ingilizcede bear ne demek / bear | İngilizce-Türkçe Sözlük - Cambridge Dictionary

Ingilizcede Bear Ne Demek

ingilizcede bear ne demek

İngilizce-Türkçe sözlükte bear'ın çevirisi

In fact, although the discipline he imposed in his factory was a severe one, it was born of a desire to improve his workmen's lot.

Cambridge English Corpus kaynağından

That to me represents lack of understanding of the very special knowledge that is brought to bear.

Cambridge English Corpus kaynağından

It should be borne in mind that the scale is a screen for depressive symptoms rather than a diagnostic instrument.

Cambridge English Corpus kaynağından

First, readers should bear in mind the role of behavioral treatment relative to other medical approaches.

Cambridge English Corpus kaynağından

The iconography of fresco decorations in the same halls bears out and reinforces the difference of emphasis.

Cambridge English Corpus kaynağından

The fitness consequences of bearing domatia and having the right ant partner: experiments with protective and non-protective ants in a semi-myrmecophyte.

Cambridge English Corpus kaynağından

Indeed, prompt-the control delimiter-was "born" twice for radically different reasons.

Cambridge English Corpus kaynağından

In some cases, arguments bear semantic properties that, typically, require that they bear a direct grammatical function, but in these cases they do not.

Cambridge English Corpus kaynağından

Örneklerdeki görüşler Cambridge Dictionary'nin editörlerinin, Cambridge University Press'in ya da lisans sağlayıcılarıın görüşlerini temsil etmez.

İngilizce - Türkçe çeviri (v1.4 yeni)

İngilizce dilinden Türkçe diline (google translate aracılığıyla) hızlı cümle ya da kelime çeviri yapmanıza yardımcı olan bir sözlük sistemidir. Dünya dilleri arasında yapılacak olan cümle ve kelime çevirilerinizi kolaylaştırır. ÇevirSözlük.com Dünya'da en yaygın olarak kullanılan bir çok dili içinde barındırmaktadır. Bu diller arasında herhangi bir ücret ödemeden ve sınırlama olmaksızın istediğiniz cümle ya da kelime çevirilerinizi hızlı bir şekilde yapmanız mümkündür.

Kullanım ve Gizlilik

Cevirsozluk.com aracılığıyla yapılan tüm çeviri verileri toplanmaktadır. Toplanan veriler herkese açık, anonim olarak paylaşılır. Dolayısıyla Çevir Sözlük kullanarak yapacağınız çevirilerde kişisel bilgi ve verilerinizin yer almaması gerektiğini hatırlatırız.

Cevirsozluk.com kullanıcılarının çevirilerinden oluşturulan içerikte argo, küfür vb. uygun olmayan öğeler bulunabilir. Oluşturulan çeviriler her yaş ve kesimden insanlar için uygun olamayabileceğinden dolayı, rahatsızlık duyulan hallerde siteminizin kullanılmamasını öneriyoruz. Kullanıcılarımızın çevirilerle eklediği içeriklerde telif hakkı ya da kişiliğe hakaret vb. öğeler bulunuyorsa site yönetimiyle iletişime geçilmesi halinde gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Sitenize ya da blogunuza İngilizce Türkçe çeviri ekleyin:
l

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. İsim, Zooloji ayı
  2. Fiil doğurmak.
    to bear a child: çocuk doğurmak.
    She has borne him 2 children: Ondan 2 çocuğu

    oldu.
    She was born on March 15th: 15 Martta doğdu.

  3. Fiil (meyve/üzüm/ürün) vermek.
    a tree that bears fruit: meyve veren bir ağaç.
    The young apple tree

    is bearing this year for the first time.

  • Fiil taşımak, kaldırmak, tutmak.
    Will the ice on the lake bear my weight? The wall bears the weight of

    the roof. The vehicle bore me to the city.

  • Fiil (ağırlığa, yüke vb.) dayanmak, tahammül etmek.
    The floor will not bear such a heavy load.
  • Fiil (delile, belgeye vb.) dayanmak, istinat etmek.
    My claim bears on the facts.
  • Fiil itmek.
    We were borne backwards by the crowd. Don't bear so hard on the lever.
  • Fiil tutmak.
    to bear in mind: akılda tutmak, unutmamak.
    to bear oneself well: (a) vücudunu dimdik

    tutmak, (b) sağlığı iyi olmak, sıhhatte olmak.
    to bear oneself erectly: dimdik durmak.

  • Fiil davranmak.
    to bear oneself bravely: cesur davranmak.
    He bore himself with great dignity: Çok vakur davrandı.
  • Fiil maruz kalmak, sabırla tahammül etmek.
    to bear the blame: muaheze edilmek.
    He bears pain well:

    Acıya çok iyi tahammül eder.

  • Fiil dayanmak, katlanmak, çekmek, tahammül göstermek.
    He could bear it no longer: Artık dayanamadı.


    I can't bear your nagging: Senin dırdırını çekemem.
    I can't bear him: Ona tahammül edemem.
    He bore all these toubles: Bütün bu sıkıntılara katlandı.

  • Fiil değmek, değerinde olmak.
    It doesn't bear repeating: Tekrara değmez.
  • Fiil taşımak, götürmek, hamil olmak.
    to bear gifts: hediye götürmek.
  • Fiil (aklında/zihninde/kalbinde) beslemek/tutmak, gütmek.
    to bear love/affection: sevgi/muhabbet beslemek.


    to bear grudge/malice: kin gütmek.
    I bear hatred against no man: Hiç kimseye karşı kin beslemem.
    It was gradually borne in upon him that … : Yavaş yavaş şuna inandı ki …

  • Fiil (söylenti/dedikodu vb.) yaymak, nakletmek.
  • Fiil yapmak, etmek, ifa etmek, vermek.
    to bear witness: tanıklık yapmak.
    to bear testimony: tanık olarak ifade vermek.
  • Fiil götürmek, yol göstermek, rehberlik yapmak.
    They bore him home: Onu evine götürdüler.
  • Fiil taşımak, haiz olmak, içermek, ihtiva etmek, … olmak.
    The document bears your signature: Belge

    senin imzanı taşıyor /belgede senin imzan var.
    This letter bears no date or signature: Bu mektupta tarih ve imza yok.
    to bear a famous name: ünlü bir ad taşımak.
    X bears no relation with Y: X in Y ile bir ilgisi/bağıntısı yoktur.

  • Fiil göstermek, izhar etmek.
    to bear resemblance: benzemek, benzerlik göstermek.
    Her face bore signs of tears.
  • Fiil yüklenmek, üzerine almak, deruhde etmek.
    to bear responsibility. All the costs of the repairs will be borne by our company.
  • Fiil (faiz vb.) getirmek.
    Money that bears low rate of interest: az faiz getiren para.
  • Fiil malik/haiz olmak, (nitelik/özellik vb.) taşımak.
    to bear traces: izlerini taşımak.
    to bear

    a good character

    : iyi huylu olmak.
    The accident bears two explanations: Kaza iki türlü izah edilebilir.
  • Fiil kullanmak, uygulamak, yürütmek.
    to bear authority: yetki kullanmak.
    to bear sway: hüküm yürütmek.
  • Fiil (kuvvetini/etkisini) göstermek, (nüfuz vb.) kullanmak.
    The senator is bearing all his resources against

    the contoversial legislation.

  • Fiil yönel(t)mek, (cihetine) dön(dür)mek, çevirmek, (belirli bir yönde) gitmek.
    to bear west: batıya

    yönelmek.
    Here we will bear to the left: Burada sola döneceğiz.
    The ship bore north: Gemi kuzeye yöneldi.
    Cross the field, bear right, and you'll soon reach the village.

  • Fiil bulunmak, kâin olmak.
    The land bore due west of the ship: Kara, geminin batısında bulunuyordu.
  • Fiil değmek, yakışık almak, uygun olmak.
    Such rude words won't bear repeating: O kaba sözleri tekrarlamak

    yakışık almaz.
    His arguments won't bear consideration: İtirazları gözönüne alınmaya değmez.

  • Zooloji ayı
    (Ursidae).
    brown bear = Syrian bear: boz ayı, Suriye ayısı
    (Ursus arctos): Avrupa

    ve K. Asyada ormanlarda yaşar.
    black bear: kara ayı
    (Ursus americanus): Kanadada yaşar.
    grizzly bear: korkunç ayı
    (U. horribilis). K. Amerikada yaşar.
    polar bear: kutup ayısı
    (U. maritimus).
    Asiatic black bear: Tibet ayısı
    (U. thibetanus).
    sloth bear: dudaklı ayı
    (Melursus ursinus): Hindistanda yaşar.

  • ayıya benzeyen herhangi bir hayvan.
  • kaba/hoyrat/hantal /terbiyesiz/görgüsüz kimse, ayı.
    She's nice, but her husband is such a bear that nobody likes him.
  • ticarette işlerin kesat gittiğine/gideceğine inanan kimse.
    bear market: düşük/durgun piyasa.
    to

    bear the market

    : fiyatları düşürmek.
  • açıkçı: ileride daha ucuz fiyata alacağını umarak elindeki tahvil ve hisse senetlerini ucuza satan kimse. Tersi:
    bull.
  • büyük kabiliyet/yetenek/ilgi gösteren kimse.
    a bear for physics.
  • Astronomi
    Great bear: Büyük Ayı
    (Ursa Major);
    Little bear: Küçük Ayı
    (Ursa Minor) takımyıldızları.
  • Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    ant bear


    great anteaterile ayni anlama gelir. büyük karınca yiyen
    (Myrmecophaga jubata): Amerikanın

    tropik bölgelerinde yaşayan, boyu 1.80 m, yüksekliği 60 cm olan, karınca ile beslenen hayvan.

    İsim

    black bear

    kara ayı
    (Ursus americanus): K. Amerikada yaşayan sık kahverengi tüylü ayı.

    brown bear

    boz ayı: Amerika siyah ayısının kahverengine yakın olanı. İsim

    brown bear

    boz ayı
    (Ursus arctos): Avrupa ve Asyada sık ormanlarda, inlerde yaşayan, arka ayakları üstünde

    yürüyebilen, tırmanıcı ve yüzücü, esmer-kahverengi tüylü ayı.

    İsim

    covered bear

    sahip olduğu menkul kıymetler ya da emtiayı satan broker

    covered bear

    ileri bir tarihte daha ucuz bir fiyatla geri satın alma beklentisiyle

    covered bear

    sözleşmelerine bağlı kalmak için yükselen bir piyasadan hisse senedi almasını lüzumlu kılmayacak miktarda

    hisse senedi bulunduran spekülatör

    grizzly bear

    korkunç ayı
    (Ursus horribilis): KB Amerikada yaşayan iri, çok vahşi bir ayı. Tüyleri külrenginden

    kahverengine kadar değişik renkte olur. Uzunluğu 2.5 m, omuz yüksekliği ≈ 1 m.

    İsim

    honey bear

    bodur ayı
    (Helarctos malayanus). Küçük, çarpık bacaklı, düzgün tüylü, meyve ve bal ile beslenen

    bir tür ayı.
    melayan bear, sun bear ile ayni anlama gelir.

    İsim

    honey bear

    kinkaju
    (Potos flavus): Orta ve G. Amerika ormanlarında yaşayan yumuşak kahverengi/sarı tüylü,

    uzun kuyruğu ile dallara tutunup tırmanan, iri gözlü, küçük-ayıya benzer etobur hayvan. Uzunluğu 35 cm, kuyruğu 48 cm.

    İsim

    Kodiak bear

    Kodiak ayısı
    (Ursus middendorffi): Alaska. KB Kanada ve Kodiak adasında yaşayan iri boz ayı. Uzunluğu

    2.70 m., ağırlığı 680 kg.' a ulaşır.
    Kadiak bear, Kodiak ile ayni anlama gelir.

    İsim

    sell a bear

    ilerde fiyatlar düşecek düşüncesiyle halen elinde bulundurmadığı

    sloth bear

    dudaklı ayı
    (Melursus ursinus). Hindistanda yaşayan uzun ve kaba kıllı, dudaklarını öne doğru uzatabilen bir tür ayı.

    bear away

    (a) alıp götürmek, taşımak, uzaklaştırmak.
    She bore the child away.(b) kazanmak, elde etmek.


    to bear away the prize: ödül kazanmak. (c)
    den. yönelmek, dümen kırmak.
    to bear away for a point.

    bear campaign

    borsa simsarlarınca fiyatları düşürüp ileride düşük fiyatlardan geri almak amacıyla çok sayıda ufak kupürleri borsaya sürmesi

    bear cat


    pandaile ayni anlama gelir. panda
    (Ailurus fulgens):Himalayalarda yaşayan kırmızımsı-kahverengi

    tüylü, yüzü beyaz halkalı, ayıya benzer etçil hayvan.

    bear closing

    bir brokerin halen sahip olmadığı hisseleri ya da emtiayı satması

    bear closing

    sonra bunları daha ucuz bir fiyatla geri satın alarak kâr sağlaması durumu

    bear comparison

    mukayese edilebilmek, hemen hemen aynı değerde/ayarda olmak, boy ölçüşebilmek.
    His novels bear comparison

    with the most famous western writers.

    bear down

    (a) bastırmak, sıkıştırmak, ezmek, kırmak, yenmek, yenilgiye uğratmak.
    Don't bear down so hard on

    your pencil

    : Kalemini okadar fazla bastırma.
    to bear down all resistance: bütün mukavemetleri kırmak.
    His determined efforts at last bore down all opposition: Azimkâr gayretleri nihayet bütün muhalefeti yenilgiye uğrattı. (b) çabalamak, büyük gayret sarfetmek.
    I bore down on my homework and got it done on time: Büyük gayret sarfederek ödevimi vaktinde yaptım. (c)
    den.(hızla) yaklaşmak.
    The ship was bearing down the channel at 12 knots.(d) (doğumda) ıkınmak.
    The nurse will tell you when to bear down.

    bear garden

    ayı bahçesi: eskiden köpekleri saldırmak için ayıların barındırıldığı yer. İsim

    bear garden

    kargaşalık, curcuna, şamatalı/gürültülü yer/sahne. İsim

    bear grass

    sıçan kuyruğu
    (Yucca): zambakgillerden yaprakları çayıra benzer bir ot. İsim

    bear hug

    ayı kucaklaması: kuvvetli ve sıkıca kucaklama/sarılma.

    bear hug

    güreşte hasmı önden iki kolla sıkıca sarıp arka üstü düşürmeye çalışma.

    bear leader

    (eskiden) akıldâne: zengin veya soylu delikanlı ile seyahat eden özel öğretmen. İsim

    bear off

    uzaklaş(tır)mak, ayrılmak.
    to bear off from the land: karadan uzaklaşmak.

    bear out

    desteklemek, doğrulamak, teyit etmek, haklı çıkarmak.
    The facts bear me out: Olaylar beni haklı

    çıkarıyor.
    This bears out what I said: Bu, söylediklerimi doğruluyor.
    bear up: sabır ve tahammül etmek, katlanmak, (cesaretle) göğüs germek, yılmamak, cesareti elden bırakmamak.
    bear up against pain: ağrıya/acıya katlanmak.
    bear up against/under the misfortune: felakete göğüs germek.
    bear up! Cesaret!

    bear pool

    spekülasyon amacıyla bir araya gelenler

    bear raid

    simsarlar tarafından fiyatları düşürmek için girişilen ve ileride oluşacak düşük fiyattan kolayca geri

    alınabilecek şekilde ufak parçalar halinde bors

    bear raid

    borsada bir hisse senedinin fiyatıyla oynamak girişimi ile fiyatların düşeceği kanısında olan kişilerin toplu hareketi

    bear sale

    (Br) (borsa) fiyatlar düşerken satma

    bear slide

    menkul kıymetler fiyatlarının düşmeye başlaması

    bear spread

    borsada bir emtia veya menkul kıymet fiyatının düşmesinden yararlanma stratejisi

    bear squeeze

    satıcıların söz verdikleri tarihte ve üzerinde anlaşmaya varılan fiyattan hisse senetlerini teslim etmeleri

    için yaptıkları hareket

    bear squeeze

    fiyatların düşeceği beklentisiyle ileri tarihli anlaşma yapmış olanların

    bear squeeze

    fiyatların yükselmesi durumuyla karşılaşmaları İsim

    bear the stocks

    fiyatları düşürerek hisse senetleri spekülasyonu yapmak Fiil

    bear transaction

    (Br) borsa spekülatörlerinin satış muamelesi (ileride fiyatın düşeceği umuduyla belli bir fiyat üzerinden

    gelecekteki piyasalarda tahvil satması

    bear up

    kararlı şekilde davranmak Fiil

    bear with

    sabretmek, sabırlı olmak, sabırla karşılamak/tahammül etmek, mazur görmek.
    You must bear with his

    bad temper, he has recently been ill

    : Huysuzluğunu mazur görmelisin, hastalıktan yeni iyileşti.
     

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir