Romanda Doğu medeniyetini temsil etmektedir.

 

Peregrini: İtalyan asıllı bir kişidir. Romanda musiki ile uğraşan, duygusal, hassas bir kahraman olarak işlenir. Batı medeniyetini temsil eder.

 

Vehbi Dede: Mistik bir kişiliktir. Kâmil insanı sembolize eder. Dinî ve şahsi özellikleri bir arada işlenir. Olgun, bilge, zarif bir kahramandır.

 

Diğer Kahramanlar: İmam, Zaptiye Nazırı Selim Paşa, oğlu Hilmi Bey.

 

 

Kitabın Özeti:

 

Sinekli Bakkal, Abdülhamit Devri İstanbul’unu birçok tipleri ile, adet ve görenekleri ile, her zümre katında yaşanan hayatları ile hafiyeleri, hürriyetçi gençleri, imamları dergahları, konakları ve eğlenceleri ile en başarılı anlatan bir töre romanıdır. Yapıt mistik bir görüş üzerine oturtulmuştur.

 

Tevfik dul annesiyle dayısı bakkal Mustafa Efendi’nin evinde yatar kalkardı. İhtiyarın bütün ısrarına rağmen ne bir yere çırak oldu, ne bir sanata girdi. Başıboş İstanbul sokaklarında sürter dururdu. Bütün havailikle beraber gene İstanbul’un huda-i nabit yetiştirdiği halk sanatkarlarının hususiyetlerini de gösteriyordu. (s: 13)

 

Sanatkarlık pek erken, dayısının bahçesinde Ramazan geceleri Karagöz oynatırken başladı. Bu işten oğlana cep haçlığı çıkacağını hesap eden Mustafa Efendi itiraz etmedi. Me’mulunden çok kolay kopardığı izni alır almaz, Tevfik, tavan arasından eski mukavva kutuları sırtladı; dükkandan beş on renkli kalem aşırdı; bir hafta mütemadiyen kesti, biçti, boyadı; bir alay kağıttan sanatkar tipi ortaya attı. Hatta Karagöz takımına bir iki yeni sima bile ilave etti. (s: 13)

 

Başlıcaları Mustafa Efendiye benzeyen bir bakkal, imama benzeyen, yerden bitme, koca sarıklı bir ihtiyar imam. Birde Emine’nin eşi küçük bir mahalle güzeli. Emine huysuz imamın kızı. Perde kurup, şem’a yakıp “zıll-ü hayal” göstermeye başladığı gecenin haftasında çocuk seyircilerin arasında bir sürü yaşlı başlı adam peyda oldu. Haftanın bir gecesinde yalnız kadınlara oynayacak kadar mahallede rağbet kazandı. (s: 14)

 

Bakkal ile imamın karikatürleri perdede belirince büyükler arasında hafif bir fısıltı başlıyor, mahalle güzeli çıkar çıkmaz, çocuklar ayaklarını yere vuruyor. “Eminedir Emine” diye bir ezgi tutturuyorlardı. (s: 14)

 

On dokuz yaşında, Tevfik, kadın rolüne çıkan orta oyuncularının en meşhurlarından olmuştu. Erkekler kendisine pek yüz vermezlerdi nede olsa semtlerinde yetişmiş bir gencin, yüzüne ladenden ben koyup, kaşına rastık, gözüne sürme çekip kırıtması cinsi haysiyetlerine dokunuyordu. Fakat en ciddisi bile onun maskaralığına gülmekten kırıldı. Hatta civarın kibar tarafında konağı olan Zaptiye Nazırı Selim Paşa’da Tevfik’i görmeğe gitmiş, şanına yaraşmayacak bir hafiflikle kahkaha salıvermişti. (s: 14)

 

Tevfik imamın kızı Emine’ye aşık olur. Emine gayet tutucu, ağırbaşlı, disiplinli bir kızdır. Tevfik ise gayet lakayt, başıboş, ciddiyetsizdir. Fakat buna rağmen Emine’nin gönlüde Tevfik’e kayar ve onunda kaçar. Bunun üzerine imam Emine’yi evlatlıktan reddeder. Emine ile Tevfik Sinekli Bakkalın üstündeki, Tevfik’e dayısından kalan evde, beraber yaşarlar.

 

Tevfik Emine ile evlendikten sonra dükkanı bütün bütün boşlar. Emine sayesinde dükkana bir disiplin, temizlik düzen gelmiştir. Emine Tevfik’i bir çırak gibi kullanmaya başlar. Birgün Emine yalnız yatarken dükkandan ses geldiğini duyar ve aşağıya iner. Gizlice dükanda olanlara bakar. Tevfik kendi gibi birkaç arkadaşını toplamıştır. Birde Emine’nin bıyıklarını alışının taklidini yapar ve arkadaşları ile beraber kahkaha ile gülerler. Bu olay Emine’nin çok zoruna gider. Hangi Müslüman helalini böyle teşhir edebilirdi. Bunu hazmedemez ve babasının evine gider.

 

Babası Emine’yi istemez. Emine bunun üzerine kendini öldüreceğini söyler ve komşuların baskısı ile babası Emine’yi eve alır. Tevfik Emine’nin gidişine çok üzülür. Her gün ona bozuk imlasıyla feryat nameler gönderirdi. Fakat nafile, bir cevap alamadı. Kendini içkiye verdi. Çeşme başındaki kadınlara dert yanmaya kadar gider. Bunun üzerine karakola çağrılır ve dövülür.

 

Tevfik, dükkanını bütün bütün kapadı. Sinekli Bakkal’dan kayboldu. Fakat çok geçmeden Tevfik’in şöhreti tekrar mahalleyi çınlattı. Bu defa “Bakkal çırağı” isminde bir oyun uydurmuştu. Bu, bir bakkal kadınla çırak olan kocası arasında bir maceraydı. Bütün İstanbul gülmekten kırılıyor, ecnebiler bile bu oyunu görmek için Göksu’ya gidiyorlardı. Değil büyük konaklara, hatta saraya da çağrılan bir oyuncu olmuştu. (s: 22)

 

Bu haberi Emine, babasının evine döndükten sonra aldı. İşin en felaketli tarafı Emine’nin dükkanı terk ettikten sonra anladığı gebeliğinin hayli olmasındaydı. Bütün Sinekli Bakkal açıktan açığa “Bakkal çırağı” oyunundaki kadının Emine olduğunu (bilgi yelpazesi.net) söylüyorlardı. Kısmen Emine’nin zorundan, kısmen de Tevfik’in gazabından imam, boşanma için mahkemeye müracaat etti. Mahkeme sonucunda Tevfik Emine’yi boşamaya mecbur oldu. Çıkan olaylar sonucu saray, Tevfik’i bir zaman İstanbuldan ayırmaya karar verdi. Tevfik idareten Gelibolu’ya sürüldü. (s: 23)

 

Bir sene geçmeden İstanbul Tevfik’i unutmuştu. Yalnız Sinekli Bakkal Emine’nin kucağında Tevfik’in kızını görünce onu hatırladı. Tevfik’in kızının adını Rabia koymuşlardı. (s: 23)

 

Rabia, zamanındaki bütün akranları gibi, beş yaşında tabla dökmeye, kahve fincanı yıkamaya başladı. Yedi yaşında adam akıllı ev işi gören bir kızdı. Hele büyükbabasının hizmetine hep o bakardı. Bunalar Sinekli Bakkal’da her kız çocuğu için o zaman tabii olan şeylerdi. Rabia’yı öteki çocuklardan ayıran şey, imamın tesirine bu kadar erken maruz olmasıydı. (s: 24)

 

Başka çocuklar, o yaşta nasıl bayram salıncağı, kukla oyunu ile aşina iseler, Rabia’da o kadar cennet ve cehennem denilen yerlere aşinaydı.

 

İmam Efendi Emine – Tevfik olayından ağzı yandığından Rabia’yı mahalle mektebine göndermedi. Onu kendisi eğitti. Rabia’nın bir şarkıyı bir defa dinledikten sonra ezberlemesi Emine’nin dikkatini çeker ve babası ile oturup konuştuktan sonra, Rabia’nın sesinin güzelliğinden dolayı da onu hafız olarak yetiştirmeye karar verirler.

 

İlk başta farklı bir dili öğrenip ezberlemek yorumlamak zor geliyordu. Rabia’ya fakat sonra 11 yaşında iken İstanbul’un en küçük, fakat güzel üsluplar ve en yanık sesli hafızı olarak tanınır. Büyük mevlitlerde ve ramazanlarda mevlit okumaya başlar. İmam’ın iki ylda kazanamadığı parayı kazanır.

 

Hayır sahibi bir kadın, merhametli ve yardım seven, sağ elinin verdiğini sol eli duymaz. Bu Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım’ın bir cepheden görünüşü. Fakat onun dedikoduya sebebiyet veren başka bir yüzü daha vardır. Saza, söze düşkün, başına bir sürü dalkavuk toolar. Dalkavuklardan çar çabuk bıkar, bir dalda durmayan bir kadın. Kahkahası daimi, neşesi mikrop gibi yakınlarına geçer. (s: 29)

 

Sabiha Hanım’ın ahbabı olmayıp sırf hayran, kandil günleri etek öpmeye gelenler arasında Emine ve kızı Rabia’da vardır. Rabia Hanım Tevfik’ten dolayı Emine’yi sevmez.

 

Halk türkülerini, oyun havalarını sevdiği kadar, en ağır musikiyi de seven bu ihtiyar kadın Rabia’nın sesi ve üslubu ile kendinden geçti. (s: 31) Kızdada babası gibi sanatkar istidadı var diye düşünür. Kızın ezikliğini içinde hisseder ve Selim Paşa’dan kızın akşamları konağa gelip kendisine bir şeyler okumasını ister. Rabia artık akşamları konağa gitmeye başlar. Konakta Vehbi Dede adında bir Mevlevi bir musikinasla tanışır. Vehbi Dede dünyayı anlayan ve seven bir tebessümle bakıyor hayatı bir şaka gibi görüyor. Konağı ziyaret edenlerden biri de Peregrini idir. Peregrini eski bir papazdır ve onbeş yıldan beri Türkiye’de yaşamaktadır ve piyano çalmaktaki usatlığı ile tanınır ve tanınmış ailenin fertlerine piyano dersi verir. Hilmi Bey’de bunlardan biridir.

 

Hilmi Bey Sabiha Hanım’ın biricik oğludur. Selim Paşa hem kendi büyüklüğüne inanan erkek gibi kendisine benzer bir erkek evlat istemişti. Fakat “Bıyıklı” diye zikredilen Hilmi uslu ve zararsız bir çocuktu. Fakat ince, çelimsiz, büyük gözlü, çocukluğundan beri musikiye düşkün, peltek bir oğlandı.

 

Bill hassa bu sene iki hususiyet Selim Paşanın sinirine dokunmuştu. Sabiha Hanımın evliliği süresince başka çocuk doğuramaması üzerine Selim Paşanın gizlice bir buğday tücarının kızıyla evlenir ve onu konaktan uzak bir semte yerleştirir. Fakat ikinci karısıda Hilmi’den daha çelimsiz bir kız doğurur. İki sense sonra, ölü bir kız daha doğrur ve kendiside ölür. (s,37) Her ne kadar Selim Paşa bunları gizlice yapsa da Sabiha Hanımın her şeyden haberi vardır. Bundan sonra Selim Paşa her ne kadar bir erkek çocuk sahibi olamasa da bir daha kimseyle evlenmez eşiyle de arası çok iyidir. Sabiha Hanımı rahatsız eden tek husus oğluyla eşi arasındaki fikir tezadı idi.

 

Paşa tamamen eski zaman adamı… samimi ve kendi ölçülerine göre namuskar. Saltanatı ilahı bir hak diye tanır ve padişaha muhalif olana _ kim olursa olsun _ akrep gibi ezmeyi, zaptiye nazırının vazifesi oldugunu söyledi. Onu, en çok çileden çıkaran şey genç Türklük lakırdısıydı. Halbuki Hilmi bi tarafdan annesine acıyıp bir şeyler okuyor genç Türklükten bahsediyor, hatta padişaha dil uzatıyordu. Fazla olarak, arkadasları pek garip pek züppe gençlerdi Sabiha Hanım bunları onların gençliğine verirken bir yandan da ya böyle devam edip de Selim Paşa ile iyice bozuşurlarsa diye tedirgin oluyordu.

 

Sabiha Hanımın tek derdi bu değildir. Gelini Dürnev’le de problemleri vardır. Dürnev’i küçükken konaka almış ve onu eğitip oğluna nikahlamıştır. Gelinine haddini bildirmek için kanarya adında bir Çerkez’i de konağa alır. Fakat iş hiçte istediği gibi gitmez. Dürnev Kanarya ile can dostu olur. Onun oyun ve musiki dersleri ile ilgilenir hatta onu kontrol için kayınpederinide sık sık odasına çağırır. Konakta işler biraz karmaşıktır.

 

Artık Rabia sık sık konağa gelip gitmektedir Selim Paşa Tevfik’in böyle bir kızı olduguna inanamaz onun eğitimi ile yakından ilgilenir. Sabiha Hanımda onu evladı gibi sever. Rabia’yı Dede Efendinin eğitimine vermeyi düşünürler. İmam bu işe pek yanaşmaz fakat çıkarının olacağını düşünerek oany verir. Hilmi Bey de Rabia’nın kabiliyetinin etkisinde kalır ve onun Peregrini ile tanışıp çalışması taraftarıdır zaten kabiliyetlidir. Günden güne Vehbi Dede’nin öğrettiği Kur’an okumaktan çok daha farklı olan musikinin içten gelen vurgularına alışıyor ve benimsiyordu. Peregrini her Perşembe akşamı _o akşamları Paşa gece yarısına kadara dairede geçirdiği için _konağa gelir Hilmi’nin derse başladıktan 8 ay sonra kızı Peregrini’ye dinletmeye karar verir ve anasının onayını aldıktan sonra bir akşam Rabia ‘yı kalfa Hilmi’nin odasına çıkarır. Fakat Rabia Selim Paşa ve Hilmi arasındaki fikir zıtlığından dolayı Peregri’nin yanına gitmek istemez ve ondan korkar Peregrini sedef sesin etkisinde kalır.

 

Konakta ki Rabia’yı Şevket Ağa evine götürürdü. Yine bir akşam sinekli bakkal sokağına geldiklerinde Tevfik’lerin evinin ışığının yandığını görürler, eve hırsız girdiğini düşünürler Rabia gitmek ister fakat Şevket Ağa izin vermez. Daha sonra belki gelir ve Tevfik’in bir hafta önce geliğini söyler

 

Rabia’nın kalbi kökünden taşan bir delilikle gümbür gümbür atıyor, elleri göğsünün üstünde kalbini bastırıyordu. Şevket Ağa adeta onun elinden tuttu, sürükledi. (s: 86)

 

Sabah Rabia elinde sepeti ile Sinekli Bakkal sokağına sapar ve “İstanbul Bakkaliyesi” yazan levhanın yenilenmiş ve bakkalın kapısının açık olduğunu görür ve içeri dalar. Tevfik içerdedir, Tevfik dükkanın hazır olmadığını ama yinede siftah yapalım der. Kız alışveriş yaptığını söyler. Yarın ve her gün buradan alışveriş yapacağını söyler. Kızın sesindeki heyecan ve coşku Tevfik’in dikkatini çeker. Kimin nesi olduğunu sorar.

 

- Babanın adı ne, kızım ?

 

- Kız Tevfik.

 

Tevfik Pervane gibi olmuştu. Kızın etrafında dolanıyor onu bağrına basıyor öpüp kokluyordu. Cüce (Rakip –Tevfiklerin arkadaşı) duvara dayanmış ağlıyordu.

 

Tevfik’in çocuk ruhlu, cücenin çarpık ve küçük vücudu, hacet isteyen, sevgi bekleyen iki zavallı kimsesiz… Rabia ikisine birden sahip çıktı (s: 89)

 

Tevfik Sürgünde geçen hasret ver gurbet yılarını anlatır, Rabia ağlar. Zati Bey Geliboluya Mutasarıf olunca sürgünlerin yüzü güldü. Ben derhal yanına kapılandım ve rahat ettim.

 

Rabia bir türlü dükkandan ayrılmak istemez fakat annesinden çok korktuğundan tekrar geleceğini söyleyerek gider. Annesi ona çok kızar. Rabia babasının sürgünden geldiğini söylemez. Artık Rabia konağa gidiyorum diye Tevfik’in yanına gelir. Onun yanında çok mutludur. Katip, Tevfik ve Rabia çok mutlu bir üçlü olur. Annesi Rabia’nın konağa gitmediğini öğrenince ortalığı birbirine katar.

 

Rabia Sabiha Hanıma babasının geldiğini ve onunla kalmak istediğini söyler. Emine bunu duyunca sinir krizi geçirir Rabia’yı öldürmek ister. Mahkemeye başvururlar Rabia reşit olduğu için anne veya babasını seçme hakkı verilir ve Rabia babasını seçer. İmam onu yetiştirmek için birçok emek harcadığını, hiçbir gelirinin olmadığını Rabia’nın geçimlerine katkısından bahseder ve Rabia’nın kazandığı parayı imama vermesi karar sonucu Rabia Tevfik’le kalmaya başlar.

 

Üçlerin dükkan hayatı ertesi olmayan bir bayrama benziyordu. Onlara göre, kırık kaldırımlı, pis kokulu, karanlık Sinekli Bakkal yalnız neşe ile gümbür gümbür atan canlı bir kainatın ruhu, merkezi oluvermişti.

 

Tevfik’in dükkanda yalnız olduğu bir gün Vehbi Dede dükkana gelir ve Tevfik ile Rabia hakkında konuşur onun yeteneğinden bahseder ve Rabia’ya ücretsiz ders vereceğini söyler. Tevfik’te kızı ile iftihar eder.

 

Rabia’yı en çok tahlil eden yüzünün günden güne aldığı manayı gözden kaçırmayan evvela Peregrini oldu. Zıt tesirlerin bu yüzden çarpışmasını insan, boğa güreşini seyreden bir İspanyol ihtirasıyla takip ediyordu. Peregrini onunla fırsat düşdükçe konuşur sualler sorar, küçük gözleri kızın yüzünü delip damağına batmak istiyormuş gibi Rabia’nın gözlerine bakardı. Vehbi Dede de Rabia ile meşguldu. Fakat alakasını Pelegrini gibi sık göstermiyordu.

 

Tevfik bir yerden bakkalla ilgilenirken biryerden de orta oyunculuğuna devam ediyordu. Aldığı teklifleri değerlendiriyordu. Mutlulardı fakat Rabia’nın annesiyle dargın olmamasını istiyordu. Birgün Rabia’yı Emine’nin elini öpmeye gönderir. Emine Rabia’yı kovar ondan sonra Rabia imamın evinin eşine bile basmaz.

 

Selim Paşa’nın konağına gitmeye devam eder Rabia,Konağa yeni gelen baçıvan başısı Bayram Ağanın yiğeni Bilal ile tanışır. Selim Paşa Bilal’i Galata saray lisesine yazdırır. Bilal Rabia’ya aşık olur. Fakat Bayram Ağa Rabia’yı Bilal’e yakıştırmaz. Çünkü (bilgi yelpazesi.net) Bilal’in okuyup saraya damat olacanı hayal etmektedir. Bilal’le Rabia konağın bahçesinde buluşup konuşurlar dedikodular artar ve Bayram Ağa Rabia’yla bu işin olmayacanı konuşur.

 

Tevfik Kabasakal kıraathanesinde aldığı bir teklifi değerlendirir. Yarattığı karekterle hem güldürücü hem düşündürücü kuklalardır. Tevfik’in artık dükkanla uğraşacak vakti kalmaz. eski işine kavuşmuştur. Dükkanla Rabia ve Rakım ilgileniyorlardı. Rabia artık büyümüş ve evlilik çağı gelmiştir. Fakat kimse onunla değil evlenmeye konuşamaya bile cesaret edemez. Fakat bir gün mahallenin külhan beyi Sabit Beyağabey Rabia’nın yalnız olduğu bir vakit dükkana dalar.

 

Rabia hiç oralı olmaz. Sabit Beyağabey varlığını hissetmeye çalışacak hareketler yapar ve yine Rabia oralı olmaz. Sabit Beyağabey’in sözleri Rabia’nın sabrını taşırır ve onu dükkandan kovar. Bunun üzerine Sabit Beyağabey Rabia’ya yan gözle bakaçak kişinin karşısında oldugunu söyler ve bacı kardeş gibi geçinirler.

 

Rabia’nın artık konser halinde devam eden musiki dersleri Hilmi’nin odasında Tevfik’in boş olduğu Perşembe akşamına tesadüf ediyordu. Peregrini onlara piyano çalıyor, o, piyano çaılnca Rabia piyanoya dayanıp etrafı izledi. Dört sene evvel piyanoya yetişemeyen bu kız, piyanonun üstunden etrafı seyrediyoru. Elleri titredi. Sanki Rabia, Peregrini’nin düşündüklerini hissetmiş gibi utandı. Bundan sonra Rabia’nın zihni Peregrini ile ilgilenmeye başladı. Senelerden beri ona alışmış,bağlanmıştı. O, ötekilerden bambaşka, daha pek canlı bir insandı. Rabia en çok onu ellerini hissederdi. Zihnin bunlarla meşgul olduğu bir gün Sabiha Hanım şaşırtan bir sual sordu:

 

- Hanımefendi, bir Müslüman kızı, bir Hristiyan’la evlense ne olur.

 

Peregrini ile Vehbi Dede sık sık Tevfik’lere geliyorlar uzun uzun sohbet ediyorlardı.

 

Tevfik sürgündeyken ona cok iyiliği dokunan Peregrine’ye Pembe de sık sık geliyordu.

 

Rabia yine konağa gittiği bir gün Sabiha Hanım ona kısmeti çıktığını onu Hilmi’nin arkadaşı Galip’in istediğini söyler. Fakat Rabia sinekli bakkaldan Tevfikten Rakıp’tan ayrılıp bir konağa gidemeyeceğini düşünür ve reddeder. Fakat Bilal Rabia’nın

 

Rabia’nın peşini bırakmamıştır. Onu büyük aşkla sever fakat Rabia ve Pembe onunla alay eder. Bilal sonunda Mihri ile evlenerek konağa damat olur.

 

Bu arada Tevfik tifoya tutulur günlerce yatar ve bir hayli zayıflar. Sürekli Emine’yi sayıklar. Aradan birkaç gün geçmeden Emine ölür. Fakat Rabia Tevfik’e bunu söylemez.

 

Bir gün dükkana yabancı birisi gelir ve Tevfik’i alır götürür, Zati Bey’in adamıdır bu yabancı. Tevfik Zati Bey’in huzuruna çıkar. Zati Bey ona hafiyelik teklif eder. Yani selim paşanın konağında olup bitenleri, Hilmi’nin faaliyetlerini gelip anlatmasını ister fakat Tevfik bunu kabul etmez. Zati Bey Tevfik’e bir daha Karagöz oynamamasını da söyler, yoksa saraya bu durumu bildireceğinden bahseder.

 

Bu sırada Hilmi Bey ve yandaşları fikirlerini faaliyete geçirmeye başlamışlardır. Bazı kitap ve yayınlar ecnebi postaları vasıtasıyla alırlar. Kapitülasyonlar nedeniyle ecnebilerin üstleri olmadığı için rahatça bu yayınlar dağılır. TAki kadın kılığında birisinin postaneye gidip birçok kitabı alması ve bunun erkek olduğu anlaşıldıktan sonra karakola çekilmesi faaliyetin somut delili olur bu kişi Tevfik’tir.

 

Selim Paşa midesine yumruk yemiş gibi olur en çok üzüldüğü de olunun korkak sefil olması ve saf Tevfik’e bu evrakların kime geldiğini, kim için çalıştığını sorarlar. Fakat onca dayak yemesine rağmen bir kelime bile etmez. Selim Paşa’da zar zorla ama nafile ağzını bile açmaz Tevfik.

 

Rabia babasından dört gün haber alamadı. Selim Paşa Sabiha;Hanım’a Rabia’ya bir şey söylememesini tembih etmişti. Durum anlaşılır gibi olunca Sabiha Hanım durumu Rabia’ya anlatır. Rabia hemen karakola gider fakat ona Tevfik’i göstermezler. Selim Paşa’nın yanına gider nafile konaktaki Selim Paşa sanki kalbini söküp atmıştı karakola gelirken Rabia üzgün bir şekilde döner gider. Tek üzülen Rabia değildir. Sabiha Hanım’da çok üzgündür.

 

Tevfik’in kimseyi ele vermemesine sevinir fakat gerçek ortaya çıkarsa hiç affetmezlerdi onları ya idam yada sürgün ederlerdi buna dayanamazdı. Ve korktuğu da başına gelir. Hilmi ve Tevfik Şam’a sürülür. Hilmi Şam’a Vali Muavini tayin edilir. Tabi febri bir muavinliktir bu. Birkaç gün sonra yola çıkarlar Rabia çok üzülür fakat elinden bir şey gelmez ve artık konağa da gitmez.

 

Peregrini Rabia’yı yalnız bırakmak istemez ve Vehbi Dede’nin onu rahatlatacağını düşünür. Rakım ise zıt fikirdedir. Rabia üzüntüsünü belli etmemeye çalışsada gözyaşlarını içine akıtır. Artık pembede Rabia ile kalmaya başlar. Dede ve Peregrini Rabia’ya oldukça yakındırlar.

 

Artık Rabia’nın hayatı yeni bir düzene giriyordu. Dünleri birbirine benziyordu. O saatleri mutfağın üstündeki odada musikisine hasrediyordu. Arada bir Vehbi Dede elinde bir mektupla gelir Rabia’nın yaşadığı o zaman anlaşılırdı. (s: 248)

 

Peregrini bir gün Rabia’ya güzel bir iş bulduğunu söyler. Peregrini onu saraya götüreceğini söyler. Fakat Rabia ilk başta saraya gitmek istemez. Beklide babasının sürülmesini oraya bağladığındandır. Sarayın hanımı Sabiha Hanım’ın yanında aldığı daha sonra saraya hediye ettiği kanaryadır. Rabia kanarya ile vakit geçirir. Sarayda günleri iyi geçiyordu. Peregrininin aklından geçtikçe Rabia’ya yalnızlığını unutturmaya çalışıyordu.

 

Fakat aldığı bir telgraf onu çok üzdü. Annesi ölmüştü ve ortadan kayboldu. Rabia onu düşünür olmuştu. Belki bir daha dönmeyecek diyordu.

 

Kader bir Müslüman kızının gönlünü bir kafire vermiş ve nihayet bir mart sabahı Peregrini çıkıp gelmiştir.

 

- Çok yalnız kaldım Rabia Hanım (s: 306)

 

Daha sonra asıl söyleyeceklerini nasıl ifade edeceğini düşünür birden.

 

- Ben sissiz yaşayamayacağımı anladım, sizinle evlenmek istiyorum!

 

Rabia’nın ipek kirpikleri birden bire kalktı gözlerindeki samimiyeti ve cesareti Peregriniyi şaşırttı.

 

- Bana da sissiz yaşamak çok güç geldi. Fakat nasıl evlenebiliriz ?dinlerimiz ayrı.

 

Peregrini böyle şeylere ehemmiyet verilmeyen bir yere gitmeyi teklif eder. Rabia kabul etmez. Peregrini, Rabia’nın hep Osman istediğini kabul etmediğini söyler ver Müslüman olur. Onca parasının olmasının rağmen Rabia’nın sinekli bakkaldan ayrılmaması üzerine orada yaşamaya devam ederler.

 

Peregrini,Rabia’nın doğup büyüdüğü yeri ve dedesini ziyaret eder. Dedesi hasta ve bir müddet sonra ölür. Rabia’nın isteği üzerine oraya taşınırlar. Rabia hamiledir ve fena şekilde hastalanır. Doktorlar da sık sık gelip giderler ve Rabia kıssa sürede iyileşir.

 

Selim Paşa cülus zamanı sürgündekilerin döneceğini söyler ve 1908 ihtilalinde sürgündekiler gelir. Vehbi dede ve Osman Tevfik’i karşılamaya giderler. Tevfik onları görünce çok sevinir ve hemen Rabia’yı sorar.

 

-Rabia nerede?

 

-Torununu süslüyor… Ana, Oğul sinekli bakkal kahramanını bekliyor.

 

-Torun… torun…

 

Tevfik’in gözlerinden iki yaş yanaklarına damlar ve Vehbi Dede

 

- Hayal takımına bir çocuk ilave edersin. Tevfik! (s452)

 

Kitabın Ana Fikri:

 

Halide Edip‘in gözünde ideal Türk kadının doğu kültürünün aynı zamanda Batı ile tanışmış ılımlı kişiliğini; akla dayanan Batı felsefesinin birer temsilcisiolduğunu topluma göstermek istemiştir.

 

Kitaptaki Olayların Ve Şahısların Değerlendirilmesi:

 

Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır. Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir. Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur. Kendisi İmam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır. Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor.

 

Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor. iki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor. (BKZ. sayfa 87)Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor. Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak Ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyor. Peregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası. Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur.

 

Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştır. Selim Paşa: Eski Dahiliye Nazır, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür. Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir. Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştır. Emine: Rabia’nın annesidir. Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir. Elini öpmek için gelen kızını kovmuştur. İlhamî İmam: Rabia’nın büyük Babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam.

 

Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşanın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; Köşkte ki bir Çerkez kızı.

 

 

Kitap Hakkında Şahsi Görüşler:

 

Bence Sinekli Bakkal bugün dahi türk kadınına örnek teşkil edebilecek bir şaheserdir. Bu kitap sadece Türk kadını için değil erkeği içinde bir rehberdir, bunun için herkesin bu kitabı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.









“ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

“KİTAP ÖZETLERİ ”
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

“EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum Yaz" kısmına ekleyebilirsiniz.


Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve delete tuşuna basın...

 
 E Mail
(Zorunlu Değil):


Sinekli Bakkal Özeti – Halide Edip Adıvar

Sinekkli Bakkal, Halide Edip Adıvar’ın 1936 yılında yayınlanan romanı. II. Abdülhamit döneminde bir İstanbul mahallesindeki yaşayışı, töre ve gelenekleri konu edinen yapıtta “dedikoducu mahalle kadınlarından, külhanbeylerinden, karagözcüsünden, yobaz imamından, Abdülhamit’in zaptiye nazırına kadar her kattan insan, gelenekleri, görenekleri birbirleriyle olan ilişkileriyle bir olay içinde işlenmiş; ayrıca, karagöz ve ortaoyununun estetik ve toplumsal değeri, Doğu ve Batı sanat ve felsefesinin nitelikleri, Genç Türkler’in düşünce ve davranışları üzerinde durulmuş; bu arada, Abdülhamit devrinin hafiyeleri, işkenceleri, sürgünleri, cuma selamlıkları, saray halkının yaşayışları, v.b. de epey ayrıntılı olarak gösterilmiştir.” (Cevdet Kudret).

Romanın olay çatısını, Sinekli Bakkal mahallesinde bakkallık yapan Karagözcü Kız Tevfik’in imamın kızıyla evlenişi, karısıyla geçinemeyip ayrılışı ve karısının taklidini yaptığı için İstanbul’dan sürülüşü, kızları Rabia’nın imam dedesince yetiştirilip ünlü bir hafız oluşu, sürgünden dönen babasıyla yaşamaya başlaması oluşturur.

Mevlevi Vehbi Dede’den musiki dersleri de alan Rabia İtalyan piyanist Peregrini’ye âşık olacak, Genç Türkler’e yardım eden Kız Tevfik yeniden sürgüne gönderilecektir. Müslüman olan Peregrini’yle Rabia’nın evlenişi ise bir bakıma romanda savunulan görüşlerin doğrulanmasıdır. Tasavvufi mistisizmiyle Rabia Doğu’yu, Peregrini de akılcı Batı’yı simgeler. Kurtuluş, ikisinin birleşimindedir.

İlkin “The Clown and his Daughter” (Soytarı ve Kızı) adıyla İngilizcesi yayımlanan (1935) romanın Türkçesi bir yıl sonra basılmıştır. İki yayım arasındaki farklılıklar (üslup, biçim, yazarın amacı) romanın bir dilden öteki dile doğrudan çeviri olmayıp İngiliz ve Türk okurları için ayrı ayrı kurgulandığını göstermektedir. CHP Roman Yarışması’nda birincilik kazanan (1942) yapıt, filme alındı, TV’ye de uyarlandı.

Roman Hakkında Değerlendirme

SİNEKLİ BAKKAL

Adıvar’ın bu kitabıyla yeni bir aşamaya vardığını, sanatında ileri bir adım attığını görürüz. Daha önceki yapıtlarının bireysel konularını, dar sınırlarını aşarak topluma ve sorunlarına felsefi bir açıdan bakmaya çalıştığı bir roman bu. Adıvar ilk romanlarında, kafasındaki bir kadın kahramandan çıkar yola. Yapıtın yazılmasının nedeni bu kadın imgesi olduğundan, olay örgüsü kadının merkez olduğu aşk ilişkilerine bağlı olarak gelişirken, romanın öğeleri onun kişiliğini belirtmek için kullanılır. İstanbul’da II. Abdülhamit dönemindeki Türk toplumunun panoramik bir tablosunu çizen Sinekli Bakkal’ın olay örgüsü ise topluma yayılarak genişler ve siyasal toplumsal, dinsel sorunlarla, örülmüş olarak gelişir.

Rabia önceki kahramanlardan izler taşımakla birlikte ne merkezidir Sinekli Bakkal’ın ne de yazılmasının nedeni. Tersine bazı sorunların ele alınması için bir araç da olur zaman zaman. İlk romanların kişileri yaşadıkları toplum çevresinden soyutlanmış izlenimini verecek kadar bireysel hayatlarını yaşarlar; Sinekli Bakkal’da ise kişiler belli bir toplumun kişileridir ve sevinçleri, acıları o dönemin tarihsel ve toplumsal koşullarından soyutlanmış değildir.

Tekrar tekrar basılan Sinekli Bakkal’ın, okuru en çok çeken yönü de herhalde II. Abdülhamit döneminin İstanbul’unu her zümreden insana yer vererek anlatmasıdır. Fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle.

Ahmet Hamdi Tanpınar: “Kitabın asıl güzel ve büyük tarafı, yerli olması, bize ait şeylerle dolu olması ve cemiyet hayatımızın çok mühim bir dönüm yerinde, ondan kesilmiş bir makta gibi canlı, vazıh ve türlü maniyerden uzak bir aynası olmasıdır.” diyor.

“Ne var ki Adıvar bir dönemi yansıtmakla yetinmiyor; amacı belli bir tarih dönemindeki yaşamı canlandırmak değil yalnızca. Aynı zamanda bu insanların yaşamı dolayısıyla genel bazı siyasal ve toplumsal sorunlarla ilgili düşüncelerini anlatmak. Bundan ötürü romana koyduğu çeşitli çevrelerin bir işlevi de belli değerleri temsil etmektir.

Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk sınıfını; Hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise yozlaşmış yönetici sınıfı temsil eder. Güzel sesli Rabia’nın hafız olarak bütün bu çevrelere girebilmesi sayesinde bu çevreler bir olay örgüsü etrafında toplanır ve yerlerini alırlar.”

(Berna MORAN)

Sinekli Bakkal Özeti

Sinekli Bakkal, Abdulhamit devri İstanbul’unun kenar mahallelerinden birisidir. Bir geçitten çok bir toplantı yeri gibidir. Bu sokakta oturanlardan biri mahalle imamıdır. Onun kızı, Emine ise babasının istemesine rağmen “Kız Tevfik” denilen bir halk sanatçısı ile evlenir. Tevfik; orta oyunu, karagöz gibi şeylerle vakit geçirir. Ayrıca Emine ve Tevfik’le birlikte, sokaktaki İstanbul bakkaliyesini işletmektedir. Bir süre sonra Tevfik ile Emine anlaşamazlar ve ayrılırlar. Tevfik yaptığı şaklabanlıklar yüzünden sürülür. Ancak Emine hamiledir ve inadını ve iradesini annesinden, yeteneklerini ise babasından alan Rabia isimli bir kızları dünyaya gelir. Emine’nin Babası Rabia’nın dedesi olan imam ise Rabia’yı biraz büyüyünce hafız yapar. Mahallenin bir de kibar konağı vardır: “Selim Paşa Konağı”. Bu konak başlı başına bir alemdir. Selim Paşa’nın hanımı dünyanın tadına varmış, yaşlandıkça ölüm korkularına kapılmıştır, teselliyi nerede bulacağını şaşırmış bir kadındır. Selim Paşa ise Padişahın dostlarından ve Zaptiye Nazırı idi. Oğlu Hilmi ise babasının aksine Jön Türklerle ilgisi olan bir ihtilalcidir. Büyüklük peşinde bir hayal adamı. Konağa giren – çıkan pek çoktur. Peregrini adında ki bir İtalyan piyanist Vehbi Dede adında bir Mevlevî bunların başlıcaları arasındadır.

Rabia mevlit ve kuran okumaktaki şöhreti ile Selim Paşa konağına kapılanır. Peregrini’yi orada tanır. Vehbi dededen musiki dersleri, alır. Rabia biraz büyüdüğünde Hiç görmediği babası Tevfik sürgünden dönmüştür. Rabia annesi ile babası arasında tercih yapmak zorunda kalmış ve Babası Tevfik’i seçmiştir. Bunun üzerine Emine Rabia’ya çok kızmış her namazdan sonra beddua etmeye başlamıştır. Rabia Babasına bakkalda ve karagöz oyunlarında yardım etmekte Mahallenin cücesi olan Rakım Amcası ile beraber hep beraber güzel vakit geçirmektedir. Lakin Tevfik’in kadın kılığına girip Selim Paşanın oğlu Hilmi için Fransa’dan gelen yabancı evrakları feslilerin giremeyeceği Fransız Postanesine gidip alması esnasında yakalanması ile, Tevfik, zaptiye dairesinde “göz patlatan Hakkı” adında ki zorbanın sıkı işkenceleri ile sorguya çekilmiştir. Gene de Hilmi’nin adını vermez sürgüne yollanır. İş anlaşıldığı için Paşanın oğlu Hilmi de Selim Paşanın emri ile sürgüne Şama sürülecektir.

Tevfik yokken Rabia Rakım Amcanın yardımı ile dükkanı idare eder. Vehbi Dede ve Peregrini de kendisine arkadaşlık ederler. Ama babası sürgüne yollandığından sonra bir daha Selim paşa konağına ayak basmaz. Konakta pek sevdiği bir Cariye vardır: Kanarya Hanım. Çerkez asıllı olan Kanarya Hanım da aslında evlenip çırak çıkmıştır.

Rabia, Ramazanlarda camileri gezer mukabele okur ara sıra mevlitlere çağrılır. Şehzade Nihat Efendisinin yalısında da Mevlit okumaya davet edilir. Rabia yalıya gittiğinde iç salonun kapıları açılarak sinekli bakkal mescidinin büyük bir toplantı yeri haline getirildiğini görür. Renkli Papatya başlarına benzeyen yüzlerce başörtülü kadın dinleyicisi vardır. Bu duygulu kalabalığa yanık ve dokunaklı sesi ile mevlit okuduktan sonra salonun sonunda çok güzel bir mermer heykele benzeyen sarışın bir kadın görür . Bu kanarya Hanımdır. İki eski dost çığlık çığlığa birbirlilerinin boynuna atılırlar.

Peregrini Rabia’nın okuduğu mevlide hayrandır. Karakterine, olgunluğuna hayrandır. Sonunda , tasarısını Vehbi dedeye açar. Onunda uygun bulması üzerine Rabia ile evlenmek için dinini değiştirir. Osman adını alır. Vehbi dede de, onu kızı gibi sevmektedir. Yani Rabia da güzelliği bulan Tanrı sevgisi…

İmam da Emine de öldüğünden Osman’la Rabia Evi onarırlar. Dükkanın üstüne yerleşirler. Rabia’nın gebeliği çok sıkıntılı geçer. Sonunda İstanbul’da ilk defa yapılan bir sezeryan ameliyatı ile kurtulur. Bir oğlu olur. Bu mutlu olayı izleyen yıllarda 1908 meşrutiyeti gelir. Sürgünler yerlerine dönerler. Geri dönenler arasında Tevfik de vardır. Rabia, Osman Rakım Amca , Mahallenin Kibar tulumbacısı, Sabit Beyağabey, Bütün sinekli bakkal onu karşılamaya giderler. Vakti ile Padişah haini diye sille tokat İstanbul’dan sürülenlerin hepsi, şimdi birer Hürriyet kahramanı olarak dönmektedir.

Tevfik’in bu siyasi görüşlerle ilişiği yoktur. Vapur rıhtımına yanaşıpta sürgünler çıkınca karşılama törenleri başlar. Sabit Beyağabey bir emir verince sinekli bakkal takımı Tevfik’in bile ürkütüp saklanacak yer aratan bir coşku ile gösterilerine başlar. Sinekli bakkal delikanlıları Şişmanca bir adamı omuzlarına alırlar. Tevfik’in mahalleye dönüşü dolası ile ateşli bir hürriyet nutku çeken bu adamı Tevfik hemen tanır. Bu zaptiye dairesinde kendine işkence eden göz patlatan Muzafferdir. Vehbi Dede ile Osman Tevfik’in Koluna girer ve ona bir torunu olduğunu haber verirler.

Sinekli Bakkal Romanında Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi:

Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır. Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir. Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur. Kendisi İmam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır. Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor. Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor. İki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor.

Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor.

Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi. Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak Ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyor.

Peregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası. Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur. Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştır.

Selim Paşa: Eski Dahiliye Nazır, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür. Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir. Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştır.

Emine: Rabia’nın annesidir. Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir. Elini öpmek için gelen kızını kovmuştur.

İlhamî İmam: Rabia’nın büyük Babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam.

Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşanın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; Köşkte ki bir Çerkez kızı.

Sinekli Bakkal Yazarı Hakkında Bilgi:

Bakınız ⇒Halide Edip Adıvar

Sinekli Bakkal kısa özeti

Roman Hakkında Bilgiler

1-Romanın Adı: Sinekli Bakkal

2-Romanın Yazarı: Halide Edib Adıvar

3-Basıldığı Yer ve Tarih: Özgür Yayınları, Mart 2004

4-Sayfa Sayısı: 458

Sinekli Bakkal romanın kısa özeti:

Bu roman istibdat devri (baskıcı) sıralarındaki İstanbul’un bir semtinde geçen hayatı anlatır. Bu semt “Sinekli Bakkal” semtidir. Bu semtin imamının kızı Emine aynı semtte bakkallık yapan “Kız Tevfik” ile evlenir. Kız Tevfik orta oyuncusu, karagözcüdür. Kadın kıyafetine girerek herkesi güldürür. hatta dükkana gelen müşterilere karısının taklidi yapar. Bu yüzden karısı ile kavga ederler. Karısı babasının evine kaçar.

Tevfik’te saray tarafından İstanbul’dan sürülür. Bu sırada Emine’nin Rabia adında bir kızı doğmuştur. Kızın çok güzel bir sesi ve musikiye karşı sevgisi vardır. Kız Tevfik sürgünden dönünce Rabia babasının yanına gider. “Sinekli bakkal” daki dükkanlarını beraber işletirler. Çok mutlu bir hayatları vardır. Çünkü Rabia zaten bir sanatkar olan babasının yanında bol bol musiki ile uğraşabilmektedir.

Kız Tevfik bazı sebeple ile ikinci defa olarak tekrar sürgün edilince Rabia yalnız kalır. Fakat artık pek yalnız da değildir. Çünkü musiki hocası Pregrini ile evlenmiştir. Pregrini Rabia için dinini değiştirmiş ve Müslüman olmuştur. Bu ara Rabia’nın annesi ve büyübabası da ölmüştür. Kız Tevfik sürgünden dönünce tekrar eski hayatlarına başlarlar.

Karakterler (Asıl ve Yardımcı Karakterler) Karakterlerin Ruhsal ve Fiziksel Özellikleri:

Asıl Karakterler

Emine: Sinekli Bakkal Sokağı’nın imamının kızı, Kız Tevfik’in karısı, Rabia’nın annesidir. Babasının verdiği eğitim nedeniyle oldukça tutucu ve hayata maddi açılardan bakan bir kahramandır.
Kız Tevfik: Rabia’nın babasıdır. Karısı Emine’nin aksine, rahat, deli dolu, neşeli bir kahramandır. Tiyatro ile uğraşmaktadır.
Rabia: Ailesinden dini eğitim almış, sesi çok güzel olan bir genç kızdır. Musiki ile uğraşmaktadır. Dinine bağlı bir kişi olan Rabia, romanın başkahramanıdır. Romanda Doğu medeniyetini temsil etmektedir.
Peregrini: İtalyan asıllı bir kişidir. Romanda musiki ile uğraşan, duygusal, hassas bir kahraman olarak işlenir. Batı medeniyetini temsil eder.
Vehbi Dede: Mistik bir kişiliktir. Kâmil insanı sembolize eder. Dinî ve şahsi özellikleri bir arada işlenir. Olgun, bilge, zarif bir kahramandır.

Diğer Kahramanlar: İmam, Zaptiye Nazırı Selim Paşa, oğlu Hilmi Bey.

Olayın geçtiği yerler:

Romanın esas mekanı Sinekli Bakkal sokağı ve mahallesidir. Sinekli Bakkal Sokağı, Aksaray civarında dar bir sokaktır. Sinekli Bakkal; bakkalıyla, kahvesiyle, ahşap evleriyle, çeşmesiyle tam anlamıyla halka ait bir yerdir. İstanbul’un bu mekanı halkı ve halk kültürünü temsil etmektedir. Ayrıca mekanda da romanda olduğu gibi doğu-batı; eski-yeni meselesiyle karşılaşıyoruz. Rabia’nın mekandaki güzellik anlayışı; genişlik, ışık, açıklık, sadelik ile anlatılırken, Osman’ınki ise daha karışık, daha zıt unsurların birleşmesiyle oluşan bir güzellik anlayışıdır.

Olayın meydana geldiği zaman:

Bu roman II.Abdülhamit zamanında geçiyor. Roman, Sinekli Bakkal’ın tanıtımı ve Emine ile Tevfik’in çocukluklarıyla başlar. Çocuklukları gibi evlilik dönemi de kısaca anlatılır. Bu dönemi yaklaşık olarak 15-20 sene kadar düşünebiliriz. Rabia’nın doğumuyla birlikte onun hayatı çevresinde diğer hayatlar da anlatılıyor. Rabia’nın hayatını zamanı hesaplamak için düşünecek olursak; kitapta geçen zaman yaklaşık 40-50 yıllık bir zaman.

Romanın dil ve anlatım özellikleri:

Roman iki ana kısımdan oluşuyor. Birinci kısım kendi içinde yirmi yedi bölüm halindedir. İkinci kısım ise kendi içinde yirmi üç bölümden oluşuyor.

Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal, toplumsal ve duygusal sorunlar dikkati çeker. II.Abdülhamit dönemi anlatılmaktadır. Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman değildir. Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır. Romanın ilk bölümünde daha çok olaylar birbiri ardınca anlatılıyor; bu bölüm çözülecek olan bir düğüm şeklinde son buluyor. İkinci bölümde olay daha özele iniyor; daha yavaş bir şekilde Rabia’nın hayatı anlatılıyor. Romanın sonu hızlı bir şekilde ve çözüme ulaşarak bitiyor.

Dil özelliklerine bakıldığı zaman Halide Edib’in yer yer devrik cümleler kullandığını görüyoruz. Olaylar da birbirlerine iyi bağlanmış. Konu ve olay örgüsü akıcı ve okuyucuyu sıkmıyor.

Romanın Ana Fikri:

Halide Edib, bu romanında doğu-batı, eski-yeni, aşk-mantık, kalp-akıl gibi zıtlıkları işlemiştir. Romanda güzel sanatların birçok dalı bulunmaktadır. Ama en çok öne çıkanı musikidir. Kısaca Halide Edib romanda bir kadının kendi ruh çatışmalarının yanı sıra din etkisiyle kalbi ve aklı arasında karar verişini anlatıyor.

Sinekli Bakkal Romanının Özeti ve Tahlili

Halide Edip Adıvar'ın Sinekli Bakkal (The Clown and his Daughter) adlı romanını inceledik.

Sinekli Bakkal Romanının Özeti ve Tahlili

Sinekli Bakkal romanı, yazıldığı dönem göz önüne alındığında örneklerine sıkça rastlanan Doğu-Batı çatışmasını merkeze alan bir roman niteliğindedir. Sıkça işlenen bu konuyu ele alan Sinekli Bakkal romanı, aynı konuyu işleyen diğer romanlardan ayrı tutulması gerekir. Sinekli Bakkal romanı Türk edebiyatında ve dünya edebiyatında adını duyuran Halide Edip Adıvar’ın yazdığı önemli eserlerden biridir. Eserlerinin yanı sıra iyi bir konuşmacı olan Halide Edip Adıvar, yurtdışında da birçok konuşma gerçekleştirir. Sinekli Bakkal, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye gibi başarılı eserleri yazan Halide Edip Adıvar hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilmek için “Halide Edip Adıvar'ın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri” başlıklı yazımıza bakabilirsiniz. Bu yazımızda Halide Edip Adıvar’ın yazdığı Sinekli Bakkal romanının özetini verdikten sonra romanın tahlilini yapacağız.

Sinekli Bakkal Romanı Hakkında

Halide Edip Adıvar, bu romanını ilk olarak Soytarı ve Kızı (The Clown and his Daughter) adı ile İngilizce olarak yayımlar. 1935 yılında yayımlanan roman bir yıl sonra Türkçeye çevrilerek tefrika halinde yayımlanır. Romanın Türkçesi, ilk yazıldığı dilden birebir bir çeviri değil, Türk toplumuna uyarlanarak yeniden yazılmış halidir. Sinekli Bakkal romanı CHP Roman Yarışması’nda birincilik kazanır. Romanın filmi ve televizyon dizisi de yapılır.

Sinekli Bakkal Romanının Konusu

Sinekli Bakkal romanı yobaz bir anne ve soytarı bir babadan dünyaya gelen Rabia adındaki güzel sesi ile meşhur olacak bir kızın Doğu ve Batı kültürlerinin arasında ideal Türk kadınının nasıl olması gerektiğini konu alır. Din eğitimini küçük yaşta dedesinden alan Rabia, güzel sesi ile daha yüksek zümrelerin arasına katılır ve batı medeniyeti ile ilk etkileşimini burada yaşar. Roman bir karakterin hayat hikayesini anlatmak yerine karakterler üzerinden anlatmak istediği konuyu aktarır.

Sinekli Bakkal Romanının Teması

Sinekli Bakkal romanında tema Doğu-Batı çatışmasıdır. Evlilik, sınıf farklılıkları gibi temalara değinilse de romanda asıl işlenen tema Doğu kültüründen uzaklaşmadan Batı kültürünün faydalı olan özelliklerini alabilmektir. Sinekli Bakkal romanının başkahramanı Rabia da bunu en mükemmel şekilde başararak Doğu ve Batının mükemmel bir sentezini kendisinde toplamıştır.

Sinekli Bakkal Romanının Özeti

Olayların başladığı Sinekli Bakkal Sokağı, mahallenin merkezi bir konumundadır. Mahalle imamı Hacı İlhami’nin Emine adında bir kızı vardır. Emine ve mahallenin sakinlerinden olan Kız Tevfik, çocukluklarından bu yana birbirlerini sevmektedir. Emine’nin evlenme yaşı geldiğinde Tevfik ile evlenmek için kaçar ve diğer mahallenin imamına nikahlarını kıydırırlar. Emine babası tarafından koyu bir dinci olarak yetiştirilir. Bu yüzden ortaoyunu, zennelik, karagöz oynatmak gibi eğlence işleri ile uğraşan, şen şakrak ve her şeyi alaya alabilecek bir kişiliğe sahip Tevfik’e, evlenmek için bu işleri bırakmasını şart koşar. Tevfik mesleğini bırakıp ailesinden miras kalan bakkalı işleterek geçimini sağlayacağına söz verir. Evini terk eden Emine’yi babası mahallelinin içinde evlatlıktan reddeder. Tevfik, söz verdiği gibi bakkallık yapmaya başlasa da kısa sürede bu işten sıkılır ve bakkalı ihmal etmeye başlar. Tevfik’in ihmalkarlığında bakkaldaki ürünler bayatlar, bakkalın içi temizlenmediği için pis bir yer haline gelir. Gün geçtikçe Tevfik’in müşterileri dükkana uğramaz olur. Müşterilerin azaldığını anlayan Emine, bakkala el koyar ve işleri kendi kontrolüne alır. Kocası Tevfik, bakkalın çırağı durumuna düşer. Emine’nin idare ettiği bakkal yeniden düzene girer ve müşterileri tekrar artar. Emine, bakkalı idare ederken artık Tevfik’in işgüzarlıklarına dayanamaz ve Tevfik’i kovar. Evden kovulan Tevfik, sarhoş bir şekilde mahalleye rahatsızlık vermeye başlar. Mahalleli ve Emine’nin şikayeti üzerine Tevfik tutuklanır ve Gelibolu’ya sürgün edilir. Emine, hamiledir. Tevfik’ten ayrılır ancak karnında Tevfik’in çocuğunu taşımaktadır. Bir kız çocuğu olur. Kızın adını Rabia koyar. Tevfik’ten ayrıldığı içinde Babası İmam İlhami ile arası düzelir ve baba evine döner. Babası ve Emine, büyümekte olan Rabia’nın güzel bir sesi olduğunu fark eder. Bunun üzerine İmam İlhami, Rabia’yı hafız olarak yetiştirmeye başlar. Rabia’nın güzel sesi İstanbul’da çok çabuk duyulur. Birçok Kur’an dinletisine Rabia davet edilir. Birçok insan onu dinlemek için camilere ve mukavele yerlerine doluşur. Rabia’nın ünü, Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın eşi Sabiha Hanım tarafından duyulur. Rabia’yı dinlemek isteyen Sabiha Hanım, Rabia’yı Kur’an okuması için konağına davet eder.

Selim Paşa ve Sabiha Hanım, Rabia’nın sesine hayran kalır. Sabiha Hanım, Rabia’nın tüm eğitimini konakta almasını teklif eder. Dedesi İmam İlhami, teklifi hemen kabul eder. Rabia gündüzleri Selim Paşa’nın konağında Vehbi Dede’den musiki ve Peregrini’den Batı müzikleri ile ilgili ders alır. Akşamları ise Selim Paşa’nın adamlarının gözetiminde evine gönderilir. Rabia, ders sonrası evine döndüğü bir gün Babası Tevfik’in evinin ışıklarının açık olduğunu fark eder. Bundan olaydan sonra dedesi ve annesinin yerine babasının yanında kalmaya başlar. Bu durum çok geçmeden fark edilir. Rabia doğruca konağa gider. Selim Paşa, Rabia’nın kalacağı yeri ve yaşayacağı kişiyi seçme hakkının olduğunu söylemesi üzerine Rabia, gerici kafaya sahip dedesi ve annesi yerine eğlenceli biri olan babasını seçer. Dedesi Rabia’dan vazgeçmez. Çünkü Rabia’nın mukavele ve sohbetlerinden gelen bütün kazancı İmam İlhami almaktadır. Kız Tevfik, Rabia’nın tüm kazandığı parayı İmam İlhami’ye vermeyi teklif eder. İmam İlhami, işine gelen bu teklife hemen rıza gösterir. Ancak Rabia’nın annesi Emine, Rabia’dan nefret eder. Arkasından sürekli beddua eder. Aradan aylar geçtikten sonra mahalle kadınları Tevfik’e Emine’nin durumunun kötü olduğunu iletir. Anne ve kızı barıştırmak gerektiğini söylerler. Duruma üzülen Tevfik, Rabia’yı annesine gönderir. İsteksiz bir şekilde annesinin evine giden Rabia, annesi tarafından hiç hoş karşılanmaz. Nefreti geçmeyen Emine, Rabia’yı evden kovar. Bu ayrılıktan sonra Emine ve Rabia bir daha hiç görüşmeyecektir.

Rabia, babası Tevfik ile birlikte bakkalı çekip çevirmeye başlar. Rabia’nın bakkalda durduğu bir gün Bilal adında biri gelir. Rabia ile tanışmaya çalışsa da Rabia onu tersler. Bilal, Selim Paşa’nın bahçıvanının yeğenidir. Manastır’dan (Makedonya) yeni dönen Bilal ile Rabia’nın araları zamanla düzelir. Birbirleri ile yakınlaşsalar da Bilal’in mevki hırsı Rabia’nın ondan soğumasına sebep olur. Rabia, Bilal’den uzaklaşır. Rabia’yı kıskandırmak isteyen Bilal, Selim Paşa’nın kızı Mihri ile yakınlaşmak ister. Bilal’in bu amacı başarılı olmaz. Rabia Kur’an sohbetlerine gitmediği için İmam’ın para kaynağı tükenir. Rabia’nın annesi Emine yoksul bir şekilde ölür.

Kız Tevfik, bakkal dışında mahalle kahvehanesinde Karagöz oynatır. Ancak başka işlere de bulaşır. Selim Paşa’nın oğlu Hilmi, Jön Türklerin bir üyesidir. Müslümanların girmediği Fransız Postanesinden gelen gizli evrakları kadın kılığına giren Kız Tevfik gizlice Hilmi’ye ulaştırır. Sultan II. Abdülhamit, Selim Paşa’ya oğlu Hilmi ve etrafındakileri araştırması için emir verir. Hilmi’nin Beyrut’a gittiği bir gün Selim Paşa peşine adam takar. Ancak Hilmi’nin hiçbir olaya karışmadığı bilgisini alır. Kız Tevfik’in kadın kılığında postaneye gittiği bir gün postane çıkışında gözaltına alınır. Zindana atılan Kız Tevfik, Göz Patlatan Muzaffer tarafından işkence görür. Gördüğü işkenceye rağmen Hilmi’nin adını söylemez. Kız Tevfik’i Şam’a süren Selim Paşa, oğlu Hilmi’yi de Şam’a tayin eder.

Babası sürgün edilen Rabia, yalnız kalır. Yalnız kalan Rabia’ya en çok yardımı babasının arkadaşı, Cüce Rakım’dan görür. Rabia, babasını sürgüne yollayan Selim Paşa’nın konağına bir daha hiç gitmez. Ancak konakta çalışan arkadaşı Kanarya Hanım’ı da çok özler. Evlenip konaktan ayrıldığı haberini alır. Ramazan ayında Kur’an sohbetlerine devam eden Rabia, büyük bir yalıdaki mevlide çağırılır. Yalıdan içeri giren Rabia yüzlerce kadından oluşan kalabalığı görünce bir an şaşırır. Yine de güzel sesi ile okuduğu Kur’an, herkesi kendine hayran bırakmaya yeter. Mevlit kalabalığında arkadaşı Kanarya Hanım’ı gören Rabia çok sevinir. İki eski dost hasret giderirler.

Bu arada Rabia’nın hocalarından Peregrini annesinin vefatı üzerine ülkesine dönmek zorunda kalır. İstanbul’a döndükten sonra Vehbi Dede’ye Rabia’ya aşık olduğunu itiraf eder. Rabia’nın olgun karakteri ve güzelliği Peregrini’yi çok etkilemiştir. Rabia’ya olan sevgisi Müslümanlığa da ilgisini arttırır. Rabia da Peregrini’ye karşı bir şeyler hissetmektedir. Vehbi Dede’nin aracılığı ile konuşup anlaşırlar. Peregrini, İslamiyet’i kabul ederek Osman adını alır ve Rabia ile evlenir. Osman ve Rabia’nın mutluluğu çok uzun sürmez. Kültürel farklılıkları aralarında huzursuzluğa sebep olmaktadır. Ancak bu durum onların birbirlerine olan sevgileri ile atlatılır. Osman ve Rabia, ölen İmam İlham dedesinin evine taşınır. Rabia tehlikeli bir hamilelik geçirir. Osman, Rabia’yı kaybetmemek için çocuğu aldırmak istese de Rabia, doğum yapmak ister. Riskli bir doğumdan sonra erkek çocukları olur. Doğumdan sağ salim kurtulan Rabia’nın ünü İstanbul’da gün geçtikçe artmaktadır.

Bu arada Padişah’ın gözüne girmek için hiçbir şeyden çekinmeyen Selim Paşa, oğlu Hilmi’yi Şam’a gönderdikten sonra pişmanlık duymaya başlar. Kendi içindeki iç hesaplaşması sonucu görevinden istifa eder.

1908 yılında Meşrutiyet’in ilanı ile ülkedeki her şey değişir. Padişah taraftarı olan herkes yeni düzende kendilerine bir mevki kapmak için çabalamaya başlar. II. Abdülhamit döneminde sürgün edilen herkes geri döner. Dönenler arasında Kız Tevfik’te vardır. Vapurdan indiği anda omuzlara alınan Kız Tevfik neye uğradığını şaşırır. Tüm mahalle Tevfik’i karşılamaya geliştir. Vatan haini olarak sürülenler şimdi bir kahraman olarak karşılanmaktadır. Tevfik’i omuzlarına alan kişiler Tevfik’e işkence eden kişilerdir. Kız Tevfik, dede olduğu haberini damadı Osman ve Vehbi Dede’den alır.

Sinekli Bakkal Romanının Kahramanları

Rabia: Emine ve Tevfik’in Kızı. İnatçı ve yardımsever bir karaktere sahiptir. Dedesinin güzel sesini fark etmesi sonucu hafız olarak yetiştirilir. Küçük yaştan itibaren sesinin güzelliği tüm İstanbul’da duyulur. Dini eğitimini dedesinden almasına rağmen koyu bir dindar değildir. Rabia, Doğu ve Batı kültürlerini kendi içinde harmanlayabilen ideal Türk kadınını temsil eder.

Kız Tevfik: Rabia’nın babası. Ortaoyunu, Karagöz gibi seyirlik oyunlarda ustalaşmış biridir. Vurdumduymaz, eğlence düşkünü, paraya önem vermeyen ama arkadaşlarını ve yakınlarını da canından çok seven bir karakterdir. Romanda yanlış batılılaşmanın örneğini temsil eder.

Emine: Rabia’nın annesidir. Babası gibi koyu dinci ve parayı seven biridir. Ev işlerinde oldukça hamarattır. Mahalle çocukları ile hiç oynamayan ve hiç gülmeyen biridir. 17 yaşına geldiğinde Tevfik ile kaçar. Yönetmeyi sevdiği için Tevfik ile anlaşamaz. Kafasındaki ideal insan modeli babasıdır. Kindar yapısı onu gün geçtikçe ölüme yaklaştırır.

İmam İlhami: Mahallenin imamıdır. Cimri ve çıkarcı biridir. Para için her şeyi yapabilir. Yobaz bir karakteri vardır. Yeniliği, eğlenceyi sevmez ve sevenleri cehennemlik sayar. Hitabet yeteneği güçlüdür. Vaazlarında cehennemi kullanarak müminleri korkutmaya çalışır.

Selim Paşa: Zaptiye Nazırı’dır. Padişah’ın gözüne girmek için her şeyi yapar. Kendi gibi güçlü, kuvvetli bir erkek evlat istediği için karısını aldatır. Ancak bu ilişkisinden bir kızı olur.

Sabiha Hanım: Selim Paşa’nın karısı. Yönetmeyi seven, her şeyden haberi olmasını isteyen birisidir. Kocasının onu aldattığını bilmesine rağmen buna göz yumar. Kocasının başka birinden olan kızını kabul eder. Hayır sahibi ve merhametli biri olmasının yanı sıra eğlenceye de düşkün bir kadındır.

Peregrini (Osman): Yetenekli bir müzik hocası. Dünyada birçok şeyi tattıktan sonra 24 yaşlarında papaz olmaya karar verir. Ancak buradan sıkılınca İstanbul’a gelir. İnsanların inanışlarına saygılıdır. Heyecanlı ve atik bir kişiliğe sahiptir. Sohbet etmeyi çok sever. Müslüman olduktan sonra yeni hayatına alışmakta zorluk çekse de insanların yardımları ile atlatır.

Vehbi Dede: Rabia’nın alaturka hocasıdır. Yumuşak huylu, sevilen sayılan biri. Romanda birçok kez çözüm olarak ortaya çıkıyor.

Hilmi: Selim Paşa’nın oğlu. Jön Türkçüdür. Giyimine özen gösterir. Diğer gençlerden ayrılan bir duruşa sahiptir. Annesini çok sever. Romanda devrimci, aydın kitleyi temsil eder.

Sinekli Bakkal Romanında Mekan

Sinekli Bakkal romanı, anlattığı dönemin mekan koşullarını gerçekçi bir anlatım ile ortaya koyması bakımından önemlidir. Romanda mekan olarak II. Abdülhamit dönemi İstanbul’u anlatılır. Romandaki en önemli yer ise romana adını veren Sinekli Bakkal Sokağı’dır.

Sinekli Bakkal Romanında Zaman

Roman II. Abdülhamit dönemini anlatmaktadır. Emine ve Tevfik’in evlendiği dönemden 1908 Meşrutiyetin ilanına kadar olan uzunca bir zamanı anlatır.

Sinekli Bakkal Romanının Tahlili

İlk olarak İngilizce yazılan Sinekli Bakkal romanının geniş kahraman kadrosu II. Abdülhamit dönemi İstanbul’unun hemen hemen bütün kitlelerini anlatabilmeyi başarır. Romanda bütün bu kahraman kadrosunun hayatları Rabia karakterinin etrafında anlatılsa da aslında Rabia da romanın merkezinde değildir. Romanın merkezinde Doğu ve Batı çatışması vardır. Sinekli Bakkal romanı bir kahraman veya olay romanı olmaktan çok bir tema romanıdır. Altyapısal mesajları romanda çok iyi verilmiş ve kurgusundaki olaylar mantıklı bir şekilde anlatılmıştır. Romandaki hiçbir olay ve kişi boşuna değildir.

Dönemin durumunu anlatmak konusunda da başarılı olan Sinekli Bakkal romanı, insanların “Padişahım Çok Yaşa’dan, Yaşasın Devrim” moduna ne kadar çabuk geçebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

Rabia üzerinden gösterilen geleneklerine bağlı kalarak nasıl modernleşilmesi gerektiği mesajı ile Rabia üzerinden örnek bir tip oluşturulur. Halide Edip, bu karakteri üzerinden aslında toplumu yönlendirmeye çalışmış ve yol göstericilik yapmıştır.

Kaynaklar

ADIVAR, Halide Edip, Sinekli Bakkal, Can Yayınları, İstanbul, 2010, 7. Basım

FacebookTwitter

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır