sezen aksu linç / Sezen Aksu’yu linç ya da kolay olanı seçmek - Eskimiyen

Sezen Aksu Linç

sezen aksu linç

Ömer Erbıyık

Cumhuriyet değerlerinin, laik düzenin son 20 yıl içerisinde büyük yara almasında, bugünkü kötü gidişatta biraz da olsa Sezen Aksu'nun da elbette payı oldu.

FETÖ elebaşısının ve ekibinin de "ölüleri dirilterek" verdiği destekle yargının dizayn edildiği 12 Eylül anayasa referandumuna "yüksek sesle evet" demişti Sezen Aksu.

"Sözde açılım, özde ihanet" sürecine destek olmuştu.

Hayır diyenleri, özgürlükleri, bağımsız yargıyı ve demokrasiyi savunanları, PKK açılımını desteklemeyenleri "iki cihanda lekeli" ilan etmişti.

Kula kulluk edenlerdendi.

Atı alan Üsküdar'ı Sezen Aksu ve zihniyetinde olanlar sayesinde geçmişti.

Bunlar asla unutulmayacaktır.

Önce bunları ifade etmek isterim.

*

Ocak

Ekonomik gidişatın çok kötü, halktan "geçinemiyoruz." seslerinin yükseldiği, elektrik, doğalgaz ve akaryakıta bir yıl içerisinde peş peşe yapılan %'den çok daha fazla zamlar neticesi faturaların ödenemez olduğu, geçim sıkıntısının tamamen gündeme oturduğu yani ve geçim sıkıntısının ülkenin en önemli meselesi olduğu bir zamanda Sezen Aksu, beş yıl önce çıkan "Şahane Bir Şey Yaşamak" şarkısında geçen "Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e…" sözleri nedeniyle siyasi iradenin ve bağnaz kesimin hışmına uğradı.

*

Neymiş efendim;

"Dini değerleri aşağılıyormuş."

Hem de 5 yıl önceki şarkısında.

İyi de şarkı sözlerinin dini değerleri aşağıladığını 5 yıl sonra mı anladınız?

Peki şimdiye kadar neden ses çıkarmadılar?

Amaç din falan değil.

Amaç din olsaydı;

 "Her cuma bir ayet sallıyorum, bakara makara" diyerek ayetlerimizle alay eden siyasi iradenin bakanına gereğini yaparlar, bugün de Türkiye Prag büyükelçiliği" görevine atamış olmazdı.

Sezen Aksu'ya linç yapanlar "bakara makara" diyenlere neden dokunmadılar hiç mi düşünmezsiniz?

*

Sezen Aksu şarkısı üzerinden başlayan tartışmalara bir caminin mihrabından devletin tepsindekiler de isim vermeden katıldılar;

"Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz.O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak da bizim görevimizdir." dediler.

*

Sezen Aksu'nun dilinin koparılmasından bahsediyor.

Dil koparmayı "bir görev" olarak görüyorlar.

Kutsal mekanlarımız olan camilerde dil koparma veya benzer ifadeler kullanma İslama büyük zarar verir.

Camiler ibadet yeridir. Siyaset yapma ve dil koparma yerleri değildir.

Çünkü İslam barış dinidir.

Öncelikle bunun altını çizmek isterim.

*

Din sömürüsünün sonu olmaz. Dini siyaset aracı olarak kullanırsanız "dince kutsal sayılan bütün kavramlar" siyaset sahnesinde birer malzeme olur. Bundan zararı elbette dinin kendisi görür. Öyle de oluyor zaten.

*

Cami mihrabında konuşulurken;

"Toplumumuzun  hassas olduğu konularda daha dikkatli olmak gerekir."

ifadesini kullanmak mı yoksa "dil koparmak" ifadesi mi daha uygun olurdu?

Kararı okuyucularım versin.

Peki, "Dil koparma" söyleminin yurt dışında oluşturacağı olumsuz algı acaba hiç düşünülmüş müydü?

*

Yetkili organlarda bulunan hiç kimse milletin bir kısmını hukuk dışı ifadelerle tehdit etmemeli

(Yargıtay'ın 'de 'dilini keserim' sözünü 'tehdit' olarak değerlendirdiği basınımıza yansıdı.) aşağılamamalı, ötekileştirmemeli, hedef göstermemelidir.

*

Yönetenlerin utanma duygusu bittiyse,

Yönetenlerin şefkat duygusu bittiyse,

Yönetenlerin merhamet duygusu bittiyse yıkım kaçınılmaz olur efendim.

Merhamet etmeyenlere Allah merhamet eder mi hiç?

*

Dil koparma ifadesi ile "had bildirmede" Sezen Aksu'nun hedef alınması cemaatlerce, tarikatlarca veya bazı guruplar tarafından talimat olarak anlaşılırsa ve neticesinde bir kişinin burnu kanarsa ne olacak o zaman?

Dilleri ile yanlış yapanların şimdiye kadar dilleri koparılsa idi dili olan insan kalmazdı efendiler.

Herkes geçmişe gidip dilini bir kontrol etsin derim.

*

Laikliğin olduğu bir ülkede insanlar farklı dini yapılarda olabilirler. Düşüncelerini istedikleri gibi ifade edebilirler.

Ama laik düzen işliyorsa eğer.

İşlemiyorsa bugün yaşananlar yaşanır.

*

Dönemimizde yaşananlara genel olarak baktığımda bir zamanlar söylenmiş;

"Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ya laik olacaksınız ya Müslüman!" ifadeleri ile "Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz" söylemleri akıllara gelmiyor mu?

*

Demokrasi sabır ve tahammül sistemidir.

Bugün yaşananlar, laiklik olmadan demokrasinin olamayacağı örneklerinden sadece birisidir.

*

Amaç şarkı sözlerinde geçen ifade falan değil.

Öyle olsaydı yüzbinleri bulan besleme trol orduları ve besleme medya bugüne kadar hiç bekler miydi?

Asla.

Evet, ülkemizin ana gündeminin ekonomi olduğunu bilmeyen yoktur.

Sezen Aksu'nun 5 yıl evvelki şarkısında Havva ile Adem'e hakaret çıkarmak gündem değiştirmekten başka bir şey olamaz.

Bu rahatsızlık 5 yıl sonra mı aklınıza geldi?

Rahatsız olanlar şarkıyı dinlemez olur biter.

Ama amaçlanan dinleyip dinlememek değil.

Ekonominin yere çakılması neticesi yaşanan zamlardan vatandaşın isyan etmesi, ekonomik zorluklardan dolayı siyasi iradeye olan tepkiler neticesi "dini kullanarak gündemi nasıl değiştirebiliriz." telaşlarıdır.

*

İstedikleri akaryakıta, doğalgaza, elektriğe, kısaca iğneden ipliğe gelen zamların, kışın şu dondurucu günlerinde halk ekmek büfeleri önünde birkaç kuruş daha ucuz ekmek almak için uzayan yüzlerce metre kuyrukların, Merkez Bankası'nın akıbeti belli olmayan milyar dolarının, Ocak itibari ile eksi 56,9 milyar dolara inmiş MB rezervinin seafoodplus.info konuşulmasının istenmiyor olmasıdır.

Muhalif kesimi din düşmanı gibi gösterilip yılındaki seçimlere, Müslüman ve din düşmanlarının sandığa gitmesi şeklinde bir ortamın yaratılma çabasıdır.

Çünkü ekonomideki kötü gidişatın siyasi iradeye çok fazla oy kaybettirdiğini kendileri de iyi biliyor.

Vatandaş kışı öyle veya böyle geçirir.

Ama ödeyeceği çok yüksek elektrik ve doğalgaz faturalarını asla unutmaz.

*

Sezen Aksu'ya ilişkin bu saldırı ve linç girişimi insanlık olarak kabul edilemez. Kimse mağdurun kimliğine bakmamalıdır.

Mağdur, mağdur olduğu için yanında durulandır.

Aksi halde güçlünün yanında durulmuş olunur.

Sezen Aksu, yürekten destek verdiği zihniyet tarafından bir gün linç edileceğini, sadece "iki cihanda lekeli" ilan ettikleri tarafından destek göreceğini nereden bilecekti ki?

*

Bir zamanlar bu zihniyeti alkışlayıp bugün kapı dışarı edilmiş kimler var kimler?

Sezen Aksu da bunlardan sadece birisi.

Kullan, kullan sonra at.

Dertleri din değil.

Aksu burada bir figür oldu.

Sol, sosyalist, demokrat, sosyal demokrat olduğunu iddia eden, toplum içinde bu etiketle dolaşan; yazan, çizen, TV’de program yapan, konuşan ama buna rağmen “olacağı buydu”, “yetmez ama evet derken düşünseydi” diyerek Sezen Aksu’nun dilinin kesilmesine onay veren kişilerin tam da bu kapsamda ele alınması gerekir. “Sezen’in de sezmeyenin de aynı tehdit altında olduğu” bir ortamda Yılmaz Özdil’in  “Sezen Aksu” başlıklı yazısı bu bakımdan ibret vericidir.

HAYRETTİN GEÇKİN

Onlar gibi değilim! Benim özgürlüğüm kaynağını, benim gibi düşünmeyenlerin de kendisini özgürce ifade etmesinden, başkalarının yaşamını ve doğa haklarını savunmaktan alır&#; Böyle olmasaydı bu yazı yazılmazdı.

&#;

Yeni bir dünya yeni insanlarla olanaklıdır ancak. Adil, eşitlikçi, demokratik ve özgürlükçü bir dünyadan söz ediyorum&#; Kendisine değişim engeli getirmiş olanlar ne böyle bir dünya için hayal kurabilirler ne de bu yönde herhangi bir çaba gösterebilirler. Alışkanlıklarıyla kendisini başka şeylerden uzak tutanlar yeni olandan çekinirler çünkü; başka olana, başka biçimlere ilgi duymazlar. Öte yandan bencillik, boş vermişlik ve tembellik de egemendir böylelerinin ruhlarında. Bir sürü değişik şeyi, bir sürü güzelliği görebilecekleri uzun bir yolu asla seçmezler bu yüzden. Zora gelmezler, herhangi bir şey üzerinde fazla düşünmezler, düşünemezler. Canları kendilerini yormayacak şeyler ister genellikle. Öylelerini yönlendiren daha çok alışkanlıkları ve önyargılarıdır. Ama mesele, insanın kendisine tam da bu noktada müdahale etmesinin gerekliliğini öne çıkarır. Kendisine bu müdahaleyi yapabilecek bir bilinç edinmeyenler sıradanlığa düşer, biricikliğini kaybeder. Giderek merak zayıflaması da kendini gösterir ki bu durum insanı insan olmaktan iyice düşürür. İnsanın bilinç ya da bilinç dışı bir şekilde kendisine kastetme hali böyle bir şeydir işte. Uzun lafın kısası bir kerelik yaşamı çarçur etmektir. Böyle birinden de kendisine, başkalarına, doğaya karşı bir sorumluluk beklemek yanlıştır. Yaşamanın, sorumluluk alma işi olduğu gerçeği işlerine gelmez. Uymaz böyle şeyler onlara.

Sol, sosyalist, demokrat, sosyal demokrat olduğunu iddia eden, toplum içinde bu etiketle dolaşan; yazan, çizen, TV’de program yapan, konuşan ama buna rağmen “olacağı buydu”, “yetmez ama evet derken düşünseydi” diyerek Sezen Aksu’nun dilinin kesilmesine onay veren kişilerin tam da bu kapsamda ele alınması gerekir. “Sezen’in de sezmeyenin de aynı tehdit altında olduğu” bir ortamda Yılmaz Özdil’in  “Sezen Aksu” başlıklı yazısı bu bakımdan ibret vericidir. Saldırıya uğrayan bir kadın için “ama o da mini etek giymeseydi, o saate sokağa çıkmasaydı” demekle aynı kapıya çıkar. Baskı, zam, zulüm karşısında inim inim inleyen halka “AKP’ye oy vermeselerdi” demekle aynı yerde durur. Bir kere devrimci, demokrat, ilerici çağdaş bir insan, düşmanını bile AKP zihniyetinin hukuksuzluğuna teslim etmez, etmemeli&#; Solcu olmak, demokrat olmak bir vicdan işidir her şeyden önce. Amasız, fakatsız zarar görenin yanında yer almayı gerektirir. Adil olmayı gerektirir&#;

Özdil söz konusu yazısında AKP’nin yaptığı kötü şeyleri listeledikten sonra yazısını Sezen Aksu’nun “Yetmez ama Evet”çiliğine bağlayarak şöyle bitiriyor: “Ve şimdi ibretle görüyoruz ki… Canıgönülden destek verdiği zihniyet tarafından linç ediliyor! Akp gibi düşünmeyenleri ‘dini değerler’ üzerinden infaz ediyordu, şimdi Akpciler tarafından ‘dini değerleri aşağılamakla’ suçlanıyor. Diyanet bile aleyhinde açıklamalar yapıyor, suç duyurusu yağıyor. Oh olsun yazısı değildir bu, asla. Olacağı buydu yazısıdır! Türkiye avaz avaz çığlık atarken, inim inim inlerken… Akp&#;yi şakşaklayıp, hak ettiği karşılığı almayan görülmedi bugüne kadar! Maskeli balo illa ki sona eriyor. Binbir suratlıların, gerçek yüzleri illa ki ortaya çıkıyor. Ama bizlere, duygularımızdaki cam kırıkları kalıyor.” Özdil tarafından açıktan olmasa da Sezen Aksu için linç onayı çıkıyor anlayacağınız.

Özdil’e veya onun gibilere; sağcı Fransa Cumhurbaşkanı De Gaule’ün, Cezayir’le ilgili nefret uyandıran politikalarını eleştiren düşünür, felsefeci, yazar Sartre’a, Fransız muhafazakârlarından gelen tepki karşısında “Sartre Fransa’dır” diyerek arka çıkmasını anımsatmanın bir yararı olabilir mi, olmaz! “Yetmez ama Evet”çilere karşı verdiği mücadeleyi solculuk sanan, “Yetmez ama Evet” dediği için yazar Adalet Ağaoğlu’na ölümünün ardından Tele 1 yayınında “günahlarıyla gitti” diyebilen Merdan Yanardağ’a böyle bir şey anımsatılabilir mi peki! Asla!&#; Çünkü o, dil kesme meselesinde Cumhurbaşkanının ;“Ben Sezen Aksu’yu kastetmedim” açıklamasını yapar yapmaz Tele 1 ekranının altına “Sezen Aksu’ya af, Sedef Kabaş’a yargısız infaz!” manşeti yazdırmakla meşgul ve bu tutumuyla da “Sezen Aksu’nun dilini neden kesmiyorsunuz” dercesine öfkesini kusmakta&#;

Neylersin, Brecht’in dizeleri bir tespiti doğrulayarak acı bir tortu bırakıyor duyarlıklarımıza:

“&#; Oysa işte düşman her zamankinden daha kuvvetli.
Yenilmez gibi de görünür.
Biz de hatalar yaptık bu inkâr edilmez.
Sayımız yavaş yavaş azalmada.
Sloganlarımız orda burda dağınık.
Düşman sözcüklerimizin bir kısmını çarpıttı&#;.”

Bu yazı, “Yetmez ama Evet” meselesinde taraf olma yazısı değil. Asla değil. Üzerinden 12 yıl geçmiş bir olaya taraf olmak ya da olmamak meselesinin çok üstünde bir şey. Ülkemizin bir sanatçısına yapılmak istenen lincin karşısında kimin yanında durulduğuyla ilgili. Kaldı ki Türkiye’de sol her şeyi doğru yapmış, bütün önderlikler doğru da bir “Yetmez ama Evet” meselesi mi yanlış? Bu mu yani? Sanki sol yenilgiler ve yanılgılar tarihi değil de her şey “Yetmez ama Evet”çiler yüzünden mi bu hale geldi? Öte yandan, “Yetmez ama Evet” oyu kullanan hiç kimse ortalığa düşüp “bu işin sonuçları iyi oldu” da demiyor.. Peki bu kıyım, kıyamet niye? Bu meseleyi ısıtıp ısıtıp piyasaya sürenlerin ve bunu bir husumet haline dönüştürenlerin ülkemizdeki olumsuz gelişmelerin faturasını “Yetmez ama Evet”çilere yıkmalarının akılla, izanla açıklanacak bir mantığı var mı Allah aşkına? Bu, başka bir niyet! Bu niyet, demokrasi güçleriyle bir arada toplanma, birlikte bir mücadele yolu açma niyeti taşımaz. Peki ne olabilir? İyimser bir yaklaşımla, bu toprakları her düşünceden, her kültürden ve her renkten bir çiçek tarlasına dönüştürecek hikayeleri olmayanların, böyle bir hikayeye ihtiyaç duymayanların ve bu hikayeye uygun mücadelede yan çizenlerin  “çelik çekirdekli, içi kof” düşüncelerine uymayan herkesi düşman sayma politikaları olabilir olsa olsa. Haklarını da yememek lazım, çok derindirler; dünyaya kendi kuyularından bakacak kadar hem de.

Bir arkadaşımın; “Haramiler saltanatına karşı verilen mücadeleyi akmakta olan bir dereye benzetecek olursak, bu dereye farenin sidiğini dahi katmak zorundayız” dediğini hiç ama hiç unutamam. Toplumu yalnızca iktidar ve onun bağlaşıkları bölüp parçalamıyor. Demokrasi mücadelesini yalnızca AKP ve onun bağlaşıkları yolun dışına itmeye çalışmıyor. Böyle bir durum karşısında, mücadelelerini “Yetmez ama Evet”çilere karşı yöneltenler için, bunlar mücadelelerini AKP faşizmine yöneltselerdi, acaba AKP faşizmi buna dayanabilir miydi diye sorup gülesi geliyor insanın.

Her şey kötü değil bu ülkede, her şey kötü de gitmiyor. Adil, demokratik ve özgürlükçü bir dünya düşü kuranlar ve en zor zamanlarda bile bundan ödün vermeyip buna uygun davranış sergileyen insanlar, yani kolayı seçmeyenler de var. İyi ki var. Önyargılarına teslim olmayan sonsuz bir azınlık olsalar da var. Her şeye rağmen insan bitmez çünkü. Bakın, Sezen Aksu ve ona yönelik dil kesme meselesine yüz akı edebiyatçılarımızdan Feyza Hepçilingirler nasıl yaklaşıyor: İnsan kokusu alıyorsunuz her şeyden önce:

“Kurt ile kuzu hikâyesini bilirsiniz değil mi? Hani dere kıyısında suyun başında duran kurt, aşağıda kendi halinde su içmekte olan kuzuya “Suyumu bulandırıyorsun,” diye çatmış. Kuzu, “Sen yukarıdasın, ben aşağıdayım. Senin suyunu nasıl bulandırabilirim?” diye söylediğinin anlamsız olduğunu anlatmaya çalışmış. Oysa kurt, niyeti çoktan bozmuşmuş. “Yani, aslında ben seni yiyeceğim de bir bahane bulmaya çalışıyorum,” demiş ya, Sezen Aksu olayı da tıpkı böyle. Ne diyormuş şarkı? “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e.” Yaratılan ilk insanlar olduğuna inanılmıyor mu Adem ile Havva’nın? Öyleyse bilgili olmaları beklenebilir mi? Elbette cahiller. Ne demek cahil? “Öğrenim görmemiş, okumamış; bilgisiz.” (TDK Türkçe Sözlük) Tersi mi iddia ediliyor? Nerede okumuş, hangi okulları bitirmiş, nereden diploma almış olabilir Adem ile Havva? Üstelik şarkı, küfretmiyor, kötü bir şey söylemiyor; selam söylüyor. “Allah”ın selamı” diye anılıyor hani, almamak günah ya, işte o selam. “Nezaket gösterisi, esenleme, merhaba” demekmiş selam. Öyle diyor TDK Türkçe Sözlük. ‘Kuzu da zayıf zaten. Verelim gitsin,’ deme zamanı değil. Önemli olan o kuzuyu kurda teslim etmemek. Yoksa kuzu ile kalmaz bu iş!”

Başta söylediğime dönüyorum: Yeni bir dünya yeni insanlarla olanaklıdır ancak.

 

PAYLAŞMAK İÇİN

Sezen Aksu’ya Muhafazakar &#;evrelerden Lin&#;

İSTANBUL — 

Türk pop müziğinin efsane ismi Sezen Aksu, dört yıl önce söylediği bir şarkıda İslamiyet’in ilk insanlar olarak kabul ettiği Adem ve Havva’ya ‘‘cahil’’ dediği için, son birkaç gündür muhafazakar çevrelerin başlattığı linç kampanyasıyla karşı karşıya.

Sosyal medyada başlayan kampanya yargıya da intikal etti. Ankara’da Mikail Yılmaz adlı bir avukat Sezen Aksu’nun ‘‘Hazreti Adem ve Hazreti Havva’yı itibarsızlaştırmayı hedeflediği’’ iddiasıyla Türk Ceza Kanunu’nun maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen ‘‘dini değerleri aşağılamak’’ suçundan sanatçı hakkında kamu davası açılması için savcılığa başvurdu.

‘‘Bu kalenin İslam'ın son kalesi olduğunu haykırmaya geldik’’

Sezen Aksu’nun evinin önünde de haftanın ilk gününde gösteri vardı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakın olduğu iddia edilen Milli Beka Hareketi’ne üye yaklaşık 20 kişi, ellerinde Türk bayraklarıyla Aksu’nun Beykoz’daki evinin önünde basın açıklaması yaptı.

Hareketin lideri Murat Şahin tarafından okunan açıklamada, ‘‘İlk Peygamber Hz. Adem Aleyhisselam ve Hz. Havva annemiz Aleyhisselam’ın alenen aşağılanmasına karşılık bu ‘Minik Cahil’e haddini bildirmek için burada toplanmış bulunmaktayız. Biz buraya kimseyi tehdit etmeye gelmedik, biz buraya bu milletin ve bu ümmetin haklı sesi olmaya ve bu kalenin de İslam'ın son kalesi olduğunu dosta düşmana haykırmaya geldik’’ denildi.

Bahçeli: ‘‘Bu tiplerin kafaları arızalı, kalpleri taşlı ve dikenlidir’’’

İlk günlerde ağırlıklı olarak İslamcı çevrelerin eleştiri oklarını yönelttiği 68 yaşındaki sanatçıya bugün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den sert tepki geldi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, aklın ve inancın öncüleri olarak gördükleri birçok milli ve şahsiyet gibi Adem ve Havva’nın da cehaletin lincine uğradığını söyledi.

MHP lideri, ‘‘Yazdığı ucube bir şarkının sözleri arasında, Hz. Adem ve Hz. Havva’ya ‘cahil' diyen sorumsuz ve şuursuz bir sanatçının alamet olarak bindiği sefalet ve rezalet hali dünyevi kıyamet olan cehalet çukurunun açık seçik bir numunesidir. Bu sanatçıya diyorum ki serçe isen serçeliğini bil. Sakın kuzgunluğa heves etme. Bu tiplerin kafaları arızalı, kalpleri taşlı ve dikenlidir’’ dedi.

Kaftancıoğlu’ndan Aksu’ya Nazım Hikmetli destek

Sezen Aksu daha önceki tepkilere vermediği gibi Bahçeli’nin sözlerine de yanıt vermezken, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Nazım Hikmet’in ’lardaki büyük aşkı Piraye için yazdığı şiirle ünlü sanatçıya destek verdi.

Kaftancıoğlu sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ‘‘Bursa da havlucu Recebe/Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman/ fakir köylü Hatçe kadına/ırgat Süleymana düşman/sana düşman/bana düşman/düşünen insana düşman/vatan ki bu insanların evidir, sevgilim/onlar vatana düşman” ifadelerini kullandı.

Babacan: ‘‘Sezen Aksu’nun hedef alınması kabul edilemez’’

Muhafazakar çevrelerden de bazı isimler Sezen Aksu’nun yanında duruyor. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, şarkı sözlerinin çarpıtıldığını söyleyerek bu zihniyetin Türkiye’ye kötülük yaptığını belirtti

Babacan, “Türkiye ancak fikir ve ifade özgürlüğü zemininde yükselebilir. Sanatçılarımız da sanatlarını icra ederken özgür olmalıdır. Şarkı sözlerini çarpıtan zihniyet bu ülkeye sadece kötülük yapmaktadır. Sezen Aksu’nun hedef alınması kabul edilemez” dedi.

Cübbeli Ahmet’ten Babacan’a sert eleştiri

Geçen hafta, Enes Kara’nın intiharı sonrası ‘‘cemaatler ve tarikatlar kapatılsın’’ diyen çevrelere karşı çıktığı için geçen laik kesiminin tepkisini çeken Babacan bu kez de İslami çevrelerden tepki gördü.

İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, “Ali Babacan'ın, Sezen Aksu'nun Peygamber Atamıza ve Kıymetli Annemize yaptığı hakareti fikir özgürlüğü çerçevesinde savunan tweeti çok manidardır. Buna ancak şu yorumu yapabiliyorum; Bugün rey için ana babasını satanlar yarın yönetime gelseler düşünün neleri satarlar?” şeklindeki sözlerle Babacan’ı eleştirdi.

‘‘Hz. Âdem ve Hz. Havva, bütün insanlığın müşterek değeri ve muazzez atalarıdır’’

Diyanet İşleri Başkanlığı ise daha yumuşak bir dil kullansa da Sezen Aksu’nun yaklaşımını eleştirmekten geri kalmadı.

Diyanet’ten yapılan açıklamada, ‘‘Son zamanlarda İslam'ın kutlu elçileri Hz. Âdem ve Hz. İsa peygamberlerimize; insanlığın ortak değeri Hz. Havva ve iffet abidesi Hz. Meryem annelerimize yönelik gelişigüzel tartışmaların ve polemiklerin yapıldığına şahit olmaktayız. Öncelikle bilinmelidir ki Hz. Âdem ilk insan olmasının yanında aynı zamanda ilk peygamberdir. Bu yönüyle vahye muhatap olmuş; akıl, şuur, irade gibi hususiyetleri ve eşya hakkındaki ilmiyle meleklere üstün kılınmış mükerrem bir şahsiyettir. Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'de ‘halife’ olarak nitelenen Hz. Âdem ve onun eşi Hz. Havva, bütün insanlığın müşterek değeri ve muazzez atalarıdır’’ denildi.

Livaneli: ‘‘Aksu’nun sözlerinden, hakaret anlamı çıkarmak ilkel bir zorlamadır’’

Sanatçı Zülfü Livaneli de Sezen Aksu’nun yanında seafoodplus.infoli, sosyal medya hesabından yayınladığı mesajında, Sezen Aksu’nun Adem ve Havva ile ilgili sözlerinden hakaret çıkarmanın ilkel bir zorlama olduğunu dile getirdi:

Livaneli, ‘‘Sezen Aksu’ya şarkı sözlerinden dolayı bir linç kampanyası başlatıldı. Bu sözleri çarpıtanların, sanatla, kelimelerle, kültürle hiçbir ilgisi yok. Sanat deryasını, daracık siyaset pencerelerinden izleyip yorum yapıyorlar. Cahil kelimesi halk şiirimizde, tecrübesiz genç, dünyayı görmemiş anlamında kullanılır. Neşet Ertaş’ın “Cahildim dünyanın rengine kandım” türküsünde olduğu gibi. Bir halk türküsünde “Ergen kız, cahil oğlan/ İnkardan gelinir mi” denildiği gibi. Sezen’in de Adem ve Havva’nın cennetten atılmalarına yol açan hatayı gençliklerine ve bilmemeye bağlayan sözlerinden, hakaret anlamı çıkarmak ilkel bir zorlamadır. Ve bu halkın bağrına bastığı Sezen Aksu’ya böyle haksız bir saldırı, saldıranı küçültür Sezen’i daha da büyütür’’ ifadelerini kullandı.

Sezen Aksu, yılında Yaşar Gaga ile birlikte söylediği ‘‘Şahane bir şey yaşamak’’ adlı şarkıyı 30 Aralık'ta Youtube sayfasından, için yeni yıl dileğiyle birlikte yeniden paylaşmıştı.

Aksu mesajında, “Yıl arkadaşlar… Size güzel bir yeni yıl dilemek için bir sürü cümle geçti aklımdan, hiçbiri içime sinmedi. O nedenle düşünmeden kalbimden geleni yazıyorum. Bu yılın hepimize daha iyi insan olabilmeyi, dünya üzerindeki canlı cansız her şeyin bütünlüğünü hatırlamayı, kendimizden başlayarak hakikatle yüzleşebilmeyi, koşulsuz özgürlüğün peşine düşmeyi, dayanışmanın kudretini idrak edebilmeyi, birbirimizin yaralarını sarabilmeyi, gitgide normalleştirdiğimiz şiddetin ve onu normalleştirmek için küçücük insan aklıyla oynadığımız oyunlardan utanabilmeyi, değişmeyi, dönüşmeyi, ilerlemeyi, her varlığı eşitleyen gerçek adaleti tesis edebilmeyi ve bunu mümkün kılacak aklı başımıza getirmesini diliyorum bütün kalbimle…” ifadelerini kullanmıştı.

'deki paylaşımla birlikte sadece Youtube'da 3,6 milyondan fazla defa dinlenen şarkı geçtiğimiz haftaya kadar bir tepki almamıştı.

Sanat dünyası Aksu’nun yanında: ‘Utanç verici yobaz saldırı’

Sezen Aksu’nun bundan 5 yıl önce piyasaya çıkmış “Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkısında yer alan “Binmişiz bir alamete. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” sözleri, iktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi tarafından hedef gösterilmiş, bu olayın ardından kimi aşırılıkçı gruplar sanatçının evinin önüne kadar giderek tehditkar bir protesto eyleminde bulunmuştu. Sezen Aksu konu hakkında sessizliğini korurken, sanat camiasından ünlü şarkıcıya destek yağdı.

KÜR: AMAÇ GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK

Zaman zaman kendisi de gerici saldırıların hedefine oturtulan yazar Pınar Kür’ün açıklaması ise şöyle: “Yurdumuzda sanatı, sanatçıları yasaklamak taa Osmanlı’dan kalan bir gelenektir. Cumhuriyet tarihinde de bu geleneğin çiğnenmediğini biliyoruz.  Eskiden solcu ya da  ‘sol tandans’ lıların başı belaya girerdi şimdiyse yeterince dinci olmayanlar baskı altında. Suçun tarifi ise aynı: halkı birbirine düşman etmek! Eskiden halk işin içine pek karışmazdı, ancak söz konusu Sezen Aksu gibi çok popüler biri olduğunda olay birdenbire alevlendi. Amaç, Aksu’yu cezalandırmak değil gündem değiştirmek olsa da, yasakçı geleneğin bu denli köklü olması insanı umutsuzluğa sürüklüyor.”

ERKAL: DEMEK Kİ VAZİYET ÇOK KÖTÜ

Tiyatro dünyasının duayen ismi Genco Erkal gazetemize yolladığı detsek açıklamasında şunları söyledi: “Artık şarkı sözleriyle uğraşmaya başladılar. Demek ki vaziyet çok kötü. Nereye saldıracaklarını bilemiyorlar giderayak. Masum bir şarkı sözü dizesi için köpürtülen bu yobaz saldırı utanç verici.”

ÜZÜMCÜ: ÇOK ÇARESİZLER

Tiyatro dünyasının bir başka ünlü ismi olan Levent Üzümcü de gazetemize şunları söyledi: “Türkiye’nin gündemini değiştirmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaklar. İnsanların sofraya koyacak ekmekleri yok, yiyecek yemekleri yok, toplu taşımaya binecek paraları yok ve isim ne kadar büyük olursa, o isme ne kadar yüksek bir tonda ve ne kadar saçma sapan bir şekilde yüklenilirse gündemi o ölçüde değiştirebileceklerini düşünüyorlar. AK-MHP’lilerin yerinde olmak istemezdim, gariban bir durumdalar, çok çaresiz bir durumdalar.”

SANDAL: AKIL VE MANTIK DIŞI

Sezen Aksu’ya ilk destek çıkanlardan biri Mustafa Sandal olmuştu. Sandal sosyal medyadan şu sözlerle tepkisini paylaşmıştı: “Sen otur oturduğun yerde, gördüğüm kadarıyla bir gram aklın var onu da bu ülkenin en derin ozanlarından biri olan sanatçının ne dediğini anlamaya çalışmakla yakma güzel kardeşim!.. Bir şarkı sözünü böylesine çarptırmak akıl ve mantık dışıdır.”

LİVANELİ: İLKEL BİR ZORLAMA

Zülfü Livaneli de yaptığı açıklamayla Sezen Aksu’ya hızlı bir şekilde destek çıkanlardan biri oldu. Livaneli sosyal medyadan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: Sezen Aksu’ya şarkı sözlerinden dolayı bir linç kampanyası başlatıldı. Bu sözleri çarpıtanların sanatla, kelimelerle, kültürle hiçbir ilgisi yok. Sanat deryasını, daracık siyaset pencerelerinden izleyip yorum yapıyorlar. Cahil kelimesi halk şiirimizde, tecrübesiz genç, dünyayı görmemiş anlamında kullanılır. Neşet Ertaş’ın “Cahildim dünyanın rengine kandım” türküsünde olduğu gibi. Bir halk türküsünde “Ergen kız, cahil oğlan / İnkardan gelinir mi” denildiği gibi. Sezen’in de Adem ve Havva’nın cennetten atılmalarına yol açan hatayı gençliklerine ve bilmemeye bağlayan sözlerinden hakaret anlamı çıkarmak ilkel bir zorlamadır. Ve bu halkın bağrına bastığı Sezen Aksu’ya böyle haksız bir saldırı, saldıranı küçültür Sezen’i daha da büyütür.”

SAY: SEZEN’İN YANINDAYIZ

Dünyaca ünlü besteci ve piyano virtüözü Fazıl Say da sosyal medya üzerinden tepkilerini paylaşmış ve şunları yazmıştı: “Sezen’in tabii ki yanındayız. Her ne şarkısı, sözü döktürdüyse  iyi etmiş, içinden geldiği gibi yapsın sanatını, hatta sözlerin devamını da yazsın, Oratoryosunu da besteleyelim.”

ÜMİT: ALGI OPERASYONU

Ünlü yazar Ahmet Ümit de gazetemize demecinde şu ifadelere yer verdi: “Sezen Aksu’ya yapılan linç girşiminin aslında var olan ekonomik ve siyasi krizin perdelenmesi için yapılan bir operasyon olduğunu düşünüyorum, çünkü yıllar önce bir şarkıda geçen sözler nedeniyle bir sanatçıyı, üstelik ülkenin en önemli müzisyenlerinden birini linç etmeye, mahkum etmeye kalkmanın, etkisiz hale getirmeye çalışmanın başka bir açıklaması olamaz. Şarkıyı dinlediğinizde anlıyorsunuz zaten, şarkının herhangi bir kutsal değere, bir peygamebere hakaret gibi bir amacı yok, şarkı bunun için yapılmamış. Şarkının içerisinde geçen bir söz ve bu sözden yola çıkarak ülkenin en önemli değerlerinden biri olan Sezen Aksu’yu mahkum etmek hem haksız bir girişim hem de bence planlı, programlı bir algı operasyonudur. Elbette Sezen Aksu’nun yanındayım.”

MÜYORBİR’DEN AKSU’YA DESTEK

Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) tarafından bir açıklama yayımlanarak “şarkı sözlerinde Adem ile Havva’ya hakaret ettiği” gerekçesiyle linç kampanyasına maruz kalan Sezen Aksu’ya destek verildi. “Sezen Aksu kültürel mirasımızdır” denilen açıklamada, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sanat ve sanatçıdan yana tavır koymasını bekliyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklama şöyle: “Unutmayalım ki bu coğrafyanın bize öğrettiği en güzel, insani duygu ‘hoşgörü’dür Ne oldu bize? Gerçekten de ne oldu? Acımıza, aşkımıza, sevincimize, mutluluğumuza ortak olan şarkıları yazan, onları söyleyen, aynı dönemde yaşamaktan dolayı çok şanslı olduğumuz sanatçılara bu hoyratça tavır niye? 

Kimsenin ezanı susturmak, bayrağı indirmek gibi bir niyeti yok. Ama bu argümandan beslenen, ortamı geren, okumayan, dinlemeyen, kendi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştiren, ‘katli vacip’ gören bir kesim var. Ne yazık ki bu kesimin peşinden giden kurumlar ve siyasiler de Sezen Aksu sadece bir besteci ve yorumcu değil, aynı zamanda bu ülkenin kültür mirasıdır da. Onu korumamız, kollamamız, daha güzel şarkılar üretebilmesi için gereken atmosferi yaratmamız gerekirken ona reva görülenlere bakın”


nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir